Okuma Becerisi Çalışmaları İçin Öneriler:
1) Verilen bir metni okumaya başlamadan önce kısa bir süreliğine de olsa sorulara göz atın. Bunun üzerine metnin ne hakkında olduğuna dair bilgiler edinebilirsiniz. Ayrıca sorulara bakarak metinde nelerden bahsedilmiş olabileceğine yönelik fikirler de oluşturursunuz ve kendi bilgi birikiminiz ile metinde verilen bilgiler arasında daha pratik bağlantılar kurabilirsiniz. 2) Metni okumadan önce sorulara bakarken bir yandan da kendi mantığınızdan yola çıkarak şıklar arasında bir ön eleme yapabilirsiniz. Fakat bu noktada, elediğiniz şıkları bütünüyle göz ardı etmeyin; bazen bilginiz sizi yanıltabilir. 3) Sınavlarda sorulan metinler çoğunlukla “bottom-up” tekniğine dayalıdır. Bir diğer deyişle küçük sistemlerin birleşmesiyle yeni bir sistemin oluşmasına dayanır. Haliyle ilk cümlelerde nisbeten genel bilgiler verilerek insanların ilgisi, daha sonra gelecek olan daha özel (spesifik) bilgilere kaydırılır. Metnin esas önemli kısmı elbette daha özel bilgilerin verildiği kısımdır ama tabiki genel bilgilerin verildiği kısımlar da metin bütünlüğü açısından önemlidir. 4) Metini okumaya başlamadan önce çok hızlı bir şekilde; iç sesimizi ve dudak hareketimizi bir kenara bırakarak sadece göz hareketleriyle taramamız iyi olur. Bu tarama, metini anlama için değildir. Sadece bizi detaylı okumaya geçtiğimizde nelerin beklediğine dair bir ön çalışmadır.
5) Belki de en çok dikkat edilmesi gereken unsur budur: topic sentence. Hemen her metinde bir topic sentence bulunur. Peki topic sentence nedir? Metinin konusunu başlı başına içinde barındıran, bir nevi bütün metnin özeti niteliğinde olan cümledir. Anafikri vurgulayan cümledir. Çoğunlukla metnin başında yer alır (istisnai ve alansal metinler hariç). Bu cümlelerden soru çıkma ihtimali de yüksektir. Azami dikkat gerektirir. 6) Metnin bütünlüğü açısından hayati öneme sahip kelimeleri tespit etme (keyword tespiti). Her metinde öyle ya da böyle bazı keyword’ler vardır; yani anahtar kelimeler. Adı üstünde, metnin idraki için kapalı kapıları açarlar. Sorulara baktığınızda sizi cevaba götürecek bazı kelimeleri farkedeceksiniz. Bu kelimeleri metinde bulmak ve doğru yorumlamak çok önemlidir. İster altını çizin, ister satır sayısına bakın. Ama illa ki bu kelimeleri anlamsal açıdan iyi analiz edin. 7) Gerek bu anahtar kelimeler, gerekse diğer pek çok unsur sorularda olduğu gibi verilmeyebilir (hatta çoğunlukla doğrudan verilmezler). Onun yerine eş ya da zıt anlamlıları cevaplarda verilir. Örneğin metinde “alter” denmiştir, ama cevaplarda “change” fiili kullanılmıştır. Bu noktada iş biraz kelime bilginize, biraz da bu bilgiyi anlamsal bağlamda kurgulamaya kalmıştır. 8) Sınavlarda genel anlamda en sık unutulan ve haliyle hataya sebebiyet veren nokta “subject-verb agreement” dediğimiz özne-yüklem uyuşmasıdır. Her soru tipinde olduğu gibi metin sorularında da bu uyuma çok dikkat edilmelidir. Sınav hazırlayıcılarının sıkça başvurduğu bir yöntemle sınav adayları hep faka bastırılır: Sorulan soruya çok şık, çok makul bir çeldirici konulur. Ama bu çeldirici metindeki ifade ile özne yüklem ilişkisi bağlamında tutarsızlık gösterir. Yani metindeki özne yüklem ilişkisi ile şıklardaki özne yüklem ilişkisini iyi
tahlil etmek lazım. Balıklama atladığımız ve çok cazip görünen şık yanlış olabilir, çok daha sıradan görünen diğer bir şık ise doğru olabilir. 9) Okumaya başlarken aklımızı konuya yoğunlaştırmalıyız. Bu hem fikir karmaşasını engeller, hem de hızımızı. Okumaya başladığımızda ne sebeple olursa olsun durmamamız çok önemli bir diğer noktadır. Bazen okumamız sırasında cevabı buluruz ya da bulduğumuzu zannederiz ve işaretleme yapmak için okumamızı duraksatırız. Oysa onun yerine şunu yapmak daha sağlıklı olabilir: Cevabın bulunduğuna inandığımız yere bir işaret koyabiliriz, okumamıza devam edip metin bittiğinde işaret koyduğumuz yere geri dönebiliriz. Böylelikle “ormanda kaybolma” ihtimalimiz azalır; ayrıca cevaba da metini tam anlamıyla özümseyerek gitmiş oluruz. 