Orgutlenme Uzerine Lenin

  • April 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Orgutlenme Uzerine Lenin as PDF for free.

More details

  • Words: 54,302
  • Pages: 203
LENIN Orgutlenme Üzerine Bu eser tarafından yayınlanmaktadır.

1 Örgütlenme Üzerine V.İ. LENİN Profession de Foi (Bir Program Açıklaması) Kiev Komitesi tarafından hazırlanan ve Komite’ye göre, üzerinde daha fazla durulması ve düzeltilmesi için yeterli zaman olmayan Profession de Foi, yalnızca kaba bir taslak olmasına rağmen, yine de Kiev Komitesi’nin görüşleri hakkında bizim oldukça net bir düşünceye sahip olmamızı sağlamaktadır. Bu görüşler, RSDİP’nin yayınlarında tekrar tekrar ifade edilen ve manifestosunda tekrardan doğrulanan, Rusya’da Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından ilan edilen Sosyal-Demokrasinin eski ilkelerinin bakış açısına bağlı kalan Rusya SosyalDemokratları tarafından kesin bir protestoyu gerçekten gerektirir. Kiev Komitesi’nin görüşlerinin, aşırı uca doğru geliştiğinde Bernsteincılıkla bütünleşen (kaynaşan) ve ünlü “Raboçaya Mysl’e Ayrı Ek” (Eylül 1899) ve bundan daha az ünlü olmayan Credo gibi ürünler veren yeni “genç Rusya SosyalDemokratları” eğiliminin büyük etkisini yansıttığı kuşku götürmez. Profession de foi’nin bu oportünist ve gerici akıma doğru tam olarak gittiği söylenemez, fakat o yönde öyle ciddi adımlar almış ve Sosyal-Demokrasinin temel düşüncelerinde öyle bir karışıklık gösterir, devrimci düşüncede öyle bir bocalama ki, Kiev’deki yoldaşları uyarmayı ve hem uluslararası ve hem de Rusya Sosyal-Demokrasisinin ilkelerinden sapmalarını detaylı olarak tahlil etmeyi bir görev sayıyoruz. Profession de foi’nın daha ilk cümlesi en ciddi şaşkınlığa yolaçmaktadır: “Proletaryanın siyasal hakları için mücadelenin Rusya’da işçi-sınıfı hareketinin şu andaki genel görevi olduğunu kabul ederken, yine de, Kiev Komitesi, bugünkü zamanda, işçi kitlelerine dönüp onlara siyasi eylem için çağrı yapmanın mümkün olduğuna inanmaz, diğer bir deyişle, Rusya işçileri, kitlesel

olarak, siyasi mücadele için gerekli olgunluğa erişmediği için siyasi ajitasyonun yürütülmesinin mümkün olduğuna inanmaz.” Bu pasajın formülasyonunu tartışmayacağız; bizim için önemli olan yalnızca içindeki düşüncelerdir ve Profession de foi’nın çoğu diğer yerlerinde tekrarlanan (bunu not edin) bunun gibi düşünceler yalnızca bizi hayrete düşürür: bunları yazanlar gerçekten Sosyal-Demokrat olabilirler mi? “Rusya işçileri, kitlesel olarak siyasi mücadele için gerekli olgunluğa erişmemiştir.”! Eğer bu doğru ise, bu bir bütün olarak Sosyal-Demokrasinin ölüm fermanı demektir; Rusya işçileri, 2 kitlesel olarak, Sosyal-Demokrasi için gerekli olgunluğa erişmemiş demektir. Aslında, siyasi mücadele ile bölünmez ve ayrılmaz şekilde bağlı olmayan bir SosyalDemokrasi ne vardır ne de olmuştur. Siyasal mücadele olmaksızın bir Sosyal-Demokrasi suyu olmayan bir nehirdir, çok bariz bir çelişkidir, bu ya ‘siyaset ‘ten nefret eden atalarımızın ütopik sosyalizmine ya da anarşizm veya trade-unionculuğa dönmek niteliğinde birşeydir. Dünya sosyalizminin ilk profession de foi’sı, Komünist Manifesto,temel bir doğru haline gelen bir gerçeği oluşturdu -her sınıf mücadelesi siyasi bir mücadeledir, işçi-sınıfı hareketi ancak ondan sonra embriyonik durumundan, çocukluğundan çıkar, ve siyasi mücadeleye geçiş yaptığı zaman bir sınıf hareketi haline gelir. Rusya Sosyal-Demokratlarının ilk profession de foi’sı, 1883’te yayınlanan Plekhanov’un, Sosyalizm ve Siyasi Mücadele broşürü bu temel doğrunun Rusya’ya uygulanmasında yeniden doğruladı, ve Rusya devrimci hareketinin tam olarak nasıl ve niçin sosyalizm ve siyasi mücadelenin bir kaynaşmasını, işçi kitlelerinin kendiliğinden hareketi ile devrimci hareketin bir kaynaşmasını, sınıf mücadelesi ile siyasi mücadelenin bir kaynaşmasını sağlaması gerektiğini gösterdi. Sosyalizm ve sınıf mücadelesinden yana tavır koymakla ve aynı zamanda “şu anda siyasal eylem için kitlelere çağrı” imkanını reddetmekle, Kiev Komitesi, özünde, Sosyal-Demokrasinin ilkelerinden tamamen sapmaktadır, ve Komite’nin bu ilkelere bağlı kalma isteği onu apaçık birtakım çelişkilere sürüklemiştir. Gerçekten de,kişi, eğer siyasal ajitasyon ve siyasal mücadele yürütmeyi olanaklı görmezse, “işçilerin siyasi eğitimi”nden nasıl söz edebilir? Siyasi mücadele ve siyasi eylem

aracılığından başka siyasi eğitim olamayacağını Sosyal-Demokratlara ispatlama gereği, eminiz ki, yoktur. Herhangi bir çeşit inceleme çevreleri veya kitaplar, vs.nin, siyasi eylemden ve siyasi mücadeleden uzak tutulursa işçi kitlelerini siyasi olarak eğitmek gerçekten de düşünülemez. Rusya Sosyal-Demokrasisinin geriye, önce köylüleri eğitmek ve sonra onları kurtarmak gerektiğini açıklayan köle sahiplerinin bakış açısına gitmelerine, veya hükümet önünde ayaklara kapanan ve halkın önce eğitilmesi ve sonra siyasi haklar verilmesini söyleyen mürekkep avcılarının bakış açısına gitmelerine Gerek yoktur. Bir insan, aynı anda, nasıl olur da hem işçileri siyasal haklar için mücadele etmenin gerekliliğine inandırma görevini üzerine alabilir ve hem de işçilere siyasal eylem çağrısı yapmanın, siyasal ajitasyon yürütmenin olanaklı olduğuna inanmayabilir? Siyasi mücadelenin gerekliliği bilincini artır ve fakat aynı zamanda siyasal eylem çağrısı yapma?! Bu manyakça birşey değil midir? Bunun anlamı nedir? Bu karışıklık (ve şaşkınlık) henüz söylenmemiş birşeyin kalmış olmasının ya da bir yazı taslağının henüz bitmemiş olmasının sonucu değildir; bu, Kiev Komitesi’nin bütün görüşlerine sızmış olan ikiciliğin ve belirsizliğin doğal ve kaçınılmaz sonucudur. Komite, bir taraftan, uluslararası ve Rusya Sosyal-Demokrasisinde uzun zamandan beri kabul edilen temel ilkelere sadık kalmak istemekte, diğer taraftan da moda olmuş Bernsteincı ‘zorunluluk’ ‘tedricilik’ (Kiev Komitesi’nin Profession de foi’ sında Kısım I’in sonu), ‘hareketin doğrudan ekonomik içeriği’, siyasal ajitasyon ve mücadele olanaksızlığı, gerçek talep ve ihtiyaçların somut zeminine sarılınması gerektiği (sanki siyasi özgürlük için mücadele en doğru ve gereklilik tarafından öne çıkarılmıyor!) gibi sloganların etkisi altında kalmaktadır; bir kelime ile söylenecek olursa, içinden Credo ve “Raboçaya Mysl’a Ayrı Ek” gibi yazıların türetildiği a la mode (moda olmuş) sloganlarla sarhoş olmuştur. Şimdi de, Profession de foi’nın şu anda tartışılan tüm zayıf yönlerinin üzerinde toplandığı tezin; “şu anda işçi kitlelerine siyasal eylem yapma çağrısı ile yaklaşmanın olanaksızlığı” tezinin; başka bir deyişle, siyasal ajitasyon yürütmenin Rusya işçilerinin siyasal mücadele için gerekli olgunluğa

3 erişmedikleri gerekçesi ile olanaksız olduğu yönündeki tezin özünü inceleyelim. İyi ki, bu son iddia doğru değildir (“İyi diyoruz, çünkü eğer doğru olsaydı, bu, Rusya Marksistlerini ve Rusya Sosyal-Demokratlarını, kaçınılmaz olarak, Credo yazarlarının Raboçaya Mysl ve yasal yazınımız içindeki sayısız çanak yalayıcılarının onları içine itmek istediği tradeunioncu bataklığa ve burjuva liberal bayağılaştırmaya götürecekti. Rusya işçileri, kitlesel olarak yalnızca siyasi mücadele için gerekli olgunluğa erişmekle kalmayıp birçok durumlarda, bunu,sık sık kendiliğinden bir şekilde siyasi mücadele eylemlerinde yer almakla göstermişlerdir. İçinde hükümetin lanetlendiği ve sert bir şekilde eleştirildiği manifestoların kitlesel dağıtımı gerçekten siyasi bir mücadele eylemi değil midir? Rusya işçileri kitlesel olarak polisin ve askerin, bunlar aşırı olarak saldırgan oldukları zaman, “kendi araçlarını kullanıp” icabına bakmadılar mı; zorla tutuklanan yoldaşlarını kurtarmadılar mı? Birçok yerlerde ordulara ve polise karşı gerçek sokak çatışmalarında savaşmadı mı? Rusya işçileri, kitlesel olarak, yirmiden fazla yıldan beri, en iyi, en gelişmiş, en samimi ve en cesaretli yoldaşlarını devrimci çevrelere ve örgütlere göndermedi mi? Fakat; moda olan bir burjuva bayağılaştırmanın teorisinin hatırı için, biz Sosyal-Demokratik Partinin temsilcileri, tüm bunları unuttuğumuzu varsayalım ve işçi kitlelerine siyasal eyleme geçmek için çağrı yapmanın imkansızlığını kabul edelim! Buna itiraz, belki de, bu aktarılan olayların siyasi mücadeleden çok daha fazla kendiliğinden patlamalar olduğudur. Bunu cevaplıyoruz: sosyalistlerin devrimci çevrelerinin geniş ajitasyonu üstlenmelerine ve işçi kitlelerini sınıf mücadelesine, kendilerini ezenlere karşı bilinçli mücadeleye çağırmasına kadar grevlerimiz yalnızca kendiliğinden patlamalar değil miydi? Kişi, tarihte, kendiliğinden örgütsüz patlamalar şeklinde başlamayıp da daha sonra sözkonusu sınıfın aydınlanmış temsilcilerinin bilinçli müdahalesi olmadan örgütlü bir şekle bürünen ve siyasal partiler yaratmayan tek bir popüler hareket (halk hareketi) veya sınıf hareketinin tek bir örneğini bulabilir mi? Eğer işçi sınıfının isteği kendiliğinden ve yılmazcasına siyasi mücadele içinde

yeralması şimdiye kadar esas olarak örgütsüz patlamalar biçimini aldıysa, yalnızca Moskovskiye Vedomosti[112] ve Grazhdenin[113] bundan Rusya işçilerinin, kitlesel olarak, siyasi ajitasyon için gerekli olgunluğa erişmediği sonucunu çıkartabilir. Bir sosyalist,tersine, bundan, siyasi ajitasyon için, siyasi eylem ve siyasi mücadele içinde yer almak için işçi kitlelerine en geniş çağrı yapmak için zamanının çoktan olgunlaşmış olduğu sonucunu çıkarabilir. Bu çağrıyı yapmazsak, görevimizi yerine getirmemiş oluruz ve, aslında, Sosyal-Demokrat olmaktan çıkarız, çünkü siyasal mücadele olmaksızın ekonomik ve sendikal örgütlenmeler her zaman ve her yerde burjuvazinin ateşli savunucuları tarafından da savunulmaktadır. Bu nedenle, siyasi mücadelenin ve Rusya işçi sınıfının siyasi görevlerinin, böyle, mesela Raboçaya Mysl’da gördüğümüz gibi, sürekli ihmal, canilik ve iğrençlikten başka bir şey olarak adlandırılamaz. Bu örtbas etme, siyasi baskıyı gören ve hisseden, ona karşı kendiliğinden ayaklanan, fakat sosyalist önderlerinden kayıtsızlık ve hatta siyasi mücadele düşüncelerine karşı polemiklerle karşılaşan işçilerin siyasi bilincini bozmakla aynıdır. Bize, siyasi özgürlük düşüncelerinin kitlelere “tedricen” götürülmeli dendiği zaman, biz buna, kayıtsızlık ve aşırı dar görüşlülükten başka ne diyebiliriz? Birisi, şimdiye kadar kitlelere bu düşünceleri götürmede çok aceleci olduğumuzu, böylece kendimizi frenlememiz ve ölçülü olmamız gerektiğini düşünebilir!!! Veya, “işçi sınıfının durumunun siyasal bir açıklığa kavuşturulmasının tek tek her durumda neden olduğu ölçüde”gerekli olduğu söylendiği zaman, sanki siyasi ajitasyon için gerekli “nedenler” işçi sınıfı yaşamının birçok en yaygın ve günlük olguları tarafından sağlanmıyormuş gibi! 4 Siyasi ajitasyonun tek tek her durum içindeki nedenlerinin varlığına sınırlandırma çabası ya anlamsızdır yada Credo ve Raboçaya Mysl’ın doğrultusunda geriye bir adım atma isteği, hali hazırda oldukça -çok dar propaganda ve ajitasyonumuzun kapsamını darlaştırma isteğini yansıtır. İşçi-sınıfı kitlelerinin hala daha siyasi mücadele düşüncesini anlayacak durumda olmadıkları, yalnızca belirli, daha gelişmiş işçilere anlaşılır bir düşünce olduğu itirazı belki de gelebilir.

“Genç” Rusya Sosyal-Demokratlarından sıkça işittiğimiz bu itiraza cevabımız, birinci olarak, Sosyal-Demokrasi her yerde ve her zaman, sınıf-bilinçli olmayan işçilerin değil, fakat sınıfbilinçli işçilerin temsilcisi olmuş ve başka da olamaz, işçilerin gelişmemişliği üzerine demagojik tahminlerden daha tehlikeli ve daha cani bir şey olamaz. Eğer eylemin ölçüsü, şu anda, doğrudan ve geniş kitlelerce en yüksek derecede ulaşılabilen ise, söyleyelim, Kronstadt papazı Johann’a[114] çağrısı temelinde anti-Semitizm’i öğütlemiş veya ajite etmiş olmalıydık. Kitlelerin siyasi bilincini geliştirmek ve siyasi hakları olmayan kitlelerin kuyruğunda sürünmemek Sosyal-Demokrasinin görevidir; ikinci olarak, ve bu en önemlisidir, kitlelerin siyasi mücadele düşüncesini anlamayacakları doğru değildir. Tabii ki, ajitatör veya propagandacı ona düşünceyi aktaracak şekilde yaklaşırsa, işçinin her günkü tecrübesinden bildiği temel olgular üzerinde anlaşılabilir bir dilde anlatırsa, en geri işçi bile bu düşünceyi anlayacaktır. Fakat bu şart, ekonomik mücadelenin açıklanması için tam da zorunludur; bu alanda da, kitlelerin geri veya orta tabakalarından geri bir işçi, ekonomik mücadelenin genel düşüncesini özümleyemeyecektir; bu düşünce (kendilerinin sezgileriyle ve kendilerinin doğrudan, acil çıkarları tarafından yönlendirilen) kitlelerin takip edeceği birkaç eğitilmiş işçi tarafından özümlenebilecek bir düşüncedir. Bu, siyasi alanda da doğrudur; tabii ki, genel siyasi mücadele düşüncesini yalnızca gelişmiş işçi anlayacaktır, ve siyasi haklarından yoksun olduklarının iyi bir sezgisine sahip oldukları için ve onların en acil her günkü çıkarları kendilerini siyasi baskının her türlü biçimleri ile düzenli olarak temasa getireceğinden kitleler (Kiev Komitesi’nin Profession de foi'sının da bir yerde kabul ettiği gibi) onu takip edecektir. Hiç bir siyasi veya toplumsalharekette, hiçbir ülkede verilen sınıfın kitlesi veya insanları ve sayısal olarak az eğitilmiş temsilcileri arasında aşağıdakinden başka bir ilişki olmamıştır,ya da olamazdı: belirli bir sınıfın önderleri her yerde ve her zaman onun ileri en yetiştirilmiş temsilcileri olmuştur. işçi-sınıfı hareketinde de başka bir durum olamaz. İşçilerin bu ileri kesiminin gereksinmelerinin ve çıkarlarının ihmali, ve geri tabakasının anlayış düzeyine inme isteği

(işçilerin sınıf-bilincinin düzeyini sürekli olarak yükseltmek yerine), onun için, zorunlu olarak fevkalade zararlı bir etkisi vardır ve işçilerin arasına devrimci ve sosyalist olmayan her türlü düşüncelerin sızması için zemin hazırlar. Kiev Komitesi’nin siyasi mücadele üzerine görüşlerinin tahlilini tamamlarsak [şunu ekliyorum]. Komite, oldukça ilginç olan bir tavırla ve, aynı zamanda, bütün Profession de foi’nın tipine özgü, siyasi eyleme geçmek için işçi kitlelerine bugünkü zamanda çağrı yapmayı 5 düşünmeyen, hükümete baskı yapmamak için işçilere çağrı yapan sosyalistler geniş kitlelere anlaşılır konular üzerinde salt ajitasyonal amaçlar (ve hükümete baskı yapmak amacıyla değil) için kısmi gösteriler örgütleme gerekliliğini tanımaktadır. Sınır hakkında budur... Yalnızca hükümete baskı yapmayan gösterilerin nasıl mümkün olduğu bizi aşmaktadır. Belki, işçilere kulübelerinin dört duvarı arasında ve başlamadan önce kapıları kilitleyerek gösteri yapmalarını önermeliyiz? Veya belki, ceplerinde elleri ile önemsiz kol hareketi yaparak gösteri yapmış olmalıydılar? 0, belki de “hükümet üzerinde baskı” yapmayabilir! Ayrıca, “kısmi gösteri”den ne demek istendiğini de anlamaktan aciziz. Belki de, bir meslek, sadece o mesleğin konuları (yine: bunun sosyalizmle ne ilgisi var?) demektir, veya, belki de, kısmi siyasi konular ve bütünüyle otokrasiye, bütün siyasi sisteme karşı değil demektir? Fakat, eğer böyle ise, bunlar aşırı olarak geri düşünceler ve işçi sınıfının siyasi bilincini ve siyasi görevlerini engelleyen safça ve basitçe Credo’nun düşünceleri ve tamı tamına oportünizmin en alası değil midir? Eğer böyle ise, “genç” bir metropolitan Sosyal-Demokratının “kanatlı deyimi”ni tekrarlarsak daha iyi değil midir: “işçiler arasında otokrasinin saygınlığının düşürülmesi için henüz erkendir”?... Profession de foi, yalnızca “siyaset” sorunu ile ilgili olarak görüşlerinin aşırı bir darlığını sergilememektedir. “Bugünkü zamanda”okuyoruz, “kitleler üzerinde getirilen ajitasyonal etki yalnızca, birinci olarak, proletaryanın ekonomik mücadelesine destek biçimini alabilir. Onun için, Komite, işçiler ve işverenler arasındaki her çatışmadan, veya işverenler tarafından suistimalin her

önemli olgusundan işçilere durumlarını anlatan ve protesto etmelerine çağrı yapmak için yararlanır; öncü grevlerde yer alır, işçilerin taleplerini formüle eder, talepleri kazanmanın en iyi yolunu gösterir ve tüm bu araçlarla işçilerin sınıf-bilincini geliştirir.” Hepsi bu kadar; ekonomik mücadele üzerine daha fazla birşey söylenmiyor bize. Ve bu bir profession de fo’'dır! Bu pasajları dikkatlice tekrar okuyun: Burada yine Credo’nun dili ve Credo’nun düşünceleri vardır (“'genç ekonomistler”in görüşlerini inatla gizlemek isteyen ve sadece bireylerin sapmaları olarak göstermek isteyen Raboçaya Dyelo yazarlarının sonsuz gaflarını bir kez daha gösterir). Sosyalist için, ekonomik mücadele, işçilerin devrimci bir partide örgütlenmesi için, bütün kapitalist sisteme karşı sınıf mücadelelerinin güçlenmesi ve gelişmesi için bir temel olarak hizmet görür. Eğer ekonomik mücadele kendi içinde tamamlanmış bir şey olarak alınırsa, içinde sosyalist namına hiç bir şey yoktur; bütün Avrupa ülkelerinin tecrübesi sadece sosyalist değil, fakat ayrıca anti-sosyalist sendikaların birçok örneklerini gösterir. “Proletaryanın ekonomik mücadelesini desteklemek” burjuva siyasetçinin görevidir; sosyalistin görevi, ekonomik mücadeleyi sosyalist hareketi ve devrimci işçisınıfı partisinin başarılarını daha da ilerletmek için sevketmektir. Sosyalistin görevi, sosyalist işçi-sınıfı kitlelerinin siyasi ve ekonomik mücadelelerinin çözülmez kaynaşmasını daha da ilerletmektir. Onun için, Kiev Komitesi’nin Profession de Foi’sının dağınık açıklamaları, Bernsteincı düşüncelere geniş kapılar açmakta ve ekonomik mücadeleye karşı dar tavrı yasallaştırmaktadır. Kitleler arasında ajitasyon eylemi hem ekonomik hem de siyasi olmalı, mümkün olan her 6 konuda ve baskının, biçimi ne olursa olsun, tüm göstergelerine atfen yapılıp en geniş niteliğe sahip olmalıdır. Biz bu ajitasyonu giderek sayıları artan işçileri devrimci Sosyal-Demokratik Partinin saflarına çekmek, siyasi mücadeleyi düşünülebilecek bütün alanlarında yüreklendirmek, bu mücadeleyi örgütleyip kendiliğinden biçimlerinden tek bir siyasi partinin mücadelesine dönüştürmek için kullanmalıyız. O yüzden, ajitasyon, siyasi protestoyu ve siyasi mücadelenin

daha örgütlü biçimlerini mümkün olduğunca genişletmenin aracı olarak kullanılmalıdır. Bugün ajitasyonumuz çok dar kapsamlıdır; değindiği sorunlar çok sınırlıdır. Dolayısıyla görevimiz, bu darlığı yasallaştırmak değil, bundan kurtulmaya çalışmak, ajitasyon çalışmamızı derinleştirip genişletmektir. Şu anda tartışılan Profession de foi’da, bu darlık yalnızca yukarıda tahlil edilen teorik yanlışlara yolaçmaz, fakat pratik görevlerin darlaştırılmasına da yolaçar. Bu darlaştırma, “anketlerle ve diğer araçlarla, yerel fabrikalarda ve işyerlerinde işçilerin durumlarının, incelenmesini en acil ve yakıcı sorun yapmak” isteğinde görülebilir. Ajitasyon için gerekli yardımcı şeyleri oluşturduğuna göre, tabii ki, bizim genelde anketlere karşı hiçbir şeyimiz olamaz, fakat kendimizi bu tip incelemelerle meşgul etmek, şimdiki haliyle yeterince seyrek olan devrimci güçlerimizi verimsizce harcamak demektir. Aslında, yasal soruşturmalarımızdan epey bilgi toplanabilir. Sosyalist gazetelere kendi raporlarını gönderme çok iyi alışkanlığının işçilerimiz arasında genişçe yayılmaya başlaması, materyalin bolluğunun garantisi olduğuna göre, ajitasyon ve propagandanın (özellikle siyasi düzeyde) daha da fazla genişletilmesini şu andaki en acil görevimiz yapmalıyız. Daha da büyük bir darlaştırma, fonlar sorununda yalnızca “sendika grevi” fonlarının gerekli olarak kabul edilmesi, diğer yandan bu fonların siyasi mücadele için kullanılması için Sosyal-Demokratik Parti içinde bütünleştirilmesi gerektiğinden bir tek laf bile edilmemesi olgusunda görülebilir. Gizli fonlarımızı safça ekonomik eylemle sınırlandırmak, Credo yazarlarının doğal isteğidir; fakat Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin bir komitesinin Profession de fo’'sında, bu istek anlaşılmazdır. Yasal birlikler sorunu üzerinde Profession de foi daha az dar değildir, kötü tanınmış Bernsteincı lığa tavizler vermek için aynı çabayı sergilemektedir. SosyalDemokratik Partinin bir komitesi için oluşturulan fonları desteklemek, yine, güçleri dağıtmak ve saf kültürel eylem ve devrimci çalışma arasındaki farklılığı silmek demektir; devrimci bir parti kendi çalışmasını güçlendirmek ve sağlamlaştırmak için, ajitasyon merkezleri olarak, temaslar sağlamak için uygun

örtü olarak vs. , vs. -fakat yalnızca bunun için yasal birliklerden yararlanabilir ve yararlanmalıdır. Sosyalist güçleri, birliklerin kurulmasında destek vermek için harcamak en büyük derecede akla 7 aykırıdır; bu birliklere bağımsız bir önem vermek doğru değildir ve yasal birliklerin “işverenlerin baskısı ve katılımından tamamen bağımsız”olabileceğine inanmak yalnızca gülünçtür. Son olarak, Kiev Komitesi’nin darlık ve özel karakteri örgütsel planlarında kendini yansıtmaktadır. Partinin yeniden düzenlenmesi çağrısı yapmak ve yeni bir Merkez Komitesi seçmenin zamansız olduğu konusunda Kiev Komitesi ile tamamen hemfikiriz; fakat “hareketin doğrudan ekonomik karakteri” ile ilgili düşüncesini, Rusya proletaryasının “siyasi ajitasyon için hazır olmadığı” düşüncesini tamamen yanlış olarak değerlendiriyoruz. Ayrıca “yerel grupların büyüyüp güçlenmesi; üyelerini artırması ve işçi-sınıfı milieu (çevresi) ile bağlarını güçlendirmesine kadar” beklemek de yanlış olacaktır -böyle takviye sıkça çöküşe götürür. Tersine, biz hemen birleştirme çalışmasına ve yazın birliği ile başlamakla; bütün Rusya için bir organ olarak hizmet görerek partinin yeniden düzenlenmesini hazırlamak için çaba göstermesi gereken ortak bir Rusya gazetesinin düzenlenmesiyle; tüm yörelerdeki çevrelerden yazışma ve çeşitli haberler toplamakla; üzerinde anlaşmazlık olan sorunların gazetede tartışılması için yer sağlamakla; ajitasyon ve propagandamızı genişletmekle; örgütsel sorunlara, çalışmanın yürütülmesinin taktik ve teknik yöntemlerine özel dikkat göstermekle; en gelişmiş işçilerin taleplerini sağlamakla ve proletaryanın geri tabakasının sosyalist hareket içinde ve siyasi mücadele içinde en büyük bilinçli katılımı için düzeyini sürekli olarak yükseltmekle (işçilerin yazışmalarıyla, vs. çekilen) çalışmaya koyulmalıyız. Partinin birleşim ve yeniden düzenlenmesi için gerekli şartların ancak bu yolla sağlanabileceğine, ve dar “ekonomizm”e karşı ve Bernsteincı düşüncelerin artan yayılmasına karşı yalnızca doğrudan ve açık bir polemiğin Rusya işçi-sınıfı hareketinin ve Rusya SosyalDemokrasisinin doğru gelişmesini sağlayabileceğine ikna olduk. 1899 sonunda yazıldı. İlk defa 1928’de Lenin Derlemeler III’te yayınlandı.

Bilinmeyen biri tarafından kopya edilmiş bir elyazmasına uygun olarak yayınlandı. V.I. Lenin , Toplu Eserler, Cilt 4 (1898-Nisan 1901), s.286, 8 Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.) [112] Noskovskiye Vedomosti (Noskova Yazıcısı). En eski Rusya gazetelerinden biri. Orijinalde küçük bir kağıt olarak Moskova Üniversitesi tarafından çıkarıldı. 1863’te M.N. Katkov tarafından üstlenildi ve toprak ağalarının ve soyluların en gerici kesimlerinin görüşlerini yansıtan monarşistmilliyetçi bir organ oldu. 1905’te Kara Yüzler’in öncü bir organı oldu ve 1917’ye; Ekim Devrimine kadar çıkmaya devam etti. [113] Grazhdanın (Vatandaş) –1872’den 1914’e kadar St. Petersburg’da yayınlanan gerici bir dergi. Geçen yüzyılın seksenlerinden beri aşırı monarşistlerin bir organı idi ve yazarlığı Prens Meshchersky tarafından yapılıyordu ve hükümet tarafından maddi olarak destekleniyordu. Az bir dağıtıma sahipti, ama bürokratik çevreler arasında etkindi. [114] Johann Kronstadt’ı (I.I. Sergeyev) -Rus olmayan milliyetlere karşı yönlendirilen karanlık katliam kışkırtmalarıyla kötü tanınmış Kronstad Katedralı’nın papazı. V.İ. LENİN HAREKETİMİZİN ACİL GÖREVLERİ Rusya Sosyal-Demokrasisi, otokrasinin alaşağı edilmesi ve siyasal özgürlüğün kazanılmasının Rusya işçi-sınıfının partisinin acil siyasal görevi olduğunu tekrar tekrar açıklamıştır. Bu, onbeş yıldan fazla bir zaman önce, Rusya Sosyal-Demokrasisinin temsilcileri Emeğin Kurtuluşu grubu üyeleri tarafından ilan edilmiştir. Bu iki buçuk yıl önce, 1898 baharında, Rusya Sosyal 9 Demokratik İşçi Partisi’ni kuran Rusya Sosyal-Demokratik örgütlerinin temsilcileri tarafından doğrulandı. Tekrarlanan bu açıklamalara rağmen,yine de, Rusya’da SosyalDemokrasinin siyasi görevleri sorunu, bugün de, yine önde gelmektedir. Hareketimizin bir çok temsilcisi, sorunun yukarıda bahsedilen çözümünün doğruluğu hakkında kuşkularını dile getiriyorlar. Ekonomik mücadelenin daha büyük bir öneme sahip olduğu iddia ediliyor; proletaryanın siyasi görevleri

arka plana itilmekte, darlaştırılmakta ve kısıtlanmaktadır, ve hatta Rusya’da bağımsız bir işçisınıfı partisinin oluşturulması üzerine konuşmanın sadece bir başkasının söylediklerini tekrarlamak olduğu, işçilerin sadece ekonomik mücadele yürütmeleri ve siyaseti liberallerle ittifak içinde aydınlara bırakmaları gerektiğinden dahi sözediliyor. Yeni inancın en son açıklaması (kötü tanınmış Credo) Rusya proletaryasının daha yeterince olgunlaşmamış olduğu ve Sosyal-Demokratik programın tamamen reddi anlamına gelmektedir. Raboçaya Mysl (özellikle onun Ayrı Ek’i) pratikte aynı tavrı almaktadır. Rusya SosyalDemokrasisi, kendi kendini inkar etmeye kadar varan bir sallantı ve kuşku döneminden geçmektedir. Bir yandan, işçi-sınıfı hareketi sosyalizmden koparılmakta, ekonomik mücadeleyi yürütmek için işçilere yardım edilmekte, fakat bir bütün olarak hareketin sosyalist hedeflerini ve siyasi görevlerini onlara anlatmak için ya hiç birşey yapılmamakta, yada hiçe yakın bir şey yapılmaktadır. Diğer yandan, sosyalizm işçi hareketinden koparılmakta; Rusya sosyalistleri, yine, işçiler kendilerini ekonomik mücadeleyle sınırladıkları için, hükümete karşı mücadelenin tamamen aydınlar tarafından yürütülmesi hakkında daha da fazla konuşmaya başlıyorlar. Görüşümüzce, bu üzücü durumun zemini üç koşul tarafından hazırlanmıştır. Birincisi, Rusya Sosyal-Demokratları çalışmalarının başlangıcında yalnızca propaganda çevrelerinde çalışma ile kendilerini sınırlamışlardır. Kitleler arasında ajitasyonu üstlendiğimizde diğer aşırı uca gitmekten kendimizi her zaman kurtaramıyorduk. İkincisi, çalışmalarımızın başlangıcında, “siyaset”ten, işçi-sınıfı hareketinden kopuk eylemi anlayan ve siyaseti saf komplocu mücadeleye indirgeyen Narodnaya Volya takipçilerine karşı kendi varolma hakkımız için sık sık mücadele etmek zorundaydık. Sosyal-Demokratlar bu tür bir siyaseti reddetmekle, siyaseti tamamen geri plana iten diğer aşırı uca gittiler. Üçüncüsü, küçük yerel işçi çevrelerinin izolasyonu içinde çalışmakla, Sosyal-Demokratlar yerel çevrelerin eylemlerini birleştirecek ve devrimci çalışmayı doğru çizgiler üzerinde örgütlemeyi mümkün kılacak devrimci bir partinin örgütlenmesi gerekliliğine yeterince dikkat göstermediler. Birbirinden kopuk (izole olmuş) çalışmanın hakim olması, doğal olarak, ekonomik mücadelenin hakim olmasıyla bağıntılıdır.

Bu koşullar, hareketin yalnızca bir yönüne yoğunlaşma ile sonuçlandı. “Ekonomist” akım (yani, eğer ondan bir “akım” olarak söz edebilirsek) bu darlığı özel bir teori haline getirmeye çabalamış ve bu amaç için, eski burjuva düşünceleri yeni bir etiketle sokmaya çalışan moda olmuş Bernsteincılıktan ve “Marksizm eleştirisi”nden yararlanmayı denemiştir. Yalnızca bu çabalar Rusya işçi-sınıfı hareketi ile, siyasi özgürlük mücadelelerinde öncü Rusya Sosyal-Demokrasisi arasındaki bağı zayıflatma tehlikesine yolaçmıştır. Hareketimizin en acil görevi bu bağı sağlamlaştırmaktır. 10 Sosyal—Demokrasi, işçi-sınıfı hareketi ile sosyalizmin birliğidir. Görevi, yalnızca işçi-sınıfı hareketine her ayrı aşamasında pasif olarak hizmet etmek değil, fakat bir bütün olarak hareketin çıkarlarını temsil etmek, bu hareketin nihai hedefini ve siyasi görevlerini göstermek ve siyasi ve ideolojik bağımsızlığını korumaktır. Sosyal-Demokrasiden kopuk işçi-sınıfı hareketi yüzeyselleşir ve kaçınılmaz olarak burjuvalaşır. Yalnızca ekonomik mücadele yürütmekle, işçisınıfı siyasi bağımsızlığını kaybeder; diğer partilerin kuyruğu haline gelir ve şu büyük ilkeye ihanet eder: “İşçi sınıflarının kurtuluşu, işçi sınıflarının kendileri tarafından kazanılmalıdır.” [137] Bütün ülkelerde, işçi-sınıfı hareketi ile sosyalizmin birbirinden ayrı olarak varolduğu ve herbirinin kendi yolundan yürüdüğü bir dönem varolmuştur; ve bütün ülkelerde bu ayrılık hem sosyalizmi hem de işçi-sınıfı hareketini zayıflatmıştır. Bütün ülkelerde ancak sosyalizmin işçi-sınıfı hareketi ile kaynaşması, her ikisi için sağlam bir zemin yaratmıştır. Fakat her ülkede sosyalizmin işçi-sınıfı hareketi ile olan bu bağı tarihsel olarak, özgün bir şekilde, yer ve zamanın hüküm süren koşullarıyla uyum içinde evrimleşmiştir. Rusya’da sosyalizmin işçi-sınıfı hareketi ile birleşmesi zorunluluğu çok önceden teorik olarak ortaya konmuştu, fakat ancak şimdi pratiğe uygulanıyor. Bu çok zor bir süreçtir ve bunun için çeşitli kararsızlık ve kuşkuların, bu sürecin yol arkadaşı olmasında sürpriz hiçbir şey yoktur. Geçmişten öğrenilmesi gereken ders nedir? Tüm Rusya sosyalizminin tarihi en acil görevin otokratik hükümete karşı mücadele ve siyasi

özgürlüğün kazanılması olduğu koşuluna götürmüştür. Denilebilir ki, bizim sosyalist hareketimiz dikkatini, otokrasiye karşı mücadele üzerinde yoğunlaştırmıştır. Diğer yandan; tarih bize, Rusya’da sosyalist düşüncenin, başka ülkelerde olduğundan çok daha fazla, işçi-sınıflarının öncüsünden soyutlanmış olduğunu ve eğer bu durum devam ederse, Rusya’da devrimci hareketin güçsüzlüğe mahkum olduğunu göstermiştir. Bu koşuldan, Rusya SosyalDemokrasisinin yerine getirmesi gereken görev -proletarya kitlelerini sosyalizm düşünceleriyle ve siyasi bilinçle aşılamak ve kendiliğinden işçi-sınıfı hareketi ile kopmazcasına bağlı devrimci bir partiyi örgütleme yükselir. Bu doğrultuda Rusya Sosyal-Demokrasisi çok şey yapmıştır, ama hala daha yapılacak çok şey vardır. Hareketin büyümesiyle birlikte, SosyalDemokratlar için eylem alanı daha da genişlemekte; çalışma daha da çeşitli hale gelmekte ve hareket içindeki artan sayıdaki militan propaganda ve ajitasyonunun günlük gereksinmelerinin öne çıkardığı çeşitli özel görevlerin yerine getirilmesi üzerinde çabalarını yoğunlaştıracaklardır. Bu olgu oldukça doğal ve kaçınılmazdır, ama bizi bu özel eylemlerin ve mücadele yöntemlerinin kendi içlerinde amaç haline gelmelerini engelleme ve hazırlık çalışmasının esas ve biricik eylemi olarak görülmesini engelleme ile özel olarak ilgilenmemize neden olmaktadır. Başlıca ve temel görevimiz işçi sınıfının siyasal gelişmesini ve siyasi örgütlenmesini sağlamaktır. Bu görevi arka plana iten, tüm özel görevleri ve tek tek mücadele yöntemlerini ona bağlı kılmayı reddedenler, yanlış bir yol izlemektedirler ve harekete ciddi zarar vermektedirler. Ve birinci olarak, hükümete karşı mücadele için, devrimcilere yalnızca işçi-sınıfı hareketinden kopuk komplocu çevrelerin güçlerini kullanma çağrısı yapanlarca geri plana itilmiştir. İkinci olarak, siyasi propaganda, ajitasyon ve örgütlenmenin kapsamını ve içeriğini sınırlayanlar; işçilere yalnızca yaşamlarının özel anlarında, yalnızca kutlama fırsatları çıktığında “siyaset”sunmayı 11 olanaklı ve yerinde sayanlar; otokrasinin vereceği bazı tavizlere ilişkin talepleri otokrasiye karşı siyasal mücadele yerine istekle geçirenler; ve kısmi tavizlere ilişkin bu taleplerin, devrimci, işçisınıfı

partisinin otokrasiye karşı sistemli ve kararlı bir mücadelesi yoluna kanalize edilmesi için yeterince çaba göstermeyenler tarafından geri plana itilmiştir. Raboçaya Mysl, tüm ses tonlarında, işçilere ikide bir “örgütlenin!” diye çağrıda bulunuyor, “ekonomist” akımın tüm yanlıları bu çağrıyı yineliyorlar. Tabii ki biz, bütünlükle bu çağrıyı onaylıyoruz, ama mutlaka şunu da ekleriz: örgütlenin, ama yalnızca karşılıklı yardım birliklerinde, grev fonlarında ve işçi çevrelerinde örgütlenmeyin; ayrıca siyasal bir parti içinde örgütlenin; otokratik hükümete ve tüm kapitalist topluma karşı kararlı bir mücadele için örgütlenin. Böyle bir örgüt olmadan proletarya sınıf-bilinçli mücadelesine hiçbir zaman yükselmeyecektir; böyle bir örgüt olmadan işçi-sınıfı hareketi güçsüzlüğe mahkumdur. İşçi-sınıfı yalnızca fonlarla ve çalışma çevreleriyle yardımlaşma birlikleriyle büyük tarihsel görevini -kendini ve tüm-Rusya halkını siyasi ve ekonomik kölelikten kurtarmak yerine getiremeyecektir. Tarihte tek bir sınıf bile, bir hareketi örgütleyebilecek ve yönlendirebilecek siyasi önderlerini, seçkin temsilcilerini üretmeden iktidarı kazanmamıştır. Ve Rusya işçi-sınıfı hali hazırda böyle erkek ve kadınlar üretebileceğini göstermiştir. Son beş ya da altı yıl içinde yaygın bir şekilde gelişen mücadele işçi-sınıfının büyük devrimci potansiyelini açığa çıkarmıştır; hükümetin en acımasız zulmü, sosyalizm yönünde, siyasi bilinç yönünde, ve siyasi mücadele yönünde çaba gösteren işçilerin sayısını azaltmak yerine, tersine artırmaktadır. Bizim yoldaşlarımızın, 1898’de yaptıkları kongre görevlerimizi doğru olarak tanımladı ve sadece diğer insanların sözlerini tekrarlamadı, sadece “aydınların” coşkusunu dile getirmedi... Parti programı, örgütlenme ve taktikler sorununu gündeme koyarak bu görevleri yerine getirmek için çalışmaya koymalıyız. Hali hazırda programımızın temel tezleri üzerinde görüşlerimizi belirttik tabii ki, burası, onları detaylı olarak geliştirmenin yeri değildir. Gelecek sayılarımızda, karşılaştığımız en canalıcı sorunlar arasında olan örgütlenme sorunlarına bir dizi makaleyi ayırmayı öneriyoruz. Biz bu konuda, Rusya devrimci hareketi içindeki eski işçilerin oldukça gerisindeyiz. Bu eksikliği açıkça kabul etmeliyiz ve tüm çabalarımızı çalışmalarımızda daha büyük gizlilik yöntemlerini düşünüp bulmaya, uygun çalışma yöntemlerini, jandarmaları

aldatmak için ve polisin tuzaklarından sakınmak için uygun yöntemleri sistemli olarak yaymaya harcamalıyız. Yalnızca boş akşamlarını değil, tüm yaşamını devrime adayan insanlar yetiştirmeliyiz; içinde çalışmamızın değişik türleri arasında sıkı bir işbölümüne girişebilecek kadar büyük bir örgüt inşa etmeliyiz. Son olarak, taktikler sorunu ile ilgili olarak, kendimizi aşağıdakiyle sınırlandıracağız: Sosyal-Demokrasi ellerini bağlamaz, eylemlerini daha önceden düşünülmüş bir siyasal mücadele planı ya da yöntemi ile sınırlamaz; partinin elindeki güçlerine uygun düşmesi koşuluyla tüm mücadele yöntemlerini kabul eder ve verilen koşullar altında en iyi sonuçların başarılmasını sağlar. Güçlü örgütlenmiş bir partimiz varsa, tek bir grev siyasal bir gösteriye, hükümet üzerinde bir siyasal zafere dönüşebilir. Güçlü bir partimiz varsa, tek bir yerdeki ayaklanma zafere ulaşan bir devrime dönüşebilir. Unutmamalıyız ki, kısmi talepler için hükümete karşı yapılan mücadeleler ve bazı tavizlerin kazanılması sadece düşmanla yapılan hafif çatışmalardır, ileri karakollar arasındaki çatışmalardır, oysa tayin edici (karar verici) savaş sonradan gelecektir. Önümüzde tüm gücü ile üstümüze kurşun ve gülle yağdıran, bizim en iyi savaşçılarımızı biçmekte olan düşman kalesi yükselmektedir. Biz bu kaleyi ele geçirmeliyiz, eğer uyanan proletaryanın tüm güçlerini, Rusya devrimcilerinin tüm güçleriyle, Rusya’da önemli ve 12 dürüst olan ne varsa çekecek olan bir partide birleştirirsek, bu kaleyi ele geçireceğiz. Ancak o zaman, Rus devrimci işçisi Pyotr Alexeyev’in şu büyük kehaneti gerçekleşecektir: “Çalışan milyonların güçlü kolu kalkacak ve askerlerin süngüleriyle korunan despotizmin boyunduruğu paramparça olacaktır!”[138] Kasım 1900 başında yazıldı. Aralık 1900’de Iskra No. 1’de yayınlandı. Iskra’daki metne göre basıldı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 366-371, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.) [137] Not 125’e bakınız.

