Mehmet Emin Resulzade - Rusya'da Siyasi Vaziyet.pdf

  • Uploaded by: Phillip Key
  • 0
  • 0
  • April 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Mehmet Emin Resulzade - Rusya'da Siyasi Vaziyet.pdf as PDF for free.

More details

  • Words: 14,097
  • Pages: 63
Rusya'da Siya�i Vaziyet

Mehmet Emin Rrsui'Jfe

Hazırlayanlar üm Karakıltf- Tuğba

Tombuloğlu

Yom Yayınlan 33 Tarih 1

İmam Detttir Erttlğml Göndi

Yayın Yönetmeni Editör M.

Kapak Tasanm İbmhim Halil Barım Mizanpaj

YomGmphiı· (iwi)

Baskı Kqybc�11 Afc�tbc�c�Jı - İstc�n/)11/ Birinci Basım Oı-c�k 2005 ISBN 975.9012- 14-6 © 1'0ttt

1aymlan

Crm KarakJiıı re "lit.if.bıt "frl11tbtdrJif.lu'null)"•t';d!�'· yınelmenfi.�ini intam /)emir'in. melin editiirliiif.iinii .H. 1 ol1t(if.1111 (;iindi'nün.raf>l!�''" )·(,m(;rupbıi" farajmrl.m b,wmıt ha"r/a,_.J/1 Ru.!y,/rld J"!)-u.•i �-:ı,fyel. 1<1mlım ama
IJu e.reıin hiitiin baklan anlıtfmalı olarak Yt'"' 'r;ıyınlı�n'n
Yem Yayınları Atatürk Bulvarı, Salihoğlu Apt. No:11 /1 Şanlıurfa Bilgi Hattı: (O 414) 315 43 50 Faks (O 414) 315 43 51 http://www.yomyayin.com [email protected]

Rusya'da Siyasi Vaziyet

Mehmet Emin Resulzade

Hazırlayanlar

C'em Karakılıf- Tuğba Tomfmloğltt

�Tarih

Içindekiler

7 Önsöz 9

Kısaltınalar

ll Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin Kuruluşundan

M.E.Resulzade'nin İstanbul'a

Kaçışına Kadar Devarn Eden

Olaylar 27 Kaynakça

31 Rusya' da Siyasi Vaziyet 32Tashih 33 Bir Mukaddirne 33 İktisadi Bulıran 38 İçtirnai ve Siyasi Muvazene 39 Komünist Fırkası'nda İhtilaf

44 Milli Mücadele ve İftirak Hareketi 52 Beynelrnilel Vaziyet 55 RusyaArnelesi Ne Diyor? 58 Bürokrasi İle Fırka 59 Hadisat Karşısında Vazifemiz

ÖN SÖZ Ekim 1917'de gerçekleşen Bolşevik devrimi yalnızca Rus-lar ıçın değil Rusya dahilinde yaşayan bütün topluluklann tarihinde silinmez izler bırakmıştır. Bu topluluklardan birisi olan Azerbay-can ihtililin ardından meydana gelen gelişmeler üzerine 28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiş,

kısa

bir

süre

içinde

ger­

çekleştirdiği siyasi ve ekonomik icraatlar vasıtasıyla büyük bir ge­ lişme kat etmiştir. Hatta ülkenin sahip olduğu demokratik yapının dönemin şartianna göre oldukça ileri bir düzeyde olduğunu söyle­ mek mümkündür. Ancak bu mesut dönem çok kısa sürmüş Bolşe-vik istilasına uğrayan Azerbaycan 1991 yılına kadar devam edecek olan esaret hayatına başlarruştır. İşgalin ardından ülkeyi terk etmek zorunda k:.�an aydınlar ise dünyanın çeşitli bölgelerine dağılarak is­ tiklal davalannı devam ettirmişlerdir. Bu münevverlerden birisi de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kurucusu ve cumhurbaşkanı olan Mehmet Emin Resulzade'dir. Bir süre Moskova'da esaret ha-\'atı yaşayan

Resulzade

bulduğu

bir

fırsatı

değerlendirerek

önce

Finlandiya'ya ardından da İstanbul'a kaçarak istiklal mücadelesini buradan sürdürmüştür. İstanbul'a gelen Resulzade yayın alanındaki faaliyetlerin önemini kavrayarak kitap ve gazete neşrine yönelmiş, ilk olarak Azerbaycan Cumhuriyeti adlı eserini yayınlarruştır. Ardından Asn­ nuzın Siyavuşu ile İstiklal Mefkuresi ve Gençlik adlı konferansını kitap haline getirerek faaliyetlerine devam etmiştir. Mehmet Emin Resulzade'nin Milli Azerbaycan Neşnyatı tarafından yayımlanan diğer bir eseri ise "Rusya'da Siyasi Vaziyet" adlı kitaptır.. Bolşevik istilasının ardından Rusya'daki siyasi ve iktisadi gelişmeler ile Rus­ ya'nın uluslar arası vaziyennin konu alındığı bu kitap Resuzade'nin mühim eserlerinden birisi olmuştur. Dönemin olayianna ışık tutması açısından oldukça önemli olan bu eser şimdiye kadar Latin harflerine çevrilmemiş ve okuyu­ cunun hizmetine sunulmarruştır. Yaprruş olduğumuz bu çalışma­ rruzın Azerbaycan Tarihi ile ilgili büyük bir bosluğu dolduracağına kaniyiz. Çalışmalarırruz esnasında yardunlannı esirgemeyen tüm dosdara ise teşekkürü bir borç biliriz.

/1nkara 2004 7

KISALTMALAR

a.g.e.: adı geçen eser. a.g.m.: adı geçen makale. a.g.mad.: adı geçen madde. AKDY.:Azerbaycan Kültür Dernegi Yayınları bkz.: bakınız. C.:Cilt. Çev.:Çeviren. Haz.: Hazırlayan nr.: numara. s.: sayfa. S.: Sayı. TKAE: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını. TTK: Türk Tarih Kurumu Yayını TÜRDAV: Türkiye Kalkınma ve Dayanışma Vakfı vd.: ve digerleri Y.:Yıl Y.K.M.: Yeni Kafkasya Mecmuası

9

AZERBAYCAN HALK CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞUNDAN MEHMET EMİN RESULZADE'NİN İSTANBUL'A KAÇlŞINA KADAR DEVAM EDEN Q.LAYLAR 1870'li yıllardan itibaren Rusya dahilinde meydana gelen gelişmeler büyük bir işçi sınıfının meydana gelmesine neden ol­ muş, işçilerin daha iyi bir yaşam için verdikleri mücadeleler 1905 inkılabına kadar artarak devam etmiştir. Bununla birlikte uzak do­ ğuda Avrupa medeniyetine intibak etmiş olan Japonya Rus İmpa­ ratorluğunun Batlık denizinden gelen bahriyesini bir hamlede ye­ nilgiye uğratmış, ardından Port Arthur'un fethi ve birbirini kova­ layanJapon zaferleri gelmiştir. Bütün dünyayı , bilhassa yakın şark ile bizzat Rusya'yı heyecanlandıran bu hadise Çarlığın sarsılmasına neden olmuş, Rusya dahilinde ki ihtilal unsurları harekete geçerek monarşist düzeni yıkmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu maksatla ülkenin dört bir yanında hürriyet ve demokrasi fikirlerini yayan teşekküller kurulmuştur. 1905 tarihindeki ayaklanma ise hükümet kuvvetleri tara­ fından bastırılmasına rağmen Çar II. Nikola Rus Meclisi Duma'yı açmak ve hürriyetler konusunda daha toleranslı davranmak mec­ buriyerinde kalmıştır. Bu andan itibaren hızla yayılan fikir akımları çerçevesindeki örgütlenmeler halkın milli duygularının inkişaf et­ mesine ve milletlerio kendi ruhunu bulmasında mühim bir rol oy­ namıştır. Azerbaycan'ın başkenti olan Bakü o zamanki şartlar da­ hilinde yalnızca Rusya'daki sosyalist ve çar aleyhtarı cereyanların değil aynı zamanda Kafkasya'da yaşayan Müslümanların ve bilhas­ sa Azerbaycan T ürklerinin milli hareketlerine merkezlik yapan bir şehir haline gelmiştir. Böyle bir ortam içerisinde muhtelif dergi ve gazetelere

ilk

makalelerini göndermeye başlayan Mehmet Emin

Resulzade hem Hayat, Füyuzat, İrşad, Terakki, Tekamül ve Him­ met gibi yayın organlarının çeşitli kademelerinde çalışmış hem de gelecekteki Azerbaycan Tarihi üzerinde mühim bir rol oynayan Müsavat ve Himmet adlı siyasi partilerin kurulmasına öncülük

If

ederek Türk halkının milli duygularuun terakki etmesini sağlamış­ tır. 1912 yılında başlayan Balkan savaşlan Azeri Türklerinin milli duygulannın daha da artmasına neden olmuş, halkın hilafet mer­ kezi olan Osmanlı Devleti'ne bağlılıklarını pekiştirmiştir. Birinci Dünya Savaşı ise Rus imparatorluğunun bünye­ sinde olan Azerbaycan'ın kaderinde silinmez izler buaknuş, Kaf­ kas cephesinde cereyan eden askeri faaliyetler Azerbaycan'da ikti­ sadi, sosyal,siyasi hayata ağu bir etki göstermekle birlikte asnn ev­ vellerinde derinleşen milli demokratik süreci, muhtariyet düşünce­ sini ve bağımsızlığa olan meylin bir hayli hızlanmasına neden ol­ muştur. Türkiye'nin savaşa dahil olması ile birlikte Azerbaycan­ Wat bir çeşit yol aynnuna gelmişler: ya bağlı olduklan Rusya İmpa­ ratorluğu'nu müdafaa etmek yada aynı soydan gelen Türkiye ile birlikte hareket etmek alternatiflerinden birini seçmek zorunda kalnuşlardu. Ancak devcin aydınlan ve onlann etkisinde kalan geniş halk kitleleri Osmanlı'ya karşı savaşı tasvip etmemişlerdir. Azerbaycan halkının savaş içerisinde

Osmanlı Devleti'ne karşı

göstermiş olduğu bu teveccüh Çarlık Rusya'nın tepkisine neden olmuş, bölgedeki İslamcı ve Türkçü hareketleri izlemeye , denetim altında tutmaya ve dağıtmaya çalışmıştır. bunun için yönetim ku­ rumları her türlü olanaklan kullanarak ülkeye giriş ve çıkışları takip etmiş, aydınlar ve din adamları ile bilhassa zenginler kontrol altın­ da tutulmuş, pek çok kişi casusluk ile suçlanarak sınu dışı edil­ miştir. Askeri faaliyetler başladıktan sonra Kafkasya her iki em­ peryalist gruplaşmanın planlannda özel bir yer alnuştu. İster An­ tanta devletleri ve isterse de Dörtler ittifakının üyeleri Kafkasların tabü zenginliklerini ve stratejik öneme sahip olmasının yanında burada yaşayan halkların Çar Rusya'sının sömürge siyasetinden duyduklan rahatsızlığı da gözden kaçumamışlardu. Bakü ve Ba­ tum arasındaki araziye nezaret etmenin aslında bütün yakın ve orta doğuya Karadeniz ve Hazar denizi havzalarına nezaret etmek için yeterli olduğunu bilen itilaf devletleri savaş öncesinde yapmış ol­ dukları

gizli

anlaşmalarla

Kafkasları

lamışlardu.

12

elinde

tutmayı

plan­

İttifak devletlerinin merkezinde duran Almanya içinde Kafkaslar vazgeçilmez bir bölge olmuş, İngilizlerin sömürgelerine giden yolların kesilmesi için bu bölgenin elde tunılması zaruri ola­ rak görülmüştür. Askerlerin Yakın ve Orta Doğuya çıkarılması için Batum-Tiflis-Bakü ,Tiflis-Culfa-Tebriz ve diğer stratejik öneme sahip demir yollarının ele geçirilmesinin gerekli olduğu düşünül­ müştür. Rusya'nın zayıflamasını ve yıkılmasını kendi çıkarianna uygun gören Türkiye ise savaş sonunda Berlin sözleşmesi ile kay­ bettiği topraklan tekrar elde etmeyi amaçlamış Rusya'dan ayrılması planlanan Kafkas Cumhuriyetleri'ni hep birlikte yada ayn ayn etki­ si altına alarak bölgede hakimiyet alanını genişletmeye çalışmıştır. Savaşın başlamasıyla birlikte kolay bir galibiyet kazanacak­ Ianna inanan Rus halkı grevleri durdurup heyecanlı bildiriler ya­ yınlayarak gönüllü olarak askere yazılmışlardır. Ancak savaşla bir­ likte ekonomik alanda büyük sıkıntılar yaşanınaya başlanmış ve sa­ vaşı bahane eden Çar II. Nikola ocak 1915'de anayasanın 87. mad­ desini bahane ederek Rus Meclisi olan Duma'yı tatil etmiştir. 1917 yılına girerken yiyecek sıkıntısı had bir safhaya ulaşmış, fabrikalar kapanmış karaborsacılık almış yürümüş ve asker kaçaklarının sayısı 1 ,S milyona kadar yaklaşmıştır. Kısacası halkta büyük bir hu­ zursuzluk ve yönetime karşı nefret hisleri oluşmuştur. Bu şartlar altında Duma'yı tekrar toplantıya çağıran II. Nikola meclisten ülkede meydana gelen işçi grevierini durdurmayı talep etmiş ancak isyana dönüşen grevler bastınlamadığı gibi 27 Şubat 1917'de Pettograt isyancıların eline geçmiştir.2 martta geçici hükümet tesis edilmiş ve aynı gün IL Nikola tahtan indirilmiştir. Böylece asırlar­ dan beri devam eden çarlık yıkılmış, Geçici hükümet vazifeye baş­ lar başlamaz idari kadroda değişiklik yapmış, halk tarafından sevil­ meyen yöneticileri değiştirmiş ve polis teşkilatını lağvetmiştir. 20 mart kararnamesi ile de bütün vatandaşiann eşit olduğu ilan edil­ miştir. ihtilal rüzgarlannın estiği Kafkasya'da ise mülki işleri idare etmek için Özel komite ünvanı ile geçici hükümete bağlı olarak fa­ aliyı>t gösteren bir teşkilat vücuda getirilmiştir. Bu değişiklikler ve yeni hürriyet havası Rusya'da politik faaliyetlerin gelişmesine ,art­ masına, Rus olamayan milletlerde

13

politik ve milli faaliyetlerin

meydana gelmesinde etki olmuştur. bu durum karşısında o güne kadar hak ve hukuktan mahrum yaşayan Türk boyları yeni yöne­ time karşı alacaklan tutumu tespit etmek zorunda kalnuşlardır. bu amaçla inkılaptan sonra Kafkasya Müslümanlarının siyasi hareket­ lerinin tayin ve tanzimi için Bakü'de büyük bir kurultayın toplan­ masına karar verilmiş, şimali Kafkasya ile Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan' daki Türk ve Müslümanların temsilcileri 1917 nisa­ nında bir araya gelmişlerdir. Kurultay esnasında mahalli muhta­ riyet taraftan olan Müsavat ve Türk Adem-i Merkeziyet partileri ile milli-medeni muhtariyet taraftarı olan İslamcılar ve sosyalisder arasında büyük münakaşalar olmuş, Rusya'nın ihtilalden sonraki şekli idaresinin mahalli federasyon esası üzerine kurulu bir cwnhu­ riyet olması karara bağlanmışnr. Bwmnla birlikte kurultay bütün Rusya Müslümanları adına karar verme yetkisine sahip umumi bir idarenin de oluşturulmasına karar vermiştir.

