Www.somuncubaba.net 2007 009 0083 Ramazanda Manevi

  • December 2019
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Www.somuncubaba.net 2007 009 0083 Ramazanda Manevi as PDF for free.

More details

  • Words: 1,252
  • Pages: 4
Sûfi Perspektif Doç. Dr. Kadir ÖZKÖSE

“Ramazanla gönlümüz bir başka yıkanıyor. Gözyaşı dökemeyen gözlerimiz yaşarmaya, ürpermeyen gönüllerimiz rikkate ermeye, gülmeyen yüzlerimiz mütebessim olmaya, uzanmayan ellerimiz dost eli olmaya başlıyor. Artık birlikte hissediyor, birlikte yürüyor ve birlikte yol alıyoruz. İftar sofralarımızı garipler, yoksullar, fakirler, dostlar, komşular ve akrabalarla paylaşmak suretiyle kaynaşıyor, hâlleşiyor ve birlikte yaşamayı öğreniyoruz.”

Ramazanda Manevî Donanıma Ermek 18

İ

nanmak bir ayrıcalık, bir hidayet ve bir nasip işidir. Kişinin inandığı gibi yaşaması ise bir erdem, bir liyakat ve bir sevda işidir. İnanç ve ibadetlerimiz, bizleri, rahmet suyuna kanmaya ve ilahî tecelliye ermeye sevk etmelidir. Yaşanmayan, tadılmayan, sevilmeyen ve yoluna kurban olunmayan din, sönük ve aciz kalır. Allah, bizden, canlarımız ve mallarımız karşılığında, cenneti hak etmemizi ve cemâline müştak olmamızı istemektedir. Bu dünyada iken cennet huzuru ve rahmet iklimini yakalayamayanlar, ahirette hangi cenneti hayal edebilecekler? İnsanlığın kurtuluşu ve mutluluğu için gönderilen İslâm, bizlere fırsat mevsimleri sunmaktadır her zaman. Cuma akşamları, bayram günleri, seher vakitleri ve özellikle Ramazan ayı hayat yolumuzu aydınlatan belli başlı kandillerdir. Somuncu Baba

Ramazan, müminin yıllık manevî donanım mevsimidir. Yaşamının yeniden gözden geçirilmesi, fırsatların değerlendirilmesi ve ibadet yoğunluklu bir hayat sürmesinin özel eğitimidir. İhmallerini, kayıplarını, mahrumiyetlerini ve zaaflarını görme ânıdır. Yaşadığı günlerin hesabını vermeye, hayatınızı dolu dolu yaşamaya yönelik bir davetiyedir. Kalbini yokladığı, ruhunu arındırdığı ve kendini yenilediği bir süreçtir. Bu ayda Allah’ı zikretmenin, Allah’ı hissetmenin ve Allah yolunda olmanın deneyimini gerçekleştiriyoruz. Alıştığımız ibadetleri, bir yıl boyunca, kesintisiz sürdürmeye karar veriyoruz. Allah’a kulluktan başka her şeyin boş olduğunu idrak ediyoruz. Katıldığımız mukabele meclisleri, sürdürdüğümüz hatimler ve okunan Kur’ân âyetlerini can kulağı ile dinlemek suretiyle Kur’ân’la ünsiyet peyda ediyoruz. Kur’ân’ı kalbimize ve hanelerimize misafir edip Kur’an’la diriliyor, Kur’ân Eylül / 2007

adamı olmaya ahdediyoruz. Dünyevî ve uhrevî kurtuluşumuzun Kur’ân ipine sarılmaktan geçtiğini idrak ediyoruz. Ramazanla gönlümüz bir başka yıkanıyor. Gözyaşı dökemeyen gözlerimiz yaşarmaya, ürpermeyen gönüllerimiz rikkate ermeye, gülmeyen yüzlerimiz mütebessim olmaya, uzanmayan ellerimiz dost eli olmaya başlıyor. Artık birlikte hissediyor, birlikte yürüyor ve birlikte yol alıyoruz. İftar sofralarımızı garipler, yoksullar, fakirler, dostlar, komşular ve akrabalarla paylaşmak suretiyle kaynaşıyor, hâlleşiyor ve birlikte yaşamayı öğreniyoruz. Vermenin, faydalı olmanın ve dert ortağı hâline gelmenin zevkini yaşıyoruz. Zekâtlarımızla mallarımızı, misafirperverliğimizle hânelerimizi, fitrelerimizle canlarımızı, kıraatle dillerimizi, namazla ruhumuzu ve oruçla gönlümüzü temizliyor, dirilişe eriyoruz. Oruç tutmanın aç ve susuz kalmak olmadığını, kendimizi tutmak gerektiğini hissediyoruz.