[138] Pyotr Alexeyev -geçen yüzyılın (19. yüzyılın) yetmişlerinde, 10 (22) Mart 1877’de, St. Petersburg’da çarlık mahkemesi önünde yapılan konuşmasının, Londra’da düzensiz çıkan Vperyod (İleri!) derlemesinde ilk defa yayımlanan bir devrimci-işçi. Konuşma daha sonra tekrar tekrar gizlice yayınlandı ve Rusya işçileri arasında çok popüler oldu. V.İ. LENİN İŞÇİLERİN PARTİSİ VE KÖYLÜLÜK Şubat 1901’de yazıldı. Nisan 1901’de Iskra No. 3'te yayınlandı. 13 Aralık 1900’de Iskra No. 1’de yayınlandı. Iskra’daki metne göre yayınlandı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 420-428, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı İŞÇİLERİN PARTİSİ VE KÖYLÜLÜK [152] Köylülerin kurtuluşundan bu yana kırk yıl geçti. Eski feodal Rusya’nın çöküşünün ve halka refah ve özgürlük vadeden bir çağın başlangıcının yıldönümü olarak 19 Şubatı halkın özel bir coşkuyla kutlaması oldukça doğaldır. Fakat bu konuda söylenen övücü nutukların, serflik düzeninin her türlü biçimlerine karşı samimi bir nefretle olduğu kadar, sonsuz bir ikiyüzlülükle de dolu olduğunu unutmamamız gerekir. “Büyük” Reform’un “devlet tazminatı aracılığı ile toprak verilmesinin eşliğinde köylülüğün kurtuluşu” anlamına geldiği şeklindeki şu anda moda olmuş değerlendirme, tamamıyla iki yüzlü ve yanlış bir değerlendirmedir. Yüzyıllardan beri işlemiş oldukları toprak parçaları acımasızca ellerinden alınmış ve yüzbinlerce köylü, topraklarının tümünden yoksun bırakılmıştı ve bir çeyrek veya bir dilenci payı toprak parçası ile bırakıldıkları oranda, aslında, köylüler topraktan kurtarılmıştı [153] İşin aslında, köylüler çift taraflı soyulmuşlardı: yalnızca toprak payları ellerinden alınmamış, fakat her zaman kendilerine ait olan ve kendilerine bırakılan toprak için “rehinden kurtarma parası” ödemek zorunda bırakılmışlardı; üstelik rehinden kurtarma fiyatı, toprağın gerçek değerinin çok üstünde idi. Köylülüğün kurtuluşundan on yıl sonra, toprak ağalarının kendileri, köylülerin yalnızca kendi toprakları için değil, ama bireysel özgürlükleri için de para ödemek zorunda bırakıldıklarını, tarımın durumunu inceleyen devlet memurlarına itiraf etmişlerdir. Köylüler, özgürlükleri için kurtarma parası ödemek zorunda kalmalarına

rağmen, hala kendilerine gerçek özgürlük verilmemişti; yirmi yıldan beri “geçici olarak bağlı” kaldılar [154]; kırbaçlanmaya maruz en düşük toplumsal-zümre olarak bırakıldılar -bugüne kadar kaldılar-; özel vergilere maruzdular; yarı-feodal komünü özgürce terketme hakkından, topraklarını özgürce elden çıkarma hakkından ya da ülkenin herhangi bir başka yerinde özgürce yerleşme hakkından yoksundular. Bizim köylü Reform'u, hükümetin cömertliğinden çok, otokratik hükümetin dokunduğu herşeyi kirletmesinin derecesinin büyük bir tarihsel örneğidir. Aslında, hükümet askeri yenilginin, korkunç mali zorlukların, köylülük arasında hoşnutsuzluk tehditinin baskısı altında köylüleri özgürleştirmek zorunda kaldı. Alttan kendi kendilerini kurtaracakları korkusu ile, çarlık, köylülerin üstten kurtarılması gerektiğini itiraf etmiştir. Ama kurtarmaya girişince hükümet “incinen” serfsahiplerinin açgözlülüğünü gidermek için mümkün olan ve olmayan herşeyi yaptı; hatta, Reform’u yürürlüğe 14 koyacak kimseler, bizzat soyluluktan gelme kişilerden oluşmasına rağmen, yeniden düzenleme hilekarlığında bile durmadı! İlk arabulucuların yerini çabucak, toprakları sınırlandırma sürecinde köylüleri kazıklamak isteyen serf-sahiplerine yardımcı kimseler aldı. Büyük Reform, askeri cezalandırma eylemi ve toprağa tapu senedini kabul etmeyen köylülerin kurşunlanmasına başvurmadan da gerçekleşemezdi [155]. Onun için, o zamanın iyi kişilerinin, sansür tarafından ağzına kilit vurulmuş olduğundan, bu büyük Reform’u sessiz kalarak lanetlemelerinde şaşılacak bir şey yoktur. Angarya hizmetinden “kurtarılmış” olan köylü, reformcuların elinden öylesine yorgun ve bitkin, soyulup soğana çevrilmiş, alçaltılmış; ve kaderine razı olarak çıktı ki “gönüllü” olarak angarya hizmetini kabul etmekten başka çaresi yoktu. Ve böylece, kendi payından koparılmış olan o toprağı ondan “kiralayarak”, kendi ailesini beslemek için toprak ağasından borçlanmak zorunda kaldığı mısır karşılığında, yaz işi için, kışın kendini kiralayarak eski efendisinin toprağını işlemeye başlamıştır. Bir İsa yanlısı papaz tarafından kaleme alınan manifestonun, köylülüğü “Tanrı adına” ant içmeye çağırdığı “özgür emek”in emek-hizmeti ve kölelikten başka hiçbir şey

olmadığı meydana çıkmıştır. Reform’u öneren ve uygulayan memurların cömertliği sayesinde korunan toprak ağalarının baskısına sermayenin baskısı da eklenmişti. Feodal toprak ağalarının gücünden, sefil, isteksiz bir reformla değil, ama güçlü bir halk devrimiyle kurtulan Fransız köylüsünü bile ezmiş olan paranın gücü -bu paranın gücü bizim yarı-serf-mujik üzerine tüm ağırlığıyla yüklenmiştir. Onun -yararlı reform sonucu artan vergileri ödemek, toprak kiralamak, köylünün ev manüfaktürünü (ürünlerini) zorlamaya başlayan çöküntü fabrika yapımı ürünü satın almak, mısır satın almak, vs. için her ne pahasına olursa olsun para elde etmesi gerekiyordu. Paranın gücü, köylüyü sadece ezmekle kalmamış aynı zamanda bölmüştür. Büyük sayıda köylüler durmaksızın mahvolmuş ve proleterlere dönüşmüştür; azınlıktan, köylülerin topraklarına ve köy çiftliklerine el atan ve kır burjuvazisinin esasını oluşturan girişken bir mujikler ve açgözlü bir kulaklar grubu ortaya çıktı. Reform’dan bu yana geçen kırk yıla, bu “köylülükten çözülme”nin sabit süreciyle, yavaş ve sancılı bir yokolmanın süreci damgasını vurmuştur. Köylü, tam bir dilenci durumuna düşürülmüştür. Sığırlarıyla birlikte yaşamakta, paçavra giyinmekte ve yabani ot yemektedir; başka gidecek bir yeri olduğunda kendi toprak payını bırakıp gitmiştir, hatta, borçları gelirinden aşkın bu toprak parçasından kendisini kurtarmayı kabul edene para ödeyerek toprağını satmaktadır. Köylüler kronik bir açlık içindeydiler ve on binlercesi, kıtlıktan ve kötü hasat yıllarında giderek artan salgın hastalıktan ölmüştür. Hatta bugün dahi, kırlarımızın durumu, budur. Birisi sorabilir: Çıkış yolu nedir, hangi araçlarla köylülüğün durumu düzeltilebilir? Küçük köylülük, kendini sadece işçi-sınıfı hareketi ile birleştirmekle; sosyalist sistem için, toprağı, aynı zamanda diğer üretim araçlarını (fabrikalar, işletmeler, makineler, vs.) toplumsal mülkiyete dönüştürme 15 mücadelelerinde işçilere yardım etmekle kendini sermayenin boyunduruğundan kurtarabilir. Köylülüğü, küçük holdingleri ve küçük-çapta çiftçiliği korumakla kapitalizmin saldırısından kurtarmaya çalışmak, toplumsal gelişmenin yararsız bir yavaşlatılması; kapitalizm altında dahi refahın olasılığının hayalleriyle köylülüğü kandırmak; emekçi sınıfları bölmek ve çoğunluk zararına azınlık için ayrıcalıklı bir

durum yaratmak demek olacaktır. İşte bundan dolayıdır ki SosyalDemokratlar, köylünün toprağını elden çıkarmasını yasaklayan anlamsız ve kötü kurumlara karşı, kollektif yükümlülüğe karşı ya da köylülerin özgürce köy komününü terketmesini, ya da herhangi toplumsal-zümreye ait olan kimselerin komüne özgürce kabul edilmesini yasaklayan sisteme karşı her zaman mücadele edeceklerdir. Ama gördüğümüz gibi, köylülerimiz sermayenin baskısından çok toprak ağalarının ve serflik düzeninin kalıntılarının baskısından acı çekmektedirler. Köylülüğün elini ayağını bağlayan ve durumunu ölçülemeyecek kadar kötüleştiren bu engellere karşı acımasızca mücadele, sadece mümkün değil, ama hatta genelde ülkenin toplumsal gelişmesi yararına gereklidir; çünkü köylülerin umutsuz yoksulluğu, cehaleti, haklardan yoksunluk ve aşağılanması acı çeken ülkemizin bütün toplumsal sisteminin üzerinde Asyatik gericiliğin damgasını vurmaktadır. Sosyal-Demokrasi, bu mücadeleye her desteği sağlamazsa görevini yapmamış olacaktır. Bu destek, kısaca koyulursa, sınıf mücadelesinin kırlara taşınması biçimini almalıdır. Çağdaş Rusya köyünde iki türlü sınıf antagonizmasının yanyana varolduğunu gördük: birincisi, tarım işçileriyle mülk sahipleri arasında ve ikincisi, bir bütün olarak köylülük ve bir bütün olarak toprak ağası sınıfı arasındaki antagonizma. Birinci antagonizma gelişmekte ve daha keskin olmaktadır; ikincisi yavaş yavaş kaybolmaktadır. Birincisi, hala bütünüyle geleceğe; ikincisi, hali hazırda belli bir dereceye kadar, geçmişe aittir. Ve hala, buna rağmen, bugünkü zamanda Rusya Sosyal-Demokratları için en önemli ve en pratik anlamı olan birinci antagonizmadır. Tarımdaki ücretli-işçilerin sınıf-bilincini geliştirmek elimizdeki tüm olanakları kullanmamız, kırlara göç eden şehir işçilerine (örneğin, buharlı harman-makinelerinde çalışan makinistler, vs.) ve tarım işçilerinin kiralandığı pazarlara dikkat göstermemiz gerektiğinin, her Sosyal-Demokrat için bir aksiyom olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Ama kırsal işçilerimiz, hala, kırsal işçi hareketinin şimdi ya da yakın gelecekte ulusal önem kazanmasını engelleyecek kadar köylülükle sıkı-fıkıdır; ve köylülüğün dertleri ile bunaltılmıştır. Diğer yandan, serflik düzeninin kalıntılarını süpürüp yoketme sorunu,toplumsal-sınıf

eşitsizliğinin ruhunun kovulması sorunu ve onmilyonlarca “sıradan İnsan”ın Rusya devlet sistemi tarafından aşağılanması, hali hazırda, ulusal önemi olan bir sorundur ve özgürlük için mücadelede öncü olma iddiasında olan bir Parti bunu gözardı edemez. 16 Köylülüğün acıklı durumu şimdi (aşağı yukarı genel bir biçimde) hemen hemen evrensel olarak bilinmektedir. 1861 Reformunun “yetersizlikleri” ve bir devlet yardımının gerekliliği hakkındaki deyim şimdi herkesin malumudur. Köylünün çilesinin, tam da köylülüğün sınıf olarak ezilmesinden doğduğunu; hükümetin ezen sınıfların sadık savunucusu olduğunu; ve köylülüğün durumunda köklü bir düzelmeyi içtenlikle ve ciddiyetle isteyenlerin, hükümetten yardım değil, ama onun baskısından kurtulmayı ve siyasi özgürlüğün kazanılmasını istemeleri gerektiğini göstermek bizim görevimizdir. Rehinden kurtarma ödemelerinin aşırı derecede yüksek olduğunun ve hükümetin hayırsever önlemlerle onları düşürmesinin ve ödeme sürelerinin uzatılmasının sözü edilmektedir. Buna cevabımız şudur: tüm rehinden kurtarma ödemeleri köylülüğün toprak ağaları ve hükümet tarafından yasal biçimlerle ve bürokratik deyimlerle gizlenmiş soyulmasından başka birşey değildir; kölelerini kurtarmak için serf sahiplerine ödenen haraçtan başka birşey değildir. Biz, rehinden kurtarma ödemelerinin ve salıverme-kiralarının hemen ve tamamen kaldırılması talebini ve köle sahiplerinin açgözlülüğünü tatmin etmek için çarlık hükümetinin yıllar boyunca gasbettiği yüz milyonları halka geri vermesi talebini öne süreceğiz. Köylülerin yeterli toprağı olmadığının, daha fazla toprak sağlamak için devlet yardımının sözü edilmektedir. Buna cevabımız şudur: böyle büyük sayıda durumlarda köylülerin esaslı olarak gereksinmeleri olan topraktan mahrum edilmeleri tam da devlet yardımından (tabii ki, toprak ağalarına) dolayıdır. Biz, mahrum edildikleri toprağın, ki bu durum hala onları angarya sistemine hizmet etmeye zorlamakta, yani onları gerçekte bir serflik düzeni içinde tutmaktadır, köylülere tazmin edilmesi talebini öne sürdük. Çarlık hükümeti tarafından kurulan soyluların komiteleri tarafından kurtarılmış kölelere karşı işlenen apaçık haksızlıkları ortadan kaldırmak için

köylü komitelerinin kurulması talebini öne süreceğiz. Biz, onların umutsuz durumundan yararlanan toprak ağalarının köylülerden gasbettikleri toprak için aşırı derecede yüksek ödemeleri azaltmaya yetkili köylüler, üzerinde köleleştirici anlaşmalar empoze etmek amacıyla onların son derece çok gereksinmesinden yararlananların tümü hakkında tefecilik kovuşturması yapacak mahkemelerin kurulmasını talep edeceğiz. Biz, bugünkü devletin koruması veya yardımı hakkında onlara konuşan insanların aptallar ya da şarlatanlar olduklarını, ve köylülerin en kötü düşmanları olduklarını; ve köylülerin en çok gereksinim duydukları şeyin bürokratik iktidarın korkunç baskısından kurtulmak, köylülüğün tüm diğer toplumsal sınıflarla tüm bakımlardan tamamen ve mutlak eşitliğinin tanınmasını, bir yerden ötekine tam hareket özgürlüğünü, topraklarını elden çıkarma özgürlüğünü, ve kendi komünal işlerini kendilerinin idare etmesi ve komünal gelirlerin elden çıkarılması özgürlüğünü köylülere anlatmak için her olanaktan yararlanacağız. Herhangi bir Rusya köyünün hayatındaki en genel olgular yukarıdaki taleplerden yana ajitasyon için binlerce konu sağlar. Bu ajitasyon, köylülüğün yerel, somut ve en yakıcı gereksinmeleri üzerine temellendirilmelidir; ancak bu gereksinmelerle sınırlandırılmamalı, ama durmadan köylülerin siyasi bilinçlerini geliştirmeye doğru, bakış açılarını genişletmeye doğru yönlendirilmelidir. Köylülerin, devlet içinde toprak ağalarının ve köylülerin aldıkları özel konumu anlamaları sağlanmalıdır ve kırı zulüm baskısından kurtarmanın tek yolunun halkın temsilcilerinin bir meclisinin toplanması ve yöneticilerin gelişi güzel idaresinin alaşağı edilmesi olduğu köylülere öğretilmelidir. İşçiler tarafından siyasi özgürlük talebinin anlaşılmayacağını ileri sürmek saçmadır: 17 yalnızca fabrika sahiplerini ve polisi doğrudan savaş içerisinde yıllarca meşgul eden ve en iyi savaşçılarının keyfi tutuklamalar ve zulme tabi tutulmalarını devamlı olarak gören işçiler değil yalnızca hali hazırda sosyalizmle kaynaşmış olan bu işçiler değil, ama çevresinde dönen şeyi görüp ne olursa olsun düşünen aklı başında her köylü işçilerin ne için savaştığını anlayacaktır, nefret edilen yöneticilerin sınırsız iktidarından bütün ülkeyi kurtaracak bir Zemsky Sobor'un

önemini anlayacaktır. Köylülerin doğrudan ve en acil gereksinmeleri temelinde ajitasyon ancak bazı kötülüklerin her teşhirini siyasi taleplerle birleştirdiği zaman amacına -yani sınıf mücadelesini kıra taşıma- ulaşacaktır. Ama, Sosyal-Demokratik Partinin programının yukarıda değinilen türden talepleri kapsayıp kapsamayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Program, köylülük arasında ajitasyon yürütmeyi üstlenebilir mi? Bu, şimdiki haliyle çok sayıda olmayan devrimci güçlerimizin, hareketin başlıca ve tek güvenilir yolundan sapmasına ve dağılmasına yol açmayacak mıdır? Böyle itirazlar, bir yanlış anlamaya dayanmaktadır. Programımız, kırlarımızın tüm kölelik kalıntılarından kurtuluşu için talepleri, köylülüğün en iyi kesiminin bağımsız siyasi eylem içinde yer almasına değilse bile, işçi-sınıfının kurtuluş için mücadelesini tüm durumlarda bilinçli şekilde desteklemesini savunan talepleri kapsamak zorundadır. Toplumsalgelişmeyi geriletici yada küçük köylülüğü kapitalizmin gelişmesine, büyük-çaplı üretimin gelişmesine karşı suni olarak koruyucu etki yapacak önlemleri savunursak yanlış yapmış olacağız; ama, 19 Şubat 1861 Reformu’nun, toprak ağaları ve yöneticiler tarafından çarpıtılması yüzünden yetersiz kalan demokratik talepleri köylülük arasında yayma amacı için işçi-sınıfı hareketinden yararlanamazsak (yararlanmayı beceremezsek) çok daha kötü bir hata yapmış olacağız. Partimiz, otokrasiye karşı mücadelede bütün halkın öncülüğünü yapmak istiyorsa, programında, böyle talepleri kapsamalıdır.* [* Biz yukarıda sözü edilen talepleri kapsayan bir SosyalDemokratik program taslağı hazırladık. Bunu -bu taslak, Emeğin Kurtuluşu grubunun katılımı ile tartışıldıktan ve düzeltildikten sonra gelecek sayılarımızdan birinde, Partimizin taslak bir programı olarak yayınlamayı ümit ediyoruz.] Ama bu noktaların kapsanması, bütün aktif devrimci güçleri şehirlerden köylere çağıracağız demek değildir. Böyle birşey kesinlikle sözkonusu olamaz. Partinin tüm militan unsurlarının şehirlerde ve sanayi merkezlerinde çalışma üzerinde dikkatini yoğunlaşması gerektiği; yalnızca sanayi proletaryasının otokrasiye karşı sarsılmaz ve kitlesel mücadele yürütmeye, kitlesel gösteriler düzenleme gibi mücadele yöntemleri kullanmaya, yada düzenli ve genişçe dağıtılan bir

popüler gazeteyi çıkarmaya yetenekli olduğu konusunda hiçbir kuşku olamaz. Programımız köylü taleplerini, inançlı SosyalDemokratları şehirlerden kırlara çağırmak, onları köye bağlamak için değil, ama kırsal yörelerden başka herhangi bir yerde çıkış yolu bulamayan güçlerin eylemlerini yönlendirmek ve demokrasi, özgürlük uğruna siyasi mücadele için, şartların zorlamasından dolayı birçok davaya sadık Sosyal 18 Demokrat aydın ve işçinin kırla olan bağlarından -hareketin büyümesiyle zorunlu olarak daha güçlü bir şekilde artan ve büyüyen bağlarından yararlanmak için kapsamalıdır. SosyalDemokratik güçlerin tüm yedeklerinin “işçilere gitmiş olan” genç insanların çevreleriyle sınırlanmış olduğu, küçük bir gönüllüler müfrezesi olduğumuz aşamadan çoktan geçtik. Şimdi, hareketimizin emrinde özgürlük ve sosyalizm için mücadelede yer almış bir bütün ordu, bir işçiler ordusu -harekette yer almış olan ve şimdi Rusya'nın bütünü üzerinde bulunabilen bir aydınlar ordusugözlerini inançla ve umutla işçi sınıfı hareketine doğru çevirmiş ve ona binlerce hizmet yapmaya hazır olan bir sempatizanlar ordusu vardır. Yalnızca geçici patlamalar için değil, yalnızca düşmana seyrek ve tek-tük (ve onun için tehlikeli olmayan) darbeler vurmak için (değil, ama, her yönden kararlı bir mücadelede, düşmanı sebatla ve ısrarla izleyip, baskı yaptığı ve nefret topladığı heryerde otokratik hükümeti bezdirecek bir şekilde tüm bu orduları örgütleme büyük göreviyle karşı karşıyayız. Milyonlarca köylülük arasında siyasi mücadele ve sınıf mücadelesinin tohumlarını ekmeden bu hedef başarılabilir mi? Hiçbir kimse bu tohumları ekmenin imkansız olduğunu söylemeye kalkışmasın! Bu sadece mümkün değil, hali hazırda bizim dikkatimizden ve etkimizden kaçan binlerce yolla yapılmaktadır. Serflik düzeninin tüm iğrenç kalıntılarından Rusya soyluluğunun kurtuluşu bayrağını çektiğimiz ve etkimizi taşıyacak bir sloganı çıkardığımız zaman, bu süreç daha çok genişçe ve daha hızla evrimleşecektir. Bugün bile, şehirlere gelen kır insanları, kendilerince anlaşılmaz olan işçilerin mücadelesini merakla ve ilgi ile izlemekte ve onun haberlerini ülkenin en uzak yerlerine taşımaktadırlar. Uzaktan seyredenlerin ilgisini tam bir anlayış ile olmasa da, en

azından işçilerin, tüm halkın çıkarları için mücadele ettiğinin belirsiz bir bilinciyle, onların mücadelesi için büyüyen bir sempatiyle değiştirecek bir durumu sağlayabiliriz ve sağlamalıyız. Ve bu yapıldığı zaman, polis hükümeti üzerinde, devrimci işçilerin partisinin zaferinin günü, bizim kendi beklentimizi aşan bir hızlılıkla gelecektir. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.) [152] “İşçilerin Partisi ve Köylülük” makalesi RSDİP’nin tarım programının hazırlanması ile bağıntılı olarak yazılmıştı. Iskra ve Zarya Yazı Kurulu adına, 1902 yazında basıldı ve 1903’te, RSDİP İkinci Kongresi tarafından kabul edildi. 19 [153] Bir çeyrek veya dilenci payı -1861 Reformu sırasında verilen bir bölgede yasa tarafından belirlenen sözde “maksimum” veya “emirname” payı. Bazı köylüler bu küçücük toprak parçalarını toprak ağalarından kurtarma parasını ödemeden aldılar. Onun için, böyle paylar ayrıca “hediye payları” olarak ve bunları alan köylüler de “hediye köylüler” olarak adlandırılmıştı. [155] Geçici olarak bağlı köylüler –Reform’dan sonra dahi kendi topraklarını kullanmak (terketme-kirası veya angarya hizmeti sunma) ve kendi payları için toprak ağasına kurtarma parası ödemeye başlamalarına kadar bazı görevleri yapmak zorunda olan köylüler. Kurtarma sözleşmesi sonuçlandığı andan itibaren, köylüler “geçici olarak bağlı” olmaktan çıktılar ve “mülk-sahibi köylü” kategorisine katıldılar. [155] Bu tapu-senetleri, 1861 içinde serfliğin kaldırılmasıyla geçici olarak bağlı köylülerin ve toprak ağalarının toprak edinme ilişkilerini anlatan belgelerdi. Bu tapu senedi, Reform’dan önce, köylü tarafından kullanılan toprağın miktarını ve “kurtuluş”tan sonra elinde kalan toprak ve diğer mülklerin miktarını gösteriyordu; ayrıca tapu senedi, köylünün toprak ağası için sunacağı görevleri de sıralıyordu. Köylü tarafından ödenecek kurtarma parasının miktarı bu tapu-senedi temelinde belirleniyordu. V.İ. LENİN ISKRA VE ZARYA YAZI KURULLARININ BİR BİLDİRGE TASLAĞI

ISKRA[120] VE ZARYA[121] YAZI KURULLARININ BİR BİLDİRGE TASLAĞI İki Sosyal-Demokratik organın -bir bilimsel ve siyasal dergi ve bir tümRusya işçi-sınıfı gazetesini yayınlamayı üstlenirken- programımız, çaba gösterdiğimiz hedefler ve görevlerimiz ile ilgili anlayışımız hakkında birkaç söz söylemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. 20 Rusya işçi-sınıfı hareketinde ve Rusya Sosyal-Demokrasisi tarihinde oldukça önemli bir dönemden geçiyoruz. Tüm kanıtlar hareketimizin kritik bir aşamaya ulaştığını göstermektedir. Hareketimiz Rusya’nın çok farklı bölgelerinde o kadar çok güçlü filizler attı ve o denli geniş bir şekilde yayıldı ki, şu anda sınırsız bir coşku ile kendini sağlamlaştırmaya, daha yüksek bir biçime bürünmeye, ve belirli bir şekil ve örgütlenmeyi geliştirmeye çalışmaktadır. Gerçekten de geçen bir-iki yıl, Sosyal-Demokrat düşüncelerin aydınlarımız arasında hayret verici bir hızla yayılmasına; ve sosyal düşüncelerdeki bu eğilime paralel olarak kendini ezenlere karşı birleşip mücadele etmeye ve sosyalizm için mücadele isteği göstermeye başlayan sanayi proletaryasının kendiliğinden (sponte), tamamı ile bağımsız hareketine tanık olmaktadır. İşçilerin ve SosyalDemokratik aydınların çalışma çevreleri filizleniyor, yerel ajitasyon bildirileri ortaya çıkmaya başlıyor, Sosyal-Demokratik yazın için talep artıyor ve arz-ı oldukça geçiyor, ve hükümetin artan cezalandırması, hareketi önlemede güçsüz kalıyor. Hapishaneler ve sürgün yerleri taşıncaya kadar doldurulmuştur. Rusya’nın her tarafında sosyalistlerin “tuzak ağlarında yakalandıkları”, yeraltı kuryelerinin ele geçirildiği, ajitatörlerin tutuklandıkları, ve yazın ve basım evlerine el konulduğu haberlerini duymadığımız bir ay hemen hemen hiç geçmiyor, fakat hareket devam etmekte ve büyümekte daha geniş bölgelere yayılmakta, işçi-sınıfına daha da derince sızmakta ve daha da artan bir şekilde halkın dikkatini çekmektedir. Rusya’nın bütün ekonomik ve toplumsal tarihinin ve Rusya’da devrimci hareketin gelişmesi, Sosyal-Demokratik işçi-sınıfı hareketinin gelişeceğinin ve karşılaştığı tüm engellerin üstesinden geleceğinin garantisidir. Hareketimizin özellikle son zamanlarda belirginleşmiş başlıca özelliği, deyim yerinde ise,

dağınıklık durumu ve amatör karakteridir. Yerel çalışma çevreleri ortaya çıkmakta ve diğer şehirlerdeki diğer çevrelerden -özellikle önemli olan- çalışmış olan ve şimdi aynı zamanda çalışmakta olan aynı şehirdeki çevrelerden tamamen soyutlanmış olarak çalışmaktadırlar. Gelenekler kurulmamakta ve süreklilik korunmamaktadır; yerel yayınlar tam olarak bu dağınıklığı ve Rusya Sosyal-Demokrasisinin hali hazırda elde etmiş oldukları ile temastan yoksunluğu yansıtmaktadır. O yüzden, bugünkü dönem; bize, hareketin amatör safhadan çıkıp sözkonusu dağınıklığın daha yüksek, daha birleşmiş, daha iyi ve daha örgütlü bir biçime geçişi, ki bu geçişi sağlamak görevimizdir, inatçı bir şekilde talep etmesinden dolayı kritik görünmektedir. Bu dağınıklığın, hareketin belirli bir aşamasında, başlangıcında, bütünüyle kaçınılmaz olduğunu söylemek bile gerekmez; sürekliliğin eksikliği, bir devrimci durgunluk döneminden sonra hareketin şaşırtıcı hızı ve evrensel büyümesi karşısında doğaldır. Şüphesiz ki, yerel şartlarda da her zaman çeşitlilik olacaktır; bir bölgedeki işçi-sınıfının şartları ile bir başka yerde olanlarla karşılaştırıldığında her zaman farklılıklar olacaktır; ve, son olarak, aktif yerel işçiler arasında bakış açısındaki özel yönü her zaman olacaktır; bu çok-yönlülük hareketin güçlülüğünün ve sağlam büyümesinin kanıtıdır. Tüm bunlar doğrudur; ama dağınıklık ve örgütlenme yoksunluğu bu çok-yönlülüğün gerekli bir sonucu değildir. Hareketin sürekliliğinin ve birliğinin korunması hiç bir şekilde bu çok-yönlülüğü dıştalamaz, ama. tersine, eylem için daha çok geniş alan ve daha özgür yer yaratır. Ama, hareketin bugünkü döneminde dağınıklık kesinlikle zararlı bir etki göstermeye başlıyor ve hareketi yanlış bir yola çevirmekle tehdit ediyor: dar pratikçilik, bir bütün olarak hareketin teorik açıklığından kopmuş dar pratikçilik, bir yandan, Rusya’da sosyalizm ve devrimci hareket arasındaki, diğer yandan da, sosyalizm ile kendiliğinden işçisınıfı hareketi arasındaki bağı yokedebilir. Bu tehlikenin hayali olmadığı, -hali hazırda 21 meşrulaştırma protestosunu lanetlemeyi öne çıkarmış olan Credo’nun ve “Raboçaya Mysl’a (Eylül 1899) Ayrı EK gibi yazın ürünleri tarafından kanıtlanmıştır. O ek, bütün Raboçaya Mysl’a

sızan akımı en belirgin şekilde ortaya çıkarmıştır; onun içinde, Rusya Sosyal-Demokrasisi içinde özel bir akım, gerçek zarar yapabilecek ve mücadele edilmesi gereken bir akım, kendini göstermeye başlamıştır. Ve, Marksizm’i karikatüre çevirmesi ile yalnızca kamunun bilincini bozmaya yetenekli Rus yasal yayınları ünlü Bernstein’in (iflas etmişliği ile ünlü) bütün dünyanın gözü önünde Rusya’daki aktif olan Sosyal-Demokratların çoğunluğunun kendini desteklediği yalanını yayınlayabilmesini sağlamış olan karışıklık ve anarşiyi, hala daha da yoğunlaştırmaktadır. Anlaşmazlığın hala daha ne kadar derin olduğunu, ve özel bir akımın oluşmasının ne denli mümkün olduğunu (şu anda bu sorunları olumlu olarak cevaplandırmaya hiç de niyetli değiliz ve birlikte çalışabileceğimiz ümidini hala daha kaybetmiş değiliz) tahmin etmek için henüz erkendir, ancak durumun önemine gözlerimizi kapamak anlaşmazlığı abartmaktan çok daha da zararlı olacaktır, ve Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından yazınsal eylemin yeniden başlatılmasını, SosyalDemokrasiyi bayağılaştırma ve çarpıtma çabalarına karşı başlayan mücadeleyi yürekten destekliyoruz.[122] Yukarıda sözü edilenlerden aşağıdaki pratik sonuç çıkarılmalıdır: Biz Rusya Sosyal-Demokratları birleşmeliyiz ve tüm çabalarımızı devrimci Sosyal-Demokratik bir programın bayrağı altında mücadele etmesi gereken, hareketin sürekliliğini koruması ve sistemli olarak örgütlenmesini sağlaması gereken bir tek, sağlam bir partinin oluşturulmasına yöneltmeliyiz. Bu, yeni bir sonuç değildir. Rusya Sosyal-Demokratları bu sonuca, Rusya’da en büyük SosyalDemokratik örgütlerin temsilcilerinin 1898 baharında toplanıp, Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisi’ni oluşturduğu, Parti’nin Manifestosu’nu yayınladığı ve Parti’nin resmi organı olarak Raboçaya Gazeta’yı kabul ettiği zaman ulaşmışlardır. Kendimizi Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisi’nin üyeleri olarak saymakla biz, Manifesto’da kapsanan temel düşüncelerle tamamen hemfikiriz, ve ona, Parti’nin çaba göstermesi gereken hedeflerin açık ve kamusal açıklaması olarak son derece önem veriyoruz. Bundan dolayı, Parti üyeleri olarak bizler, şu andaki ve doğrudan görevlerimiz sorununu aşağıdaki şekilde sunuyoruz: Partiyi mümkün olan en sağlam temelde canlandırmak

için hangi eylem planını uygulamalıyız? Bazı yoldaşlar, (hatta bazı grup ve örgütler) bunu başarmak için Parti’nin merkez grubunu seçme pratiğine girişmek ve onu Partinin organını yayınlaması için görevlendirme görüşündedirler[123]. Böyle bir plan yanlış ve ne olursa olsun, zararlıdır. Partiyi kurmak ve sağlamlaştırmak; tüm Rusya SosyalDemokratları arasında birliği kurmak ve sağlamlaştırmak demektir; böyle bir birlik buyurulamaz, mesela, temsilcilerin bir toplantısında alınacak bir kararla böyle bir birlik sağlanamaz; onun için çalışılmalıdır. İlk olarak, ortak -yalnızca ayrı bölgelere hizmet etmekten çok, bütün Rusya hareketine hizmet etmesi, bir bütün olarak hareketin sorunlarını tartışma ve sadece yerel sorunlarla uğraşmak yerine sınıfbilinçli proleterleri mücadelelerinde desteklemesi anlamında ortak değil, fakat ayrıca, tüm var olan yazın güçlerini birleştirme, soyutlanmış işçiler olarak değil, ama ortak bir program ve ortak bir mücadele tarafından bir tek örgütün saflarında birleşmiş yoldaşlar olarak, Rusya SosyalDemokratları arasında süregelen görüşler ve her türlü fikirleri yansıtması anlamında ortak –bir parti yazınını geliştirmek gereklidir. İkinci olarak, özellikle hareketin tüm merkezleri arasında temasları kurmak ve korumak, hareket hakkında tam ve zamanında bilgi sağlamak, ve Rusya’nın tüm bölgelerine, her tarafına gazetelerimizi ve dergilerimizi düzenli olarak ulaştırmak amacıyla 22 bir örgütü başarmak için çalışmalıyız. Böyle bir örgütün temeli atıldığı zaman, bir Rusya sosyalist postası kurulduğu zaman, Parti sağlam bir temele sahip olacaktır, ancak böylece gerçek bir olgu, onun için de, güçlü bir siyasi güç haline gelecektir. Biz çabalarımızı, bu görevin ilk yarısına; yani, hareketin bugünkü acil talebi olan, ve Parti eyleminin yeniden başlaması yönünde birincil gerekli önlem olarak saydığımız ortak bir yazının yaratılmasına yoğunlaştırmak istiyoruz. Görevimizin karakteri doğal olarak yayınlarımızı yürütmek için gerekli programı belirler. Yayınlarımız teorik sorunlara, yani Sosyal-Demokrasinin genel teorisi ve Rusya şartlarına uygulanışına oldukça geniş yer vermelidir. Özellikle bugünkü zamanda bu sorunların geniş bir tartışmasını teşvik etmenin acil gerekliliği kuşku götürmez ve yukarıda söylenenlerden sonra

daha fazla açıklama gerektirmez. Genel teorinin sorunları Batıdaki işçisınıfı hareketinin tarihi ve bugünkü durumu hakkında bilgi sağlamanın gerekliliği ile kopmazcasına bağlı olduğunu söylemeye gerek yoktur. Dahası, tüm siyasi sorunları sistemli olarak tartışmayı öneriyoruz -Sosyal-Demokratik Parti günlük yaşantımızın her alanında yükselen sorunları, yurtiçi ve yurtdışı siyasetlerin tüm sorunlarına cevap vermelidir, ve her Sosyal-Demokratın ve her sınıf-bilinçli işçinin tüm önemli sorunlar üzerinde kesin görüşlere sahip olmasını sağlamalıyız. Bu şart sağlanmazsa, geniş ve sistemli propaganda ve ajitasyonun yürütülmesi imkansız olacaktır. Teori ve ilke sorunlarının tartışılması, 1898’de, kongrede gerekliliği kabul edilen bir Parti programının hazırlanması ile bağlı olacaktır. Yakın bir gelecekte taslak bir program yayınlamak niyetindeyiz; onun açıklayıcı bir tartışması, bir program kabul etmek zorunda olan gelecek kongre için yeterli materyali sağlayabilir.[124] Görüşümüzce, bir başka hayati görev, örgütlenme ve çalışmamızı yürütmenin pratik yöntemleri sorunlarının tartışılmasıdır. Yukarıda atıfta bulunulan sürekliliğin eksikliği ve dağınıklığın, Parti disiplini, örgütlenme, ve gizlilik tekniğinin bugünkü durumu üzerinde özellikle zararlı bir etkisi vardır. Bu yönden, biz SosyalDemokratların Rusya devrimci hareketi içindeki eski işçilerin ve Rusya’da çalışan diğer örgütlerin gerisinde olduğumuzu kamu önünde ve açıkça kabul etmeliyiz, ve görevlerin üstesinden gelmek için tüm çabamızı harcamalıyız. Büyük sayıda işçi-sınıfı ve aydın genç insanların harekete çekilmesi, artan başarısızlıklar ve hükümetin cezalandırma kurnazlıkları, Parti örgütlenmesinin ilkelerinin ve yöntemlerinin, disiplinin ve gizlilik tekniğinin propagandasının yapılmasını acil bir gereklilik kılmaktadır. Böyle propaganda, eğer tüm çeşitli gruplar tarafından ve daha tecrübeli yoldaşlar tarafından desteklenirse, devrimci hareketin önderleri olabilecek, otokratik polis devletin zulmü tarafından çalışmamız önüne yerleştirilen tüm engelleri aşmaya yetenekli ve sosyalizme ve siyasi mücadeleye doğru kendiliğinden yönelen işçi kitlelerinin tüm gereksinmelerine hizmet edecek yetenekte genç sosyalistlerin ve işçilerin eğitilmesi ile sonuçlanabilir ve sonuçlanmalıdır. Son

olarak, yukarıda sözedilen sorunlardan doğan başlıca görevlerden biri, bu kendiliğindenci hareketin (emekçi kitleler arasında, ayrıca aydınlarımız arasında da) tahlil edilmesi olmalıdır. Rusya’da doksanların sonunu damgalayan ve çeşitli, ve bazen çatışan akımları birleştiren aydınların toplumsal hareketini anlamaya çalışmalıyız. Rusya işçi-sınıfı hareketi ile Rusya toprağında kök salmaya başlamış olan Marksist sosyalizmi bölünmez bir bütün halinde birleştirmek için; Rusya devrimci hareketi ile halk kitlelerinin kendiliğinden (sponte) ayaklanmasını birleştirebilmek için; işçi sınıfının koşullarını ekonomik yaşamın tüm alanlarında dikkatli bir şekilde incelemeli, işçilerin uyanışının biçim ve koşullarını ve şu anda başlayan mücadelelerini incelemeliyiz. Ancak bu temas kurulduğu zaman Rusya’da bir Sosyal-Demokratik 23 işçi sınıfı partisi oluşturulabilir; Sosyal-Demokrasi sadece kendiliğinden işçisınıfı hareketine hizmet etmek için değil (bugünkü bazı “pratik işçilerin” bazen düşünmeye eğilimli oldukları gibi), fakat, sosyalizm ile işçi sınıfı hareketini birleştirmek için vardır. Ve, Rusya proletaryasının şu andaki siyasi görevini -Rusya’yı otokrasinin zulmünden kurtarmak ancak bu birleşme sağlayabilecektir. Bu konuların ve sorunların dergi ve gazete arasında paylaşılması yalnız bu iki yayının büyüklüğü ve karakterindeki farklılıklarla belirlenecektir -dergi esas olarak propagandaya, gazete de esas olarak ajitasyona hizmet etmelidir. Fakat hareketin tüm yönleri hem dergi ve hem de gazetede yansıtılabilmelidir, ve işçilerin bir gazetesinin sayfalarını yalnızca kendiliğinden işçi-sınıfı hareketini doğrudan ve dolaysız olarak ilgilendiren sorunlara ayırması gerektiği, ve sosyalizmin teorisine, bilime, siyasete, Parti örgütlenmesi sorunlarına, vs. ait olan her şeyi aydınlar için çıkacak bir dergiye bırakmak düşüncesine karşı olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyoruz. Tersine, işçi-sınıfı hareketinin tüm somut olgularını ve biçimlerini belirtilen sorunlarla birleştirmek gereklidir; teorinin ışığı her ayrı olguya aydınlık getirmelidir; siyaset ve Parti örgütlenmesinin sorunları üzerine propaganda işçi-sınıfının geniş kitleleri arasında yürütülmelidir

ve bu sorunlar ajitasyon çalışması içinde ele alınmalıdır. Şimdiye kadar, hemen hemen istisnasız hüküm süren ajitasyon türü -yerel olarak yayınlanan bildirilerle ajitasyon şimdi artık yetersizdir; dardır; yalnızca yerel ve esas olarak ekonomik sorunları ele almaktadır. işçilerin şikayetlerinin, ve proletaryanın diğer mücadele biçimlerinin, aynı zamanda bütün Rusya’da siyasi zulmün tüm göstergelerinin düzenli bir tutanağını tutması gereken; Rusya proletaryasının nihai hedefi ve siyasi görevleri ile uyum içinde bu göstergelerden kesin sonuçlar çıkarması gereken gazete aracılığıyla ajitasyonun daha yüksek bir biçimini yaratmaya çalışmalıyız. “Propagandist, ajitasyonal ve örgütsel eylemimizin kapsamını genişlet ve sınırlarını büyült” -P.B. Axelrod’un bu açıklaması, Rusya Sosyal-Demokratlarının yakın gelecekteki eylemlerini ifade eden bir slogan olarak hizmet görmelidir, ve bu sloganı yayınlarımızın programında kullanmalıyız. Doğal olarak burada şu sorun ortaya çıkıyor: Eğer önerilen yayınlar tüm Rusya SosyalDemokratlarının birliği amacına ve bir tek parti içinde onlar birleştirme amacına hizmet edecekse, her türlü tüm fikirleri, tüm yerel özellikleri, ve tüm çeşitli pratik yöntemleri yansıtmalıdır. Çeşitli bakış açılardan görüşler ile bir tek siyasetin korunmasını bu yayınlarda nasıl birleştirebiliriz? Bu yayınlar yalnızca karmakarışık çeşitli görüşlere mi, yoksa bağımsız ve oldukça kesin bir eğilime mi sahip olmalıdır? Biz ikinci görüşe sahip çıkıyoruz ve (aşağıda göreceğimiz gibi), hem çeşitli görüş açılarını ortaya koyma ve hem de katkıda bulunanlar arasında yoldaşça polemikler açısından kesin bir eğilime sahip olan bir organın oldukça uygun olacağını umut ediyoruz. Görüşlerimiz, Marksizmin temel düşünceleri (Komünist Manifestosu’nda, ve Batı Avrupa SosyalDemokratlarının programlarında açıklandığı gibi) ile tamamen uyum içindedir; biz Marx ve Engels’in ruhuyla bu düşüncelerin tutarlı bir şekilde geliştirilmesinden yanayız ve şimdi oldukça moda haline gelen a la Bernstein’in oportünist ve yanıltıcı düzeltmelerini şiddetle reddederiz. Gördüğümüz gibi, SosyalDemokrasinin görevi proletaryanın sınıf mücadelesini örgütlemek, mücadeleyi ilerletmek, zorunlu nihai hedefini göstermek ve bu mücadelenin nasıl yürütüleceğinin yöntemlerini

24 belirleyen şartları tahlil etmektir. “İşçi sınıflarının kurtuluşu işçi sınıflarının kendileri tarafından kazanılmalıdır.”[125] Ancak biz, Sosyal-Demokrasiyi işçi-sınıfı hareketinden ayırmazken, birincinin görevinin bir bütün olarak tüm ülkelerde bu hareketi temsil etmek, herhangi bir özel zamanda ve yerde herhangi bir özel evresine körce tapmamak olduğunu unutmamalıyız. Biz, Sosyal-Demokrasinin görevinin var olan siyasi ve toplumsal sisteme karşı her devrimci hareketi desteklemek olduğunu düşünüyoruz ve Sosyal-Demokrasinin hedefini işçisınıfı tarafından siyasi iktidarın kazanılması, mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi, ve sosyalist bir toplumun kurulması olarak görüyoruz. Toplumsal devrimin partisi olan, bugünkü toplumsal sistemden yana duran tüm sınıflara acımasızca düşman olan Sosyal-Demokrasinin devrimci karakterini her zayıflatma veya tonunu yumuşatma çabasını şiddetle kınarız. Rusya Sosyal-Demokrasinin tarihsel görevinin, özelde otokrasinin alaşağı edilmesi olduğuna inanıyoruz: Rusya SosyalDemokrasisinin yazgısı saflarında öncü savaşçı olmaktır; Rusya’nın tüm toplumsal gelişmesinin önüne koyduğu ve Rusya devrimci hareketinin şanlı savaşçılarından miras kalan hedefi başarmaktır. Sosyal-Demokrasi görevini yalnızca ekonomik ve siyasi mücadeleleri kopmazcasına birleştirmekle, yalnızca siyasi propaganda ve ajitasyonu işçi-sınıfının gittikçe daha geniş tabakaları arasında yaymakla yerine getirebilir. Bu açıdan (Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından, Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi Manifestosu ve sonuncusuna -Rusya Sosyal-Demokratlarının Görevleri- ve Rusya’da İşçi-Sınıfı Davası’na [Rusya Sosyal-Demokrasisinin programının bir temeli] “yorum”da birçok defa daha detaylı ele alınmış olan ve daha dikkatlice gerekçelendirildiğinden burada yalnızca genel hattı ile konulmuştur), tüm teorik ve pratik sorunları ele alacağız; ve Rusya’da işçisınıfı hareketinin demokratik protestonun tüm göstergelerini bu düşüncelerle birleştirmeye çalışacağız. Yazınsal çalışmamızı kesin bir eğilimin görüş-açısından yürütmemize rağmen, kısmi sorunlar üzerindeki görüşlerimizi tüm Rusya Sosyal-Demokratlarının görüşü olarak sunmaya hiç bir şekilde niyetimiz yoktur; farklılıkların olduğunu inkar etmiyoruz, bu farklılıkları gizlemek ya da

örtbas etmeye de girişmeyeceğiz. Tersine, yayınlarımızın tüm Rusya Sosyal-Demokratlarının görüşlerinin en çeşitli nüanslarının tüm sorunlarını tartışma organları olmasını istiyoruz. Yoldaşlar arasında polemikleri reddetmiyoruz, fakat tersine, sütunlarımızda yeterince yer vermeye hazırız. Tüm Rusya Sosyal-Demokratlarının ve sınıf-bilinçli işçilerin gözü önünde yürütülen açık polemikler gereklidir,ve var olan farklılıkların derinliğini açığa çıkarmak için, anlaşmazlık olan sorunların tüm açılardan tartışılmasını sağlamak için, devrimci hareketin içindeki çeşitli görüşlerin temsilcilerinin, çeşitli bölgelerin, veya çeşitli özellikleri kaçınılmaz olarak düşeceği aşırılıklarla savaşmak için gerekli ve istenilendir. Gerçekten bugünkü hareketin eksikliklerinden biri farklı görüşler arasında açık polemiklerin eksikliği, temel sorunlar üzerindeki farklılıkları gizleme çabasıdır. Dahası, Rusya işçi-sınıfını ve Rusya Sosyal-Demokrasisini demokrasi ve siyasi özgürlük için öncü olarak kabul ederken, proletaryanın ve diğer sınıfların arasındaki sınıf antagonizmasını tek bir an bile unutmayı kabul etme anlamında değil, ne de sınıf mücadelelerinin tonunu en hafifçe yumuşatma anlamında değil, fakat, yalnızca kendimizi darca proleter sorunlarla sınırlamadan tüm demokratik sorunları öne çıkarma ve tartışma anlamında; tüm siyasi baskının biçimlerini ve 25 olaylarını öne çıkarma ve tartışma, işçi-sınıfı hareketi ile bütün biçimleriyle siyasi mücadele arasındaki bağı gösterme, hangi görüşlere ve hangi sınıfa ait olduklarına bakmaksızın otokrasiye karşı tüm savaşçıları çekme, ve mutlakiyete kesin düşman devrimci güç olarak işçi-sınıfını desteklemek için sevketmek anlamında, yayınlarımızı genel-demokratik organlar yapmaya çabalamanın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bundan dolayı, öncelikle Rusya sosyalistlerine ve sınıf-bilinçli işçilere seslenmemize rağmen, yalnızca onlara seslenmiyoruz. Biz ayrıca, Rusya’daki bugünkü siyasi sistem tarafından ezilenlerin tümüne, işçi-sınıfı hareketini bir devrimci siyasi parti içinde örgütlemeye adayacak yayınları desteklemeye, Rusya halkının siyasi kölelikten kurtuluşu için tüm çaba gösterenlere çağrı yapıyoruz; Rus otokrasisinin tüm

caniliklerini ve iğrençliklerini teşhir edebilmek için yayınlarımızın sütunlarını onlara açıyoruz. Rusya Sosyal-Demokrasisinin yükselttiği siyasi mücadele bayrağının bu tüm halkın bayrağı olabileceği ve olacağı inancıyla bu çağrıyı yapıyoruz. Önümüze koyduğumuz görevler oldukça geniş ve her şeyi kucaklamaktadır, ve bütün geçmiş tecrübemizden bunların bütün hareketimizin en acil görevleri olduğunda tamamen ikna olmasaydık, 1. Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin bazı örgütlerinin ve çeşitli kasabalarında çalışan Rusya Sosyal-Demokratlarının ayrı gruplarının; 2. Rusya SosyalDemokrasisini kuran ve teorisyenlerimizin ve yazınsal temsilcilerimizin her zaman önde olduğu Emeğin Kurtuluşu grubunun; 3. Hiç bir örgüte üye olmayan, fakat SosyalDemokratik işçi-sınıfı hareketine sempati duyan, ve ona hiç de az olmayan hizmet yaptıklarını kanıtlayan bazı kişiler tarafından sürekli ve cömertçe desteklemeye söz vermelerinden ve sempatilerinden temin edilmeseydik, bunları üstlenmeye cesaret etmezdik. Seçtiğimiz genel devrimci çalışmanın parçasını gereği gibi yürütmek için her çabamızı harcayacağız ve tüm grupların hareketi ilgilendiren her türlü bilgiyi iletebileceği, kendi görüşlerini açıklayabileceği, siyasi yazın için gereksinmelerini belirteceği, tecrübelerini anlatabileceği ve SosyalDemokratik yayınlarla ilgili görüşlerini duyuracağı; tek bir sözle, ne kadar katkı yaparlarsa ve ondan ne kadar faydalanırlarsa, o suretle, sayesinde paylaşabilecekleri bir ortamı, her Rusyalı yoldaşın yayınlarımızı kendinin yayını gibi sayması için elden geleni yapacağız. Gerçek bir tüm-Rusya Sosyal-Demokratik organın kurulması yalnızca bu yolla mümkündür. Rusya Sosyal-Demokrasisi şimdiden, çeşitli grupların ve soyutlanmış çalışma çevrelerinin çalışmalarını yürüttüğü yeraltı şartlarında kendini boğulmuş bulmaktadır. Sosyalizmin açık savunulması yoluna, açık siyasi mücadelenin yoluna çıkmanın zamanıdır. Sosyal-Demokrasinin bir tüm-Rusya organının kurulması bu yolda ilk adım olmalıdır. 1900 baharında yazıldı. İlk defa 1925’te, Lenin Derlemeleri IV’te yayınlandı. Bilinmeyen biri tarafından kopya edilen elyazmasına uygun olarak yayınlandı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 320-330, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı

NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki 26 gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.) [120] Iskra (Kıvılcım) ilk tüm-Rusya illegal Marksist gazetesi idi; 1900’de Lenin tarafından kuruldu ve Rusya’daki işçi-sınıfının Marksist devrimci partisini inşa etmede önemli bir rol oynadı. Polis zulmünden dolayı, devrimci gazeteyi Rusya’da yayınlamak imkansızdı ve Lenin, halen Sibirya’da sürgünde iken yurtdışında yayınlanması için bir plan hazırladı. Sürgünü bittiği zaman (1900), Lenin planını hemen uygulamaya koydu. Şubatta, St. Petersburg’da, Vera Zasuliç (yurtdışından gizlice gelmiş olan) ile gazetenin yayınlanmasına Emeğin Kurtuluşu grubunun katılması üzerine görüştü. Mart sonu ve Nisan başında, V.İ. Lenin, L. Martov (Y.O. Zederbaum), A.H. Petrosev, S.I. Radçenko, ve “legal Marksist” P.B. Struve ve M.I. TuganBaranovski’nin katıldığı, Lenin tarafından hazırlanan tüm Rusya gazetesi (Iskra) ve bilimsel ve siyasi dergi (Zarya) Yazı Kurullarının bu yayınların programı ve hedefleri üzerine taslak bir açıklamanın tartışıldığı -Pskov konferansı olarak bilinen bir konferans düzenlendi, 1900’ün ilk yarısında, Lenin belirli sayıda Rusya şehirlerini (Moskova, St. Petersburg, Riga, Smolensk, Nizhi-Novgorod, Ufa, Samara, Syzran) dolaştı ve SosyalDemokratik gruplar ve kişilerle temas kurdu, onların desteğini aldı. Ağustos 1900'de, Lenin İsviçre’ye vardığında, o ve Potresov, Emeğin Kurtuluşu grubu ile gazete ve derginin hedefleri üzerine, olası yazarlar, yazı kurulu ve yerini saptamayla ilgili olarak görüştüler. Konferans hemen hemen başarısızlıkla sonuçlanıyordu, fakat sonunda tüm anlaşmazlık konuları üzerine bir anlaşmaya varılmıştı. Lenin’in Iskra’sının ilk sayısı Aralık 1900’de, Leipzig’de yayınlandı; ondan sonraki sayılar Münih’te yayınlandı; Temmuz 1902’den itibaren gazete Londra’da, ve 1903 baharından sonra Cenevre’de yayınlandı. Gazete (gizli basım-evlerinin örgütlenmesi, Rusya türünün edinilmesi, vs. ) Alman Sosyal-Demokratları Clara Zetkin, Adolf Braun, ve diğerleri; o sırada Münih’te yerleşmiş olan Polonyalı bir devrimci, Julian Marchlewski, İngiliz SosyalDemokratik

Federasyonu’nun önderlerinden Harry Quelch tarafından önemli ôlçüde destekleniyordu. Iskra’nın Yazı Kurulu, V.İ. Lenin, G.V. Plekhanov. L. Martov, P.B. Axelrod, A.N. Potresov ve V.I. Zasuliç’ten oluşuyordu. Kurul’un ilk sekreteri I.G. Smidoviç-Leman’dı; daha sonra bu görev, 1901’de, ayrıca Iskra ve Rusya Sosyal-Demokratik örgütleri arasında yazışmayı yürüten N.K. Krupskaya tarafından üstelenildi. Lenin gerçekte, Iskra’nın başyazarı idi ve başı çeken kişiydi. Parti örgütlenmesinin tüm temel sorunları üzerine ve Rusya’da proletaryanın sınıf mücadelesi üzerine, ayrıca dünya sorunlarında en önemli olaylar üzerine makaleler yayınlamıştı. 27 Iskra, Parti güçlerinin birliği için, Parti işçilerinin toplanması ve yetiştirilmesi için merkez haline gelmişti. Bazı Rusya şehirlerinde (St. Petersburg, Moskova, Samara ve diğerleri) RSDİP’nin grupları ve komiteleri Iskra’nın Leninist çizgisi üzerinde örgütlenmişti ve Ocak 1902’de, Samara’da, Iskra yanlılarının yaptığı bir konferans Rusya Iskra örgütünü kurdu. Iskra örgütleri Lenin’in takipçileri ve yoldaşları (N.E. Bauman, I.V. Babuşkin, S.I. Gusev, M.I. Kalinin, P.A. Krasikov, G.M. Krzhizhanosky, F.V. Lennik, P.N. Lepeşinski, I.I. Radçenko ve diğerleri) önderliğinde büyüdü ve çalıştı. Lenin’in insiyatifiyle ve Lenin’in doğrudan katılımıyla Iskra Yazı Kurulu Parti’nin bir program taslağını (Iskra No. 21’de yayınlandı) yazdı, ve Temmuz ve Ağustos 1903’te yapılan RSDİP İkinci Kongresini hazırladı. Kongrenin toplanmasına kadar Rusya’da yerel Sosyal-Demokratik örgütlerin çoğunluğu Iskra çizgisini kabul etmiş, programını; örgütsel ve taktiksel planını onaylamıştı ve gazeteyi merkez organ olarak tanımıştı. Kongrenin özel bir kararı, Parti’yi inşa etme mücadelesindeki özel rolüne değindi ve gazetenin RSDİP’nin merkez organ olmasını kabul etti. Kongre, Lenin, Plekhanov ve Martov’dan oluşan bir yazı kurulunu onayladı. Kongre kararına rağmen, Martov katılmayı reddetti ve Iskra’nın 46-51 sayıları Lenin ve Plekhanov tarafından hazırlandı. Daha sonra, Plekhanov Menşeviklerin tarafına geçti ve Kongre tarafından reddedilmesine rağmen tüm eski Menşevik yazarlarının Iskra Yazı Kurulu’nda yer almasını talep etti. Lenin, bununla hemfikir değildi ve 19 Ekim (1 Kasım) 1903’te Yazı Kurulu’ndan istifa etti.

