Mektûbât-ı
Hulûsi-î Dârendevî Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)
Yirmibeşinci Mektup
Altının Değerini Sarraf Bilir İki cihanın gümüş ile altınının, tac ve tahtının değerini karşılamayan asalet yoluna giden kardeşlerimizin yüce kıymetini galip olan zannımızca yine sizi takdire şayan olarak biliyoruz. Felek bizi en sadık dostumuzdan ayrı kıldı. Arkadaşsız bir garibiz biz. İsteriz ki şu belâlarla dolu gam vadisinde bir can yoldaşımız olarak derdimizi paylaşan gerçek bir dostumuz olup, “Dünya ve ahiretin en yüksek mertebesine ulaşasın kardeşim.”
6
Ey gül-i gonca-i serv-i semenim Ömer ü Hamza vü Hacı Hasan’ım
Siz ganîlerden olunca ikrâm Bize de hayr ile olur in’âm
Yine bir tâc-ı saâdet hâzır Kim giyer ana libâs-ı fâkir
Hak nebînin sevgili yârânı Abdurrahmân-ı ganî Osmân’ı
Lutf u ihsânını Hallâk-ı kerîm Hep kerem ehline kılmış tekrîm
Mâl ile kisbe Rızâu’llâhı Etdiler râzı Rasûlu’llâhı
Lutfuna mazhar olup Mevlâ’nın Giyesiz tâcını kerremnâ’nın
Öyle dem oldu ki bir hizmet ile Müjdeler eyledi hep cennet ile
Gönlümüz sizle mübâhât eyler Cânımız hubb-ı müvâlât eyler
Size lâyık diye bu hizmet-i hâs Cân u dilden sanı verdik ihlâs
Kandırırsak sizi hak kandığınız Yandırırsak sizi hak yandığınız
Bizi insân sanarak ehl-i nazar Hayr işi işle diyü yeltediler
Somuncu Baba
Biz de bu devlete tâkat yokdur Mâl ile ahza liyâkat yokdur
Anları hayra delâlet edesiz Bu işe cân ile gayret edesiz
Böyle bir hayra delâletle sizi Yâr ede işleyene belki sizi
Ola kim gayretiniz encâmı Yapa bu ma’bed-i İslâmı
Buyurur şöyle ki mâhbûb-ı Hudâ Bir hadîsinde bu fi’li icrâ
Anın içinde hezâr ehl-i niyâz Edeler secde kılup Hakk’a namâz
Hayra kim etse delâlet mutlak İşleyen gibi verir ecrini Hakk
Bunların mazhar-ı hoşnûdîsi Mutlakâ Hakk’ın olur mardîsi
Size bu vasf ile bu hayrı güzel Hem delîl hem işlemek ecri bedel
Ne olur âlem-i fânî de geçer Bu dem-i hayr zamânı da geçer
Ordalar cümle ganî ehl-i himem Böyle bir hayra ki bin lutf u niâm
Âlemin âhir olur encâmı Ehl-i hayrın kalır ancak nâmı
dedikten sonra, ey gam ortağı vefadar sadık kardaşlarım, bilindiği üzere nahiyenizin maddî ve manevî övüncü ve şerefi olan Çarşı Camiinin eksiklerinin tamamlanmasına teşebbüs edilerek başlanıldı. Bu iş mühim bir hizmet, güçlü geniş çaplı bir yardım neticesi tamamlanması mümkün olacağından şu anki duruma göre eldeki mevcut paranın yeterli olamayacağı anlaşıldı. Nahiyenin hali malum olduğundan zorlanmadan da bu hizmetin yapılamayacağını siz de bilmektesiniz. Allah’ın rızasını elde etmeye mekân olan ve ezelî olan Allah’a yaklaşma huzuru olan makamının rızasız (gönülsüz) menfaatlerle yapılması ya da inşa edilmesi hüsran ve helaki icab ettirir. Ancak siz fedakâr can dostlarımızdan şunu bekleriz ki orada bulunan büyüklerden, cömert insanlardan sizin vesileniz ve hayırlı neticeler veren işaretinizle bu şerefli hizmet de ihsan olmuş olsun -neticelensin-. Herhalde sizin gibi Cenab-ı Allah’ın vermiş olduğu, lutfetmiş olduğu nimetleri hayır yolunda harcamak isteyen, Allah’ın lutfuna, ihsanına ulaşmak isteyen birçok hayırsever dost ve hemşehrilerimiz vardır. Bunların iyiliksever gönüllerinden Allah sevgisinin şahidi olan rızadan – gönlüyle razılıktan- dolayı himmetlerin nurunu, feyzini toplayarak üç metre boyundaki çinkodan yüzelli tabak en hızlı bir vasıta ile şu on gün içerisinde Akçadağ istasyonuna çıkartmak gayretinizi ve çıkarıldığının haberini tel (telgraf) ile bekleriz. * Bu mektubu Balaban Çarşı Camiinin çatısının yenilenmesi için Zonguldak’ta bulunan Balabanlı Davut Ömer, Hamza Seher ve Araboğlu Hacı Hasan Efendiye yazmışlardır. ** Günümüz Türkçesine Yrd. Doç. Dr. Cemil Gülseren tarafından çevrilmiştir.
Aralık / 2007
7