Aynı karalar Bakü

kurultayından 1 O gün sonra 1 Mayıs 1917' de Moskova' da yapılan Umum Rusya Müslümanlan kurultayında da tartışılnuş ve Rus­ ya'nın milli-mahalli muhtariyetler üzerine kurul. u müttehit bir halk cumhuriyeti olması gerektiği Rusya'daki Müslüman toplulukların kongreye göndermiş oldukları delegeler tarafından onaylanmış tır. Ancak bu olumlu hava kısa sürmüş ihtilal sonucunda orta­ ya çıkan yeni idarenin ihtiyaçlara cevap veremediği görülmüştür. Geçici hükümet ile Petrograt

Sovyet'inin idarelerde oluştur­

dukları iki başlılık ülkede otorite boşluğuna ve buna bağlı olarak asayişin bozulmasına neden olmuştur. bütün bu gelişmelerin yanı

sıra Lenin'in sürgünde bulunduğu İ sviçre'den dönmesi geçici hü­

kümetin işini daha da zora sokmuştur. Lenin'in önderliğinde faali­ yet gösteren Bolşevikler 1903 yılında toplanan Londra kongre­ sinde ikiye ayrıldıklan Menşev-ikiere karşı yıpratıcı bir muhalefet yaparak iktidan ele geçirmek istemişlerdir. Esasında aynı fikirlere sahip olan bu iki fraksiyon çarlık sistemini devirmede tatbik edile­ cek yöntemler açısından birbirinden ayrılmış ve şubat ihtilalinin ardından iktidar çekişmelerine başlamışlardır. Ülkedeki nazik or­ tamı iyi değerlenditip tahlil eden Lenin kısa sürede halkı çevre­ sinde toplamayı başarmış savaşmak istemeyen Rus ordusu da ikti-

14

dara geldiğinde savaşa son vereceğini ilen eden Bolşevikleri des­ teklemişlerdir. Lenin'in bu yükselişi hükümetin başında bulunan Krensky'i telaşlandunuş Troçki başta olmak üzere partinin ileri gelen zevatı tutuklanarak faaliyetleri engellenıneye çalışılnuşt.ır. Ancak bütün bu tedbirler ülkede Bolşeviklerin güçlenınesini en­ gelleyememiş ve 9 Ekim 1917'de Askeri ihtilal Komitesi kurularak hükümeti devirme çalışmaları başlatılınıştır. Nihayet 25 ekimde yapılan bir hükümet darbesi ile Bolşevikler hükümeti ele geçirmiş, Lenin'in başkanlığında tesis edilen yeni hükümet Troçki'yi harici­ ye, Stalin'i milliyetler ve Rikov'u da dahiliye komiserliğine tayin e­ derek ilk icraatını gerçekleştirmiştir. Hükümetin kurulmasının ar­ dından yapılan açıklama ile de Rusya'nın yaptığı bütün anlaşma­ ların fes edildiği ve herhangi bir tazminat talep edilmeden anlaşma yapılacağı ilgili devletlere duyurulmuştur. Bütün bu gelişmeleri yakından takip eden Kafkas halkı ise 11 Kasım 1917'de askeri komite temsilcileri ve ordu baş kuman­ danlarının iştiraki ile bir içtima düzenleyerek Bolşevik hükümetini tanımanuş ve mmrakkat bir hükümet tesisinin şart olduğuna karar vermiştir. Alınan bu kararlar neticesinde 15 Kasım 191 7'de meclis açılana kadar bölgeyi idare etmek maksadıyla Azeri, Ermeni ve Gürcü temsilcilerden oluşan Transkafkas Komiserliği kurul­ muştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelebilecek iç ka­ rışıklıklara karşı Transkafkasya'nın toprak bütünlüğünü korumayı dış siyasetteki

ilk

hedefi olarak belirleyen hükümet 11 komiser­

likten oluşmuş ve başkanlığıı:ıa Gürcü Gegeçkori, İçişleri bakan­ lığına A. İ. Çhenkeli, savunma bakanlığına D.Dvnskoy, Milli eğitim bakanlığına F. Hoyski, Adalet bakanlığına Ş. Alekseyev Meshayev, ticaret ve sanayi bakanlığına M. Caferov, ulaştırma bakanlığına ise H. Melikaslanov getirilmiştir. Ardından Mehmet Emin Resul­ zade'nin önderliğinde Azerbaycan Milli grubu tesis edilmiştir. Gegeçkori başkanlığında tesis edilen transkafkas hükü­ metinin ilk faaliyeti 5 aralık1917 tarihinde Türkiye ile Erzincan an­ laşmasını yaparak Kafkas cephesindeki askeri manevr:ılara son vermek olınuştur. bu anlaşma bir taraftan Rus askerlerinin Kaf­ kaslardan çekilmesine diğer taraftan ise Azerbaycan topraklarının

15

Etmenilerin tecavüzlerinden korunmasında önemli bir rol oyna­ nuştır. Erzincan anlaşmasırun ardından transkafkas hükümeti ile olan ilişkilerini artıran Osmanlı Devleti Maveta-i Kafkasya'nın ba­ ğımsızlığıru ilen ederek Rusya'dan aynlmasıru dış siyasetinin temel ilkesi olarak belirlemiş ve Rusya ile kendi arasında tampon bir böl­ ge oluşturmak maksadıyla Transkafkas hükümetinin bağımsız­ lığını ilan etmesi için elinden gelen bütün çabayı göstermiştir. Tür­ kiye'nin Mavera-i Kafkasya'yı Rusya'dan ayırarak bağımsız bir hale getirme yolundaki en önemli teşebbüsü hiç şüphesiz ki 16 Ocak 1 91 8 tarihinde gerçekleştirmiştir. Nitekim Enver Paşa'dan 1 2 O­ cakta almış old-.ığu talimatla harekete geçen Vehib Paşa 16 Ocak 1918 tarihinde Mavera-i Kafkasya hükümetini o sırada Brest Li­ tovsk'ta devam etmekte olan barış görüşmelerine davet etmiştir. Bu Türkiye'nin Mavera-i Kafkasya'nın bağımsızlığı konusunda o ana kadar atnuş olduğu en önemli adımdır. Böyle bir durumda hü­ kümet sadece Osmanlı Devleti tarafından değil ittifak devletleri ta­ rafından da tanınabilecekti. Fakat barış konferansına davet teklifi maveta-i Kafkasya komiserliğince dikkate alınmanuştır. Bu girişi­ min başarısızlığa uğraması Türk hükümetini izlediği politika konu­ sunda yıldırmanuş, Trabzon konferansı düzenlenerek ilişkiler ge­ liştirilmeye çalışılnuştır. bu amaçla 14 mart 1918'de Trabzon'da her iki devletin temsilcilerinden oluşan bir konferans düzenlenmiş ancak Konferansa katılan Mavera-i Kafkas hükümeti temsilcile­ rinin 1914 sının konusundaki ısrarlan ve Türkiye'nin şark vilayet­ lerinden oluşan muhtar bir Ermenistan'ı talep etmeleri işleri kanş­ tırnuştır. Türkiye ise Brest-litovsk anlaşmasına göre kendisine terk edilen Kars , Ardahan ve Batum'u istemiş iki tarafın temsilcileri arasındaki bu fikir ayrılıklan konferanstan yararlı bir sonuç elde edilmesini engellemiş, Azeri delegelerin itirazianna rağmen Trans­ kafkas hükümeti Ermeni ve Gütellierin etkisiyle Türkiye'ye karşı savaş karan almıştır. Ancak yapılan savaş oldukça kısa sürmüştür. Batum ve Kars'ın Türkler tarafından ele geçirilmesi 8 gün sonra Transkafkas hükümetinin banş istemesine neden olmuş, mecliste yapılan tartışmalar neticesinde Brest-litovsk'un tanınması ve bağımsızlığın ilan edilmesinin şart olduğu görülmüştür. Nihayet /6

22 Nisan 1918 tarihinde Transkafkas Bağımsız Demokratik Fede­

ratif Cwnhuriyeti ilan edilerek başkanlığa Çhenkeli getirilmiştir. Adliye,milli eğitim, ticaret ve sanayi ile ulaşım nezarederinin Azer­ baycanlılara verildiği bu hükümet 28 Nisanda Osmanlı Devleti ta­ rafında da tarunnu ştır. Ancak mevera-i Kafkas federasyonunu o­ luşturan Azeri, Gürcü ve Ermeniler çoğu zamı:.n birbirinden farklı hareket etmişler, başka bir devletin desteğini almayı gerekli gör­ müşlerdir. Ermeniler ne olursa olsun Rusya ve Antant deviederine dayanmaya çalışırken Gürciller duruma göre Rusya,Almanya veya İngiltere'yi destek edinmeyi düşünmüşlerdir. Azerbaycanlılar ise Türkiye'den başka bir destek bulamayacaklanna inanmışlardır. Bu şardar ve zihniyet içerisinde hükümetin uzun ömürlü olmayacağı ve ilk büyük sarsıntıda konfederasyonun dağılacağı muhakkaktır. Nitekim bu durum fazla sürmemiş Baturo görüşmeleri esnasında ortaya çıkan fıkir ayrılıklan mavera-i Kafkas federasyonunun da­ ğılmasına

neden olmuştur. Batum görüşmeleri devam ederken

Türkiye'nin yeni topraklar talep etmesi Gürcistan'ı oldukça endi­ şelendirmiş ve Almanya'nın desteği ile bağımsız bir devlet kur­ manın şart olduğunu idrak etmiştir. 25 Mayısta Gürcistan delegesi Sereteili vermiş olduğu beyanatta Batum görüşmeleri esnasındaki ittihat yokluğunun Mavera-i Kafkas hükümetinin bir emri vaki ol­ duğunu ortaya çıkardığını söylemiş ve 26 Mayısta üç aylık faali­ yetinin ardından konfederasyon son toplantısını yaparak dağıl­ nuştır. Aynı gün N.Ramişvili önderliğind� Gürcistan'ın bağımsız­ lığı dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Bu gelişmeleri dikkade takip eden Azerbaycan delegeleri ise 27 Mayısta olağanüstü toplantı yapmış, Azerbaycan'ın idaresini kendi sorumluluklan altına alarak Milli Şura'yı ilan etmişlerdir. Mehmet Emin Resulzade milli şuranın başına getirilmiş, 28 Mayıs­ ta yapılan toplantı sonucunda ise Azerbaycan'm bağımsızlığı kabul edilerek hükümeti kurma görevi F.H. Hoyski'ye verilmiştir. Ardın­ dan savunma bakanlığına Hüsrev paşa Sultanov, Milli eğitim ve Maliye bakanlığına Nesib Yusufbeyli, Dış işleri bakanlığına Meh­ met Hasan Hacinski , ulaştırma ve haberleşme bakanlığına Huda­ dat Melikaslanov, Tanm ve işçi bakanlığına Ekber Şeyhülislamov,

17

Adalet bakanlığına Halil Hasmemmedov getirilmiş ve başkentin geçici olarak Elizavetpol'da olduğu duyurulmuştur. Yine aynı toplantlda Azerbaycan misak-ı millisi de ilan edilerek şu kararlar alınnuştır: 1. Bugünden itibaren Azerbaycan halkı hakimiyet hakkına malik olduğu gibi cenub-u şarki mavera-i Kafkasya 'dan ibaret Azerbaycan kamilel hukuk müstakil bir devlettir. müstakil Azer­ baycan devletinin şekli idaresi halk cumhuriyeti olarak tekerrür eder. Azerbaycan halk cumhuriyeti bütün milletler ve bilhassa 2. hem-civar olduğu millet ve devletlerle münasebat-ı hüsne tesisine azmeder. Azerbaycan halk cumhuriyeti millet, mezhep, sınıf, silk ve cins farkı gözlemeden kalem-revinde (hududu dahilinde)yaşayan bütün vatandaşiara hukuk-u siyasiye ve vataniye temin eyler. 3.

Azerbaycan halk cumhuriyeti arazisi dahilinde yaşayan bil cümle milletiere serbest inkişaflan için geniş meydan bırakır. Mec­ lis-i müessesan toplanıncaya kadar Azerbaycan idaresinin başına ara-i umumiye ile intihap olunmuş şura-i milli ve şura-i milliye kar­ şı mesul hükümet-i muvakkate durur.

4.

Bu maddeler çerçevesinde faaliyetler;ne başlayan Azer­ baycan Halk Cumhuriyeti'nin karşılaşnuş olduğu ilk büyük sorun Bakü'nün kurtarılması meselesi olmuştur. çünkü Bakü 1917'den itibaren Bolşevik istilasına maruz kalmıştır. Mart 1917 tarihindeki devrim ile birlikte Bakü'de işçiler sovyeti kurularak liderliğine Er­ meni asıllı Şomiyan getirilmiş, çar döneminden kalan kurumlar ile polis, hafıye teşkilatını yok eden bu zat çar ordusunda görev yap­ nuş olan Ermeni subaylardan ve askerlikten anlayan gençlerden modern bir ordu vücuda getirmiştir. Ruslardan kalan cephaneyi de elde ederek güçlenen Şomiyan hükümeti Türk ordusunun

18

Kars, Ardahan, Batum'a doğru ilerlemesini durdurmayı planla­ mıştır. ancak bu hedeflerini gerçekleştirmek için bölgedeki Türk­ lerin yok edilmesini gerekli görmüştür.

bu amaçla 30 Haziran

1918 tarihinde Hazar Denizi'nde demirleyen Evetina adlı geminin Müslüman tayfalarının Sovyet hükümetine karşı ayaklanacağı id­ diaları ile Müslüman halk üzerine saldırıya geçmişlerdir. Kısa süre içerisinde 15 binden fazla Türk ve Müslüman Ermeniler ile onla­ rın destekçileri olan Bolşevik ve Menşeviklere ait olan kuvvetler tarafından yok edilmiştir. Bu olay Osmanlı hükümetinin gözün­ den kaçmamış, Bakü'nün Ermeni ve Bolşevik çetelerinden halas e­ dilmesi tarihi bir vazife olarak görülmüştür. nitekim Azerbaycan halkının Ermeni terörü karşısında kardeş yardımına müracaat et­ meleri tarihi vazifenin gerçekleştirilmesini sağlamış, 4 Haziran 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Cumhuriyeti ara­ sında yapılan barış ve dostluk anlaşmasının 4. maddesi gereğince ülkede istikrar ve güvenliği temin etmek için Osmanlı Devleti Ba­ kü istikametine doğru harekete karar vermiştir. İşgal niteliğinden oldukça uzak olan bu seferin asıl amacı Osmanlı ile aynı dil, kültür ve maneviyata sahip olan Azerbaycan ve diğer Müslüman halkları­ nın soykırımdan kurtarılması olmuştur. bunun yanında askeri fak­ törleri de göz önüne alan Osmanlı Devleti zengin doğal kaynaklara sahip olan Kafkasya'nın başka devletlerin eline geçmesini isteme­ miştir. Hazar denizi ile Merkezi Asya üzerindeki kontrolü kazan­ mak ve Hindistan güzergahına çıkarak İngilizleri zor duruma dü­ şürmek Bakü harekatının diğer nedenleri arasında yer almıştır. Bu amaçlar doğrultusunda harekete geçen Osmanlı hükümeti ilk ola­ rak 3. ve 9. ordulardan Doğu orduları grubunu oluşturarak Vehib Paşa'yı bu birliklerin komutanı olarak görevlendirmiştir. Ancak 9 haziranda yeni bir değişiklik yapılarak Doğu ordulan grubu yerine Osmanlı ve Azerbaycan birliklerinden oluşan Kafkas İslam ordu­ su tesis edilmiş ve başkanlığına Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Killigil Paşa getirilmiştir. Haziran 1918'de askeri harekata başlayan Nuri Paşa komutasındaki Türk ordusu Kars-Gümrü ve Güney Azerbaycan-Şuşa

istikametinde yol alarak 25 mayısta Gence'ye

gelmiştir. Türk ordusunun Gence'ye gelmesi ise Azerbaycan

19

hükümetinin Tiflis'ten Gence'ye taşınarak milli hareketin buradan idare edilmesine neden olmuştur. Ancak Nuri Paşa'nın Gence'ye gelmesi Milli Şura ile Türk hükümeti arasında ciddi bir bunalıma sebep olmuş, paşanın etra­ fında bulunan mürteciler Azerbaycan'ı Osmanlı'ya ilhak etmek ko­ nusunda büyük çaba sarf etmişlerdir. Başlangıçta Azerbaycan hü­ kümetine itimat ve saygı göstereceğini, Türklerin Azerbaycan'ı yö­ netmek için değil savunmak için geldiğini beyan eden Nuri Paşa gi­ derek görüşlerinden vazgeçmiş, Milli Şura'nın Rus inkılabı sonucu kurulduğunu ifade ederek dağttılmasını talep etmiştir.mesele ile ilgili olarak Milli Şura başkanı Mehmet Emin Resulzade ve Başba­ kan Fetali Han Hoyski Nuri Paşa ile görüşmek istemişlerse de bu teklif siyasetten anlamadığını ileri süren Nuri Paşa tarafından red­ dedilmiştir. Gelişmeler üzerine 17 Haziranda bir araya gelen Milli Şura büyük tartışmalann ardından görevini Fetali Han başkanlığı­ nda kurulan yeni hükümete devrederek çekilmeyi kabul etmiştir. Mehmet Emin Resulzade ise bu durumu demokrasinin ricatı mür­ tecilerin zaferi olarak değerlendirmiş tir. Bu mühim badirenin atlatılmasının ardından Bakü üzerine hareket etmek için hazırlanan Türk ordusu

4

Temmuz 1918'de

Osmanlı Padişahı V. Mehmet Reşat'ın vefat edip Vahideddin efen­ dinin tahta çıkmasıyla hazırlıklannı hızlandırmış, yeni Osmanlı hükümeti Azerbaycan siyasetini daha aktif bir hale getirmiştir. Ancak

Bakü'yü kurtarmaya yönelik faaliyetler

savaş esnasında

Osmanlı Devleti'nin müttefıki olan Almanya'nın bazı tepkilerine neden olınuştur. Osmanlı Devleti'nin Kafkasya'daki ilerleyişini Pantürkizm ile alakalandıran Almanya savaş zamanında zarar gö­ ren ekonomisini Bakü petrollerine sahip olarak düzeltmek istemiş ve bu nedenle Türk ordusunun Kafkaslardaki ilerleyişine büyük bir tepki göstermiştir. Bakü'yü ne pahasına olursa olsun elde et­ meye çalışan Almanya 27 ağustos 1918 tarihinde Rusya ile bir an­ laşma yaparak Osmanlı Devleti'nin Bakü harekatını engellemeye çalışmıştır. 17 maddeden oluşan bu anlaşma ile Kafkaslarda üçün­ cü bir devletin askeri operasyon yapmasına izin verilmemiş, Türk ordusunun ilerleyişini durdurduğu taktirde Bakü petrollerinin

20

dörtte birinin Almanya'ya verilmesi karara bağlannuştı.r. Ancak bütün bu önlemler Türk ordusunun ilerleyişini durduramayınca Suriye cephesindeki birliklerini çeken Almanya Osmanlı hükü­ meti'ne göz dağı vermek istemiştir. Türk ordusunun karalılığı yalnızca Almanları değil Bakü Sov­ yeti reisi Şomiyan'ı da oldukça korkutmuş, 16 Temmuz 1918'de yapılan toplantıda İngilizlerin davet edilmesine karar verilmiştir. Bu karar üzerine istifa etmek zorunda kalan Şomiyan'ın yerine ikti­ dara geçen Sentrokaspi koalisyon hükümeti Enzeli limanında bu­ lunan İngiliz General Donstervil'i Bakü'ye davet etmiştir. 4 Ağus­ tos 1918 de Bakü'ye gelen İngilizler Bolşeviklerin söz verdiği gıda yardururu yapmamaları, orducia savaş ruhu olmaması ve bölgede kendilerine destek verecek bir kuvvetin bulunmamasından dolayı çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. Bakü Sovyet Hükümeti'nin almış olduğu tedbirlere rağ­ men Ağustos ayının sonlanna doğru hazırlıklannı tam:-ımlayan Kafkas İslam ordusu