O, Menşevik oportünistlere karşı mücadelesini yürüttüğü Merkez Komitesi’ne girmişti. Iskra’nın 52. sayısı sadece Plekhanov tarafından hazırlandı. 13 (26) Kasım, 1903’te Plekhanov kendi insiyatifiyle ve Kongrenin isteğine karşın, eski Menşevik yazarları Yazı Kurulu’na getirdi. Sayı 52’den itibaren, Menşevikler Iskra’yı kendi organlarına dönüştürdü. [121] Zarya (Şafak) -1901-02’ de Stutgart’ta, Iskra Yazı Kurulu tarafından yayınlanan Marksist bilimsel ve siyasi bir dergi. Toplam dört sayı (üç sayı içinde) çıktı: No. 1 – Nisan 1901 (Aslında yeni takvime göre, 23 Mart’ta çıktı); No. 2-3 –Aralık 1901; ve No. 4 -Ağustos 1902. [122] Lenin, “Rusya Sosyal-Demokratlarının Bir Protestosu’nun çıkmasından sonra, 1903’te Cenevre’de yayınlanan “Emeğin Kurtuluşu Grubu’nun Yayınlarının Yeniden Çıkarılması üzerine Açıklama”sına atıfta bulunmaktadır. “Açıklama”larında, Emeğin Kurtuluşu Grubu, Lenin’in “Protesto”da, Rusya ve uluslararası Sosyal-Demokrasinin saflarında oportünizme karşı tayin edici bir mücadele için yaptığı çağrıyı destekledi. [123] Gruplar ve örgütler tarafından demekle, Lenin Yuzhny Raboçi (Güney İşçisi) gazetesi etrafında toplanan Sosyal-Demokratları, Bund’u, ve önderliğinin Emeğin Kurtuluşu Grubu’ndan “genç” “ekonomizm” yanlılarına geçen Yurtdışı Rusya Sosyal-Demokratları Birliği’ni kastetmekteydi. Bu örgütler 1900 baharında, Smolensk’te Parti’nin ikinci Kongresini çağırmayı planlamışlardı. Kongre hazırlıklarını çevreleyen koşullar Lenin’in Ne Yapmalı’sında tartışılmıştır. 28 Lenin, 1899 sonunda, hiç yayınlanmayan, Raboçaya Gazeta için yazdığı “Partimizin Bir Program Taslağı”na değinmektedir. Lenin’in önerisi üzerine, Iskra ve Zarya Yazı Kurulları tarafından RSDİP İkinci Kongresi için Parti’nin taslak bir programı hazırlanmıştı ve Iskra’da No. 21’de, Haziran 1902’de basıldı; Ağustos 1903’te RSDİP İkinci Kongresi tarafından kabul edildi. [125] Lenin, Karl Marx tarafından yazılan “Enternasyonal İşçi Birliği’nin Genel Kuralları”nın (Birinci Enternasyonal’in) temel tezini aktarmaktadır. V.İ. LENİN EKONOMİZM TARAFTARLARIYLA BİR KONUŞMA Aşağıda, bir temsilcimizden aldığımız mektubun tamamını yayınlıyoruz. “Rus Sosyal Demokrat Gazetesine bir mektup. [124]

Iskra hakkındaki görüşlerimizi belirtmemiz yolunda sürgündeki yoldaşlarımızın yaptığı öneriye cevap olarak, bu yayın organıyla olan anlaşmazlığımızın nedenlerini açıklamaya karar verdik. Politik mücadele sorunlarıyla özellikle ilgilenen özel bir SosyalDemokrat yayın organının çıkmasının tamamen uygun olduğunu tanıyoruz, ama bu görevi yüklenen Iskra’nın, bunu yeterince gerçekleştirdiğini sanmıyoruz. Gazetenin sütunlarında baştan aşağı varolan ve büyük küçük diğer tüm eksikliklerinin nedeni olan başlıca kusuru, hareketin ideologlarının hareketin çeşitli eğilimlerine sarfettikleri çabanın etkisine aşırı bir önem vermeleridir. Aynı zamanda, Iskra, hareketin karşılıklı etkileşimlerinin belirli tipte bir emek hareketini yaratan ve onun yolunu, ideologların, tüm çabalarına rağmen, ne denli mükemmel teori ve programa sahip olurlarsa olsunlar, saptıramayacakları bir yolu belirleyen maddi unsurlarına ve maddi çevresine çok az önem vermektedir. 29 Iskra gibi siyasi mücadele bayrağını kaldıran fakat bunu Güney Rusya işçi sınıfı hareketinin önceki evresine bağlayan Yuzhny Rabochy*[Yuzhoy Rabochy (Güneyli İşçi). Aynı adı taşıyan bir grup tarafından Ocak 1900’den-Nisan 1903’e kadar illegal olarak basılan SosyalDemokrat bir gazete; toplam 12 sayı çıktı. Esas olarak Rusya’nın güneyinde, Sosyal-Demokratlar arasında dağıtıldı. Lenin, Yuzhoy Rabochy grubunun “sözde Iskra’yı yönlendirici bir organ olarak kabul eden, fakat yaptıkları işlerde kendi özel planlarını uygulayan ve ilke sorunlarında istikrarsızlıklarıyla” tanınan örgütlerden biri olduğunu söyler. Bu grup RSDİP’nin İkinci Kongresine kadar mevcuttu. Sonradan grubun önder üyelerinin büyük çoğunluğu Menşevik oldu.] 30 Iskra ile karşılaştırıldığında bu eksiklik iyice görülür. Sorunun böyle bir biçimde sunuluşu Iskra’ya yabancıdır. Iskra kendini ‘kıvılcımı büyük bir yangına’ dönüştürmek*[*“Kıvılcım” anlamına gelen Iskra sözcüğü üzerine bir kelime oyunu.] ile görevlendirilmiştir, fakat böyle

bir görev için zorunlu yanıcı maddenin ve elverişli çevre koşullarının gerektiğini unutuyor. Kendini ‘Ekonomistlerden’ tamamen ayırarak, Iskra, çek önem verdiği ve tüm görünümlerini büyük ölçüde abarttığı Şubat ve Mart olaylarında işçilerin katılması için zemini Ekonomistlerin faaliyetlerinin hazırladığı gerçeğini gözden kaçırıyor. 1890 sonlarında Sosyal Demokratların eylemlerini eleştirirken, Iskra, o zaman küçük talepler uğruna mücadeleden başka hiç bir iş için koşulların varolmadığı gerçeğini bilmezlikten geliyor ve o mücadelenin büyük eğitici önemine de kayıtsız kalıyor. Iskra, Rus Sosyal Demokratların taktiklerini Zubatov’unkiyle** [**Zubatov-Jandarma albayı, “polis sosyalizm”ni getirmeye çalıştı. İşçileri devrimci hareketten saptırmak için Jandarma ve polisin koruyuculuğu altında sahte İşçi örgütleri oluşturdu.] özdeşleştirerek, işçi hareketini genişleten ve derinleştiren “küçük talepler için mücadele” ile amacı her mücadeleyi ve hareketi felce uğratacak olan “küçük imtiyazlar”ı ayırdetmeden hata yaparak, o dönemi ve o zamanki Rus SosyalDemokratlarının faaliyetlerinin yönünü değerlendirmede tamamen hatalı ve yersiz davranıyor. Toplumsal hareketlerin çocukluk dönemindeki ideologların çok karakteristik bir niteliği olan sekter hoşgörüden yoksunlukla tamamen dolu olan Iskra, o dönemin her anlaşmazlığını, yalnızca Sosyal-Demokrat ilkelerden bir sapma değil, aynı zamanda düşman kampına bir kaçış olarak damgalıyor. Zubatov üzerine olan makalede Rabochaya Mysl’a -ki onun işçi sınıfının bir bölümü içindeki başarısı bu yayına atfedilebiliryöneltilen son derece utanmazcasına ve azarlayıcı saldırılar da benzer niteliktedir. Rus işçi hareketinin görevleri ve ilerleyişi konusunda Iskra’dan farklı görüşlere sahip diğer Sosyal-Demokrat örgütleri olumsuz olarak eleştiren bu yazıyla Iskra, tartışma ateşiyle zaman zaman gerçeği unutuyor ve tek tek talihsiz deyimleri seçip çıkararak, karşısındakilere, savunmadıkları görüşleri yakıştırıyor, çoğunlukla maddi önemi çok az olan anlaşmazlık noktalarını vurguluyor ve görüşlerdeki sayısız bağlanlı noktalarını inatla gözden kaçırıyor. Iskra’nın Rabocheye Dyelo’ya aldığı tavır hatırımızdadır.

Iskra’nın tartışmada aşırı taraf tutması, öncelikle hareketle ‘ideoloji’nin (programlar, teoriler) rolünü abartması yüzündendir ve kısmen de, Batı Avrupa’da bir yığın polemiksel broşür ve makaleyle dünyayı aydınlatma acelesi içinde olan Rus siyasi sürgünleri arasında alevlenen öldürücü tartışmaların bir yankısıdır. Bizim düşüncemize göre, bu anlaşmazlıkların, Rus Sosyal-Demokrat hareketinin gerçek yönü üzerinde, belki de Rusya’da çalışan yoldaşlar arasına bir istenmeyen hizip sokarak ona zarar vermekten başka, hemen hiçbir etkisi yoktur. Bu nedenle Iskra’nın ateşli polemiklerini, özellikle terbiye sınırlarını aştığı zaman onaylamadığımızı belirtmeden edemeyiz. Iskra’nın bu temel kusuru, aynı zamanda, Sosyal-Demokrasinin çeşitli sosyal sınıf ve eğilimlere karşı tutumu meselesinde de tutarsızlığın nedenidir. Teorik muhakemeyle, Iskra, mutlakiyete karşı mücadeleye derhal geçiş sorununu çözdü. O bugünkü koşullar altında böyle bir görevin işçiler için zorluğunu muhtemelen hissediyor, ama, işçilerin, ön mücadele için yeterli gücü toplamalarına dek bekleme sabrından yoksun bir halde liberaller ve aydınlar arasında ittifaklar aramaya başlıyor. Bu arayış içinde, pek de seyrek olmayarak sınıf bakış açısından uzaklaşıyor, sınıf uzlaşmazlıklarını bulandırıyor ve müttefikler arasında 31 hoşnutsuzluğun nedenlerinin ve derecesinin önemli ölçüde değişiyor olmasına rağmen, hükümete duyulan hoşnutsuzluğun ortak tabiatını öne çıkarıyor. Örneğin, Iskra’nın Zemstvo’ya tavrı budur. Iskra, Zemstvo’nun Frondian gösterileriyle siyasi mücadelenin alevlerini körüklemeye çalışıyor. Ki bu gösterilerin ortaya çıkarmasına çoğu kez, hükümetin, Zemstvo soylu sınıfının tarım isteklerinden çok endüstrinin korunmasına önem vermesi sebep olmaktadır. Iskra, hükümetin sus payıyla tatmin olmayan soylulara işçi sınıfının yardımını vadediyor, ama bu sosyal tabakalar arasındaki sınıf uzlaşmazlıkları hakkında tek bir söz söylemiyor. Zemstvo’nun ayaklanıyor olduğu ve hükümete karşı savaşan bir unsur olduğunu söylemenin kabul edilebilirliğini teslim ediyoruz, ancak, bu öyle açık ve kesin bir biçimde

belirtilmelidir ki böyle unsurlarla mümkün bir anlaşmanın karakteri hakkında hiçbir kuşku kalmamalıdır. Bununla birlikte, Iskra Zemstvo’ya karşı bizim tavrımız sorununa, bizce sınıf bilincini körelten bir biçimde yaklaşıyor; o yüzden, bu konuda, liberalizmin ve çeşitli kültür uğraşlarının sözcüleri gibi, Iskra, sınıf uzlaşmazlığını bulandırmama, tersine burjuva sistemi eleştirme ve onun bölen sınıf çıkarlarını açıklama yolundaki SosyalDemokrasinin temel görevine karşı çıkıyor. Iskra’nın öğrenci hareketine karşı aldığı tavır da böyledir. Ve öte yandan diğer makaleler bütün uzlaşmaları keskin bır şekilde mahkum ediyor ve sözgelimi, Guesdistlerin tavizsiz tavırlarını savunuyor. Iskra’nın küçük eksiklikleri ve gafları üzerinde durmaktan kaçınacağız. Ama sonuç olarak, ne eleştirilerimizle Iskra’nın kazanabileceği önemi küçümseme niyetinde olmadığımızı ne de diğerine gözümüzü kapamadığımızı belirtmeyi görevimiz sayıyoruz. Onu, Rusya’da siyasi, Sosyal-Demokrat bir gazete olarak karşılıyoruz. Yerinde birçok makaleyle değindiği terör sorununun güçlü bir biçimde açıklamasını, onun en büyük başarılarından biri sayıyoruz. Son olarak, illegal yayınlarda çok ender görülen bir şey olan örnek, edebi üslubuna, zamanında çıkışına ve yayınladığı ilgi çekici ve güncel materyalin çokluğuna değinmekten kendimizi alamayacağız. Eylül 1901.” “Bir grup yoldaş” Herşeyden önce, bu mektubun yazarlarının açık-sözlülüğünü içtenlikle karşıladığımızı söylemek isteriz. Ekonomist “amentü”leri saklayarak (politikacıların kaçtıkları Odessa Komitesinin bir bölümünün yaptığı gibi) saklambaç oyunu oynamayı kesmenin; ya da, gerçekle alay edercesine günümüzde tek bir Sosyal-Demokrat örgüt Ekonomizm günahından suçlu değildir” (İki Konferans, s.32, Rabocheye Dyelo tarafından yayınlandı) demenin tam zamanıdır. Şimdi sadede gelelim. Mektup yazarları, Rabocheye Dyelo’nun yaptığı aynı temel hataya düşüyorlar, (özellikle 10. sayıya bakınız). Hareketin “maddi” (Rabocheye Dyelo’nun koyduğu biçimiyle kendiliğinden) öğeleriyle ideolojik (bilinç, “plana göre” çalışmak) öğeleriyle arasındaki ilişki

sorununu yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Onlar, yalnızca kendiliğindenci, hareketin önünde gittiği, yol gösterdiği ve hareketin “maddi öğelerinin” kendiliğinden karşılaştığı tüm teorik, siyasi, taktik ve örgütsel sorunları çözmede herkesten önde olduğu zaman “ideolog” adını hakedeceğini kavramıyorlar. “Hareketin maddi öğelerine” gerçekten “önem” vermek 32 için, onlara eleştirel bir gözle bakabilmeli, kendiliğindenciliğin tehlike ve hatalarına işaret edebilmeli ve onu bilinç düzeyine çıkarabilmelidir. Bununla birlikte, ideologların (yani siyasi bilinçli önderlerin) hareketi çevrenin ve öğelerin birbirlerini etkilemesiyle belirlenen yolundan saptıramayacaklarını söylemek, bilinç öğesinin bu etkileşimde ve yol belirlemede yer aldığı basit gerçeğini görmemektir. Avrupa’daki Katolik ve monarşist işçi birlikleri de çevre ve öğelerin etkileşiminin kaçınılmaz bir sonucudur, ama bu etkileşimde yer alan sosyalistlerin değil, rahiplerin ve Zubatovların bilinciydi. Bu mektubun yazarlarının teorik görüşleri (Rabocheye Dyelo’nınkiler gibi) Marksizmi değil, kendiliğinden evrime bilinçli devrimci eylemle başlamayı beceremeyen bizim “Eleştirmenlerimiz” ve Bernsteincılarımız tarafından beslenen Marksizmin bir parodisini temsil etmektedirler. Günümüzün varolan koşullarında, bu derin teorik hata, Rusya SosyalDemokrasisine ölçülmez zarar getirmiş olan büyük bir taktik hataya kaçınılmaz olarak yolaçıyor. İşçi kitlelerinin ve (onların etkisiyle) diğer sosyal tabakaların kendiliğinden uyanışının son birkaç yılda korkunç bir hızla artmakta olduğu bir gerçektir. Hareketin “maddi öğeleri” 1898 yılı ile karşılaştırıldığında bile son derece büyümüştür, ama bilinçli önderler (Sosyal-Demokratlar) bu büyümenin gerisinde kalıyorlar. Rus Sosyal-Demokrasisinin bugün yaşamakta olduğu krizin ana nedeni budur. Kitle (kendiliğinden) hareketi, bütün tereddütlere, karasızlıklara karşı teorik olarak zırhlanmış, yeterince eğitilmiş “ideolog”lardan; böylesine geniş bir siyasi bakışa, devrimci enerjiye ve yeni hareketin temelinde yükselen militan siyasi bir parti yaratmak için örgütsel yeteneğe sahip önderlerden yoksundur. Fakat, tek başına bu bile kötülüklerin sadece bir kısmıdır. Teorik bilgi, siyasi tecrübe

ve örgütleme yeteneği kazanılabilecek şeylerdir. 1897’den özellikle de 1898 güzünden beri, bu engele yalnızca gözünü kapamakla kalmayıp aynı zamanda bunu özel bir erdem olarak ilan eden, kendiliğindenliğe tapınmayı ve ona boyun eğmeyi bir teori mertebesine yükselten bireyler ve yayın organları Rusya Sosyal-Demokrat hareketinde ortaya çıkmıştır ve bunlar hareketin kuyruğuna yapışıp sürüklenmeleri gerektiğini vaazediyorlar. (Bu yayın organlarının içinde yalnızca Rabochaya Mysl değil, aşamalar teorisiyle başlayıp kendiliğindenciliğin, “anlık hareketin tüm hakları”nın “süreç olarak taktikler” v.b.’nin savunuculuğuna varan Rabocheye Dyelo’da var.) Bu gerçekten üzücü bir durumdur. Bu ayrı bir akımın ortaya çıkışı demekti. Bu akım genellikle Ekonomizm (sözcüğün en geniş anlamıyla) olarak adlandırılır. Başlıca özelliği, geride kalmanın, yani daha önce açıkladığımız üzere, bilinçli önderlerin, kitlelerin kendiliğinden uyanışının gerisinde kalmasının kavranmaması, hatta savunulmasıdır. Bu akımın karakteristik özellikleri kendini şunlarda ifade eder: İlkeler açısından, Marksizmin kabalaştırılmasında ve günümüzdeki oportünizmin yarattığı, modern “kritisizm”in karşısında çaresizlik; siyaset açısından, siyasi ajitasyon ve siyasi mücadeleyi sınırlamaya ya da bunları küçük eylemlere indirgeme çabalarında, Sosyal-Demokratların genel demokratik hareketi kendi ellerine almadığı sürece otokrasiyi deviremeyeceklerini kavrayamamakta taktik açıdan, kesin kararsızlık (geçen bahar Rabocheye Dyelo “yeni terör sorunu” karşısında şaşakaldı ve bundan sadece altı ay sonra yeterince yalpalamanın ardından her zamanki gibi hareketin kuyruğuna takılarak son derece mutlak bir karar ile teröre karşı olduğunu nihayet ifade etti); ve örgütlenme açısından, hareketin kitle karakterinin azalmayıp yükselmekte olduğunu, hazırlık mücadelesini, her beklenmedik isyanı ve nihayet tayin edici saldırıyı yönetebilecek devrimcilerin güçlü ve merkezi bir örgüt kurma zorunda olduğunu kavrayamamak. 33 Bu akıma karşı uzlaşmaz bir mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Açıkça

görülüyor ki bu mektubun yazarları bu akıma dahildiler. Bize, işçilerin gösterilere katılmalarının zeminini ekonomik mücadelenin hazırladığını söylüyorlar. Doğrudur! ama, daha 1900 Aralığında, ilk sayımızda, aşamalar teorisine* [Bkz. son baskı, c. 4, s. 336.71, -Ed] muhalefet ettiğimiz zaman, bu hazırlığın önemini herkesten önce ve daha derin olarak biz değerlendirdik ve Şubatta, ikinci sayımızda öğrencilerin orduya alınmasından sonra ve gösterilerden önce, işçileri öğrencilerin yardımına çağırdık.**[Adı Geçen Eser, s.414-19, -Ed] Şubat ve Mart olayları “Iskra’nın korkularını ve telaşını çürütmedi” (sorunu anlamada kesin yeteneksizliğini ortaya koyan Martinov’un düşündüğü gibi -Rabocheye Dyelo sayı 10 sayfa 53) tam tersine bütünüyle doğruladı, çünkü önderler kitlelerin kendiliğinden ayaklanışının gerisinde kaldılar ve önder olarak görevlerini yerine getirmede hazırlıksız olduklarını kanıtladılar. Bugün bile hazırlıklar yeterli olmaktan uzaktır ve bu nedenle kendiliğinden unsura kıyasla “ideolojinin rolünü” ya da bilinç unsurunun rolünün abartılması hakkındaki tüm sözler Partimiz üzerinde en fazla zehirleyici etkiyi yapmaya devam ediyor. Nüfusun çeşitli tabakalarının hükümete karşı gösterdiği hoşnutsuzluğun genel karakteri üstünde daha az durmak şeklindeki, sözde sınıf bakış açısını savunan iddiaların yarattığı etki de daha az zararlı değildir. Tam tersine, Iskra’nın nüfusun tüm tabakalarında siyasi hoşnutsuzluk yükseltmesi gerçeğinden gurur duyuyoruz, ve hayıflandığımız tek şey bunu daha geniş bir alana yayamamamızdır. Bunu yaparken sınıf bakış açısını bulandırdığımızı söylemek doğru değildir; mektubun yazarları bunun bir göstergesi olarak tek bir somut örnek vermemişlerdir, veremezler de. Sosyal-Demokratlar, demokrasi mücadelesinde öncü olarak, (Rabocheye Dyelo-Sayı:10, Sayfa:4l’de ifade edilen görüşü paylaşmayarak) çeşitli muhalif tabakaların eylemlerini yönlendirmeli, hükümetle olan kısmi ve mesleki çelişmelerin genel politik önemini onlara açıklamalı, onları devrimci partiyi desteklemeye itmeli ve kendi saflarından tüm muhalif tabakalar üzerinde politik etki yaratabilen önderler eğitmelidir. Bu işlevden herhangi bir uzlaşma, proletarya mücadelesiyle yakın, organik bağlarla ilgili süslü sözlerle

kendini ne kadar donatırsa donatsın, açıkça “geride kalmanın savunusuna”, SosyalDemokratlar açısından ulus çapında demokratik hareketin gerisinde kalmanın savunusuna, öncülüğü burjuva demokrasisine bırakmanın savunusuna eşittir. Bırakalım mektubun yazarları geçen bahardaki olayların, Sosyal-Demokrasinin otorite ve etkisini artırmak yerine SosyalDemokrat olmayan devrimci eğilimleri harekete geçirmeye büyük bir güçle hizmet ettiği sorusunu çözmeye uğraşsınlar. Siyasi sürgünler arasındaki anlaşmazlıklar ve öldürücü tartışmalar konusunda mektubun yazarları tarafından gösterilen dar görüşlülüğü de protesto etmekten kendimizi alamıyoruz. Zubatov’la ilgili bir makaleyi Rabochaya Mysl’e atfetmenin “ahlaksızlığı” konusundaki bayat saçmalığı tekrarlıyorlar. Ekonomizmin yayılmasının Zubatov’ların görevlerini kolaylaştırdığını yadsımak mı istiyorlar? Ama biz bunu belirtirken Ekonomistlerin taktiklerini hiç de Zubatov’unkilerle “özdeşleştirmiyoruz”, “Siyasi sürgünlere” gelince, (eğer mektubun yazarları Rusya SosyalDemokrat hareketinde düşüncelerin sürekliliği konusunda böylesine affedilmez derecede dikkatsiz olmasalardı, “siyasi sürgünler”, daha doğru adlandıracak olursak, Emeğin Kurtuluşu 34 grubu tarafından Ekonomizm konusunda yapılan uyarının çarpıcı bir biçimde doğrulandığını teyit ederlerdi!) 1852’de Ren bölgesi işçileri arasında etkin olan Lassale’ın Londra’daki sürgünler arasındaki anlaşmazlıkları nasıl değerlendirdiğine bakınız, Marks’a yazarak şöyle diyordu: “ ‘Büyük Adamlar’ Kinkel, Ruge v.s.’ye karşı eserinizin yayınlanması polis açısından bir zorlukla karşılaşmaz... Çünkü bence hükümet ‘devrimcilerin birbirlerini boğazlayacaklarını’ düşündüğü için böyle eserlerin yayınlanmasına karşı değil. Onların bürokratik mantığı, bir partiye güç ve canlılık verenin tam da bu iç mücadeleler olduğundan; bir partinin güçsüzlüğünün en büyük kanıtının dağınıklık ve kesin sınırların bulandırılması olduğundan ve bir partinin kendini arındırarak güçlendiğinden ne kuşkulanır ne de korkar” (Lasalle’den Marks’a mektup, 24 Haziran 1852).

Sertlik, uzlaşmazlık ve ateşli polemiklere karşı olan şikayetçiler iyi dinlesinler bunu! Sonuç olarak, bu değinmelerle sözkonusu sorunları yalnızca kısaca irdeleyebildiğimizi göreceğiz. Bu sorun-analizine altı hafta içinde çıkacağımızı umduğumuz özel bir broşür ayırmak niyetindeyiz. Iskra, No. 12, 6 Aralık, 1901 Iskra metnine göre yayınlanmıştır. V.İ. LENİN KRAKOV’DA BİR MAYIS GÜNLERİ BROŞÜRÜNE ÖNSÖZ KRAKOV’DA BİR MAYIS GÜNLERİ BROŞÜRÜNE ÖNSÖZ Bu broşür, 1900’de, Krakov’da kutlanan Bir Mayıs gösterilerinin bir anlatımını içermektedir; Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi Krakov Komitesi tarafından, işçilerin gönderdiği açıklamalar temelinde kaleme alınmıştır. Bir gazete haberi olarak bize gönderilmişti, fakat büyüklüğünden dolayı ve ayrıca bu yolla daha geniş dağıtımının sağlanması mümkün olacağı için ayrı bir broşür olarak yayınlamayı düşünüyoruz. Altı ay içinde, Rusya işçileri yeni 35 yüzyılın ilk yılının Bir Mayıs’ını kutlayacaklar ve kutlamaların mümkün olduğunca büyük sayıda merkezlerde ve mümkün olduğunca görkemli bir şekilde olması için kutlamaları örgütlemeye koyulmanın zamanıdır. Bu kutlamalar, yalnızca katılanların sayısı açısından değil ama kutlamalara katılanların göstereceği örgütlü karakter ve sınıfbilinci açısından ve Rusya halkının siyasal özgürlüğü ve dolayısıyla proletaryanın sınıf gelişmesi ve sosyalizm için açık mücadeleye özgür olanak sağlayacak kararlı bir mücadeleyi başlatmak yönündeki azimlilikleri açısından da görkemli olmalıdır. Önümüzdeki Bir Mayıs kutlamaları için hazırlanmanın zamanıdır ve en önemli hazırlık önlemlerinden biri Rusya’da SosyalDemokratik hareketin hali hazırda ne başardığını öğrenmeyi, genelde hareketimizin ve özelde Bir Mayıs hareketinin eksikliklerini incelemeyi, bu eksiklikleri yoketmeyi ve daha iyi sonuçlar elde etmeyi düşünüp bulmayı kapsamalıdır. Krakov’da Bir Mayıs işçi-sınıfının bir festivalinin ne büyük bir siyasi gösteri haline gelebileceğini ve bu kutlamaları sınıf-bilinçli proletaryanın tüm-Rusya gösterisi haline

getirmedeki eksikliğimizin ne olduğunu gösterdi. Krakov’daki Bir Mayıs kutlamalarının olağanüstü öneme sahip bir olay yapan nedir? Geniş çapta işçilerin grevlere katılımı, çok büyük kitlelerin sokaklardaki toplantıları, kızıl bayrakların açılması, açıklamalarda öne sürülen taleplerin sunuluşu ve bu taleplerin devrimci karakteri: sekiz saatlik işgünü ve siyasi özgürlük, Rusya işçilerinin siyasal mücadele için henüz gerekli olgunluğa ulaşmadıkları efsanesi, işçilerin temel sorununun salt ekonomik mücadele olması gerektiği ve bu mücadelenin yalnızca az az ve yavaşça kısmi siyasi reformlar ve kısmi siyasi ajitasyonla tamamlanması gerektiği ancak Rusya’nın tüm siyasi sistemine karşı mücadele ile birleştirilmesi gerektiği yolundaki efsane bu efsane Krakov’daki Bir Mayıs kutlamalarında tamamıyla yalanlanmıştır. Fakat burada konunun bir başka yönüne dikkatinizi çekmek istiyoruz. Rusya işçilerinin siyasi kapasitelerini Krakov’da Bir Mayıs kutlamalarında bir kez daha göstermiş olmasına rağmen, aynı zamanda, bu kapasitenin tam olarak gelişmesi için neyin eksik olduğunu da açığa çıkarmıştır. Krakov Sosyal-Demokratları Bir Mayıs kutlamalarına önceden broşürler ve bildiriler dağıtmakla hazırlanmaya çalıştılar ve işçiler genel gösteri için ve Konnaya Meydanı’nda yapılacak konuşmalar için bir plan hazırladılar. Bu plan niçin başarılı olmadı? Krakov’lu yoldaşlara göre bunun nedeni sınıf bilinçli sosyalist işçilerin “genel kurmay”ının güçlerini eşit olarak dağıtmaması, bir fabrikada daha çok, bir fabrikada daha az olmaları; ve dahası, tabii ki, işçileri bölmek için ellerinden gelen herşeyi yapan “yetkililerin” “işçilerin planını bilmesinden” dolayı idi. Çıkarılacak olan sonuç açıktır: örgütlenmeden yoksunuz. İşçi kitleleri uyandırılmıştı ve sosyalist liderleri takip etmeye hazırdı; fakat “genel kurmay” tüm mevcut sınıf-bilinçli işçilerin güçlerini gereği gibi dağıtabilecek ve böylece, yalnızca yetkililer (hakim sınıflar) tarafından değil, fakat örgüt dışındaki tüm kişiler tarafından da hazırlanan eylem planlarının bilinmez kalması gerekli gizliliğini sağlayabilen sağlam bir çekirdeği örgütleyemedi. Bu örgüt, devrimci bir örgüt olmalıdır. Sosyal-Demokratik işçi-sınıfı

hareketinin görevlerini açıkça kavrayan ve bugünkü siyasi sisteme karşı kararlı bir mücadele içinde yer almayı kararlaştıran erkek ve kadınlardan oluşmalıdır. Bu örgüt, Rusya devrimci aydınlarının onlarca yıllık devrimci tecrübesi ve sosyalist bilgisi ile işçi sınıfının yaşam ve koşulları hakkındaki bilgiyi ve ileri işçilere has kitleler arasında ajitasyon yapma ve onlara önderlik getirme yeteneğini kendi bünyesinde birleştirmelidir. İşçi ve aydın arasında suni bir ayrılık yaratmaya değil, “saf işçiler” örgütü oluşturmaya değil, fakat, herşeyden önce, yukarıda belirtilen birleşmeyi gerçekleştirmek esas amacımız olmalıdır. Bu bağıntıda G.V. Plekhanov’un aşağıdaki sözlerini aktarma iznini kendimizde buluyoruz: 36 “Bu eylem (ajitasyon) için gerekli bir şart hali hazırda varolan devrimci güçlerin sağlamlaştırılmasıdır. Çalışma çevrelerinde propaganda birbirleriyle hiç bir karşılıklı teması bulunmayan ve hatta birbirinin varlığından kuşkulanmayan erkek ve kadınlar tarafından yürütülebilir; örgütlenme yoksunluğu açıktır ki her zaman propagandayı da etkiler, fakat onu olanaksız kılmaz. Yine de, büyük bir sosyal altüst oluş döneminde, siyasi atmosfer elektriklendiği zaman, kah orada, kah burada, en çeşitlilikle görülemeyen nedenlerden devrimci fırtınayı müjdeleyen artan sıklıkta patlamalar olduğu zaman -bir tek sözle, ya ajite yapmak ya da kenarda durmak gerektiği zaman, böyle bir zamanda yalnızca örgütlü devrimci güçler olayların ilerleyişini ciddi olarak etkileyebilirler. Böylece birey güçsüz hale gelir: böylece devrimci dava yalnızca daha yüksek düzeyde birimlerin –devrimci örgütlerin omuzlarında daha ileriye götürülebilir.” (G.V. Plekhanov, Açlığa Karşı Mücadelede Sosyalistlerin Görevleri, s. 83 ) Rusya işçi-sınıfı hareketi tarihinde böyle bir dönem, en çeşitli nedenler tarafından bir altüst oluş ve patlamalar dönemi yaklaşmaktadır ve eğer “kenarda” durmak istemiyorsak, tüm çabalarımızı tüm ayrı patlamaları yönlendirmeye ve yaklaşan fırtına (ki Krakov işçisi broşürün sonunda ayrıca değinmektedir) basit bir patlama değil, fakat otokratik hükümete karşı ayaklanmada bütün halkın başında duran proletaryanın bilinçli bir hareketi olmasını

sağlayacak bir tüm Rusya örgütünün kurulması yönünde çabalarımızı yönlendirmeliyiz. Devrimci örgütlerimizin yetersiz hazırlığı ve yetersiz birliğini göstermek yanında, Krakov Bir Mayıs kutlamaları, ayrıca bir başka ve daha az önemli olmayan belirtiyi de ortaya çıkarmıştır. “Bir Mayıs festivali ve gösterisi” okuyoruz broşürde, “gerekli hazırlık olmadan beklenmedik bağlantısız çeşitli pratik talepler sundu ve bundan dolayı, genelde başarısızlığa mahkumdu.” Örnek olarak, demiryolu işçileri tarafından öne sürülen talepleri ele alalım, ondört talepten onbiri, bugünkü sistem altında da kolaylıkla elde edilebilecek küçük düzeltmelerle -ücret artışları, saatlerin düşürülmesi, kötüye kullanmaların kaldırılması ilgilidir. Bu talepler arasında, onlarla benzer olmakla birlikte, aşağıdaki üç talep de vardır: 4) sekiz-saatlik işgününün uygulanması, 7) Bir Mayıs olaylarından sonra işçilerin zulmedilmesine karşı garanti ve 10) her iki kesim arasındaki anlaşmazlıkları çözecek işçiler ve işverenlerden oluşan ortak bir komitenin oluşturulması. Bu taleplerden ilki (4. nokta) dünya proletaryası tarafından öne sürülen genel bir taleptir; bu talebin öne sürülmesi olgusu Krakov’un ileri işçilerinin dünya sosyalist işçi-sınıfı hareketi ile dayanışmalarını kavradıklarını göstermektedir. Fakat, tam da bu nedenden dolayı, ustabaşları tarafından daha iyi davranış veya ücretlerde yüzde onluk bir artış gibi küçük talepler arasında olmamalıydı. Ücret artışları ve daha iyi davranış için talepler, her ayrı meslekteki işçiler tarafından işverenlere sunulabilir (ve sunulmalıdır); bunlar ayrı kategorideki işçiler tarafından öne sürülen mesleki taleplerdir. Yine de, sekizsaatlik işgünü için talep tek tek işverenlere değil, bugünkü bütün toplumsal ve siyasal sistemin temsilcileri olarak devlet yönetimlerine, bir bütün olarak kapitalist sınıfa, tüm üretim araçları sahiplerine sunulan, dünya proletaryasının bir talebidir. Sekiz-saatlik işgünü talebi özel bir anlam kazanmıştır. Uluslararası sosyalist hareket ile dayanışmanın açıklamasıdır. İşçilerin, bu farkı kavramalarını sağlamalıyız, böylece sekiz saatlik işgünü talebini bedava demiryolu biletleri, veya bir bekçinin kovulması gibi taleplerin düzeyine düşürmezler. Bütün yıl boyunca işçiler, önce bir yerde ve sonra başka bir yerde, sürekli olarak işverenlerine çeşitli kısmi

37 talepler sunmaktadırlar ve bunların kazanılması için mücadele etmektedirler. Bu mücadelede işçileri desteklerken, sosyalistler her zaman onun tüm ülkelerdeki proletaryanın kurtuluş için mücadelesi ile olan bağını anlatmalıdırlar. Ve Bir Mayıs, işçilerin bu bağı kavradığı ve kararlı olarak mücadelede yer aldıklarını açıkça ilan ettiği bir gün olmalıdır. Anlaşmazlıkların çözülmesi için bir komitenin oluşturulması çağrısı yapan onuncu talebi ele alalım. İşçilerin ve işverenlerin temsilcilerinden oluşan böyle bir komite, yalnızca eğer seçimler tamamen özgür olursa ve seçilen temsilciler tam bağımsızlığa sahip olursa, tabii ki, yararlı olur. Yönetimin yardakçılarının seçilmesine karşı mücadele yürüten veya güçlü olarak yönetime saldıran ve zorbalığını teşhir eden işçilere yol verilirse, böyle bir komite ne amaca hizmet edecektir? Böyle işçiler yalnızca işten çıkartılmayacak, ama aynı zamanda tutuklanacaklardır. Bundan dolayı, böyle bir komitenin işçilerin, delegelerin hizmetinde olması için, ilk olarak, fabrika yönetiminden tamamen bağımsız olmalıdır; bu, yalnızca, kendi kaynakları olan ve kendi delegelerini korumaya hazır birlikler, birçok fabrikaları kucaklayan özgür işçi birlikleri olduğu zaman başarılabilir. Böyle bir komite, yalnızca, eğer birçok fabrikada, mümkünse belirli bir meslekteki tüm fabrikalarda örgütlenirse yararlı olabilir, ikinci olarak, işçilerin bireyin dokunulmazlığı için garantilerin,yani polis veya jandarma tarafından keyfi olarak tutuklanmayacağının sağlanması gerekir. Zulme karşı işçilerin garanti edilmesi talebi öne sürülmüştü (7. nokta). Fakat işçiler bireyin dokunulmazlığı ve örgütlenme (ki gördüğümüz gibi, komitelerin başarısı için gerekli bir şart) özgürlüğünün garantisini kimden talep edebilirler?Yalnızca devlet yönetiminden, çünkü bireyin dokunulmazlığının ve örgütlenme özgürlüğünün garantisinin yokluğu, Rus devletinin temel yasalarından dolayıdır. Dahası, Rusya’da şimdiki hükümet biçiminden dolayıdır. Rusya’da hükümet biçimi mutlak monarşidir. Çar bir otokrattır, yalnızca o yasaları emreder ve halkın katılımı olmadan, halkın temsilcilerinin katılımı olmadan, tüm yüksek memurları atar. Böyle bir devlet sistemi altında

bireyin dokunulmazlığı gibi bir şey olamaz; yurttaşların örgütleri ve özellikle işçi-sınıfı örgütleri özgür olamaz. Bu nedenden dolayı otokratik hükümetten kişinin dokunulmazlığı (ve örgütlenme özgürlüğü) garantisi talep etmek anlamsızdır; çünkü böyle bir talep halkın siyasi özgürlük talep etmesi ile eşanlamlıdır ve otokratik bir hükümet, halkı için siyasi hakların reddini ifade ettiği için tam da otokratik olarak adlandırılmıştır. Yalnızca yasamada ve devletin tüm yönetiminde halkın temsilcileri yer aldığı zaman bireyin dokunulmazlığının (ve örgütlenme özgürlüğünün) garantisinin elde edilmesi mümkün olacaktır. Halkın temsilcileri olan bir organ varolmadığı sürece, otokratik hükümet, işçilere, her zaman, bir eliyle verdiği bazı küçük tavizleri, diğer eliyle geri alacaktır. Krakov’da Bir Mayıs kutlamaları bunun canlı bir kanıtı idi -vali, işçi-sınıfı kitlelerinin taleplerini kabul etti ve tutuklananları serbest bıraktı, fakat bir-iki gün içinde St. Petersburg’tan emir üzerine pek çok işçi yeniden toplatıldı. Kaza ve fabrika yöneticileri delegelere dokunulmazlık “garanti” ederken, jandarmalar onları yakalamakta ve tek tek hapishaneye atmakta veya şehirden sürmektedir! Böyle garantilerin halka yararı nedir? Bu nedenle işçiler, halkın temsilcilerinin bir meclisini, bir Zemsky Sobor’un toplanmasını çardan talep etmelidir. Krakov’da Bir Mayıs arifesinde dağıtılan manifesto, bu talebi ortaya koydu ve ileri işçilerin bir kesiminin bunun önemini tam anlamı ile kavradığını gördük. Tüm ileri işçilerin bu talebin gerekliliğini açıkça anlamaları ve yalnızca işçi kitleleri arasında değil, fakat işçilerle temasa gelen ve sosyalistlerin ve “şehir” işçilerinin ne için savaştığını bilmek isteyen halkın tüm tabakaları arasında yaymalarını sağlamalıyız. Bu yıl, bir fabrika müfettişi, bir grup işçiye tam olarak ne istediklerini sorduğu zaman, yalnızca bir ses “Bir anayasa!” diye bağırdı; ve bu ses o kadar yalnızdı ki muhabir alaycı bir şekilde rapor sundu: “Bir proleter yumurtladı... “Bir başka muhabir şöyle koydu: “bu cevap “o şartlar altında yarı-komikti” 38 (Raboçeye Dyelo tarafından yayınlanan Krakov’da İşçi Hareketi, Rusya Sosyal-Demokratik

İşçi Partisi Krakov Komitesi Raporu,1900, sayfa 14). Aslında, verilen cevapta komik olan herhangi bir şey yoktu. Komik gözükebilecek birşey varsa, o da bu yalnız sesin bütün devlet sisteminde bir değişiklik için yaptığı taleple işgününün yarım saat azaltılması ve ücretlerin çalışma saatlerinde ödenmesi için yaptığı talepler arasındaki uygunsuzluktu. Yine de, bu taleplerle bir anayasa için talep arasında kuşkusuz bir bağ vardır; ve eğer biz, kitlelerin bu bağı anlamalarını sağlarsak (ve kuşkusuz sağlayacağız), o zaman “Bir Anayasa!” çağrısı bir tek kişiden gelmeyecek, fakat binlerce ve yüzbinlerce gırtlaktan gelecektir, artık komik olmayacak, fakat tehdit edici olacaktır. Anlatıldığına göre, Bir Mayıs kutlamaları sırasında Krakov sokaklarında dolaşan bir şahıs, şoföre işçilerin ne istediklerini sormuş ve şoför şöyle cevap vermişti: “sekiz saatlik işgünü ve kendi gazetelerini istiyorlar.” O şoför, işçilerin artık yalnızca sadakalarla tatmin olmadıklarını, faka özgür insanlar olmak istediklerini, gereksinmelerini özgürce ve açıkça anlatabilmek istediklerini ve onlar için mücadele etmek istediklerini anlamıştır. Fakat, o yanıt, henüz, işçilerin, bütün insanların özgürlüğü için ve devlet yönetiminde yer alma hakkı için savaştıkları bilincini açığa vurmadı. Çarın, halkın temsilcilerinin bir meclisini toplaması talebi Rusya’nın tüm sanayi merkezlerinde ve fabrika bölgelerindeki işçi kitleleri tarafından tam bir bilinçlilikle ve kesin kararlılıkla tekrarlandığı zaman; işçiler, tüm şehir nüfusunun ve şehirlere gelen kırsal nüfusun sosyalistlerin ne istediğini ve işçilerin ne için savaştığını anladığı safhaya ulaştığı zaman; o zaman, halkın polis zulmünden kurtulacağı muhteşem gün fazla uzak olmayacaktır! Kasım 1900 başında yazıldı. Ocak 1901’de Iskra tarafından çıkarılan bir broşürde yayınlandı. Broşürün metnine göre yayınlandı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 357-365, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı. V.İ. LENİN BİR YOLDAŞA ÖRGÜTSEL GÖREVLERİMİZ ÜZERİNE MEKTUP Sevgili yoldaş, "St. Petersburg Devrimci Partisinin Örgütlenmesi" için hazırladığınız taslağın eleştirilmesi isteğinizi memnunlukla yerine getiriyorum.[2*] (Anlaşılan, bununla, St.

Petersburg'daki Rusya Sosyal-Demokrat işçi Partisinin çalışmalarının örgütlenmesini kastediyorsunuz.) Ortaya koyduğunuz mesele öylesine önemli ki, St. Petersburg Komitesinin bütün üyeleri ve hatta genel olarak bütün Rusya SosyalDemokratları bu meselenin tartışılmasına katılmalıdırlar. 39 Her şeyden önce, "Birlik"in eski (dediğiniz gibi, "birlik tipi") örgütlenmesinin elverişsizliğine ilişkin açıklamanıza tamamen katıldığımı belirtmek isterim. Raboçeye Dyelo taraftarlarının "demokratik" ilkeleri öne sürerken büyük kibirlilik ve inatçılıkla savunuculuğunu yaptıkları seçim sistemine, ilerici işçiler arasında ciddi bir eğitimin ve devrimci öğretimin yokluğuna ve işçilerin faal çalışmalardan kopmalarına değiniyorsunuz. Durum tam olarak şöyle: 1) (sadece işçiler arasında değil, aydınlar arasında da) ciddi bir eğitimin ve devrimci öğretimin bulunmayışı; 2) seçim ilkesinin yersiz ve aşırı ölçüde uygulanması; ve 3) işçilerin faal devrimci çalışmalardan kopmaları. St. Petersburg örgütünün ve Partimizin daha birçok mahalli örgütünün temel zaafı buradadır. Mektubunuzdan temel hatalarını anlayabildiğim kadarıyla, örgütsel görevler hakkındaki temel görüşünüzü tamamen paylaşıyor ve örgütlenme planınıza katılıyorum. Özellikle, bütün Rusya çapındaki çalışmayla ve bir bütün olarak Parti faaliyetiyle ilgili görevlere özel önem verilmesi yolundaki görüşünüze tamamen katılıyorum. Bu, sizin taslağınızın Birinci Maddesinde şöyle ifade edilmiş: "İşçiler arasında sürekli muhabirleri bulunan ve örgüt içindeki çalışmalarla sıkı bağı olan Iskra gazetesi, Partinin yönetici merkezidir (sadece bir komitenin ya da semtin değil.)" Ben sadece, teorik gerçekleri, taktik ilkeleri, genel örgütlenme görevlerini ve herhangi bir an için tüm Partinin genel görevlerini geliştirip ortaya çıkaran gazetenin, partinin ideolojik önderi olabileceğini ve olması da gerektiğini belirtmekle yetineceğim. Ama ancak, bütün komitelerle kişisel bağları sağlayan, Rusya Sosyal-Demokratları arasındaki en

devrimci bütün güçleri kucaklayan ve yayınların dağıtılması, bildirilerin basılması, güçlerin gereğince dağıtılması ve özel uğraşları üstlenecek kişilerin ve grupların atanması ve gösterilerin ve bütün Rusya çapında bir ayaklanmanın hazırlanması vb. gibi Partinin bütün genel meseleleriyle uğraşan özel bir merkezi grup (diyelim, Merkez Komitesi) hareketin doğrudan pratik önderi olabilir. Örgütün en kesin gizliliğini ve hareketin sürekliliğini korumak zorunlu olduğuna göre, Partimizin iki yönetici merkezi olabilir ve olmalıdır da: bir M.O. (Merkez Organ) ve bir M.K. (Merkez Komitesi). Bunlardan birincisi, ideolojik önderlikten; ikincisi de, doğrudan ve pratik önderlikten sorumlu olmalıdır. Bu gruplar arasındaki eylem birliği ve gerekli dayanışma sadece tek bir Parti programıyla değil, aynı zamanda bu iki grubun bileşimiyle (her iki grup da. M.O. ve M.K., birbiriyle tam bir ahenk içinde olan kimselerden meydana gelmelidir) ve düzenli ve sistemli ortak toplantıların düzenlenmesiyle de sağlanmalıdır. Ancak o zaman, hem M.O. Rus jandarmasının erişemeyeceği bir yere yerleştirilebilir ve tutarlılığı ve sürekliliği teminat altına alınabilir; hem de M.K. bütün temel meselelerde M.O. ile daima birlik içinde bulunabilir ve hareketin bütün pratik yönlerini doğrudan doğruya yönetebileceği serbestliye sahip olabilir. Dolayısıyla, Tüzüğün Birinci Maddesi (sizin taslağınıza göre) sadece hangi Parti organının yönetici organ olarak tanındığını belirtmekle kalmamalı (bu elbette gereklidir), aynı zamanda bir mahalli örgütün, onlar olmadan Partinin bir parti olarak varlığını sürdüremeyeceği merkezi kuruluşları yaratmak, desteklemek ve sağlamlaştırmak için faal bir şekilde çalışma görevini üstlenmesi gerektiğini de belirtmelidir. Daha sonra, İkinci Maddede, komitenin "mahalli örgütü yönetmesi" gerektiğini (belki de "Partinin bütün mahalli çalışmaları ve bütün mahalli örgütleri" demek daha iyi 40 olurdu; ama ben, ifade ayrıntıları üzerinde durmayacağım) ve hem işçilerden, hem de

aydınlardan meydana gelmesi gerektiğini, çünkü onları iki komiteye bölmenin zararlı olacağını söylüyorsunuz. Bu, kesinlikle ve tartışmasız doğrudur. Rusya SosyalDemokrat İşçi Partisinin tek bir komitesi olmalı ve bu komite de, kendilerini bütünüyle Sosyal-Demokrat faaliyetlere adamış, sağlam inançlı SosyalDemokratlardan oluşmalıdır. Mümkün olduğu kadar çok sayıda işçinin tam bir sınıf bilincine varmasına, profesyonel devrimci ve komite üyesi haline gelmesine özellikle önem vermeliyiz.[*] İki değil de tek bir komite oldu muydu, komite, üyelerinin birçok işçiyi kişisel olarak tanımaları meselesi özel bir önem kazanır. İşçilerin arasında olup biten her şeye önderlik edebilmek için, bütün semtlere girip çıkabilmek, çok sayıda işçi tanımak ve her çeşit yola sahip olmak vb. gerekir. Bu yüzden, komite, işçi sınıfı hareketinin bizzat işçilerin arasından çıkacak belli başlı bütün önderlerini mümkün olduğu kadar kapsamalıdır. Komite, mahalli hareketi bütün yönlerden yönetmeli ve Partinin bütün mahalli kuruluşlarının, güçlerinin ve araçlarının sorumluluğunu üstlenmelidir. Siz komitenin nasıl kurulması gerektiğinden söz etmemişsiniz; ama bu durumda özel kurallar koymanın pek o kadar gerekli olmadığı konusunda da anlaşacağımızı sanıyorum; komitenin nasıl kurulması gerektiği meselesi, SosyalDemokratların yerinde tespit edecekleri bir meseledir. Ama belki de şunu belirtmek gerekiyor: komiteye yeni üyelerin alınması, komite üyelerinin çoğunluğunun (ya da üçte ikisinin vb.) kararıyla gerçekleşmeli ve komite, temas listesinin güvenilir (devrimci açıdan) ve sağlam (siyasi anlamda) ellere verilmesine dikkat göstermeli ve aday üyeleri önceden hazırlamalıdır. M.O. ve M.K.'mız olduğu zaman, yeni komiteler ancak bunların işbirliği ve rızasıyla kurulmalıdır. Elden geldiğince, komitelerde çok fazla sayıda üye bulunmamalı (böyle komiteler iyi eğitilmiş, her biri devrimci faaliyetin özel bir dalında teknik ustalık kazanmış kişilerden kurulmuş olur), ama aynı zamanda komiteler, çalışmanın bütün yönlerinin üstesinden gelebilecek, komitenin tam olarak temsil

edilmesini ve kararları uygulamasını sağlayabilecek yeterli sayıda üyeyi de kapsamalıdırlar. Üyelerin sayısı oldukça fazla ve sık sık toplanmaları da tehlikeli olursa, o zaman komite içinden özel ve çok büyük bir yürütme grubu (diyelim, beş ya da daha az kişiden meydana gelen) seçmek gerekebilir. Ama bu gruba kesinlikle komitenin sekreteri ve bir bütün olarak çalışmaya pratikte rehberlik edebilecek olanlar girmelidir. Tutuklamalar olduğu takdirde çalışmanın kesintiye uğramaması için, bu gruba aday üyeler sağlanması da özellikle önemlidir. Yürütme grubunun faaliyetleri ve bu gruba üye alma işlemi vb. komitenin genel toplantısının onayına tabi olmalıdır. Ayrıca, komiteden sonra, onun altında şu kuruluş!arı öneriyorsunuz: 1) tartışma toplantıları ("en iyi" devrimcilerin konferansları); 2) semt mahfilleri[3*]; 3) bu semt mahfillerinin her birine bağlı birer propagandacı mahfili; 4) fabrika mahfilleri; ve 5) belli bir semtteki fabrika mahfillerinin delege "temsilcilerinin toplantıları". Komitenin altındaki bütün diğer kuruluşların (üstelik sizin saydıklarınızın yanı sıra, daha birçok ve son derece çeşitli kuruluşlar da olmalıdır) komiteye tabi olmaları gerektiği ve semt grupları (çok büyük şehirlerde) ve fabrika grupları (her zaman ve her yerde) bulunması gerektiği konusunda size tamamen katılıyorum. Ama sanırım, birçok ayrıntıda sizinle aynı kanıda değilim. Mesela, "tartışma toplantıları"nın tamamen gereksiz olduğu kanısındayım. "En iyi" devrimcilerin hepsi de komitede olmalı ya da özel bir çalışmaya katılmalıdır (basım, ulaştırma, ajitasyon gezileri ya da sözgelimi, bir pasaport bürosunun, hafiyeler ve ajan provokatörlerle uğraşan savaş müfrezelerinin ya da ordu içinde grupların vb. örgütlenmesi). "Konferanslar" komite ve her semtteki ve her fabrikadaki propaganda, iş kolu (dokumacılar, makina işçileri, deri işçileri vb.), öğrenci, edebiyat vb. mahfillerinde yapılacaktır. Konferanslar niçin özel bir kuruluşu gerektirsin? 41 Devam edelim. Çok haklı olarak, Iskra'ya doğrudan yazı yazma imkanının "her

isteyen"e tanınmasını istiyorsunuz. Ne var ki, "doğrudan" sözü, gazetenin bürosunun ya da adresinin "her isteyen" tarafından bilinmesi şeklinde anlaşılmamalı; ancak, dileyen herkesin mektupları yazı kuruluna vermesi (ya da göndermesi) zorunlu olmalıdır. Elbette adresler oldukça geniş bir çevre tarafından bilinmelidir, ama her isteyene verilmemeli, sadece güvenilir ve gizlilik şartlarına uyma yeteneğine sahip oldukları bilinen devrimcilere verilmelidirler. Belki de, sizin önerdiğiniz gibi, her semtte bir kişiye de değil, birçok kişiye verilmeleri gerekebilir. Aynı zamanda, çalışmamıza katılan herkesin, tek tek her bir mahfilin kararlarını, isteklerini, dileklerini komitenin ve ayrıca M.O. ve M.K.'nin dikkatine sunma hakkına sahip olması gerekir. Eğer bunu sağlarsak, Parti görevlilerinin bütün konferansları, "tartışma toplantıları" gibi son derece hantal ve gizlilik kurallarına aykırı bir şeye gerek kalmadan, eksiksiz malumattan yararlanacaklardır. Elbette mümkün olduğu kadar çok sayıda ve çeşitli görevlinin vereceği kişisel konferanslar düzenlemeye de çalışmalıyız; ama burada her şey gizliliğe uymaya bağlıdır. Rusya'da genel toplantılar ancak pek seyrek ve istisnai olarak mümkündür ve "en iyi devrimcilerin" bu toplantılara katılmalarına izin verilirken bir kat daha uyanık olmak gerekir, çünkü ajan provokatörlerin bu toplantılara sızmaları ve hafiyelerin toplantıya katılanlardan birini izlemeleri genellikle daha kolaydır. Sanırım şöyle yapmak daha doğru olur: büyük bir genel toplantı (diyelim, 30 ile 100 kişi arasında) düzenlemek mümkün olduğunda (mesela, yazın ormanda ya da bu amaç için ôzel olarak sağlanmış bir apartman katında), komite "en iyi devrimciler"den bir ya da ikisini göndermeli ve toplantıya uygun kişilerin katılmasını, yani mesela çağrıların fabrika mahfillerinin mümkün olduğu kadar çok sayıda güvenilir üyesine ulaştırılmasını vb. sağlama almalıdır. Ama bu toplantılar resmi kayıtlara geçirilmemeli, Tüzüğe konulmamalı. ve düzenli olarak yapılmalıdır. İşler, toplantıya katılan herkesin orada bulunan herkesi tanıyabileceği, yani her bir kimsenin bir

mahfilin "temsilcisi" olduğunu bileceği vb. tarzda düzenlenmemelidir. İşte hem bu yüzden, sadece "tartışma toplantıları"na değil, aynı zamanda "temsilci toplantıları"na da karşıyım. Bu iki kuruluşun yerine, şöyle bir kural önereceğim. Komite, harekette pratik olarak yer alanların mümkün olduğu kadar çok sayıda ve genel olarak da işçilerin katılacağı büyük toplantılar düzenlenmesini sağlamalıdır. Toplantının yeri, zamanı, gereği ve toplantıya kimlerin katılacağı, böyle işlerin gizli düzenlenişinden sorumlu olan komite tarafından tespit edilmelidir. Açık havada, ormanda vb. düzenlenen daha az resmi nitelikteki işçi toplantılarının bu kuralla hiçbir şekilde sınırlanamayacağı açıktır. Belki de Tüzükte bu konuyla ilgili bir şey söylememek daha bile iyi olur. Daha sonra, semt gruplarının en önemli görevlerinden birinin, yayınların düzenli olarak dağıtılmasını örgütlemek olduğu konusunda, size tamamen katılıyorum. Sanırım, semt grupları esas olarak komiteler ile fabrikalar arasında aracılık ve hatta çoğu zaman kuryelik görevini yerine getirmelidirler. Semt gruplarının ana görevi, komiteden gizlilik kurallarına uygun olarak aldıkları yayınları düzgün bir şekilde dağıtmak olmalıdır. Bu son derece önemli bir görevdir, çünkü eğer biz dağıtım yapan özel bir semt grubu ile o semtteki bütün fabrikalar ve o semtteki mümkün olduğu kadar çok sayıda işçi evi arasında düzenli bir bağ kurabilirsek, bu hem gösteriler, hem de bir ayaklanma açısından büyük değer taşıyacaktır. Yayınların, broşürlerin, bildirilerin hızlı ve düzenli bir biçimde dağıtılmasını düzenlemek ve örgütlemek ve bu amaçla bir temsilciler ağı yetiştirmek demek, ilerideki gösterilerin ya da ayaklanmanın hazırlık çalışmalarının büyük bir kısmının gerçekleştirilmiş olması demektir. Yayınların dağıtımının örgütlenmesine bir huzursuzluk, grev ya da karışıklık zamanında başlamak çok geç olur. Bu çalışma ancak, dağıtımın ayda iki ya da üç defa zorunlu kılınmasıyla, tedricen gerçekleştirilebilir. Eğer elde gazete yoksa, bildiri dağıtılabilir ve dağıtılmalıdır da; ama dağıtım cihazının boş kalmasına asla izin verilmemelidir. Bu