Yalan, kötü söz, boş laf ve gereksiz konuşmalardan dilimizi arındırıyoruz. Ya hayır söylemeyi ya da susmayı öğreniyoruz. Susma orucu ile irfan sohbetine koyuluyoruz. Dilimizi tutmakla vücudumuzu selamete erdiriyoruz. Kulağımızla Hak sözlerini işitmeye, gözümüzle hakikati temaşa etmeye, elimizle hakkı tutup kaldırmaya, ayaklarımızla hayır yolunda olmaya gayret ediyoruz. Gönlümüzden gafleti kovmak, Rabbimizi kalbimizde hissetmek ve gönül hânemizi Allah’tan gayrı her şeyden temizlemek suretiyle kalbimize oruç tutturmaya çalışıyoruz. İhlâs, samimiyet, teslimiyet ve aşk eğitimi verdiği için orucumuza denk bir erdem yolu göremiyoruz. Oruçla kendimizi buluyor, nefsimize hâkim oluyoruz. Nefsinin zebunu, ihtirasının kurbanı ve zevklerinin meftunu değil Hakk’a karar kılıyor, irademizi yeniliyor, ufkumuzu sonsuzluk âlemine açıyoruz. İslâm’ı nefsimize telkin

19

Zikr u taat nûru ile dalagör Hamdülillah geldi mâh-ı Ramazan. Ramazan ayında bir başka coşkuya bürünen, adeta ibadet dirisi hâline gelen bir sûfîyi yakın dostlarından bir bilge şahsiyet imtihan etmek ister. Kendisine, oruç ibadetinin inceliklerine dair bazı sualler sorar. O Allah dostu şu cevabı verir: “Senin için geçerli olan oruç hükümlerini mi, yoksa benim için geçerli olan oruç hükümlerini mi soruyorsun?” O alim bu cevap karşısında hayrete düşer ki, veli olan zat sözlerini şöyle tamamlar: “Siz alimlere göre oruç sadece bir şeyler yiyip içmekle veya cinsel temasla bozulur. Oysa ben, Allah (c.c)’ı ne zaman unutursam orucumun bozulduğuna hükmederim.” Sûfî isimlerden Muzaffer Kırmısînî orucun farklı boyutta üç tasnifini yapmaktadır. Bunlar ruhun, aklın ve nefsin oruçlarıdır.

Fotoğraf: Bekir SARI

ediyor, nefsimizi ruhumuzun hizmetine sunuyor ve nefsimizin kemâle ermesini, secdeye varmasını ve hizaya gelmesini sağlıyoruz. Ramazan’da Kadir gecesi ile de ânlık fırsat demlerini yakalamaya, her geceyi Kadir bilmenin kıymetine râm oluyoruz. Ramazan’la duyarsız, hissiz, kalpsiz ve vicdansız adımlarımıza âh ediyoruz. Mazlumların ve mustariplerin imdadına koşmayı alışkanlık hâline getiriyoruz. Birimizin hepimiz için, hepimizin de birbirimiz için yaratıldığını, kavga etmeye değil barışmaya, yük olmaya değil birbirimizin yükünü hafifletmeye, ağlatmaya değil güldürmeye geldiğimizi anlamaya çalışıyoruz. İşte böylesi bir rahmet iklimi olan Ramazan ayına kavuşma sevincini İsmail Hakkı Bursevî, şu dizelerle ifade etmektedir: Geldi ol şehr-i safa mâh-ı vefâ Hamdülillah çeşm-i cân buldu cila Mağfiret-cû ol Huda’dan Hakkıyâ Geldi mâh-ı rahmet-i Hak Ramazan Kıl teravihi safalar bulagör İt tesâbihi vefalar bulagör

20

a. Ruhun orucu, aşırı ihtiraslardan uzak bulunmak ve kanaat sahibi olmaktır. (Kasr-ı emel, kanaat). b. Aklın orucu, heva ve heveslere aykırı hareket etmektir. c. Nefsin orucu yeme-içme ve harama karşı perhizkâr olmaktır (imsâk). (Kuşeyri, Risale, s. 425) Yunus Emre şeklî ibadetin âşıklar için birer hicap olduğunu söylemektedir. Seçkinlerin seçkini olan âşık için gaye, Hakk’ın sırrına ulaşmaktır: Oruc-namâz gusl u hac hicâbdur âşıklara Âşık andan münezzeh hâssü’l-havâs içinde.



(Yunus Emre, Dîvân, c. II, s. 393.)