12 Eylülde hücuma geçmiş, S ağustos da

yapmış olduğu hücum neticesinde şehre girmeye muvaffak olama­ yarak geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ancak Türk ordusunun ka­ rarlığını gören Bakü Sovyet Hükümeti M.Yevangulev başkanlı­ ğındaki bir heyeti Osmanlı karargahına göndererek şehrin teslim edileceğini bildirmiştir. Ertesi gün Türk İslam ordusunun şehre girdiğini gören Bakü Sovyet Hükümeti yöneticileri ve İngiliz as­ kerleri kaçmak zorunda kalmışlardır. savaşın kazanılmasında Ba­ kü halkının büyük fedakirlıklaruu gören Nuri Paşa şehirde asayişi sağlamak amacıyla bir takım tedbirler alarak halkın zarar görmesi­ ni engellemiştir. Bakü'nün Bolşevik kuvvetlerinden temizlerup başkent ya­ pılmasının ardından teşkilatlanmaya büyük önem veren hükümet kısa bir zaman içinde 24 bin süngü ve 6 bin kılıçtan ibaret bir ordu ile küçük bir deniz kuvveti vücuda getirmiştir. Türkçe resmi dil olarak ilan edilmiş, üniversiteler ile yüksek öğretmen ve meslek okullan açılmış, bir taraftan Türkiye'den öğretmenler getirilirken diğer taraftan Avrupa'ya öğrenciler gönderilmiştir. Toprak refor­ mu , belediye ve vilayet meclisleri ile ilgili kanunlar çıkarılarak

21

gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Merkez bankası ile köy kredi bankasının kurulması, Altay-Culfa demiryolunun yapılması, Gür­ cistan ve İran ile kardeşlik anlaşmalarının imzalanması, Türkis­ tan'a konsolosluk , İstanbul'a da elçi gönderilmesi hükümetin ger­ çekleştirdiği diğer İcraatlardan olmuştur. İçinde bulunduğu devrin şartlarına göre oldukça demokratik esaslar üzerine tesis edilen Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesi , söz, yazı ve toplanma hürriyetini tanıması ,dini inançlar­ da serbestlik esasına dayanması açısından da pek çok Avrupa ülke­ sini geride bırakmıştır. Azerbaycan devletinin kurumsallaşmaya başladığı bu es­ nada savaşın gidişatında çok önemli gelişmeler olmuş, eylülün 29'unda Bulgaristan, ekimin 29'unda Avusturya Macaristan, kası­ rnın ll'inde ise Almanya birer mütareke imzalayatak savaştan çe­ kilmek zorunda kalmışlardır. Müttefiklerinin imzalamış olduğu anlaşmalarla savaştan çekilmesi Osınanlı Hükümeti'ni de harekete geçirmiş 16 Ekimde göreve gelen Ahmet İzzet paşa 30 ekim 1918'de Mondros Ateşkes anlaşmasını imzalayatak savaşa son ver­ miştir. Rauf Orbay tarafından imzalanan bu anlaşma Osmanlı Devleti'nin Kafkas politikasını da etkilemiş anlaşmanın 11. mad­ desi gereğince İran ve Kafkasya'da bulunan Türk ordusunun böl­ geyi terk etmesine karar verilmiştir. lS. madde ise Batum anlaşması ile Osmanlının nezareti altında bulunan Transkafkas demir yolu­ nun müttefıklerin hizmetine verilmesine neden olmuştur. Anlaşmanın imzalanmasından 1O gün sonra harekete ge­ çen Türk ordusu Tevfik Paşa'nın çağrısını da dikkate alarak ana­ vatana dönmüş,. bu durum Azerbaycan halkı üzerinde derin bir teessür yaratımştır. Aynı günlerde Bakü'ye giren İngiliz ordusunun komutanı general W Tomson'u1 Osmanlı devleti'nin enttikaları ile tesis edilmiş bir hükümeti tanımayacağını açıklaması ülkenin gele­ ceğini tehlikeye düşürmüştür. yaşanan gelişmeleri değerlendiren Fetali Han Hayski başkanlığındaki Azerbaycan hükümeti ise de­ mokratik esaslara dayanan bir parlamentonun ·)luşturulmasını ge­ rekli görmüştür. Yapılan seçimler neticesinde 7 aralık 1918 tari­ hinde çalışmalanna başlayan parlamento hükümeti kurma göre22

vini Fetali Han Hayski 'ye vermiş

,

26 Aralıkta ilan edilen yeni kabi­

nede üç sandalye Ruslara, iki bakanlık görevi ise Etmenilere veril­ miştir. Hükümetin kurulmasının ardından İngilizler bu teşekkülü tanıyacaklarını ve ona her türlü yardın1da bulunacaklaruu ilan etmişlerdir. diplomatik teşebbüsler ve sarsılmaz bir azirn, metanet ve sebat neticesinde kazanılan bu başarının ardından adım adım yeni zaferler kazanan hükümet nihayet

12

Ocak

1920'de

İtilaf

Devletleri Yüksek Şurası tarafından da tanınarak büyük bir başarı elde etmiştir. Böylece tarihteki ilk Türk cumhuriyeti olan Azerbay­ can kendisini uluslar arası arenada da kabul ettirmeyi başarmıştır. Ancak bu mesut dönem sadece

23 ay sürmüş Çar taraftarı

olan Denigin ordusunun Bolşevik hükümetini sıkıştırması Azer­ baycan Rusya ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Denigin'e karşı Azerbaycan'dan askeri yardım bekleyen Rusya diplomatik saldınlarını attınnca kabine içinde büyük bir bunalım meydana gelmiş, Mehmet Emin Resulzade'nin de içinde bulunduğu grup bazı tavizler vererek Rus saldırısının engellenmesi gerektiğini sa­ vunmuştur.

Müsavat partisinin sol grubuna mensup millet­

vekillerince ortaya atılan bu

fikir

hükümet tarafından kabul edil­

memiş ülke içindeki sosyallsdere yönelik şiddet hareketi giderek artırılmıştır. Bu gelişmeleri takip eden

11.

Kızıl ordunun Azer­

baycan sınırına dayanmasından sonra muhtemel bir savaşı kabul etmeyeceğini açıkça ifade eden Azerbaycan ordusu hükümetin bü­ tün İcraadarını akim bırakımştır. Karabağ'da meydana gelen Er­ meni is yanı üzerine ordunun bu bölgeye sevk edilmesi işgalci Rus ordusunun işini daha da kolaylaştırmıştır. bütün bu olaylar kabi­ nenin

1 nisan 1920 tarihinde istifa etmesine neden olmuştur. yeni

kabİneyi kurmakla görevlendirilen Mehmet Hasan Hacinski tesis edeceği hükümetin hem Rus hem de Türk tarafına yakın olmasına oldukça dikkat etmiş, Rusya ile ilişkileri düzeltmek amacıyla Mos­ kova'ya bir heyet göndermiştir. Fakat Türk heyeti Moskova'ya ulaşmadan Rus ordusunun Azerbaycan sınırına dayandığı haberi gelmiş, bu olay ülkede büyük bir telaşa neden olmuştur. halkın he­ yecanını yatıştırmak isteyen yerli komünistler ise propaganda faali­ yetlerine başlayarak Rus ordusunun işgal için gelmediğini, asıl

23

amacın Anadolu'da ölüm kalun savaşı veren Türkiye'ye yardım ol­ duğunu iddia etmişlerdir. bu bunalun dönemini iyi değerlendiren Azerbaycan ko­ münist fırkası 27 Nisan 1920'tarih.inde harekete geçerek milli hükümete Parlamentonun dağıtılması hakkında ültimatom veril­ mesi kararını almıştır.Aynı gün Sultanov başkanlığındaki bir heyet komünist partisinin taleplerini parlamentoya bildirmiştir. Azer­ baycan'ın bağımsızlığının korunup ülkenin Ruslara terk edilmeye­ ceğini temin eden ültimatom Parlamentoda değerlendirilmiş başta Mehmet Emin Resulzade olmak üzere milliyetçi milletvekillerinin bir çoğu bu karara büyük tepki göstermişlerdir. Rusya'nın asıl ama­ cının Azerbaycan'ı işgal etmek olduğunu ve Türkiye'ye yardım amacıyla gelen ordunun Azerbaycan'dan bir daha çıkmayacağını ifade eden Mehmet Emin Resulzade'nin uyarıları yeterince dikkate alınmayarak idare Komünist partisine devredilmiştir. iktidarı ele geçiren komünist partisi 28 Nisan 1920de ülkeyi tek başına yöne­ temeyeceğini bahane ederek Ruslan yardıma çağırmış, davete icap eden Rusya Azerbaycan'ı istila ederek bağımsızlığına son ver­ miştir. İstila hükümetinin başına ise Neriman Nerimanof getiril­ miştir. Nerimanorun ilk İcraatı Komünist Partisi dışındaki bütün partilerin faaliyetlerine son vermek olmuştur. Daha sonra K.ızıl or­ dunun yardımıyla Azerbaycan'ı Sovyetleştirmeye çalışan Neri­ manof ülke dahilindeki bütün milli kurumları ortadan kaldır­ maya, eski liderleri takip etmeye ve münevverleri yakalayarak zin­ danlara atmaya başlamıştır. Bolşevik zulüm ve baskınlanndan kur­ tulmaya çalışan Azerbaycan aydınlannın ülkeyi terk etmekten baş­ ka çareleri kalmamış, başta Türkiye ve İran olmak üzere komşu ülkelere geçme yollarını aramaya başlam.ışlardır.bu şahsiyetler ara­ sında en dikkat çekeni ise Mehmet Emin Resulzade olmuştur. Azerbaycan'ın istilası üzerine bir müddet arkadaşı Abbas Kulu Kazımzade ile birlikte saklanınayı başaran Resulzade Lahiç'te yakalanarak Bakü'ye getirilmiş, Çeka'nın idaresindeki Asobi Atdel Hapishanesi'ne kapatılmıştır. Resulzade'in arkadaşlarıyla birlikte Bolşeviklerineline geçmesi Bakü'de büyük bir heyecana neden ol­ muş, hadise çıkmasından çekinen Bolşevikler halka açıklama yapmak zorunda kalmışlardır. Resulzade'nin sorgulanması ve ak.ı-

beti de tartışma konusu olmuştur. Ancak Bakü'de bulunan Sta­ lin'in doğrudan müdahalesi ile hapisten çıkarılmıştır. Stalin'le çar­ lık hükümetine karşı Kafkasya'daki mücadeleler esnasında tanışan Resulzade Himmet teşkilatının mensubu olarakta zaman zaman Stalin'le görüşerek müşterek faaliyetler içinde yer alnuşlardır. Hat­ ta Resulzade'nin onu bir cami içinde saklayarak ölümden kurtar­ dığı da bilinmektedir. Ancak Stalin'in Resulzade'nin hayatını kur­ tarmasını ve onu Moskova'ya davet etmesini eski bir arkadaşlık yada minnet borcu ile açıklamak yeterli olamayacaktır. Resul­ zade'yi Moskova'ya götürmeye çalışan Stalin onu şarka ve özellikle İran'a yönelik politikalannda kullanmayı düşünmüştür. Resul­ zade Moskova'ya götürülüşünü hatıralannda şu şekilde anlat­ nuştır:" Beklediğimiz tarih geldi. Azatlık günü azatlık saatine çev­ rildi. Mehmet Ali'yi bulunduğu başka bir hapishaneden Asobi At­ del'e naklettiler. Benimle birlikte koyuverdiler. Fakat Abbas­ kulu'dan haber yoktur, ona icazet vermemişler. Mehmet Ali ile bir­ likte ikimiz eve geldik, gıyabımda doğmuş iki aylık oğlum Azer uykuda. babasının öpücüğünden uyanan çocuk ağlıyor. Onun ve diğer aile efradının ve eve toplannuş bulunan yakın akrabanın tees­ sür ve hayır duaları içinde vedalaşarak kapıda bekleyen arabaya biniyor, istasyon yolunu tutuyoruz. Çarşılan, dükkaniarı ve pazarları kapalı olup derin bir hüz­ ne dalan Bakü'nün sesini kaybetmiş hazin sokaklannda gidiyoruz. İstasyona geldik. Moskova treni bekliyor. Stalin'in götürecek vago­ na bindirildik Biraz sonra işgalcilerin şakrak kahkahaları, yerhlerin ise hazin ve müteessir bakışlan arasında hareket ettik." Moskova'ya gelen Resulzade binbir sıkıntı içinde hayatını devam ettirmeye çalışmıştır. ilk günlerde çektiği sıkıntıların ar-dın­ dan Şark dilleri enstitüsünde Farsça ve Türkçe muallimliği yaparak durumunu bir nebze olsun düzeltmiştir. Moskova'da bulunduğu süre içerisinde kendisini manen yok etmeye çalışan Bolşevik hükü­ metinin müsteşrik cemiyeri başkanlığı, Şark milletleri Komünist Üniversitesi profesörlüğü, gazetecilik ve tercümanlık gibi teklif­ lerini reddetmiştir. Bir süre sonra ise Moskova'dan gelen ve kendi­ sini ziyaret eden arkadaşlannın mili hareketi temsil etmek maksa-

25

dıyla kendisini dışarıya çıkarabileceklerini teklif etmeleri üzerine Rusya'dan kaçmaya kesin olarak karar vermiştir. Mehmet Emin Resulzade Rusya'dan fırat edişi konusunda hatıralannda şunları söylemiştir: " ...yegane çare kaçmaktı. Günün aktüel meselesi bu karan teşkil etmek ve planı muvaffakiyetic tatbik etmekti. Bunun için Moskova'da kalıp medeniyet sahasında çalışmaya karar vermiş gibi davranmak intibaını vermek usulüne başvurdum. Bu maksatla "Vostok" adı ile Pavloviç'in idaresinde çıkan kalın bir mecmuada neşredilmek üzere Sasaniler devrindeki meşhur Mazdek hareketi hakkında makale kaleme aldım. Neşit için verdiği bu ilmi makale ile birlikte birde Azerbaycan tarihinin tetkiki ile meşgul olduğumu ileri sürerek Leningrad'da İlimler Akademisi Kütüphanesi'nde Azerbaycan tarihi ile alakadar hususi bir el yazmasını tetkik etmek için Şark Dilleri Enstitüsünde ki yaz istirahatından istifade ederek Leningrad'a gitmek maksadıyla mezuniyet aldım. Leningrad Şark Dilleri Enstitüsü'nün boş olan odalanndan birine yerleşerek aka­ demi kütüphanesine devam ve başta Profesör Marr, Bartold vesair olmak üzere akademi profesörleri ile görüşerek Azerbaycan tarihi ve edebiyatına ait sohbetler etmekle Leningrad'da kalışıının hakiki maksadını perdelerneye çalıştım. El altından Moskova'da iken görüştüğüm dostlanından al­ dığım tavsiyeietle Fin Körfezi'nden Finlandiya'ya geçmek planını hayata geçirmeye başladım. Musa Begiyev beni Fin halicinin kıyı­ sında bir Tatar yalısına getirdi. Ardından biri ihtiyar diğeri genç iki Fin kayıkçısı ile yola çıktık. Gece saat 12'den sonra yola çıkmış, sa­ bah saat 7 civarında tan yeri ağarırken Fin sahillerine yaklaştık. Kayığınuz sahile yanaşır yanaşmaz silahlı Fin bekçileri bizi yaka­ layarak tutukladılar. Ferioki'deki karantinada on beş gün kaldıktan sonra Helsinki'ye, Helsinki'den Paris'e , Paris'ten de İstanbul'a geldim." Büyük zorluklara rağmen İstanbul'a kaçınayı başaran Re­ sulzade hayatını kaybettiği ana kadar Almanya, Polonya ,Fransa ve Romanya gibi devletlerde bulunarak Azerbaycan istiklal davasını müdafaa etmeye ve Azerbaycan halkının haklı davasını dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmıştır.

26

BlBLİYOGRAFYA :\KA, İsmail, 1920-1930 Yılları Arasında Azerbaycanltiann Yurt Dt§tndaki Kültürel Faaliyetleri, .-\zerbaycan Birinci Bildirileri,

Haz.