42 cihaz öylesine mükemmel bir duruma getirilmelidir ki, mesela bütün bir St. Petersburg işçi sınıfını bir olaydan bir gecede haberdar edebilmeli ve harekete geçirebilmelidir. Bu asla hayalci bir hedef değildir; yeter ki, bildiriler merkezden daha dar aracı mahfillere, onlardan da dağıtıcılara sistemli bir şekilde aktarılabilsin. Kanımca, semt gruplarının görevleri, bu aracılık ve aktarma çalışmasının dışına taşırılmamalıdır; ya da daha kesin koyacak olursak, semt gruplarının görevleri bu çalışmanın dışına ancak en büyük temkinlilikle taşırılmalıdır; yoksa bu durum sadece keşfedilme ihtimalini artırır ve çalışmanın bütünlüğüne zarar verir. Hiç şüphe yok ki, bütün Parti meselelerinin tartışıldığı konferanslar semt mahfillerinde de yapılacaktır, ama mahalli hareketin bütün genel meselelerine ilişkin kararlar sadece komite tarafından alınmalıdır. Semt gruplarının bağımsız hareket etmesine, bildirilerin aktarılması ve dağıtılmasının sadece teknik yanını ilgilendiren meselelerde izin verilmelidir. Semt gruplarının bileşimi komite tarafından tespit edilmelidir, yani komite kendi üyelerinden bir ya da ikisini (ya da komitede bulunmayan yoldaşları) şu ya da bu semte delege olarak atar ve onlara bir semt grubu kurmaları talimatını verir; aynı şekilde, bu semt grubunun bütün üyeleri de komite tarafından seçilir. Semt grubu, komitenin bir koludur ve bütün yetkilerini komiteden alır. Şimdi de, propagandacı mahfilleri, meselesine geçiyorum. Propaganda güçlerimizin azlığı yüzünden, bu mahfilleri tek tek her semtte örgütlemek hem epeyce zordur, hem de pek arzu edilir bir şey değildir. Propaganda, komitenin bütünü tarafından aynı anlayış içinde yürütülmesi ve kesinlikle merkezîleştirilmelidir. Dolayısıyla, bu konuda şöyle düşünüyorum: komite çeşitli üyelerine, bir propagandacılar grubu örgütlemeleri talimatını verir (bu propagandacılar grubu, komitenin bir kolu ya da komitenin kuruluşlarından biri olur). Bu grup, gizliliği korumak için semt gruplarının

yardımlarından yararlanarak, bütün şehirde ve komitenin "yetki alanı içine giren" bütün yörelerde propaganda yürütmelidir. Bu grup, gerekirse, alt gruplar kurabilir ve mesela, bazı görevlerini bu alt gruplara devredebilir. Ama bütün bunlar ancak komitenin rızasıyla yapılabilir. Komite, her zaman ve kayıtsız şartsız, hareketle şu ya da bu şekilde bağı olan her gruba, alt gruba ve mahfile kendi delegesini atama hakkına sahip olmalıdır. Aynı tarzda bir örgütlenme, aynı tipten komite kolları ya da kuruluşları, harekete hizmet eden çeşitli grupların hepsine uygulanmalıdır. Örneğin, yüksek ve orta dereceli okullardaki öğrenci gruplarına; devlet memurları arasındaki taraftar gruplarına; ulaştırma, basın ve pasaport gruplarına; gizli toplantı yerleri düzenleyen gruplara; hafiyelerin izini sürerek onları tespit etmekle görevli gruplara; askerler arasındaki gruplara; silah sağlamakla görevli gruplara; "maddi gelir getiren girişimler"i örgütleyen gruplara vb. uygulanmalıdır. Gizli bir örgütü yönetmenin bütün sanatı, mümkün olan her şeyden yararlanmakta, "herkese yapacak bir iş vermekte" ve aynı zamanda bütün hareketin önderliğini, sırf birtakım yetkilere dayanarak değil, otoriteye, canlılığa, daha fazla tecrübeye, daha çok yönlülüğe ve daha fazla yeteneğe sahip olarak elde tutmakta yatar. Bunu, eğer merkezde olağanüstü yetkilere sahip yeteneksiz bir kimse bulunursa mutlak merkeziyetçiliğin hareketi kolayca mahvedebileceği yolundaki malum muhalefet ihtimaline karşı belirtiyorum. Bu hiç şüphesiz mümkündür, ama bu seçim ilkesiyle ya da ademi merkeziyetçilikle giderilemez; bunların geniş ölçüde uygulanmasına kesinlikle göz yumulamaz ve bunlar, otokrasi yönetimi altında yürütülen devrimci çalışmaya son derece zararlıdır. Bu, herhangi bir tüzükle de giderilemez; ancak tek tek her bir alt grubun karar almaları M.O. ve M.K.'ne başvurmaları ve (en kötü durumda) kesinlikle yeteneksiz yetkililerin görevlerinden alınması yolunu izleyen "yoldaşça etkileme" tedbirleriyle giderilebilir. Komite, devrimci çalışmanın çeşitli yönlerinin çeşitli yetenekleri gerektirdiğini ve bir

örgütleyici olarak hiç işe yaramayan bir kimsenin bazan bir ajitatör olarak son derece 43 değerli olabileceğini ya da kesin gizli çalışmada iyi olmayan birisinin mükemmel bir propagandacı olabileceğini vb. gözönüne alarak, mümkün en geniş işbölümünü sağlamak için çaba harcamalıdır. Bu arada, propagandacılar konusuna değinmişken, bu mesleğin yeteneksiz kişilere yüklenerek propaganda seviyesinin düşürülmesini birkaç kelimeyle eleştirmek isterim. Ayırım yapmaksızın bir öğrenciyi ve "bir mahfile verilmesini" isteyen bir genci propagandacı olarak görmek, bazan aramızda alışkanlık haline geliyor. Buna karşı çıkılmalıdır, çünkü çok büyük zararlar vermektedir. İlkelerde sonuna kadar tutarlı ve gerçekten yetenekli çok az propagandacı vardır (ve böyle bir propagandacı olabilmek için insanın çok inceleme yapması ve deneyim kazanması gerekir); dolayısıyla, böyle kimseler uzmanlaştırılmalı, tamamen bu tür çalışmaya verilmeli ve onlara en büyük ihtimam gösterilmelidir. Bunlar, haftada bir dersler vermeli ve gerektiğinde başka şehirlere gönderilmelidirler; genellikle, yetenekli propagandacılar çeşitli kasaba ve şehirleri dolaşmalıdırlar. Ama yeni başlayan gençlere esas olarak pratik görevler verilmelidir; öğrencilerin mahfilleri yönetmelerine iyimser bir şekilde "propaganda" adı verilmekte ve buna bakılarak, onlara pratik görevler verilmesi ihmal edilmektedir. Elbette, ciddi pratik işler köklü bir eğitimi de gerektirir; ama gene de, bu alanda "yeni başlayanlar"a daha kolay iş bulunabilir. Şimdi de. fabrika mahfillerini ele alalım. Bunlar bizim için özellikle önemlidir: hareketin temel gücü, büyük fabrikalardaki işçilerin örgütlenmesinde yatmaktadır, çünkü büyük fabrikalar (ve imalathaneler) işçi sınıfının sadece sayı bakımından hakim kesimini değil, aynı zamanda daha da önemlisi, etki, gelişme ve savaşma gücü bakımından da hakim kesimini kapsamaktadır. Her fabrika, bizim kalemiz olmalıdır. Bunun için de, her "fabrika" işçileri örgütü içte ne kadar gizliyse, dışta o ölçüde "dal

budak salmalı", yani dış ilişkilerinde herhangi bir devrimci örgüt gibi antenlerini elden geldiğince uzağa ve mümkün olduğu kadar çok yöne uzatmalıdır. Burada da, bir grup devrimci işçinin kaçınılmaz olarak yönetici ve "hakim" çekirdeği oluşturması gerektiğini önemle belirtiyorum. "Fabrika" mahfilleri de dahil olmak üzere, geleneksel tipte saf işçi ya da saf sendikal Sosyal-Demokrat örgütlenmeyi tamamen terketmeliyiz. Fabrika grubu ya da fabrika (imalathane) komitesi (çok sayıda kişiden oluşan öteki gruplardan ayırdedilebilmesi için), fabrikadaki bütün Sosyal-Demokrat çalışmayı yürütmek yetkilerini ve talimatlarını doğrudan doğruya komiteden alan çok az sayıda devrimciden meydana gelmelidir. Fabrika komitesinin her üyesi. kendini komitenin bir temsilcisi olarak görmeli, komitenin bütün emirlerini yerine getirmeli ve "savaş alanındaki ordu"nun bütün "kanun ve adetleri"ne uymalıdır; katılmış olduğu bir ordudan, savaş zamanında, resmi izin olmadan ayrılamaz. Dolayısıyla fabrika komitesinin bileşimi, çok büyük önem taşıyan bir meseledir ve komitenin başlıca görevlerinden biri de, bu alt komitelerin düzgün bir şekilde örgütlenmesini sağlamaktır. Ben bunu şöyle tasarlıyorum; Komite bazı üyelerine (ayrıca, sözgelimi, şu ya da bu nedenden dolayı komiteye alınmamış, ama tecrübeleri, insan tanımaları, zekaları ve kurdukları bağlarla çok yararlı olabilecek bazı işçilere) her yerde fabrika alt komiteleri ôrgütlemeleri talimatını verir. Bu grup, semt temsilcilerine danışır, birkaç toplantı düzenler, fabrika alt komitelerinin aday üyelerini etraflı bir denetimden geçirir, sıkı bir sorgulamaya tabi tutar, gerekirse sözkonusu fabrikadaki alt komitenin mümkün olduğu kadar çok sayıda aday üyesini denemeye ve incelemeye çalışarak sınavdan geçirir ve en sonunda, her fabrika mahfilinin üye listesini komitenin onayına sunar ya da uygun bulduğu bir işçiye, tam bir alt komiteyi kurması, aday göstermesi ya da seçmesi için yetki verilmesini önerir. Böylelikle komite aynı zamanda, kendisiyle teması, bu temsilcilerden hangisinin sağlayacağını ve temasın nasıl sağlanacağını da

tayin edebilir (genel bir kural olarak, bu temas semt temsilcileri aracılığıyla sağlanır, ama bu kurala eklemeler yapılabilir ya da geliştirilebilir). Bu fabrika alt komitelerinin 44 önemi göz önüne alınırsa, her alt komitenin M.O. ile doğrudan haberleşebileceği bir adrese ve temas listesini güven altına alabileceği gizli bir yere sahip olmasına mümkün olduğu kadar dikkat göstermeliyiz (yani tutuklama olduğunda alt komitenin hemen yeniden kurulabilmesi için gerekli bilgiler, Rus jandarmasının erişemeyeceği bir yerde gizlenilmek üzere, elden geldiğince düzenli ve eksiksiz bir şekilde Parti merkezine aktarılmalıdır). Hiç şüphesiz, adreslerin aktarılması komitenin istediği biçimde ve elindeki olgulara dayanılarak yapılmalı ve bu adresleri var olmayan bir "demokratik" hakka dayanarak paylaştırma yolu tutulmamalıdır. Son olarak da, birkaç üyeden meydana gelen bir fabrika alt komitesinin yerine, komiteden bir temsilciyi (ve onun yedeğini) görevlendirmekle yetinmenin bazan gerekli, hatta daha uygun olabileceğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Fabrika alt komitesi kurulur kurulmaz, ayrı ayrı görevleri olan ve gizlilik dereceleri ve örgütsel biçimleri farklı bir dizi fabrika grubu ve mahfilini örgütlemeye girişecektir; mesela, yayınların ulaştırılmasını ve dağıtımını sağlayan mahfiller (bu, bize kendimizin olan gerçek bir posta servisi sağlayacak tarzda, sadece yayınların dağıtımı için değil, aynı zamanda yayınları evlere kadar ulaştıracak tarzda ve bütün işçilerin adreslerini ve onlara ulaşma yollarını kesin olarak öğrenebilecek tarzda örgütlenmesi gereken en önemli görevlerden biridir); illegal yayınları okuma mahfilleri; hafiyelerin izini sürüp tespit etme grupları[**]; özel olarak sendika hareketine ve ekonomik mücadeleye rehberlik edecek mahfiller; uzun konuşmaları (makinalar, müfettişler. vb. üzerine) tamamen legal bir biçimde nasıl başlatıp sürdüreceklerini bilen, herkesin içinde serbestçe konuşabilen, insan tanıyabilen ve şartları görebilen ajitatör ve propagandacı mahfilleri vb.[***] Fabrika alt komitesi, her türden mahfiller (ya da temsilciler) ağı sayesinde,

bütün fabrikayı, mümkün olduğu kadar çok sayıda işçiyi kucaklamaya çalışmalıdır. Alt komitenin faaliyetlerinin başarısı, bu türden mahfillerin çokluğuyla. propagandacıları gezdirme yeteneğiyle ve hepsinin üstünde de, yayınların dağıtımındaki ve bilgilerin ve mektupların toplanmasındaki düzenli çalışmanın doğruluğuyla ölçülmelidir. Özetleyecek olursak, genel örgütlenme tarzı kanımca şöyle olmalıdır: tüm mahalli hareketin, bütün mahalli Sosyal-Demokrat faaliyetlerin başında bir komite bulunmalıdır. Bu komiteden, ona tabi olan ve birinci olarak, bütün bir işçi sınıfı kitlesini (mümkün olduğu kadar) kucaklayan ve semt grupları ve fabrika (imalathane) alt komiteleri biçiminde örgütlenmiş yürütme temsilcileri ağı gibi kuruluşlar ve kollar çıkmalıdır. Bu ağ, barış zamanında yayın, gazete, broşür ve komitenin gizli yazışmalarının dağıtımıyla uğraşacak; savaş zamanında da gösterileri ve buna benzer kolektif faaliyetleri düzenleyecektir. İkinci olarak, komite, tüm harekete (propaganda, ulaştırma, her çeşit yeraltı faaliyeti vb.) hizmet eden mahfil ve gruplar halinde dal budak salacaktır. Bütün gruplar, mahfiller ve alt komiteler vb. komite kuruluşlarının ya da komite kollarının statüsüne sahip olmalıdır. Bunlardan bazıları Rusya SosyalDemokrat İşçi Partisine katılmak isteğinde olduklarını açıkça belirtecekler ve komite tarafından onaylandığı takdirde Partiye katılacaklar, belli görevler üstlenecekler (komitenin talimatı ya da rızasıyla), Parti organlarının emirlerine uymayı kabul edecekler, bütün Parti üyeleriyle aynı haklara sahip olacaklar ve komite üyeliği için doğrudan aday sayılacaklardır vb.. Bazıları da Rusya Sosyal-Demokrat işçi Partisine katılmayacaklar ve ya Parti üyelerince kurulmuş mahfiller statüsünde kalacak yahut da şu ya da bu Parti grubuyla birleşeceklerdir vb. Hiç şüphe yok ki, bütün iç meselelerde bütün bu mahfillerin üyeleri, tıpkı bir komitenin bütün üyeleri gibi, eşit durumda olacaklardır. Tek istisna, mahalli komiteyle (aynı zamanda M.O. ve M.K. ile de) kişisel temas hakkının sadece komitenin bu amaçla tespit ettiği kişiye (ya da kişilere) ait olmasıdır. Bu kişi, bütün diğer bakımlardan, mahalli komiteye, M.K.'ne M.O.'na (şahsen olmamak şartıyla) önerge sunma hakkına

sahip olan diğer üyelerle eşit durumda olacaktır. Dolayısıyla, sözkonusu istisna, asla 45 eşitlik ilkesinin bir ihlali değil, sadece kesin gizlilik gereklerinden doğan zorunlu bir imtiyaz olacaktır. "Kendi" grubuyla ilgili bir haberi M.K.'ne ya da M.O.'na ulaştırmayı başaramayan bir komite üyesi, doğrudan doğruya bir Parti görevini yerine getirmemekten sorumlu tutulacaktır. Ayrıca, çeşitli mahfillerin gizlilik derecesi ve örgütlenme biçimi, görevlerinin mahiyetine bağlı olacaktır. Bu yüzden, örgütler en geniş bir çeşitlilik içinde olacaktır ("en katı", en dar, en sınırlı örgütlenme tarzından "en serbest", en geniş, en gevşek ve açık örgütlenme tarzına kadar). Mesela, dağıtım gruplarında en kesin gizlilik ve askeri disiplin sağlanmalıdır. Propagandacı gruplarında da gizlilik korunmakta, bu gruplardaki askeri disiplin çok daha az olacaktır. Legal yayınların okunması ya da sendikal ihtiyaç ve talepler üzerine tartışmaların örgütlenmesi için kurulmuş işçi gruplarında daha da az gizlilik gerekecektir vb.. Dağıtım grupları Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisine bağlı olmalı ve onun belli sayıda üyesini ve görevlisini tanımalıdırlar. Çalışma şartlarını inceleyen ve sendikal talepleri tespit eden grupların ille de Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisine bağlı olması gerekmez. Bir ya da iki Parti üyesiyle birlikte eğitim çalışması yapan öğrenci, subay ve memur grupları bazı durumlarda bu üyelerin Partili olduğunun farkında bile olmamalıdır vb. Ama bir hususta, bütün bu yan gruplardan azami örgütlenme derecesini mutlaka talep etmeliyiz. Şöyle ki: böyle bir gruba dahil olan her Parti üyesi bu gruptaki çalışmanın yönetiminden resmen sorumludur ve bu grupların her birinin bileşiminin, çalışmasının tüm işleyişinin ve bu çalışmaların muhtevasının M.K. ya da M.O. tarafından mümkün olduğu kadar tam olarak bilinmesi için her türlü tedbiri almakla yükümlüdür. Bu, merkezin bütün hareketi eksiksiz bir şekilde görebilmesi, çeşitli Parti görevlerine mümkün en geniş bir çevre içinden seçim yapılabilmesi, bütün Rusya'daki benzer nitelikte olan bütün grupların (merkez aracılığıyla) birbirlerinin

tecrübelerini öğrenebilmeleri ve ajan provokatörlerin ya da şüpheli kişilerin belirmesi halinde uyarıda bulunulabilmesi için gereklidir. Tek kelimeyle, her durumda mutlaka ve hayati derecede gereklidir. Bu nasıl yapılmalıdır? Komiteye düzenli raporlar sunarak, M.O.'na mümkün olduğu kadar çok sayıda raporu mümkün en geniş muhtevayla ileterek, M.K. ve mahalli komite üyelerinin çeşitli mahfilleri ziyaret etmelerini sağlayarak ve nihayet, bu mahfillerle olan temas listesini, yani her mahfilin çeşitli üyelerinin adlarını ve adreslerini güven altına alınmak üzere (M.O. ve M.K.'nin Parti bürosuna) teslim etmeyi zorunlu kılarak. Ancak raporlar sunulduğu ve temaslar iletildiği zaman, belli bir mahfile mensup Parti üyesinin görevini yaptığı söylenebilir. Ancak o zaman, bir bütün olarak Parti, pratik çalışma yürüten her mahfilden haberdar olabilir. Ancak o zaman, tutuklamalar ve toparlamalar bizim için bir terör olmaktan çıkabilir; çünkü çeşitli mahfillerle temaslar korunduğu takdirde, M.K.'mizin bir delegesinin tutuklanan birinin yerine derhal yedekler bulunması ve çalışmanın sürekliliğini sağlaması her zaman kolay olur. O zaman bir komitenin tutuklanması bütün cihazı ortadan kaldıramaz, sadece, yedekleri her zaman hazır bekleyen yöneticileri götürür. Sakın, gizliliği korumak gerektiği için raporların ve temasların iletilmesi imkansızdır, denmesin. Bir kere istendikten sonra ve komitelerimiz, bir M.K.'miz ve bir M.O.'ımız olduğu sürece, raporları ve temasları teslim etmek (ya da göndermek) her zaman mümkündür ve her zaman da mümkün olacaktır. Bu, bizi, bütün Parti örgütünün ve bütün Parti faaliyetinin son derece önemli bir ilkesine vardırıyor: bir yandan, hareketin ideolojik ve pratik yönetimi ve proletaryanın devrimci mücadelesi açısından mümkün en fazla merkeziyetçilik gerekliyken; öte yandan, Parti merkezinin (ve dolayısıyla bir bütün olarak Partinin) hareketten sürekli haberdar edilmesi ve Partiye karşı sorumluluk açısından, mümkün en fazla ademi merkeziyetçilik gereklidir. Hareketin yönetimi, büyük pratik tecrübe sahibi, mümkün

olduğu kadar mütecanis, mümkün en az sayıda profesyonel devrimci gruplarına teslim 46 edilmelidir. Proletarya (ve diğer halk sınıfları), en farklı kesimlerinin en çeşitli ve en gayrı mütecanis gruplarına kadar ve mümkün en çok sayıda, harekete katılmalıdır. Parti merkezinin elinde her zaman, sadece bu grupların her birinin faaliyetine ilişkin kesin bilgi değil, aynı zamanda bunların bileşimine ilişkin mümkün olduğu kadar eksiksiz bilgi de bulunmalıdır. Hareketin yönetimini merkezileştirmeliyiz. Aynı zamanda (istihbarat olmadan merkeziyetçilik mümkün olamayacağına göre, sırf bu nedenden dolayı) Partinin tek tek üyeleri, Partinin çalışmalarına tek tek katılanlar ve Partiye dahil olan ya da bağlı bulunan her mahfil açısından, Partiye olan sorumluluğu mümkün olduğu kadar ademi merkezileştirmeliyiz. Bu ademi merkeziyetçilik, devrimci merkeziyetçiliğin zorunlu bir ön şartı ve zorunlu bir düzelticisidir. Ancak merkeziyetçilik sonuna kadar uygulandığı ve bir M.K.'miz ve bir M.O.'mız olduğu zaman, ne kadar küçük olursa olsun her grubun onlarla haberleşebilmesi -ve sadece haberleşebilmesi degil, yılların tecrübesiyle kurulmuş bir sistemin sonucu olarak düzenli bir şekilde haberleşebilmesi- mümkün olacaktır. Bir mahalli komitenin tesadüfi talihsiz bileşiminden doğabilecek vahim sonuçlar ancak o zaman giderilebilecektir. Artık Parti içinde gerçek bir birliğe ve gerçek bir yönetim merkezinin kurulmasına yaklaştığımıza göre, şunu akıldan çıkarmamalıyız: eğer aynı zamanda, hem merkeze karşı sorumluluk açısından, hem de merkezin, Parti makinasının bütün dişli ve çarklarından haberdar edilmesi açısından azami ademi merkeziyetçilik uygulamazsak, bu merkez iktidarsız kalacaktır. Bu ademi merkeziyetçilik, genellikle hareketimizin en acil pratik ihtiyaçlarından biri sayılan işbölümünün öteki yüzünden başka bir şey değildir. Eğer Parti merkezi, eski tipte mahalli komiteler tarafından doğrudan pratik çalışmadan koparılmaya devam ederse, ne belli bir örgütün yönetici organ olarak resmen tanınması, ne de resmi bir M.K.'nin

kurulması, hareketimizin gerçekten birleşmesini ve sağlam bir militan Partinin yaratılmasını sağlayamayacaktır. Bu eski tipte mahalli komiteler, kendini belli tipte bir devrimci çalışmaya hasretmeyen, özel bir görev konusunda sorumluluk üstlenmeyen, bir işi yüklendikten sonra onu derinlemesine inceleyip hazırlayarak sonuna kadar götürmeyen, keskin lafazanlıkla muazzam bir vakit ve güç heba eden, her biri her çeşit işle uğraşan bir insan salatasından meydana gelirler. Öte yandan, büyük bir öğrenci ve işçi mahfillere yığını vardır ve bunların yarısı komitenin tamamen meçhulüdür; yarısı da komitenin kendisi gibi hantal, komitenin kendisi gibi uzmanlıktan yoksun, komitenin kendisi gibi profesyonel devrimcilerin tecrübelerinden ders çıkarmakta ve başkalarının tecrübelerinden yararlanmakta gönülsüz ve komitenin kendisi gibi "her şey hakkında" bitmez tükenmez konferanslara, seçimlere ve tüzük taslaklarına batmış durumdadırlar. Merkezin düzgün çalışabilmesi için, mahalli komiteler kendilerini yeniden örgütlemelidirler; uzmanlaşmalı, daha çok "iş yapan" örgütler haline gelmeli ve şu ya da bu pratik alanda gerçek "mükemmeliyet"e erişmelidirler. Merkezin (şimdiye kadar olduğu gibi) öğüt vermek, ikna etmek ve tartışmakla kalmaması, orkestrayı gerçekten yönetebilmesi için, kimin hangi kemanı nerede ve nasıl çaldığını; her çalgının çalınması için talimatın nerede ve nasıl alındığını ya da alınmakta olduğunu; (müzik kulak tırmalamaya başladığında) kimin nerede ve niçin falso yaptığını; ve falsonun giderilebilmesi için kimin nereye ve nasıl aktarılması gerektiğini kesin olarak bilmesi gerekir. Açıkça söylemek gerekir ki, bugün için, bir komitenin gerçek iç çalışması hakkında bildirileri ve genel yazışmaları dışında ya hiçbir şey bilmiyoruz, ya da arkadaşlarımızın ve yakın dostlarımızın anlattığı kadarını biliyoruz. Ama Rusya işçi sınıfı hareketine önderlik edebilen ve otokrasiye karşı genel bir saldırıya hazırlanan dev bir Partinin kendisini bu kadarıyla sınırlayacağını düşünmek gülünç olur. Komite üyelerinin sayısı azaltılmalıdır. Bu üyelerden her birine hesap

vermekle yükümlü tutulacağı kesin, özel ve önemli bir görev verilmelidir. Özel, çok küçük bir yönetici merkez kurulmalıdır. Komiteyle her büyük fabrika arasında bağlantıyı kuran, yayınların düzenli dağıtımını yürüten ve merkeze, bu dağıtımın ve çalışmaların tüm işleyişinin tam bir portresini sunan bir yürütme temsilcileri ağı 47 geliştirilmelidir. Ve son olarak, çeşitli gruplar ve mahfiller kurulmalı ve bunlar çeşitli görevleri üstlenmeli ya da Sosyal-Demokratlara yakın olan, onlara yardım eden ve Sosyal-Demokrat olmaya hazırlanan kişileri birleştirmelidirler. Ancak bunlar yapıldığı takdirde, komite ve merkez, bu mahfillerin faaliyetinden (ve bileşiminden) sürekli haberdar olabilir. St. Petersburg komitesinin ve bütün diğer Parti komitelerinin yeniden örgütlenirken izleyecekleri çizgiler bunlardır ve tüzük meselesinin o kadar önemsiz olmasının nedeni de budur. Önerimizin amacını daha berrak bir şekilde ortaya koyabilmek için, işe Tüzük taslağının tahliliyle başlamıştım. Ve sanırım, buraya kadar anlattıklarımdan, Tüzük olmadan da; onun yerine, her mahfil ve çalışmaların her yönü hakkında düzenli raporlar verilmesini koyarak da işleri yürütmenin mümkün olabileceği, okurun gözünde açıklık kazanmıştır. Tüzüğe ne konulabilir? Komite, herkesin çalışmasına rehberlik eder (bu zaten yeterince açık). Komite, bir yürütme grubu seçer (bu her zaman gerekli değildir; gerekli olduğu zaman da bir Tüzük meselesi değil, merkezi, bu grubun bileşiminden ve aday üyelerinden haberdar etme meselesidir). Komite, çeşitli çalışma alanlarını üyeleri arasında dağıtır ve her üyeyi, komiteye düzenli rapor sunmakla ve M.O. ve M.K.'ni çalışmaların gelişiminden haberdar etmekle yükümlü tutar (burada da, Tüzüğe, güçlerimizin azlığı nedeniyle sık sık uygulanamayacak bir hüküm koymaktansa, bütün görevlendirmelerden merkezi haberdar etmek daha önemlidir). Komite, üyelerinin kimler olduğunu kesinlikle tespit etmelidir. Yeni üyeler komiteye, kendi üyelerinin davetiyle katılır. Komite, semt grupları, fabrika alt komiteleri ve belli

grupları tayin eder (eğer bunları sıralamaya kalkarsak sonu gelmez ve bunları Tüzükte yaklaşık olarak sıralamanın hiçbir gereği de yoktur; merkezi bunların örgütlenmelerinden haberdar etmek yeterlidir). Semt grupları ve alt komiteler şu mahfilleri örgütlerler... Bugün için Tüzüğe böyle bir madde koymak son derece yararsız olur. Çünkü bu türden çeşitli grupların ve alt grupların faaliyetleri konusunda genel bir Parti tecrübesine sahip değiliz (birçok yerde bundan tamamen yoksunuz). Bana kalırsa, böyle bir tecrübe edinmek için gerekli olan, Tüzük değil, Parti istihbaratının örgütlenmesidir. Şu sıralar, mahalli örgütlerimizden her biri, en azından birkaç akşamını Tüzük tartışmasıyla geçiriyor. Bunun yerine, her üye, bu zamanı, tüm Partiye sunmak üzere, kendi çalışması hakkında ayrıntılı ve iyi hazırlanmış bir rapor düzenlemeye ayırsa, çalışmalar yüz kat daha ilerler. Tüzüğün yararsız olmasının nedeni, sadece devrimci çalışmanın daima kesin bir örgütlenme biçimine uymaması değildir. Hayır, kesin bir örgütlenme biçimi gereklidir ve biz bütün çalışmalarımıza mümkün olduğu kadar böyle bir biçim vermeye çalışmalıyız. Buna, genellikle sanıldığından çok daha büyük ölçüde izin verilebilir ve bu, Tüzük sayesinde değil, sadece ve sadece (bunu durmadan tekrarlamalıyız) Parti merkezine kesin malumat iletmekle sağlanabilir. Ancak o zaman, gerçek bir sorumluluğa ve (parti içi) aleniyete dayanan gerçek bir örgütlenme biçimimiz olacaktır. Aramızdaki ciddi çatışmaların ve fikir ayrılıklarının "Tüzüğe uygun" oylama yoluyla değil de, mücadeleyle ve "istifa" tehditleriyle halledildiğini hangimiz bilmiyoruz? Parti hayatının son üç dört yılı boyunca, komitelerimizin çoğunun geçmişi böyle iç çekişmelerle doludur. Ne yazık ki, bu çekişmeler kesin bir biçim almamıştır. Eğer almış olsaydı, Parti için çok daha öğretici olur ve bizden sonrakilerin tecrübelerine çok daha fazla katkıda bulunmuş olurdu. Ne var ki, böylesine yararlı ve zorunlu bir kesin örgütlenme biçimini hiçbir Tüzük yaratamaz; bu ancak ve ancak Parti içi aleniyetle yaratılabilir. Otokrasi yönetimi altında, Parti merkezini Parti olaylarından düzenli

olarak haberdar etmekten başka bir Parti içi aleniyet vasıtamız ya da silahımız olamaz. Ve ancak biz Parti içi aleniyeti geniş çapta uygulamasını öğrendikten sonra, çeşitli örgütlerin işleyişi konusunda gerçekten tecrübe sahibi olabilir; ancak yılların böylesine 48 kapsamlı tecrübesine dayanmak, sadece kağıt üzerinde kalmayacak bir tüzük hazırlayabiliriz. 1902 Eylülünde yazıldı. İlk defa 1902 yılında hektograf baskıyla yayınlandı. Bütün Eserler, Cilt 6. 1904'te RSDİP Merkez Komitesince basılan broşürün metnine uygun olarak yayınlanmıştır. Dipnotlar [*] Komiteye, işçi kitleleriyle en çok bağı olan ve işçi kitleleri arasında en fazla "sayılan" devrimci işçileri almaya çalışmalıyız. [**] İşçilere şunu anlatmalıyız: hafiyelerin, ajan provokatörlerin ve hainlerin öldürülmesi bazan elbette kaçınılmaz olabilir. Ama bunu sistemleştirmek, hiç istenilmeyen ve hatalı bir şeydir. Hafiyeleri izleyip açığa çıkararak zararsız kılacak bir örgüt kurmaya çalışmalıyız. Hafiyelerin hepsiyle uğraşmak imkansızdır, ama onları açığa çıkaracak ve işçi sınıfı kitlelerini eğitecek bir örgüt kurmak hem mümkün, hem de gereklidir. [***] Aynı zamanda, gösterilerde ve hapisten adam kaçırma eylemlerinde vb. görevlendirilmek üzere, askeri eğitim görmüş ve özellikle güçlü ve atılgan işçilerin alındığı savaş gruplarına da ihtiyacımız var. Açıklayıcı Notlar [1*] Bir Yoldaşa Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Mektup, St. Petersburg'lu SosyalDemokrat A. A. Şneyerson'un (Yeryoma) o şehirdeki sosyal-demokrat çalışmaların örgütlenme tarzını eleştiren mektubuna verilen yanıttır. Lenin ve yakın arkadaşlarının 1895 Aralığında tutuklanmalarından sonra, "ekonomistler" İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği'ni yavaş yavaş denetimleri altına aldılar. Devrimcilerin bir yer altı ve merkezi örgütünün kurulması için mücadele dene devrimci Marksistlerin tam tersine, "ekonomistler", siyasi mücadelenin önemini inkar ediyor ve seçim ilkesine dayalı ve başlıca hedefi, işçilerin ekonomik çıkarlarını dolaysızca savunmak ve karşılıklı yardım bankaları kurmak olan geniş bir işçi sınıfı örgütünün kurulması düşüncesini ortaya atıyorlardı. "Ekonomistler"

Mücadele Birliği'ni uzun süre denetimlerinde tutarak onun örgütsel yapısına da kendi damgalarını vurdular; Birliğin işçi sınıfı üyeleri (sözümona işçi örgütü) suni olarak aydın üyelerden ayrıldı. Birliğin gevşek örgütlenişi, işçilerin otokrasiye ve burjuvaziye karşı kitle çapında devrimci mücadelesine önderlik etmeye değil, daha çok sendikal biçimde bir mücadeleye uygundu. St. Petersburg örgütünde Iskra'cılarla "ekonomistler" arasında gelişen mücadele, RSDİP'nin St. Petersburg Komitesinin 1902 yazında Iskra'nın safına geçmesiyle doruğuna ulaştı. Iskra'nın 15 Aralık 1902 tarihli 30. sayısında şöyle deniyordu: "Haziran ayında St. Petersburg dolaylarında yapılan ve işçi örgütünün beş semtini de temsil eden işçilerin (işçi örgütünün en yüksek kuruluşunu meydana getiriyordu) katıldığı bir toplantıda ortaya iki mesele çıktı. Bu meseleler şunlardı: 1) Rusya SosyalDemokrasisindeki iki 49 akım: bugüne kadar St. Petersburg'da görülen eski "ekonomist" akım ve Iskra ve Zarya tarafından temsil edilen devrimci akım; 2) Örgütlenme ilkeleri (sözümona "demokratizm" ya da bir "devrimciler örgütü"). Her iki meselede de bütün işçiler oybirliğiyle "ekonomizmi" ve "demokratizm"e karşı çıktılar ve Iskra akımının safında yer aldılar." St. Petersburg Mücadele Birliğini Iskra'nın örgütlenme ilkelerinin ruhuna uygun olarak yeniden inşa etmek için, Iskra örgütünün, işçi örgütünün ve St. Petersburg komitesinin temsilcilerinden oluşan bir komite kuruldu. Ama Tokarev'in başını çektiği "ekonomistler", St. Petersburg Komitesinin Iskra'nın tutumunu destekleme kararına katılmadıklarını bildirdiler; sözümona İşçi Örgütleri Komitesini kurdular ve Iskra'cılara karşı mücadeleye giriştiler. Iskra'cılar işçilerin desteği sayesinde mevzilerini korudular ve St. Petersburg örgütü içindeki durumlarını sağlamlaştırdılar. Lenin'in Parti örgütlenmesi için planını geliştirdiği ve somut olarak biçimlendirdiği Bir Yoldaşa Mektup, St. Petersburg'a, "ekonomistler"e karşı mücadele en yüksek noktasına ulaştığı bir sırada vardı. Mektubun hektografla kopyası çıkarıldı, elle

çoğaltıldı ve St. Petersburg'lu Sosyal-Demokratlar arasında dağıtıldı. 1903 Haziranında Sibirya Sosyal- Demokrat Birliği tarafından RSDİP'nin Örgütlerindeki Eski Devrimci Çalışma Üzerine (Bir Yoldaşa Mektup) illegal olarak yayınlandı. Bu mektup RSDİP Merkez Komitesi tarafından ayrı bir broşür olarak da yayınlandı ve broşürü baskıya bizzat hazırlayan Lenin ona bir önsöz, bir de ek yazdı. Mektup, SosyalDemokrat örgütlerde geniş çapta dağıtıldı. 1902-05 yıllarını kapsayan polis arşivleri, Moskova, Riga ve Don Rostov'u, Nahcevan, Nikolayev, Krasnoyarsk, Irkutsk ve diğer yerlerde yapılan polis baskınlarında bu mektubun ele geçtiğini ortaya koyuyor. SBKP Merkez Komitesinin Marksizm-Leninizm Enstitüsü'nün arşivlerinde; Mektup'un sadece ilk sayfasının el yazması bulunmaktadır. Bu sayfada Lenin'in elyazısıyla şu not vardır: "Genel olarak St. Petersburg Komitesine ve özel olarak da Yeryoma yoldaşa (Lenin'den)." [2*] Buradaki "taslak", St. Petersburg şehrindeki devrimci çalışmayla ilgili tüzük taslağıdır, yoksa RSDİP'nin genel tüzüğü değil. Metnin bazı yerlerinde "taslak" yerine "tüzük" kullanılıyor . (Ç.N.) [3*] Mahfil (circle): Partili ve Partisiz devrimcilerden meydana gelen geniş grup. Mahfil, Parti hücresi değildir. (Ç.N.) [4*] Parti içi aleniyet, herkesin herşeyi bilmesi anlamında değil, parti faaliyetlerinin merkez tarafından bilinmesi anlamındadır. (Ç.N.) Viladimir İliç Lenin Parti Örgütü ve Parti Edebiyatı [*] Rusya'da Sosyal-Demokrat çalışma için Ekim Devrimi'nden[2*] sonra ortaya çıkan yeni koşullar parti edebiyatı sorununu gündeme getirmiştir. Yasal basınla yasadışı basın arasındaki ayrım; feodal, otokratik Rusya döneminden kalan bu hazin miras, artık ortadan kalkmaya başlamıştır. Ancak henüz yitip gitmiş değildir, buna daha çok zaman var. Başbakanımızın ikiyüzlü hükümeti hâlâ öylesin azgın delilik halinde ki, Izvestia Soveta Rabochikh Deputatov, [3*] "yasadışı" basılıyor; ne var ki, hükümetin engelleyecek gücü olmadığı bir şeyi 50

"yasaklamak' için başvurduğu budalaca girişimler, hükümeti rezil etmekten, daha çok manevi darbeler almasına yolaçmaktan başka sonuç vermiyor. Yasal basınla yasadışı basın arasında bir ayrılık sürdüğü sıralarda, partili basın ile partili olmayan basın sorunu, çok basit ve çok yanlış, saçma bir biçimde çözülmüştü. Bütün yasadışı basın, örgütlerce yayınlanmakta ve şu ya da bu partili gruba bağlı gruplarca yürütülmekteydi. Bütün yasal basın partili olmayan basındı (çünkü partiler yasaklanmıştı) ama, şu ya da bu parti çevresinde "yoğunlaşmalar" vardı. Doğal olmayan yakınlıklar, garip "dostluklar", sahte dayanışmalar kaçınılmazdı. Parti görüşlerini dile getirmeye çalışan kimselerin zoraki sakınganlıkları ile bu düzeyde görüşlere henüz ulaşmamış kimselerin fikir zayıflıkları ya da fikir korkaklıkları birbirine karışmıştı. Ezopça bir dilin, edebi tutsaklığın, kölece nutukların ve ideolojik kulluğun sürdüğü, lanet olası bir dönem! Rusya'da taze ve canlı ne varsa hepsini kurutan bu pis havaya proletarya bir son verdi. Ama Rusya'ya bugüne kadar ancak yarı özgürlüğünü kazandırabildi proletarya. Devrim henüz sona ermedi. Çarlık yönetimi devrimi yenecek güçte değil, ama devrim de çarlığı yenecek güçte değil daha. Kaldı ki, apaçık, düpedüz, dosdoğru ve tutarlı bir parti ruhu ile gizli, üstü örtülü, "diplomatik" ve sahte bir "yasallığın" her yerde ve herşeyde doğal olmayan bir birleşim içinde yer aldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu doğal olmayan birleşim bizim gazetede bile kendini gösteriyor; Bay Guçkov ılımlı liberal burjuva gazetelerin yayınlanmasını yasaklayan Sosyal-Demokrat zorbalıkla istediği kadar alay etsin, Rus SosyalDemokrat İşçi Partisi'nin Merkez Organı Proletary'ye[4*] polisçe yönetilen, otokratik Rusya'nın kapılarının kapalı olduğu da bir gerçek. Ne olursa olsun, yarı yolda ilerleyen devrim, işlerin yeni bir doğrultuda düzenlenebilmesi için hepimizin bir an önce çalışmaya koyulmasını zorunlu kılmaktadır. Bugünkü edebiyatın, "yasal" olarak yayınlananı da dahil, onda dokuzu parti edebiyatı olabilir. Parti edebiyatı da olmak zorundadır. Burjuva törelerine; kazanç sağlayan, ticari burjuva basınına, burjuva edebi kariyerizme ve bireyciliğe, "aristokratik anarşizme" ve kâr peşinde koşmaya karşıt yönde,

sosyalist proletarya, parti edebiyatı ilkesini öne sürmeli, bu ilkeyi geliştirmeli ve elden geldiğince onu tam ve eksiksiz olarak pratiğe geçirmelidir. Bu parti edebiyatı ilkesi nedir? Sosyalist proletarya açısından edebiyat, bireyler ya da topluluklar için bir zenginleşme aracı olmamalıdır diyemeyiz sadece; edebiyat proletaryanın genel davasından bağımsız, bireysel bir girişim olamaz kesinlikle. Kahrolsun partisiz yazarlar! Kahrolsun edebiyatın üstün insanları! Edebiyat, proletaryanın genel davasının bir parçası haline gelmeli, bütün proletaryanın politik olarak bilinçli bütün öncüleri tarafından harekete geçirilen o tek ve büyük Sosyal-Demokrat mekanizmanın "küçük bir çarkı ve vidası" olmalıdır. "Her benzetmede bir kusur vardır" der bir Alman atasözü. Benim edebiyatı bir dişliye, canlı bir hareketi, bir mekanizmaya benzetişim de öyle olabilir. Fikirlerin özgürce çarpışmasını, eleştiri özgürlüğünü, edebi yaratım özgürlüğünü, vs., vs., alçaltıyor, öldürüyor, "bürokratlaştırıyor" diye böyle bir benzetme karşısında çığlığı basacak isterik aydınlar bulunacaktır belki de. Ancak bu gibi çığlıklar, burjuva aydın bireyciliğinin bir ifadesinden başka bir anlama gelmeyecektir. Edebiyatın, mekanik bir ayarlamaya ya da aynı bir düzen içine konmaya, çoğunluğun azınlık üzerinde baskı yaratmasına açık olmadığı, su götürmez bir gerçektir. Bu alanda kişisel girişkenliğe, bireysel eğilimlere, düşünce ve hayal gücüne, biçim ve içeriğe kesinlikle daha geniş yer verilmesi gerektiği de kuşku götürmez. Bunların hiçbiri yadsınamaz; ama bütün bunlar, proletarya partisi davasının edebi cephesinin, öbür cepheleriyle mekanik bir biçimde bir tutulamayacağını gösterir sadece. Ancak bu da, 51 burjuvaziye ve burjuva demokrasisine yabancı ve garip gelen, edebiyatın mutlaka, ister istemez Sosyal-Demokrat Parti çalışmasının bir öğesi olması gerektiğini, bu çalışmanın bütün öbür öğelerine ayrılmaz bir biçimde bağlı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Gazeteler, çeşitli parti örgütlerinin organları haline gelmeli ve bu gazetelerin yazarları mutlaka bu örgütlerin üyesi olmalıdırlar. Yayın ve dağıtım merkezleri, kitapçılar ve kitaplıklar,

kitapevleri ile benzer kuruluşlar, bütün bunlar, Parti denetimi altında olmalıdır. Örgütlü sosyalist proletarya, bütün bu çalışmaları kendi gözetiminde bulundurmalı, baştan sona denetlemeli ve ayrımsız, bütün her yere, yaşayan proletarya davasının hayat dolu akışını götürmeli ve böylece, "yazarın işi yazmak, okuyucununki okumak" diyen o yarı Oblomovcu, yan bezirgan, eski Rus ilkesinin ayaklarını yerden kesmelidir. Asya'ya özgü sansürün ve Avrupa burjuvazisinin yozlaştırdığı edebi çalışmaların böyle bir anda dönüşüme uğratılabileceğini öne sürmüyoruz pek tabii. Ölçüleri belirli herhangi bir sistemi savunmak, ya da sorunu bir takım buyrultularla çözmeye kalkmak aklımızın ucundan bile geçmez. Kupkuru şemaların uygulanması en az sözkonusu olacak şeydir burada. Tüm partimiz ve Rusya'da siyasal bilinçli Sosyal-Demokrat proletaryanın tümü, bu yeni sorunun farkına varmalı, onu yakından tanımalı ve her yerde çözmeye çalışmalıdır, aslında yapılması gereken şey budur. Feodal sansürün zincirlerinden kurtulan bizler, burjuva bezirgan edebi ilişkilerin tutsağı haline gelmek istemiyoruz, gelmeyeceğiz de. Yalnız polis baskısından değil, ama sermayenin de egemenliğinden, tüccarlıktan, dahası, burjuva-anarşist bireycilikten arınmış, özgür bir basın yaratmak istiyoruz, yaratacağız da. Bu son sözler okuyucuya aykırı ya da hakaretmiş gibi gelebilir. Özgürlüğün coşkulu savunucusu birkaç aydın "ne!" diye bağıracaklardır belki de. Demek, siz yazı yazmak gibi alabildiğine ince, bireysel bir konuyu ortaklaşa denetim altına almak istiyorsunuz! Bilimin, felsefenin ya da estetiğin sorunlarını oy çoğunluğuyla işçiler çözsün istiyorsunuz! Bütünlükle bireysel olan fikirsel çalışmanın mutlak özgürlüğünü inkar ediyorsunuz demek! Sakin olun, baylar! En önce, biz burda partili edebiyatı ve onun parti denetimine bağlılığını tartışıyoruz. Herkes hiçbir kısıtlama olmaksızın dilediğince söyleyip yazmakta özgürdür. Ama, (parti dahil) bütün özgür kuruluşlar da, parti düşmanı düşüncelere sahip çıkmak için partiden yararlanan üyeleri kovmakta özgürdür. Söz ve basın özgürlüğü tam olmalıdır. Ancak, örgütlenme özgürlüğü de tam olmalıdır. Ben söz özgürlüğü adına sana haykırma, yalan söyleme ve canın ne istiyorsa onu yazma hakkını tam olarak tanımak zorundayım. Ama sen

de örgütlenme özgürlüğü adına bana şu ya da bu görüşlere sahip çıkan kimselerle biraraya gelme ya da ayrılma hakkını vermelisin. Parti, kendi düşmanı görüşlere sahip çıkan kimseleri kendinden arındırmadıkça önce ideolojik, sonra maddi açıdan çözülüp dağılması kaçınılmaz olan özgür bir kuruluştur. Partili görüş1erle parti düşmanı görüşler arasındaki sınırı belirleyebilmek için ortada parti programı, partinin taktik kararları ve tüzüğü, en sonunda da, proletaryanın uluslararası özgür kuruluş1arının, uluslararası SosyalDemokrasi'nin tüm deneyleri vardır; proletarya partileri içinde bütünlükle tutarlı, tastamam Marksist, tümüyle doğru olmayan bireysel öğe ve eğilimler varolagelmiştir hep, ama buna karşılık, bu partilerin kendi safları içinde hep dönem dönem "temizlikler" de olmuştur. Aynı şey, burjuva "eleştiri özgürlükçüsü" baylar, bizim Partimiz içinde de olacaktır. Bir kitle partisi haline gelmek üzereyiz, açık bir örgüt olmaya doğru hızlı bir değişim geçiriyoruz; (Marksist açıdan) tutarsız birçok kimse, hatta bazı Hıristiyan unsurlar, belki mistik kişiler bile gelip aramıza katılacaktır, kaçınılmaz bir şey bu. Ama, midemiz sağlam ve taş gibi Marksistiz. Tutarsız unsurları kendi içimizde özümleyeceğiz. Parti içinde fikir ve eleştiri özgürlüğü, insanların parti adı verilen özgür kuruluşlarda örgütlenme özgürlüğünü bize unutturamayacaktır hiçbir zaman. İkinci olarak da, sayın burjuva bireyciler, mutlak özgürlük üstüne çektiğiniz söylevlerin ikiyüzlülükten başka birşey olmadığını söyleyeceğiz sizlere. Para gücü üzerine kurulmuş bir 52 toplumda, bir avuç zengin insan asalak halinde yaşarken emekçi yığınların yoksulluk içinde süründükleri bir toplumda gerçek. fiili hiçbir "özgürlük" olamaz. Siz, Bay Yazar, sizden allı pullu, çerçeve içinde [*] açıksaçıklık ve "kutsal" sahne sanatı "üstüne örtülü" bir kılıf içinde fuhuş isteyen burjuva yayıncıya karşı, burjuva kamuya karşı özgür müsünüz? O mutlak özgürlük denen şey ya bir burjuva palavrasıdır, ya da (bir dünya görüşü olarak anarşizm, tersine çevrilmiş burjuva düşüncesi olduğu için) anarşist bir palavradır. İnsan hem toplum içinde yaşayıp, hem de ondan özgür olamaz. Burjuva yazarın, sanatçının, oyuncunun

