Tarihi Yerler

  • May 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Tarihi Yerler as PDF for free.

More details

  • Words: 5,173
  • Pages: 13
KARADENİZ BÖLGESİ TARİHİ ESERLERİ sahip olduğu doğal ve tarihi değerler açısından turizme oldukça elverişlidir. Bölge de turizm sezonu, ülkenin diğer turizm yörelerinde olduğu kadar uzun süreli deyildir. Buna rağmen son yıllarda turizm hareketlerinde önemli bir gelişme kaydedilmiş, turizm sektörü daha çok tarih ve doğa tuırizmine doğru kaydırılmıştır. Doğa turizmi açısından bölgede bulunan yaylalar önemli bir kaynaktır. Buyaylalardan Dereli/kümbet yaylası 20 Mayıs 1991 tarih ve 20876 sayılı, Dereli/Yavuzkemal-Kulakkaya yaylası 20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı ve Bulancak/Bektaş yaylası 5 Mart 1990 tarih ve 20452 sayılı Resmi Gazetelerde Bakanlar Kurulu Kararları yayınlanarak Turizm Merkezi olarak ilan edilmişlerdir. Giresun İl merkezinde ve ilçelerde bulunan tarihi eserler yeterli zenginlikte bulunmasına rağmen, gerekli tanıtım ile belirli bir ilgi oluşturma şansına sahiptir. Gezilip görülebilecek tarihi yer ve eserler: Giresun Adası: Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada, Karadeniz'in tek adasıdır. 40.000 metrekare olup, halen duvar kalıntıları bulunmaktadır. Halkın gezinti yerlerinden olup, yaz aylarında mavi turlar düzenlenmektedir. Giresun Kalesi: Kenti ikiye bölen yarım adanın üstüne kurulmuş olup, 500 metrelik bir yol ile ulaşılabilmaktedir. Kalenin M.Ö.2. yüzyılda Pontus Kralı 1.Farnakes tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Kalenin çeşitli yerlerinde, oyulmuş taş mağralar ve tapınak örnekleri bulunmaktadır. Gazi (Topal) Osman Ağanın mezarı da kalede bulunmaktadır. Kiliseler: Kentte iki kilise bulunmaktadır. Her ikisi de 18.yy'dan kalmadır. Sokakbaşı Gogora Mevkiinde bulunan müze olarak kullanılmakta olup, Çınarlar mahallesinde bulunan ise çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Seyyid Vakkas Türbesi: Kapu Mahallesi'nde bulunan 19.yy'dan kalma bir türbedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında ve Giresun'un alınması sırasında şehit düşen Uç Beyi Seyyid Vakkas'a aittir. Meryemana: Askerlik Şubesi arkasında eski Lonca yolu üstünde bulunmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma bir kaya tapınağıdır. Panaia ve Surp Sarkis adlarıyla da bilinen ve üç katlı olduğu söylenen tapınak, geçmişte şifahane olarak kullanılmıştır. Hacı Hüseyin Cami: 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yatırılmıştır. 1861'de Dizdarzade Murat Bey kızı Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilenmiştir. Hacı Miktad Camisi: 1661 tarihli yazıtında yapının Hacı Miktad Ağa'nın vakfı; 1841 tarihli yazıtında Hacı Çalık Kapudan'ın hayratı olduğu anlaşılmaktadır. 1889 tarihli yazıt ise yapıyı Hacı İsmail Efendi'nin yeniden inşa ettirdiğini belirtmektedir. Kale Camisi:Hükümet Konağı yakınında bulunmakta olup, iki adet yazıtı vardır. 1830 tarihli yazıtında Dizdarzade Emetullah Hanım'ın yaptırdığı yazılmaktadır. 1911-1912 tarihli yazıtında ise, Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa edildiği belirtilmektedir. Çekek Camisi: Giriş kapısı üzerinde bulunan kitabeye göre, 1884 tarihinde Sarı Alemderzade yaptırmıştır. Soğuksu Camisi: Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre, Müslüm adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. 1986 yılında ise; Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü tarafından genişletilerek yenilenmiştir. Şeyh Keramettin Camisi: Şeyh Karemettin adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Kufa Kuyusu: Bizans döneminden kaldığı sanılmakta olup, kalenin eteğinde ve yeni açılan yolun kenerındadır. Kuyu, 2 m uzunluğunda ve 80 cm genişliğinde ağıza ve 7-8 metrede derinliğe sahiptir. Ticaret Lisesi Binası Ve Kapısı: 1904-1906 yıllarında yapılmış, Dor-Korint-İyon tarzı bir yapıdır. Millet Bahçesi Kapısı: Hükümet Konağı önüne rastlayan ve Millet Bahçesi olarak anılan parkın kemer kapısı olup, Kitabelerden anlaşıldığına göre, Kaymakam Ziya ve Belediye Raisi Kaptan Yorgi Paşa tarafından yaptırılmıştır