10) Metinde bilmediğimiz çok sayıda kelime varsa ne yapmalıyız? Esasında yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok gibi görünse de bilmediğimiz pek çok kelimeyi anlam bütünlüğünden çıkarabiliriz. Bilmediğimiz kelimenin tam Türkçe karşılığını bulmaya çalışmakla vakit heba etmemiz yersiz. Aklımızda kelimenin anlamı biraz şekillendiyse o da yeterli olabilir. Bilmediğimiz kelimeler için genelde en iyi ipuçları, ilgili kelimenin geçtiği cümlede değilse bile bir önceki ya da sonraki cümlede yatar. 11) Metinin son cümlesi ya da cümlelerinden birisi sonuç cümlesini barındırır. Sonuç cümleleri de genelde metinin bir nevi özetidir ve bize önemli bilgiler aktarır. Çok sık sorulan bir soru tipi de “It can be concluded from the passage that” tarzı sorulardır. Yani metinden çıkarılan sonuçlar çok sık sorgulanır. Paragraf sorularına ayıracağınız hiç vaktiniz kalmamışsa dahi son cümleyi okuyarak bu tip soruları doğru yanıtlama ihtimaliniz oldukça yüksektir. 12) Yukarıda yazılanları ilk defa şimdi deneyecekseniz göreceksiniz ki bir hayli uzun zaman almakta. Bu gayet doğal. Çünkü bu adımları bir motor becerisine dönüştürmek gerekli. Bu adımları ne kadar sık yaparsanız, beyninizde o kadar iyi yer tutar ve çok kısa zamanda harcadığınız zaman da azalacaktır. Diğer bir deyişle, kendinize iyi bir okuma programı çizin. Ne kadar okuyacağınız ya da nasıl bir programa oturtacağınız sizin kişisel istek ve ihtiyacınıza bağlıdır. Ama şu bir gerçek ki insanlarda duygusal tepkileri, zevk alma gibi hisler üzerinde büyük etkisi olan dopamin, araştırmalara göre en çok gece 22:00 sularında işlev arzediyor. Bu saatlerde başka işlerle meşgul olmak yerine ilginizi çeken bir kitap okuyabilirsiniz. Ya da internette wikipedia gibi ansiklopedik içeriğe sahip bir siteyi ziyaret edebilirsiniz. Son not: Yukarıdaki yazılanlar kişisel farklılıklar hesaba katılmadan, genel bir çerçevede yazılmıştır. Kendinize has ve verim alabildiğinizi düşündüğünüz usülleriniz varsa bozmamanızda fayda var. Ayrıca önemli olan okumayı sevebilmek, zevk haline getirebilmek. Eğer okumayı sevebilmeniz için yukarıdakiler size yetmiyorsa, farklı yollar arayabilirsiniz. Mesela sevdiğiniz bir başka şey ile okumayı harmanlayabilirsiniz.
Şimdilik okuma becerisine dair yazdım ama speaking için öğrencilerime söylediğimi en azından burada yazabilirim: * Öğrendiğiniz kelime ve kalıpları vakit kaybetmeden kullanıma geçirin. * Sesinizi ya da görüntünüzü ses ya da görüntü kaydedici cihazlar yardımıyla kaydedip dinleyin. * Sözlüğe bakarken sadece anlamlara bakmayın, fonetik kısmına da bakın. Fonetik alfabeyi bilmiyorsanız muhakkak öğrenin. Bunun için Cambridge, Oxford, Longman gibi kuruluşların sözlük programlarından da yararlanabilirsiniz. Böylece dinleyerek, hatta sesinizi kaydedip doğru telaffuzla kıyaslayarak da çalışabilirsiniz. * Hiç bir teknik teçhizat bulamazsanız bile en azından ayna karşısına geçip konuşma egzersizi yapabilirsiniz. Bu, özgüven açısından da yararlı olacaktır. * Yukarıdaki çalışmalar sırasında ağız hareketlerinizi seyrettiğiniz gibi, jest ve mimiklerinizi de gözlemleyin. * Yatmadan önce "bugün ne yaptım", "yarın ne yapacağım" gibi soruları kendinize sorun ve İngilizce olarak cevaplandırın. Keza, sabah kalkınca da bunu yapmanızda fayda var. Şahsen bundan çok faydalanıyorum ben. * Belki de en önemlisi şu. Hiç bir zaman konuşmalarınızda çekingenlik göstermeyin. Demek istediğim şu: bazen dikkat ediyorum da dil öğrencileri bildikleri halde doğru telaffuzu uygulamaya dökmüyorlar. Telaffuzu "kimilerine göre" komik gibi görünen kelimeleri ısrarla hatalı söyleyenler olabiliyor. Ya da "ben ağzımı öyle yaya yaya konuşamam" diyenler olabiliyor. Gerekiyorsa yayın, ne zararı var . * Yemek hazırlarken dahi konuşma egzersizi yapabilirsiniz. Salataya ne koyuyorsunuz, portakallı ördek nasıl yapılır gibi sorulara cevap verin. Aklıma geldikçe şimdilik buraya eklerim. Selamlar