özgürlüğü, para kesesine, çürümeye, satılık olmaya gizlice (ya da ikiyüzlü biçimde gizlice) bağımlılıktan başka bir şey değildir. İşte biz sosyalistler, bu ikiyüzlülüğü açığa seriyor, sahte etiketleri söküyoruz; bunu da, sınıfsız bir edebiyat ve sanata varmak için değil (çünkü böyle bir şey sınıf-dışı, sosyalist bir toplumda olabilir ancak), ama, gerçekte burjuvaziye bağlı bu ikiyüzlü özgür edebiyatın karşısına, açıkça proletaryaya bağlı, gerçekten özgür bir edebiyat çıkarmak için yapıyoruz. Bu edebiyat özgür bir edebiyat olacaktır, çünkü bu edebiyatın saflarına hep yeni güçler katacak olan şey, hırs ya da kariyerizm değil, sosyalizm fikri ve emekçilere duyulan yakınlık olacaktır. Bu edebiyat özgür olacaktır, çünkü bir takım içi geçmiş kadınlara, şişmanlamaktan yakınan, canı sıkkın "üst tabaka"ya değil, ülkenin gözbebeği, gücü ve geleceği olan milyonlarca, yüz milyonlarca emekçiye hizmet edecektir. Bu özgür edebiyat insanoğlunun devrimci düşüncesindeki son sözü sosyalist proletaryanın deneyi ve canlı faaliyetiyle zenginleştirecek, geçmişin deneyi (ilkel, ütopik biçimlerinden başlayarak gelişen sosyalizmin vardığı son aşama olan bilimsel sosyalizm) ile günümüzün deneyi (işçi yoldaşların bugünkü mücadelesi) arasında sürekli bir karşılıklı etki yaratacaktır. O halde yoldaşlar, iş başına! Yeni ve güç bir görevle karşı karşıyayız. Ama, SosyalDemokrat işçi sınıfı hareketine kopmaz bir biçimde bağlı, geniş, zengin ve renkli bir edebiyatı örgütlemek gibi soylu ve gönendirici bir görev. Bütün Sosyal-Demokrat edebiyat Parti edebiyatı haline gelmelidir. Bütün gazeteler, dergiler, yayınevleri, vs.. çalışmalarına hemen yeniden çekidüzen vermeli, Partinin şu yada bu örgütüyle şu ya da bu biçimde bütünleşecek bir şekle doğru gitmelidir. "Sosyal Demokrat" edebiyat ancak o zaman kendi adına gerçekten yaraşır bir hale gelecek, ancak o zaman görevini yerine getirecek ve burjuva toplum çerçevesi içinde bile, burjuvaziye kölelik etmekten kurtularak, gerçekten en ön saflarda yürüyen ve sonuna kadar devrimci olan sınıfın hareketi içinde yer alacaktır. Noveya Zhizn, Sayı: 12, 13 Kasım 1905 İmza: N. Lenin, Toplu Yapıtlar, Cilt 10, s. 44-49. Dipnotlar

53 Bu yazı, 1905 Kasımında, sürgünden sonra Lenin St. Petersburg'a geldiği zaman, yasal Bolşevik gazetesi, Novaya Zhizn'in (Yeni Hayat'ın) 12. sayısında yayınlanmıştı. Novaya Zhizn, 1905'te, St. Petersburg'da Ekim'den Kasım'a kadar günlük olarak çıktı. St. Petersburg'a dönüşünden sonra Lenin, o dönemde RSDİP'nin Merkezi Organı haline gelmiş olan gazetenin yayımcısı oldu. Gazeteye yazanlar arasında V.V. Vorovski, M.S. Olminski ve A.V. Lunaçarski de vardı. Gazeteye mali destek sağlayan Maksim Gorki'nin de gazete üstünde etkinle bulunuyordu. Novaya Zhizn, yetkili makamlann sürekli baskısıyla karşılaştı. 27 sayısından onbeşine el kondu ve yokedildi. Gazete 27. sayısından sonra kapatıldı. En son 28. sayı yasa-dışı çıktı. [2*] Burada sözkonusu, halka sivil haklar tanıyan 17 Ekim 1905 Manifestosu'nu çarın çıkarmasına yol aran 1905 Ekim'indeki genel siyasi grevdir. Bolşevikler kendi gazetelerini yasal yoldan çıkarılmasında bu yerel basın özgürlüğünden yararlandılar. Aralık ayından sonra 1905 silahlı ayaklanması bastırıldı. Otokrasi işçi örgütleri ile yayınlarına karşı saldırıya geçti. [3*] Izvestia Soveta Rabochikh Deputatov (İşçi Temsilcileri Sovyeti Bülteni): 1905'te Ekim'den Aralık'a kadar yayınlanmış, St. Petersburg İşçi Temsilcileri Sovyeti organı. On sayı çıkmış, 11. sayı, basılırken polis tarafından toplatılmıştır. [4*] Proletary (Proleter): Üçüncü Parti Kurultayı'nın kararıyla kurulmuş, RSDİP'nin Merkez Organı, yasa dışı Bolşevik haftalık gazete; 1905 Mayısından Kasımına kadar, Lenin'in yayımcılığı altında, Cenova'da yayınlanmış; 26 sayı çıkmıştır (25. ve 26. sayılar, Lenin Rusyaya döndükten sonra, V.V. Vorovski'nin yayımcılığı altında çıkmıştır). Yazı kurulunun sürekli üyeleri arasında A.V. Lunaçarski ile M.S. Olminsmi de vardı. [*] Aslında yanlış yazılmış olması gerekir; yazının bağlamı romanokh'ı (romanları) kastederken, ramkakh (çerçeve) yazılmış. 13 Kasım 1905 tarihinde Noveya Zhizn, Sayı: 12'de yayınlandı. Bütün Eserler, Cilt: 10, s. 44-49 [Marks-Engels-Lenin: Sanat ve Edebiyat Üzerine, s: 234-241, Ocak 1990, I. baskı, Ekim Yayınları. Çeviren: Aziz Çalışlar] [1*]

54

PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ KOŞULLARINDA KOMÜNİST GENÇLİK BİRLİĞİ (KGB) -Sovyetler Birliği'nin parlak örneğiEmekçi gençlik, dünyanın altıda birini kapsayan muazzam bir alanda kapitalizmin boyunduruğundan kurtulmuş durumdadır ve özgür ve emniyet altında kendi devletinde -Sovyetler Birliği'nde- yaşamaktadır. Dünyanın ilk proleter devleti olan Sovyetler Birliği, kapitalizm şartlarında sömürünün nesnesi olan gençlik emeğini sosyalist eğitimin temeli yapıyor. Proleter devlet daha şimdiden gençlik çalışmasının yeniden örgütlenmesi üstünde çalışıyor. Gençliğin üretici çalışması tasfiye edilmiyor, bilakis yeniden biçimlendiriliyor; mesleki, siyasi, genel eğitim ve beden eğitimiyle birleştiriliyor ve eğitim bakış açısıyla yeniden düzenleniyor. Gençlik emeğinin sosyalist yeniden örgütlenmesinin gerçekleştiği yer, sosyalist işletmedeki işletme okuludur (yani çırak atölyeleri veya bölümleri; teorik dersle işletmedeki pratik dersin birleştirilmesi). Proleter devlet, gençlik emeğinin sosyalist yeniden örgütlenmesinin gerçekleştirilmesinin önkoşulu olarak gençlik emeğinin korunması ve gençliğin iktisadi durumunun iyileştirilmesi için tam bir tedbirler sistemi yarattı: 1. 14 yaşına kadar çocuklara ücretli işte çalışma yasağı. 2. İşgününün 18'inden küçük gençler için altı, 16'sından küçük gençler için dört saate indirilmesi. 3. Başlangıçta 18, ilerki dönemde 20 yaşın altındaki gençler için gece ve akort çalışma yasağı, gençliğin sağlığına zararlı işletmelerde çalışma yasağı. 4. Kısaltılmış işgününü garanti altına almayı (kısaltılmış işgünü tam işgünü gibi ücretlendirilir) ve işçi gençliğin iktisadi durumunun yetişkin işçilerin yaşam koşullarıyla aynı ölçüde yükseltilmesini sağlayan bir ücret politikası. Eşit işe eşit ücret. 5. 18 yaşın altındaki gençler için tam ücretin ödenmesi şartıyla dört haftalık izin. 6. Düzenli aralıklarla yapılan sağlık kontrolü ve işçi gençlerin özel ya da genel dinlenme yurtlarına, sanatoryumlara vs. gönderilmesi kaydıyla işçi gençliğin sağlığının korunması. 7. Sanayide gençliğe belirlenmiş bir oranda işyerinin ayrılması (kota uygulaması -ÇN) 8. Hastalık durumunda, çalışma yeteneğinin kaybı ya da işsizlik durumunda esasen devletin ve işverenlerin ödediği sosyal sigorta. Sosyalist devlet, gençliğin bakımını sosyalist inşa sürecinde giderek artan ölçüde üstlenmeyi hedeflemektedir. Proleter devlet, gençleri 18 yaşından itibaren tüm devlet ve iktisat organlarına,

çalışmaya başladıkları andan itibaren işyeri temsilciliğine seçme ve seçilme 55 hakkına sahip, devletin tam hak sahibi yurttaşları yaparak ve onlara tüm toplum ve devlet örgütlerinde birlikte çalışmanın kapılarını açarak gençliğin yasal ve siyasi taleplerini karşılar. Sovyetler Birliği gençlik için eğitim sisteminin bir bütün olarak dönüştürülmesi üzerinde çalışır. "Ancak gençliğin öğretimini, örgütlenmesini ve eğitimini temelden değiştirdiğimizde, genç neslin, eski topluma hiç benzemeyen yeni, yani komünist toplumun kurulması çabalarının sonuç vermesini sağlayabiliriz." (Lenin) Bu yöndeki büyük bir ileri adım işçi gençlik için sosyalist işletmelerde yaratılan işletme okullarıdır. Sovyetler Birliği bu işletme okullarında, üretim sürecinin anlamı ve hedefini teknik ve toplumsal açıdan öğrenmeleri yoluyla işçi gençliğin çok yönlü eğitimini amaçlamaktadır. Bu şekilde işçi, sosyalist üretimin sınıf bilinçli yöneticisine doğru gelişir. İşletme okulları gençliğin tüm teorik eğiliminin geliştirilmesi ve sağlamlaştırılmasını teşvik etmekte; kulüp çalışması ve beden eğitimiyle gençliğin vücut ve zihnini geliştirmektedir. Proleter devlet, şimdi devletin tekeline geçen ve emekçi kitleler arasında komünizmin propagandası ana hedefine hizmet eden halk eğitimi sistemini, emekçi gençliğe sosyalizmin inşası için gerekli tüm bilgilerle donanma imkanını tanıyacak şekilde dönüştürmektedir. Sovyetler Birliği aktif bir şekilde yeni halk eğitim sistemini inşa etmeye çalışmaktadır; o öncelikle temel olarak standart meslek okulu (politeknik eğitim yapan okullar -ÇN) kurmakta, emekçiler için orta ve yüksek okullar açmakta (bazı özel işçi fakülteleri örgütlemekte) ve bu okulları proletarya diktatörlüğünün ve sosyalist eğitimin ihtiyaçlarına göre yeniden biçimlendirmektedir. Komünist Gençlik Birliğinin çalışma ve konumu da birçok açıdan tamamen değişmektedir. Kapitalizmin şartlarında soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulan Komünist Gençlik Birliği Sovyet iktidarından her türlü desteği alıyor ve proleter devletin tüm çalışması ve mücadelesine, özellikle de gençliğin çalışması ve eğitimi alanında, aktif bir şekilde katılmaktadır. Proleter örgütler ve proleter devlet KGB'yi emekçi gençliğin çıkarlarının temsilcisi olarak kabul etmektedir. Böylelikle faaliyetlerinde emekçi gençliğin yaşamının tüm yönlerini gözeten KGB, proletarya diktatörlüğü şartlarında emekçi gençliğin komünist eğitiminin

kitle örgütü olarak sınırsız gelişme imkanına sahip olmaktadır. Sovyetler Birliği'nin doğrudan Bolşevik Partinin yönetiminde çalışan LeninistKomünist Gençlik Birliği, faaliyetleriyle kendini bir kitle örgütüne, tüm işçi gençliğin ve bir bütün olarak emekçi gençliğin temsilcisi ve öncüsüne dönüştürme görevini çözmüştür. Kendini iç savaşın ateşine atan ve şimdi sosyalizmin inşasına katılan ve buna tüm emekçi gençliği çeken KGB, milyonların muazzam bir ordusuna dönüşmüştür. 56 Muzaffer proletarya ezilen halkların gençliğini de kurtarmaktadır; ona tüm siyasi hakları tanımakta ve bir dizi iktisadi, yasal ve kültürel tedbirle gerçek eşitliği sağlamaktadır. SSCB'de, tüm milliyetlerden emekçi gençlik ilk defa, zihnen karanlıkta ve cehalette tutulan, köleleştirilen kitleden özgür ve tam hak sahibi yurttaşlara, sınıf bilinçli savaşçılara ve yeni toplumun inşasının katılımcılarına dönüştü. Sovyetler Birliği, yoksul köylülere her türlü yardımı sunmaktadır ve köylü gençliğin durumunu daha şimdiden önemli derecede iyileştirmiştir. O devlet olarak köylü gençliğin tarımsal meslek eğitimini yoluna koymakta ve bu bilinçle tarımın sosyalist kooperatifleştirilmesini yaratmaya çalışmaktadır. Devletin sınıf karakterinin değişmesiyle birlikte KGB'nin faaliyetlerinin içeriği de değişiyor. Kapitalizmin egemenliğinin son dönemlerinde o burjuva devlet iktidarının yıkılmasının bir aracıyken, proletarya diktatörlüğünde proleter devletin bir dayanağına dönüşür. Artık KGB'nin temel görevi, doğrudan sosyalist inşaya aktif katılımı sürecinde en geniş emekçi gençlik kitlelerinin komünist eğitimidir. Proletarya diktatörlüğü için mücadele döneminde gençliğin sınıfsal proleter eğitimi kapitalist burjuva toplum düzeninin yıkılması için sınıf mücadelesine katılmak ise, proletarya diktatörlüğü şartlarında da yeni yaşamın inşası için olumlu çalışma, proletarya diktatörlüğünün sağlamlaştırılması ve eskinin tüm kalıntılarına karşı mücadeledir. Tüm bunlar dünya işçi sınıfının mücadelesine katılma ve Marksizm-Leninizmin teorisini öğrenmeyle yakından ilişkilidir, tüm bunlar denenmiş ve sınıf bilinçli sosyalist işçilerin, sınıf savaşçılarının, dünya proletaryasının zaferi, proleter dünya devrimi için savaşçıların yetiştirilmesi hedefini gözetmektedir. KGB, Lenin'in Rus KGB'nin 3. Kongresi'ndeki şu sözlerini hatırda tutarak bütün faaliyetiyle tüm emekçi gençliği sosyalist inşaya aktif katılım için kazanmaya çalışır: "Her genç kızın, her genç erkeğin dahil olması gereken komünist toplumun milyonlarca yapı ustasının içinde ilk yapı ustaları siz olmalısınız; işçi ve köylü

gençliğinin tüm kitlesini komünizmin inşasına çekmezseniz, komünist topluma varamazsınız." Bu nedenle, KGB, tüm emekçi gençliği sosyalist devlet mekanizmasının, sosyalist sanayinin faaliyetlerine olduğu kadar Sovyet iktidarının kırda ve kentte geliştirdiği siyasi, askeri, iktisadi, kültürel faaliyetlere de çekilmesi için çalışır. Kapitalist sınıfın egemenliği döneminde burjuva ordusuna ve kapitalizme karşı koyan ve savaşan KGB, şimdi tüm güçleri de katarak, proleter devleti savunacak olan, proletarya diktatörlüğünü kapitalist saldırı ve burjuvazinin iktidarını yeniden kurma çabalarına karşı savunacak olan Kızıl Ordu ve Donanmanın güçlendirilmesini teşvik eder. KGB, en iyi güçlerini kızıl ordu eri, kumandan ve siyasi işçi olarak Kızıl Orduya ve Donanmaya verir. O, emekçi gençliğin proleter, askeri eğitimini teşvik eder. Dünyanın bütün emekçilerinin anavatanı, proleter devletin, -emperyalist haydutlara karşı ve 57 dünya devrimi için mücadelesinde- savunulması mücadelesinde birinci ve en cesaretli odur. KGB, çalışmanın sosyalist dönüştürülmesi ve gençliğin yaşam biçimi alanında büyük bir faaliyet geliştirir. İşçi gençlik işçi sınıfının bir parçası olduğunda ve işçi gençliğin çalışmasının sosyalist yeniden örgütlenmesi proleter devletin ve sendikaların meselesi olduğundan, KGB çalışmasıyla devlet organlarının ve sendikaların görevlerinin yerini almaz, bilakis iktisadi ve kültürel taleplerini onlarla sıkı işbirliği içinde kabul ettirir. O onların çalışmalarına katılır ve burada tüm emekçi gençliğin taleplerini savunur. KGB sosyalist inşanın ortak genel görevlerinden hareket eder ve işçi gençliğin taleplerini tüm işçi sınıfının çıkarlarıyla uyumlu hale getirir. Proletarya diktatörlüğü dönemindeki KGB'nin değişen şartları ve faaliyetlerinin değişen içeriğine uygun olarak KGB'nin sosyal çerçevesi de genişler. KGB şimdi işçi ve köylü gençliğin tek toplumsal ve siyasi kitle örgütüdür. KGB, kentin ve kırın tüm işçi gençliğini, yoksul köylülük gençliğinin en geniş kesimlerini ve orta köylülük gençliğinin en iyi unsurlarını kendi saflarında örgütlemeye çalışır. KGB giderek daha geniş tabakaları kapsar, bileşimi açısından artık işçi-köylü örgütüdür. Buna rağmen o siyasi rolü, çalışmasının içeriği ve yöntemleri açısından proleter örgüt olarak kalır. Köylü üye kitlesinin çokluğu gözönünde tutulduğunda, KGB'nin çalışmasının

ve doğru proleter çizginin korunmasının en önemli önkoşulu, sağlam, proleter önderlik ve KGB içinde işçi gençliğin yönetici rolünün mutlaka ve durmadan garanti altına alınması temelinde, KGB'nin her iki bölümünün, işçilerin ve köylülerin sıkı birliğinin ayakta tutulmasıdır. KGB'nin büyümesinin düzenlenmesi ve fonksiyoner kadroların biçimlendirilmesi buna bağlı olarak ele alınır. Proletarya diktatörlüğü, diğer emekçi gençlik tabakaları üzerinde işçi gençliğin önderliğinin KGB üzerinden tam gerçekleşmesini mümkün kılar. KGB'de proleter önderliğin garantilenmesi ve önünde duran muazzam görevleri yerine getirmesinin garantisi, KGB içinde çalışan parti üyeleri üzerinden olduğu kadar doğrudan parti örgütleri tarafından sağlanan Partinin önderliğidir. SSCB'de proletarya diktatörlüğünü yöneten Lenin'in Partisi Komünist Hareket içinde eski ve yeni kuşağın karşılıklı ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine parlak bir örnek sunuyor. KGB, gençliği kendi saflarında örgütlemenin ötesinde de emekçi gençliğin proleter olmayan tabakaları üzerindeki etkisini artırma ve onları yönlendirme imkanlarına (devlet mekanizmasının çalışmalarına, sendikalara, kooperatiflere, spor, kültür ve diğer örgütlere katılarak) sahiptir. 58 KGB'nin siyasi aydınlatma çalışması, hedeflerin değişmesi ve maddi ve manevi araçların artması sonucu, derinlemesine ve enine büyümektedir. Siyasi aydınlatma ve emekçi gençliğin kültürel seviyesinin yükseltilmesi alanında büyük bir çalışma geliştiriyor. O, emekçi gençliği kolektif ruhla eğitmeyi hedefliyor. Emekçi gençliğe sosyalist inşanın görevlerini açıklıyor ve siyasi ve iktisadi proleter devrimin ardından acilen gerekli olan kültür devriminin en ön saflarında duruyor. KGB, tüm gücüyle Parti ve Sovyet iktidarıyla birlikte eski sömürücü koşulların kalıntılarına, kapitalist kültürsüzlüğe, cahilliğe ve geriliğe, insanlar arasındaki burjuva ve küçük burjuva ilişkilere ve kapitalist toplumun bıraktığı yüklü kötülükler mirasına karşı mücadele eder. KGB, kararlılıkla dini aptallaştırmaya, özel mülkiyet egoizmine, küçük burjuva bireyselciliğine ve loncacı eğilimlere vs. karşı mücadele eder. KGB, gençliğe proletaryaya düşman, kapitalist unsurların kalıntılarına karşı mücadelenin yöntem ve biçimlerini gösterir ve emekçi gençliği bu mücadeleye seferber eder. KGB, emekçilerin çocuklarına özel dikkat sarfeder. Emekçilerin çocuklarının konumu, salt işçinin durumu, proleter annenin hakları değişikliğe uğradığından

kökten değişmekle kalmadı; proleter devlet, çocukların komünist eğitimi için, güçlerinin ve yeteneklerinin serpilip gelişmesi için gerekli tüm koşulları giderek yerine getirdiği için ve proletarya diktatörlüğü çocuklarda geleceği gördüğü için de değişti. KGB Komünist Çocuk Hareketini desteklemeyi ve yönetmeyi esas görevi olarak kavrar. KGB, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesinden sonra tarihsel göreve en büyük ve en bilinçli katılımda bulunma göreviyle, insanlığın ideolojik olarak yeniden biçimlendirilmesi anlamında da sınıfların yeniden biçimlenmesi, yeni sosyalist bir kuşağın yetiştirilmesi ve eğitilmesi göreviyle karşı karşıyadır. KGB, kültür çalışmalarını, ancak bu şartlarda komünist eğitimin gerçek parçası olacaklarından, siyasi temel görevlerine bağlı kılar. Eski sömürücü sınıfların kalıntıları proletarya diktatörlüğüne karşı mücadelelerini sürdürdükleri sürece, sınıf mücadelesi de yeni biçimler alarak sürecektir. 59 Ülke KGB'leri, proletaryanın muzaffer olduğu yerde diğer ülkelerin çalışan gençliğinin mücadelelerine özel yardım ve desteği verme yükümlülüğüne sahiptir. Kapitalist ülkelerdeki KGB'ler sonuna dek sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri'nin savunulması için mücadele ederler. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı -2KOMÜNİST GENÇLİK BİRLİĞİNİN SÖMÜRGELERDEKİ MÜCADELESİ Komünist Gençlik Birliği (KGB) ve Ulusal Sorun İnsanlığın yarısından fazlası sömürge ve yarı-sömürge ülkelerde emperyalizmin boyunduruğu altında inliyor. Dünyanın, ezilen ve ezen uluslara bölünmesi, az sayıdaki emperyalist gücün nüfuz alanları ve sömürgeleri olarak paylaşılması, iktisaden geri kalmış halkların bunlar tarafından sömürülmesi ve ulusal baskı altında tutulması, bugünkü kapitalist sistemin en güçlü dayanaklarından biridir. Emperyalizm, sömürgelerde eski kültürleri yok ediyor, çalışan kitleleri en koyu sefalete sürüklüyor, her şeyden önce de köylü kitlelerini yoksullaştırarak onları dilenci konumuna düşürüyor, ülkeyi iktisaden sömürüyor ve onun üretici güçlerinin büyümesini ve bir ulusal iktisadın gelişmesini engellemeye çalışıyor. İngiliz, Amerikan, Fransız, Japon, İtalyan, Belçika emperyalizmi ve diğer emperyalistler, emekçi kitlelerin kanını emen parazitler ve canavarlar gibi ezilen halkların ensesine biniyorlar. Hindistanlı işçinin, Çinli kulinin, Afrikalı köylülerin, Güney Amerikalı tarım işçilerinin kanı ve teri, Londra ve New

York bankalarında dolara dönüşürken, açgözlü Japon emperyalizmi, tüm Doğu Asya'yı yutmaya çalışırken ve Fransa'nın, Belçika'nın, İtalya'nın doymak bilmez finans kapitali Afrika'nın yarısını yağmalarken, Hollanda Endonezya'da plantaj kölelerinin üzerinde kamçısını şaklatırken, tek tek emperyalist güçler azgın vahşi hayvanlar gibi yağlı av için birbirleriyle çatışıyor. Sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin ezilen halklarının ulusal kurtuluş mücadelesi, sermayeye karşı dünya devriminde muazzam bir rol oynuyor. Sömürgelerdeki ulusal devrimci hareketlerin önemi, birincisi bunların işçi sınıfının emperyalizme karşı ve proletaryanın dünya diktatörlüğü için mücadelesinin dolaysız desteği olmasında ve ikincisi, sömürgelerde de sosyalist devrimin yolunu açmasında yatıyor. Emperyalizme karşı ortak mücadelede, emperyalist ülkelerdeki proletaryanın sömürgelerdeki ezilen halklarla ittifakı, işçi sınıfının zaferinin en önemli şartlarından biridir. Sömürge ve yarı-sömürgelerde komünistlerin en temel görevi, işçileri ulusal burjuvazinin önderliğinden kurtarmak, onları bağımsız öz örgütlerinde toparlamaktır. Bu, ancak komünistlerin burjuva ulusal reformizme karşı enerjik bir mücadele yürütmesiyle mümkündür. Sömürgelerin kurtuluşu ancak devrimci yoldan, işçi sınıfının önderliğinde mümkündür. Sömürge devrimlerinde işçi sınıfı, köylülükle ittifakı ve köylü örgütlerinin burjuvazinin 60 etkisinden kurtarılmasını sağlamak ve önderliği elde etmek zorundadır. Ulusal burjuvaziyle geçici anlaşmalara, ancak bunlar işçilerin ve köylülerin bağımsız örgütlenmesini engellemediği ve emperyalizme karşı mücadeleye aktif olarak katıldığı ölçüde izin verilebilir. Kapitalist ülkelerde de çeşitli ulusal azınlıklar egemen emperyalist burjuvazi tarafından baskı altında tutuluyor. Bu baskı, ilk önce emekçi kitlelere, işçilere ve köylülere yöneliyor, ulusal azınlık burjuvazisinin üst tabakaları ise egemen emperyalist burjuvaziyle işbirliği yapıyor. Komünistler, ulusal sorunda tam ayrılma ve bağımsızlık hakkı da dahil ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunur. Bu temel şiara bağlı olarak, KGB, komünist partisiyle birlikte ezilen ulusal azınlıklar için, kendi dilini kullanma, ulusal dilde ders ve okul, ulusal azınlıklardan askerler için özel talepler vb. gibi ulusal hak ve talepler savunur. KGB, ezilen halkların ulusal haklarını savunurken, aynı zamanda her türlü ulusal şovenizme, özelde de egemen ulus şovenizmine karşı mücadele eder ve

tutarlı bir biçimde proleter enternasyonalizmini savunur. KGB, onları komünist partisi ve KGB önderliğindeki ortak mücadeleye kazanmak için, kapitalist ülkelerdeki ezilen ulusal azınlıkların devrimci örgütleri içinde çalışır. KGB, sömürge ve yarı-sömürgeler için de tam ayrılık ve bağımlığın kazanılmasına dek, kendi kaderini tayin hakkını savunur. Ulusal sorunun ancak bu şekildeki bir çözümüyle kapitalizmden kurtulmuş tüm halkların emperyalizme karşı mücadelede ve sosyalist iktisadın inşası için özgür birliği mümkündür. Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri'nin dünya birliği bu yoldan kurulacaktır. Ulusal sorunun komünist çözümü, Sovyetler Birliği'nde gerçekleştirildi. Çarlığın eski sömürgeleri ve ezilen ulusal azınlıklar, yeni ulusal, kültürel ve iktisadi yaşama gözlerini açtı, ulusal bağımsızlığa ve devletlerine kavuştu ve eşitler arasında eşit olarak, diğer uluslarla birlikte Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri'nin birliğinde yerlerini aldılar. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği, tüm ezilen halklara emperyalist boyunduruğa karşı mücadelelerinde yeni hız ve güç verecek olan muazzam etkide bir örnektir. KGB, emperyalist tiranlığa karşı her hareketi, salt sömürgeler ve yarısömürgelerde değil, formel olarak bağımsız olan ülkelerdeki hareketleri de, öncelikle de Orta ve Güney Amerika'dakileri destekler. Tek tek sömürge ve yarı-sömürgelerde durum, kapitalizmin bu ülkelere ne ölçüde girdiği ve orada geliştiğine bağlı olarak değişiktir. Geri sömürgelerde 61 ve yarı-sömürgelerde sınıflara bölünme kapitalist gelişmenin bakış açısından henüz tam değildir ve feodal ve patriarkal koşullar egemendir; gelişmiş olanlarda ise, giderek artan ölçüde toprak sahipleri ve feodalizmin kalıntılarını cisimleştiren aristokrasi, burjuvazi, işçi sınıfı ve köylülük arasındaki ayrım belirginleşmektedir. Sömürgelerde ve yarı-sömürgelerde temel talep, ulusal kurtuluş ve birleşme ve tarım sorununun çözümü, yani feodalizmden ve emperyalizmden kurtuluştur. Proletarya bu devrimde, sovyetler üzerinde yükselen işçilerin ve köylülerin demokratik diktatörlüğünü kurmayı amaçlar. İşçi sınıfı, daha burjuva demokratik aşamada gelişmiş sömürgelerde köylülük ve devrimci küçük burjuvaziye önderliği (egemenlik) elde etmeyi amaçlamalıdır. Ulusal burjuvazinin devrimin ilerki sürecindeki kaçınılmaz ihaneti nedeniyle, burjuva demokratik devrim, ancak proletaryanın önderliğinde sonuna dek götürülebilir ve ancak bu yoldan proletaryanın sonal sınıfsal hedefi için mücadele ve

burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime dönüşmesi mümkündür. Bu dönüşüm süreci, bir dizi faktöre bağlıdır, bunlar içinde tayin edici rol oynayanlar şunlardır: Devrimin burjuva demokratik görevlerinin yerine getirilmesinin ölçüsü; proletaryanın ve partisinin gücü ve köylülük üzerindeki etkisi; gelişmiş kapitalist ülkelerin proletaryasının yardımı; mevcut sosyalist cumhuriyetlerin yardımı. İçinde bulunduğumuz aşamada, sömürgeler için bu yoldan kapitalist gelişme aşamasının atlanması imkanı vardır. Dünyanın kocaman bir bölümünde -Sovyetler Birliği'nde- proletarya diktatörlüğünün var olduğu bir dönemde, dahası gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi sınıfının iktidarı ele alma mücadelesinin gündemde olduğu şartlarda, tek tek ülkelerde henüz toplumsal olgunluğa erişilmiş olmasa dahi, sömürge devrimleri tüm proleter hareketin desteğiyle sosyalist gelişmeyi uygulayabilir. Sömürge ve yarı-sömürgelerde, korkunç bir sömürü, baskı ve özgürlükten yoksunluğun çifte boyunduruğu altındaki emekçi gençlik, sömürge devriminde özellikle büyük bir rol oynar. Çünkü, bir taraftan çocuk ve gençlerin büyük bir yüzdesi üretimdedir, orduyu doldurmaktadır; öğrenci gençliğin önemli bir bölümü emekçi kitlelerle yakından ilişkilidir ve aynı onlar gibi büyük bir sömürüye tabidir; diğer taraftan dünya savaşımının koşullarında ve atmosferinde, emperyalizmin artan baskıları, devrimci yenilikler ve altüst oluşlar koşullarında büyüyen, emperyalizme karşı kinle dolu olan ve tüm devrimci mücadelelerde en büyük cesareti ve ölümden korkusuzluğu sergileyen tam da gençlikti. Ancak, sınıfların farklılaşması sömürgelerde gençlik üzerinde de etkili oluyor. Feodalizm ve emperyalizmin yanısıra kendi burjuvazisi de gençliği kendi etkisine almaya çalışıyor ve bu amaçla örgütler kuruyor. Çalışan gençliğin mücadelesi için de temel koşul, ulusal reformizmin etkisine karşı mücadele ve işçi gençliğin ve köylü gençliğin bağımsız öz örgütlenmesidir. KGE'nin emekçi gençliğin devrimci mücadelesine önderlikte temel görevi, tüm sömürge ve yarı-sömürgelerde komünist gençlik birliklerinin oluşturulmasıdır. KGB'nin sömürge ve yarı-sömürgelerde yaratılmasının pratik yolu her yerde aynı değildir. 62 Sömürgelerin ve yarı-sömürgelerin gelişmişlik derecesine göre KGE'nin görevleri iki gruba ayrılabilir:

Sanayiye ve proletaryaya sahip gelişmiş sömürgelerde ve yarısömürgelerde KGE'nin ana görevi KGB'nin kurulmasıdır. KGB, kitle örgütü olmaya, hem ulusal devrimci hem de sosyal mücadelesinde emekçi gençliğin önderi olmaya gayret etmelidir. Kitlelerin KGB tarafından kazanılması ve örgütlenmesi amacıyla çeşitli yan örgütlerin oluşturulması da gereklidir. KGB, bazen biçimi ve içeriği ülkenin koşullarına ve ulusal devrimin gelişme düzeyine bağlı olan, özde işçi ve köylü gençliğin bloğunu oluşturan geniş bir ulusal devrimci gençlik örgütü yaratabilir. Bu durumda dikkatinin merkezinde başından itibaren işçi gençliğin ve KGB'nin önder rolünün sağlanması durmalıdır. Kapitalist sınıf ayrımının henüz gelişmediği ve az gelişmiş proletaryaya sahip geri kalmış sömürgelerde KGE'nin görevleri şunlardır: 1) Komünist unsurların toparlanması ve bilinçli komünist kadroların ve grupların oluşturulması. 2) Yabancı emperyalist boyunduruktan devrimci kurtuluş, tarım devriminin gerçekleştirilmesi, kapitalist ülkelerin proleterleriyle ittifakın oluşturulması, komünist önderlik altında gençliğin iktisadi, kültürel ve siyasi talepleri için mücadele bayrağı altında çalışan gençliğin geniş kitle hareketinin örgütlenmesi. Komünist kadroların ya da grupların kitleler içindeki etkisi arttıkça ve kitle etkilerini sağlamlaştırmayı becerdikleri ölçüde, gerçek bir komünist gençlik birliğinin bu ülkelerde de oluşturulması mümkün olacaktır. KGB, kararlılıkla sömürgelerde eşitsizliğin özgül biçimlerine karşı, kadınların ve genç kızların köleleştirilmesine karşı -kız ticareti, erken yaşta evlilik, toplumsal yaşama katılma yasağı vb.- kadın cinsinden gençliği emekçilerin genel mücadelesine ve örgütlerine çekerek mücadele eder. Çin Devrimi ve kahraman Çin KGB'nin büyük örneği KGE'nin sömürgeler için çizgisinin doğru olduğunu ispatladı. Çin KGB, zor koşullara rağmen, küçük bir yarı öğrenci grubundan güçlü bir proleter kitle örgütüne dönüştü. O, Çin işçi gençliğinin önderliğini fethetti ve feodalizme, emperyalizme ve kendi 63 burjuvazisine karşı mücadelede emekçi gençliğin en geniş kesimlerine önderlik etti; devrimin temel şiarları için mücadeleye olduğu kadar, işçi ve köylü gençliğin dolaysız somut gereksinimleri ve talepleri için mücadeleye de kahramanca önderlik etti. En koyu terör dahi onu yok edemedi, tam tersine, burjuvazinin ve militaristlerin cellat rejimi altında pozisyonunu elde tuttu ve hatta güçlendirdi.

Çin KGB'nin gelişmesi ve mücadelesi Hindistan'ın, Endonezya'nın ve tüm sömürge dünyasının çalışan gençliği için teşvik edici bir örnektir. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı -3EMEKÇİLERİN ÇOCUKLARININ KOMÜNİST EĞİTİMİ Komünist Gençlik Birliği'nin (KGB) özel görevlerinden biri emekçilerin çocukları arasında eğitim çalışmasıdır. Burjuvazi, büyük çocuk kitlelerini sömürmekle yetinmiyor, onları zihinsel olarak da köleleştiriyor. Okullar ve tüm devlet öğrenim kurumları burjuvazi tarafından bir sınıfsal eğitim aracı olarak kullanılıyor. Emekçi çocuklarının büyük kitlesini bağrında toparlayan, burjuvazi tarafından tüm araçlarla desteklenen ve büyük etkiye sahip olan dinci, gerici ve tarafsız denilen çocuk örgütleri, okuldaki bu eğitimin tamamlayıcısı olarak işlev görüyor. Sosyaldemokrat çocuk örgütleri de bunlarla elele çalışıyor. Bunun ötesinde kilise, basın, sinema vs. çocukları burjuvaca zehirlemenin araçlarıdırlar. İşçi sınıfı burjuvazinin sınıf eğitiminin karşısına proleter çocukların kendi devrimci sınıf eğitimini koymaktadır. Yetişen nesillerin bu devrimci sınıf eğitimi amacıyla, sömürüye ve zihinsel köleliğe karşı mücadelelerinin örgütlenmesi ve komünist hareketin saflarında sosyalist devrim için ve komünizmin yapı ustaları olarak mücadele edecek olan savaşçılar olarak yetiştirilmesi amacıyla, gençlik örgütleri Komünist Partisinin önderliğinde komünist çocuk birlikleri örgütler (genç gönüllüler). Komünist eğitim, ancak proleter çocukların mücadeleye ve kendi sınıflarının çalışmasına çekilerek uygulanabilir. Komünist Çocuk Birliği'nin ve onun her bir hücresinin ve gruplarının tüm eğitim çalışmasının esası planlı olarak çocukların kavrayışına ve çeşitli yaş gruplarının ilgilerine uygun biçimde çocukların proletaryanın sınıf mücadelesine ve belirli biçimlerle mümkün olduğunca KGB ve KP'nin devrimci faaliyetlerine çekilmesidir. Komünist Çocuk Birliği, zengin bir örgüt iç yaşamı, çocukların doğasına uygun canlı ve çok yönlü ajitasyon ve propaganda yöntemlerinin geliştirilmesiyle, özel genç gönüllüler yöntemlerinin korunmasıyla, vücut bakımı, spor, proleter kültür çalışması vs. ile komünist gençliği eğitir. Çocuk örgütü içinde ve dışında, mümkün olan en büyük öz faaliyet ve öz inisiyatifin geliştirilmesi onun eğitim yöntemidir. 64 Komünist Çocuk Birliği, emekçi çocuklarının geniş kitlelerinin çıkarları ve talepleri için mücadele eder, o çocukların iktisaden sömürülmesine karşı, askerileştirilmeye karşı, burjuva okullarındaki eğitimle dinci ve ulusal aptallaştırılmaya karşı mücadele eder. Başta dinci ve milliyetçi örgütler olmak

üzere burjuva ve sosyal-demokrat çocuk örgütlerine karşı mücadele onun görevidir. Bu göreve uygun olarak o, kırda ve şehirde en geniş çocuk kitlelerini etrafında toparlar ve örgütler. Çocuk Birliği, eğitim çalışmasında doğal olarak KGB'den daha basit görevlere sahiptir, bu nedenle onun sosyal tabanı KGB'ninkinden daha geniş olmalıdır. Komünist Çocuk Birliği tüm emekçilerin çocuklarının komünist eğitimi için bir örgüttür. Komünist Çocuk Birliği, Komünist Gençlik Birliği'nin yönetiminde ve KP genel önderliği temelinde çalışır. KGB, Komünist Çocuk Birliği'ne yönetici kadroları verir ve yetişkin işçilerin başarılı yardımı ve desteğini sağlar. Komünist Çocuk Birliği, örgütlerini öncelikle çocuk kitlelerinin çalıştığı ve öğrenim gördüğü yerlerde, burjuva etkilenmeye ve sömürüye en fazla maruz kaldıkları yerde (okullarda: okul hücreleri; işletmelerde: KGB hücrelerine bağlı çocuk işletme hücreleri) kurar. Bu okul hücreleri veya çocuk işletme hücreleri, Komünist Çocuk Birliği'nin örgüt temelini oluşturur. KGB, böylelikle emekçilerin çocuklarının eğitim faaliyetindeki yöntem ve hedefleri açısından da sosyal-demokratlardan ayrılır. Sosyal-demokratlar, çocukların sınıf mücadelesine ve siyasete çekilmesini "reddetmekte" ve çocuk hareketi yerine, herhangi bir öz faaliyeti olmayan, çocuk bakımı ve "salt kültürel" görevlere sahip oyun örgütlerini geçirmektedirler. Ama gerçekte bu örgütler sermayeye uysal köleler yetiştirme amacı gütmektedir. KGB VE EMEKÇİ GENÇLİĞİN FİZİKSEL EĞİTİMİ KGB, emekçi gençliğin ve bir bütün olarak emekçilerin jimnastik ve spor örgütlerinde bedenlerini eğitmelerinden yanadır. Emekçileri ve özellikle emekçi gençliği devrimci sınıf mücadelesinin zorluklarına ve taleplerine bedensel olarak da hazırlamak ve onları burjuva jimnastik ve spor örgütlerinden koparmak için işçi jimnastik ve spor örgütlerinin oluşturulması gereklidir. Jimnastik ve spor örgütleri siyasi olarak tarafsız örgütler değildir ve olamaz. Onlar hem burjuvazi, hem de işçi sınıfının elinde siyasi etkileme aracı ve sınıf mücadelesinde belirli görevlerin uygulamasında yardımcı araçlardır. Jimnastik ve spor örgütleri KGB için çalışan gençlik kitlelerine ulaşılmasının ve kazanılmasının en önemli yollarından biridir. Diğer hiçbir işçi örgütünde işçi gençlik sayısal bakımdan jimnastik ve spor örgütlerinde olduğu kadar yoğun değildir. Jimnastik ve spor örgütlerindeki gençlik için proletarya ile

burjuvazi arasındaki mücadele sınıf karşıtlıklarının artmasıyla keskinleşmektedir. Burjuvazi, 65 sporu çalışan gençliği ideolojik olarak kazanmanın, onları askeri olarak eğitmenin ve iktisaden sömürmenin (işletme sporu, iş molalarında spor, okullarda askeri spor) en önemli aracı haline getirmeye çalışmaktadır. Spor hareketinde burjuvaziye karşı mücadele, aynı zamanda jimnastik ve spor örgütlerindeki politikasıyla burjuvazinin hedeflerine basamak olan sosyal-demokrasiye karşı da mücadeledir. Komünist Gençlik Birliği'nin bu alandaki en önemli görevi, işçi spor derneklerini ideolojik ve örgütsel olarak burjuva spor hareketinden koparmak ve kendi bağımsız işçi spor birliklerini yaratmaktır. Bu amaçla KGB burjuva spor birliklerinde, onun üyelerini işçi spor hareketine çekmek için fraksiyon ve içten çökertme çalışması sürdürür ve bunun için gerekli olduğu yerde işçi unsurların muhalefetini örgütler. İşçi spor hareketi içinde KGB'nin görevleri şunlardır: İşçi spor örgütlerinin işçi sınıfının günlük mücadelelerine ve özellikle de savaş tehlikesine ve faşizme karşı mücadeleye çekilmesi; örgüt içinde reformist önderlere ve reformist siyasete, reformist Luzern Spor Enternasyonali'ne karşı mücadele; işçi spor hareketini ülke çapında ve enternasyonal olarak devrimci temelde birleştirmek için spor yapan işçi kitleleri arasında günlük yoğun çalışma; Kızıl Spor Enternasyonali'nin desteklenmesi ve popüler hale getirilmesi ve ilkelerinin kabul ettirilmesi için çalışma; tüm işçi jimnastik ve spor örgütleri için siyaset ve direktiflerin üretilmesi; Kızıl Spor Örgütleri'nin kitle birliklerine dönüştürülmesi. Faşizme karşı mücadelede ve işçi sınıfının gerekli askeri özeğitimi açısından büyük bir öneme sahip olan beden eğitimi biçimlerinden biri savunma sporudur. KGB, işçi spor örgütlerinin gençliğin beden eğitimi sorununda Kızıl Savaşçılar Birliği, Kızıl Gençlik Cephesi vb. gibi örgütlerle sıkı işbirliği için çalışır. Kapitalizmde spor ve jimnastik burjuvazi için siyasi etkisini yaymanın bir aracı, emperyalist ordusu için kadroların eğitilmesinin aracı ve kâr getiren bir iştir. Kapitalizmde emekçi

gençliğin geniş kitleleri gerçekten beden eğitimi ve spor faaliyeti araçlarından ve imkanlarından yoksundur. Bu imkanı ona ancak proletarya diktatörlüğü sunar: O, genç işçilerin çalışma saatlerini kısaltarak, sağlıklarını koruyup iyileştirerek, üretici çalışmalarını eğitim bakış açısıyla yeniden düzenleyerek, sporu kolektif ruhla yoğurarak ve onlara proleter devletin muazzam imkanlarını vererek bunu sağlar. Bunun en iyi ispatı Sovyetler Birliği'ndeki kültürfiziğin parlak gelişimidir. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı -4GENÇLİK UĞRUNA MÜCADELE KGB'nin karşıtları İşçi sınıfıyla burjuvazi arasında bütün ülkelerde gençliği düşünsel olarak etkileme ve kazanma uğruna mücadele kesintisiz olarak sürüyor. Mücadele eden iki taraf için de, hem çöküşe giden, eski, kapitalist toplum için hem de atılganlıkla ilerleyen proletarya için gençliğin kazanılması yaşamsal bir sorundur. "Gençliği kazanan, geleceği kazanır" ve "Gençliği kazanan, orduyu kazanır." -Bu cümleler sorunun özünü ifade etmektedir. Sınıf karşıtlıkları ve sınıf savaşımı keskinleştikçe, savaş sorunu daha büyük önem kazandıkça, burjuvazi de gençlik üzerindeki düşünsel egemenliğini korumak için amansızca mücadele ediyor. O, gençliğin faşistleştirilmesi ve askerileştirilmesi için, faaliyetleri çok küçük yaşta, okulda başlayan ve en önemli ve en tehlikeli kolu çeşitli biçimleriyle burjuva gençlik örgütleri olan 66 karmaşık, tüm bir sistem geliştiriyor. Faşizm, işçi sınıfına en azgın terör ve kanlı saldırılarla onun öncüsünü yok etmeye çalışan, burjuva emperyalist gericiliğin bir biçimidir. Faşizm, aynı zamanda sosyal demagoji ve rüşvetle kırın ve kentin belirli küçük burjuva katmanlarına dayanıyor ve işçiler arasına da girmeye çalışıyor. Faşizm, özel tedbirlerle çekmeye çalıştığı işçi gençliğin yozlaştırılmasına ve kazanılmasına özel önem veriyor. Gençliğin askeri eğitimine hizmet eden çeşitli devlet ve "tarafsız" örgütleri, bunlar ister mecburi, isterse "gönüllü" örgütler olsun, faşizmle içiçedir ve ona yakındır, hatta kısmen onunla bütünleşmiştir. Burjuvazi, emekçi gençliğin geniş kesimlerine yönelik, siyasi renkleri faşizmden sosyal pasifizme kadar uzanan ve saf siyasal mücadele görevlerinden, spora ve gençliğin temel kültür ihtiyaçlarına kadar gençliğin tüm yaşam sorunlarıyla ilgilenen, özel gençlik örgütlerinden tüm bir ağ geliştiriyor. Bu çok biçimli sisteme askeri eğitim örgütleri ve burjuva spor örgütleri olduğu kadar, dini dernekler ve pasifist örgütler de dahildir. Çalışan gençlik arasında, işçilerin sınıf düşmanı özlerini tarafsız ve yurtsever spor veya din maskesiyle gizleyen burjuva spor örgütleri ve dini örgütler sayısal olarak

çokça yaygındır. Çalışan gençlik açısından, gerçekte emperyalizmin savaş hazırlıklarını gözlerden gizleyen ve emperyalist savaşa ve kapitalist sisteme karşı gerçek mücadeleden alıkoyan çeşitli burjuva ve küçük burjuva pasifist örgütler oldukça tehlikelidir. Kırda da, zengin köylü unsurların, çiftlik sahiplerinin ve kilisenin önderliği altında çeşitli gençlik örgütleri burjuvazinin işini görüyor. Gençliği kazanma mücadelesinde çeşitli biçimleriyle sosyal-demokrat reformizm burjuvazinin yardımcısı rolünü yerine getiriyor. Tüm nüanslardan sosyal-demokrat partiler burjuvazinin proletaryanın kampındaki doğrudan ve dolaylı müttefiğine dönüştü. Onlar kapitalizmi çöküşten kurtarmaya çalışıyor ve kapitalist toplum düzeninin yeniden inşası ve sağlamlaştırılmasına yardım görevini önlerine koyuyorlar. Sosyal-demokrat partiler tek tek ülkelerde militarizmin güçlendirilmesini ve sosyalist bir maskeyle kendi emperyalist burjuvazilerinin emellerini savunuyorlar (sosyal-emperyalizm). Onlar tüm araçlarla işçi sınıfının devrimci mücadelesinin karşısında duruyor ve sadece nihai hedefi değil, işçi kitlelerinin en temel günlük taleplerine de ihanet ediyorlar. Dolayısıyla sosyal-demokrat partiler burjuva "işçi partileri"nden başka bir şey değildir, sadece bileşimi ve adı açısından işçi partileri, rolleri ve özü açısından ama burjuva ve gerici partiler. Sosyal-demokrasinin desteği olmaksızın kapitalizm, kendisini tehdit eden devrimci selin önünü almayı başaramazdı. Bu nedenle sosyal-demokrat reformizm, Komünist Gençlik Birliği'nin işçi gençlik içindeki en dolaysız ve en önemli karşıtıdır. 67 Sosyalist Gençlik örgütleri sosyal-demokrat partilerle birlikte yozlaşarak, sınıfsal barış ve kapitalizmin inşası yanlısı olan burjuva işçi örgütlerine dönüşme yolunda en sona kadar gittiler. Bu burjuvalaşma kendini salt onların genel siyasi yaklaşımında değil, gençlik sorunları alanında teorileri ve pratik faaliyetlerinde de gösteriyor. Sosyal-demokrat gençlik örgütleri aynı sosyaldemokrat partiler gibi işçi gençliğin kurtuluşunun önünde temizlenmesi gereken bir engeldir. Sosyal-demokrat reformizmin en tehlikeli varyasyonlarından biri, en gerici tondaki sosyal-demokrat reformizmle gerçekte tam uyum içinde oluşunu ve devrim düşmanlığını görünüşte devrimci "sol" lafazanlıkla gizleyen "sol" (merkezci) sosyal-demokrasidir. Sosyal-demokrasinin "sol" kanadı böylelikle

gerçekte işçilerin ince bir sahtekarlıkla kandırılmasına hizmet etmektedir ve onun rolü öncelikle de komünizm yoluna girmiş işçileri kandırmak ve sosyaldemokraside (yani burjuvazinin yanında) tutmaktır. Bu nedenle sosyaldemokrat reformizmin bu tipi, komünizmin açık düşmanlarına, sosyal emperyalizmin açık taraftarlarına göre daha tehlikelidir. Proletarya diktatörlüğünün, proletarya partisinin ve proleter merkeziyetçiliğin gerekliliğini reddeden, işçi sınıfının mücadele biçimi olarak ayaklanmayı reddeden ve Sovyetler Birliği'ne karşı mücadele eden anarşizm ve anarkosendikalizm de reformizmin bir biçiminden başka bir şey değildir. İşçi gençlik içinde kelimenin gerçek anlamında işçi aristokrasisi olamadığından sosyal-demokrat reformizm, siyasi biçimiyle, sosyalist gençlik örgütü olarak işçi gençlik içinde sosyal-demokrat partilerin yetişkin işçiler içinde olduğu ölçüde henüz ağırlık kazanmadı. Bu nedenle onlar reformist önderliğe sahip sendikaları, reformist jimnastik ve spor örgütlerini, gezi derneklerini, gençlik kültür örgütlerini vs. kullanıyorlar. Bu yoldan işçi gençlik üzerinde önemli ölçüde etkide bulunuyor. Sömürgelerde de gerici ve devrimci güçler arasında gençlik uğruna bir mücadele yürüyor. Emperyalist ezen devletin burjuvazisi olduğu kadar, sömürge ve yarı-sömürgelerin toprak beyleri, burjuvazisi ve ruhbanları da çeşitli örgütler aracıyla gençliği kendi etki alanlarına çekmeye çalışıyorlar. Burada en önemli rolü dini öğretilerin (hıristiyan, budist, müslüman vs.) kullanılması ve bunun yanısıra sömürgelerdeki burjuvazinin ulusal reformizminin çeşitli biçimleri oynuyor. Belirli bir aşamada anti-emperyalist hareketler içinde bir ölçüde rol oynayan, bugün ama yeni gelişme aşamasında gerici bir güce dönüşen Sun Yat Senizm ve Gandizm buna örneklerdir. Sun Yat Senizm, belirsiz "halk" kavramıyla sınıflara bölünmüşlüğü gizliyor ve bu nedenle belirli bir aşamada sınıf mücadelesinin işçi sınıfı ve köylüler tarafından geliştirilmesinin önünde tehlikeli bir engel oluşturuyor. Gandizm sabretmeyi, ezenlere karşı koymamayı, sınıf mücadelesinden vazgeçmeyi, gerici iktisat ve yaşam biçimlerine geri dönüşü öğütlüyor ve böylelikle emekçi kitlelerin devrimci mücadelesine karşı yöneliyor. KGB tüm burjuva gençlik örgütlerine ve birliklerine karşı kararlılıkla mücadele ediyor. Bu mücadele, işçi sınıfının genel mücadelesiyle ve KP'nin 68 burjuva partilere ve bir bütün olarak burjuvaziye karşı mücadelesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Gençlik örgütleri bunların organlarıdır. KGB, bu örgütlerdeki genç emekçileri işçi sınıfı için ve onun sınıf örgütlerine ve KGB'ye kazanmaya çalışır. KGB büyük bir kararlılıkla ve tüm araçlarla işçi sınıfının diğer örgütleriyle birlikte (öncelikle de Kızıl Cephe Birliği ve Genç Kızıl Cephe ile birlikte) faşist örgütlere karşı savaşır.