MARMARA BOLGESİ TARİHİ YERLERİ Marmara Bölgesinde yeralan iller, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova'dır Marmara birden fazla kıyı tipi görülmektedir. Örneğin, İstanbul ve Çanakkale Boğazı kıyılarında ria kıyı tipi, İzmit-Yalova arasında enine kıyı tipi, kuzey kıyılarında limanlı kıyı tipi görülür. bursa 1481'de Sadrazam İshak Paşa tarafından yaptırılan İshak Paşa Cami ve Külliyesi, Hamza Bey Cami, Yıldırım Cami (Cuma Camii), Kurşunlu Cami, Kurşunlu Han ve Ortaköy Kervansarayı İnegöl'deki tarihi eserlerdir. İnegöl'ün 13 km batısında Sultan köyünde XIV. yüzyılda yaşamış Germiyanoğlu Geyik Baba ile Balım Sultan adına, Orhan Bey tarafından yaptırılmış. Osmanlı döneminden kalan zengin tarihi eserlere sahip Yenişehir'de Osman Gazi' nin yaptırdığı saraydan arda kalan Saray Hamamı, I. Murad döneminden kalma Postinpuş Baba Zaviyesi, XIV. yüzyılda inşa edilen Voyvoda Cami (Çınarlı Cami), XVI. yüzyılda yapılmış olan Koca Sinan Paşa Külliyesi, Bali Bey Cami, Orhan Bey tarafından yaptırılan Ulu Cami, Süleyman Paşa Külliyesi, 1645'de Yenişehirli Deli Hüseyin Paşanın yaptırdığı Çifte Hamam, Yarhisar Köyü Orhan Cami ve Saat Kulesi görülmeye değer tarihi yapılardır. istanbulAnadoluhisarı Boğaz’ın Anadolu yakasında, Göksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde, adını hisardan alan semtte bulunmaktadır. Bu hisar, Osmanlılar’ca Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. İstanbul’u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından, Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımlara engel olmak için 1394’te yaptırılmıştır. Bu yapıya II. Mehmed (Fatih) Devrinde "Hisarpeçe", depo ve bazı ikametgah amaçlı yapılar eklenmiştir. 1928 yılında Kandilli Belediyesi tarafından bazı küçük onarımlar yapılmıştır. 1991-1993 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından bazı onarımlar yapılmıştır. Bugün Anadoluhisarı, Beykoz Belediyesi sınırları içinde yer almaktadır. Hisarda taşınır kültür varlığı bulunmamaktadır. Edirne Edirne, Marmara Bölgesinin Trakya kısmında yer alır. Güneyinde Ege denizi, kuzeyde Bulgaristan, batıda Yunanistan, doğuda Tekirdağ, Kırklareli ve Çanakkale ileri ile çevrilidir.Koru Dağı ve Söğütlük Sarayiçi, , Edirne ve Enez Kaleleri, Khrysopege Kilisesi, Peykler Medresesi, Saatli Medrese, Saray-ı Cedid, (Yeni Saray), II.Bayezıd ve Sokullu ya da Kasım Paşa Külliyeleri, Yıldırım Bayezıd, Eski Beylerbeyi, Gazi Mihal, Mezit Bey (Yeşilce), Muradiye, Şah Melek, Üç Şerefeli ve Selimiye Camileri, Bedesten, Ali Paşa Çarşısı ve Arasta, Rüstem Paşa Kervansarayı ve Ayşe Kadın adıyla da bilinen Ekmekçioğlu Ahmed Paşa Kervansarayı, Küçük Rüstem Paşa Hanı, Gazi Mihal, Saraçhane (Şehabeddin Paşa), Fatih, Bayezıd, Yalnız Göz, Saray (Kanuni), Tunca, Meriç Köprüleri ile Uzunköprü, Edirne Arkeoloji ve Etnografya ile Edirne Türk İslam Eserleri Müzeleri, Lalapaşa Dolmen ve Menhirleri. Tarihi ve Coğrafi Yapı Çanakkale Türkiye'nin kuzeybatısında Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adını taşıyan Boğaz'ın iki yakasında kurulmuştur.Eski çağlarda HELLESPONTOS ve DARDANEL olarak anılan Çanakkale M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini korumuştur. Ege ve Marmara Bölgesinde toprakları bulunan ilin yüzölçümü 9737 kilometrekare, kıyı uzunlukları 671 kilometredir.Konumu gereği Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında geçiş iklimi gösterir

İç Anadolu Bölgesi TARİHİ YERLERİ

Aizonai Antik Kenti Aizanoi’nin adı Zeus’un Su Perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesinden meydana gelen Frigyalılar’ın öncüsü Azan isimli mitoloji kahramanından kaynaklanıyor. Aizanoi antik kenti Frigya’ya bağlı yaşayan Aizanitislerin ana yerleşmeleriydi. Zeus Tapınağının çevresinde yapılan kazılarda M.Ö. 3000 yıllarına ait yerleşme tabakaları çıkmış. Ancak kesin kentleşme bulgularına 1. yüzyılın sonlarına doğru rastlanılmakta. Kent, Roma İmparatorluğu döneminde, tahıl, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş. Erken Bizans döneminde (M.S. 395) piskoposluk merkezi iken 7.yüzyıldan itibaren önemini yitirmiş. Selçuklu döneminde Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmış (13. yüzyıl), bu yüzden Çavdarhisar adını almış. Kütahya’ya 57 km. uzaklıktaki Çavdarhisar ilçesinde. Zeus Tapınağı Tapınağın olduğu yer şehrin ana kutsal alanı ve dünyadaki Zeus adına yapılmış tapınakların en sağlam örneği. Tapınağın İmparator Hadrian döneminde yapıldığı duvardaki kitabeden anlaşılıyor. Tapınak 53 x 35 m. ölçülerindeki podyum üzerine yapılmış olup, kısa yanların her birinde 8, uzun yanlarında 15’er İyon Sütunu var. Gordion Yassıhöyük (Gordion) Frigya'nın başkenti ve Büyük İskender'in Asya'nın anahtarını elde etmek için Kör Düğümü kestiği yer. Burada Kral Midas'ın tümülüsünü ziyaret edebilirsiniz. Civarda, hala kazı çalışmaları devam eden Gordion antik kentinin kalıntıları ve küçük müze görülmeye değer. Anadolu Medeniyetleri Müzesi Mahmut Paşa Bedesteni ile Kurşunlu Han; Atatürk'ün bir "Eti Müzesi" kurulması isteği üzerine, Ankara Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılmış. Müzede, Anadolu Arkeolojisi, Paleolitik çağdan başlayarak, Neolitik, Eski Tunç, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Urartu dönemlerine ait, Karain, Çatalhöyük, Hacılar, Canhasan, Beyce Sultan, Alacahöyük, Kültepe, Acemhöyük, Boğazköy Gordion, Pazarlı, Altıntepe, Adilcevaz, Patnos kazılarından gelme çeşitli koleksiyonlar ve çeşitli dönemlere ait örnekler sergileniyor. Sikke koleksiyonları, mutlaka görülmeli. Merkez. (Ankara) Müze Tel : (+90-312) 324 31 60 - 312 62 48 Ziyarete saatleri : 08.30 17.30 Ziyarete günleri : Pazartesi hariç her gün. Boğazköy-Hattuşaş Anadolu'da ilk organize devleti kuran Hititlerin başkenti olan Hattuşaş'ın Anadolu arkeolojisinde önemli bir yeri var. Bugün Tarihi Milli Park olarak ilan edilen Boğazköy'de görülecek başlıca yerler; Aşağı Sevir'deki Büyük Mabed, şehir surları ve üzerindeki anıtsal kapılar,Yukarı Sevir'de sayıları 31'e ulaşan tapınak, Krallık sarayı ve Büyük Kale. Frig Çağı'na ait en önemli yapılar ise Bastion ile Güney Kale. Ayrıca, Boğazköy'deki yerel müzede ören yerinin önemli buluntuları sergileniyor. Çorum, Boğazkale ilçesinde yer alan Boğazköy (Hattuşaş) Ankara'ya 208 km. Çorum'a ise 82 km. uzaklıkta.

