Www.somuncubaba.net 2007 001 0075 Yoguuurtci

  • December 2019
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Www.somuncubaba.net 2007 001 0075 Yoguuurtci as PDF for free.

More details

  • Words: 953
  • Pages: 3
Hikâye

Raziye SAĞLAM

“Yoğuuurtçi!” 70’li yılların ortalarıydı. Anarşik olaylar her gün giderek artıyordu. Grevler, silahlı çatışmalar, yaralanmalar, ölümler. Sokaklarda rahatlıkla bir çatışmaya denk gelinebiliyordu.

“Babasının zamansız ölümüyle ailenin yükü omuzlarına kalmıştı. Neyse ki küçük de olsa bir evleri vardı. Babasının küçük yoğurtçu dükkânı borçlara gidince, çaresiz yüklendi büyük yoğurt tepsilerini, sokak sokak satmaya başladı.”

Bu sebepten yoğurtçunun karısı, her sabah onu uğurlarken, “Aman dikkatli ol bey! Olaylara karışma” diye tembihler, yoğurtçu da evden çıkıp dik yokuşa gelene kadar, “O kadar aklımız var herhalde. Gidip olayların içine atmam kendimi.” diye söylenirdi. Dik parke yokuşa gelince ağır ağır çıkmaya başlardı. Arada bir elindeki zili sallar ve “Yoğuuurtçi!” diye bağırırdı. Yoğurdunun lezzeti meşhurdu. Akşama kadar bu tepsileri bazen üç ya da dört kere boşalttığı olurdu. Soğukta, yağmurda ya da sıcakta sokak sokak gezmek zor gelmezdi de şu yokuş onu çok yorardı. Sonuna doğru yükü daha bir ağırlaşır o zaman, “Kurtulamadım şu seyyarlıktan” diye söylenirdi. Kendi seçimi değildi elbet böyle seyyar olmak. Babasının zamansız ölümüyle ailenin yükü omuzlarına kalmıştı. Neyse ki küçük de olsa bir evleri vardı. Babasının küçük yoğurtçu dükkânı borçlara gidince, çaresiz yüklendi büyük yoğurt tepsilerini, sokak sokak satmaya başladı. Halinden pek şikâyet etmezdi. Ailesine ve çevresine karşı da hep güler yüzlüydü ama karısının bazı sözlerine aşırı sinirlenir, sanki tüm hırsını ondan çıkarmak istercesine bağırıp çağırırdı. Karısı da onun bu haline alışmış, cevap vermeden susmasını beklerdi. Yoğurtçu, sokak sokak gezerken yorulunca bir simit alır, bir apartmanın merdivenine ya da bir parkın

80

Somuncu Baba

önünden geçiyorsa bir bankın üzerine otururdu. Gevrek simidi yoğurda batırıp yerken, tutacağı küçük dükkanın hayalini kurardı. “Yağmur yağsa, güneş de kızsa hiç etkilenmem. Dizerim yoğurtlarımı dolaba, bir yandan çayım demlenirken bir yandan keyifle işimi yaparım. O zaman çeşit çeşit peynirler, bal, kaymak, tereyağı da satarım.” Bu hayalleri kurarken yediği simidin tadına doyamazdı. Ama az kalmıştı. Kendi mahallesine yakın cadde üzerinde küçük bir dükkân bulmuştu. Ama mal sahibi hava parası olarak çok istiyordu. Yoğurtçu da borçlanmak istemediğinden biraz daha seyyar dolaşıp para biriktirmeyi düşünüyordu. Simidi bitirip, son lokmayı da yuttuktan sonra ağır ağır kalkıp, uzun kalası omzuna yerleştirdi. Tepsileri düzelttikten sonra tekrar yürümeye başladı. Tam elindeki çanı çalıp, “Yoğuuurtçi!” diye bağıracakken karşıda bir grup genç sol ellerini yumruk yapıp “Kahrolsun ...” diye bağırmaya başladı. Ona doğru geliyorlardı. O sıra da başka bir grup da yumruk yapıp aynı şekilde onlara yürümeye başladı. Yoğurtçu, “Bunlar nerden çıktı böyle” diye şaşkın bakarken bir anda ortalık karıştı. Karşılıklı taşlar sopalar hatta silah sesleriyle çatışma başladı. “Bizim garının dediği gibi olaylara karıştık nihayet” diye söylenen yoğurtçu bir an ne yapacağını şa-