İmran

Baba

Atatürk

Uluslar Kültür

arası

Sempozyumu

Merkezi

Başkanlığı

Yayınlan,Ankara 2002 AK.ÜZÜl\1, Feyzi, Hıyanet KadrosunuTaruyabm, Ankara 1979 ARZU-r...I ANLI,

Vakif;

"1918

Yılında

Kafkasya

İslam

Ordusunun

Azerbaycan'ınErmeni Ta§nak ve Rus ݧgalinden Temizlenmesindeki Rolü", Azerbaycan Birinci Uluslar arası Sempozyumu Bildirileri, , Haz.. İmran Baba Atatürk Kültür l\·lerkezi Başkanlığı Yayınlan Ankara 200 .-\SL-\NO\� Sever; "Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ninEkonomik Tedbirleri", XI.T ürk Tarih Kongresi· Tebliğler,.-\nkara1994 .\zerbaycan Sovyet .\nsiklopedisi, "Bol§evizm" 1\Iaddesi, C.2, Bakü Azerbaycan Sovyet Sosyalist Respublikasının Konstitusiyası, Bakü 1937 Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan SSR Elimler Akademiyası Neşriyan,Bakü 1964 Azerbaycan Tarihi (En Kadim Devirlerden 20. AsnnEvvellerine Kadar), Elm Yayınlan,Bakü1993 BAHARLI, !\!ehmet Hasan; Azerbaycan,Bakü1993 BAL, İdris; "Türk Kökenli veya Müslüman Uluslara Özel Referanslar'', T ürk .-\nsiklopedisi BAYKARA, Hüseyin; Azerbaycan İstiklal Mübarizesi Tarihi,A zerbaycan Devlet Neşriyan, Bakü1992 BAYUR, Yusuf Hikmet ; Türk İnkılabı Tarihi, C.3, TTK Yayınlan, .\nkara 1983, ______

;Türkiye Devletinin Dt§ Siyasası, TTK yayınlan, .-\nkara

1995 BUNİY.-\TOV, Ziyıı Musa; "Azerbaycan" Maddesi ,Türkiye Diyanet Vakfı İslam .\nsiklopedisi,Cilt.4 ÇOL.-\K

,;\Iu s t a f a ;

Alman

A r § iV

B e lg e l e r i n e

Göre

Alman

İmparatorluğu'nun Doğu Politikası Çerçevesinde Kafkasya Politikası ( 1914-1918 ), Yayınlanmamış doktora Tezi, Samsun 1999 DAl\1İRLİ, l\Iehman :\.; "Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ( 1918-1920 )" ,Türkler Ansiklopedisi DEVLET, Nadir; Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi 1905-1917, TTK Yayınlan,.-\nkara1999 EFE, :\hmet; "Milli Azerbaycan Cumhuriyeti Nasıl Bol§evize Edildi?", Tarih ve Medeniyet Dergisi, Sayı: 2, İstanbul1994, EMİN, Leon; SSCB'de Müslümanlar ).Ioskova 1984 ERTAYL-\N,

İsmail

Hikmet;

"Azerbaycan'da

27

Dört

Buçuk

Yıl",

Dergi,S.13 ,Münih 1958 ERTEM, Sadi Etem; Sovyet Rusya Hanralanm,İstanbul 1932 G.-\FFAROV, Tahir; Azerbaycan Tarihi 1920-1991,Bakü 1999 GASIMOV,

Musa;

"Birinci

Azerbaycan'da Türkçülük

Dünya ve

Savaşı

Yıllarmda

Rusya'nın

İslamcıhkla Mücadelesi",

Türkler

Ansiklopedisi,C.19 ______

; "Bakü'nün Kurtanlması Uğruna Türk Diplomasisinin

Mücadelesi: 1918 Yıh", U luslar arası İlişkiler ve Stratejik .-\raştırmalar Dergisi, .-\sam Yayınlan, C.7,Sayı:1 ???? 2001 ______

; "Azerbaycan Cumhuriyeti",Türkler Ansiklopedisi,.Ankara

2002 HASANLI,Cemil; Azerbaycan Tarihi 1918-1920, Çev. Aslan Erturun, AKD Yayınlan,...-\nkara 1998 HAYIT, Baymirza; Komünizm ve Türk Dünyası, Alnnok Matbaası, Ankara 19 71 ;Sovyetler Birliği'ndeki Türklüğün ve İslamın Bazı Meseleleri İnönü Ansiklopedisi,

"Azerbaycan Cumhuriyeti"

Maddesi,

Ankara

1950,C.4 İSMA\1LOV,Eldar;Azerbaycan Tarihi, Öyretmen Neşriyatı, Bakü 1995 İZZET, Süleyman; "Büyük Harpte (1334-1918) 15. Piyade Tümeninin Azerbaycan ve şimali Kafkasya'daki Hareket ve Muharebeleri", Askeri Mecmua,Sayı: 44, İstanbul 193 6 KAR.-\GÜR,

Nesrin

S.;

"Azerbaycan'da

Eğitim

ve

Basın",

Türk

.-\nsiklopedisi,Cilt.18 KOCAOGLU, Timur;

"Rus İhtilalleri ve Türk Halklan

/ Sovyetler

Birliği'nin Yayılma Siyaseti (1905-1991)", Türk ansiklopedisi,C.19

:rviEHl\IETZADE, l\lirza Bala, Milli Azerbaycan Hareketi, .-\KD Yayınlan ,.Ankara 199 1 ______

;Azerbaycan Misak-ı Millisi, Ankara 2002

MUSAYE\� İsmayıl; "Azerbaycan-Osmanli Siyasi-Askeri ilişkileri (1917-

1918)", Belleten, TTK Yayınlan, C. LXIV, Sayı: 240 , .-\nkara 2001 -----;Azerbaycan-Türkiye İlişkileri -::Üniversitesi Yayı: ı evi, Bakü 1998

( 1917-1918 Yıllan ), Bakü

NERİl\L-\NOGLU, Kamil Veli; "Azerbaycan'da Devlet Dili Siyaseti", Türk Ansiklopedisi,.Ankara 2002,cilt 18 NESİBZADE,

Nesib;

"Azerbaycan

Cumhuriyeti'nin

Tehlikesizliği

Meselesi: 1918-1920 Yıllar Tecrübesi", Meslek Hayatının 28.

Yılında

Abdülhaluk Çay Armağanı, C.2, Işık Ofset, Ankara 1998,

----=------= ; "1918-1920 Yıllarında Azerbaycan ve Türkiye Arasında Siyasi İlişkiler Üzerine", XI: Türk Tarih Kongresi Bildirilen,??????,2 221 OKUl\IUŞ, Salih; "Modern Azerbaycan Edebiyan", Türk ansiklopedisi

28

,.-\nkara 2002

ONK, Nizamettin; ''Yeni Azerbaycan Cumhuriyeti Kurulurken", !,Türk

Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: 62, İ stanbul1992 .

''Yeni Azerbaycan Cumhuriyeti Kurulurken II", Türk

· _________,

Dünyası Tarih Dergisi, Sayı:63 ,İstanbul1992 ______

;''Yeni Azerbaycan Cumhuriyeti Kurulurken III",Türk

Dünyası Tarih Dergisi, Sayı:64, İstanbul1992, ----; "Türk Ordusu Azerbaycan'da", Türk Dünyası Tarih ----: Dergisi, Sayı:34, İstanbul 1994. RESULZADE, Mehmet Emin; Stalin'le İhtilal Haoraları, Elm Yayınlan, Bakü1991 ______

Şimdiki

;

Azerbaycan

Vaziyeti),

Cumhuriyeti(Keyfiyet-i Teşekkülü

Azerbaycan

Kültür

ve

Dayanışma

ve

Derneği

Yayınlan,İstanbul1990 Çağdaş Azerbaycan Tarihi,

Yeni Cezaevi l\latbaası,

Ankara1951 ______

; Asnmızın Siyavuşu, Arnedi l\latbaası, İstanbul1339 ; Azerbaycan Problemi, .-\KD Yayınlan, Çev.Perihan Mete­

______

Sebahattin Şimşir, .-\nkara1995 S"WİETOCHOWSKİ, Tadeusz ; Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan'ı, Bağlam Yayınlan, İstanbul1988 ŞAHİN, Enis; Trabzon ve Batum Konferanslan ve Antlaşmaları (19171918), TTK Yayınlan, Ankara 2002 ______

;

"Rus

İhtilallerinden

Sonra Türkiye'nin

Kafkasya

politikasına Genel Bir Bakış", Xl Türk Tarih Kongresi Bildirileri ŞİMŞİR, Bilal; Azerbaycan'da Türk Alfabesi Tarihçe, Ankara1 991 ŞİMŞİR,

Sebahattin; Mehmet Emin Resulzade'nin Türkiye'deki

Hayatı,Faaliyetleri ve Düşünceleri, TKAE Yayınlan , İstanbul1 995 ______

;

Azerbaycanlılann Türkiye'de

Siyasi

ve

kültürel

Faaliyetleri(1920-1991),AKD Yayınlan,Ankara 2000 Azerbaycan'ın İstiklal Mücadelesi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul2002 TEKiN, Emrullah; Gizli Ordular, Kamer Yayınlan, İstanbul1998 VEZİROF, Yusuf Bey; Azerbaycan,İstanbul1338 -1340 YALÇIN, Durmuş vd.; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I , Atatürk .-\raştırma Merkezi Yayınlan, .-\nkara 2000 Wİ!\ffiUSH, S.Enders; Sovyet OrtaAsya'sın da Soysuzlaştıtma Politikası

29

MİLLİ AZERBAYCAN NEŞRİYATI

SAYI: 4

RUSYA'DA SiYASİ VAZİYET ı

Air mukac.Jc.Jimc- İkti�adi buhran-İçtimai ve �iya$i muva;o;cnc-Komüni�t Fırka�ı'nc.Ja

, ihtila f- Milli mücadele ve iftira k hareketi- BeyneimiJel va;o;iyct- Ru$ amclc$i ne diyor?­

! Komüni$t bürokrasi$i ilc fırka�ı- Bolşevikler na$ıl sükut edebilir?- Muhtemel hadi�c kar�ı�ında milli vazifclcr.

MUHARRİRİ

MEHMET EMİN RESULZADE

.\MI-:Dİ MATHt\/\SI ISTANHUJ . - 1 'J26

31

(2) TASHİH: 5. sahifede 13. satırdaki nispet gösteren rakam yüzde 8 değil , yüzde 4 şeklinde okunmalıdır.

32

{3) RUSYA'DA SIYASİ VAZİYET BİR M UKADDİME Son zamanlarda Rusya vaziyeti tekrar dikkatleri celp etm­ eye başladı. Avrupa ve Amerika gazetelerini haftalarla işgal eden fevkalade hadise ve vakıalardan bahseden kısmında bu şayialar ol-­ dukça mübalağalıdır. Fakat Rusya'nın bu günkü hakimi bulunan Komünist Fırkası dahilinde cereyan eden mücadele ve zümre çekişmelerine ait havadis üzerinde durmaya layık derecede ciddi ve şayanı dikkattir. Şöyleki aşağıda resmi vesikalar tarihinde çok mü­ him bir dönüm noktası teşkil ettiğinde Rusya ahvaline vakıf mü­ dekkikler ekseriyetle müttehittirler. Komünist Fırkası'nı başlıca olarak yeni mütehasım frak­ siyana bölen ve eski fırka emektarlanru yekdiğerine karşı koyan, bir taraftan gizli muhalefet tercihatını , diğer taraftan da şiddetli di­ siplin tatbikatı icap ettiren bu hadise ,Rusya'nın maruz kaldığı ikti­ sadi, siyasi ve beynelmilel müşkülat ve buhranlarla meşruttur. Elimizde mevcut malumat ve vesaik üzerine tasaV1rur ede­ bildiğimiz bu ağır vaziyet içerisinde mefkurevi müstenidatından uzaklaşan (4) ve hayata davet ettiği muhalif ruhlara karşı müca­ delede zebun ve aciz kalan Bolşevik hakimiyetinin sonunu teşkil eden bir devir iptidasında olduğuna hükmedersek yanılmayız.

İKTİSADİ BUHRAN

Komünist Fırkası'nı mukadder hatmesine yaklaştıran bu teşettüt ve inhitat devrini hakkıyla taktir edebilmek için siyasi her türlü hadiselerin zuhur ve inkişafında pek müessir bir rol oynayan unsurlardan bazılanru gözden geçirmek elzemdir. İş bu unsurlar meyanından birincisi, şüphesiz bulunduğu iktisadi vaziyettir. "Askeri komünizm" tahribatma nispetle bir kolaylık dev­ rini teşkil eden "Yeni İktisadi Siyaset" urodelerini tatbik etmekle Komünist idaresi , kendine muhalif olan içtimai zümreleri kısmen 33

hayata davet etmekle beraber, aklınca , bu muhalif zümreleri kendi hakimiyetinde tutacak hakim mevkileri bizzat elinde bulundur­ muştu ki, bu da başlıca büyük sanayi ile ecnebi ticaretin devlet inhi­ sarından bulundurulmasından ibaret idi. Beş seneden beri yapılan icraat Bolşevik Hükümeti'nin "Yeni İktisadi Siyaset" ten beklediği neticeyi vermemiştir. Dikta­ törlük şu kadar korktuğu iktisadi buhran ile mali iflasın önüne ge­ çememiş, hayall biraz daha uzatmaya muvaffak olmakla beraber Sovyet H ükümeti m üz min

(5) hastalığının ----- arızasını teşkil eden

iktisadi buhranla tekrar karşı karşıya gelmiştir. Şimdiki Rusya'da memleket sanayü üç kısma bölünmüştür: deYlet sanayü, kooperatİf sanayii ve hususi ellerde bulunan sanayi devletin bizzat kendi tarafından idare olunan büyük sanayi İstili­ salatı ile diğer iki nev' sanayi istihsalatı arasındaki münasebeti gös­ teren erkarn tetkik olunacak olursa, Sovyet Hükümeti'nin "hakim zirve" diye telakki ettiği büyük sanayinin kendisine pekte emin bir istinatgah olmadığı görülür. Sabık maliye konuseri Sakolnikof'un bir raporundan anla­ şıldığına göre mecmuu latından

7,6

milyar ruble teşkil eden sanayi mamu­

3,1 milyarı , takriben yüzde 41 'i ufak sanayi hissesine aittir.

Bundan devlet idaresinde olan ufak sanayi müesseselerinin his­ sesine

1 32,9 milyon( yani yüzde 8) koopcrarif idaresinde olan mü­

esseselerin russesine 240 milyon ( yani yüzde 8 ) hususi ellerde olan müesseselerin hissesine de

2,635, 9 milyon ( yani yüzde 87 ) ruble

isabet ediyormuş. Görülüyor ki ekseriyetle ahalinin muhtaç olduğu zaruri mevadı ihzar eden ufak sanayi mamulatı sahasında hükümet husu­ si müteşebbislerle rekabetten acizdir; ve bu acizlik gittikçe artıyor. Çünkü büyük sanayiye ait eskiden mevcut malzeme ya istimal veyahut tahrip edilmiş, bundan sonraki inkişafı için yeni makine ve malzemeye olan ihtiyacın teminine lazım olan serınayede

(6) Bol­

şevik hazinesinde yoktur. Herhangi bir sanayinin ihya ve inkişafı için zaruti bulunan mütetakim servetten Bolşe"ik Hükümeti mah­ rumdur. , M ezkur Sakolnikof'un ifadesine göre köylerde mevcut müterakim servet

250 rıUlyon altın rublc miktarında iken bu tera-

34

küm Sovyet H ükümeti'nin istifade edebileceği bir şekilde değildir. Köylüler paralarını emniyet sandıklarına ve bankalara yatınnı­ yorlar.

1 9 1 3 senesinde emniyet sandıklarında SOO milyon rublelik

köylü yatırı ( tevdiatı) vardı. Halbuki şimdi Sovyetler İ ttihadı'ndaki emniyet sandıklarına verilen tevdiat

50 milyoıı

rubleden fazla de­

ğildir. Ve bu miktar dahilinde köylü tevdiatı katiyen yoktur. Bu şerait dahilinde iktisadi sisteminin mebnasını teşkil eden büyük sanayinin ihya ve inkişafı için lazım gelen sermayeyi Sovyet Hükümeti ecnebi memleketlerde akt edecek

istikrazla

bulacağı kredi tarikiyle temin edebilirdi. Halbuki umdelerinden fe­ dakarlık etmek zaruretiyle olsa da o, bu parayı bu güne kadar bula­ mamış, bundan sonra bulacağına da ümit yoktur. B üyük sanayi yalnız sermayesizlik yüzünden değil , idare­ sizlik yüzündende derin bir bulıran geçirmektedir. Mamulat hükü­ mete çok pahalıya mal oluyor. Dahili pazann ih tiyacını ödeyecek miktardan çok az pahalı olduğundan bu mamulat bittabi köy istih­ salatının fiyatı üzerinde de aksi tesir yapıyor. M cmaliki ecnebiyeye sevk için toplanılan erzak fiyatı cihan piyasasında rekabet ederne­ yecek bir şekilde (7) yükseliyor. Mamulat ilc mahsulat fıyatları ara­ sında makusan mütenasip bir

muvazencsizlik husul buluyor.

Neticede "Pravda" gazetesinin aşağıda tasvir ettiği bir manzara karşısında kalıyoruz. : " . . . bir buçuk seneden beri zaman zaman şiddet peyda eden emtia kıtlığı, mamulat ile mahsulat fiyatlarının bariz bir surette yekdiğetinden uzaklaşması ; ufak satış fıyatları ile toptan satış fiyatlarının biri diğeri ile mütenasip olmaması; ücretin tezayüd meyli gös terdiği halde, sayın gittikçe müşmer

olmayısı;

vcsait ve sermaye yok iken, ithal etmek ihtiyacının günden güne artması

işte nazarı dikkati ehemmiyetlc celp eden meseleler

silsilesi ! .." Mamulat ile mahsulatın emtia teşkil eden kısım arasındaki ademi tenasüp Pravda'ya göre para tebadülü için dahi büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Köylü mahsulünün satışından hasıl ettiği para mukabilinde muhtaç olduğu mamulatı bulamayınca Pazar para ile doluyar ve çervun rublenin alım kuvveti üzerinde şiddetli bir tazyik icra ediyor.