Yazılıkaya Hitit İmparatorluk Dönemi'nin benzersiz bir kalıntısı olan Yazılıkaya Açıkhava Mabedi Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda yer alıyor. Kayaların doğal durumlarına uygun olarak düzenlenmiş olan büyük ve küçük galeri iki mekandan oluşmakta. Büyük galerinin sağ duvarında tanrıçalar, sol duvarında ise tanrı kabartmaları yer alıyor. Galerinin en büyük kabartması olan Kral IV. Tuthaliya'nın kabartması doğu duvarında yer alıyor. Bu odada bahar bayramlarının kutlanışı tasvir ediliyor. Küçük galeriye giriş dar bir koridorla sağlanmakta. Burada sağa doğru ilerleyen 12 Tanrı, Meç Tanrısı ve IV. Tuthaliya kabartmaları bulunuyor. Alacahöyük Çorum'a 45 km. uzaklıkta, Alaca İlçesi Höyük Köyü yerleşim alanı içerisinde yer alan Alacahöyük; görkemli sfenksli kapısı, ilginç mimarlık eserleri ve mahalli müzesiyle, Boğazköy ve Yazılıkaya'yı ziyaret edenler için aynı gün gezilebilecek önemli bir arkeolojik ören yeri. Gök Medrese Yapıya taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerinden dolayı Gök Medrese deniliyor. Anadolu Selçuklu Beyliği baş veziri ve "Hayrat Babası" (Ebu'l Hayrat) Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında devrin astronomi ilminin okutulduğu medrese olarak yapılmış. Plastik sanatın şaheserlerinden olan taç kapıdaki mermer malzeme nedeniyle ışık gölge sistemi belirgin. Ön cephede yer alan çeşme, pencere, berkitme kuleleri ve iki minaresi taç kapıya daha da önem kazandırıyor. Çift Minareli Medrese Dikdörtgen planlı medresenin günümüzde sadece ön yüzü ve minareleri ayakta. İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmış. Anadolu'daki medreseler içinde en büyük portale sahip. Kültepe Kültepe ören yeri, yüksekliği 22 m. çapı 500 m.yi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibaret. Yapılan kazılarda Kültepe'de, Asur, Genç Hitit, Roma-Pers ve Tabal dönemlerine ait eserler ve bulgular elde edilmiş. Bu eserlerin en önemlileri Asur dilinde yazılmış çivi yazılı tabletler. Tabletler Anadolu'nun en eski yazılı belgeleri. DÖner Kümbet Selçuklu eserlerinin Kayseri'deki en güzel örneklerinden. Prenses Şah Cihan Hatun adına yapılmış olan bu kümbet, kendisine has özellikleriyle dikkati çeken bir eser. Çokgen şeklindeki kümbetin, her bir yüzüne çeşitli geometrik şekiller, efsanevi yaratıklar kabartma olarak yapılmış. Mevlana Türbesi ve Dergahı Türbenin temeli 1230 yılında, Mevlana'nın babası Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veled’in vasiyeti üzerine buraya gömülüp, üzerine basit bir türbe yapılmasıyla oluşmuş.

Mevlana'nın ölümünden sonra ise Pervane Muiniddin ve karısı Gürcü Hatun tarafından buraya bir türbe yaptırılmış. Türbe daha sonra dini ve sosyal işlevli mimari eklemeler yapılarak günümüzdeki şekliyle bir Mevlevi dergahı haline getirilmiş.