KGB, gençlik içindeki sosyal-demokrat, sendikalist ve anarşist etkilerin yok edilmesini ve bu akımların gençlik örgütlerinin tasfiyesini hedefler. KGB, bugün henüz örgütsüz olan veya burjuvazi ve sosyal-demokrasi tarafından yanıltılan işçi gençlik kitlelerini proleter sınıf mücadelesinin doğru yoluna yönlendirmeye çalışır ve tüm işçi gençliği nihai olarak komünizmin zemininde birleştirmeyi hedefler. Reformist ve merkezci sosyal-demokrat gençlik birlikleri zamanında, özellikle de savaştan sonra, tek devrimci Gençlik Enternasyonalini terkettiler ve bölücülerin sözümona "enternasyonal" ayrı örgütlerini kurdular. Onlar, işçi gençliği böldüler, ama demagojik bir biçimde "birlik"i savunmaktan geri durmuyorlar. Böylelikle aslında sosyal-demokrat gençlik önderlerinin proleter gençlik hareketi içinden kovulmasının kaçınılmaz olduğunu kanıtladılar. KGB ile sosyal-demokrat gençlik örgütleri arasında örgütle ve siyasi birlik (yani birleşme) mümkün değildir. Çünkü bunlar sosyaldemokrat partilerin, özde burjuva partilerin politikasını gütmektedirler ve onlara bağlıdırlar. Tüm işçi gençliğin birliği ancak ve ancak KE ve KGE zemininde gerçekleşecektir. KGB karşıt örgütlere karşı mücadele yürütürken, işçi gençliğin talepleri için mücadelede bu örgütlerin emekçi üyelerinin ve genelde hem çeşitli örgütlerde olan hem de partisiz tüm genç kadın ve erkek işçilerin desteğini kazanmaya çalışır. KGB işçi gençlik kitlelerinin proleter birlik cephesi, birleşik cephe taktiğini, tüm devrimci aşama boyunca genç işçilerin harekete geçirilmesinin ve kazanılmasının ve birleşik cepheye ve kitlelerin mücadelesine karşı direnen reformist önderlerin teşhirinin en önemli aracı olarak görür. Tüm sınırları aşarak, emperyalistlerin ve onların yardımcısı reformistlerin tüm tedbirlerine rağmen, KGE önderliğin bütün ülkelerin çalışan gençliği bir tek mücadele ordusu oluşturuyor. Devrimci gençlik, şimdiye kadarki devrimin en kızgın, en saf ateşiydi, o bundan sonra da dünya proletaryasının devriminin sönmez ateşi olacak. Tüm ülkelerin çalışan gençliği yetişkin kardeşleriyle omuz omuza, KGE'nin de yer aldığı Komünist Enternasyonal'in saflarında büyük hedefe doğru ilerliyor: Dünya kapitalizminin yıkılması, dünya komünizminin zaferi ve bununla birlikte çalışan gençliğin bugünkü kölelikten tam kurtuluşu. 69 Mücadeleye atıldık! Burjuva düşmanların dünyasına karşı, bayrağımıza ihanet edenlere karşı! Cellatlar, mahkemeler ve idam sehpaları sesimizi boğamayacak! Bizim pratiğimiz ve fedakarlığımız cellatları susturacak.

Gelişmenin akışı, tarihin akışı, komünist bilincimiz, coşkumuz ve genç yüreklerimizin cesur kararlılığı nihai zaferin garantisidir. Bütün ülkelerin genç kadın ve erkek işçileri, genç emekçiler! Saflarınızı sıklaştırın! Komünist Gençlik Enternasyonali'nin kızıl bayrağı altında birleşin! Komünist Gençlik Enternasyonali Programı -5Komünist Gençlik Enternasyonalinin 1928 Programı Hakkında Geçen sayımızda Komünist Gençlik Enternasyonali Programının son bölümünü yayınladık. Burada bu programın önemi hakkında birkaç şey söylemek istiyoruz. 1919 yılında kurulan Komünist Gençlik Enternasyonali, tüm komünist gençlik örgütlerinin enternasyonal birliği, uluslararası örgütüydü. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı'nın kabul edildiği 5. Dünya Kongre'sine gelinceye dek, dört Dünya Kongre'si yapılmıştı. Bunlardan, Komünist Gençlik Enternasyonali'nin çalışmalarının temelini atan 1919'daki Kuruluş Kongresi ve işçi gençlik içinde çalışmanın ana hatlarını ortaya koyan 2. Kongre özel öneme sahiptir. Ancak, Komünist Gençlik Hareketinin gelişmesinin doruğunda, onun mücadele deneyimlerini değerlendiren, bunlardan genel geçerli ilkeleri çıkaran ve geçmişin zaaflarını aşan 1928 Programı, bu özelliğiyle Komünist Gençlik Enternasyonali'nin en önemli belgelerinden biridir. Bu program, proleter gençlik hareketinin onyılları kapsayan mücadelesinin ve teorik alandaki çalışmada yaratılanların genelleştirilmesi, özetlenmesi ve sistematikleştirilmesidir. Schüller, 1928 Programını şöyle değerlendiriyordu: "Marks'tan buyana gençlikle ilgili tüm sorunların teorik çözümlemesidir. O, gerçekten Marksizm-Leninizm'in devrimci öğretilerini, proleter gençlik hareketinin ve dünya savaşından bu yana Komünist Gençlik Enternasyonali'nin zengin deneyim ve geleneğini cisimlendiriyor." Bu biçimiyle Program, salt Komünist Gençlik Hareketinin geçmişinin bir belgesi olmasının ötesinde bugüne de ışık tutan, Komünist Gençlik Hareketinin tüm temel sorunlarına cevap veren bir belgedir. 1928 Programı, sömürülen gençliğe kendi sınıfsal konumlarının bilgisini sunmakta, onlara yerlerini ve sınıf mücadelesindeki görevlerini göstermekte ve gençlik üzerine burjuva, sosyal-demokrat ve benzer öğretilerin yalan ve sahtekar özünü teşhir etmektedir. 70 Gençliğin toplumdaki konumunun çözümlemesiyle doğrudan ilintili olarak ve bu temelde Komünist Gençlik Birliği'nin rolü ve görevlerini tanımlamaktadır.

1928 Programı, tüm bunları bir dünya örgütünün yapabileceği kadar somut ve tek tek ülkelerdeki Komünist Gençlik Örgütlerinin kendi koşullarına uyarlayabilecekleri kadar da soyut yapıyor. 1928 Programının, en önemli teorik-siyasi çözümlemelerinden biri, Komünist Partisi ile Komünist Gençlik Örgütü arasındaki ilişkiye aittir. 1928 Programı, bu alanda tam bir teorik netlik sağlamış ve daha önceki Program ve Kongre Kararlarındaki zaafları bilince çıkararak aşmıştır. Program, önderliği, yöneticiliği Komünist Partisi'ne vermiştir: "Gereksiz bir övgü sarfetmeden ve kendisini kendi «gençliğinin» cazibesine fazla kaptırmadan, ama proleter gençliğin o değerli vasıflarını da (kolay kavrama yeteneği, devrime sınırsız bağlılığı, devrimci atılganlığı) hiç reddetmeden, önderliğin Komünist Partisine, yani devrimcilerin yaşlı nesline (...) ait olması gerektiğini açıklıkla kabul ediyoruz." (KGE Yürütme Kurulu) Komünist Gençlik Birliği'nin Komünist Partinin önderliğine tabi olması ama, kesinlikle Komünist Gençlik Birliği'nin örgütsel bağımsızlığından vazgeçmesi anlamına gelmemektedir. Komünist Gençlik Birliği, örgütsel olarak bağımsızdır, seçimle işbaşına gelen kendi organlarına sahip ve kendi kendini yöneten ve kendi iç yaşamının tüm yapısını koruyan bir örgüttür. Program, Komünist Gençlik Birliğinin proletaryanın sınıf mücadelesindeki ve devrimci örgütler sistemi içindeki rolünü değerlendirerek buna ilişkin temel tezleri netleştiriyor: -Komünist Gençlik Birliği, özü itibariyle "Komünizm okuludur". O, işçi ve emekçi gençlik kitlesinin siyasi mücadele örgütü, emekçi gençliğin öncüsüdür. -Komünist Gençlik Birliği, bir proleter örgüttür. O, işçi gençliğin tüm emekçi gençliğe öncülüğünü temel alır. Saflarında işçi gençliğin önder rolünü garantiler, fakat aynı zamanda emekçi gençliğin diğer tabakalarını da bağrında kucaklamaya çalışır. -Komünist Gençlik Birliği, emekçi gençliğin öncüsü sıfatıyla öncelikle onun en ileri devrimci unsurlarını kucaklar, ancak bununla kesinlikle yetinmez. Komünist Gençlik Birliği ile emekçi gençlik kitlesi arasındaki ilişki; dar bir öncü, "seçkinler" örgütüyle geniş kitleler arasında bir ilişki şeklinde olamaz! Komünist Gençlik Birliği bir kitle örgütüdür. 71 -Yekpare bir gençlik yoktur, gençlik sınıflara bölünmüştür. Komünist Gençlik Birliğinin görevi, işçi gençliği ve onun önderliğinde emekçi gençliğin tüm diğer katmanlarını dünya devrimi mücadelesine çekmek ve bu mücadele içinde onları Komünizm ruhuyla eğitmektir. Bunun dışında 1928 Programı, Komünist Gençlik Örgütlerinin örgütsel inşası,

anti-faşist mücadele, savaşa karşı tavır ve devrimci anti-militarist çalışma, emekçilerin çocuklarının komünist eğitimi, gençliğin fiziksel eğitimi, sömürgelerdeki gençliğin konumu ve mücadelesi ve Sovyetler Birliği'nde proletarya diktatörlüğü şartlarında gençliğin konumu ve mücadele görevleri hakkında temel düşünceleri sunmaktadır. Şurası açıktır: Komünist Gençlik Birliği'nin 1928'lerdeki koşullarıyla, bugünkü Komünist Gençlik Hareketinin koşulları bir ve aynı değildir. 1928'lerde Komünist Gençlik Hareketi öncüyü kazanmış, geniş kitleleri saflarında birleştirmeye çalışıyordu. Ve en önemlisi tabii ki, bütün dünyada işçi ve emekçi gençliğin gözlerinin çevrildiği dünya proletaryasının ülkesi Sovyetler Birliği'nin varlığı sözkonusuydu. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı incelenirken, bütün bu tarihi koşullar elbette gözönünde tutulmak zorundadır. Bugün, Komünist Gençlik Hareketinin çok zayıf olduğu, uluslararası alanda birliğin olmadığı, öncünün kazanılmasının merkezde durduğu bir dönemde yaşıyoruz. Buna bağlı olarak, Komünist Gençlik Enternasyonali Programında konulan bazı temel görevler bugünün görevleri değildir. Ama bu, onların geçersiz olduğu anlamına gelmemektedir. Bilakis, Komünist Gençlik Birliğinin çeşitli gelişme aşamalarına işaret etmektedir. Son olarak, programın "Savaşa karşı tavır ve Komünist Gençlik Birliği'nin devrimci anti-militarist çalışması" başlıklı bölümüne dikkat çekmeyi gerekli görüyoruz. Programın bu bölümünde, her türden burjuva pasifizmiyle devrimci anti-militarist tavır arasındaki kesin fark tüm netliğiyle ortaya konmaktadır. Militarizmin ve azgın şovenizmin kol gezdiği günümüzde, Komünist Gençlik Enternasyonali'nin bu ilkesel tutumu tüm genç komünistlerin yolunu aydınlatmalıdır. Komünist Gençlik Enternasyonali Programı, Komünist Gençlik Hareketinin geçmişinden öğrenirken dayanılacak en temel belgelerden biridir. Komünist Gençlik Enternasyonali'nin 1928 Programı, Komünist Gençlik Hareketinin çekirdeğini oluşturacak kadroların, genç bolşeviklerin elinde bugün de değerli bir eğitim malzemesidir. 72 V.I. LENİN RABOÇAYA GAZETA’YA MAKALELER[80] YAZI KURULUNA MEKTUP Sevgili yoldaşlar! İsteğinize karşılık olarak, gazete için üç makale gönderiyor ve genelde işbirliğimiz ve özelde de aramızdaki ilişkiler hakkında birkaç kelime söylemenin elzem olduğuna inanıyorum. Daha önceki temasınızdan bir yayınevi kurmak ve bir seri SosyalDemokratik broşürü edit

yapmamı istediğinizi anladım. Görüyorum ki şimdi durum değişti, bir gazetenin yayınına başlamak üzere olan yazı kurulunuzu oluşturmuşsunuz ve beni de işbirliğine davet ediyorsunuz. Söylemeye gerek yok ki, bu öneriyi içtenlikle kabul ediyorum, fakat, bunu yaparken, başarılı işbirliğinin sadece aşağıdaki şartlarla olası olduğunu düşündüğümü de belirtmeliyim; 1) elyazmaları ile ilgili kurallar hakkında (kabul edildiği, reddedildiği, değiştirildiği) ve bütün yayınlar üzerindeki kararlardan bilgilendirilecek şekilde editörler ve işbirliği yapan yazar arasında düzenli ilişkiler; 2) makalelerim özel bir takma isimle imzalanmalı (eğer size gönderdiğim kaybolmuşsa siz başka bir tane seçiniz); 3) teorik sorunları, şu andaki pratik görevleri, gazetenin (veya broşürler serisinin) istenen karakterini ilgilendiren temel konulardaki görüşler üzerinde, editörler ve işbirliği yapan yazar arasında anlaşma. Editörlerin bu koşulları kabule edeceğini ümit ederim ve aramızda mümkün olabilecek anlaşmayı en kısa zamanda hayata geçirmek için, üçüncü şarttan ortaya çıkan sorunlar üzerinde kısaca duracağım. “Eski akımı güçlü” bulduğunuz ve Bernsteinizme ve onun Rus yandaşlarına karşı özel bir polemiğin gerekmediğini düşündüğünüz konusunda bilgi sahibi oldum. Bu görüşün çok iyimser olduğunu düşünüyorum. Bernstein’ın, Rusya SosyalDemokratlarının çoğunluğunun kendisi ile aynı fikirde olduğu doğrultusundaki açıklaması[81]; “eski akımın” kurucusu, temsilcisi, ve en sadık savunucusu olan Emeğin Kurtuluşu Grubu[82] ile yurtdışındaki “genç” 73 Rusya Sosyal-Demokratları arasındaki ayrılık; Rabochaya Mysl’ın birkaç yeni söz söyleme yönündeki boş çabası; “yaygın” siyasi görevlere karşı isyan etmek, küçük sorunları ve amatörce çalışmayı put derekesine yükseltmek, “devrimci teorileri” kaba bir şekilde alayla cilalamak (No.7, “Geçerken”); son olarak, legal Marksist yazınındaki mutlak düzensizlik ve Bernsteincılığı kullanmak için onların temsilcilerinin çoğunun çılgınca çabaları, (a la mode -moda olmuş) “eleştiri” –bütün bunlar, bence, “eski akımın” yeniden kurulmasının ve enerjik

bir şekilde savunulmasının gerçek bir ivedi sorun olduğunu göstermeye hizmet etmektedir. Makalelerden, gazetenin görevleri ve yayın planı üzerine olan görüşlerimi göreceksiniz, ve bu sorun üzerindeki dayanışmamızın derecesini öğrenmekten çok memnun olacağım (ne yazık ki bu makaleler biraz acele ile yazıldı: hangi tarihe kadar gönderilmeleri gerektiğini bilmek benim için çok önemlidir). Raboçaya Mysl’a karşı dolaysız bir polemiği başlatmanın gerekli olduğunu düşünüyorum, fakat bu amaç için No. 1-2, 6 ve 7’den sonrakilerin; ayrıca Proletarskaya Borba’nın[83] elimde olması gerekir. Ayrıca, en son olarak ismini verdiğim broşüre, gazetede gözden geçirmek için ihtiyacım vardır. Makalelerin uzunluğu açısından kendime bir sınır çizmemem gerektiğini yazıyorsunuz. Bir gazete olduğu müddetçe, gazete makalelerine öncelik vermeyi ve hatta, ilerki bir tarihte makaleleri broşüre çevirme hakkımı saklı tutarak, broşür konuları olarak ele almayı düşünüyorum. Yakın gelecekte üzerinde durmayı önerdiğim konular şunlardır: 1) Program Taslağı (hemen göndereceğim)[84]; 2) RSDİP’nin gelecek kongresinde tartışılacak taktik ve örgütlenme sorunları[85]; 3) İşçiler ve sosyalistler için özgürken, hapisteki ve sürgündeki temas kuralları üzerine bir broşür -Polonyalıların broşürünü model alarak “temas kuralları üzerine” eğer mümkünse, benim için temin ederseniz memnun olurum-; 4) Grevler (I. Anlamı, II. Grevler üzerine yasalar; III. Son yılların bazı grevlerinin gözden geçirilmesi); 5) Kadın ve İşçi Sınıfı davası. Yazı Kurulunun elindeki malzemenin neler olduğunu yaklaşık olarak bilmek istiyorum, ki aynı konular üzerinde tekrar durmaktan kaçınabileyim ve çoktan “tüketilmiş” konular üzerinde durmayayım. Yazı Kurulundan aynı kanallarla bir cevap bekleyeceğim (Bu yolun dışında grubunuzla herhangi bir haberleşme aracım olmadı ve yoktur da). F.P.[86] 74 _____________________ PROGRAMIMIZ Uluslararası Sosyal-Demokrasi şu an bir ideolojik yalpalama içindedir. Şimdiye dek, Marx ve

Engels’in öğrettikleri devrimci teorinin sarsılmaz temelleri olarak görülüyorlardı, ama şimdi her yerden bu öğretilerin yetersiz ve zamanı geçmiş olduğunu ilan eden sesler yükselmektedir. Kendisinin bir Sosyal-Demokrat olduğunu ilan eden ve Sosyal-Demokratik bir organ yayınlamaya niyetlenen herkesin, Alman Sosyal-Demokratlarının kafasını meşgul eden ve yalnızca onları meşgul etmekle kalmayan bir sorun karşısındaki tutumunu kesinlikle belirlemesi gerekmektedir. Biz tutumumuzu bütünüyle Marksist teoriden yana belirliyoruz: Sosyalizmi bir ütopyadan bir bilime dönüştüren, bu bilim için sağlam bir temel atan, bunu daha da geliştirmek ve her yönüyle mükemmelleştirmek için izlenecek yolu ilk gösteren Marksizm oldu. Emekçinin kiralanmasının, işgücünün satın alınmasının, milyonlarca mülksüz insanın bir avuç kapitalist, toprağın, fabrikaların, madenlerin vb. sahipleri tarafından köleleştirilmesini nasıl gizlediğini açıklayarak modern kapitalist gelişmenin, geniş-ölçekli üretimin küçük üretimi ortadan kaldırması ve sosyalist bir toplum sistemini mümkün ve gerekli kılan koşulları yaratması eğilimi gösterdiğini ortaya koydu. Marksizm, bize kökleşmiş adetler, siyasal entrikalar, bulanık yasalar ve karmakarışık öğretilerin siyah örtüsü altından sınıf mücadelesini bütün çeşitlikleri içerisindeki mülk sahibi sınıflar ile, mülksüzler kitlesi ve bütün mülksüzlerin başındaki proletarya arasındaki mücadeleyi çekip çıkarmayı öğretti. Marksizm, bir devrimci sosyalist partinin görevinin, kapitalistlere ve onların çanak yalayıcılarına, işçilere düşen payı artırmak için yalvarmak ve komplolar düzenlemek değil, fakat proletaryanın, nihai amacı siyasi iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi ve sosyalist bir toplumun kurulması olan, sınıf mücadelesini örgütlemek ve bu mücadeleye önderlik etmek olduğunu aydınlığa çıkardı, kavuşturdu. Ve işte şimdi biz soruyoruz: içinde bulunduğumuz günlerde pek çok gürültü çıkartan ve Alman sosyalisti Bernstein'ın çevresinde toplanmış bulunan çığırtkan “yenilikçiler” tarafından bu teoriye yeni bir şey katılmış mıdır? Kesinlikle hayır. Onlar, Marx ve Engels’in bize geliştirmemizi emrettikleri bilimi bir adım olsun ileriye götürmüş değillerdir; onlar,

proletaryaya hiçbir yeni mücadele yöntemi öğretmemişlerdir; onlar, geri teorilerden parçalar ödünç alarak ve proletaryaya mücadele teorisini değil teslimiyet -proletaryanın en amansız düşmanlarına, sosyalistleri yemlemek için yeni araçlar aramaktan hiç bir zaman usanmayan hükümetlere ve burjuva partilerine teslimiyet teorisini vaaz ederek yalnızca ricat etmişlerdir. Rusya Sosyal-Demokrasisinin kurucularından ve önderlerinden biri olan Plehanov, Bernstein'ın en son “eleştirisi”ni[87] amansızca eleştirmekte bütünüyle haklıydı; Bernstein’in görüşleri şimdi, Alman işçileri tarafından da (Hannover Kongresinde)[88] reddedilmektedir. 75 Bu söz1erin bir suçlama seliyle karşılaşacağını sanıyoruz; sosyalist partiyi, “dogma”dan saptıkları için, her bağımsız görüş için, “batıniler”i kesen bir “müminler tekkesi”ne çevirmek istediğimiz çığlıkları yükselecektir. Bu çok moda ve keskin lafların hepsini biliyoruz. Ne var ki, bunların içinde zerre kadar hakikat ya da anlam bulunmamaktadır. Bütün sosyalistleri birleştiren, onların, bütün inançlarını kendisinden aldıkları, ve mücadele yöntemleri ile eylem araçlarında kendisini uyguladıkları devrimci bir sosyalist teori olmaksızın güçlü bir sosyalist parti olamaz. Bütün bilginizle doğru olarak gördüğünüz böylesi bir teoriyi temelsiz saldırılara ve kokuşturma girişimlerine karşı savunmak bütün eleştiriye karşı olduğumuz anlamına gelmez. Biz Marx’ın teorisini tamamlanmış ve ihlal edilmez bir şey olarak görmüyoruz; tersine, biz onu yalnızca, eğer hayata ayak uydurmak istiyorlarsa, sosyalistlerin her yönde geliştirmeleri gereken, bilimin temel taşını atmış olduğu inancındayız. Biz, Marx’ın teorisinin bağımsızca işlenmesini Rusya sosyalistleri için özellikle esas olduğu düşüncesindeyiz; çünkü, bu teori, özgül olarak İngiltere’de Fransa’dan farklı, Fransa’da Almanya’dan farklı ve Almanya’da Rusya’dan farklı uygulanan genel kılavuz ilkelerden başka bir şey sağlamamaktadır. Bunun için biz, gazetemizde teorik sorunlar üzerine makalelere hoşnutlukla yer ayıracağız ve bütün yoldaşları da ihtilaflı noktaları açıkça tartışmaya çağırıyoruz. Bütün Sosyal-Demokratlar için ortak olan programın Rusya’ya uygulanmasında ortaya çıkan

ana sorunlar nelerdir? Bu programın özünü proletaryanın sınıf mücadelesini örgütlemek ve nihai hedefi, siyasal iktidarın proletarya tarafından fethi ve sosyalist bir toplumun kurulması olan bu mücadeleye önderlik olduğunu belirtmiştik. Proletaryanın sınıf mücadelesi ekonomik (işçilerin içinde bulundukları koşulların iyileştirilmesi için tek tek kapitalistlere ya da tek tek kapitalist gruplarına karşı mücadele) ve siyasal mücadeleyi (hükümete karşı, halkın haklarının genişletilmesi yani, demokrasi ve proletaryanın siyasal iktidarının genişletilmesi için mücadele) kapsar. Bazı Rusya Sosyal-Demokratları (bunlar arasında en çok öne çıkanlar Rabochaya Mysl’ı yönetenlerdir) ekonomik mücadeleyi karşılaştırılamayacak kadar daha önemli olarak görür ve siyasal mücadeleyi az çok uzak bir geleceğe havale edecek kadar ileri giderler. Bu bakış açısı korkunç yanlıştır. Bütün Sosyal-Demokratlar işçi sınıfının ekonomik mücadelesini örgütlemenin gerekli olduğunda, yani, işçilere işverenlere karşı gün be gün verdikleri mücadelede yardımcı olmanın onların dikkatlerini her baskı olayına ve baskının her biçimine çekmenin ve böylelikle onlara birleşmenin gerekliliğini açıklamanın gerekli olduğunda hemfikirdirler. Ama, siyasal mücadeleyi, ekonomik mücadeleye feda etmek uluslararası Sosyal-Demokrasinin temel ilkesinden ayrılmak olur, bu bütün bir işçi hareketi tarihinin bize öğrettiği şeyi unutmak demek olur. Burjuvazinin ve ona hizmet eden hükümetin inançlı yandaşları dahi saf ekonomik işçi birlikleri kurmak ve böylelikle işçileri “siyaset”ten, sosyalizmden saptırmak için tekrarlanan girişimlerde dahi bulunmuşlardır. Rus hükümetinin de, sadece, kendilerinin ezildikleri ve haklardan yoksun oldukları gerçeğinden dikkatlerini saptırmak için halka her zaman birtakım önemsiz sus payları, ya da daha doğrusu, göstermelik sus payları verirken yaptığı gibi, buna benzer bir şeylere girişmesi oldukça mümkündür. İşçiler serbestçe toplanma ve dernek kurma hakkına sahip olmadıkça, kendi gazetelerine sahip olmadıkça ve (Türkiye ile Rusya dışında) bütün Avrupa ülkeleri ve Almanya’da olduğu gibi ulusal meclislere kendi temsilcilerini gönderme hakkına sahip olamadıkça hiç bir ekonomik mücadele işçilere herhangi bir kalıcı iyileştirme sağlayamaz, hatta, bu mücadele geniş ölçekte

sürdürülemez bile. Ama bu hakları kazanmak için bir siyasal mücadele yürütmek gereklidir, Rusya’da yalnızca işçiler değil bütün yurttaşlar siyasal haklardan yoksundur. Rusya mutlak ve sınırsız monarşidir. Çar tek başına kanunlar yürürlüğe sokar, memurlar atar ve onları denetler. Bu nedenle, Rusya’da, sanki, Çar ve Çarlık hükümeti bütün sınıflardan bağımsızmış ve hepsine eşit muamele edermiş gibi görünür. Ama gerçekte ise,bütün memurlar özellikle mülk sahibi sınıflardan seçilmektedir ve hepsi de bakanları kendi çaldıkları havada oynatan ve ne 76 isterse elde eden büyük kapitalistlerin etkisi altındadırlar. Rusya işçi sınıfı iki katlı bir boyunduruk altındadır; hem kapitalistler ve toprak sahipleri tarafından soyulup yağmalanır, hem de, onlara karşı savaşmasını engellemek için polis elini kolunu bağlar, ağzına tıkaç sokar ve halkın haklarını savunmak için yapılan her girişim kıyıma uğratılır. Bir kapitaliste karşı yapılan her grev askerin ve polisin işçilerin üzerine salınmasına yol açar. Her ekonomik mücadele zorunlu olarak bir siyasal mücadele haline gelir ve SosyalDemokrasinin de bunların ikisini birbirine, çözülemez bir biçimde, proletaryanın tek bir sınıf mücadelesi olarak birleştirmesi gerekir. Böylesi bir mücadelenin ilk ve en başta gelen hedefi siyasal hakların ele geçirilmesi, siyasal özgürlüğün ele geçirilmesi olmalıdır. Eğer St. Petersburg işçileri tek başlarına, sosyalistlerden azıcık yardım görerek, süratle hükümetten bir taviz koparmayı iş gününün kısaltılması yasasının benimsenmesi[89] başarmışlarsa, o zaman, tek bir Rusya Sosyal-Demokratik Partisi tarafından önderlik edilen Rusya işçi sınıfı bir bütün olarak, ısrarlı bir mücadele içinde, bununla karşılaştırılamayacak kadar önemli tavizleri elde edebilecektir. Rusya işçi sınıfı, başka hiç bir sınıf yardımına koşmasa bile kendi ekonomik ve siyasal mücadelesini tek başına açmaya muktedirdir. Ama siyasal mücadelede işçiler tek başlarına değillerdir. Halkın haklardan topyekün yoksunluğu ve başı bozuk memurların vahşi yasa tanımazlıkları, özgür düşüncenin ve özgür konuşmanın baskı altına alınmasına teslim olmayan bütün onurlu eğitilmiş insanların öfkesini uyandırmaktadır; bunlar baskı altında tutulan

Polonyalıların, Finlerin,Yahudilerin ve Rus dinsel mezheplerinin öfkesini uyandırmaktadır; bunlar, küçük tüccarların, imalathane sahiplerinin, hiç bir yerde memurların ve polisin eziyetlerinden kurtulamayan köylülerin öfkesini uyandırmaktadır. Bu grupların hepsi de tek başlarına kararlı bir siyasal mücadeleyi sürdürme yeteneğinden yoksundurlar. Ama işçi sınıfı bu mücadelenin sancağını yükselttiğinde, her yandan destek görecektir. Rusya SosyalDemokrasisi halkın hakları için bütün savaşların, bütün demokrasi savaşçılarının başına geçecek ve yenilmez olduğunu gösterecektir. Bunlar bizim temel görüşlerimizdir ve biz bunları gazetemizde her bakımdan sistematik olarak geliştireceğiz. İnanıyoruz ki, bu şekilde Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin yayınlanan Manifesto’sunda gösterdiği yolda yürüyor olacağız. ___________________ ŞU ANDAKİ GÖREVİMİZ Rusya işçi-sınıfı hareketi, bugün, bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Batı bölgesi, St. Petersburg, Moskova, Kiev ve diğer şehirlerin Sosyal-Demokratik işçi örgütlerinin gerçekleştirdiği mükemmel başlangıç, Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisinin kuruluşu (ilkbahar 1898) ile tamamlandı. Rusya Sosyal-Demokrasisi bütün gücünü bu büyük ileri adıma harcamakla, şimdilik bitkin görünüyor ve tekrar geriye giderek, eski ayrı ayrı tecrit olmuş yerel örgütler şeklinde çalışmaya başladı. Parti, varlığını ortadan kaldırmadı; o, sadece kuvvet kazanmak ve tüm Rusya Sosyal-Demokratlarını sağlam temelde birleştirmek için kendi içine çekildi. Bu birliği gerçekleştirmek,uygun bir düzen geliştirmek ve dar yerel soyutlanmayı tam olarak ortadan kaldırmak -işte Rusya Sosyal-Demokratlarının şu andaki ve en acil görevi budur. 77 Hepimiz, görevimizin proleter sınıf mücadelesini örgütlemek olduğu üzerinde anlaştık. Fakat, bu sınıf mücadelesi nedir? Belirli bir fabrikadaki ya da bir sanayi dalındaki işçilerin işveren veya işverenlere karşı verdiği mücadele sınıf mücadelesi midir? Hayır, bu sadece onun zayıf bir embriyosudur. İşçilerin mücadelesi, yalnızca tüm ülkedeki işçi sınıfının en önde gelen temsilcileri bir bütün olarak işçi sınıfı bilincine ulaştıkları zaman ve mücadelelerini teker

teker işverenlere değil de, kapitalerin bütün sınıfına ve onu destekleyen hükümete karşı yönelttikleri zaman, bu mücadele sınıf mücadelesi olur. Ne zaman ki birey olarak işçi, kendisinin, bütün işçi sınıfının bir üyesi olduğunu farkeder, ne zaman ki o, teker teker işverenlere ve hükümet görevlilerine karşı verdiği küçük günlük mücadelenin bir bütün olarak, burjuvaziye ve bütün hükümete karşı verdiği bir mücadele olduğunu farkeder, yalnızca o zaman onun mücadelesi sınıf mücadelesi olur. “Her sınıf mücadelesi siyasi bir mücadeledir”[90]. Marx’ın bu ünlü sözleri, işçilerin işverenlere karşı verdiği her mücadelenin her zaman siyasi mücadele olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. İşçilerin kapitalistlere karşı mücadelesi, sınıf mücadelesi olduğu ölçüde kaçınılmaz olarak siyasi mücadele olur şeklinde anlaşılmalıdır. İşçileri örgütleyerek onlar arasında propaganda ve ajitasyon yapmak, onları, ezenlere karşı yürüttükleri kendiliğindenci mücadelelerini bir bütün olarak sınıf mücadelesine, belirli siyasi ve sosyalist idealleri olan belirli bir parti mücadelesine dönüştürmek, Sosyal-Demokratların görevidir. Böyle bir şeye sadece yerel bir çalışma ile ulaşılamaz. Ülkemizdeki yerel Sosyal-Demokratik eylem, oldukça yüksek bir düzeye ulaştı. SosyalDemokratik fikirlerin tohumları tüm Rusya çapında yayılmaktadır; işçi bildirileri -SosyalDemokratların ilk yazın tipi St. Petersburg’tan Kransnoyarsk’a, Kafkas’tan Urallar’a kadar bilinmektedir. Şu anda eksik olan, bütün bu yerel çalışmanın tek bir parti çalışması içinde birleştirilmesidir. En büyük eksikliğimiz –ki bu eksikliği gidermek için bütün enerjimizi harcamalıyız yerel çalışmanın dar “amatör” karakteridir. Bu amatörce karakter yüzünden, Rusya’daki işçi sınıfı hareketinin birçok biçimleri yerel olaylar olarak kalmakta ve tüm Rusya Sosyal-Demokrasisi için örnek olma önemi ile bütün Rusya işçi sınıfı hareketinin bir aşaması olarak önemini büyük ölçüde yitirmektedir. Bu amatörlük yüzünden tüm Rusya’daki işçi sınıfının çıkarlarının bilinçliliği işçiler içerisinde yetersiz aşılanmakta; onlar, kendi mücadelelerini Rusya sosyalizmi ve Rusya demokrasisi fikri ile yeterince birleştirememektedirler. Bu amatörlük yüzünden, yoldaşların teorik ve pratik sorunlar

üzerindeki görüşleri merkezi gazetede açıkça tartışılmamakta, bu görüşler Parti için ortak programın uzun uzadıya özenle hazırlanıp tamamlanmasına ve ortak taktiklerin tasarlanmasına hizmet etmemekte, bu görüşler ya dar çalışma gruplarında kaybolmakta ya da yerel ve belirli durumların aşırı bir şekilde abartılmasına yol açmaktadır. Amatörlüğümüz yetti artık! Biz ortak eyleme geçmek için, ortak parti programının özenle hazırlanıp tamamlanması için, partimizin taktikleri ve örgütlenmesi üzerinde ortak tartışmak için yeterli olgunluğa eriştik. Rusya Sosyal-Demokrasisi eski devrimci ve sosyalist teorileri eleştirmede çok şey yaptı; kendisini sadece eleştirilerle ve teorileşme ile sınırlamadı; o, programın havada asılı durmadığını fakat halkın, yani fabrika proletaryasının çok geniş kendiliğindenci hareketlerini karşıladığını gösterdi. O, şimdi aşağıdaki çok zor fakat çok önemli adımı atmalıdır 78 -şartlarımıza uygun olarak hareketin örgütlenmesini özenle hazırlayıp tamamlamak. SosyalDemokrasi işçi sınıfı hareketine basitçe hizmet olarak sınırlandırılmamıştır: O, Komünist Manifesto’nun temel görüşünü tekrarlayan Karl Kautsky’nin deyimi ile “sosyalizm ve işçisınıfı hareketinin bileşimini” temsil eder. Kendiliğindenci işçi-sınıfı hareketine kesin görüşler getirmek, bu hareketi, çağdaş bilim seviyesine erişmesi için, sosyalist inançlarla birleştirmek, bunu sosyalizmi başarmak için demokrasi uğruna verilen düzenli siyasi mücadelelerle birleştirmek Sosyal-Demokrasinin görevidir –tek kelimeyle, bu kendiliğindenci hareketi yıkılamayan tek bir devrimci parti eylemi ile kaynaştırmak. Batı Avrupa’daki sosyalizm ve demokrasi tarihi, Rusya devrimci hareketi tarihi, işçi-sınıfı hareketimizin tecrübesi -işte, Partimiz için anlamlı örgütlenme ve anlamlı taktikleri özenle hazırlama ve tamamlamada özümleyeceğimiz materyal budur. Bu materyalin “analizi”, hiç bir yerde bulunacak hazır modeller olmadığından, bağımsız olarak yapılmalıdır. Bir yandan, Rusya işçi-sınıfı hareketi Batı Avrupa’dakinden tamamen değişik şartlarda varolmaktadır. Bunun üzerinde herhangi bir

yanlışlık çok tehlikelidir. Diğer yandan, Rusya Sosyal-Demokrasisi Rusya’daki geçmiş devrimci partilerden belirli ölçüde farklıdır, bu yüzden eski Rusya uzmanlarının gizli örgütlenme ve devrimci tekniğini öğrenme gerekliliği (bu gerekliliği çekinmeden kabul ediyoruz), hiç bir şekilde, onları eleştirel olarakdeğerlendirme ve kendi örgütlenmemizi bağımsız olarak özenle hazırlayıp tamamlama görevimizi hafifletmez. Böyle bir görevin sunulmasında, özellikle üzerinde ısrar edilmesi gereken iki esas sorun öne çıkar: 1)Yerel Sosyal-Demokratik eylemin tam serbestliği için ihtiyaç ile tek bir -ve, neticede, merkezi partinin kurulması için ihtiyaç nasıl birleştirilebilir? SosyalDemokrasi gücünü, çeşitli sanayi merkezlerinde değişik zamanlarda değişik biçimlerde kendini gösteren kendiliğindenci işçi-sınıfı hareketinden almaktadır; yerel Sosyal-Demokratik örgütlerin eylemleri tüm Parti eyleminin temelini oluşturmaktadır. Eğer bunlar soyutlanmış “amatör”lerin eylemleri ise, kesin konuşulursa, bu proletaryanın sınıf mücadelesinin örgütlülüğü ve önderliği olmayacağından Sosyal-Demokratik Eylemler olarak adlandırılamaz. 2) Sosyal-Demokrasinin siyasi özgürlük için mücadeleyi başlıca amaç edinen devrimci bir parti haline gelmesi çabaları ile Sosyal-Demokrasinin siyasi komplolar örgütlemeyi kararlılıkla reddedişi ile, onun, “işçileri barikatlara çağırmasını” kesinlikle reddedişi (P.B. Axelrod tarafından doğru olarak konduğu gibi) ile, veya, genel olarak, hükümete saldırı için bir grup devrimci tarafından düşünülen şu veya bu “plan”ı işçilere empoze etme çabası ile nasıl birleştirilebilir? Rusya Sosyal-Demokrasisinin, bu sorunlara teorik çözümler getirdiğine inanmaya her hakkı vardır; bunun üstünde tartışmak, “Programımız” makalesinde söylenenleri tekrarlamak demektir. Şimdi, bu sorunlara pratik çözüm getirmek gerekir. Böyle bir çözüm,tek bir kişi veya tek birgrup tarafından hazırlanamaz; bu sadece bir bütün olarak Sosyal-Demokrasinin örgütlü eylemi tarafından sağlanabilir. Şu andaki en acil görevimizin bu sorunların çözülmesi için uğraşmak o1duğuna inanıyoruz, bunun için şu andaki amacımız düzenli olarak çıkan ve yerel gruplarla sıkı bağları olan Parti organının temelini atmaktır. SosyalDemokratların tüm

eylemlerinin, bütün gelecek dönem için, bu yönde olması gerektiğine inanıyoruz. Yerel çalışmalar, böyle bir organ olmadan dar “amatörce” kalacaktır. Partinin oluşturulması -eğer o Partinin doğru temsilciliği belirli bir gazete içinde örgütlü değilse -büyük ölçüde yalnızca lafta kalır. Merkez Organ tarafından birleştirilemeyen bir ekonomik mücadele tüm Rusya proletaryasının sınıf mücadelesi olamaz. Eğer Parti, bir bütün olarak, siyasal sorunlar üzerinde açıklamalar yapmazsa ve mücadelenin değişik biçimlerine yön vermezse, siyasi mücadele yürütmesi olanaksızdır. Devrimci güçlerin örgutlenmesi, disipline sokulması ve devrimci tekniğin geliştirilmesi, bir merkez organda tartışılmadan, işlerin yürümesi için bazı şekil ve 79 kuralların kolektif bir şekilde özenle hazırlanıp tamamlanmadan –merkez organ aracılığı ile-, Parti üyelerinin bütün Partiye olan sorumluluğunu oluşturmadan başarmak olanaksızdır. Tüm Parti güçlerini -tüm yazın güçlerini, tüm örgütsel yetenekleri, tüm materyal kaynaklarını vs. bütün Partinin organının kuruluşu ve doğru yürütülmesi için yoğunlaştırma gerekliliğinden söz ederken, bir an bile diğer çeşit eylemleri -örneğin, yerel ajitasyon, gösteri, boykot, casusların cezalandırılması, burjuvazinin tek tek temsilcilerine ve hükümete karşı acımasız kampanyalar düzenlemek, protesto grevleri düzenlemek, vs., arka plana itmeyi düşünmüyoruz. Tam tersine, bu tür eylemlerin Parti eylemlerinin temelini oluşturduğuna ikna olduk, ancak, bunların tüm Partinin bir organın da birleştirilmesi olmaksızın, bu tür devrimci müdahaleler öneminin onda dokuzunu yitirirler; Parti tecrübesinin, Partinin devamlılığının ve geleneklerinin yaratılmasına yön veremezler. Parti organı böyle eylemlerle rekabet etmek bir yana, onların değişik şekillerde uygulanmasında, birleştirilmesinde ve sistemleştirilmesinde büyük etken olacaktır. Düzenli çıkan ve düzenli dağıtılan organın kurulması için tüm güçlerin yoğunlaştırılması gerekliliği, diğer Avrupa ülkelerinin Sosyal-Demokrasisine kıyasla Rusya SosyalDemokrasisinin özel durumundan dolayı ortaya çıkmıştır. Almanya, Fransa vs. işçileri

hareketi örgütlemek için gazeteden ayrı çok sayıda daha değişik olanaklara sahiptir -parlamento çalışması, seçim ajitasyonu, kamusal toplantılar, yerel (kır ve kent) kamu kuruluşlarına katılma, (mesleki, esnaf vs.) sendikaların açıkça yürütülmesi, vs., vs. Tüm bunların yerine, evet, tüm bunların yerine -siyasal özgürlük kazanana kadar devrimci bir gazete aracılığı ile çalışmalarımızı yürütmeliyiz, gazete olmaksızın tüm işçi sınıfı hareketinin geniş örgütlenmesi olamaz. Biz komplolara inanmayız, hükümeti yoketmek için yapılan bireysel devrimci maceracılığı reddederiz. Alman Sosyal-Demokrasisinin emektarı Liebknecht’in söz1eri eylemlerimize parola olarak hizmet eder: “Studieren, propagandieren, organisieren” -öğren, propaganda yap, örgütle- ve bu eylemin merkez noktası yalnızca Parti Organı olabilir ve olmalıdır. Fakat düzenli ve az çok dengeli kurulmuş bir organ mümkün mü,ve hangi şartlarda mümkündür? Bu konuya gelecek defa değineceğiz. ____________________ ACİL BİR SORUN Bir önceki makalemizde, düzenli olarak çıkan ve dağıtılan bir Parti organını oluşturmanın şu andaki görevimiz olduğunu söyledik, ve bu amaca ulaşmanın nasıl ve ne şartlarda mümkün olduğu sorununu ortaya koyduk. Bu sorunun daha önemli yönlerini inceleyelim. 80 Bu görüşe esas itiraz olarak şu öne sürülebilir: Bu amacın başarılması için ilk olarak yerel grup çalışmalarının gelişmesi gereklidir. Bu oldukça yaygın olan görüşün yanlış bir görüş olduğunu düşünüyoruz. Biz derhal Parti organını ve bunu takiben Partiyi kurabiliriz ve kurmalıyız ve bunları sağlam bir temele oturtmalıyız. Böyle bir adım için gerekli şartlar zaten vardır: yerel Parti çalışmaları devam etmekte ve açıktır ki bu çalışmalar derin kökler salmıştır; daha da sıklaşan, polisin yıkıcı saldırıları sadece kısa kesintilere yol açmakta, savaşta düşenlerin yerlerini taze güçler hızla yenilemektedir. Parti, sadece yurtdışında değil, ama Rusya’da da basım ve yazın kaynaklarına sahiptir. Dolayısıyla sorun, hali hazırda yürütülen çalışmaların “amatör”ce mi yoksa tüm bu çalışmaların yansıyacağı ortak bir organ