(�)

kendilerini bu müşkül vaziyerten

3S

kurtarmak

için

Bolşevik

iktisatçılan

bir

taraftan

tasarruf

politikasına geçiyor, fazla masraflan azaltıyor, arnele miktarını tehdit ediyor, irtişa ve su-i istimaller ile ciddi surette , kendi tabirleri ile vahşicesine mübarezeye girişiyorlar; diğer taraftan da hariçten emtia vürudunun ithalini men ve tehdit ediyorlar. Buna o dereceye kadar lüzum hissediyorlar ki , siyaseten mümaşat etmek zarure­ tinde bulundukları şark memleketlerine karşı bile katı tedbirler almaktan ve İran ile Türkiye pazarlarını ızrar etmekten de çekin­ miyorlar. Şöyle ki Bolşevik temayülatı ile maruf bir Talıran gazete­ si kendisine şark milletlerinin hamisi ve halaskan , diye süs veren Sovyet Hükümeti'ni bu siyasetinden dolayı, İngiliz Devleti'nden daha beter bir müstemlekeci şeklinde görüyor ve yine bu yüzden Türkiye Sovyetler ittihadı dostluğuna çok kıyınet veren Cumhu­ riyet Gazetesi , Türkiye tüccarına karşı gösterilen iktisadi Sovyet zulmünden şiddetli bir lisanla bahsetmek zamretinde kalıyor. ( Cumhuriyet , numara 816) Ahiren Sovyetler İttihadı İktisat Şurayı Alisi'nin reisi müte­ vaffi ( Derecenski ) "Meslekler İ ttihadı Kongresi"nde sanayi inşa­ at ile iktisadi müşkülat mevzuunda bir nutuk irad eylemişti. Mos­ kova'da münteşir Raboçaya Gazeta'nın rivayetine göre Derecenski bu nutkunda

sanayinin düçar olduğu maliyesizlik felaketinden

bahseylemiş, , hükümetin muvakkaten bazı fabrikalan kapamak ve bir çok

(9)

ameleyi vazifeden ihraç etmek zamretinde kaldığını

söylemiştir. Aynı nutkun Pravda gazetesinde münderic tafsila­ tından anlaşıldığına göre ,

Sovyet sanayü inkişafının en yüksek

imkanına gelmiş olduğu halde, memleketteki ihtiyacı tatmin ede­ miyor,emtia bulıranının önüne geçemiyor, çünkü köylünün son senelerde artan alım kuvvetine mukabil ekseriyetle eskimiş maki­ nelerle çalışmak mecburiyetinde kalan sanayi, bilhassa geniş ahali ihtiyacını ref eden hafif sanayi fabrikaları , arzu olunan miktarda mamulat yetiştiremiyorlar.

Makineler yalnız maddeten değil,

manen de eskimiştir. Yani yalnız malzeme itibarı ile değil, sistem itibarı ile de yaramaz bir hale gelmiştir. Bütün bunları hertaraf etmek için hariçten levazım ve yeni makineler getirtmek elzem iken hükümet , inşaat programını kısaltmak mecburiyerinde

36

kalmıştır. Bu tenkıhat sanayi masarifınde 450 rubleyi bulmuştur. Bu meblağın nısfından fazlası ham mal faslına ait olduğundan bil­ hassa kumaş fabrikaları ile kağıt vesaire imal eden müesseselerin kapanması lazım gelmiş, yani halkın faaliyetine en ziyade muhtaç olduğu hafif sanayi kısmi tatile uğramış tır. Müşkülat yalnız sanayi sahasına münhasır kalmamıştır. Derecenski'nin beyanatma nazaran "Vineştorg" müessesesi de vazifesini görernemiştir. Hükümet bu hususta radikal tedbirler itti­ lıazı zaruretinde kalmıştır. Bir kere "Vineşto::g" ecnebi memle­ ketlerden satın aldığı malzeme ile emtia vesaire de aldanmış tır. Alı­ nan şeyler cins itibanyla fena (10) çıkmış, fiyat itibanyla da paha­ lıya gelmiştir. Dahildeki emtia kıtlığı da çervun ruhlenin alım kuv­ vetini harice nispetle eksiittiğinden ihracat zararlı , ithalat karlı bir hale gelmiş ; binaenaleyh zaten mali müşkülat içinde bulunan memleketi daha ziyade müşkülat ve iflastan korumak için , Dere­ censki , muvakkaten ithalatın tahdidi cihetine gidilmesi zaruretini izah ve ispat eylemiştir. Derecenski salüfüzzikr nutkunda diğer bir hadiseyi de izah eylemiştir: " Mesai semeresi ile hakkı say arasında fahiş bir fark var" imiş. Arnele ücreti artırıldığı halde arnele sayının semeresi azalmıyormuş. Bir sene esnasında ücret yüzde utuz nispetinde art­ mış iken , sayın müsemmcriyeti ancak yüzde yirmi üç nispetinde artmıştır. ( Derecenski) arnelenin boşuna vakit geçirmemesine karşı mücadele etmek lüzumunu ileri sürüyor, halbuki bu semere­ sizlik arneleden ziyade makinelerin " hem maddeten , hem de manen eskimesinden" ileri geliyor. Bu bulıranın devlet bütçesi üzerindeki tesiri hakkında bir fikir edinmek için Sovyetler sefıri ( Rakofski ) nin Paris'te istedikleri ( 11 ) istikrazı temin edebilmek endişesi ile , hakikati gizletmemek ihtiyacından doğan bir saikle söylediği nutkundan bir iki cümleyi iktibas edelim: Rakofs ki'nin bu nutkuna nazaran memleket feci bir hal-i perişanidedir. misalen Sibirya'daki ( yalnız Sibirya'da mı? ) mektep çocuklarının üçte ikisi mektepsizdir. Sıhhat-i umumiyeye sarf olunan tahsisatın miktarı ise gülünçtür: Köy dispanserleri adam başına senevi sekiz kepik İcra parası veriyorlarmış. Bu nutkun en canlı yerini arideki 37

müvecciz kelimeler teşkil ediyor: " halktaki servetin değeri yar rubleden

56 mil­ 36 milyara inmiş tir. Bu cümleden köy iktisadiyatı yüz­

de 28 nispetinde kayıb eylemiştir. Muhtelif komiserliklere istedik­ leri tahsisartan ınaliye koıniserliği

1 ,1 00,000,000 rubleyi reddet­

mek mecburiyerinde kalnu ş tır."

IÇTIMAl VE SIYASİ MUVAZENE

Malum olduğu üzere , komünist diktatörlüğü arnelenin köylü üzerine hakimiyeti esası ile kaiındir. "askeri komünizm" dev­ rinde bu hakimiyet tam manası ile tatbik olunuyordu. Komünizm siyaseten hakim ve dahili ınuharebelere ınuzafferiyet kazanınca köylünün iktisadı mukavemetine kaldı. Köylü , ektiğini bila bedel

hükümete vermek nizanuna karşı isyan edince ( Lenin) ''Yeni İ kti­

sadi Siyaset" p o litikas ına geçmeyi zaruri gördü. Çünkü "bir sınıfı aldatmak mümkün değildi". "Leninizm"in yeni talimatina göre "Yeni Siyaset" te m elin i "köylü ile arnelenin ittifakı" teşkil edi­ yordu. Bu ittifa kı n iktisadi manası ise köylü ınahsulatına kar�ı şehir ınamülatı

( 12 )

yetiştirmekten ibarettir. H albuki yukarıda izah

edildiği vechile Sovyet sanayi inkişaf eden köylü iktisadiyatından doğan bu ihtiyacı ödemekten aciz idi.

H ükümet pek mühim bir ---­

---- kar�ısında bulunuyordu. Memleketi bulırandan kurtarmak için ya köylü mahsulatını esas ittihaz ederek , büyük sanayi ile ecnebi ticaret inhisarından vazgeçecek, yahut sosyalist iktisadiyarının bu mühim esaslarını muhafaza ile beraber , sanayi inkişaf ettitmek için köylü üzerine yüklerıecek ve muhtaç olduğu ınüterakim serveti onu sayınakla temin edecekti. A s keri komünizmin ilgasından sonra geçen beş sene esna­ sında , büyük zikzaklarla , kah ileri, kah geri giden komünist siya­ seti işte bu iki kutup arasında sallanıp durmuş tur. Komünizmin mücerret ınefhuınlarına sadakatten ayrıl­

ınayan romantik zümreler " Yeni İ ktisadi Siyaset" urodeleri ile faz­ la meşgul olmayı mefkureciliklerine sığdırmayarak, merkezdeki

38

mutedil kuvvetler üzerinde tazyik icra eylemiş, zaman zaman, yeni burjuvazi ile köylü iktisadiyatı üzerinde askeri komünizm devrini andıtır cebir , şiddet ve müsadere tatbikini temin eylemişlerdir. Diğer taraftan köylü deryası içinde komünizm nizarnı kur­ mayı zaten ham bir hayal gibi tasavvur eden zümre, bütün him­ ınetini " Yeni Siyaset"i tamike sarf eylemi�, neticede "köylüye doğ­ ru" düsturunu "zengin olunuz!" şiarı ile tekmil eylemiştir. ( Buha­ rin'in meşhur sürç-ü lisanı) ( 13 ) bu iki kutup arasında muvazene temin etmek m�.nevrası ile komünis t diktatörlüğünü sevk eden " Realist" zümre ise kah sola, kah sağa mümaşat etmek suretiyle işleri idare etmiş, her nasıl o lsa da, Bolşevik hakimiyetinin biraz daha devamını temin e medar olacak tedbirler ittihazını ihmal et­ memiş tir. Seneler geçtikçe Rusya beniyye-i içtimaiyesinin

ehem­

miyetli kısmını teşkil eden köylü unsuru tesirini daha ziyade göstermiş hükümeti kendi mütalibi kar�ısında şu veya bu şekil ile ,

boyun eğmeye icbar eylemiş, gittikçe ibraz eylediği faaliyetiyle ikti­ sadi ve siyasi bir çok müsaidatı tahsil edebilmiş tir. Ekseriyetle ikti­ sadi

,

kısmen de siyasi ( intihaplarda bazı tadilat ) olan bu müsai­

deler sayesinde faaliyeti göze çarpacak kadar artan köylü, üze­ rindeki "amele hakimiyetini" çekememezliğe gelmiş, muhalif bir vaziyete geçdiğini gerek intihap esnasında gösterdiği istiklal ve ge­ rek muhtelif içtimalarda dermiyan ettiği taleplerle ispat eylemiştir. Geçen sene esnasında vuku bulan intihaplarda köylüler kendi namzetlerini geçirdikleri gibi , komünist fırkası listelerini de çok kere ret eylemiş, eskiden beri maruf olan köy Sovyetleri reisierini bir çok yerde karlamışlardır. Siyasi mahiyeti haiz olan bu hadisenin ifade ettiği aşikardır : iktisadi sahada incisap edilen nispi hürriyet sayesinde inkişaf eden içtimai kuvvetler , bu hadisenin ----------------- neticesi olmak üze­ re , siyasi sahada dahi kendilerine müsaideler istihsali için meyil (14) gösteriyorlar. "askeri komünizm"le bütün sünuf ve tabakatı aynı seviyeye indirilen cemiyet yeni şerait dahilinde inşiab ederek yeni içtimai zümreler doğuruyor ve bu zümreler kendilerine zaruri bulunan siyasi hukuku istemeye başlıyo rlar

.

Malum olduğu üzere , yeni iktisadi siyaset, daha doğrusu eski btttjuva sistemine doğru ricat eden komünizm , ister istemez mütehassıslara arz-ı ihtiyaç göstererek, evvelce takip ettiği münev­ ver kesimini dolgunca maaşlada "mütehassıs" diye vazifeye almış, iktisadi hüsnü idarenin lüzumu hakkındaki umumi kanaat arttıkça, bu mütehassısların hükümet idaresindeki ehemmiyet ve kıymetleri de çağalmış ve bu sayede mütehassıs memurlar devlet idaresi üze­ rinde müessir bir kuvvet olmaya başlamışlardır. Bu münevver memurlada beraber , yeni şerait dahilinde zuhur eden ve "Nepman" namını taşıyan yeni tüccar zümresi ile, maruf tabiri ile, "kızıl Sovyet burjuvazisi" de resmen bulunduğu bütün hukuksuzluğuna rağmen , fıilen idare-i devlet üzerinde icrayı tesir eden mühim arnillerden biri olmuştur. Bütün bu muhalefet unsurlanyla beraber, devlet kapita­ lizminin tatbiki yüzünden hükümet tarafından şiddetle istismar edilen amele, umumi bulıran ve idaresiziikten doğan şerait dahilinde , muharebeden evvelki vaziyetten daha çok ağır bir vazi­ yet altında , ses çıkarmadan, çalışmak zaruretinde kalmış, ve bu mecburiyetren kurtulmak için , arnele sendikalannın

( 15 )

hür­

riyetini talep etmekle "kendi hükümeti"nin elinden bir an evvel kurtulmak zihniyetine kapılmıştır. Bütün bu unsurlada şimdiki tarz-ı idareden şu veya bu şekil ile gayri memnun olacakları tabiidir. Fakat memlekette siyasi ve içtimai temayülatı serbestçe irae eder siyasi ve vatani hürriyet mefkud olduğundan, muhtelif zümrelerin müteşekkil bir şekilde ve bila vasıta vaziyet alınalanna imkan yoktur. Fakat memleketin yegane teşekkülü olmak üzere mevcut bulunan komünist fırkası ister istemez , cemiyet içerisindeki bütün bu cereyanlardan müteessir olmaya bilmezdi. Yarım milyona karib azim bir kitleyi içerisine alan bu teşekkül , her ne kadar resınİ mef­ kure itibarı ile vahit düşünür ve vahit hareket eder "zi-şuur" bir te­ şekkül ise de , muhtelif zümre mümessillerinden ve muhtelif

-----­

- - -- alakadarlanndan mürekkeb olduğu için yekvucut kalamazdı. Böyle azim ve kalabalık bir müessesede komünizmin romantik ve idealist senelerde haiz olduğu heyecanı aynı ile ika etmek gayri

40

mümkündür. Komünist fırkası dahilindeki zümre mücadeleleri işte bu içtiınai arnillerin taht-ı tesirinde vuku buluyor.

KOMÜNİST FlRKASlNDA İHT İLAF

Evet, diktatörlük şeraiti dahilinde Rusya'nın içtimai yegane mü­ essesesini teşkil eden komünist fırkası yeni avamil-i tarihiye tesiri ile meydana gelen içtimai ve siyasi hareketlere muakkis olamaya bilmezdi.

( 16 )

"askeri komünizm" zamarnnda da zümre ihtilaf­

lanna tamanuyla bi-gane kalınayan komünist fırkasında dahili harp bittikten ve yeni iktisadi sisteme geçtikten sonra bu ihtilaflar bil­ hassa şiddet peyda etmiştir. Manevi nüfuzu ile fırka dahilindeki vahdeti azami surette temin eden ( Lenin ) den sonra , seneden seneye şiddet kesb eden fırka içerisindeki zümre mücadeleleri bu defa çık kati ve ciddi bir raddeye gelmiştir. Şöyle ki fırka makinesini elinde bulunduran zümre tarafından ( Troçki ) den sonra, bu de­ fada , başta ( Zinovif ) olduğu halde ( Kamanef ) , ( Laşeviç ) ve ( Ossofski ) gibi liderlerin mesul fırka ve Sovyet mevkilerinden atıl­ ması alelade hadiselerden addolunamaz. Bu husustaki vakıaları resmi Bolşevik menbalanna nazaran tespit edelim. " Pravda " ( 25

1 926 ) gazetesinin tasvir ettiği manzara şudur: "14. kongrenin kati surette men etmesine rağmen , Bolşe­

Temmuz

vik fırkasındaki muhalefet, fırka vahdeti aleyhindeki İcraatından fariğ olmamış, Leninizmin Bolşevik fırkası dahilinde fraksiyonlar teşkili hakkındaki nasslarıru nazar-ı itibara almayan muhalifler faaliyetlerini

yalnız

merkeze

inhisar

ettirmekle

kalmamış,

vilayetlere kadar teşmil etmişlerdir. Kendi fikiruaşlannı mutaazzuv ve hareketleri müteşekkil bir hale koymak için bir merkez vücuda getirmiş, vilayetlerle tesis-i münasebat etmek niyeti ile murah­ haslar tayin etmiş, şifre , parola ve saire ihzar eylemişlerdir. İş o raddeye gelmiş ki , muhalifler Moskova karibinde vaki bir orman­ da büyük

( 17

) bir içtiına toplamış, hafı surette toplanan bu içti­

ınada komiteciliğin bütün teferruat ve ananatını tatbik eylemiş-

41

lerdir. Tebliğ-i resminin dediği veçhile "komünist fırkasının haya­ tında ilk defa olarak" üçüncü enternasyonal azasından birisi ( Belenkin ) bu içtimada riyaset eylemiş, ve yine "ilk defa olarak" şura-i askeri erkanından ve merkez-i umumi namzetlerinden bir zat ( Laşeviç ) burada maruzatta bulunmuştur. B u içtimada fırka merkez-i umumisine karşı kati bir hareket ittihazı ile müteşekkil bir surette muhalefete geçmek kararı alınnu ştır. Bütün bu muhalefetlerio bizzat ( Zinovif ) tarafından idare edildiği ispat olunmuştur. Yapılan muhalefet icraatının izleri her taraftan ( Zinovif ) e geliyormuş; o, yalnız dahili muhalefeti değil, üçüncü en temasyonale dahil ecncbi komünist fırkalanndaki sol unsurlan da fırkada hakin1 ve merkez mevkiinde bulunan Sta­ lincilere karşı sevk etmekten bir an gaflct etmiyurmuş. Şu suretle kati ve ciddi bir muhalefete geçen Zinovifçiler geçen sene aleyhinde oldukları ( Troçki ) ve grubu ile dahi tevhit-i hareket etmekle itharn olunuyorlar. Stalin'in 1 4. kongrede söyle­ diğine nazaran , vaktiyle ( Troçki )nin idamını talep eden ( Zinovif) bu defa kendisi ile banşnuş, onunla beraber merkez heyetine karşı vaziyet almıştır. Şunu da söylemeliyiz ki komünist fırkasındaki muhalefet aynı cinsten değildir. Bunlar bir taraftan ( Zinovif ) tarafından idare olunan saliara ( 18 ) diğer taraftan da ( Sakainikof ) ve ( l\Iedvedof ) gibi sağlar arasında muhtelif fırkalarla ayrılan müte­ addit zümrelerden ibarettir. Bu muhaliflere göre şimdiki idare Rusya'yı sosyalizme değil, kapitalizme götürüyor fakat h u noktadan sonra sağdaki ----­ -------- soldaki muhalifler ayrılıyorlar. Sağdan " yaptığınız çok iyi , yalnız hareketinizde mantıklı olunuzda, Lenin gibi Rusya'nın bütün dünyada tek başına bir komünist cenneti yaratamayacağını alenen itiraf ediniz" diyorlar. Ve bundan pek kati ve muayyen neti­ celer çıkarıyorlar. Şöyle ki muhaliflerin bu yoldan giden kısnu başta ( Medvedof ) ile ( Şilyapenikof ) olduğu halde Sovyetler tatbik ettiği devlet sanayü yerine ecnebi sermayelere imtiyaz itasını , üçüncü enternasyonalin ilgasını, Sovyetler dahilinde diğer sos­ yalist ve arnele partilerine siyasi faaliyet için serbesti verilmesini 42

ileri sürüyorlar. ( Medvedof ) Bakü'de ki taraftariarına yazdığı bir mektupta bu esasları çok sarih bir surette izah eylemiştir. ( Bu mektup "Pravda" da tenkit edilmiştir.) bu mektuba nazaran üçüncü enternasyonal " Rus altını ile muharrik bir takım ufak bur­ juva yaygaracılarından müteşekkil bir taazzuvdur ki kendisine ci­ han arnelesinin en radikal bir mümessili --------------- vererek , arnele hareketini bozmakla meşguldür" . Medvedoflarca Avru­ pa'daki arnele vahdetlerini bozmak ve Rusya'yı cihan arnele hare­ keti ile bozuşturmak ihtilalinde , Rusya'nın da aleyhinde bir iştir. Bunlarca ( Makdanılt ) cereyanı ile bile vuruşmak değil, anlaşmak lazımdır.