Doğu Anadolu’nun Kalesi. Erzurum, Palandöken Dağları’nın deniz seviyesinden 1.950 m. yükseklikteki eteklerinde kurulmuş; Doğu Anadolu’nun en büyük ili ve kültür merkezidir. Kentte bulunan Atatürk Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi yükseköğretim kurumlarından biridir. Yüzlerce yıllık geçmişi olan camileri, tabya, kule ve kümbetleriyle Erzurum, zengin bir tarih hazinesidir. Kentin sembolü konumundaki Çifte Minareli Medrese, Selçuklu dönemine aittir. Kentin en önemli camileri, Ulu Camii (12. yüzyıl) ve Lala Mustafa Paşa Camii’dir (16. yüzyıl). Rüstem Paşa Kervansarayı, Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı olan Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan kervansaray, bugün çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşı içerisinde, kentin ünlü oltu taşını işleyen atölye ve galeriler bulunmaktadır. 1878 OsmanlıRus Savaşı sırasında Erzurum halkının topyekün gösterdiği kahramanlıkları temsilen dikilmiş olan Aziziye Anıtı, kentin en önemli eserlerindendir. Savaş sırasında kenti savunmak için yapılmış olan tabyalar, çevredeki stratejik tepeler üzerinde yer alırlar. 23 Temmuz 1919 tarihinde yapılan Erzurum Kongresi’nin anısını yaşatmak amacıyla kongrenin yapıldığı bina müzeye dönüştürülmüştür. Palandöken Kayak Merkezi Erzurum’un 5 km. güneyindedir. Dünyanın en uzun ve dik kayak pistleri arasında yer alır. Dik yarlara sahip olan Tortum Gölü ve Şelalesi, Aras Nehri üzerine, Selçuklular tarafından 13. yüzyılda yaptırılmış olan 220 m. uzunluğundaki Çobandede Köprüsü ile Pasinler ve Oltu Kaleleri, Erzurum çevresindeki diğer tarihi ve turistik yerler arasındadır. Çevresi Dağlık, Ortası Bağlık. Halk arasında eskiden beri “çevresi dağlık, ortası bağlık” olarak bilinen Erzincan kenti için yapılan bu tanımlama, ilin coğrafi durumunu belirtir. İl topraklarını kuzey ve güneyde dağ sıraları kuşatır. Bunların arasında kalan akarsu havzalarında verimli topraklar vardır. Bağlarla kaplı olan Erzincan Ovası, tarihin erken devirlerinden beri büyük medeniyetlerin beşiği olmuştur. Erzincan bağlarının Karaparmak üzümü ünlüdür. Kentte halen yaşatılmakta olan geleneksel bakır işleme sanatı önemlidir. Çevresinde yer alan tarihi yapılar arasında, Tercan’da bulunan Mama Hatun Türbesi ve Kervansarayı (12. yüzyıl), Urartulara ait önemli bir yerleşim merkezi olan Altıntepe (M.Ö. 1.000); Kemah’ta bulunan Kale, Melik Gazi Kümbeti ve Gülali Bey Camii (12. yüzyıl) sayılabilir. Kafkasya Kapısı. Kars, Doğu Anadolu’nun “Kafkasya Kapısı” olarak adlandırılan ilidir. Arpaçay’a karı şan Kars Suyu’nun doğu kıyısında kurulmuştur. Kentte Ruslar tarafından yapılmış ilgi çekici birçok yapı bulunmaktadır. 1828, 1855 ve 1877’de Ruslar tarafından üç kez işgale uğrayan Kars, yaklaşık 40 yıl Rus egemenliği altında kalmıştır. Kentin sembolü konumundaki tarihi Kars Kalesi, 1152’de Saltukoğlu İzzeddin Han tarafından yaptırılmıştır. Kars Kalesi’nin güneyinde Havariler Müzesi yer alır. Müze 10. yüzyılda 12 havari adına inşa edilmiş olan eski bir kilisedir. Kars çevresinin en önemli tarihi kenti Ani’dir. Antik çağda bir kale kenti olarak kurulan Ani, 10. yüzyılda Bagratid Krallığı’nın başkenti olmuştur. Antik kentte bulunan surlar, Menucehr Camii, Selçuk Sarayı, Nakışlı, Keseli, Meryem Ana ve Abugamrents Müze kiliseleri görülmeye değer güzelliktedir. Kars’ın, çevresi ormanlarla kaplı ilçesi olan Sarıkamış, doğal güzellikleriyle tanınır. İlçede Birinci Dünya Savaşı sırasında şehit düşen Türk askerleri için dikilmiş anıt ile Rus Çarı Nikola için yaptırılmış olan av köşkü görülmeye değerdir. İlçe aynı zamanda tüm yörenin kış sporları merkezidir.

Ağrı ve Nuh’un Gemisi. Ağrı ili İran transit yolu üzerinde, denizden 1.640 m. yükseklikte kurulmuştur. Tarihi çok eskilere dayanan ilin en ilgi çekici köşesi, hem heybetli görünüşü hem de Nuh Efsanesi ile dünyaca ünlü olan Ağrı Dağı’dır. İle adını veren Ağrı Dağı, 5.137 m. ile Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek dağıdır. Ağrı’nın en önemli ilçesi Doğubeyazıt’tır. Doğu Anadolu’nun en heybetli yapısı olan İshak Paşa Sarayı buradadır. Sarayın karşısında ilk defa Urartular tarafından yapılan Doğubeyazıt Kalesi yer alır. Asıl kale 1380’de Şehzade Beyazıt tarafından yaptırılmış ve onun adını almıştır.

Akdeniz Bölgesi TARİHİ YERLER Kalkan Kaş’a bağlı bir belde olan Kalkan, görülmeye değer bir koyun kıyısında kurulmuş. Geleneksel beyaz renkli evleri, kepenkleri, çiçek fışkıran balkonları ile Kalkan alabildiğine huzurlu bir yöre. Kalkan’a 2 km. uzaklıktaki Güvercinlik Deniz Mağarası, çok sayıda güvercini barındırması nedeniyle bu adı almış. Bu mağaraya Kalkan’dan hareket eden teknelerle ulaşabilirsiniz. Görülmeye değer. Kaş Kaş, çevresinde yer alan antik kalıntıları, Akdeniz derinliklerinin ipuçlarını taşıyan dalışları, doğa yürüyüşleri, yamaç paraşütü, değerli taşları andıran adalara yapılan Mavi Yolculuk ve tekne turları, leziz deniz ürünleri ve kokulu otlarla tatlandırılan yöresel yemeklerden oluşan mönüsü ile, zenginlikleri saymakla bitmeyen düşsel bir mekan... Olympos-Çıralı Olympos, sahip olduğu tarihsel değerlerinin yanı sıra, 3200 metrelik sahili, endemik bitkileri, Caretta Caretta’ları, Chimera’sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyada haklı bir üne sahip. Kemer Kemer’in başta gelen çekiciliklerinden birisi de doğal güzelliği. Deniz, orman ve dağlar bir noktada birleşerek seyrine doyum olmayan bir görüntü oluşturuyor. Akdeniz’in turkuaz rengi kıyılarında tekneyle çevre turlarına çıkabilir, jeep safarilerine katılarak Toros dağlarının patikalarında farklı heyecanlar yaşayabilirsiniz. Kemer’in bu geziler kadar ilgi gören bir başka zenginliği de yöredeki mağaraları. Kemer, İstanbul’a 770, Ankara’ya 590, İzmir’e 515, Antalya’ya 42 km. uzaklıkta. Bakırdağları Antalya ile Fethiye arasında bulunan “Likya Bölgesi”, tarihi ve turistik birçok değerlerinin yanı sıra yöreyi tümüyle kaplayan ve kendi aralarında 4 bölüme ayrılan “Beydağları” ile ünlü. En yüksek noktası 3070 metre ile “Kızlarsivrisi” olan Beydağları, “Tahtalıdağlar”, “Bakırdağları”, “Merkezi Beydağları” ve “Güneybatı Bölümü Beydağları” gibi alt katagorilere ayrılıyor. Bakırdağları adını, yaz ve bahar aylarında güneş doğarken dağların yüzeyine vuran bakır kırmızısı güneş ışınlarından alıyor. Altınbeşik Mağarası Altınbeşik Mağarası, Türkiye’nin en güzel mağaralarından biri. Çevrenin topografyası ve çam ormanları çok hoş bir görünüm sunuyor. Mağara çok uzun ve büyük bir yeraltı sisteminin çıkışında bulunuyor. Kızılova, Kambos ve