Ocak / 2007

şırdı. İlk aklına gelen yoğurtlarının zarar göreceği oldu. Hemen yakınındaki bir apartmana doğru yönelip içeri girdi. Yoğurt tepsilerini koyacaktı. O daha henüz yere bırakmıştı ki çalan polis sirenleriyle çatışmadakiler etrafa kaçışmaya başladı. Kaçanların bir kısmı da apartmanlara dalıp, onu dışarı at-

asayişe aktarılacaklardı. Yoğurtçu yanındaki gence dönüp, “Oğlum derdiniz ne? Neden böyle yapıyorsunuz?” diye soracak oldu. Genç lafı ağzına tıkayıp, “Davamız için amca. Ülkeyi kurtarmak için!” dedi. İçinden “Diğerine sorsam aynı şeyi söyler. Ne biçim iştir anlamadım” diye geçirdi. Karakolun küçük kapısından girerken sağ tarafta kocaman bir boy aynası vardı. Yoğurtçu şaşkın bir şekilde “Aaa! Sahiden karakolda ayna varmış!” diye bağırdı. Etrafındakiler kendini tutamayarak güldüler. “Şarkısı bile vardı. Demek boşuna değilmiş.”

tılar. Zavallı yoğurtçu tepsilerinin orada kaldığına mı yansın, kurşunların ortasında ne yapacağını mı düşünsün derken polis yakaladığını minibüse tıkmaya başladı. Tabii içlerinde yoğurtçu da vardı. “Ben anarşist değilim. Sadece yoğurt satıyorum!” dediyse de o anda kimsenin dinleyecek hali yoktu. Biraz önce çatışan, sağcılarla solcular ve yoğurtçu aynı minibüste karakola doğru yollandılar. İki polisten duyduğuna göre önce karakola götürülecek, oradan

Daha sonra asayişte ifadesi alınırken, komiser yüzüne şöyle bir baktı ve “Sende mi anarşistsin?” diye sordu. Yoğurtçu telaşla “Yok amirim. Allah korusun. Ben seyyar yoğurtçuyum” dedi. - Peki yoğurt tepsilerin nerede? - Olaylar çıkınca, bir aparmanın girişine koydum, ama sanmıyom ki hala orada olsunlar. Bunları söylerken sesi ağlamaklıydı. Bu arada akşam olup da eve gelmeyince karısı meraklanmış, ağabeysiyle birlikte çevredeki hastanelere, karakollara bakmışlardı. İzine asayişte rastlamışlardı ama akşam olduğu için polisler “Burada beklemeyin, şimdi nasıl-

81

sa göremezsiniz. Gidin sabah gelirsiniz” diye onları göndermişti. Ertesi günü yoğurtçunun doğru söylediği anlaşıldı ama işlemlerin bitip dışarı çıkması akşamı bulmuştu. Karısı ile ağabeyi asayişten bırakılacağını öğrenmiş ama işlemlerin uzun süreceği söylenince daha fazla beklemeden biri işine, diğeri eve çocukların yanına dönmüştü. Yoğurtçu açık havaya çıkınca derin bir “Ohh!” çekti ve kurtulduğu için Allah’a şükretti. Evine gitmeden önce bir umutla yoğurt tepsilerini koyduğu apartmana gitti. Tepsilerle kalas tabii ki yerinde yoktu. Giriş katın ziline basıp tepsileri sorunca kadın “Evde yoktum. Görmedim ama komşuların dediğine göre yoğurtlar dökülünce tepsileri kapıya koymuşlar. Sonra da bir eskici alıp gitmiş.” dedi. Yoğurtçu çok üzüldü. Omuzları düşük bir şekilde eve doğru yollanırken kararını verdi. Borçlansa da o dükkânı tutacaktı. Verdiği bu kararla birden hafiflediğini hissetti. Sanki karanlıkta kalmışta önünde aydınlık bir kapı açılmış gibiydi. Bu sevinçle hızlıca yürürken bir yandan da “Bundan sonra her şey daha güzel olacak inşallah. Garıya da artık bağırmam” diye gülümsedi. Eve vardığında ailesi büyük bir sevinçle karşıladı. Sanki iki gün değil de aylarca görüşmüyor gibi sarılıp hasret giderdiler. Bu mutlu hava içinde divana ayağını uzatıp oturmuşken karısı,

Pîr Elinden Aldım Dolu Pîr elinden aldım dolu Hakk’ı gören göze döndüm Terkeyledim her sûreti Has kaynağa, öze döndüm Emrah’ı emziren ana Südünden verince bana Aşkın odu düştü cana Mecnûn olup, ize döndüm Dertli ile yoldaş oldum, Seyrâni’ye haldaş oldum, Ruhsatî’ye kardaş oldum, Benzi sarı güze döndüm Yûnus gibi çıktım yola Bülbül olup kondum güle Nasip olmaz her bir kula Kara kıştım, yaza döndüm

— Yoğurtlarla tepsiler nerde bey? diye sorunca yoğurtçu her zaman olduğu gibi hiddetlenip, -Lan garı! Ben diyom hadımım, sen diyon oğlandan gızdan nen var. diye bağırdı.

82

Sorma niçin, sorma nasıl Geçip gitti binbir fasıl Şimdi Ahmed oldum asıl İnildeyen saza döndüm Ahmet EFE Somuncu Baba

Related Documents