( 19 )

sağdaki münekkitler bugünkü fırka idaresini "de­

mokrasi"ye doğru seyir ve harekette betaet ve tereddüdle itharn ettikleri

bir zamanda , başlarında ( Zinovif ) ile üçüncü enter­

nasyonal yaygaracılan olan zümre, merkez-i umumiyi , Rusya'yı hakiki "Leninizm" esaslarından uzaklaştırdığı için , muaheze ediyor; ( Zinovif ) yaptığınız cinayettir ; geriye dönmeli , Lenin'e ri­ cat etmelisiniz" diyor. Zinovifçilerce bütün cihan burjuva esası üzerinde baki kaldıkça Rusya bir sosyalist memleketi olarak istik­ balinden emin olamaz. Bunun için Sovyetler İttihadı'nın hirnmeti cihan ihtilaline sarf olunmalı; köylü ile küçük burjuva sınıfianna verilen müsaadelerde efrata verilmelidir. Bu küçücük tahlilden görülüyor ki, komünist fırkası bir taraftan hakiki Rus menafıni güden sağlar, diğer taraftan da bey­ nelmilel ihtilal ideallerinden el götürmeyen sollar arasındaki müca­ delelere sahne olmuştur. ( Medvedof ) ile ( Zinovif ) kutupları ara­ sında muhtelif şekil ve hususiyeder taşıyan guruplar çoktur. Bun­ lar arasında hakim bir vaziyeti tutan grup Stalin zümresidir. Bu zümre hattı zatında Zinovifçiler gibi memleketteki sağlaşma tema­ yülarından doğan tehlikeyi inkar etınemekle b eraber , Zino­ vifçilerin çare olarak gösterdikleri yola girmeyi daha ziyade tehli­ keli buluyorlar. Onlarca tekrar tahakküm ve münhasıran amcleye İstinatla köylü ve küçük burjuva menfaatlerinin ağmaz ve ihmaline gidilirse , ( Lenin ) in en büyük vasiyetlerinden olan arnele köylü

(20)

ittifakı bozulur, Sovyet sisteminin bel kemiği kırılırııı ı ş; hu

siyaset onlarca yalnız Rus köylüsüncieki faaliyeti daha 7.iyadc ı cşdiı

43

etmekle kalmaz , aynı zamanda milli cumhuriyetlerdeki "ce­ ditçilik" , "Alaş orduculuk" , " Petloracılık" ve " Müsavatçılık" gibi gayri Rus milliyetçiliğini de takviye edermiş. şunun için Sovyetler intihabında faaliyet ve hayatiyederi inkar edilemeyen yeni içtiınai unsurlada mücadele etmek için cepheden hücum siyaseti çok muzır ınuş. Sağdaki münekkitlerinde , soldaki muhaliflerinde kendi kanaatlerini kuvveden fıile getirmek için temin etmek istedikleri silah fırka ,içerisinde zümre ve fraksiyon hürriyetini temin et­ mektir. Merkez mevkiindeki hakim zümrenin en ziyade korktuğu da budur. Zaten bu "Leninciliğin" en büyük esaslarından birini , belki de birincisini teşkil eder. ( Lenin ) ce fırka içerisinde fıkir zümreleri teşkil etmek caiz değildir. Fraksiyon teşekkülü mem­ nudur. Bolşevik fırkasındaki bütün muhalefetler daima bu prensip ile mücadele etmiş, teşkilat makinesini elinde bulunduran enerjik liderler bu esasa istinatla muhalefeti ezmiş, dökmüşlerdir. Böyle alınakla beraber, hayat, komünist fırkasıru daima yeni bir muhalefetle karşı karşıya koymuş, mefkure ile hayat arasındaki te­ zat çoğaldıkça zümreler arasındaki ihtilafta nizam- name çerçe­ vesine sığmayacak kadar bir şişkinlik göstermiş, nihayet şişkinlik bir ( 21 ) gün ( Troçki ) yi , öbür günde ( Zinovif ) i riyaset maka­ mından atmak gibi katı tedbirlere tevessül etmek suretinde patlak vermiştir. 1 4. fırka karanna rağmen , hafı faaliyette devam ederek Zinovifin tardı ile neticelenen bu muhalefet artık meşhur Bol­ şevik vahdetinin boş bir laftan ibaret olduğunu meydana koy­ muştur. ·

MİLLİ M ÜCADELE VE İFTİRAK HAREKETİ

Amele ile köylü ittifakından bahseden Sovyet hükümeti düçar olduğu müşkülatta en çok bu ittifak yokluğundan mutazarrır olduğu gibi , bu hükümetin milletler arasında tesanüt vücuda getir­ diğinden bahis propagandaları da göz boyacılığından başka bir şey 44

değildir. Dahili Rusya' da fırka içerisindeki zümre mücadeleleri köyün şehre karşı aldığı vaziyeti aksettirdiği halde, merkezi Rusya ile huduttaki vilayet ve "cumhuriyet"ler arasındaki münasebatta da bu hal nispeten sanayi bir şekilde olan "Veliko Rusya" ile ekse­ riyetle köylü ve zirai halinde bulunan gayri Rus cumhuriyetler ara­ sında milli rekabeti davet ediyor. Çarlık zamanınciada veliko Rusya sanayi itiban ile müstahsil , ham mal itiban ile müstehlik idi. Şimdi dahi vaziyet aynıdır. Şu kadar farkla ki Çar Rusya'sı vilayetlerin istihlak ettiği mamulatı tamamıyla imal edebildiği halde, şimdiki Rusya bu ihtiyacı ödemekten çok uzaktır. Moskova kendisi bu ihti­ yacı bizzat ödemek iktidarında olmamakla ber?.ber , ecnebi ticaret

(22)

inhisannı elinde bulundurduğundan , bu ihtiyacın vilayet­

cumhuriyetler için hariçten temini meselesi de mevzu-u bahis ola­ maz. Neticede bir Kafkasya , bir Ukrayna , bir Türkistan petrolü­ nü, kömürünü , pamuğunu vesairesini tamamıyla Moskova'ya ver­ diği halde, muhtaç olduğu makine, -------------------, elbise vesaire­ yi elde edemiyor. İşbu hal neticesinde köyler şehirlere karşı mu­ halefete geçtikleri gibi heyet-i umumiyesi ile sanayi Moskova mer­ kezine nispetle köylü vaziyetinde bulunan milli cumhuriyetlerde , komünist fırkalarında bile , merkezden kaçan milli temayüller kuv­ vetleniyor. Sovyet Rusya merkezi ile bu merkeze tabiyet

bed­

bahtlığına düşen bir memleket arasında cereyarı eden münasebatın tarihi başlı başına bir mevzudur. Bu mevzu cihan müstemleke si­ yasetinin muhtelif zaman ve mekanlarda ibraz ettiği istismar şekil ve usulleri ile şayan-ı dikkat mukayeseler için çok değerli mater­ yaller verir. Fakat maksadımız Rusya'da halen cereyan eden vekayii tespit olduğundan ruzmerre hadisat meyanından bu mevzua taal­ luk eden en mühimi üzerinde duralım. Kızıl kalpak altında müşa­ hede olunan milli hareketin en şayan-ı dikkat hadisesi, şüphesiz , Ukrayna iftirakçılığıdır. Bu bab da cihan matbuatina akseden şayia­ lan hiçte mübalağalı görmemelidir. Siyaseten Veliko Rus istilasından kurtulamayan Ukrayna'yı harsan olsun Moskof tesirinden kurtarmak için Ukrayna vatan-

45

perest

ve milliyetçilerinden bir çoğu idarelere girmiş, faal bir

surette çalışmaya başlanuş ve az zamanda Ukrayna idarelerini rnil­ Weştirmek hususunda

( 23 )

pek büyük neticeler elde etmişlerdir.

1 923 senesinde devlet makinesi baştan ayağa kadar pek cüzi bir istisna ile Rusça olarak çevriliyordu. 1 92S senesinde devlet işleri yüzde 20 nispetinde llkraynalılaşnuş idi. Şimdi ise yüzde 6S rus­ petinde millileşmiş tir. Köylerde ise rnillil eşme tamanuyla icra edilmiştir. İki sene evvel U kraynalı fırka katiplerinin adedi yüzde 2S nispetinde idi. Şimdi ise 40 ile 39 nispetindedir. Merkez-i umumi siyasi kaleminin dokuz azasından yedisi Ukraynalıdır. Ukrayna icra heyeti az ası meyanından 1 1 'i Ukraynalıdır. Azanın mecmuu 1 8' dir. 22 halk komiserlerinden 1 2'si Ukraynalıdır. 40 icra komitesi reisie­ rinden 2S'i Ukraynalıdır. Merkezi müesseselerde yüzde SS ila 66 ruspetini teşkil eden Ukraynalılann tali teşkilatlardaki miktan yüz­ de 6S nispetini bulmaktadır. Devlet idaresinde bu şekilde olan rnillileşme diğer husu­ satta da çok mühim muvaffakiyedere nail olmuştur. ilk mektepler yüzde

80 nispetinde rnilWeşmiş tir. Mütebaki 20 nispeti ise

U kray­

nalı olmayan ekailiyerler teşkil ediyor. Tali mektepler yüzde 60 ruspetinde millil e şmiştir. ( H arkof ) darülfünunundaki llkrayna talebesinin nispeti 23'ten 46'yı bulmuştur. İki sene evvel Ukrayna lisanında çıkan gazetelerin miktan umunı matbuata nispetle yüzde 3 7 iken şimdi yüzde 61 'i teşkil ediyor.

Bir

buçuk sene evveline

kadar U krayna lisanında derslik kitaplar yok gibi idi, şimdi bunların miktan yü:r, bini geçmiştir. Ukrayna'da tab

( 24 )

olunan kitapların

yüzde sekseni Ukraynaca' dır. Ukrayna'da Ruslar bazı yerlerde ken­ di evlatlarını akutturacak Rus mektebi bulamıyorlarmış. 1 4 ağustos tarihli nüshasında "Zivestya" gazetesi Ukrayna iftirakçılığından aşikar surette bahsetmektedir. Gazete Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti'nin payitahtını teşkil eden ( H arkof )un çok zamandan beri Moskova ile iyi münasebatta oimadığını itiraf edi­ yor. Ukraynalılar kendi memleketlerinde Rusça konuşantarla bir türlü barışamıyorlar ve U kraynaca bilmeyen memurları işten kovu­ yorlar. "Zivestya"nın yazdığına göre bu işten kovulanların ekseri

46

�'l oskova'dan gönderilmiş memurlardan ibarettir. Gazetenin yaz­ dığına göre yakında Moskova'dan Harkof'a Ukrayna iftirakçılığına intiha koymak salalıiyetiyle mücehhez bir komiser gönde­ rilecekmiş.

1 5 ağusto s tarihi ile "Havas" acenteliğinin neşreylediği malumata nazaran komünist fırkası dahilindeki mücadelelerin zuhuru ile Ukrayna komünist fırkasındaki iftirakçılık daha ziyade şiddet kesb ediyor. Azasının ekseriyeti hasebiyle Moskova'ya mer­ but bulunan Ukrayna Komünist Fırkası Heyet-i Merkeziye'si gün­ den güne kuvvetleneo iftirak cereyanları ile mücadele etmekten aciz bir hale gelmiştir. İ ftirakçılar Ukrayna'nın istiklalini Mosko­ va'ya bilfıil merbut bulunmamayı , ve bunlardan en müferritleri ise,

Sovyetler İ ttihadı'ndan çıkmayı talep ediyorlar. Salahiyetdar Bolşe­

vik ricali bu hareketin ecnebi devletler tarafından terviç edildiği k an aatini izhar ile şiddetli tedbirlere tevessül lüzumunu ileri sürü­ yorlar. ( 25 ) LTkrayna'daki vaziyeti hikaye eden lm hal az çok , gayri Rus cumhuriyetierin hemen kafesinde görülmektedir. Türk ilieri ile Kafkasya cumhuriyetlerinde dahi bu hareketin bariz misallerini bulmak olur.

1 923

senesindeki Azerbaycan şarap İspirtosunu , Rusya

men etmek maksadı ile , Kafkasya dahilinde , gayri müsait bir şerait altına vazeden Moskof karar­ namesini tenkit eden "Azerbaycan Ticaret ve Sanat Müdüriyeti" Mavera-i Kafkas konuserler şurasına gönderdiği şikayet name­ sinde bu gibi siyasetlerin emsali ancak kapitalist devletlerin yenice istila ettikleri müstemlekelerinde aranabilir; fakat bu siyaset kapi­ talist mcınleketlere yakışsa da , müttefik sosyalist cumhuriyet fede­ ra s yo nu arasında ruy-i kabul görmemelidir , d iy :::> rd u Türkistanlı komünistlerden Riskolof'un "müstemlekeci yoldaşlara" karşı mücadelesi maruftur. Onun 1 920'de Bakü'de ini­ kat eden şark milletleri kurultayındaki tenkitleri Bolşevik reisierini az kızdırınamıştı. 1 924 sene sin deki Sultan Aliyef hadisesi şiınalli Türk ko­ münistleri arasındaki ğek mühirn bir iftirak hareketini ispat edi­ yordu. O zaman Türkistan Basmacıl arıyla , Azerbaycan buğday ispirtosu ile rekabetten

.

