Ulusçu Söylem: Türkler Ve ötekiler

  • Uploaded by: Onur Oral
  • 0
  • 0
  • May 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Ulusçu Söylem: Türkler Ve ötekiler as PDF for free.

More details

  • Words: 924
  • Pages: 4
Onur Oral, 9089, [email protected] TLL 102 – B5

ULUSÇU SÖYLEM: TÜRKLER ve ÖTEKİLER Bu yazı Türk Edebiyatında özellikle Jön Türklerden sonra görülen ulusçu söylemin ve ulusçu yaklaşımın, belli yazarların, belli eserlerinde dönemin tarihsel olayları göz önünde bulundurularak nasıl ifade ettiklerini araştıracaktır. Ulusçuluk, milliyetçilik ya da nasyonalizm kavramı ansiklopedik kaynaklara göre “kendilerini birleştiren dil, tarih, kültür bağlarından dolayı ulusal bir topluluk oluşturma bilincine varan ve bağımsız bir devlet kurmak isteyen kimselerin oluşturduğu siyasal hareket. Kendi ulusuna bağlılığının uluslararası ilkelere bağlılıktan ya da bireysel çıkarlardan daha önemli olduğunu ileri süren görüştür.” (Genel Başvuru ve Bilgi Sitesi). Bu ansiklopedik bilgiye göre, ulusçuluğu benimsemiş herhangi biri dilini, tarihini ve kültürünü özümsemeli, aynı zamanda uluslararası ilkeleri göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu tip bilgileri bir bireyin alabilmesi için görsel ya da işitsel iletişimde bulunması ve bu iletişimin sonunda hür iradesiyle ulusçuluk kavramına bir bakış açısı, yaklaşımı oluşması gerekmektedir. Günümüz teknolojisiyle görsel ve işitsel iletişim rahatlıkla kurulabilirken (ki halen günümüzde milliyetçilik tartışmaları süre gelmektedir.) teknolojinin henüz gelişmediği, dolayısıyla iletişimin de bu kadar kolay olmadığı yakın tarihimizde ulusçuluk kavramı halka nasıl dayatılmıştır, bunu bu yazıda örnekler vererek açıklamaya çalışacağım. Yakup Kadri Karaosmanoğlu‟nun 1928- 1929 yıllarında yazdığı ancak 1966 yılında basılmış romanı Sodom ve Gomore, genel hatlarıyla Birinci Dünya Savaşı‟nın Osmanlı İmparatorluğu üzerinde etkisinden bahsederken, İngilizlerin İstanbul‟u işgal etmesiyle halktan sunduğu karakterlerin ulusçu kimliklerinin nasıl değiştiğini veya nasıl üst kimlik haline geldiğini anlatıyor. Romanın başlığı, ahlak bozukluklarıyla Tanrı‟nın gazabına uğramış iki büyük şehirden alınmıştır ki yazar dönemin İstanbul‟unu ve İstanbul‟daki ahlaki çatışmaları bu çarpıcı başlıkla betimlemeye çalışmıştır. Roman 1920- 1922 yıllarına sosyete gözüyle bakmamızı sağlayarak milliyetçilik, homoseksüellik, ahlak ve her Klasik Türk Edebiyatı romanında olduğu gibi aşk kavramları üzerinde durmaktadır. İşgal sırasında bozgunculuk had safhadayken İngilizlerin, yani ötekilerin, homoseksüel yaklaşımları Yakup Kadri‟ye göre göze çarpmaktadır. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu‟nda, İstanbul‟da bulunan bir takım vatan duygularında yoksun, sosyeteyi seven gençler de “ötekilerden” çok farklı değildir. “Şu her tarafından çürüyüp dökülen, şu bütün bir cinsten olmayan unsurları kaotik bir dans halinde 1