Yunus Emre kişinin oruç ve ibadetlerine güvenmemesi gerektiğini şu dizeleri ile dile getirmektedir: Orucuna güvenme namâzuna tayanma Cümle tâ’at tak olur nâz u niyaz içinde. Rükû sücûda kalma amelüne tayanma İlm ü ‘amel gark olur nâz u niyâz içinde İkiligi terk itgil birlik makâmın tutgıl Cânla cânın bulasın iş bu dirlik içinde Oruç-namâz zekât hac cürm ü cinâyet durur. Fakîr bundan âzâddur hâss-ı havâs içinde.

Somuncu Baba

Ömer Hayyam’ın ifadeleriyle dile getirirsek: “Ey Can! Kirli yeryüzünün eksikliğinden arındığında, Özgür bir ruhla göğe doğru kanat çırpacaksın! Evin, ocağın gökler âlemi olacak. Yazıklar sana ki Hâlâ bu kilden barınakta kalmaktasın! Ebedi sevgide O, beni biçimlendirdi Ve bana her şeyden önce iyiliğin bilgisini öğretti, Sonra da benim kalbimden dövüp şekillendirdi o anahtarı ki, Hakikatin bütün hazinelerini bana açabilecek olan!”

Yine firkat nârına yandı cihan Hasreta gitti mübarek Ramazan Nur ile bulmuştu âlem yeni can Firkata gitti mübarek Ramazan Cem olub Hakk’a münacat edelim. Nur-ı Kur’an ile doğru gidelim Bilmedik kadrin Niyâzî nidelim Ey diriga gitti şehr-i Ramazan.

Vechini görmek isterim herhangi mütevazı bir meyhanede Sensiz nefes almaktansa zaviyede… Sen Evvelsin, Ahirsin; dilersen şayet “Sen” Tutuştur beni Cehennemde veya ver bana Lutfunu” (Nasr, Tasavvufi Makaleler, s. 31-32.)

Şibli’ye sorulur: “Bu yolda size kim kılavuzluk etti?” diye. O da “Bir köpek.” cevabını verir.. “Onu bir gün, bir su kıyısında susuzluktan neredeyse ölmüş bir hâlde iken gördüm. Su içmek için suya eğilince, sudaki aksini görüyor, korkup geri çekiliyordu, onun başka bir köpek olduğunu sanıyordu. Sonunda susuzluğu öyle bir noktaya geldi ki korkusunu bir kenara itip suya daldı; ‘öteki köpek’ kaybolmuştu. Köpek, kendisi ile arzusu arasındaki engelin yine kendisi olduğunu ve artık yok olduğunu gördü. Benim engelim de, kendi benim olarak aldığım şeyin, aslında kendi engelim olduğunu öğrendiğimde ortadan kalktı. Benim yolum bana bir köpeğin davranışı ile gösterildi.” (Arastesh, “Sufizm: Evrensel Benliğe Giden Yol”, Sufi Psikolojisi, s. 41.)

Aşk ve vuslat yoluna koyulan âşığın takıntılardan kurtuluşunu Niyâz-ı Mısrî şu şiiri ile beyan etmektedir: Bulan özünü gören yüzünü Bir yüzü dahi görmek dilemez Vuslatta olan hayrette kalan Aklın diremez kendin bulamaz Aşık olagör sadık olagör Cehd eylemeyen menzil alamaz. Ramazan ayının tamamlanıp oruç mevsiminin bitmesi ise bahar mevsiminin gitmesini andırmaktadır. Örneğin Niyâz-ı Mısrî, Ramazanın uğurlama hüznünü şu şekilde dile getirir:

Eylül / 2007

Fotoğraf: Muhammet GÜLSEREN

Özetle, Ramazan ayı icra ettiğimiz çeşitli ibadetlerle, keyfiyetsiz olarak Allah ile beraberlik şuuru içinde yaşamanın, huzur maallahı idrak etmenin yoludur. Ramazan, müminin özgürlük ve bağımsızlık ayıdır. En büyük düşmanı olan nefsiyle mücadele ederek, ondan bağımsızlaşır ve onu yendiği gibi Kur’an’a ters düşen her şeyi bir kenara iterek ferdî ve İslâmî hürriyetine kavuşur, şahsiyet bulur. Kötülüğün her türlüsünden, aşağılıktan, hakaretten, bağımlılıktan ve kölelikten kendimizi bağımsız saymamıza kapı aralayan bir iklimdir. Rabbim, sa’yimizi meşkur, dualarımızı makbul, hânelerimizi mamur, ticaretimizi lentebur, kazançlarımızı helal, dostluğumuzu daim, kulluğumuzu mübarek, Ramazanımızı bereketli, Kadir gecemizi hisseyab ve gönlümüzü manevî irfanlarla dolu eylesin.

21

Related Documents