47

milliyetçileri ile, hatta Türkiye ve İran zümreleıı ile temasa giren ve bütün bu milletlerdeki siyasi kuvvetlerle hafi münasebat tesis eden Sultan Aliyef, yalnız eski ( 26 ) emeklerine hürmcten idam edil­ medi, ancak kendisinin fırkadan ihracı ile ikti fa edildi. Gürcistan'daki --------- ----nin Moskova ile mücadeleleri de maruftur.( Çakaya ) nın Moskova'ya gönderdiği protesto raporu vaktiyle ifşa edilmişti. Azerbaycan'da dahi "Budakofçuluk" namı ile maruf bir cereyan zuhur eylemiştİ ki buna incisap eden par­ tizanlar, komünist olduklan halde, fırkanın milli programa ait umde ve mukarreratının samirniyetle tatbikini istiyor ve bu hususta ısrar ediyorlardı. Merkeziyetçi komünistler kendi aralarında zuhur eden bu ------------ karşı amansız davranıyor, "ıııilliyet hastalığına" gibi tutulan bu arkadaşlan derhal ya Moskova'ya celp ediyor, veyahut Sibirya'nın hicra bir köşesine göndererek kendilerine Eskimalar arasında propagan vazifesi tevdi ediyorlar. Fakat bütün bu tedbirlere rağmen, milliyet davası, her nevi ınevani ve müşkülatı iktiham ederek kendisine sadık mücahitler buluyor ve çok büyük emekler sarf etmek suretiyle olsa da terakki ve inkişaf ediyor. Umumi mekteplerle devlet idarelerinin millil e şmesi husu­ sunda mütemadi surette vuku bulan mücadeleyi tespit etmekle beraber, milli edebiyat ve milli tarih eserlerini neşir hususunda gös­ terilen teşebbüslerin çok meşkur bir say olduğunu da burada kay­ dedebiliriz. Bu teşebbüslerin ne gibi bir hedef1� icra edildiğine bir misal olmak üzere Azerbaycan Edebiyat Cemiyeri'nin büyük ( 27 ) şairimiz Fuzuli'nin dört yüz seneliğini tesid maksadıyla neş­ reylediği risaleye yazdığı mukaddimeyi buraya naklediyoruz. Risa­ lenin mukaddimesinde denilir ki: " Azerbaycan Edebiyat Cemi­ yeri'nin en başlı işlerinden biride Türk Edebiyatı'nın kıymetli abidelerini bulup yaşatmak, onları meydana getiren dahilerini unutkanlık perdeleri içinden çıkararak halka ve bilhassa Türklerde hars ve medeniyet olmadığı iddiasını gizli gizli maksatlada ortaya atarak kendi riyakar tarihlerine şeref kaydetmek isteyen garb sanat sirnalanna göstererek bu kirli bühtanı üzerimizden atmaya çalış48

maktır. Azerbaycan Edebiyat Cemiyeri kıymetli şairi Fuzuli'nin dört yüzüncü yıl şerefine tarihi bir gece hazırlarken tarihi bir vazi­ fede yapmış ve aynı zamanda , o geniş Türk halkları kitlesinde tarihteki kıymetleri, dehaları bulup çıkarmak, hürmet ve taktir et­ mek hususlarında da ilk irşat borcunu eda etmiş oluyor." Milli muhalefet cereyanının gayri Rus komünist zümreleri arasındaki mefkurevi kuvveti taktir edebilmek için yine Ukrayna hayatına avdet edelim: Salüfüzzikir tafsilattan görüldüğü veçhile Ukrayna milliyet penrerliği , komünist enternasyonalizminin hpr şeyi yeksan eden menfı tesirine rağmen , nasyonalizm nokta-i nazanndan , çok mü­ him neticelere varmıştır. Ukrayna'daki bu hareketin ne gibi bir ruhla mütehassis olup, hangi amillerle müteharrik olduğunu öğrenmek için Sovyet matbuatında görülen bazı neşriyatı gözden geçirmek lazım. Bu neşriyat bize

( 28 ) "Ukraynahlaştırma" siyasetinin "Sovyetler İtti­

hadı" nam-ı müsteannı taşıyan "Büyük Rusya" megali ideası nok­ ta-i nazanndan ne gibi tehlikeleri mutazamnun olduğunu gösterir. Bu tetkik aynı zamanda bize Avrupa gazetelerine akseden Ukray­ na iftirakçılığı hakkındaki şayialann da asıl ve fasılsız olmadığını is­ pat eder. Ukrayna merkezi İcra heyetinin üçüncii devre-i içtimaiye­ sindeki komünist fraksiyonuna karşı vuku bulan beyanatında fırka katibi ( Gakanoviç ) Ukrayna'da milli şovenizmin hükümran oldu­ ğunu gizletmiyordu. ( Gakanoviç ) in itirafına göre Ukrayna'da hem Ukrayna , hem Yahudi, hem de Veliko Rus şovenliği varmış. Bu şovenlik bilhassa UkraynaWat tarafından hararetli bir surette devam ettirilmektedir. Komünizm mefkurccileri "sınıflar hari­ cinde ve fevkinde milli medeniyet yoktur ve olamaz" diye herkesi tenvir etmekte iken, milli Ukrayna mefkurecileri bunun zıddını terviç ederek " milli hürriyet ve milli kültürün bu hürriyeti istihsal yolundaki ehemmiyeti meselesini perde ittihaz ederek", (Gaka­ noviç)in fırka kongresinde söylediği veçhile, "komünist muhitin­ deki daha zayıf tabakaların efkannı zeh irli} orlar." Diğer fırka reisierinden ( Kotniyoşin )in söylemesine göre U krayna fırkasının

49

içinde öyleleri v:ırnuş ki "sanayi-i nefise ile edebiyara taalluk eden hususat-ı iktisadiyat , siyasiyar ve istihsal işlerine ait hususatran ayırmak taraftan" imişler. Bu komünistler milleti hatt-ı zatında ta­ mam bir müessese gibi kabul ederek, milliyet meselesine de mutlak bir kıyınet veriyorlarnuş. ( 29 ) görülüyor ki milli şuur tatbik olu­ nan şiddetli komünizm makinesinin ezici kıskaçlanndan sıynlarak Bolşevik fırkasını sarsıyor. Salüfüzzikir ( Kotniyoşin )in rivayetine göre arnele sendikalan kongrelerinden birind.: , komünistlerden birinin çıkıpta rehber olarak çalıştığı vahit arnele sendikasının milli cumhuriyet sendikalarına ayrılmasının faydalı olacağından bahsey­ lemiş tir. Ukrayna komünist fırkasının sanki kongresinde (Hive­ yelovo) nanunda bir komünistin Ukrayna edebiyatı hakkındaki milliyet perver-ane nutku kil ü kalı muceb olmuştur. Ukrayna ede­ biyat ve harsının kendine mahsus bir kıymeti haiz olduğundan bahseden bu natık UkraynaWat için medeni hususatta Avrupa'ya bakmak lazım geldiğini söylemiştir. "Avrupa'ya teveccüh" etmek meselesi Ukrayna'da en ziyade münakaşayı mucep olan bir mese­ ledir. Bura münevverleri arasında "iki medeniyet" hakkındaki mü­ nakaşa kadar fikirleri işgal eden içtimai başka bir mevzu yoktur. Bu iki medeniyetten birisi Rus , diğeri de Avrupa medeniyetidir. Bu mevzu üzerine cereyan eden münakaşa esnasında Ukraynalı komünistlerden birisi "Rus kültürü ile Ukrayna kültürünün milli mücadele halinde olduklarından" bahseylemiştir. Malum olduğu üzere Bolşeviklerde bütün günahları "Bur­ juvazi"ye tahmil etmek itibarı vardır. Ukrayna'daki bu halet-i ruhi­ yeden bahseden Sovyet muharrirleri işbu klasik metoda sadık kala­ rak yazıyorlar ki: "hudut boyundaki burjuvazi, vaziyete göre istika­ met alıyor. O, ( 30 ) etrafın Sovyetler ittihadından çıkmasını terviç ediyor. Burjuvalar bu iftirak hareketi ile, etraftaki ameleyi, Sovyetler merkezinden ayırmakla zayıf düşürmek ve sonra iste­ dikleri ve sonra istedikleri gibi istismar ederek, kapitalist garp dev­ letlerinin ağuşuna atmak isterler. Hakiki maksatlan ise hürriyet ve istiklal değildir. İşte Moskova'nın medeni tesirinden uzaklaşmak şiarı altında saklanan asıl maksat, milli istiklal maksadı ! 50

Ukrayna Komünist Fırkası'nın en mühim erkanından bu­ lunan (Çobar) , (Harkof) fırka içtimaında Ukrayna köylülerinin ha­ let-i ruhiye ve siyasi temayüllerini tahW ederken, bu köylülerin "Moskova'dan uzak , Moskova'ya hiçbir şey vermeyelim. Sosya­ lizmin tesisi için ne lazımsa hepsi bizde vardır. Kafi derecede kö­ mür, demir ve erzak bizde varken , neden Moskova ile uğraşalun, neden Ruslara tabi

olalım !"

diye

düşündüklerini tahW eylemiştir.

Bu ruh yalnız köylüleri değil, fırka azasından bazılarını dahi celp ediyormuş . şöyle ki

( Çobar )dan öğrendiğimize bakılırsa şove­ "

nizm köyde arttığı gibi , şehirde de artıyor. Şehirli Ukrayna münev­ veri

kanatianıyor ve

kendine mühim bir mevki

işgal

etmek isti­

yor . . . neticede şoven LTkrayna münevverlerinin terviç eylediği mefkure Ukrayna gençliğine de tesir ediyor." İşte Sovyet matbuatından mi.istehriç hakikatler ve itiraflar ki bize

son zamanlarda aktüel ( ameli ) bir şekle girdiğinden bahso­ lunan l1krayna ( 31 ) iftirakçılığın halk kitlesi içinde derin kökler bırakmış ciddi bir hareket olduğunu davaya imkan vanyor. Milliyetçiliğin yalnız Ukrayna'da değil, Azerbaycan'da dahi vaziyet

almakta

olduğundan Sovyet matbuatı az şikayet etmiyor.

Azerbaycan ---------------- hala milliyet ruhuna tercüman olduğun­ dan, edebi mecmuaların " ufak burjuva temayülatı"na kapıl­ dığından "kızıl Azerbaycan" münekkitleri daima şikayet edip duruyor. Resmi

Sovyet

komiserlerinin

Rusça'yı Azerbaycan'da

terviç için uydurdukları esaret felsefesine rağmen, Avrupa mede­ niyeti ile bila vasıta temas eden Azerbaycan gençleri , ( komünist

olanları bile ) Rusça'nın Azerbaycan için bir medeniyet nakli oldu­ ğunu kabul etmiyor; Ukrayna'da olduğu gibi" bize Rus medeniyeti değil, Avrupa medcniyeti lazımdır!" diyorlar ve bunun için Mos­ kova'ya değil Avrupa'ya talebe göndermenin elzem olduğunu ileri sürüyorlar. Mahut

Karayef

bundan birkaç ay evvel söylediği nu­

nıklarından birinde " açık müsademede mağlup olan Müsavat­ çılığın mektep

sıralannda

pusu kurup Bolşevizmi oradan devir­

mek fıkrinde olduğunu zikir ve Sovyet hükümetini milliyet ruhunu terviç eden muallimlerle mücadeleye davet ediyordu. Bakü'de

.5 1

toplanan Türkoloji kongresinin "Pantürkistleı tarafından istifade olumnamasını temin için, epey emek sarf edilmesine rağmen , mezkur kongrede " ne yapsalarda bizi büyük bir Türk hars ve medeniyetini yaratmak

(32)

azıninden döndüremezler" mealinde

söylenen hararetli nutuklar iradıru men edememişlerdi. Evet köylü faaliyeti şeklinde , sınıf muhalefetine maruz kalan komünist hakimiyeti ayru zamanda

,

milli iftirak muhale­

fetine de maruzdur. Çar Rusya'sının inkırazına sebebiyet veren iki mühim aınil Kızıl Rus emperyalizminin de esaslı zaafını teşkil edi­ yor.

BEYNELM lLEL VAZİYET

Lenin yeni iktisadi siyaseti ilan ederken bunun komünizm için muvakkat bir teneffüsten ibaret olduğunu ilan eylemişti. Hal­ buki komünist fırkasının

1 4. kongresi bu teneffüsün kapitalist

devletlerle Sovyetler İttihadı'nın hüsnü münasebetle yaşamalarını ifade eden uzunca bir devire tebeddül ettiğini teyit etmiştir. Komünistler iktisadi "Brest-Litovsk" dedikleri bu tenef­ füsün , ilanı ile bütün ümitlerini Avrupa'da zuhur edecek ihtilal hareketlerinin kuvvetlenmesine bağlarruşlardır. Halbuki şimdi

14.

kongrenin karan ınucebince komünistler kapitalist devletlerde kıs­ men olsun istikrar hasıl olduğuna ve Avrupa burjuvazisinin siya­ seten kuvvedendiğine kani olmak mecburiyetindedirler. Evvelce sosyalist Rusya ile kapitalist Avrupa'nın bir arada yaşayamayacağına kani olan Bolşevikler şimdi uzunca bir

( 33

)

hüsnü münasebat devrine girdikten sonra bu münasebaun bozul­ ması ihtimaline karşı çok hassas bulunuyor ve bunu hiçte arzu et­ miyorlar. Avrupa devletleri ile tesis ettiğimiz bu münasebat bey­ nelınilel emniyetimizi temin eder mi? Sualine

14.

kongre mukar­

reraunı tefsir eden ( Yaroslafski ) bu münasebat çoğaldıkça , onun günün birinde bozulması ihtimali bizi daha ziyade korkucia bırakır, diye cevap veriyor. Aynı müellif beynelınilel vaziyette harp ihti-

52

mali olup olmadığını tahlil ettikten sonra böyle bir tehlikenin mev­ cut olduğunu ileri sürerek Sovyetlerin bu ihtimale karşı hazır olma­ lan lüzumundan ciddiyetle bahseylemiştir. Bu iktibaslardan da görüldüğü veçhile Bolşevik hükümeti beynelmilel siyasette tedafüi bir vaziyet almıştır. Onun komşular ile akdettiği bitaraflık ve adem-i tecavüz misaklan kuvvetinden mütevellit müspet birer vakıa olmaktan ziyade menfi birer eser-i zaaftır.bütün gayret ve sayiarına rağmen Moskova diplamatları "Avrupa istikrarını" ihlal etmek üzere Almanya'nın milletler cemi­ yetine girmesine mani olamadılar. Ve bugün bu mühim hadise karşısında "Avrupa istikrarının hala devam etmekte olduğunu" tespit etmek mecburiyetindedirler. Beynelmilel münasebattaki istikrardan kendi hesabına çok büyük tehlikeler gören Sovyet Hükümeti bir taraftan Estonya ve Bulgaristan gibi su-i kastları tahiye ediyor , diğer taraftan da Av­ rupa arnele sendikaları ile anlaşmaya ve vahit cephe tesisine say ediyordu. Birinci nevden tecavüzi teşebbüsler akamete mahkum kaldığı gibi , ikinci nevden tedafüi (34) manevralar dahi suya düş­ müş oldu. İngiltere'deki umumi grevi gönlü istediği ınceraya sevk etınek imkanından mahrum kaldıktan sonra kömür amelesinin mukavemetini tahkim için İngiliz arnele sendikalan ile Rus arnele sendikaları mümessillerinden mürekkeb olarak vücuda getirilen İngiliz-Rus komitesi de inhilal etti. Bu komite müzakeratından İngiliz'den daha ziyade İngiliz görünen Rus mümessillerinin siyasi bir kastla müteharrik olduklan İngiliz murahhaslarına tamamıyla ayan oldu. Bunun neticesinde İngiltere Hükümeti Tredyonlar Kongresi'ne iştirak etmek maksadıyla İngiltere'ye gelmek isteyen Rusya Arnele Sendikaları mümessili ( Tomski)ye müsaade ver­ medi. Ve bu men İngiltere amelesi tarafından ciddi bir irirazı bile davet etmedi. Bu itibarsızlık yalnız Avrupa'daki arnele teşkilatları ve sen­ dikaları ile olan münasebatta değil, Moskova'nın en emin taraf­ tarlan ve sendikaları ile olan Avrupa'daki komünist fırkalannda da görülüyor. Avrupa'daki komünist fırkaları birer birer Mosko­ va'dan uzaklaşmaya, her tarafta çürümeye ve parçalanmaya başla53

mışlardır. Üçüncü enternasyonal hal-i hazırda , Rusya Komünist Fırkası'nın da müşahede olunan bulıranın aynını yaşamakta , mü­ ferritlerle mutediller arasında şiddetli mücadele ve müsademelere sahne olmaktadır. Sovyet Hükümeti artık bütün cihan arnelesinin büyük bir sevk-i inkılapla özlediği ve muhayyelesinde idealize et­ tiği mevud bir memleket şeklinden çıkmış ın. Fransa, Almanya , Belçika vesair Avrupa komünist fırka­ ları bir( 35 ) kaç kısma ayrılıruş, Moskova tahsisatı azaldıkça, onla­ rın da harareti kesilmiş, ateşleri sönmüştür. Hele Bolşeviklerin pek çok güvendikleri Almanya Komünist Fırkası'ndaki inhilal keyfiyeti had gayesini bulmuş, fırka, sözün bütün manasıyla infisah eyle­ miştir. Şayan-ı dikkattir ki müstakırr bir hali bulmayan Avrupa Devletleri'ndeki içtimai ve iktisadi tezebzüb yüzünden çıkan müş­ külat komünistliğe mail sol fırkaları takviye etmekten ziyade, İngiltere ile Fransa'da olduğu gibi, daha sağ kuvvetlerin iş başına gelmelerini muceb olmuştur. şöyle ki Rusya'daki komünist tec­ rübesinden doğan neticeler Avrupa muvazenesini bozmaya müte­ veccih Bolşevik emeklerini akaınete mahkum bırakmış, bu gay­ retin demokrasiyi ızrar etmekten ve faşizmin ekmeğine yağ sür­ mekten başka faydası görülmemiştir. Avrupa' daki demokrasi hareketini kendi fuzuli müdahalesi ile az mutazarrır etmeyen Moskova müdahalecileri şarktaki hürri­ yet ve istiklal hareketlerine dahi, yerli yersiz müdahaleleri ile, az za­ rar vermemişlerdir. Mesela İran'daki yeni vaziyetin cumhuriyet şeklinde değil , yeni şahlık şeklinde tekerrür etmesine Bolşevık siyasetinin aykırı cumhuriyetçiliği ile şüpheli şahçılığının az tesiri olmamıştır. Aynı metotla Sovyet Hükümeti Çin'deki milli hareketi dahi epey eşkal eylemiştir. her ne kadar ( kanton ) Hükümeti'nin sonki ınuvaffakiyetleri ile iftihar etse de, Bolşevik Hükümeti (Çan Zolin) hükümetinden g(jrdüğü hakaredere tahammül etmek mecbu­ riyerinde muztar kalmıştır. Şarki Çin demir ( 36 ) yolundaki İcraatından dolayı Çan Zoline ikinci protesto notasını gönderen 1'-ızıl Moskova'nın kendi hukukunu silahla müdafaa edeceği tah­ min edilemez. O ancak başkalarını ihtilal ve ihtilaflarla tahrik eder,

34

fakat kendisi bizzat harbe atılacak derecede kuvvetli ve ihtiyatsız değildir. Bolşevikler buradaki entrikaları ile d:> hi tecavüzi olmak­ tan ziyade tedafüi bir plana merbutturlar. Garpta emniyet ve bi­ taraflık misaklan akdeden Sovyetlerin Şarkta faal bir takım planlar tatbiki ile meşgul olduğunu tahmin edenler varsa aldarurlar. Avrupa'da ne pahasına olursa olsun , bir ihtilal çıkarmak işinde adem-i muvaffakiyete , şark hareketini Bolşevikleştitmek hususunda nedamete uğrayan komünist hükümeti Avrupa devlet­ leri arasında çok ağır ve bati

bir hareketle olsa da, husul bulan

istikrar ve tevazünü men edernemekle beraber , çok muhtaç ol­ duğu ecnebi sermayesini de celb edememiştir. ( Makdanıld) Hükü­ meti'ni Sovyetlere yeni istikraz temini için razı eden Sovyet diplo­ matları , ( B aldvin ) Hükümeti'nin mukavemetinden sonra , bütün ümitleri Fransa'ya bağlamışlardır. Fakat Karasi11'i istihlaf eden ( Rakofski

)nin

bütün maharet ve talakat lisaruna rağmen , Rusya­

Fransa müzakeratı hemen kör düğümde ilişip kaldığı malumdur. ( Heryo ) Fransa'sı ile işi bitiremeyen Sovyetlerin ( Peankara )dan yüz görecekleri elbette mevzu-u bahis olamaz. Kendisi muhtaç-ı himmet Fransa'nın itibarsız Rusya Bolşeviklerine para ikraz ede­ ceğine kimsenin aklı eremez.