Söbücesuyu’nu çeken bu büyük sistem, Oruç Düdeni Mağarası’nın altındaki AltınbeşikDüdensuyu Mağarası’nda son buluyor. Bu büyük yeraltı su sistemi, kuş uçuşu 100 km.’den fazla uzunluğu ile dünyanın en uzun ve en büyük karst sistemlerinden biri. Toplam uzunluğu 2500 m. olan mağaranın girişe göre en yüksek noktası 101 metre. Havası çok rutubetli olan mağaranın ortalama ısısı 16-18ºC civarında. Aktivitesini tamamen yitirmiş olan üst seviyede büyük kaya blokları ile sarkıt ve dikitler dikkat çekiyor. Damlataş Mağarası 1948 yılında tesadüfen keşfedilen Damlataş, Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası.Toplam uzunluğu 300 metre olan mağara kuru, yatay mağara tipinde. 200m2‘lik bir alanı kaplayan, çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağaranın yüksekliği 15 metre. Karbondioksit gazı, yüksek ölçüde nem, düşük ısı ve radyoaktif havasıyla astım hastaları için son derece yararlı olduğu söylenen mağaradaki sarkıt ve dikitlerin, M.Ö. 20.00015.000 yılları arasında meydana geldiği tahmin ediliyor. Alanya şehir merkezine 3 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Dim Mağarası Alanya’nın doğusunda Cebireis dağının batı yamacında yer alan Dim Mağarası’nın çevresi piknik alanlarıyla çevrili. Toplam uzunluğu 357 metre olan mağaranın sonunda küçük bir göl var. Alanya’ya yakınlığı ve etrafının piknik yerleriyle çevrili olması nedeniyle ziyaretçi akınına uğrayan mağara, tarih öncesi devirlerde barınak olarak kullanılmasından dolayı çevre halkı tarafından “Gavurini Mağarası” olarak adlandırılmış. Mağaranın yakınında, piknik yeri olarak kullanılan, tabanı çınar ağaçları, yamaçları çam ormanları ile kaplı Dim Vadisi bulunuyor. Göksu Nehri Yaban hayatı açısından çok zengin olan Göksu deltası “Uluslararası Kuşları Koruma Derneği Konseyi” (ICBP) tarafından Avrupa ve Ortadoğu’nun önemli kuş cennetlerinden biri olarak değerlendirilmiş. Cennet Obruğu Cennet Obruğu, Narlıkuyu’nun 3 km. kuzeyinde 90 m. derinliğinde bir çukur. Üçüncü jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda, tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş. Denizden yüksekliği 135 m. olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle iniliyor. İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet deniliyor. Cennet Obruğu’nun 75 m. kadar doğusunda yer alıyor. Tıpkı Cennet Obruğu gibi Miosen devrine ait kalkerler içinde alttan bir yeraltı deresinin yaptığı erozyonla tavanın göçmesi sonucu oluşmuş. 50x75 m. boyutlarında ve elips biçiminde. Cennet Obruğu’na nazaran daha dar ve dik. Göller Bölgesi Farklı özellikler taşıyan, eşsiz güzellikteki pek çok göl, Anadolu toprakları üzerine serpiştirilmiş mavi noktacıklar gibi... Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgeleri’nin kesiştiği noktada yer alan Isparta’da Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri birer doğa cenneti. Dünyaca ünlü antik kentleri bünyesinde toplayan Göller Bölgesi, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile

hem görsel hem de bitki örtüsü açısından çok değerli. Eğirdir Gölü Her tür doğa sporlarına olanak tanıyan doğası, eşsiz ormanları ile Isparta’ya 25 km uzaklıktaki Eğirdir Gölü bir turizm harikası.Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir’de, kayak (Alp disiplini), trekking, cross bisiklet, yamaç paraşütü, mağaracılık (speleoloji araştırma), kuş gözlemciliği, kanyoning ve daha birçok aktivite gerçekleştiriliyor.

Ege Bölgesinde Turizm İzmir Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipylos (Yamanlar) Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü. Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır. Yapılan en son kazılarda İzmir’deki yerleşim alanlarının M.Ö. 7000 yıllarına dek uzandığı ortaya çıkarılmıştır. Bayraklı’daki Smyrna kentinin tarihi her ne kadar M.Ö. 3000 yılından çok daha gerilere uzandığı tahmin edilmekte birlikte, yapılan en son kazılarda henüz M.Ö. 3000 yıllarına kadar gidilebilmiştir. Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Eski İzmir'liler kentlerini M.Ö. 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu. Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Efes Antik Kenti İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük ticaret yolu oluşu, gerek putperestlik gerekse Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat Dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar Rüya tabircisi Ardemidotus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Heraklitos, Ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus’tur. Efes’in tarihi M.Ö.6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştır. LATRİNA: Kentin genel tuvaleti olan bu yapının ortasında kare planlı bir havuz, yanlarında bir sıra tuvalet taşı bulunmaktadır. Tuvalet taşlarının hemen önünde su kanalı yer alır. Tabanı mozaiklerle kaplıdır HADRİAN TAPINAĞI: Efes’in küçük ancak en göz alıcı eserlerinden olan Hadrian tapınağı bir Sella’dan ve Portiko’dan oluşmaktadır. Sella’nın üstü taş tonozla örtülüydü. Yanlarda düz olan alınlık ve onun üzerindeki friz iki sütunun ortasında bir kemer biçimi alır. Ortası Tyche (kent tanrıçası) büstü ile süslü olan bu kemeri bugün yalnız iki uçtaki kalmış olan alınlık çevreliyordu. Hadrian tapınağı M.S.4.yy’da kısmen yıkılmış olduğundan restore edilmiş ve bu sırada Portikonun iç duvarlarının üstünü süsleyen 4 kabartma eklenmiştir. Efes’in kuruluş hikayesinin resmedildiği kabartmaların asılları müzede bulunmaktadır. Sellada İmparator Hadrian’ın heykeli bulunmaktadır. Tapınağın önünde duran ve dörtköşe sütunlarıyla dayanan dört kaide üstünde Roma imparatorları Galerius Maximianus, Diocletianus ve Constantius Chlorus’un bronz heykelleri bulunuyordu.

