d.p=Bu hafta Türk seramik sanatının önemli isimlerinden Sadi Diren’le birlikteyiz. Tanımayanlar için belirtelim Türk seramik sanatının en önemli isimlerinden biri öncü olmuş bir kişilik. Çok uzun ve çok zor bir hikaye biliyoruz ancak kısa bir şekilde bize bugüne gelişinizi anlatabilir misiniz. Ben 1927 İstanbul doğumluyum ilkokulu Fevziye lisesinde, orta ve lise tahsilimi Saint Michael Fransız lisesinde bitirdim 2 sene hukuk bölümüne devam ettim ve daha sonra hukuk bölümünü bırakarak güzel sanatlar akademisine gittim ve askere gittim. Döndükten sonra akademide 2 bölüm değiştirdim. İlk olarak kumaş desenleri ikinci olarak iç mimari bölümüne gittim, fakat sınıf mevcudunun dolması üzerine bölüm hocasının “ tüm sınıf doldu! siz nereden çıktınız?” demesi üzerine, tamamen şans ve tesadüf eseri seramik bölümüne başladım. 1955 senesinde evlendim. 1953 senesinde öğrenciyken, uluslar arası sanat eleştirmenleri kongresi yapıldığı sırada açtığım sergi çok beğenildi. Ve Almanya ya davet edildim. Hoca olarak güzel sanatlar bölümüne davet edildim, daha sonra 10 yıl Almanya da yaşadım. Türkiye ye dönüşte Eczacıbaşı seramik fabrikasında ve üniversitede çalışmaya başladım. d.p=Türkiye seramik açısından gerek Selçuklular gerekse İznik çinileri açısından geleneği olan bir ülke Geleneği var ama gelişme olmamış ne yazık ki, seramik bölümünde tek öğrenci olmamda bunun bir göstergesi diyebiliriz. Ünlü ses sanatçısı zeki müren benimle okurken, niçin okuyorsun ne olacaksın diye sorduğunda… Bende bilemiyordum ancak mezun olurken öğrenci sayısı 20 ye ulaşmış ve okulun atölyesi üretime başlamıştı. Daha sonra ismi mimar Sinan üni. Seramik bölümü oldu. Şu an tüm üniversitelerde çalışan prof. Seviyesindeki hocalar benim öğrencim. d.p= akademiden niçin vazgeçildi Zamanındaki siyasi oluşumun sonucu olarak bu oluşuma gidildi. Ancak ben bunu yanlış buluyorum çünkü bence akademi üniversiteden çok daha üstündür. Örnek olarak Picasso üni mezunu değildi, aslında sanatçının serbest çalışması gerekir sanatı disipline sokmaya çalışırsanız ona fayda sağlamaz. d.p= akademiden vazgeçilmesi sanat ruhunu yok etimi Büyük kısmına etki etti, çünkü sanatçılar akademik unvan alabilmek için boşuna bir çaba harcamak zorunda kaldılar. Keşke olmasaydı d.p=sizde bu anlamsız sürece itildiniz değimli Evet ne yazık ki bende istemeden bu sürece dâhil olmak zorunda kaldım. d.p= yinede sanatla ilgili olan kişi kötü bir eğitimde alsa sanatını gerçekleştiriyorlar Hayır ben buna katılmıyorum günümüzdeki üniversitedeki sanat eğitimi sanatla ilgili olmayan bir sistemdir. Gelen öğrenci üniversiteyi kazanmak için geliyor oysa eskiden sadece sanatla ilgili kabiliyeti ölçülüyordu. Sanata uygun kişiler değil herkes girdi. d.p= peki özel yetenek sınavları Onlarda yine bu bozuk sistemin parçası, akademide eskiden çırak usta ve ağabey kardeş ilişkisi usulü ile eğitim veriliyordu. d.p=siz uzun zaman sevmediğiniz halde fakültede dekanlık yaptınız değilmi, öğrencilerinizden seramik sanatıyla ilgili açılımlarınızı hala duyuyoruz. 9 sene ters olmama rağmen dekanlık yaptım, üstelik YÖK ün en kötü zamanlarıydı. d.p= bu günkü seramik atölyelerinin genel şeklini siz verdiniz sanırım, benim şansım eczacıbaşı’nda bir yandan çalışıyor olmamdı, mezun olan kişiler endüstriye yönelik çalışıp, aynı zamanda endüstri kurumundan da destek aldık d.p= gelelim Bozcaada maceranıza Biz gurubumuzla bir gezideydik. Abideye yaptığımız gezi sırasında bozcaadaya tesadüf sonucu geldik. Sene 1971. Gelirken neşet günal hocamız evini sattığından bahsetti. Adayı çok beğendik ve bir ev aldık emeklilikten sonra artık 5 ay ada da yaşıyoruz. Ada da ufak bir atölyemiz var.
Anakarada açtığımız sergilerden birine dış işleri bakanlığından gelen bir görevli yeni açılacak olan Avrupa konseyi binasına Türkiye’nin hediyesi olarak benim yaptığım seramikleri kullanmak istediler. O çalışmanın eskiz çalışmalarını Bozcaada da düzenledim bunun yanında son yapılan cumhurbaşkanlığı köşkünün fon çalışmasını 17.000 parça olarak Bozcaada daki ufak atölyemde yaptım. Küçük çamur heykelcilileri ve daha bir çok şeyi.. Buranın sakinliğinin çok katkısı oldu tabi.. d.p= 1971 yılından günümüze adada neler değişti. Geldiğimizde adada su ve elektrik yoktu ancak daha samimi ve güzeldi kapılarımızda kilit yoktu. Evlerim doğa ile bütünleşmişti. Bu güne kadar adada yaşayanlar sanatla ilgisi olan insanlardı Diliyorum ki bundan sonra adaya gelenler bu yapıyı devam ettirir. Son zamanlarda bağcılık çok zor bir iş haline geldi. İstanbul dan gelen bir çok kişi büyük bağlar aldılar. Ve yaşam modellerini değiştirip yaşamaya başladılar d.p= gerçekten bağcılık ta denizcilik gibi bir hayat modeli d.p= bu güne kadar sadece seramik mi çalıştınız? Seramik içinde diğer dalları da barındıran bir sanat o nedenle hepsine bir ilgim oldu. Benim kişilik özeliğim kopyacılıktan uzak durmak, her ülkenin de sanatının kendine has bir üslubu var. Japon seramiği ya da alman seramiği gibi. Anadolu’daki idoller motifler ve kültür benim ilham kaynağım oldu bunu yaparken kopyacılık yerine yeniden yorumlamaya çalıştım. Bu yorumlarda zamanın politik yapılarını da bulmak mümkün. d.p= en etkilendiğiniz medeniyet hangisi oldu Çin mısır ve Japon kültürü rusyadaki müzeler beni çok etkiledi. Köklerin derinliğini fark ettiğinizde etkilenmeye başlıyorsunuz. Ama Türk sanatınında gelişeceğinden çok umutluyum artık yurt dışına gitmek çok kolaylaştı ve kopyacılık yada özensizlik hemen anlaşılıyor d.p=hala takip ediyor musunuz üretilenleri Mümkün olduğunca önemli sergilere katılıyorum çünkü kitap yazmak neyse sergide aynı emek ve çaba demek. d.p=tüm anlattıklarınız bizim için çok önemliydi. Varlığınızı Bozcaada da hissettirmeniz bizim için çok önemli teşekkür ederiz.