çerçevesinde ve bir parti çalışması şeklinde örgütlenip örgütlenemeyeceği sorunudur. Burada, hareketimizin en acil sorununa, hassas noktasına -örgütlenmeyegelmiş oluyoruz. Devrimci örgütlenme ve disiplini mükemmelleştirmek mutlak gerekliliktir. Bu açıdan, eski devrimci Rusya partilerinden geride olduğumuzu açıkça kabul etmeliyiz, ve onları geçmek ve de onlardan üstün olmak için çabalarımızı bu yönde yoğunlaştırnalıyız. Geliştirilmiş bir örgütlenme olmadan, genelde işçi-sınıfı hareketimizin ilerlemesi, özelde de düzenli çalışan organı ile aktif bir partinin kurulması gerçekleşemez. Bu, meselenin bir yönü. Diğer yönden, var olan Parti organları (kuruluşlar, gruplar ve de gazeteler anlamında organlar) örgütlenme sorunlarına daha fazla dikkat göstermeli ve yerel gruplarına bu doğrultuda etki yapmalıdır. Yerel amatörce çalışma daima aşırı şekilde kişisel ilişkilere, eğitim gurubu metotlarına yol açar, ve biz, bugünkü çalışmalarımıza çok dar olan ve aşırı potansiyel harcamasına neden olan eğitim grupları çalışması aşamasından geçtik. Sadece tek bir parti içinde kaynaşma, güçlerin idareli kullanımı ve işbölümü ilkelerini sıkıca gözlemlememizi mümkün kılacaktır, ki bu, kayıpları azaltmak ve otokratik hükümetin baskı ve çılgınca zorbalıklarına karşı olabildiğince güvenilirbir siper inşa etmek için başarılmalıdır. Bize ve Rusya “yeraltısının” büyük alanlarında saklı olan küçük sosyalist gruplara karşı var olan en güçlü modern devletin büyük mekanizması, sosyalizmi ve demokrasiyi ezmek için tüm gücünü kullanmaktadır. En sonunda bu polis devletini yıkacağımıza ikna olduk, çünkü toplumumuzun güçlü ve gelişen kısımları demokrasi ve sosyalizm yanlısıdır; fakat, hükümete karşı sistemli bir mücadele yürütmek için devrimci örgütlenmeyi ve yeraltı çalışma tekniğini en yüksek mükemmelliğe yükseltmeliyiz. Tek tek Parti üyelerinin veya ayrı üye gruplarının Parti çalışmasının değişik konularında -bazıları yayın basımında, bazıları onun sınırlardan taşınmasında, üçüncü kategoridekiler Rusya içindeki dağıtımında, dördüncüsü şehirlerdeki dağıtımında, beşincisi gizli toplantı yerleri ayarlamada, altıncısı bağışları toplamada, yedincisi hareket hakkında bilgi toplamada ve yazışmaları iletmede, sekizincisi ilişkileri devam ettirmede,vs. , vs. uzmanlaşmaları

gerekir. Biliyoruz ki, bu tip uzmanlaşma, çalışma gruplarındaki normal çalışmadan çok daha fazla ölçütlülük,alçak gönüllülük ve görülmeyen günlük işlere yoğunlaşmada çok daha büyük yetenek ve gerçek kahramanlık gerektirir. Rusya sosyalistlerive Rusya işçi sınıfı kahramanlık niteliklerini gösterdiler, ve genel olarak insan eksikliğinden şikayet etmek, günah işlemek olacaktır. Çalışan gençlik arasında demokrasi ve sosyalizm için heyecanlı, kontrol edilemeyen bir çoşkunun varlığı gözlemlenmelidir ve hapishaneler ve sürgün yerleri tıklım tıklım dolu olmasına rağmen, aydınlar arasından işçilere hala daha yardım edenler çıkmaya devam etmektedir. Eğer bu yeni taraftarlara, devrimci amaç için daha sıkı örgütlenme gerekliliği geniş çapta belirtilirse, düzenli yayınlan ve dağıtılan Parti gazetesinin örgütlenme planı rüya olmaktan çıkar. Bu 81 planın başarılı olması için gereken şartlardan birine bakalım –gazeteye her yerden düzenli yazışma ve diğer materyallerin sağlanmasının sağlama alınması. Devrimci hareketimizin daima yeniden dirilen zamanlarda yurtdışında basılan gazetelerle dahi bu işin başarılabilecek bir amaç olduğu tarih tarafından kanıtlanmadı mı? Eğer değişik yörelerde çalışan SosyalDemokratlar Parti gazetesini kendilerine ait olarak görürlerse ve onunla düzenli ilişkiyi sağlarlarsa, kendi sorunlarını ve hareketin tüm yönlerini tartışmayı kendilerine esas görev olarak koyarlarsa, o zaman hareket hakkında, hiç de karmaşık olmayan gizlilik metodları ihlal edilmeden, tam bilgi sağlanmasının güvence altına alınması mümkün olur. Sorunun diğer yönü, Rusya’nın tüm bölgelerine düzenli olarak gazetenin dağıtılması. Rusya’daki devrimci hareketin eski biçimlerinin getirdiği benzer görevden çok daha zordur, daha zordur çünkü o dönemde gazeteler bu ölçüde halk yığınlarını kapsayacak tipte değildi. Bununla beraber, Sosyal-Demokratik gazetelerin amacı, onların dağıtımını kolaylaştırır. Gazetenin düzenli olarak ve bol miktarda esas olarak dağıtılacağı yerler sanayi merkezleri, fabrika köy ve kasabaları, büyük şehirlerin fabrika yöreleri vs. olmalıdır. Böyle merkezlerde nüfusun hemen hemen hepsi işçi sınıfıdır; esasında böyle

yerlerdeki bir işçi durumun ustasıdır ve polisi aldatmada yüzlerce metod bilir; komşu fabrika merkezleri ile ilişkiler olağanüstü çalışmaları ile ayırt edilir. Sosyalistlere karşı İstisnai Kanun (1878-90)[91] döneminde Alman polisi, Rusya polisinden daha kötü değil ama ihtimalen daha iyi çalıştı, yine de Alman işçileri,onların örgüt ve disiplini sayesinde, gizli gazeteyi düzenli olarak sınırlardan geçirdiler ve abone olan her eve dağıttılar, öyle ki bakanlar bile SosyalDemokratik gazeteyi (“Kızıl Posta”) takdir etmeden kendilerini alamadılar. Şüphesiz ki biz öyle bir başarıyı hayal etmiyoruz, fakat eğer çabalarımızı ona doğru yöneltirsek, Partimizin gazetesini yılda oniki defa çıkarabilir ve hareketin esas merkezlerindeki sosyalizm tarafından ulaşılabilen tüm işçi guruplarına düzenli olarak dağıtabiliriz. Uzmanlaşma sorununa dönerken, uzmanlaşmanın yetersizliğinin nedeni olarak kısmen “amatör” çalışmanın hakimiyetini, kısmen de Sosyal-Demokratik gazetelerimizin genellikle örgütlenme sorununa gerekenden çok daha az önem vermelerini göstermeliyiz. Devrimci çalışmanın “belirli bir dalındaki işçiye”, “alt kademedekiler” ile Beraber yürüdüğu bilincini, onun çalışmasının Parti için doğrudan doğruya zorunlu olduğu bilincini, onun, Rusya proletaryasının ve tüm Rusya halkının en cani düşmanını -otokratik Rusya hükümetiniboğacak ilmiği oluşturacak zincirin halkalarından biri olduğu bilincini sadece ortak bir Parti organının kurulması verebilir. Sadece bu tip uzmanlaşmaya sıkı bağlılıkla güçlerimizi idareli kullanabiliriz; yalnızca devrimci çalışmanın tüm yönlerinin az sayıda kişiler tarafından yerine getirilmesi ile kalmayacak, ayrıca günlük çalışmaların birçok yönlerinde legal işler yapma olanağı doğacaktır. Çalışmanın bu şekilde legalleşmesi, bunun çevresinde yürütülmesi, Alman Sosyal-Demokratlarının en önemli organı Vorwarts (İleri)[92] tarafından uzun zamandan beri Rusya sosyalistlerine öğütlenmektedir. İlk anda öğüte şaşılabilir fakat gerçekte özenle ilgi göstermeye değer. Çevrelerin yaptığı birçok ve değişik çalışmaların bazılarının kendi içinde legal olduklarını, bazı şehirlerdeki yerel çalışma çevrelerinde çalışmış olan hemen hemen herkes kolaylıkla hatırlayacaktır (Örneğin, işçilerin durumları hakkında bilgi toplama, birçok

sorunlar üzerine legal yayın inceleme, belirli yabancı yayınlara danışma ve gözden geçirme, işçilere genel eğitim elde etmeleri için yardım etme, fabrika kanunlarını inceleme vs.). Bu tür özel işlerin özel bir grup kişi tarafından yapılması, “ateş hattındaki”devrimci ordunun (“savaş potansiyelini” azaltmadan) miktarını azaltır ve “ölen ya da yaralananları yenileyen yedektekileri çoğaltır. Bu, ancak, aktif uyelerin ve de yedektekilerin, kendi çalışmalarının partinin genel organında yansımasını görmekle ve onunla bağı sezinlemekle mümkün olur. 82 Uzmanlaşmamızı ne kadar ilerletirsek ilerletelim, işçilerin ve yerel grupların yerel toplantıları şüphesiz ki gerekli olacaktır; fakat, bir yandan (özellikle tehlikeli polis saldırılarına açık olan ve çoğu zaman böyle tehlikeyi göze almaya uygun olmayan) devrimci kitle toplantıları belirli ölçüde az olacak ve diğer yandan özel fonksiyonlar şeklinde devrimci çalışmanın değişik dallarını seçmek, bu tür toplantıları legal toplantı biçimleri şeklinde göstermeye büyük olanak yaratacaktır. Örneğin, eğlenceler, kanun tarafından izin verilen dernek toplantıları vs. III. Napolyon döneminde ve sosyalistlere karşı İstisnai Kanun döneminde, kendi siyasi ve sosyalist toplantılarını örtmek için tüm olanaklara başvuran Fransız ve Alman işçileri değilmiydi? Rusya işçileri de buna benzer çalışmalar yapabilir. Dahası: Sadece daha iyi örgütlenme ve ortak Parti organının kurulması ile Sosyal-Demokratik propaganda ve ajitasyonun içeriği genişleyebilecek ve derinleşecektir. Buna çok ihtiyaç duyuyoruz. Yerel çalışma, hemen hemen kaçınılmaz olarak yerel özelliklerin abartılmasına (...............*) [*Bu kısımın el yazmaları eksiktir] ayni zamanda ileri Demokratik bir organ olan merkezi bir organ olmadan, bu olamaz. Ancak o zaman SosyalDemokrasiyi demokrasi için öncü bir savaşçıya dönüştürme arzumuz gerçek olacaktır. Ancak o zaman, ayrıca, kesin siyasi taktiklerimizi çizebileceğiz. Sosyal-Demokrasi, saçma olan “gerici kitle” teorisini reddetti. O, ilerici sınıfların desteğini gerici sınıflara karşı kullanmayı en önemli siyasi görevlerden biri olarak görür. Örgütler ve yayınlar yerel karakter taşıdığı sürece, bu görev hiç

de yerine getirilemeyecektir: işler teker teker “liberallerle” olan ilişkilerden ve onlardan değişik hizmetler” koparmadan öteye gitmez. Siyasi mücadelenin ilkelerini tutarlı olarak uygulayan ve demokrasi bayrağını yükseklerde tutan genel bir Parti organı ancak tüm demokratik militan unsurları kendi tarafına kazanabilecek ve Rusya’nın tüm ilerici güçlerini siyasal özgürlük için birleştirebilecektir. Ancak o zaman, işçilerin polise ve devlet kuruluşlarına ve memurlarına karşı olan gizli nefreti mutlakiyetçi hükümete karşı bilinçli nefrete, işçi-sınıfının ve tüm Rusya halkının hakları için şiddetli mücadelenin yürütülmesi için kararlılığa dönüştürebiliriz! Böyle bir temel üzerine kurulmuş, sıkı örgütlenmiş bir parti, modern Rusya’da, en büyük siyasi güç olduğunu kanıtlayacaktır! ____________________ Gelecek sayılarda Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisinin program taslağını yayınlayacağız ve çeşitli örgütsel sorunlar üzerine daha detaylı tartışmaya başlayacağız. 1899’un ikinci yarısında yazıldı. İlk defa 1925’te, Lenin Derlemesi III’te yayınlandı. Bilinmeyen biri tarafından kopya edilen elyazmalarına uygun olarak yayınlandı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s.205-221, 83 Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı, Progress Publishers, Moscow, Dördüncü Baskı 1977. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur -Ç.N.) [80] Lenin, “Programımız,” “Şu Andaki Görevimiz” ve “Acil Bir Sorun”u sürgünde iken yazdı. Makaleler, RSDİP’nin Birinci Kongresinde Parti’nin resmi organı olması kararlaştırılan Raboçaya Gazeta içindi. 1899’da, gazetenin yayınlanmasını sağlamak için yeniden bir çaba gösterildi ve Yazı Kurulu Lenin’e editörlüğünü üstelenmesini önerdi; daha sonra onu işbirliğine çağırdı. Lenin, makaleleri Yazı Kurulu’na mektubuyla birlikte gönderdi. Yeniden yayınlama çabası başarısız olmuştu ve makaleler hiç bir zaman basılamamıştı. [81] Rus oportünistleri, “ekonomistler” ve Bundçular, Bernstein’in görüşleri ile uyum içinde idiler. Bernstein, “Sosyalizmin Temelleri”nde kendi düşünceleriyle görüş birliğini, Rusya

Sosyal-Demokratlarının çoğunluğunun görüşüymüş gibi göstermiştir. [82] Bu, Kasım 1898’de, Zürih’te toplanan Rusya Sosyal-Demokratları Yurtdışı Birliği’nin Birinci Kongresindeki bölünmeye referanstır. [83] Derleme, Proletarskaya Borba (Proleter Mücadele), No. 1, Urallar Sosyal-Demokratik grubu tarafından yayınlandı. 1898-99 kışında grubun kendi basımevinde basıldı. Derlemeyi hazırlayan yazarlar “ekonomist” bir tavır takındılar, işçi-sınıfının bağımsız bir partisinin gerekliliğini reddettiler ve devrimin genel bir grevle gerçekleşeceğine inanıyorlardı. Lenin, bu derlemenin yazarlarının görüşlerini Ne Yapmalı’nın IV. Kısım’daki değerlendirmesinde ele aldı. [84] “Partimizin Taslak Bir Programı”na referanstır. [85] Burada, 1900 baharında yeralması öngörülen Rusya Sosyal Demokratik İşçi Partisi’nin İkinci Kongresine değinilmektedir. [86] F.P. – Lenin’in takma isimlerinden biri. 84 Referans, Alman Sosyal-Demokratlarının organı Neue Zeit (Yeni Zaman) 'da, Temmuz 1898’de yayınlanan Plehanov’un “Bernstein ve Materyalizm” makalesinedir. [88] Alman Sosyal-Demokratlarının Hannover Kongresi 27 Eylül’den 2 Ekim (9-14 Ekim} kadar, 1899’da toplandı. Gündemde tartışılan “Partinin Temel Görüş ve Taktiklerine Saldırı” ana noktasında Kongre, geniş bir eleştiriye tabi tutmadan Bernstein’in revizyonist görüşlerine karşı oy kullandı. [89] 2 (14) Haziran 1897 yasası, sanayi işletmeleri ve demiryolu işyerleri için onbir buçuk saatlik çalışma gününü yürürlüğe koydu, Bundan önce, Rusya’da çalışma günü düzenlenmemişti ve 14-15 saat kadar uzundu. Çarlık hükümeti 2 Haziran yasasını işçi-sınıfına önderlik eden İşçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda Mücadele Birliği’nin baskısı sonucunda yürürlüğe koymaya zorlandı. Lenin, Yeni Fabrika Yasaları broşüründe, yasanın detaylı bir analizini ve eleştirisini yapmıştır. [90] Marx-Engels, Komünist Parti Manifestosu, Seçme Eserler, Cilt 1, Moskova, 1958, sayfa 42-43) [91] Sosyalistlere karşı İstisnai Kanun Almanya’da 1878 döneminde uygulanmaya başlandı. [87]

Kanun, Sosyal-Demokrat Partinin tüm örgütlerini, işçi sınıfı örgütlerini ve işçi basınını yasakladı. Sosyalist yayın yasaklandı ve sosyalistleri tutuklama başladı. Kanun 1890’da geniş işçi sınıfı hareketinin baskısıyla kaldırıldı. [92] Vorwarts (İleri) -Alman Sosyal-Demokrasisinin merkez organı; ilk defa 1876’da yayınlandı ve Wilhelm Liebknecht ve diğerleri tarafından editörlüğü yapıldı. Engels oportünizmin tüm biçimlerine karşı mücadele için gazetenin sütunlarından yararlandı. Doksanların ortalarından itibaren, Engels’in ölümünden sonra, Vorwarts Alman SosyalDemokrasisinde ve ikinci Enternasyonal'de hakim olan oportünistlerin makalelerini yayınlamaya başladı. V.İ. LENİN SİYASİ AJİTASYON 85 VE “SINIF BAKIŞ AÇISI” Söze bir örnekle başlayalım. Okuyucu Orel ile soyluların mareşali M.A. Stakhovich’in bir misyoner kongresinde yaptığı ve içinde vicdan özgürlüğünün yasalar tarafından tanınması gerektiğini savunduğu konuşmanın neden olduğu telaşı hatırlayacaktır. Moskovskiye Vedomosti önderliğindeki tutucu basın Bay Stakhovich’e karşı hiddetli bir kampanya yürütmektedir. Ona söyleyecek yeterince aşağılayıcı söz bulamamakta ve neredeyse tüm Orel soylularını Bay Stakhovich’i yeniden Mareşal seçtikleri için ihanetle suçlayacak kadar ileri gitmektedir. Aslında bu yeniden seçim gerçekten de çok anlamlıdır ve bir dereceye dek soyluların polis diktatörlüğü ve şiddete karşı bir gösterisi niteliğini taşımaktadır. “Stakhovich”, diyor Moskovskiye Vedomosti, “soyluluğun mareşali olmaktan, çok partinin yaşamı ve ruhu, akıllı konuşmacı, neşeli Misha Stakhovich’dir...” (sayı 348, 1901). Bu sizin için daha da kötü, cop savunucusu baylar. Eğer şen toprak sahiplerimiz bile vicdan özgürlüğünden sözetmeye başladılarsa, papazların ve polisin alçaklıkları gerçekten de fazla ileri gitmiş olmalı. “Stakhovich’leri kışkırtan ve alkışlayan bu bizim “entellektüel”, havai kalabalık için, kutsalortodoks inancımızın sorunlarını ve ona karşı bizim eskiden beri takındığımız doğru

tutumun ne önemi var?..” Yine sizin için çok daha kötü, otokrasi, ortodoks inanç ve ulusal varlık şampiyonu baylar. Polis yönetimindeki otokrasimiz nasıl iyi bir sistem olmalı ki, dine bile hapishane hücresi havasını getirmiş ve böylece (din konularında kesin inançları olmayan, ama dengeli bir dini korumakta, ileride de göreceğimiz gibi, çıkarları olan) “Stakhovich’ler” bu ünlü “ulusal” inanca (açıkça düşman değilse) tümüyle kayıtsız duruma gelmişlerdir. “İnancımıza bir kuruntu diyorlar. Bu kuruntuya şükür, günahtan korktuğumuz ve kaçındığımız, ne denli zor olursa olsun görevlerimizi yakınmaksızın yerine getirdiğimiz için, üzüntü ve yoksunluklara katlanacak gücü ve cesareti bulduğumuz, başarı ve mutluluk günlerinde gurura kapılmaktan korunduğumuz için bizimle alay ediyorlar...” Demek öyle! Ortodoks inanç çok değerlidir onlar için, çünkü insanlara acıya “yakınmasız” katlanmayı öğretir. Yönetici sınıflar için gerçekten de ne kârlı bir inanç! Önemsiz bir azınlık zenginlik ve güçten yaralanırken, kitlelerin sürekli “yoksunluk” çekeceği ve “zor görevlere” katlanacağı biçimde örgütlenmiş bir toplumda, sömürücülerin, insanlara sözde öbür dünyadaki cennet uğruna bu dünyadaki cehenneme “yakınmasız” katlanmalarını öğütleyen bir dine sempati duymaları doğaldır. Ama kızgınlık içindeki Moskovskiye Vedomosti fazla boşboğaz olmuştur. Hatta akılsızca doğruyu söyleyecek denli boşboğaz. Arkadan şunları okuyoruz: “... Kendileri, yani Stakhovich’ler iyi yiyor, huzur içinde uyuyor ve mutlu yaşıyorlarsa, bunun o ‘kuruntu’ sayesinde olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar.” İşte kutsal gerçek. Mesele tam da budur. Dinsel “kuruntular” kitleler arasında böylesine yaygın olduğu için Stakhovich’ler ve Oblomov’lar,* [* Oblomomov -I. Goncharav’un aynı adı taşıyan romanının baş kahramanı, Oblomov monotonluğun, çürümüşlüğün ve tembelliğin simgesiydi.] kitlelerin emeğiyle yaşayan tüm kapitalistlerimiz ve hatta bizzat Moskovskiye Vedomosti “huzur içinde uyumaktadır”. Ve eğitim halk arasında ne denli yaygılaşırsa, dinsel önyargılar o denli yerlerini sosyalist bilince bırakacak, proletarya için zafer günü -tüm ezilen sınıfları modern toplumda sürmekte olan kölelikten kurtaracak olan zafer- o denli yakınlaşacaktır.

Ama bir konuda gerçeği ağzından kaçıran Moskovskiye Vedomosti, ilginç bir diğer konuyu büyük bir kolaylıkla gözardı ediyor, Stakhovich’lerin dinin önemini “anlamadıkları” ve liberal 86 biçimleri salt “düşüncesizliklerinden” dolayı talep ettikleri konusunda açıkça yanılmaktadır. Düşman bir siyasi akımın böyle yorumlanması çocukça bir saflıktır. Bu olayda Bay Stakhovich’in tüm liberal akımın sözcüsü olarak öne çıktığı gerçeği en iyi bizzat Moskovskiye Vedomosti tarafından kanıtlanmıştır, yoksa tek bir konuşmaya karşı böylesine bir kampanya sürdürmenin ne gereği vardı? Stakhovich’den değil Stakhovich’lerden, “entellektüel kalabalık”tan sözetmeye ne gerek vardı? Moskovskiye Vedomosti’nin hatası elbette bilerek yapılmış bir hatadır. Bu gazete, nefret ettiği liberalizmi sınıf bakış açısından tahlil etme konusunda yeteneksiz olmaktan çok, isteksizdir. Onun böyle birşey yapmak istemediğini söylemeye bile gerek yok; ama bunu yapmaktaki yeteneksizliği bizi daha çok ilgilendirmektedir, çünkü bu, birçok devrimci ve sosyalistin bile çektiği bir rahatsızlıktır, Iskra’nın 12. sayısında yayınlanan ve bizi liberal hoşnutsuzluk ve protestonun tüm görünümlerini gazetemizde izlemeye çalıştığımız için “sınıf bakış açısından” ayrılmakla suçlayan mektubun yazarları, otokrasimizin, burjuvazinin mutlak egemenliğini temsil ettiğini sanan Proletarskaya Borba* [Prolelarskaya Borba (Proletarya Mücadelesi) adlı derlemenin 1. sayısı l899’da Ural Sosyal-Demokrat grubu tarafından yayınlanmıştı. “Ekonomist” görüşler ileri süren yazarları, bağımsız bir işçi sınıfı siyasi partisi kurma gereğini reddediyor ve siyasi bir devrimin, kitleler önceden örgütlenip hazırlanmaksızın ve silahlı bir ayaklanma olmaksızın gerçekleştirilebileceğine inanıyorlardı.] ve “Sosyal-Demokrat Kitaplığındaki”** [“Sosyal-Demokrat İşçi Kitaplığı” 1900-01l’de Vilna ve St. Petersburg’da yasa dışı olarak yayınlanan bir dizi broşürdü.] birçok broşürün yazarları; bizi otokrasiye karşı çok yanlı teşhir kampanyasını (yani mümkün en geniş siyasi ajitasyonu) terketmeye, çabalarımızı esas olarak ekonomik reformlar için mücadelede yoğunlaştırmaya

(işçi sınıfına “kesin” birşeyler vermek için, “elle tutulur” sonuçlar vadeden yasal ve idari önlemler alınması uğruna, onun adına “somut talepler” ileri sürmek için) ikna etmeye çalışan Martinov’lar; ve gazetemizde istatiksel çelişkiler konusundaki yazışmaları okuyarak hayret içinde ”Aman tanrım, nedir bu -bir Zemstvo gazetesi mi?” diye soran Nadejdinler de bu rahatsızlıktan muzdariptirler. Tüm bu sosyalistler unutmaktadır ki, otokrasinin çıkarları mülk sahibi sınıfların çıkarlarının ancak belli bir kısmıyla ve ancak belirli koşullar altında çakışır, çok kez çıkarlarının bu sınıfların bütünüyle değil, yalnızca belli bazı tabakalarınınkilerle çakıştığı olur. Başka burjuva tabakaların çıkarları ve bir bütün olarak burjuvazinin daha geniş anlamdaki çıkarları, kapitalizmin bir bütün olarak gelişmesinin gerekleri zorunlu olarak otokrasiye karşı liberal bir muhalefete yol açar. Örneğin, otokrasi burjuvaziye en vahşi sömürü biçimlerini uygulaması için fırsatlar verir, ama öte yandan üretici güçlerin yaygınlaşarak gelişmesi ve eğitimin yaygınlaşmasının önüne binlerce engel koyar, böylece yalnızca küçük burjuvaziyi değil, bazen büyük burjuvaziyi bile kendine karşı ayaklandırır. Otokrasi, burjuvaziye onu sosyalizmden koruma garantisi (?) verir ama halk haklarından yoksun olduğu için bu koruma zorunlu olarak bir polis şiddeti sistemine dönüşür ve tüm halkın nefretini kazanır. Bu uzlaşmaz eğilimlerin sonucunun ne olduğu, burjuvazi arasında içinde bulunulan zamanda tutucu ve liberal görüş ya da eğilimlerin karşılıklı güçleri birkaç genel tezden öğrenilemez, çünkü bu belirli bir andaki toplumsal ve siyasi durumun tüm özelliklerine bağlıdır. Bunu belirlemek için durum ayrıntılı bir biçimde incelenmeli ve hangi toplumsal tabakadan kaynaklanırsa kaynaklasın hükümetle içine düşülen bütün çelişkiler dikkatle izlenmelidir. Bir Sosyal-Demokrat’ın “Stakhovichler”in hoşnutsuzluğu ve başkaldırmaları karşısında kayıtsız kalmasına izin vermeyen tam da “sınıf bakış açısı”dır. Yukarıda sözü edilen sosyalistlerin mantığı ve eylemleri, onların liberalizme karşı kayıtsız olduklarını göstermekte ve böylece uluslararası Sosyal-Demokrasi‘nin “İncil”i olan Komünist Manifesto’nun temel tezleri konusundaki anlayışsızlıklarını açığa çıkarmaktadır. Örneğin

bizzat burjuvazinin iktidar mücadelesiyle, içindeki çeşitli tabaka, ve gruplar arasındaki çelişkiler yoluyla proletaryanın siyasi eğitimi için materyal sağladığı konusundaki sözleri 87 hatırlayalım*. [Bak. Komünist Parti Manifestosu, Marks ve Engels, Seçme Eserler, Cilt I, Moskova, 1859, sf.71.65.] Yalnızca siyasal olarak özgür toplumlarda proletarya bu materyalden (o da yalnızca bir kısmından) yararlanabilir. Oysa köle Rusya’da biz SosyalDemokratlar bu “materyali” işçi sınıfı için elde etmek amacıyla çok çalışmalı, genel siyasi ajitasyonu yönetme ya da otokrasiye karşı halkın gözü önünde bir teşhir kampanyası sürdürme görevini bizzat biz üstlenmeliyiz. Bu görev, özellikle siyasi altüst oluş dönemlerinde zorlayıcı bir öneme sahiptir. Akıldan çıkarmamalıyız ki, bir yıllık yoğun bir siyasi yaşantı içinde proletarya, siyasi açıdan sakin geçen birçok yıl içinde olduğundan daha fazla devrimci eğitim elde eder. Yukarıda sözü edilen sosyalistlerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak siyasi ajitasyonun konularını ve içeriğini sınırlama eğilimleri bu yüzden özellikle zararlıdır. Komünistlerin varolan düzene karşı her devrimci hareketi destekledikleri konusundaki sözleri de hatırlayalım. Bu sözler çoğunlukla çok dar olarak yorumlanır ve liberal muhalefetin desteklenmesi anlamında alınmaz. Ancak unutulmamalıdır ki, hükümetle ilerici toplumsal çıkarlar yüzünden doğan her çelişkinin, ne denli küçük olursa olsun, belirli koşullar altında (ki bizim desteğimiz bunlardan biridir) genel bir ayaklanmaya dönüşebileceği dönemler olur. Rusya’da hükümetle öğrenciler arasında akademik talepler uğruna verilen mücadeleden doğan büyük toplumsal hareketi** [** Öğrencilerin 1901-1902 kışında düzenlenen genel boykotundan sözedilmektedir. Boykota 30,000 kadar öğrenci katılmıştır.] ya da Fransa’da sanığın sahte delillerle suçlandığı bir dava yüzünden*** [*** Lenin, 1894’de açıkça düzmece bir casusluk ve ağır ihanet suçlamasıyla yargılanıp müebbet hapse mahkum edilen bir Yahudi olan Fransız Genel Kurmayı görevlisi Dreyfus davasından sözetmektedir. Bu kışkırtıcı dava

Fransız gerici çevreleri tarafından düzenlenmişti. Fransa’da Dreyfus’un savunulması için girişilen genel hareket mahkemenin yozlaşmışlığını teşhir etti ve cumhuriyetçilerle kralcılar arasındaki mücadeleyi keskinleştirdi. 1899’da Dreyfus bağışlandı,ve serbest bırakıldı. Ancak 1906’da dava yeniden incelendikten sonra Dreyfus aklandı] tüm ilerci unsurlarla militaristler arasında çıkan çelişkiyi hatırlatmak yeterlidir bu konuda. Öyleyse, ister Zemstvo ile İçişleri Bakanlığı, ister soylulukla Ortodoks kilisenin polis rejimi, ister istatistikçilerle bürokratlar, köylülerle “Zemstvo” görevlileri, ya da dini hiziplerle jandarma arasında bir çelişki olsun, her türlü liberal ve demokratik isyanı proletaryaya açıklamak, bunu proletaryanın aktif katılımıyla genişletmek ve desteklemek bizim vazgeçilmez görevimizdir. Bu çelişkilerden bazılarının küçük önemine ya da bunları genel bir ayaklanmaya dönüştürmenin “umutsuzluğuna” kibirle burun kıvıranlar, çok yanlı siyasi ajitasyonun, proletaryanın siyasi eğitiminin hayati çıkarlarıyla, bir bütün olarak toplumsal gelişmenin, tüm halkın, yani halkın tüm demokratik unsurlarının hayati çıkarlarının çakıştığı bir odak noktası olduğunu anlamamaktadırlar. Her liberal sorunla ilgilenmek, ona karşı Sosyal-Demokrat tutumumuzu belirlemek, proletaryanın çözümde aktif bir rol oynamasına ve kendi proleter yolundan çözümü sağlamasına yardımcı olmak doğrudan görevimizdir. Bu yolda çaba göstermekten kaçınanlar, (niyetleri ne olursa olsun) gerçekte liberalleri egemen kılmakta, işçilerin siyasi eğitimini onların eline teslim etmekte ve siyasi mücadelede egemenliği, son tahlilde burjuva demokrasisinin önderleri olanlara terketmektedirler. Sosyal-Demokrat hareketin sınıfsal niteliği, ifadesini görevlerimizin “saf ve basit işçi hareketi”nin doğrudan ve yaşanılan anın gereksinimleriyle sınırlandırmasında bulmamalıdır. Bu nitelik, modern toplumdaki tek gerçek devrimci sınıf olan proletarya tarafından, sürdürülmekte olan büyük kurtuluş mücadelesinin her yönü ve her görünümündeki önderliğimizle ifade edilmelidir. Sosyal-Demokrasi, işçi hareketinin etkisini çağdaş toplumun toplumsal ve siyasi yaşamının her alanına sürekli olarak ve hiç yolundan sapmaksızın

yaymalıdır. Proletaryanın yalnızca ekonomik değil, siyasi mücadelesine de önderlik etmelidir. Bir an için bile nihai hedefimizi gözden kaçırmamalı, proletarya ideolojisinin -bilimsel sosyalizmin teorisi, yani Marksizm propagandasını sürdürmeli, onu tahrifatlardan korumalı ve daha da geliştirmelidir. Ne denli moda ve çarpıcı bir kılığa bürünmüş olursa olsun her türlü 88 burjuva ideolojisiyle yorulmaksızın savaşmalıyız. Yukarıda sözünü ettiğimiz sosyalistler, “Marksizmin eleştirisi”yle mücadele konusunda kayıtsız kalmaktadırlar; ve bu kayıtsızlık ölçüsünde de “sınıf bakış açısı”ndan uzaklaşmaktadırlar. Tam da Rusya’da günümüzde oluşmakta olan burjuva (artık bilinçlice burjuva) demokrasisinin bir unsuru olduğu için bu “eleştiri”nin Rusya’da tüm diğer ülkelerde olduğundan daha hızlı kök saldığını ve Rus liberal propagandası tarafından tüm diğerlerinden daha büyük bir hevesle ele alındığını görmemek için kör olmak gerekir. Özellikle siyasi mücadeleye ilişkin olarak “sınıf bakış açısı”, proletaryanın her demokratik harekete bir itici güç sağlamasını gerektirir. İşçi sınıfı demokrasisinin siyasi talepleri ilke olarak burjuva demokrasisininkilerden farklı değildir, fark nicelikseldir. Ekonomik kurtuluş mücadelesinde, sosyalist devrim mücadelesinde proletarya ilke olarak farklı bir temelde ve tek başına ayakta durur (küçük üretici ancak onun saflarına katıldığı ya da katılmaya hazırlandığı ölçüde yardımına gelecektir). Oysa siyasi kurtuluş mücadelesinde birçok müttefikimiz vardır ve onlara karşı kayıtsız kalmamalıyız. Ancak, burjuva demokratik kamptaki müttefiklerimiz liberal reformlar uğruna mücadele içinde her zaman geriye bakar ve işleri eskisi gibi başkalarının sırtından “iyi yiyecekleri, huzur içinde uyuyacakları ve mutlu yaşayacakları biçimde ayarlamaya çalışırken; proletarya geriye bakmaksızın sonuna dek ileriye doğru yürüyecektir. R.N.S.’nin (Witte’nin Yıllığa önsözün yazarı) yandaşları otoriter Zemstvo’nun hakları ya da bir anayasa konusunda hükümetle cebelleşirken, biz demokratik cumhuriyet için mücadele edeceğiz. Ancak unutmayacağız ki, eğer bir kişiyi ileri itmek

istiyorsak, ellerimizi sürekli arkasında bulundurmalıyız. Proletaryanın partisi, her liberali tam bir santim ilerlemek üzereyken yakalamayı ve bir metre ilerlemesini sağlamayı öğrenmelidir. Eğer ilerlememekte direnirse, onsuz ve onun üstünden geçerek ilerleriz. Iskra, Sayı 16, 1 Şubat 1902 Iskra metnine göre yayınlanmıştır. V.İ. LENİN RUSYA SOSYAL-DEMOKRASİSİNDE GERİLEYEN BİR AKIM Raboçaya Mysl Yazı Kurulu, Raboçaya Mysl akımına ilişkin varolan “yanlış anlayışları ve belirsizliği (“bizim siyaseti reddedişimiz”gibi) dağıtmak” amacıyla, “Raboçaya Mysl”a (Eylül 1899) bir Ayrı Ek yayınladı. (Yazı Kurulunun imzası ile.) Raboçaya Mysl’ın, şimdiye kadar, ihmal etmeyi yeğlediği bu programatik sorunları en sonunda öne çıkarmasından çok memnunuz, fakat “Rusya işçilerinin ilerici akımının Raboçaya Mysl olduğu “aktarılan metinde (Yazı Kurulunun açıkladığı gibi) açıklamasını kesinlikle protesto ediyoruz. Aslında, Raboçaya Mysl’ın Yazı Kurulu, o yayında işaret edilen (şimdiye kadar sadece işaret edildi) yolu takip etmek istiyorsa, bu, Rusya’da çalışan tüm Rusya SosyalDemokratlarının bugüne kadar bağlılığına sahip olmuş olan Rusya SosyalDemokrasisinin kurucularının ortaya koyduğu programı yanlış olarak anladığını göstermektedir; hali hazırda 89 Rusya Sosyal-Demokrasisinin ulaştığı teorik ve pratik gelişmenin düzeyi ile ilgili olarak geriye doğru bir adım atmak demektir. Raboçaya Mysl akımı, oldukça detaylı bir şekilde şimdi incelememiz gereken Ayrı Ek'in baş makalesinde, “Gerçeğimiz” (R.M. imzalı) başlıklı makalede detaylı olarak açıklanmıştır. Görüyoruz ki, R.M. makalenin en başından beri genelde “Gerçeğimiz”in ve özelde de işçi-sınıfı hareketimizin yanlış bir anlatımını vermektedir; o, işçi-sınıfı hareketinin oldukça dar bir kavrayışını ve Rusya Sosyal-Demokratlarının önderliğinde bu hareketin geliştiği daha yüksek biçimlerine gözlerini kapama isteğini açığa vurmaktadır. Gerçekten, makalenin en başında “işçi-sınıfımız” diyor R.M., grev birliklerinden yasal birliklere (kanunun izin verdiği) kadar değişen “oldukça değişik örgütlenme biçimlerinin tohumlarını içermektedir.”

Okuyucu, şaşkınlıkla, “Hepsi bu mu?” diye soruyor. Eminiz, R.M, Rusya’da işçi-sınıfı hareketi içinde daha yüksek, daha ileri örgütlenme biçimlerini farketmiş olmalı! Görünüşe göre, o, bu örgütlenme biçimlerini farketmeye isteksizdir, çünkü, diğer sayfada, daha kesin olarak, iddiasını tekrarlamaktadır: “Şu anda, hareketin görevleri, Rusya işçilerinin gerçek işçisınıfı davası” diyor, “işçilerin tüm imkanlarıyla kendi şartlarının düzeltilmesine indirgemektedir,” ve hala daha tek sayılan araçları grev örgütleri ve yasal birliklerdir! Böylece, görünüşte, Rusya işçi-sınıfı hareketi kendini, grevlere ve yasal birliklere indirger! Fakat bu, kesinlikle doğru olmayan bir şeydir! Yirmi yıl öncesinden, Rusya işçi-sınıfı hareketi daha geniş bir örgüt kurmuştur, daha fazla geniş (aşağıda daha detaylı olan) hedefler koymuştur. Rusya işçi-sınıfı hareketi, St. Petersburg[106] ve Kiev[107] Mücadele Birlikleri,Yahudi İşçi Birliği[108] ve diğerleri gibi örgütleri kurmuştur. R.M., Yahudi işçi-sınıfı hareketinin “özel bir siyasi karakteri” ve bir istisna olduğunu aslında söyler. Fakat bu, yine, doğru değildir; eğer Yahudi İşçi Birliği “özel” bir şey olsaydı Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisi’ni kurmak için, belirli sayıda Rusya örgütleri ile birleşmezdi. Bu Partinin kuruluşu Rusya işçi-sınıfı hareketinin Rusya devrimci hareketi ile kaynaşmasında attığı en büyük adımdır. Bu adım, Rusya işçi-sınıfı hareketinin kendini grev birlikleri ve yasal birliklere indirgemediğini açıkça gösterir. Nasıl oldu da Raboçaya Mysl’da yazan Rusya sosyalistleri bu adımı kabul etmeye ve önemini kavramaya isteksizdirler? Oldu, çünkü R.M. Rusya işçi-sınıfı hareketinin sosyalizm ve Rusya devrimci hareketi ile ilişkisini anlamamaktadır; çünkü, o, Rusya işçi-sınıfının siyasi hedeflerini anlamamaktadır. “Hareketimizin eğiliminin en karakteristik belirtisi”yazıyor R.M., “tabii ki, işçiler tarafından öne sürülen taleplerdir.” Soruyoruz: Hareketimizin belirtileri arasında Sosyal-Demokratların ve Sosyal-Demokratik örgütlerin talepleri niçin dahil edilmemektedir? R.M., hangi gerekçelerle işçilerin taleplerini Rusya Sosyal-Demokratlarının taleplerinden ayırmaktadır? R.M., makalesi boyunca bu ayrımı, aynen Raboçaya Mysl yazarlarının genelde, gazetelerinin her sayısında yaptığı şekilde yapmaktadır. Raboçaya Mysl’ın bu yanlışını izah etmek için,

sosyalizmin işçi-sınıfı hareketi ile ilişkisi genel sorununu açıklığa kavuşturmalıyız. Başlangıçta bütün Avrupa ülkelerinde, işçi-sınıfı hareketi ve sosyalizm birbirinden ayrı olarak varolmuşlardır. Sosyalistler işçi-sınıfı hareketinden ayrı olarak durup, toplumun çağdaş kapitalist, burjuva sistemini eleştiren ve bu sistemin bir başka sistemle, daha yüksek, sosyalist 90 bir sistemle yerleştirilmesini talep eden doktrinler formüle ederken işçiler, kapitalistlere karşı mücadele ettiler, grevler ve birlikler örgütlediler. İşçi sınıfı hareketi ile sosyalizmin ayrılığı her ikisinde de zayıflığa ve az gelişmişliğe yolaçtı: Sosyalistlerin bu teorileri, işçilerin mücadelesi ile kaynaşmamış, gerçek hayat üzerinde hiçbir etkisi olmayan ütopyalar, iyi dileklerden başka hiç birşey olarak kaldı; işçi sınıfı hareketi küçük, parçalanmış olarak kaldı,ve siyasi anlam kazanamadı, zamanının ileri bilimiyle aydınlanmadı. Bu nedenden dolayı, bütün Avrupa ülkelerinde sürekli olarak büyüyen, sosyalizmi işçisınıfı hareketi ile tek bir Sosyal-Demokratik hareket içinde kaynaştırma isteğinin sürekli büyüdüğünü görürüz. Bu kaynaşma olduğunda işçilerin sınıf mücadelesi, mülk sahibi sınıfların sömürüsünden kurtulmak için proletaryanın bilinçli mücadelesi haline gelir, daha yüksek bir sosyalist işçi hareketine -bağımsız işçi-sınıfı Sosyal-Demokratik Partisine- dönüşür. Sosyalizmi işçi sınıfı ile kaynaştırmaya yöneltmekle, Karl Marx ve Frederick Engels en büyük hizmetlerini yaptılar: onlar bu kaynaşmanın gerekliliğini açıklayan bir devrimci teoriyi yarattılar ve sosyalistlere proletaryanın sınıf mücadelesini örgütleme görevini verdiler. Rusya’da olan tam da budur. Rusya’da da sosyalizm, işçilerin kapitalistlere karşı mücadelesinden ayrı, işçilerin grevlerinden ayrı vs. olarak onlarca yıllık, uzun bir zamandan beri varolmuştur. Bir yanda, sosyalistler Marx’ın teorisini anlamadılar, Rusya’ya uygulanamaz olduğunu düşündüler; diğer yanda, Rusya işçi-sınıfı hareketi salt embriyonik bir biçimde kaldı. 1875’te, Güney Rusya İşçiler Birliği ve 1878’de Kuzey Rusya İşçiler Birliği kurulduğunda, o işçi örgütleri Rusya sosyalistleri tarafından seçilen yolu tutmadılar; onlar

halk için siyasal haklar talep ettiler. fakat bu sırada Rusya sosyalistleri hatalı davranarak siyasi mücadeleyi sosyalizmden bir sapma olarak gördüler. Ancak, Rusya sosyalistleri gelişmemiş yanlış teorilerinde çakılıp kalmadılar. Daha ileriye gidip, Marx’ın öğretisini kabul ettiler, ve Rusya’ya uygulanabilen bir işçi sosyalizmi teorisini -Rusya Sosyal-Demokratlarının teorisini- geliştirdiler. Rusya Sosyal-Demokrasisinin temelinin atılması Emeğin Kurtuluşu grubunun, Plekhanov, Axelrod, ve arkadaşlarının* {*Rusya sosyalizmi ile Rusya işçi sınıfı hareketinin kaynaşması, Rusya’da Kızıl Bayrak, Rusya İşçi-Sınıfı Hareketinin Kısa Bir Tarihi makalesinde, bir yoldaşımız tarafından tahlil edilmiştir. Broşür kısa bir süre sonra yayınlanacaktır.[109]}yaptığı büyük hizmetti, Sosyal-Demokrasinin temelinin atılmasından bu yana (1883) Rusya işçi-sınıfı hareketi -daha geniş biçimlerinin her birindeonlarla kaynaşma çabasıyla Rusya Sosyal-Demokratlarına daha da yakınlaşmaktaydı. Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisinin (1898 baharında) kurulması bu kaynaşma yönündeki en büyük adımı simgeliyordu. Bu zamanda, Rusya Sosyal-Demokratları ve sınıfbilinçli Rusya işçilerinin başlıca görevi bu kaynaşmayı güçlendirmek, sağlamlaştırmak ve SosyalDemokratik işçi partisini örgütlemektir. Her kim ki bu kaynaşmayı tanımak istemez, her kim ki, Rusya’da işçi-sınıfı hareketi ile Sosyal-Demokrasi arasında herhangi bir suni ayrışma çizgisi çizer, o, Rusya’da işçilerin sosyalizmine ve işçi-sınıfı hareketine hiç bir hizmet yapmaz fakat zarar verir. Devam edecek olursak. “Geniş talepler, siyasi talepler söz konusu olduğunda” yazıyor R.M., “sadece St. Petersburg dokumacılarında... 1897’de böyle geniş siyasi talepler öne süren ilk işçilerimizin hala daha zayıf bilinçli durumunu görürüz.” Bunun hiç şüphesiz doğru olmadığını tekrar söylemeliyiz. Böyle saçmalıklar yayınlamakla, Raboçaya Mysl Yazı Kurulu, birincisi, bir Sosyal-Demokratta affedilemeyecek Rusya devrimci ve işçi-sınıfı hareketi tarihinin bir unutmuşluğunu, ve ikincisi, işçilerin davasının affedilemeyecek bir dar kavrayışını sergilemektedir. Rusya işçileri, 1898 Mayıs’ında St. Petersburg Mücadele

Birliği’nin bildirisinde ve St. Petersburgsky Raboçi Listok ve Raboçaya Gazeta’da -bu sonuncusu, 1898’de, öncü Rusya Sosyal-Demokratik örgütleri tarafından Rusya Sosyal 91 Demokratik İşçi Partisi’nin resmi organı olarak tanınmıştır -geniş siyasi talepler öne sürmüştür. Bu gerçekleri görmezlikten gelmekle), Raboçaya Mysl, geriye doğru hareket etmektedir ve ileri işçilerin değil, fakat, proletaryanın gelişmemiş daha geri tabakasının temsilcisi olduğu görüşünü tamamen haklılaştırmaktadır (R.M., hali hazırda bunun Raboçaya Mysl’a belirtildiğini makalesinde kendisi söylemektedir). Ne proletaryanın geri tabakası, ne de R.M. Rusya devrimci tarihini bilmemektedir. Proletaryanın geri tabakası işçi-sınıfı hareketi ile Sosyal-Demokrasi arasındaki ilişkiyi anlamamaktadır, ne de R.M., bu ilişkiyi anlamaktadır. Niye Rusya işçileri, yetmişlerde yaptıkları gibi, doksanlarda farklı ve sosyalistlerden ayrı olarak özel örgütlerini kurmamışlardı? Niye sosyalistlerden başka ve ayrı olarak kendi siyasi taleplerini öne sürmemişlerdi? Anlaşılan, R.M. bunu “Rusya işçileri bunun için az hazırlandılar” (kendi makalelerinde sayfa 5) olarak anlamaktadır, fakat,bu açıklama,onun sadece proletaryanın geri tabakası adına konuşma hakkının olduğunun, yalnızca daha başka kanıtıdır. İşçilerin geri tabakası, doksanların hareketi sırasında, hareketin siyasal karakterinin bilincinde değildi. Yine de, herkes bilir ki (ve R.M.’in kendisi ondan bahsediyor) doksanların işçi-sınıfı hareketi çok geniş bir siyasal anlam kazanmıştı. Bu, ileri işçilerin, her zaman ve her yerde, hareketin karakterini belirlediği, ve işçi kitleleri tarafından takip edildiği, çünkü onların işçi-sınıfı davasına hizmet etmeye hazır ve yetenekte olduklarını gösterdiklerini, çünkü onların, kitlelerin tam güvenini kazanabileceklerini ispatladıkları gerçeğinden ileri gelmekteydi. Bu ileri işçiler Sosyal-Demokrattılar; hatta çoğu Rusya devrimci hareketinin köylü ve komplocu sosyalizmden işçi-sınıfı sosyalizmine geçişi simgeleyen anlaşmazlıklarda bireysel olarak yer almışlardı. Onun için, bu ileri işçilerin, kendilerini ayrı bir örgüt içinde sosyalistlerden ve devrimcilerden niçin uzaklaştırmadıkları

anlaşılabilir. Böyle bir uzaklaştırmanın sosyalizm kendini işçi sınıfı hareketinden ayrı tuttuğu, ona yabancı olduğu dönemde bir anlamı vardı ve gerekliydi. İleri işçiler, bir kere önlerinde işçi-sınıfı sosyalizmi ve Sosyal-Demokratik örgütleri gördüğünde, böyle bir uzaklaştırma olanaksız ve anlamsız olurdu. İleri işçilerin ve Sosyal-Demokratların kaynaşması, hepten doğal ve kaçınılmazdı. Bu, büyük bir tarihsel olgunun, Rusya’da 1890’larda köklü iki sosyal hareketin birleşmesi olgusunun, sonucuydu: biri, kendiliğindenci bir hareket, işçi-sınıfı hareketi içinde yaygın bir hareket, diğeri, Marx ve Engels’in teorisi doğrultusunda, SosyalDemokrasinin teorisi doğrultusunda toplumsal düşüncenin hareketi. Raboçaya Mysl'ın siyasi mücadele kavrayışının ne kadar dar olduğu aşağıdakinden görülebilir. Siyasi taleplerin genişliğinden sözeden R.M. şöyle diyor: “İşçiler için bilinçli ve bağımsız böyle bir siyasi mücadele yürütmek, işçi örgütlerinin kendileri tarafından yürütülmesi gereklidir, işçilerin talepleri onların ortak siyasi gereksinmeleri ve anın çıkarları ile ilgili olarak [iyi saptayın!] işçilerin bilincinde destek bulmalıdır, işçilerin (meslek) örgütlerinin talepleri olmalıdır, gerçekten onlar tarafından birlikte ve sözkonusu işçi-sınıfı örgütlerinin insiyatifinde öne sürülmelidir... “Daha da ileride şu andaki işçilerin ortak siyasi talepleri, şimdilik (!!) hala daha on-saatlik işgünü ve 2 Haziran 1897 yasası ile kaldırılan tatillerin restore edilmesidir. Ve bundan sonra, Raboçaya Mysl yazarları hala daha siyaseti reddetmekle suçlanmalarına şaşırıyorlar. Gerçekten, siyasetin tek tek reformlar için meslek birliklerinin mücadelesine indirgenmesi, siyasetin reddedilmesi demek değil midir? Bu SosyalDemokratların proletaryanın sınıf mücadelesini örgütlemek için, proletaryanın siyasi iktidarı kazanıp sosyalist bir toplum örgütlemek için bir araç olarak demokrasi için savaşım veren bağımsız siyasi işçi Sınıfı partisi yönünde çaba göstermesi gerektiği yolundaki dünya SosyalDemokratlarının temel ilkesine aykırı değil midir? Garip bir sınırsız düşüncesizlikle SosyalDemokrasinin bu en sonuncu çarpıtıcıları, Sosyal-Demokratlar için değerli olan her şeyi, işçi 92

sınıfı hareketini bir tarihsel-dünya hareketi olarak görme hakkını bize veren her şeyi terkediyorlar. Bağımsız işçi-sınıfı partilerinin kurulması için çaba göstermemiz gerektiği dersini öğreten Avrupa sosyalizminin ve Avrupa demokrasisinin uzun tecrübesinin onlar için hiç de önemi yoktur. Uzun ve çetin tarihi yolu boyunca Rusya devrimci hareketinin sosyalizmin ve işçi-sınıfının birliğine, büyük toplumsal ve siyasi ideallerin ve proletaryanın sınıf mücadelesinin birliğine dönüştüğünün onlar için onca önemi yoktur. Rusya işçilerinin Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin temelini attığının onlar için onca önemi yoktur. Kahrolsun tüm bunlar! Bırakınız çok geniş ideolojik bir araçtan ve çok zor ve titiz tarihi tecrübeden kendimizi kurtaralım -ve bırakınız “şimdilik orada” yalnızca mesleki birlikler (yasal birlikleri dikkate almayı bir kenara bırakırsak, Rusya’da hala daha mesleki birliklerin örgütlenme olanağı hiçbir şekilde ispatlanmadı) “kalsın”, bırakınız bu meslek örgütleri “kendi” “inisiyatifleri ile”, “anın” taleplerini; küçücük, önemsiz reformlar için talepler ortaya koysunlar! Bu, geriye adım atan bir akımın açıklaması değilse, nedir? Sosyalizmin yıkılması için propaganda değil de, gerçekten nedir! Ve, Raboçaya Mysl'ın, yalnızca yerel örgütlerin, ajitasyon, ajitasyon yöntemleri vs. için kendilerinin yerel mücadele biçimleri ve özel şekillerini özenle ortaya koyması gerektiği düşüncesi ile yetinmediğine lütfen dikkat edin –hiç kimse bu düşünceyi reddetmeyecektir-. Rusya Sosyal-Demokratları hiç bir zaman işçilerin bu konudaki bağımsızlığına engel olacak bir şey iddia etmedi. Fakat Raboçaya Mysl, Rusya proletaryasının büyük siyasi hedeflerini tümden bir yana itmek ve “şimdilik” “yalnızca” “anın çıkarları” ile sınırlandırmak istemektedir. Şimdiye kadar, Rusya proletaryası anın taleplerinden yararlanmayı, o talep için ajitasyonla, şu andaki objektif olarak çarlığa karşı mücadele için proletaryayı örgütlemeyi her zaman istemiştir. Şimdi, Raboçaya Mysl, proletaryanın mücadelesini küçük talepleri için küçük bir mücadeleyle sınırlamak istemektedir. R.M., bütün Rusya SosyalDemokrasisinin görüşlerinden geri çekildiğini çok iyi bilerek, Raboçaya Mysl’ı suçlayanlara aşağıdaki cevabı

vermektedir: Çarlığın alaşağı edilmesinin Rusya işçi-sınıfı hareketinin şu andaki hedefidir deniyor. Fakat hangi işçi-sınıfı hareketinin diye soruyor R .M. , “grev hareketi?, manevi yardımlaşma birlikleri?, işçi çevreleri?” (makalede sayfa 5). Buna cevabımız şudur: Sadece kendin için, kendi gurubun için, belirli bir bölgeyi temsilen proletaryanın geri tabakası için konuş, fakat Rusya ileri işçileri adına konuşmaya kalkışma! Proletaryanın geri tabakası, çoğunlukla, otokrasinin alaşağı edilmesi mücadelesinin ancak bir devrimci parti tarafından yürütülebileceğini kavramaz. Ne de R.M. bunu bilir. Ancak, ileri işçiler bunu bilir. Proletaryanın daha düşük bilinçli temsilcileri çoğunlukla Rusya işçi hareketinin grev mücadelesiyle, manevi yardımlaşma birlikleri ve işçi çevreleri ile sınırlanmadığını; Rusya işçi-sınıfı hareketinin, uzun zamandan beri, kendini devrimci bir parti içinde örgütlemeye çabaladığını ve bu çabayı eylemle gösterdiğini bilmezler. R.M. de bunu bilmemektedir. Fakat Rusya ileri işçileri bunu bilir. R.M., kendinin Sosyal-Demokrasiyi tamamen yanlış anlamışlığını, “gerçeğimizin” özel bir çeşit kavrayışı olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Onun bu konudaki düşüncelerine daha yakından bakalım. “Otokrasi kavramı sözkonusu olduğunda” yazıyor R.M., seslendiklerimizin böyle şeylerin en kesin ve açık kavrayışına sahip olduklarını sandığımızdan üzerinde uzunca 93 durmayacağız.” R.M.’in kendisinin böyle şeylerin oldukça belirsiz ve açık olmayan bir kavrayışına sahip olduğunu, hemen sonra göreceğiz; fakat önce bir başka durumdan sözedelim. R.M.’in seslendikleri arasında işçiler var mıdır? Tabii ki, var. Ve eğer varsa, otokrasinin tam ve açık bir kavramını nereden elde edeceklerdir? Açıktır ki bu, genelde siyasal özgürlük düşüncelerinin en geniş ve en sistemli propagandayı işçilerin fikrinde otokrasinin “tam kavramının” ve yönetimin baskısının ve polis zulmünün tek tek her belirtisini birleştirmek için ajitasyonu gerektirir. Bu, herkese malum görünebilir. Fakat, eğer