LİMAN GYMNASİUMU VE HAMAMLARI: Efes kentinin en büyük mimari topluluğu olan Liman Gymnasiomu ve hamamlarının bugüne değin küçük bir bölümünün kazılmasına karşın ayakta bulunan kalıntıları çok etkileyicidir. Gymnasion’un biri 90x90 metre , öteki 200x240 metre ölçüsünde olmak üzere iki palaestrası, yani beden hareketlerinin yapıldığı yeri vardı. Büyük palestra 13 çeşit renkteki mermer plakalarla kaplanmıştır. Küçük palestranın kuzeydeki salonunun imparator kültüne, güneydekinin de derslere ve toplantılara ayrılmış olduğu saptanmıştır. M.S.4.yy’da yapılmış bir bronz atlet heykelinin güzel bir roma kopyası güney salonda bulunmuştur. Bu heykel halen Viyana müzesinde sergilenmektedir. Yapı topluluğunun hamam kısımları da büyük kalıntılar halinde ayakta durmaktadır. Yapı topluluğunun hamam kısımları da M.S. 2. Yüzyılda inşa edilmiş olup, 4. yüzyılda İmparator Konstantinus II. zamanında değişikliğe uğradığından “Kostantinus Hamamları” adıyla da anılmaktadır. STADYUM: Vedius Gymnasionun güneyinde bulunan stadyum, her çeşit törenlerin, atletik yarışmaların, araba koşularının ve gladyatör dövüşlerinin yapıldığı yerdir. 200 x 30 metre boyutlarındaki yapı at nalı şeklinde inşa edilmiştir. Bugünkü Panayır dağının etekleri üzerinde oturma yerleri vardır. Oturma yerleri erken Hıristiyanlık döneminde Ayasuluk surunun yapılmasında kullanıldıkları için stadyum çok tahrip görmüştür. Stadyumun yalnız batı yönü gün ışığına çıkarılmıştır. VEDİUS GYMNASİUMU: Efes’in önde gelen varlıklı kişilerinden olan Publius Vedius M.S.150 tarihinde dostu ve hamisi imparator Antonius Pius ile tanrıça Artemis adına yaptırmıştır. . Bu yapı bir Gymnasium ve hamamın birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Yapı topluluğunun doğusunda yer alan Palaestra’nın propylonu güneydedir. Bu giriş, zamanında heykellerle süslüydü. Propylonun batısındaki uzun oda tuvalet olup buraya hem güneyden hem de batıdan yani sokaktan girilebiliyordu. ARTEMİS TAPINAĞI: Efes’teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinir. Artemision çok görkemli bir yapıydı. Tapınağın en büyük özelliği Helen dünyasının antik çağında mermerden yapılmış en büyük yapı olmasıdır. Anıtsal ölçüdeki ilk mimarlık eseri sayılmaktadır. Her ne kadar bugün o görkemli tapınağın yerinde bazı temel kalıntılardan başka bir şey kalmamışsa da kazı sırasında ele geçen parçalardan yararlanılarak eserin rekonstrüksiyonunu çizme olanağı doğmuştur. Helenler gelmeden önce Artemis Tapınağının yeri yörenin halkı tarafından tapınılan Kybele’ye ait kutsal bir alandı. Arkaik Artemision’un altında bulunmuş olan güzel fildişi ve altın sanat eserlerinin birçoğu İstanbul Arkeoloji Müzesinde korunmaktadır. İSA BEY CAMİİ: Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri de İsa Bey’in mimar Ali İbn Ed Dımışki’ye Ayasuluk tepesinde inşa ettirdiği İsa Bey Camiidir. Oldukça iyi korunmuş olup üzerinde bulunan kitabede bitiriliş tarihi olarak 1375 yazmaktadır. 51mx57m ölçülerindeki bu camide Efes ve Artemis Tapınağından getirtilen mimari parçalar , özellikle sütunlar kullanılmıştır. Katharina Otto-Dor tarafından saptandığı üzere bu yapı hem avlulu Türk camii tipinin hem de Anadolu sütunlu camilerini bilinen en eski örneğidir. Caminin süslemelerindeki detayları, özellikle bitkisel motifleri, güney kubbesinin fayans mozaikleri, ayrıca batıdaki ana kapısının anıtsal yüksekliği ile tipik Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. EFES ARKEOLOJİ MÜZESİ: Efes Müzesi, Efes ve yakın çevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait önemli eserlerin yanı sıra kültürel faaliyetleri ve ziyaretçi kapasitesi ile de Türkiye'nin en önemli müzelerinden biridir. FOÇA Ionia konfederasyonunun bir üyesi olan Foça, Antik Foçaea, Çandarlı ( Pitane ) ve İzmir ( Smyrna ) körfezi arasında kurulmuştur ve Ege’nin köpüklü berrak sularıyla çevrili kıyılarıyla, hoş kokulu çam ağaçlarıyla kaplı yamaçlarıyla, Kapodakya’nın peri bacalarına benzeyen büyüleyici küçük adalarıyla antik ve modern dünyanın ilgisini her zaman çekmiştir. Marsilya’dan gelen turistler Ege denizinin büyüleyici kıyılarında gezerken 2500 yıl önce Marsilya’yı kuranları hayal ederler ve her iki şehrin benzerlikleri karşısında etkilenirler. Foça ve Marsilya hemen hemen aynı coğrafyaya sahiptir. Marsilya’dan gelen herkes atalarının yurdu olan Foça’yı görmeden gitmez. Gerçektende 8000 kişilik nüfusuyla Marsilya’nın minyatürüdür. Foça Milet şehri ile M.Ö. 6th ve 7th yüzyıllarda Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biridir. Anadolu’nun Karadeniz kıyılarında, Çanakkale Boğazı civarında, Akdeniz’de çemberi onlarca koloni kuran ve dünyada tanınan Foça M.Ö. 600’lü yıllarda doğu Hellenistik şehirler arasında en parlak olanlarındandır. Foçalılar Gediz ( Hermos ) nehri çamurundan çömlek yaparlardı ve seramik kalıplarla para basarlardı. GÖRÜLECEK YERLER SİREN KAYALIKLARI: Denizin ortasında bir buzdağı gibi yükselmiş kar beyazından toz pembeye kadar türlü renklerde kayalar, kıyılarda denizle kucaklaşmış mağaralar, denizin ortasında atılıvermiş hissi uyandıran küçücük, alçak kayalıklar ve aralarındaki kanallarla bir doğa harikasıdır Siren Kayalıkları.