( 37 ) beynelmilel münasebattaki bü­

tün bu menfi neticelere rağmen, iş bu faslın başında işaret ettiğimiz veçhile , "Sovyetler İ ttihadı" kapitalist devletlerle tesis ettiği müna­ sebatın bozulacağı ihtimalinden çok korkuyor; Sovyet Matbuatı daima böyle bir tehlikeden bahsedip duruyor.

RUSYA AMELESİ NE DİYOR ?

Malum olduğu üzere , komünist hakimiyeti arnele namına teessüs etmiş, bir müessesedir. İ ptidada bu hakimiyet ameleyi az çok temsil ediyordu. Bolşevizm Rus arnelesinin gayri tabü vazi­ fesinden mütevellit bir kuvvet gibi telakki olunuyordu. Fakat bu­ gün komünist hükümeti artık bir amele hükümeti olmaktan çık­ mış, sınıflar fevkinde bir ---------- hakimiyeti şekline girmiştir. Bu -

55

---- - -- ---

Avrupa

amelesi

üzerindeki

romantik

tesirini

kay­

betıneden evvel, bittab, Rus amelesi üzerindeki tesirini kaybey­ lemiştir. Rus amelesi nanuna Komünist Hükümeti'ne karşı teşek­ kül eden muhalefet artık fırka dah.Jinde arnele gruplan teşkil et­ mek şeklinden çıkarak aleni muhalefet şeklini almıştır. Şimdi bu muhalefet oldukça muayyen siyasi bir taazzuv haline gelmek üze­ redir. "Amele muhalefetinin" hal-i hazırda ecnebi memlekederde bürosu ve propagandaya muvazzaf mümessilleri vardır. Bunlar­ dan Kızıl ordudaki hidematı ile

maruf pek çok mesul fırka vazi­

felerinde bulunmuş ( Badyan ) namını taşıyarı arneleden yetişme bir komünistin ba- müsaade Berlin' e gelerek burada fırkadan istifa etınesi ve aleni surette muhalefete geçmesi günün şayan - ı dikkat hadiselerindendir.

( 38 ) Bolşevik matbuatı ( Badyan )ın komünist

fırkasına mensup zi-nüfuz bir arnele olduğunu inkar edememiştir. Arnele muhalefeti nanuna memalik-i ecnebiye matbuatında intişar eden programın maddeleri de ehemm.iyetten arı değildir. Rusya amelesi arasındaki halet-i ruhiyeyi az çok formüle ettiğinden bu program maddelerini berveçh.i ati naklediyoruz:

1.

Komünist

Enternasyonal

Ceıniyeti

ile

beynelınilel

komün.ist arnele sendikaları ittihadının yeniden teşkili ile bu müesseselere hükümet kasasından tahsisat verümesin.in men.i.

2.

Komünist Fırkası devlet makinesi üzerindek.i tesirinden

vazgeçınelidir. Ve hakin1 bir sınıf teşk.il etmek azminden taşınma­

lıdır. Çünkü o memlekette -------------

3.

Ecnebi ticaret inhisarının ilgası. Çünkü bu sistem Rus

halkının iktisadi vaziyetini yüzde doksan dokuz vahimleş tirmiş tir.

4.

Sabık handan efradı ile jandarma korposu ve büyük

memurlar haricinde bütün ahalinin iştirak.i ile müsavi ve hafi imihap usulü üzere ara- i umumiye müracaat.

5.

İdaın cezasının ilgası.

1 924

senesinden itibaren idam ce­

zasını tatbike nazari olarak selahiyetdar olmayan zabıta-i siyasiye

56

idaresi, anıele muhalefet grubunun hesabına göre , 2000 den ziyade adanı eylenıiştir. Başka memleketlerde başka devletlere karşı ihtilal çıkat­ 6. makta olan komünist fırkalarına yardımı hükümet kati surette ret etmelidir. 7. Bütün nıevkuflara afv-ı unıumi vermeli ve cinai işler yeni­ den ruiyet edilmelidir. Çünkü Stalin diktatörlüğünde bulunan herc-ü nıerci içinde görülen cinai muhakemanın bile yüzde 99'u arz ve teşvik eseri olarak ( 39 ) görülmektedir. Fırka kooperatİf vesair sanayi işleri idareden nıen-i nefs 8. etmelidir. Menfada bulunanlarımız avdet ve ali devlet müesseseleri 9. incihap ve teşkil olununcaya kadar hükümet köylü ve arnele Sovyetler elinde olup, komünist fırkası işlere müdahale etmemelidir.

10.

Hürriyet-i matbuat, hürriyet-i kelam ve hürriyet-i edyan .

11. Arneleler ile köylüler arasında müstaidd ve zeki adamların zuhur eylediğini nazara alarak milli bir demokrat rejiminin hin-i tesisinde bu kuvvetlerden dahi istifade etmek tarikinin tenıini. U.

Arazinin b ila bedel köylü elinde kalması temin olunmalıdır.

13.

Devlet kapitalizminin memleket için muzır olduğunu arnele muhalefeti tespit eder. Bu sayede arnelenin kazancı ayda mutavassıt olarak 36 rubleye innıiştir.

14. Dikta törlüğü nazara alarak bu şerait dahilinde bir çok arnele ve köylünün kendi arzusu ve iradesi haricinde komünist fırkasına intisap ettiği mülahazasıyla , üçüncü enternasyonal hakimiyetini ilga etmekle beraber, komünistler ıununıi takip ve tecziye etmek 57

niyetinden taşınmak. Çünkü bu hususta gösterilecek şiddet halk kitlelerini üçüncü enternasyonal ile , ister is tema raptedebilir.

BÜROKRASİ İLE FIR KA

Bütün esaslı noktalarından sarsılan ve her türlü muhalefet cereyanlarına maruz kalan Bolşevik hakimiyetinin bu gidişle vara­ cağı neticeyi anlamak müşkül değildir. Yapılan işin ne sosyalizm nede demokratizm

( 40 )

olamadığına yalnız muhalefet reisieri

değil, komünist fırkasının ekseriyet katıasıda

inanrnıştır. Hatta

muhaliflerini İmansızlıkta itham eden bu günkü galip Stalinciler bile s amim kalplerinde bu hareketin mevud sosyalizme doğru bir gidiş olduğuna kanidir. Köylüyü idealize eden sağlada , köylü me­ nafıine göz kapayan solların ikisini de hatada gören ( Stalin

) 14.

kongrede söylediği bir nutkunda bu inhiraflardan Hangisi doğru­ dur? Suali vaz olunamaz, demiş. İnhiraf hatt-ı zatında kabahattir. Yalnız şu kadar var ki sağa doğru çeken inhirafla fırka mücadele et­ mek itiyadına hakkıyla maliktir. Bu hususta tecrübesi çoktur. Hal­ buki sola doğru çeken inhirafa karşı mücadeleye fırka katiyen hazırlanmarnış. Bunun içindir ki doğru yoldan inhiraf eden cere­ yanlardan fırka bilhassa sola giden inhirafla daha fazla ve daha cid­ diyede mücadele etmelidir. Hücum ateşinin kuvvetiisi bu semte tevcih olunmalıdır, diye ilave etmiştir. Bu diplomatik fıkradan aşikar görülüyor ki Stalin zümresi köylüye İstinatla komünist Stalin zümresi köylüye İstinatla komü­ nist hükümetini iş başında tutmak istiyor. Başka bir tabirle ifade edecek olursak, demetiyiz ki : sollar tarafından müdafaa olunan komünist idealizmi ortadan kalkmış, mefkurenin kutsiyeti telvis olunmuş şimdi yapılan iş ancak komünist fırkası tarafından vücu­ da getirilen bürokrasinin hayatını biraz daha uzatmaktan başka bir şey değildir. Sözün kısası komünist bürokrasisi ile komünist fırkası hal-i mücadelededir. Komünist

( 41 )

fırkası kendisini tazyik eden

bürokrasiye karşı fırka dahilinde olsun

.58

demokrasi davasına

kalkışıyor. Zümrelere, fraksiyonlam hürriyet istiyor. Bunlardan bir kısnu bu talebi hatta diğer sosyalist fırkalanna hakk-ı mevcudiyet vermek talebine kadar vardınyurlar. Stalin bürokrasisi ise muhalefetin bu davasını Leninizm aleyhinde telakki ederek fırka vahdetinin asıl olduğunu , zümre ve fraksiyon teşekküllerine katiyen cevaz verilmeyeceğini ileri sürü­ yor. Birisi hafi teşkilata , diğeri de demir disipline ve "Çeka" terli­ bine müracaat ediyor. Bakalım hangi taraf galip gelecek? Fakat hangisi galip gelse de , netice Bolşevik diktatörlüğünün zevalidir. Çünkü şu suretle komünist fırkası hikmet-i vücudunu zail etmiş oluyor. Bolşevik zevalini tesri edecek en büyük amil, şüphesiz , fırkadaki ihtilafın kızıl ordu sıralanna geçmesidir.Ordunun bu mücadele ve keşmekeşlerden ne dereceye kadar müteessir oldu­ ğunu kestirrnek bittab kolay değildir. Fakat 14. fırka münakaşaları esnasında harbiye komiseri ( Varaşilof )un muhaliflere hitaben " ateşle oynamayınız!" diye neşrettiği beyanname ile münakaşa çıktıkça kızıl ordu kumandanlığında icra olunan becayişlere bakı­ lacak olursa, komünist hakimiyetinin bu yegane istinatgahını teşkil eden kuvvetinde rahat bırakılınadığı aşikar olur. Bundan maada , geçirdiği mali müşkülat yüzünden muvaz­ zaf ordunun miktarını azaltmak mecburiyeünde kalan Sovyet Hükümeti "teritoryal"

( 42 )

milis teşkilatina müracaat ediyor

ki

buda günün birinde aleyhine dönecek köylüyü hükümet muraka­ besine çokta tabi olmayan askeri bir teşekkül haline getirmekten ibarettir.

HADİSAT KARŞlSlNDA VAZİFEMİZ Dahili, harici, maddi ve manevi bu kadar müşkülat ve buh­ ranlar içerisinde bulunan Bolşevik hakimiyeti , ihtimal daha birkaç zaman mevki-i iktidarda kalır ve ihtimal ki kendinden, hariçteki dünyanın da müptela olduğu bir çok tezat ve müşkülat sayesinde atalet kanununa tebaan, buhranlarla dolu hayatını biraz daha tem­ dit eder ; fakat bu hal hiçbir zaman

59

bu gayri tabü hükümetin

payidar olacağı demek değildir. Bizce hayatının çok buhranlı bir devrine giren Sovyet Hükümeti'nin artık sükut edip etmeyeceğinden değil, nasıl sükut edeceğinden bahsedilmelidir. Mutedillerin galebesiyle komünist fırkası saktaşarak resmi demokrasiyi tesis ve tekamül edebilir mi? Yoksa hayatla barışmaz bir tezat halinde bulunan bu müessese , aleyhine dönen muhalif unsurların tazyiki neticesinde patlayatak yeni bir ihtilal zuhuru ile devrilir mi? Şu ikinci şeklin daha ziyade muhtemel olması bazı Rus vatan perverlerini bilhassa düşündürüyor. Korkuyorlar ki müttehit Sovyet Hükümeti sükut ederken, komünistler haricinde , mun­ tazam üçüncü bir Rus Kuvveti olmadığından memleket uzun müddet bir anarşiye

( 43 )

tutulsun veyahut maruf

Milyokof'un

korktuğu veçhile anarşiden daha beter bir felakete uğrasın : " Rus­ ya mutaazzuv, fakat muhtelif birer müstakil hükümetlere bölün­ müş olsun !" Muhtelif Rus partileri mutasavvur sükutun neticesini Rus­ ya namına tahfif için bir taktın kombinezonlar düşünınektedirler. Sosyalistlerden bir kısmı sosyalist olmayan demokratlada anlaş­ mayı tavsiye ediyor. Böyle olursa, kalkacak Bolşevik diktatörlüğü yerine konacak monarşist bir diktatörlüğe mani oluruz, diye düşü­ nüyorlar. Daha sol sosyalistler ise , bilakis muhtemel diktatörlüğe karşı mutedil Bolşeviklerle bil-iştirak Sovyet Hükümeti ile anlaş­ mayı tavsiye ediyorlar. Rusya monarşistleri ise bu gibi koalisyon kombinezonlarından an olarak , kendilerini Bolşevikterin varis-i hakikileri gibi görüyorlar. Dahili Rusya'ya mahsus olan bu mülahazalann hükmü Rus alınayıp da kızıl süngünün gücüyle Sovyetler İttihadı'na bağlı olan gayri Rus memleketlere ait değildir. Bolşevikterin sükutu anında kızıl kalpak altından sıyrılan Ukrayna, Kafkasya ve Türkistan gibi memleketlerde zuhuru tabü olan hadisenin milli istiktal hadisesi olacağında şüphe yoktur.

1 9 1 7- 1 8 senelerinde çarlığın sükutu üzerine Rusya İm­ paratorluğu nasıl parçalandı ise , kızıl emperyalizmin sükutu esna­ sında da Sovyetler İttihadı denilen müessesenin aksam-ı merke-

60

ziye üzerine

ki

( 44 ) parçalanacağında hiç şüphe edilmesin. Elzemdir

bu aksarnı teşkil eden memleket evladı hülul eden an-ı tarihiyi

hakkıyla istifade etmemek gafletinde bulunmasınlar. Bunun içinde güzeran eden vekayi dikkatle takip edilmeli, alınacak mcfkurevi vaziyeti şimdiden tayin ile hadisata muntazır olmalıdır. Risalemizin kısm-ı mahsusunda milli cumhuriyetlerde yerli komünistler arasında bile ciddi bir iftirak hareketi mahsus olduğunu zikrettik. Rusya'da zuhur edecek herhangi bir iğtişaş ve sükut esnasında bütün bu kuvvetlerin

milli

istiklal nokta-i naza­

rından kabil-i istifade olacağı da unutulmasın. Kızıl Rusya kabusu altında inleyen bütün mill etler dört gözle bekledikleri bu istihlas gününe hazırlanmak vazifesi ile mü­ kelleftirler. Bu vazife coğrafi, iktisadi ve siyasi vaziyederi hasebiyle bilhassa Kafkasya milletlerine terettüb eder.

Geçirdikleri çok acı

tecrübe neticesinde ittihadın lüzumuna bütün mevcudiyetleri ile kanaat getiren bu milletler Rusya istilasma karşı koymak için ne la­ zımsa

yapmalıdırlar.

Bunlar

meyanından

Azerbaycan

Cum­

huriyeti'ne ve Azeri Türklerine terettüb eden vazifede çok büy­ üktür. Bu vazife her şeyden evvel vatanını hür ve müstakil gör­ mek isteyen bütün Azerileri istiklal bayrağı altma toplamak; bu mukaddes bayrağın tekrar vatanın ınuazzez ufuklannda ihtizazmı temin için fedakarane surette

( 45 )

çalışan mübarizleri her suretle

takviye etmek için, büyük ve şanlı cidale bütün samirniyet ve maneviya tımızla

bağlanmaktan ibarettir.

İstihlal mücadelesinin muhtelif safhaları ve çok mütenevvi vasıtaları vardır. Bunlardan biride cihan efkar-ı umumiyesini bu mukaddes mücadelenin geçirdiği safhalada bulunduğu vaziyeder hakkında tenvir etmekten ibarettir. Bu nokta-i nazardan biz Azer­ baycanWara terettüb eden en mesuliyetli vazifelerden biri , başta Türkiye olduğu halde , bütün Türk ve İslam dünyasını Rusya'nın

bulunduğu bugünkü Yaziyeti ile aşina etmektir. Siyasi ne gibi bir zaruret içerisinde olsa da , Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk dün­ yasım alakadar eden hayat ve memat meselelerine karşı lakayt kal­ mayacağını taktir edenlerdeniz. Hele Kafkasya'da kt7.11 Sovyet

6/

kuvveti yerine kaim olacak diğer bir Rus kuvvetinin mi , yoksa müstakil Kafkasya Cumhuriyetlerinin mi kaim olacağı tasavvuru Türkiye Cumhuriyeti'ni şiddetle alakadar eder diye düşünüyoruz. Çünkü bu doğrudan doğruya Türkiye menafıine taalluk eder bir meseledir. Bu meselede alınacak vaziyeti tayin ve ittihaz edilecek tedbirde isabet gösterilinesini temin etmek maksadıyla, Türkiye efkar-ı umumiyesi için, Rusya vaziyerindeki inkişaf merhalelerini günü gününe takip etmek ihtiyacı vardır, kanaatindeyiz. Şu muvakkar sayfalada tasavvur ettiğimiz bu ihtiyacı kısmen olsun tatmin ettiysek , çok memnun oluruz.

15 Eylii/ 1926 İJ!ımbul

SON

62

Related Documents


More Documents from ""

April 2020 11
April 2020 26
April 2020 17