Psikoloji
Hat: Mehmet ÖZÇAY
Yrd. Doç. Dr. M. Doğan KARACOŞKUN
Kur’an ve Hadisler Işığında
Sabır Psikolojisi
“İnsanın ruh sağlığının yerinde olması, bütün bu zorluk ve meşakkatlere katlanabilmesi ve yaşadığı her tür soruna karşı güçlü bir şekilde direnebilmesi ile mümkündür. İnsan ancak, zorluk ve felaketlere karşı direnme gücü elde ettiği sürece ruhen sağlıklı olabilir.” 66
Somuncu Baba
H
ayat, sayısız meşakkat ve acılarla doludur. İnsan yaşadığı sürece, pek çok zorluklara karşı mücadele etme zorunluluğu duyar. Aslında bu zorluklar, insan daha hayata adım atar atmaz başlar. Bebeklik döneminde (0-2 yaş) insan, tümüyle yetişkinlerin yardımına muhtaçtır. Hiçbir ihtiyacını kendisi göremez. İlk çocukluk yıllarında (ort. 2 -6 yaş) da yürüme, gezme gibi konularda yetişkinlerin desteğini arar. Ayrıca her şeyi öğrenmek için sorular sorar ve her sorusuna yeterince cevap alamayabilir. Kendi kendine bir iş başarmak istediğinde zorlanır. Son çocukluk dönemi (ort. 6 -11 yaş) okul çağıdır. Zihin aktiviteleri yoğunlaşır. Daha çok çalışmalıdır. Başarısız olduğu konularda üzülür. Ailesi, öğretmenleri ve arkadaşlarınca beğenilmek, sevilmek takdir edilmek ister. Ama bu her zaman olmayabilir. Ayrıca bir yandan oyun oynamak da ister. Bu ise bazen mümkün olur, bazen olmaz. Yani hayatın meşakkatleri insanın peşini bırakmaz bu dönemde de. Meşakkatlerin zirveye çıktığı dönem, gerçekte ergenlik dönemidir (ort. 12 -18 yaş). Önüne geçilemeyen fiziksel değişimlerin doğurduğu sıkıntılar, ruhsal dönüşümün getirdiği güçlükler, anlaşılamama problemleri, aile ile anlaşamama noktalarının artması vb. Yani bir başka zordur bu dönem. Yetişkin olunca meşakkatler biter mi dersiniz? Artık sorumlu bir insan oldunuz öyle değil mi? Siz de adam yerine konuluyorsunuz. Bunun iyi yanı var ama ya ötesi? Evlenip yuva kurmak, bir iş edinip geçimini sağlamak, aileyle gelen yeni hayatın kendine özgü sorunlarına uyum sağlamak kolay mı yani? Orta yaş dönemi (ort. 40 -60) farklı olur diyen varsa yine yanılır. Fiziksel rahatsızlıkların baş gösterHaziran / 2007
meye başladığı geçmişe dönük sorgulamalarla, hayal kırıklığı gibi olumsuz düşüncelerin getirdiği, şairin ifade ettiği gibi “Allah’ım benim mi bu çizgili yüz” türü soruların gittikçe artması az bir meşakkat midir? Yaşlılık dönemini (ort. 60 yaş ve sonrası) ise hiç sormayın. Meşakkatleri sormakla biter mi? Bütün bunlar, her dönemin kendine özgü ortalama sorunlarıdır. Ancak bunların dışında, yaşadığımız sürece daha ne zorluklar, ne meşakkatler vardır değil mi? Deprem, sel, kaza gibi felaketler, hastalıklar, sevdiklerimizin ölümü, ülkemizin yaşadığı bazı kaoslar, savaşlar vb. Yani saymakla bitmeyecek nice zorluk ve problemler! İşte, insanın ruh sağlığının yerinde olması, bütün bu zorluk ve meşakkatlere katlanabilmesi ve yaşadığı her tür soruna karşı güçlü bir şekilde direnebilmesi ile mümkündür. İnsan ancak, zorluk ve felaketlere karşı direnme gücü elde ettiği sürece ruhen sağlıklı olabilir. İşte bütün bu nedenlerle insanın ruhen sağlam olabilmesini hedefleyen Kuran-ı Kerim, bir çok ayette sabrı tavsiye etmiştir. Nitekim Yüce Allah, Bakara Suresi, 153. ayette şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allahtan yardım isteyin”, “Allah kesinlikle sabredenlerle beraberdir.” Peygamberimiz (s.a.v) de, ashabına hastalık, felaket vb. karşısında sürekli sabrı tavsiye etmiş ve bütün bunların insan için birer imtihan olduğunu söylemiştir. Hatta sabrı teşvik etme noktasında, sabredenlerin sabırlarına karşılık büyük karşılıklar elde edeceklerini vaat etmiştir. Konuyla ilgili bir hadiste: “Allah bir kulunun iyiliğini istediğinde cezasını dünyada verir. Aksi halde ise günahının cezasını kıyamete kadar erteler.”(Şeybani, 3/344) buyururken, aynı
çerçevedeki bir başka hadiste sabrı şöyle müjdeler: “Müminin başına kronik bir ağrı/sızı, bir hastalık, bir keder, onu üzen bir durum gelirse, bu yüzden Allah onun bazı günahlarını bağışlar.” (Şeybani, 3/343). İşte bu hadisler ışığında baktığımızda, hayatın çeşitli risk ve problemlerini birer imtihan vesilesi olarak görmek suretiyle sabrı kuşanmak, hayatın her alanında insana güç sağlayıp, onu başarı ve mutluluğa götürdüğü gibi, dinî duygularını da güçlendirir. Böylece insan ruhen daha sağlıklı kalabilmeyi başarabilir. Herkesin kabul edeceği gibi, insanlık, asırlardır ilimde, teknolojide, sanatta sayısız buluş ve gelişmeler elde etmiştir. Hiç şüphesiz bu gelişmeleri, sağlayan iki temel faktör çalışmak ve sabretmektir. Bunlar ise ancak güçlü bir irade gerektirir. İradesi güçlü kimseler, ne tür zorluklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, kararlılık ve sebatlarını asla kaybetmezler. İşte bu iradeyi oluşturabilmenin en önemli yolu, güçlü bir inançtır. Kendi potansiyellerine ve Allah’ın yardımına inanan insanlar, gayret ve sabırla her işin üstesinden gelebilirler. Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, sabretmek, insanın ruh sağlığını korur ve onu güçlendirir. Bu gücün en önemli dayanaklarının başında ise, dinî inancımız gelir. İnancımıza göre, sabrın sadece bu dünyada değil, ahirette de bize faydası olacaktır. Nitekim şu ayetlerde görüleceği gibi sabretmek, hem bu dünyada pek çok işler başarmanın ve zorluklara katlanabilmenin yolu, hem de ahiret için bir kurtuluş vesilesidir. “Asra and olsun ki, insan ziyan içindedir. Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyandan kurtulmuşlardır)” (Asr Suresi, 103/1-3).
67