TAŞ EV Foça’ya 7 kilometre uzaklıkta ve 4.5m. yüksekliğindeki bir mezar anıtıdır. M.Ö.5 ve 4. Yüzyıla tarihlenen bu anıt bir yapı olarak inşa edilmemiş, aksine Lykia, Lydia ve Frygia’daki mezar anıtları gibi kayadan oyulmuştur. ŞEYTAN HAMAMLARI Kayaya oyularak yapılmış ve M.Ö. 4.yüzyıla tarihlenen bir mezardır. Uzun bir yol ve iki mezar odasından oluşan mezar kemerli bir girişe sahiptir. ŞEHİR SURLARI VE BEŞKAPILAR Antik Çağ’da kentin doğusundaki tepeler üzerinden geçen surlar, Athena Tapınağının bulunduğu yarımadayı da kuşatıyordu. Hem antik Phokai hem de onun üzerinde bulunan bugünkü Foça,bu surların çevrelediği surların içinde kalmaktadır.Helenestik dönemden beri var olduğu bilinen kalenin bugün görülen kısımları Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılmıştır. Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür. DIŞ KALE 1678 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen bu kaleden günümüze pek bir şey ulaşamamıştır. İç tarafta Türk hamamı kalıntıları görülür. FATİH CAMİİ Fatih Sultan Mehmet adına yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle1569-1570 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Tarihi ve Turistik Yerleri

Arkeoloji Müzesi GAZİANTEP

Güneydoğu Anadolu Bölgesi?nin sanayi yönünden en önemli ili Gaziantep?tir. Tekstil, makine ve gıda sanayii oldukça gelişmiştir. Diyarbakır, Mardin ve Şanlı urfa?da ise çimento, gıda, madeni eşya ve tarım aletleri gibi sanayi kolları ağırlıktadır.

Gaziantep işi örgü el sanatları Geçmişi Günümüze Taşıyan Gaziantep. Verimli topraklar üzerinde kurulmuş olan Gaziantep ili, tarımsal zenginliklerinin yanı sıra bölgenin en önemli sanayi ve kültür merkezidir. Kent içi, zengin bir tarihin ürünü olan mimarlık eserleriyle süslüdür. Kurtuluş Savaşı sırasında Fransız işgaline karşı mücadele veren ve şehre ?Gazi? ünvanını kazandıran şehitler adına dikilmiş Şehitler Abidesi, görülmeye değer güzelliktedir. Kent merkezinde bulunan Kendirli Kilisesi ise 84 yıl önce, Fransız işgalinin hüküm sürdüğü sırada yapılmış olan bir Katolik kilisesidir. Fırat Nehri?nin Türkiye ve Suriye sınırıyla birleştiği yerde bulunan Kargamış, Geç Hititlerin başkentliğini yapmış önemli bir tarihi merkezdir. Diğer önemli bir Hitit kenti de İslahiye yakınlarındaki Yesemek?tir. M.Ö. 1200800 yılları arasında açık hava heykel yapım atölyesi olarak kullanılan kent, aynı zamanda Anadolu?nun en eski taş ocakları ndan biridir. Bugün çevrede 200 adet Hitit heykeli bulunmaktadır. Nizip ilçesine 10 km. uzaklıkta bulunan Belkıs (Zeugma) ise geçmişte önemli bir Roma kenti idi. O dönemde özellikle Roma binalarının zeminlerinde yer alan mozaikleriyle ünlü olan kent, görülmeye değer güzelliktedir.

Yesemek Açık Hava Müzesi GAZİANTEP 9000 Yıl Öncesine Dayanan Eski Bir Tarih. Şanlıurfa, tarihi geçmişi 9000 yıl öncesine dayanan bir müze şehridir. Müslümanlığın, Museviliğin ve Hıristiyanlığın büyükbabası olan Hz. İbrahim?in doğduğu, Hz. Eyyüb?ün yaşadığı, Hz. İsa?nın ise kutsadığı Şanlıurfa; Türkiye?nin en kutsal kentidir. Balıklı Göl, Şanlıurfa?nın en önemli tarihi ve turistik köşelerinden biridir. İnanışa göre; yöre Kralı Nemrut, İbrahim Peygamber?i burada yakılan büyük bir ateşin içine attırmış ve ateşin içinden çıkan su, Hz. İbrahim?i yanmaktan kurtarmıştır. Su, bugünkü göle; ateşteki odun parçaları ise göl içindeki balıklara dönüşmüştür. İçinde yüzlerce sazan balığının yaşadığı gölün çevresinde Halil Rahman ve Rızvaniye camileri ile çeşitli dinlenme tesisleri vardır. Balıklı Göl’ün doğu tarafındaki Mevlid Halil

Camii?nin avlusunda İbrahim Peygamber?in doğduğu mağara bulunur. Bu kutsal alanın güneyinde ise batıdoğu doğrultusunda uzanan Şanlıurfa Kalesi yer alır.

