Baþyazý
Cömertlik Civan-mertlik Güzellikler ve sevinçlerin paylaþýldýkça çoðaldýðýný hepimiz biliriz. Paylaþmanýn bir adý da "Cömertlik"tir. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) gözünün nûru evladýna bir mektubunda þöyle buyurur; "Kiþinin hüsn-i nesebi, hüsn-i edebidir. Dâima büyüklere karþý hürmet ve küçüklere þefkat et. Tâ ki hürmet ve þefkat gibi iki haslet-i cemileye sahip olmuþ olasýn. Hasîs olma kim, hased, rûh-ý insaniyeyi dereke-i esfel-i sâfiline ulaþtýran bir vesaittir. Cömert ol, çünkü çömertlik bir civan-mertlik þiârýdýr. Onun vasýtasýyla âlâ-ý illiyyine irtikâ etmeðe yol bulasýn. Sahî, Allah'ýn sevdiði; mümsik ise Hakk'ýn düþmanýdýr. Ýrâde-i ezeliyye kâbil-i ta'yir olmaz. Tehzi ve tezkiye nefsin sýfatýný güzelleþtirerek aksâ-yý kemâla vasýl eyler." Þimdi bu güzel öðütleri biraz açmaya ve anlamaya çalýþalým; Kiþi cömertlik gibi güzel bir haslete sahip olmalýdýr. O zaman kâinatýn sevgilisi gibi olur, herkes onu sever. Cömert olan kiþinin halk arasýnda ismi hayýrla söylenir, þaný yücelir. Yapmýþ olduðu iyilikler bütün dünya âlem tarafýndan bilinir, hayýr sahibi olduðu herkesçe malum olur. Kiþi dinin emri olduðu için, bu güzel ve örnek amel ile muttasýf olursa, Allahü Teâla onun rütbesini yüceltir, onu ahirette ulularýn katýna iletir. Cimrilik gibi kötü huylara sahip olanlar da, bu fena hâlin zararýný hem dünyada hem de ahirette çekerler. Güzel ahlaký ve güzel amelleri zayi eden kötü huylardan biri cimriliktir. Cimrinin dostu olmadýðý gibi, düþmanlarý ismini dilden dile kötü bir þekilde yayarlar. Bütün kâmil ahvali cimrilik sebebiyle mahvolur, büyük kayýplara uðrar. Cimrilerden uzak durmak sevap olduðu gibi, cömertlere yakýn olmakta sevaptýr. Cömert; Allah'ýn dostu, cimri ise Allah'ýn düþmanýdýr. Cömertlik ayýplarý örten bir örtüdür. Cimrilik ise kiþinin üstü örtük ayýplarýnýn açýlmasý, kötülüðünün meydana çýkmasýdýr. Huy güzelliði, nefsin terbiyesiyle meydana çýkar. O da insaný kemâle ulaþtýrýr. Ne demiþ büyükler; "Kim yaparsa iyiliði, elbet bulur beyliði" Es- Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) bir sohbetlerinde de þöyle buyurur; "Her insanýn doðuþtan sahip olduðu hasletleri vardýr. Bunlar týpký kalpte Allah (c.c) lafzýnýn yazýlý olduðu gibi yazýlýdýr, deðiþmezler. Her insan bu hasletler çerçevesinde büyür ve geliþir. Âdemi, âdem yapan ekremiyetidir. Yoksa vücut bir gölgeden ibarettir. Bir insaný deðiþtirmek için ne kadar uðraþýrsanýz uðraþýn ekremiyeti yoksa bir þey yapamazsýnýz. Ýnsan kendi özünün altýnda saklýdýr."
Aðustos / 2005
Ýnsanýn yaratýlýþýnda ezelden olan kabiliyeti, onun dünyada iken bir terbiye görmesiyle daha güzel ortaya çýkar, o iþin ustasý olur. Onun için çekilen emekler asla zayi olmaz, suyun halinden balýðýn anladýðý, daha doðrusu balýðýn suyla olan muhabbeti ve ihtiyacý gibi o kiþi, kendini de içinde yetiþtiði ortamý da iyi bilir, iyi tanýr. O þartlara göre hizmet eder, iþ görür, iþe yarar. Güzellikleri bir kâmilin rahle-i tedrisinde, bir pîrin gönül halkasýnda, bir ustanýn yanýnda öðrendiði zaman, o da etrafýna örnek gösterilen bir insan, bir güzellik âbidesi olur. Güzel huylar ve kazanýmlar aslýnda altýn ve cevherler kazanmaktan daha deðerlidir. Çünkü kabiliyetin güzelliði, güzel kazanýmlar ve güzel ürünler ortaya koyan edebî bir sermayedir. Bu huy eðitimi/tasavvuf terbiyesi onu kanaat ehli yapar. Gözü tok olan kâmiller, varý yok, yoku var bilirler. Daha açýk bir ifade ile her þeyi varlýk sahibinde yok bilirler. Azý az görmezler, çoðu çok bilmezler. Çünkü bu dünyanýn ölçülerine göre aslýnda çok ile az arasýndaki fark ince bir çizgidir. Bu tasavvufi öðretileri belirten insanýn kâmil hallerine iþaret eden, Efendi Hazretlerinin birkaç mýsrasýyla sözü baðlayalým: "Yok olup varlýðýndan geç Özün koy darlýðýndan geç Kamu aðyarlýðýndan geç Bu irfâna çýkan yoldur"
A. Þemsettin ATEÞ
5