Onur Oral, 9089, [email protected] TLL 102 – B5 birbirinin içine girip çıkan, şu bir sarhoş yazarın yazıp da birtakım delirmiş aktörlerin karanlık bir sahnede oynadıkları bir piyesi andıran iğrenç, gülünç ve korkunç âlem…” (Karaosmanoğlu, Sodom ve Gomore, 1928, s. 173). Batı hayranı İstanbul Türkleri ve düşman subaylarla İstanbul‟daki genç Türk kızlarının yaşadığı sosyetik aşk serüvenini, içki âlemlerini ve hovardalıklarını gözler önüne seren bu politik roman, İstanbul‟un bu dönemlerde Anadolu‟dan kopup, yozlaştığını ileri sürmektedir. Batılılaşma süreci boyunca ötekilerin, Osmanlı İstanbul‟una girip maddi, manevi sömürü girişimlerine ulusçu duygularından yoksunların yardım etmesi, karşı çıkmaması eleştirel bir bakışla aktarılmıştır. 1922 yılında yayınlanmış olup, 1919- 1921 tarihleri arasını anlatan, Ercüment Ekrem Talu tarafından yazılan Kan ve İman adlı romanda ise düşman işgallerinin hem İstanbul‟da, hem de Anadolu‟da yarattığı etkileri ve tepkileri vermeye çalışmaktadır. Yakup Kadri‟nin Sodom ve Gomore„sinden farklı olarak İstanbullu vatanseverlerin olduğunu ve işgal altındaki Anadolu‟ya sorumluluk ve vatanseverlik hislerinin kuvvetli basmasıyla nasıl yardımlarına koştuklarından da bahsetmektedir. Bu romanda da işgalci kuvvetlerden olan Yunanlılar “ötekiler” olarak bahsedilmektedir ve kötülenmektedir. Roman karakterlerinden Hanife‟nin ırzına geçmek isteyen “ötekilerden” bir subaydan bahsedilmektedir. (Talu, 1988, s. 59). Ayrıca romanda Türk tarihi için dini bir simge olan imamın da savaşı destekliyor olması çarpıcı bir örnektir. Romanın yazıldığı dönem yurdun “ötekiler” tarafından işgale uğradığı bir dönem olduğu ve Milli Mücadele‟nin söz konusu olduğunu göz önüne alınacak olursa, dini bir simge olan imamın savaşı desteklemesi, halkın bireysellikten çıkıp toplumsallaştığını ve bir bütün olarak işgalcilere karşı direndiği vurgulanmak istenmiştir. 1939‟da yayımlanan Reşat Enis‟in romanı Afrodit Buhurdanında Bir Kadın adlı roman da ise Anadolu ve köy yaşamı, ya da köyden şehre göz edenlerin içine düştükleri işsizlik ve büyük şehir bunalımı teması olmuştur. Genel olarak Cumhuriyet hakkında eleştirel bir eser olan Afrodit Buhurdanında Bir Kadın, kadınlığın istismarı üzerinde de durmuş olup, dönemin sınırlar içindeki problemlerine ayna tutmaya çalışmıştır. Bu romanda “ötekiler” diye bahsedilenler birçok romandan farklı olup, siyasi düşmanlara değil, halktan olan, zengin ve işverenlerdir. Ancak yazar bu yöntemi kullanırken, aslında bu ötekiler sınıfına soktuğu zengin kesimi bir yol olarak görmüştür. Batılılaşma isteğiyle yanıp tutuşan, ancak bu kavramın yanlış anlaşılıp yanlış uygulanmasından ötürü verdiği zararları göz önüne sermeye çalışan Reşat Enis‟in “ötekilerden” kastı yine batılı devletlerdir. Modernleşmeyi ahlaki değerleri hiçe saymak olarak görmek demek olmadığını savunan ve ötekileri kendi ulusunun üzerinden

2

Onur Oral, 9089, [email protected] TLL 102 – B5 örneklendirerek veren yazarın bu romanı basıldıktan 4 gün sonra ahlaki değerlere aykırı olduğu gerekçesiyle toplatılmıştır. Sonuç olarak, yazarların yaşadığı dönemlerdeki tarihsel olaylar ve bu olayların sosyal statüsü ne olursa olsun, dönemin halkına etkileri kaçınılmaz olup, bu tarihsel olaylar insanların siyasi ve sosyal görüşlerini oluşturduklarını düşünecek olursak, yazarlar eserlerinde “ötekiler” diye bahsettiği kavramlar genel olarak düşman uluslar olsa da, belirtme şekli değişiklik göstermektedir. Toplumsal sorunlar, bireylerin ve toplumun genelinde din, dil ve ırk kavramlarına olan bakış açılarıyla ya oluşmuştur, ya da derinleşmiştir. Yazarların bahsettikleri “ötekiler” de bu tip kültürel ve ahlaksal kavramlardan farklı olmalarından dolayı bu isimle genelleştirilip düşman olarak gösterilmiştir. Unutulmamalıdır ki, Klasik Türk Edebiyatı tarihinde eserlere sahip yazarlar nasıl kimileri için “ötekiler” demişse, “ötekiler” de Osmanlı İmparatorluğu‟nu ve Türkiye Cumhuriyeti‟ni ötekiler olarak görmüştür. Türkler için barbar yakıştırması bu bakış açısından gelmektedir. Milliyetçilik duygusu, tarihte hangi dönem olursa olsun, hangi ulus olursa olsun, bireylerin düşüncelerine, görüşlerine tabiri caizse filtre olmuştur ve filtreden geçemeyenler bilinçaltında “ötekiler” ismini almıştır. Bu bir ulus olabilmek için olmazsa olmazlardandır.

3

Onur Oral, 9089, [email protected] TLL 102 – B5

Kaynakça 

Genel Başvuru ve Bilgi Sitesi. (tarih yok). Nisan 8, 2009 tarihinde TürkçeBilgi: ihttp://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Ulusçuluk adresinden alındı



Karaosmanoğlu, Y. K. (1928). Y. K. Karaosmanoğlu içinde, Sodom ve Gomore (s. 173). İstanbul.



Karaosmanoğlu, Y. K. (1928). Sodom ve Gomore. İstanbul.



Talu, E. E. (1988). Kan ve İman. Ankara: Kültür ve Turizm Yayınları.

4

Related Documents

Estomatitis Ve
June 2020 19
Ngay Ve
November 2019 17
Ve Rung
August 2019 16
J1-ve
May 2020 23
Ve Geometry
May 2020 23
Ve Sinh
November 2019 36

More Documents from ""