Balıklıgöl ŞANLIURFA Kutsal kitaplarda yazılanlara göre, İbrahim Peygamber Şanlıurfa?dan güneye doğru göç ederken, Harran?da konaklamıştır. İbrahim Peygamber?in babası Terah burada hayata veda etmiştir. Ayrıca bir inanışa göre; Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed?in soyunun temelleri Harran?da atılmıştır. Tarihi bir kent olan Harran çevresinde, Mezopotamya?da kurulmuş olan çeşitli uygarlıkların izleri görülebilir. Geçmişte ilk İslam üniversitesinin bulunduğu önemli bir kültür merkezi olan kentteki en ilginç eser, İslami çağdan kalma 40 metrelik Rasat Kulesi kalıntısıdır. Nemrut Dağı Eteklerindeki Şehir. Tarihin en eski uygarlıklarının beşiği olan Adıyaman, ülkenin turizm yönünden en önemli illerindendir. Özellikle Kahta bölgesindeki Nemrut Dağı?nda bulunan anıt mezar, tapınak ve kral heykelleri turistlerin yoğun ilgisini çeker. Adıyaman ili toprakları üzerinde kurulan Kommagene Devleti?nin (M.Ö. 1. yüzyıl) sanata hayranlığı ile tanınan Kralı I. Antiokhus; kendi mezarının anıtsal güzellikteki Nemrut Dağı?nın zirvesinde bulunmasına karar vermiştir. Dağın zirvesinde bulunan I. Antiokhus?un anıt mezarı; doğu, batı ve kuzeyde sert kayalara oyulmuş teras biçimindeki üç kutsal alan ile çevrilidir. Doğu terasta sırasıyla; Sanat Tanrısı Apollo, Bereket Tanrıçası Tyche (Fortuna), Gökyüzü Tanrısı Zeus, Kuvvet Tanrısı Herkül, Kral Antiokhus ile kartal ve aslan heykelleri yer almaktadır. Nemrut Dağı, özellikle batı terasında gün batımında eşsiz bir pastoral güzelliğe bürünüp, ziyaretçilere yaşam boyu unutamayacakları anlar yaşatır. Dağa çıkış için en uygun dönem, 15 Mayıs15 Ekim günleri arasıdır. Eskiyle Yeninin Buluştuğu Kent: Diyarbakır. Tarihi surlar, Roma İmparatoru Constantinus tarafından yaptırılmıştır. Ulu Camii, önceleri Aziz Thomas Kilisesi iken sonradan camiye çevrilmiştir. Kentte bulunan Meryem Ana Kilisesi ise M.S. 3. yüzyıldan kalma eski bir kilisedir. Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı ve büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp?in doğdukları evler de müze haline getirilmiştir.

Nemrut ADIYAMAN Diyarbakır?ın folk sanatı çok zengindir. Karacadağ eteklerinde dokunan kilim, heybe, çorap ve keçelerde işlenen motifler ve renkler göz alıcıdır. Davul ve zurna eşliğinde oynanan Delilo, Halay, Çaçan ve Çepik adlı halk dansları ilgi çekicidir. Kentte ayrıca kuyumculuk, bakırcılık ve ipekçilik de gelişmiştir. Kentin asıl sembolü ise ağırlıkları 75 kg?a varan karpuzlardır.

Müze haline getirilen Ziya Gökalp?in evi DİYARBAKIR Tarih Hazinesi. Mardin, 12. ve 13. yüzyıl Türk mimarisinin doğaya uyum sağlamış örnekleriyle dolu bir müze şehridir. Kentte evlerin dış cepheleri adeta bir mücevher gibi işlenmiştir. Midyat ilçesi, özellikle birbirinden güzel tarihi evleri ve gümüş işçiliği ile tanınır. ?Telkari? denilen geleneksel gümüş işleme sanatı, buradan Türkiye?ye yayılmıştır. Kale, cami ve köprüleriyle ünlü kentteki Mardin Kalesi (M.S. 10. yüzyıl), Ulu Camii (12. yüzyıl), Latifiye Camii (14. yüzyıl) ve Kasımiye Medresesi (15. yüzyıl) görülmeye değer güzelliktedir. Kent çevresinde ilgi çeken yerler arasında Dayrul Zaferan Manastırı da bulunur. Süryanilerin dini merkezi olan manastırın 1600 yıllık bir geçmişi vardır.

Süryani Evi, Midyat MARDİN

Kasımiye Medresesi MARDİN Kara Altın Yatağı. Batman, Türkiye?nin petrol çıkarılan ve işlenen önemli bir kentidir. Kent çevresinde bulunan en önemli tarihi merkez Hasankeyf?tir. 12. yüzyılda Artukoğulları?nın başkenti olan Hasankeyf, birbirinden güzel yapılarla donatılmıştır. Kale, Dicle Nehri üzerindeki büyük köprü kalıntıları, Ulu Camii ve Zeynel Bey Kümbeti kentin en önemli tarihi zenginlikleridir.

Siirt. Bölgenin en önemli tarım ve hayvancılık merkezlerinden olan Siirt, GAP?la birlikte giderek büyüyen modern bir şehir halini almıştır. Siirt çevresinde en fazla ziyaret edilen yerlerin başında Aydınlar gelir. Anadolu?nun en ünlü evliyalarından olan İsmail Fakirullah Efendi?nin türbesi, Aydınlar?da bulunur. İlginç mimarisi olan türbenin içinde ayrıca ünlü Türk astronomi bilgini İsmail Hakkı Efendi?nin de türbesi bulunmaktadır. 54 yazılı eseri bulunan İsmail Hakkı Efendi?nin yaptığı çalışmalar ve kullandığı aletler Aydınlar?daki Astronomi Müzesi?nde sergilenmektedir. Nuh?un şehri. 2.114 m. yüksekliğindeki Cudi Dağı eteklerinde yer alan Şırnak ili çevresinde, tarım ve hayvancılık gelişmiştir. Şehir anlamına gelen ?Şır? ve Nuh anlamına gelen ?Nak? kelimelerinin birleşmesiyle oluşan kentin adı ?Nuh?un Şehri? anlamındadır. Şırnak?tan 45 km. uzaklıkta bulunan Cizre?de ise Nuh Peygamber?e ait olduğu söylenen, Nuh Peygamber Türbesi bulunmaktadır.

Related Documents

Tarihi Yerler
April 2020 16
Ankara Tarihi
May 2020 14
Rus In Tarihi Ii
April 2020 9
Semt Tarihi - Samatya
August 2019 22
Mb Item Tarihi
May 2020 6