ÇOCUK VE DİL Yüzyıllarca önce , Arşimet şöyle demiş: “ Bana güçlü bir kaldıraçla, güçlü bir dayanma noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım.” Arşimet`in bu sözünü ünlü İngiliz yazarı, Jozeph Conrad , sözcükler için kullanmış: “ Bana sözcükleri yerli yerinde, güzel ve etkili bir biçimde kullanma gücü verin. Dünya`yı yerinden oynatayım.” Bu güzel sözlerin gölgesinde, çocukların dil gelişimi ve eğitimi üzerine söyleşelim, istedim. Yetişkinlerin çocuğa, ruhsal ve zihinsel yönden yaklaşımındaki önemli etken; canlı, uyumlu, sevgi dolu sözcüklerdir. Ve biz, çocuğumuz yetişirken, ona yaşamında kullanacağı sevgi dolu, canlı, etkili sözcük dizinini nasıl kazandıracağız? Şunu çok iyi biliyoruz ki; çocuğun dili kazanmasına yardımcı olmak; incelik, sabır ve bilgi isteyen, hiç de kolay olmayan, önemli bir uğraştır, aynı zamanda sorumluluktur. Bu sorumluluk başta anne babalar,eğitimciler, ve yakın çevresindekiler olmak üzere, tüm yetişkinlerindir. Dilin, doğru öğrenilip, kullanılması çocuğun gelecek yaşamı için, ne kadar, önemli ve olumlu bir kazanımsa, dil öğreniminin aksaması da, diğer kazanımları engelleyen, o kadar, önemli bir unsur olabilmektedir. Çocuğun, zihinsel ve sosyal gelişimindeki aksamalar, nasıl dil gelişimini engelliyorsa; dilin, sağlıklı gelişim göstermemesi de zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini engelleyecektir.Çocuğun gelişiminde , bu denli etkisi olan dilin, engellenmeden gelişmesi ve çocuğumuzun, konuşmaya başlamanın genel ortalamaları çerçevesinde, dilini kullanmaya, hazır hale gelmesi için; bazı koşulların oluşması gerekmektedir. Normal bir zeka düzeyinin yanında, algı ve harekete dayalı olgunlaşmanın gerçekleşmesi, bu koşullardan başlıcalarıdır. Görme ve işitme algısı, dil öğreniminde, duymakla, gözlemlemek işini, gerçekleştirdiği için çok önemlidir. Bu algıların yanında, çocuğun kas denetiminin de, belli bir düzen içinde gelişmesi gerekir.
Fiziki koşullar gerçekleşmişse, geriye kalan en önemli etken, çocukla diğer bireyler arasındaki iletişimdir. Çocuğun, sözel dünyasının gelişimi için, bireylerle iletişimi, yeterli düzeyde olmalıdır. Bu iletişimi, gerçekleştiren ilişkiler,duygusal yönden de, desteklenmelidir. Yetişkinler; çocukla sözel ilişkiye girdiklerinde, ona duygusal yönden yakın olabilirlerse, iletişim daha sağlıklı olur, amaca da, daha kolay ulaşılır. Dil öğrenimi ve gelişiminde bir başka koşul da, çocuğun ilk iletişim atılımlarının ödüllendirilmesidir. İlk söylediği sözcükler, dikkatle dinlenir, onaylanırsa, bu konuda ürkek olan çocuk, yüreklenir. Çocuğu, konuşmaya hazırlayan bir başka önemli etken ise,çevresindeki seslendirmelerdir. Çocuk, sesli uyarıları çok olan, bir çevrede yetişiyorsa, daha çok seslendirme çabası gösterecek, sesleri, taklit etmesi sıklaşacaktır. Kişisel farklılıklar,bir tarafa bırakılacak olursa, çocuklar ilk sözcülerini, on sekizinci aydan sonra , söylemeye başlarlar. İki yaşlarına kadar, sözcük kaynakları, bir hayli kabarır. Küçük cümleler kurmaya başlarlar. Üç yaşındaki çocuk, artık dili, iletişim amaçlı kullanabilir Konuşması. Akıcılık ve akılcılık kazanmıştır. Bu dönemde çocuk, sabırla dinlenmeli. Sonunu getirmekte zorlandığı cümleler, onun adına tamamlanmamalıdır. Çocuğun, sonunu getirmekte zorluk çektiği cümle, her seferinde yetişkin tarafından tamamlanırsa, çocukta, özgüven eksikliği oluşur. Daha kötüsü, başladığı cümlenin yetişkinler tarafından tamamlanması kolaylığına,alışma başlar. Ve biz yetişkinler, bu davranışımızla, belki de, hiç farkında olmadan, gelecekte çocuğun, çekinceli hatta kekeleyerek, konuşmasına zemin hazırlamış oluruz. Dil gelişimini, engelleyen bir başka durum da, konuşma özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Çocuğun yanlışları, susturulmadan, aşağılanmadan, özgüveni sarsılmadan düzeltilmelidir. Yetişkinler olarak, vereceğimiz dikkatsizce tepkilerle, belki de, bu çocukların,ileriki yılların haksızlıklar karşısında susan ve konuşmayan toplumlarının, bireyleri olmalarına,katkı yapmış oluruz.
Çocuğun, doğru ve zamanında konuşmasını sağlamanın ,bir yolu da, daha ilk aylarda, ona kitap okumaktır. Bu eylem, çocuğun en yakını, anne- babası tarafından gerçekleştirilirse, daha çabuk kabul görür. Çocuk, ilk sözcükleri, bu sevgi ağacının gölgesinde, sonradan kullanmak üzere, minik bir bilgisayar olan beynine kayıt yapacaktır. Çocukla yetişkin arasındaki iletişimler,öğreticiyönlendirici veya onaylayıcı olabilir. İletişimde,hangi yol seçiliyorsa da, mutlaka sabırlı, paylaşımcı, diyalog içerikli bir iletişim olmalıdır. Böyle bir iletişim, çocuğun sadece, dil ve zeka yönünden gelişimini, sağlamakla kalmaz. Gelişmekte olan, egosunu da, güçlendirerek konuşmaktan,çekinmeyen, duyguları doymuş, tüm bunların da ötesinde,öğrenmeye hazır bir birey olmasını sağlayacaktır. Lider Erşan . Eğitimci Yazar