öyleyse, o zaman otokrasiye karşı yalnızca yerel propaganda ve ajitasyon başarılı olabilir mi? Böyle bir propaganda ve ajitasyonu Rusya çapında, tek bir planlı eylem içinde, yani, bir tek partinin eylemi içinde, örgütlemek mutlaka gerekli değil midir? O zaman, R.M., otokrasiye karşı propaganda ve ajitasyonun örgütlenmesi görevinin Rusya işçi sınıfı hareketinin şu andaki acil görevlerinden biri olduğunu niçin belirtmez? Çünkü, o, Rusya işçi-sınıfı hareketinin ve Rusya Sosyal-Demokrasisinin görevlerinin en belirsiz ve açık olmayan kavrayışına sahiptir. R.M., otokrasinin muazzam bir “bireysel güç”olduğunu (askerlerin talim edilmişliği gibi bir bürokrasi) ve muazzam bir “ekonomik güç” (maddi kaynaklar) olduğunu açıklamaya devam eder. Biz onun açıklamasının “kesin olmayan” yönleri (ve burada “kesin olmayan” çok şey vardır) üzerinde fazla durmayıp esas noktaya geçeceğiz: “Ve böylece” Rusya Sosyal-Demokrasisinin soruyor R.M., “Rusya işçilerinin şu andaki (embriyonik) örgütlerinin ilk ve andaki görevi olarak öne sürülen bu bireysel gücün alaşağı edilmesi ve bu ekonomik gücün ele geçirilmesi değil midir? (İleri işçi çevreleri tarafından bu görevin ele alınması gerektiğini söyleyen devrimcilerden daha bahsetmeyeceğiz).” Hayretle gözlerimizi ovuşturuyoruz ve bu korkunç pasajı iki veya üç defa okuyoruz. Şüphesiz ki yanlış olmalıyız! Fakat, hayır, değiliz. R.M., gerçekte otokrasinin alaşağı edilmesinin ne demek olduğunu bilmiyor. Bunun böyle olduğuna inanmak çok güçtür, ama gerçektir. Ama R.M.’in sergilediği düşünce karmaşıklığından sonra, her şeyden sonra inanmak zor mudur? R.M., iktidarın devrimciler tarafından ele geçirilmesini, otokrasinin devrimciler tarafından alaşağı edilmesi ile karıştırmaktadır. Eski Rusya devrimcileri (Narodnaya Volya'nın) devrimci bir parti tarafından iktidarın ele geçirilmesi için çabaladı. Onlar, iktidarı ele geçirmekle “partinin” otokrasinin “bireysel gücünü”, yani, hükümet görevlileri yerine kendi ajanlarını koymakla “alaşağı edilebileceğini”, “ekonomik gücü”, yani, devletin bütün maddi araçlarını; “ele geçireceğini” ve toplumsal

devrimi yürüteceklerini düşündüler. Narodnaya Volya üyeleri (eski olanlar), gerçekten de, R.M.’in acemi ifadesini kullanırsak, otokrasinin “bireysel gücünü alaşağı etmeye ve ekonomik gücü” ele geçirmeye çabaladı. Rusya Sosyal-Demokratları, kararlı olarak, bu devrimci teoriye karşı durdular. Plekhanov, Sosyalizm ve Siyasi Mücadele(1883) ve 94 Farklılıklarımız (1885) denemelerinde, Rusya devrimcilerinin görevine işaret ederek -andaki hedefinin otokrasinin alaşağı edilmesi olan bir devrimci işçi sınıfı partisinin temelini atmakonu şiddetli bir eleştiriye tabi tuttu. Otokrasinin alaşağı edilmesi ne demektir? Bunu R.M.’e anlatmak için şu soruyu cevaplandırmalıyız: Otokrasi nedir? Otokrasi (mutlakiyet, sınırsız monarşi) tüm gücün tamamen ve bölünmezcesine mutlak bir hükümdarın, çarın tahakkümü altında olmasını öngören bir yönetim biçimidir. Çar, yasalar buyurur, görevlileri atar, yasa yapmada veya yönetim üzerinde denetimde halkın hiçbir söz hakkı olmadan milli geliri toplar ve öder. Onun için, otokrasi, hükümet görevlileri ve polisin mutlak iktidarı, halk için hiçbir hakkın olmaması demektir. Bu hakların yoksunluğundan bütün halk çeker, fakat mülk sahibi sınıflar (özellikle zengin toprak sahipleri ve kapitalistler) bürokrasi üzerinde güçlü bir etki yaparlar. İşçi-sınıfı iki taraflı olarak çeker: hem bütün Rusya halkının bağımlı olduğu haklardan yoksunluk ve hem de hükümeti kendi çıkarlarına hizmet etmeye zorlayan kapitalistler tarafından işçilerin baskı altında tutulması. Otokrasinin alaşağı edilmesi ne demektir? Çarın mutlak iktidarının reddi; yasama için, hükümet görevlilerinin hareketleri üzerinde denetim, devlet gelirlerinin toplanması ve ödenmesinde denetim için halka kendi temsilcilerini seçme hakkının verilmesi anlamına gelir. Halkın yasamada ve yönetimde yer aldığı böyle bir hükümete anayasal hükümet biçimi denir (anayasa=devletin yasama ve yönetiminde halkın temsilcilerinin yer alması üzerine yasa). Böylece, otokrasinin alaşağı edilmesi otokratik hükümet şeklinin anayasal bir hükümet şekliyle değiştirilmesi demektir. Onun için, otokrasinin alaşağı edilmesi için, “bireysel gücün

veya ekonomik gücün alaşağı edilmesi” gerekli değil; fakat, çarlık hükümetini sınırsız gücünü reddetmesine, bir anayasanın (“demokratik bir anayasayı kazanmak” [halkın çıkarları için hazırlanmış, halk anayasası], 1885’te Emeğin Kurtuluşu gurubu tarafından yayınlanan, Rusya Sosyal-Demokratların program taslağında konduğu gibi) bir Zemsky Sobor’u* (*Merkezi bir temsilciler meclisi-Ed.) toplamasına zorlamak gerekir). Rusya işçi sınıfının birinci görevi niçin otokrasinin alaşağı edilmesidir? Çünkü, otokrasi altında işçi-sınıfı mücadelesini geniş bir şekilde geliştirebilecek, ne ekonomik ve ne de siyasi alanlarda herhangi istikrarlı bir durum kazanabilecek, güçlü kitle örgütleri oluşturacak ve çalışan insanlara toplumsal devrim bayrağını açıp onun için mücadele etmesini öğretebilecek durumda değildir. Burjuvaziye karşı bütün işçi sınıfının tayin edici mücadelesi ancak siyasal özgürlük şartlarında mümkündür, ve proletaryanın mücadelesinin nihai amacı siyasal iktidarı kazanmak ve sosyalist bir toplumu örgütlemektir. Uzun bir mücadele okulundan geçmiş olan örgütlü proletarya tarafından siyasi iktidarın kazanılması, gerçekten de, bu burjuva hükümetinin “bireysel gücünün alaşağı edilmesi ve ekonomik gücün ele geçirilmesi”olacaktır; fakat, Rusya Sosyal-Demokratları hiçbir zaman bu iktidarın ele geçirilmesini şu andaki görevleri olarak koymadılar. Rusya SosyalDemokratları, her zaman, sadece siyasal özgürlük şartlarında, geniş kitle mücadelesi olduğu zaman, sosyalizmin nihai zaferi için Rusya işçi-sınıfı örgütlerini geliştirebileceklerini belirtmişlerdir. Fakat, Rusya işçi-sınıfı otokrasiyi nasıl alaşağı edebilir? Raboçaya Mysl yazarları, Rusya Sosyal-Demokrasisinin temelini atan ve programında “otokrasiye karşı mücadelenin geleceğin Rusya işçi sınıfı partisinin nüvelerini oluşturan işçi çevreleri için dahi zorunlu olduğunu” belirten Emeğin Kurtuluşu gurubu ile dahi alay etmektedirler. Raboçaya Mysl'a (bakınız No. 7 ve değerlendirilen makale) otokrasinin alaşağı edilmesi işçi çevreleri tarafından gülünç görünmektedir! Raboçaya Mysl yazarlarına cevap olarak şunu söylüyoruz: 95 Kiminle alay ediyorsunuz? Kendinizle alay ediyorsunuz! Raboçaya Mysl yazarları, Rusya

Sosyal-Demokratlarının kendileriyle polemiklerinde yoldaşça olmadıklarından yakınıyorlar. Polemikte kimin yoldaşça olmadığına bırakın okuyucular karar versin: görüşlerini açıkça ortaya koyan ve “genç”lerin hangi görüşlerinin niçin yanlış olduğunu başından açıklayan yaşlı Rusya Sosyal-Demokratlarının mı; yoksa muhaliflerini isimlendirmeyen ama perde arkasından, önce ''Çernişevski üzerine bir Almanca kitabının yazarı” (üstelik, belirli yasal yazarlarla temelsiz olarak karıştırdıkları Plekhanov’u), ondan sonra, kendileri kesin herhangi bir program koymadan çarpıtmalarla pasajlar aktararak, Emeğin Kurtuluşu gurubunu arkadan vuran “genç”ler mi? Evet, biz yoldaşlık görevini, bütün yoldaşları destekleme görevini, yoldaşların görüşlerine hoşgörü gösterme görevini tanıyoruz, fakat, bizce yoldaşlık görevi Rusya ve Enternasyonal Sosyal-Demokrasisine olan görevimizden kaynaklanır, ve tersi değil. Biz, Raboçaya Mysl'a olan yoldaşça yükümlülüğümüzü, onun yazarlarının yoldaşlarımız olmalarından değil; biz, Raboçaya Mysl yazarlarını yalnızca Rusya (ve, bu nedenle, enternasyonal) Sosyal-Demokrasisi saflarında çalıştıkları oranda ve bu yüzden yoldaşlarımız olarak görüyoruz. Onun için, eğer bazı “yoldaşların” geriye doğru, SosyalDemokratik programdan uzağa doğru hareket ettiklerinden, “yoldaşlar”ın işçi-sınıfı hareketinin hedeflerini örtüp çarpıttıklarından eminsek, söylenmemiş hiç bir şey bırakmadan tam bir kesinlikle inançlarımızı ifade etmeyi görevimiz olarak görüyoruz! Raboçaya Mysl yazarlarının, Emeğin Kurtuluşu gurubunun görüşlerini çarpıttığını hemen şimdi belirtmiştik. Bırakın okuyucu kendisi karar versin. “’Emeğin Kurtuluşu‘ için programlarını soruna basit bir cevap olarak gören o yoldaşları anlamaya hazır değiliz” diye yazıyor R.M.: “’Otokrasiye karşı mücadele için güçleri nereden elde edeceğiz? ‘” (başka yerde: “Bizim devrimcilerimiz, otokrasiyi alaşağı etmek için en iyi araç olarak işçi sınıfı hareketini görüyorlar”). Emeğin Kurtuluşu gurubu tarafından 1885’te yayınlanan ve P.B. Axelrod tarafından Rusya Sosyal-Demokrasisinin Bugünkü Görevleri ve Taktikleri (Cenevre, 1898) broşüründe tekrar baskısı yapılan Rusya Sosyal-Demokratlarının program taslağını açınız, ve

programın sermayenin baskısından emeğin kurtuluşu, bütün üretim araçlarının toplumsal mülkiyete devredilmesi, siyasi iktidarın işçi-sınıfı tarafından ele geçirilmesi, ve bir devrimci işçi-sınıfı partisinin temelinin atılması temeline dayandığını göreceksiniz. R.M.’in programı çarpıttığı ve onu anlamaya isteksiz olduğu açıktır. Emeğin Kurtuluşu gurubunun programının soruna “bir cevap olduğunu” belirten P.B. Axelrod’un broşürünün başında söylediği sözleri kapmıştır: mutlakiyete karşı mücadele için güçleri nereden elde edeceğiz? Bununla birlikte, Emeğin Kurtuluşu gurubunun programının Rusya devrimcileri ve bir bütün olarak Rusya devrimci hareketi tarafından konulan soruna cevap olduğu tarihsel bir gerçektir. Yine de, program o soruna cevap verdiği için, Emeğin Kurtuluşu gurubu için işçi sınıfı hareketinin tek araç olduğu mu demektir? R.M. adına böyle bir “yanlış anlama” onun, yalnızca Emeğin Kurtuluşu gurubunun eylemlerinin genelde bilinen gerçekleriyle içli-dışlı olmadığını gösterir. Devam. Nasıl olur da “Otokrasinin alaşağı edilmesi” işçi çevrelerinin bir görevi olabilir? R.M. anlamıyor. Emeğin Kurtuluşu gurubunun programını açınız: “Rusya SosyalDemokratları işçi çevreleri için otokrasiye karşı siyasi mücadelenin başlıca araçları” diye okuyoruz, “işçi-sınıfı arasındaki ajitasyonu ve işçiler arasındaki devrimci örgütleri ve sosyalist düşünceleri daha da yaymaktır. Bu örgütler, birbiriyle sıkı sıkıya tam bir bütün olarak kenetlenmiş ve hükümetle tek tek çatışmalarla yetinmeyen, uygun bir zamanda, 96 hükümete karşı genel ve tayin edici bir saldırıya geçmeye zaman kaybetmeyecektir.” 1898’de, Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’ni kuran Rusya örgütlerinin izlediği taktikler, tam da bunlardı. Ve, Rusya’da böyle örgütlerin güçlü bir siyasi güç olduğunu kanıtladılar. Eğer bu örgütler tek bir Parti oluşturur ve otokratik hükümete karşı geniş -yaygın ajitasyon sürdürüp, liberal muhalefetin tüm güçlerini bu amaç için kullanırsa, böyle bir parti siyasal özgürlüğün kazanılması hedefine şüphesiz ki ulaşabilir. Eğer Raboçaya Mysl yazarları bunu “anlamaya hazır değilse”, biz onlara öğüt vermeye “hazırız”: öğrenin, baylar, böyle şeyler kendi içinde

anlaşılmayacak kadar zor değildirler. Yine de, biz, otokrasiye karşı mücadele hakkında tartıştığımız R.M.’e dönelim. R.M.’in bu konudaki görüşleri Raboçaya Mysl akımının yeni, geriye adım attığını daha da açıkça gösterir. “Otokrasinin sonu açıktır,” diye yazıyor R.M., “... otokrasiye karşı mücadele tüm gerekli toplumsal unsurların sağlam bir gelişmesi için gerekli şartlardan biridir.” Okuyucu, bundan, otokrasiye karşı mücadelenin işçi-sınıfı için gerekli olduğunu belki de düşünecektir. Fakat bekleyin, R.M.’in kendi mantığı ve terminolojisi vardır. “Mücadele” sözcüğü ile ve buna “toplumsal” (mücadele) sözcüğünün eklenmesiyle, o, özel bir şeyi anlamaktadır. R.M., Rusya nüfusunun birçok kesimlerinin hükümete yasal muhalefetini anlatmakta ve şu sonucu çıkarmaktadır: “Gerçekten, Zemstvo ve şehir kamusal özerk-hükümeti için, kamusal okullar için, ve açlık çeken nüfusa kamusal yardım için, vs. mücadeleler, otokrasiye karşı bir mücadeleyi oluşturur.” “Bürokratik otokrasiye karşı toplumsal bir mücadelenin gerekliliği, nüfusun tüm sınıf-bilinçli, ilerici kesimleri ve grupları için açıktır. Dahası, bazı garip yanlış anlamalardan dolayı, birçok Rusya devrimci yazarlarının dikkatini çekmemiş olan bu toplumsal mücadele, gördüğünüz gibi, Rusya toplumu tarafından yürütülmektedir; dün de başlamamıştır.” “Gerçek sorun, bu ayrı toplumsal tabakaların nasıl ... maksimum bir başarı ile otokrasiye karşı (bunu not edin!) mücadeleyi yürüteceğidir... Bizim için esas sorun otokrasiye karşı bu toplumsal (!) mücadeleyi işçilerimizin nasıl yürüteceğini bilmektir.”... R.M.’in bu iddiaları, yine, inanılmaz derecede karışıklık ve yanlışlarla doludur. Birincisi, R.M. yasal muhalefeti otokrasiye karşı mücadele ile, çarlığı alaşağı etme mücadelesi ile karıştırmaktadır. Bir sosyalistte affedilmez olan bu karışıklık hiç bir açıklama yapılmadan “otokrasiye karşı mücadele” kavramını kullanmaktan çıkıyor: bu kavram (bir koşulla), otokrasiye karşı mücadele demek olabileceği gibi, ayrıca otokratik sistemin çerçevesi içinde otokrasinin tek tek önlemlerine karşı mücadele de demek olabilir. İkincisi, yasal muhalefeti otokrasiye karşı toplumsal mücadele olarak görmekle ve

işçilerimizin “bu toplumsal mücadeleyi” yürütmeleri gerektiğini söylemekle, gerçekten, R.M. işçilerimizin otokrasiye karşı devrimci bir mücadeleyi değil, yasal muhalefeti yürütmeleri gerektiğini söylemektedir; diğer bir deyişle, o, beylik lafla ve sefil Rus liberalizmi ile karıştırmakla, Sosyal-Demokrasinin çirkin bir şekilde saygınlığını düşürmeye saplanmaktadır. 97 Üçüncüsü, R.M., onların yasal muhalefete dikkat göstermediklerini belirttiği zaman, Rusya Sosyal-Demokratik yazarları ile ilgili doğru olmayan rezilane bir şey açıklamaktadır (doğru, o, kendi yaklaşımlarını isim vermeden “tüm yoldaşçalığı ile” yapmayı tercih etmektedir; fakat, aklında olan Sosyal Demokratlar değilse, sözleri hiçbir anlam ifade etmez). Tersine, Emeğin Kurtuluşu Grubu ve özellikle P.B. Axelrod, ayrıca Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin Manifestosu ve Rusya Sosyal-Demokratlarının Görevleri (Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisi tarafından yayınlandı ve Axelrod tarafından Manifesto’ya bir yorum olarak kondu) broşürü -tümü, sadece yasal muhalefete dikkat çekmekle kalmadılar, hatta Sosyal-Demokrasiyle olan ilişkisini de tam olarak açıkladılar. Konuyu açıklığa kavuşturalım. Zemstvo’lar tarafından, genelde liberal birlikler tarafından, ve liberal basın tarafından “otokrasiye karşı” ne gibi bir “mücadele” yürütülüyor? Otokrasinin alaşağı edilmesi için bir mücadele yürütüyorlar mı? Hayır, onlar hiçbir zaman ve hala daha böyle bir mücadele içinde yer almadılar. Bu, liberal toplumdan gelen ve sık sık onun sempatisine dayanan devrimciler tarafından yürütülen bir mücadeledir. Ama, devrimci mücadele yürütmekle devrimcilere sempati duymak ve onları desteklemek hiç bir anlamda aynı şey değildir; otokrasiye karşı mücadele ve otokrasiye karşı yasal muhalefet hiç bir anlamda aynı şey değildir. Rus liberalleri, otokrasiye olan hoşnutsuzluklarını yalnızca otokrasinin onayladığı şekilde; yani, otokrasinin, otokrasiye tehlike olarak görmediği biçimde, ifade etmektedirler. Liberal muhalefetin en etkin göstergesi, liberallerin halkı yönetime çekmek için çarlık hükümetine sunduğu dilekçelerden başka hiç bir şey olmamıştır.

Ve her defasında, liberaller dilekçelerinin zalim polis tarafından reddedilişlerini sabırla kabul ettiler; onlar, hükümetin jandarmalarının kendilerinin görüşlerinin bilinmesi için yapılan yasal çabaları dahi geriye çeviren vahşi baskılarına ve kanunsuzluklarına ses çıkarmadılar. Liberal muhalefeti basitçe otokrasiye karşı sosyal bir mücadele olarak göstermek konunun saf bir çarpıtılmasıdır, çünkü Rus liberalleri otokrasinin alaşağı edilmesi için mücadele edecek devrimci bir partiyi hiçbir zaman oluşturmadılar (örgütlemediler); oysa, onlar, bu amaç için gerekli maddi araçları ve Rusya liberalizminin yurtdışındaki temsilcilerini bulma olanağına geçmişte olduğu gibi şimdi de sahiptirler. R.M., yalnızca bunu çarpıtmakla kalmaz, ama büyük Rus sosyalisti N.G. Çernişevski’nin ismini de tahrifatlarına malzeme yapar. “Bu mücadelede işçilerin müttefikleri” diyor R.M., “onların toplumsal çıkarlarını ve kurumlarını savunan, ortak yararın açık bir kavrayışına sahip olan, ‘değişikliklerin hükümetin bağımsız kararı ile mi yoksa toplumun resmi talebi tarafından gerçekleştirilmesi arasında büyük bir farklılığın’ bulunduğunu ‘hiç unutmayan’ (R.M., Çernişevski’yi aktarıyor) Rus toplumunun ileri tabakasıdır.” Eğer bu yorum, R.M.’in anladığı şekilde “sosyal mücadele”nin tüm temsilcilerine, tüm Rus liberallerine uygulanırsa, o zaman bu saf ve basit bir tahriftir. Rus liberalleri, hiç bir zaman hükümete herhangi resmi bir talep sunmamıştır, ve tam da bu yüzden, Rus liberalleri hiç bir zaman bağımsız devrimci bir rol oynamadılar ve kesinlikle şimdi de oynayamazlar. Sosyal-Demokrasinin ve işçi-sınıfının müttefikleri “toplumun tüm ileri tabakaları” olamaz, ama sadece o toplumun üyeleri tarafından kurulan devrimci partiler olabilir. Genelde, liberaller, devrimci işçi-sınıfı partisinin ek güçleri ve araçlarının kaynağının sadece biri olarak hizmet görebilir ve görmelidir (P.B. Axelrod’un da açıkça belirttiği gibi), N.G. Çernişevski, hükümete resmi talepler götürmenin zorunluluğunu anlamadıkları ve fark gözetmeksizin kendi köşelerinden otokratik hükümetin darbeleri altında devrimcilerin can vermesini seyrettikleri gerçeğinden dolayı “Rus toplumunun ileri tabakası” ile alay etmiştir. Bu durumda, R.M.’in Çernişevski’den yaptığı alıntılar, Çernişevski’nin ütopik olmadığını ve

Rusya Sosyal-Demokratlarının “büyük Rus sosyalistinin” tam anlamını takdir etmediklerini göstermek için yazılmış ikinci makale, Ayrı Ek içinde yaptığı alıntılar gibi, metinin bütününden koparılmış parçalar olarak, anlamsızdır. Plekhanov, Çernişevski Üzerine 98 kitabında (Sotsial-Demokrat[110] Koleksiyonu’ndaki makaleler, ayrı bir cilt olarak Almanca yayınlandı.) Çernişevski’nin anlamını tamamen takdir etti ve Marx ve Engels’in teorisine karşı tavrını anlattı. Raboçaya Mysl yazarları, Çernişevski’nin bütünlüklü ve açıklayıcı bir değerlendirmesini, sağlam ve zayıf yanlarını, ortaya koyamayarak sadece kendi yetersizliklerini açığa vurdular. Rusya Sosyal-Demokrasisi için “gerçek sorun” hiçbir şekilde liberallerin “toplumsal mücadele”yi (R.M.’ in “toplumsal mücadele” ile anladığı, gördüğümüz gibi, yasal muhalefettir.) nasıl yürüteceklerini belirlemek değil, fakat kendini otokrasiyi alaşağı etme mücadelesine adayan bir devrimci işçi-sınıfı partisini, Rusya’da tüm muhalif unsurların desteğini kazanabilecek, devrimci mücadelesinde muhalefetin tüm biçimlerini kullanabilecek bir partiyi nasıl örgütleyeceğidir. Bu amaç için gereken tam da devrimci bir işçi-sınıfı partisidir, çünkü, Rusya’da demokrasi için kararlı ve tutarlı olarak mücadele eden işçi sınıfıdır, çünkü, böyle bir partinin güçlü etkisi olmadan liberal unsurlar “uyuşuk, aktif olmayan, uyuyan bir güç olarak kalacaktır” (P.B. Axelrod, op.cit., sayfa 23). “Daha ileri tabaka”mızın “otokrasiye karşı gerçek [!!] bir toplumsal mücadele” (R.M.’in makalesinde) yürüttüğünü, “bizim için esas sorunun, otokrasiye karşı işçilerimizin bu toplumsal mücadeleyi nasıl yürütmeleri gerektiği”ni söylemekle, -böyle şeyler söylemekle, gerçekte, R.M., SosyalDemokrasiden geri çekilmektedir. Raboçaya Mysl yazarlarına bizim yalnızca teklif edebileceğimiz ciddi öğüt, nereye gitmek istediklerini ve gerçek yerlerinin nerede olduğunu uzun uzun düşünmeleridir: toplumsal devrim bayrağını işçi sınıflarına taşıyan ve onları bir devrimci partide örgütlemek isteyen devrimcilerin saflarında mı, yoksa kendi “toplumsal

mücadele”lerini (yani, yasal muhalefet) yürüten liberallerin saflarında mı? Otokrasiye karşı işçilerin “bağımsız toplumsal eylem”i teorisinde; “toplumsal manevi yardım” ve kendilerini “şimdiye kadar” on-saatlik işgünü ile sınırlayan meslek birlikleri teorisinde; Zemstvos’ların, liberal birliklerin, ve diğerlerinin teorisinde sosyalist olan hiç bir şey yoktur -Bu teori içinde liberallerin kabul etmeyeceği hiç bir şey yoktur! Gerçekten, Raboçaya Mysl’ın (biri onu bir program olarak adlandırırsa) bütün programı, özünde, Rusya işçilerini gelişmemiş ve bölünmüş olarak bırakma,ve onları liberallerin uzantısı yapma eğilimindedir! R.M.’in bazı tümceleri özellikle ilginçtir: o, “Bütün sorun sadece “acımasızca siyasi polis tarafından cezalandırılan, bizim devrimci aydınlarımızın” diye iddia ediyor, “siyasi polise karşı mücadeleyi otokrasiye karşı mücadele olarak yanlış anlamalarıdır. “Böyle bir açıklamanın anlamı ne olabilir? Siyasi polis, siyasi olarak anılmaktadır, çünkü,onlar otokrasinin düşmanlarını ve otokrasiye karşı mücadele edenleri cezalandırmaktadırlar. Bu nedenle, Raboçaya Mysl, bir liberale dönüşümünü tamamlamadığı sürece, tüm Rusya devrimcilerinin ve sosyalistlerinin ve sınıf-bilinçli işçilerin yaptığı gibi, siyasi polise karşı mücadele eder. Siyasi polisin, sosyalistleri ve işçileri acımasızca cezalandırması, otokrasinin bir “iyi düzenlenmiş örgüt, “ve becerikli ve iş çıkarabilen devlet adamlarını” (R.M.’ in makalesinde, sayfa 7) koruduğu gerçeğinden yalnızca iki sonuç çıkarılabilir: korkak ve zavallı liberal genelde halkımızın ve özelde işçilerimizin hala mücadele için yeterince hazırlanmamış olduğu konusunda hüküm yürütecektir ve tüm umutlar Zemstvo’ların, liberal basının vs. “mücadelesi”ne bağlanmalıdır; çünkü bu, yalnızca siyasi polise karşı bir mücadele değil ama aynı zamanda “otokrasiye karşı gerçek mücadele”dir. Sosyalist ve her sınıfbilinçli işçi, işçisınıfı partisinin tüm çabalarını işçi-sınıfı partisini demokrasi için öncü savaşçı düzeyine yükseltecek ve tüm muhalif unsurları kendi yanına kazanabilecek insanlar, ileri işçiler, sosyalistler arasından “iyi-düzenlenmiş bir örgüt”, ve “iş çıkarabilen ve becerikli devrimciler”i eğitmeye yönlendirmeleri gerektiği sonucuna varacaktır.

99 Raboçaya Mysl yazarları bu iki sonuçtan birincisine yuvarlanacakları meyilli bir düzlem üzerinde durduklarının farkında değildirler! . Veya, yine: “Bu programlarda [yani, Sosyal-Demokratların programlarında] bizi daha da şaşırtan” diye yazıyor R.M., Sosyal-Demokratların, “... işçilerin, işverenlerin yasama meclislerinde, fabrika kurullarında, ve özerk belediye yönetimlerinde “yer almaları”nın önemini gözardı ederken (sayfa 15) [Rusya’da varolmayan] ileri işçilerin boyuna bir parlamentoda yürütecekleri eylemlerin yararına birincil yeri vermeleridir. Eğer parlamentonun yararlarını öne çıkartmazsak, işçiler siyasal haklar ve siyasal özgürlükler hakkında nasıl öğreneceklerdir? Bu sorunlar üzerinde susarsak -Raboçaya Mysl'ın yaptığı gibi- bu, işçilerin geri tabakalarının siyasi cehaletini sürdürmek anlamına gelmez mi? İşçilerin özerk belediye yönetimine katılmasına gelince, hiçbir Sosyal-Demokrat özerk belediye yönetimi içinde sosyalist işçilerin eylemlerinin önemi ve yararlarını hiç bir yerde reddetmiş değildir: fakat, sosyalizmin açık biçiminin mümkün olmadığı Rusya’da bundan söz etmek gülünçtür ve coşkunlukla işçileri özerk belediye yönetimi için (bu mümkün olsa bile) ateşlemenin gerçekte ileri işçileri sosyalist işçi-sınıfı davasından liberalizme doğru çevirmek anlamına gelmesi demektir. “İşçilerin ileri tabakasının bu [otokratik] hükümete karşı tavrı” diyor R.M., “fabrika sahiplerine karşı tavırları gibi anlaşılırdır.” Onun için, bunun mantıki sonucu, işçilerin ileri tabakasının bilinçli aydınlar arasındaki sosyalistlerden daha az sınıf-bilinçli SosyalDemokratlar olmadığıdır, dolayısıyla, Raboçaya Mysl'ın birini ötekinden ayırması zararlı ve anlamsızdır. Buna uygun olarak Rusya işçi-sınıfı, bağımsız bir siyasi işçi-sınıfı partisinin oluşturulması için gerekli unsurları üretmiştir. Fakat Raboçaya Mysl yazarları işçilerin ileri tabakasının siyasal bilinçliliği gerçeğinden... yerinde saymalarını sağlamak için bu ileri unsurları geride tutmak gereklidir sonucunu çıkarıyor! “İşçilerin yürüteceği en gerekli mücadele hangisidir?” diye soruyor R.M., ve cevap veriyor: gerekli olan mümkün olan

mücadeledir, ve mümkün olan işçilerin “şu anda yürüttükleri” mücadeledir !!! Moda olmuş “Bernsteinizm’den etkilenmiş olan Raboçaya Mysl yazarlarının anlamsız ve ilkesiz oportünizmini daha bariz bir şekilde ifade etmek zor olacaktı! Mümkün olan arzu edilendir, ve belirli bir anda neyimiz varsa olan odur! Sanki bir adam sayısız engeller ve sayısız düşmanların kendini beklediği uzun ve zor bir yola hazırlanıyor ve “Nereye gitmeliyim?” sorusuna cevap olarak kendisine: Nereye gitmek mümkünse arzu edilen oraya gitmektir, ve belirli bir anda nereye gidiyorsan oraya gitmek mümkündür”! Bu düpedüz nihilizmdir, ancak devrimci değil, oportünist nihilizmdir, ya anarşistler tarafından ya da burjuva liberalleri tarafından ileri sürülmüştür. Rusya işçilerini “kısmi” ve “siyasi” mücadeleye (siyasi mücadele ile anlaşılan, otokrasiye karşı mücadele olarak değil, fakat yalnızca “tüm işçilerin durumlarını düzeltmek için mücadele”dir) katılmaya “çağırmakla”, R.M., aslında, Rusya işçi-sınıfı hareketine ve Rusya Sosyal-Demokrasisine geriye bir adım atmaları için çağrı yapmaktadır, o aslında, işçileri Sosyal-Demokratlardan ayrılmaya çağırmaktadır ve böylece Avrupa ve Rusya tecrübesi tarafından elde edilen her şeyi kaldırıp atmaya çağırmaktadır! İşçilerin durumlarını düzeltme mücadelelerinde sosyalistlere gereksinmeleri, eğer onların mücadelesi yalnızca o ise, yoktur, bütün ülkelerde sosyalizmi hiç bilmeyen veya hatta ona düşman olup da 100 durumlarını düzeltmek için mücadele yürüten işçiler vardır. “Sonuç olarak,” yazıyor R.M., “işçi sınıfı sosyalizmini kavrayışımız üzerine birkaç söz.” Yukarıda söylenenlerden sonra, okuyucu nasıl bir “kavrayış” olduğunu hayal etmede zorluk çekmeyecektir. Bernstein’in “moda olan” kitabının basit bir kopyasıdır.” Genç “Sosyal-Demokratlarımız, proletaryanın sınıf mücadelesi yerine “işçilerin bağımsız toplumsal ve siyasal eylemini” koymaktadırlar. R.M.’in toplumsal “mücadele” ve “siyaset”ten ne anladığını anımsarsak, bunun, bazı Rusya yasal yazarlarının “formülü”ne doğrudan bir dönüş olduğu açık olacaktır. Sosyalizmin hedefini (ve özünü) tam olarak belirtmek yerine -toprağın,

fabrikaların, vs., genelde, tüm üretim araçlarının, bütün toplumun mülkiyetine devredilmesi ve kapitalist üretim biçiminin toplumun tüm üyelerinin çıkarları için ortak bir plana uygun üretimle değiştirmek tüm bunlar yerine, R.M., meslek birliklerinin ve tüketicilerin kooperatiflerinin gelişmesini ilk olarak belirtmektedir, ve yalnızca geçerken sosyalizmin tüm üretim araçlarının tamamen toplumsallaştırılmasına yöneldiğini söylemektedir. Diğer yandan, en ağır puntolarla yazmaktadır: “Sosyalizm, modern toplumun yalnızca daha ileri ve daha yüksek bir gelişmesidir.” –sosyalizmin özünü ve anlamını açıklamayan fakat hatta anlamsızlaştıran Bernstein’den ödünç alınmış bir deyim. Şüphesiz, tüm liberaller ve bütün burjuvazi “modern toplumun gelişmesinden” yanadır, böylece R.M.’in tüm açıklamasından hoşlanacaklardır. Bununla birlikte, burjuvalar sosyalizmin düşmanlarıdırlar. Şöyle ki, “modern toplumun”un Birçok çeşitli yönleri vardır, ve bu genel terimi kullananların bazıları bir yönünü, diğerleri başka yönünü gözönünde bulundurmaktadırlar. Ve böylece, işçilere sınıf mücadelesi ve sosyalizmin kavramını anlatmak yerine, R.M.; onlara, bulanık ve yanlış tümceler sunmaktadır. Son olarak, sosyalizmin başarılması için modern sosyalizmin araçlarını belirtmek yerine -örgütlü proletarya tarafından siyasi iktidarın kazanılması bunun yerine, R.M., yalnızca, üretimi onların [işçilerin] yönetimi altına veya demokratikleştirilmiş toplumsal gücün, “onların [işçilerin] her türlü fabrika sorunlarını inceleyen kurullarda, tüm mümkün meclislerde, komisyonlarda, yargı mahkemelerinde, ve işçi yasalarının hazırlanması konferanslarında aktif yer almalarıyla, özerk kamusal yönetime işçilerin katılmalarıyla, ve son olarak, ülkenin genel temsiliyet kurumlarına katılmalarıyla “demokratikleştirilmiş yönetim altına koymaktan bahsetmektedir. Raboçaya Mysl yazarları, bu yolla, yalnızca barışçıl yoldan elde edilecek olanı işçi-sınıfı sosyalizminin kapsamına almakta ve devrimci yolu dıştalamaktadırlar. Sosyalizmin bu darlaştırılması ve burjuva liberalizmine indirgenmesi, yine, tüm Rusya Sosyal-Demokratlarının görüşleriyle ve Avrupa SosyalDemokratlarının ezici çoğunluğuyla karşılaştırıldığında geriye doğru muazzam bir adımı temsil etmektedir.

Tabii ki, işçi-sınıfı iktidarı barışçıl olarak ele geçirmeyi tercih edebilir (iktidarın ele geçirilmesinin yalnızca sınıf mücadelesi okulundan geçmiş örgütlü işçi-sınıfı tarafından yürütülebileceğini hali hazırda belirtmiştik), fakat iktidarın devrimci yoldan ele geçirilmesini reddetmek hem teorik hem de pratik –siyasal açıdan, proletarya için budalalık olacaktır; burjuvazi ve tüm diğer mülk sahibi sınıfların karşısında yüz kızartıcı bir geri çekilmek anlamına gelecektir. Burjuvazinin proletaryaya barışçıl tavizler vermeyeceği ve tayin edici anda ayrıcalıklarını savunmak için şiddete başvuracağı büyük bir olasılıktır -hatta en büyük olasılıktır-. O durumda, proletaryanın hedefine varmak için devrimden başka hiç bir yolu kalmayacaktır. “İşçi-sınıfı sosyalizmi”nin programının kullanılacak yöntemi tanımlamadan genel olarak siyasi iktidarın ele geçirilmesinden söz etmesinin nedeni de budur, çünkü kullanılacak yöntemin seçimi tam olarak belirleyemeyeceğimiz bir geleceğe bağlıdır. Fakat, tekrarlıyoruz,proletaryanın eylemlerini herhangi bir şart altında yalnızca barışçıl “demokratikleştirme” ile sınırlamak, keyfince işçi-sınıfı sosyalizmi kavramını darlaştırmak ve bayağılaştırmaktır. 101 Ayrı Ek’teki diğer makaleleri böyle detaylı olarak tahlil etmeyeceğiz. Çernişevski’nin onuncu ölüm yıldönümü üzerine olan makale üzerine konuştuk. Dünyanın her tarafında sosyalizmin düşmanlarının, özellikle burjuva liberallerinin üstüne yapıştığı ve Alman SosyalDemokratlarının ve sınıf-bilinçli Alman işçilerinin kararlı olarak ona karşı seslerini yükselttikleri (Hannover Kongrelerinde) Raboçaya Mysl Yazı Kurulunun Bernsteinizmyanlısı propagandasına gelince -Bernsteinizm’e gelince onun hakkında detaylı olarak konuşmanın yeri burası değildir. Bizi ilgilendiren Rusya Bernsteinizm’idir, ve düşüncelerin sınırsız karmaşıklığını, bu görüşlerde bağımsız görüş niteliğinde herhangi bir şey olmadığını, Rusya Sosyal-Demokrasisi ile karşılaştırıldığında “bizim” Bernstein’cılarımızın temsil ettiği muazzam geriye doğru adımı gösterdik. Alman Bernsteinizm’ine gelince, onu Almanların ele

almalarını tercih ederiz. Yalnızca, Rusya Bernsteinizm’inin Almanınkinden çok daha alçak olduğunu belirteceğiz. Bernstein, yanlışlarına rağmen, hem teorik ve hem de siyasal olarak açıkça geriye adım atmaya çabalamasına rağmen, kendisi yeni bir teori veya programa varmadan Alman Sosyal-Demokrasisinin programında değişiklikler önermeyecek kadar yeterince yeteneğe ve vicdana hala sahiptir; o, son ve tayin edici anda, samimiyetle, Alman Sosyal-Demokrasisinin eski program ve taktiklerinden yana tavır koyacağını dünyaya açıklayan kararı, Bebel’in kararını kabul ettiğini açıkladı. Ve, bizim Rus Bernstein’cılar? Bernstein’in yaptığının yüzde birini bile yapmadan, tüm Rusya SosyalDemokratik örgütlerin 1898’de Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin temellerini attığını, Manifesto’sunu yayınladığını, ve Raboçaya Gazeta’nın resmi organı olduğunu açıkladığını, ve bu yayınların bütünüyle “eski” Rusya Sosyal-Demokratlarının programından yana olduğunu reddetmektedirler. Bizim Bernstein’cılar, eski görüşleri reddedip yenilerini uygularlarsa -tüm çabalarını Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin hazırlıklarına ve temelinin atılmasına adamış ve şimdi çoğunluğu Rusya hapishanelerinde olan Rusya sosyalistleri ve işçilerine olan manevi görevlerinden habersiz görünüyorlar yeni görüşleri öne sürenlerin, genelde “devrimcilerimize” deliklerden ve köşelerden yumruk sallamakla yetinmemeleri gerektiğinden ve fakat açık olarak ve kamu önünde kiminle ve ne ile görüş ayrılığı içinde olduklarını, ne gibi yeni görüşler ve eski program yerine ne gibi yeni birini ileri sürdüklerini açıklamaları gerektiğinden habersiz görünüyorlar. Hala incelememiz gereken, belki de var olan sorunların en önemlisi olan bir sorun da Rusya Sosyal-Demokrasisinde böyle gerileyen bir akımın nasıl açıklanacağıdır. Görüşümüzce, bu sorun Raboçaya Mysl yazarlarının sadece kişisel nitelikleri ile veya sadece moda olan Bernsteinizm’in etkisi ile açıklanamaz. Bunun, esas olarak, işçisınıfı sosyalizminin sığ olarak anlaşılmasına yol açan -ve geçici olarak yol açmak zorunda idiRusya Sosyal-Demokrasisinin tarihsel gelişmesindeki özellikleri ile açıklanması gerektiği görüşündeyiz.

Seksenlerde ve doksanların başında, Sosyal-Demokratlar Rusya’daki pratik çalışmalarına başladıkları zaman, ilk olarak, kendilerini Rusya devrimci hareketinden miras kalan siyasi mücadeleden sapmakla suçlayan ve Sosyal-Demokratların inatçı bir polemik yürüttüğü Narodnaya Volya’nın muhalefeti ile karşılaşmışlardı. İkinci olarak, devrimci hareketteki değişiklikten –Narodnaya Volya eğiliminden SosyalDemokrasiye hoşnutsuz olan Rus liberal çevreleri ile de karşı karşıya idiler. İki cephede yürütülen polemiğin merkezinde olan, siyaset sorunu idi. Siyaseti, komplo yapmaya indirgeyen Narodnaya Volya’nın sığ kavrayışlarına karşı mücadelelerinde, Sosyal-Demokratları, genelde siyasete karşı (o sırada süregelen siyasetin sığ kavrayışlarına karşı) olmaya itebilirdi, ve zaman zaman da itmişti. Diğer yandan, burjuva “toplumu”nun liberal ve radikal salonlarında, Sosyal-Demokratlar, sık sık, kendi derileri için son derece korkan, ve otokrasiye karşı darbeler indiren kahramanları, 102 tayin edici bir anda, desteklemeyen insanlardan, devrimcilerin terörü terketmelerinden üzüntü duyduklarını işittiler; bu insanlar iki yüzlülükle Sosyal-Demokratları siyasi ilgisizlikle suçladılar ve kendileri için ateşten kestaneleri, çekip çıkaracak olan bir partinin tekrar doğmasını çok istediler. Sosyal-Demokratlar, böyle insanlara ve onların sözlerine bir nefret duydular, ve fabrika proletaryası arasında daha somut ama daha ciddi bir çalışmaya yöneldiler. Başlangıçta, bu çalışmanın dar bir karaktere sahip olacağı ve bazı SosyalDemokratların dar açıklamalarında cisimleşmesi kaçınılmazdı. Yine de, bu darlık Rusya işçi-sınıfı hareketinin geniş tarihsel hedeflerini hiç unutmamış olan SosyalDemokratları korkutmadı. Sosyal-Demokratların sözlerinin bazan dar bir anlama sahip olmasının, onların eylemleri geniş bir alanı kapsadığında, ne önemi var. Onlar, kendilerini yararsız komplolara vermediler, burjuva liberalizminin Balalaikin’leri[111] ile düşüp kalkmazlar, fakat sadece gerçek devrimci sınıf olan sınıfa giderler ve güçlerini geliştirmelerinde yardımcı olurlar! Onlar, Sosyal-Demokratik propagandanın genişlemesiyle bu darlığın kendiliğinden

kaybolacağına inanıyorlardı. Ve, büyük bir oranda olan da buydu. Propagandadan geniş ajitasyona geçmeye başladılar. Geniş ajitasyon, doğal olarak, artan bir sayıda sınıf bilinçli ileri işçileri öne çıkardı; devrimci örgütler (St. Petersburg, Kiev ve diğer Mücadele Birlikleri, Yahudi İşçiler Birliği) şekillenmeye başladı. Doğal olarak, bu örgütler kaynaşmaya meyillendiler ve sonunda başardılar: onlar birleştiler ve Rusya SosyalDemokratik İşçi Partisi’nin temellerini attılar. Eski darlığın hiç bir temelinin kalmayacağı ve tamamen bir kenara itileceği sanılabilir. Fakat, işler daha değişik çıktı: ajitasyonun yayılması, SosyalDemokratları proletaryanın daha az gelişmiş, geri tabakası ile temasa getirdi; bu tabakaları çekmek için, ajitatörün kendini en düşük anlayış düzeyine uygulayabilmesini gerektiriyordu, ona “belirli bir anın çıkarlarını ve taleplerini” öne çıkarması ve sosyalizmin ve siyasi mücadelenin geniş ideallerini geriye itmesi öğretilmişti. Sosyal-Demokrat çalışmanın bölükpörçük ve amatör karakteri, değişik şehirlerdeki eğitim çevreleri arasındaki ve Rusya SosyalDemokratları ile onların yurtdışındaki çok daha sağlam bir bilgiye, daha zengin bir tecrübeye ve aynı zamanda daha geniş bir siyasi ufka sahip yoldaşları arasındaki son derece zayıf bağlar, doğal olarak Sosyal-Demokratik eylemin bu (kesinlikle zorunlu) yönünün büyük bir abartılmasına yolaçtı; bu da, özellikle her darbe, mücadele eden ordunun saflarından en ileri işçileri ve aydınları çekip aldığı için ve dolayısıyla sağlam devrimci gelenekler Rusya SosyalDemokrasisinin ideallerinden üzücü gerileyişin başlıca nedeni olarak, Sosyal-Demokratik çalışmanın bir yönünün aşırı abartılmasında görüyoruz. Buna, moda olmuş bir kitaba olan ilgiyi, Rusya devrimci hareketinin tarihi ile ilgili cehaleti ve orijinalliğe olan çocukça bir iddiayı ekleyin, ve “Rusya Sosyal-Demokrasisinde gerileyen akım”ı yaratan tüm unsurlara sahip olursunuz. Onun için, proletaryanın ileri tabakasının daha az ileri tabakası ile olan bağı sorunu ile, ve bu iki kesim arasında Sosyal-Demokratik çalışmanın önemi ile daha detaylı ilgilenmemiz gerekecektir. Tüm ülkelerin işçi-sınıfı hareketi tarihi, işçi-sınıfının daha iyi durumda bulunan

tabakasının sosyalizm düşüncelerine daha hızla ve daha kolayca yanıt verdiğini gösterir. Her işçi sınıfı hareketi, esasta, bunlar arasından, emekçi kitlelerin güvenini kazanabilen, bütünüyle kendilerini proletaryanın örgütlenmesine ve eğitimine adayan, sosyalizmi bilinçli olarak kabul eden, ve hatta bağımsız sosyalist teoriler ortaya çıkaran ileri işçileri öne çıkarır. Yaşayabilen her işçi-sınıfı hareketi böyle işçi-sınıfı önderlerini, kendi Proudhon’larını,Vaillant’larını, Weitling’lerini ve Bebel’lerini öne çıkarmıştır. Ve bizim Rusya işçi-sınıfı hareketimiz bu açıdan Avrupa hareketinden geri kalmamakta umut vericidir. Eğitilmiş toplumun dürüst, illegal yazına ilgisinin azaldığı bir zamanda, işçiler arasında bilgi ve sosyalizm için, coşkulu 103 bir istek artıyor, berbat yaşam şartlarına rağmen, fabrika emeğinin ağır hapisliğinin aptallaştırıcı etkisine rağmen, işçiler arasından gerçek kahramanlar öne çıkıyor, o kadar çok karaktere ve istek-gücüne sahiptirler ki incelerler, incelerler, incelerler ve kendilerini bilinçli Sosyal-Demokratlara dönüştürürler -“işçi-sınıfı aydınları.” Bu “işçi-sınıfı aydınları” hali hazırda Rusya’da vardır, ve saflarının düzenli olarak takviye edilmesi, çok yüce düşünsel gereksinmelerinin karşılanması ve saflarından Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin önderlerinin çıkmasını sağlamak için her türlü çabayı harcamalıyız. Onun için, tüm Rusya Sosyal-Demokratlarının organı olmak isteyen gazete, ileri işçilerin düzeyinde olmalıdır; yalnızca suni olarak düzeyinin düşürülmemesi değil, fakat, tersine, onu sürekli yükseltmeli, dünya Sosyal-Demokrasisinin tüm taktiksel, siyasal ve teorik sorunları takip etmelidir. Ancak o zaman işçi-sınıfı aydınlarının talepleri karşılanabilir, ve kendisi Rusya işçilerinin davasını ve, bu nedenle, Rusya devriminin davasını kendi ellerine alacaktır. Sayısal olarak az ileri işçi tabakasından sonra, geniş orta işçi tabakası gelir. Bu işçiler de istekle sosyalizm için çabalar, işçilerin çalışma çevrelerinde yer alır, sosyalist gazeteler ve kitaplar okur, ajitasyonda yer alır, ve daha önceki tabakadan yalnızca Sosyal-Demokratik işçisınıfı hareketinin tamamen bağımsız önderleri haline gelememeleriyle ayrılırlar. Orta işçi,

Partinin organı olmayı hedefleyen gazetenin içindeki bazı makaleleri anlamayacaktır, anlaşılması güç bir teorik ve pratik sorunun tam bir kavrayışını elde edemeyecektir. Bu hiç bir şekilde gazetenin Kendini okuyucu kitlesinin düzeyine düşürmesi gerekir demek değildir. Tersine, gazete onların düzeyini yükseltmelidir ve işçilerin orta tabakasından ileri işçilerin yükselmesine yardım etmelidir. Yerel pratik çalışma içine çekilmiş ve esas olarak işçi-sınıfı hareketinin olayları ve ajitasyonun o andaki sorunlarına ilgi duymakta olan böyle işçiler, kendilerinin her hareketini bütün Rusya işçi-sınıfı hareketinin düşünceleri, onun tarihi görevi ve sosyalizmin nihai hedefi ile birleştirmelidir, böylece, okuyucu kitlesini orta işçilerin oluşturduğu gazete, sosyalizmi ve siyasi mücadeleyi her yerel ve dar sorunla birleştirmelidir. Son olarak, orta işçilerin gerisinde proletaryanın geri tabakasını oluşturan kitle gelir. Sosyalist bir gazetenin onlar için tamamen veya hemen hemen anlaşılmaz olması mümkündür (Batı Avrupa’da bile Sosyal-Demokratik seçmenlerin sayısı SosyalDemokratik gazetelerin okuyucularının sayısından daha fazladır), fakat bundan, SosyalDemokratların gazetesinin kendini işçilerin mümkün olan en düşük düzeyine uydurması gerektiği sonucunu çıkarmak saçma olacaktır. Bundan çıkarılması gereken tek sonuç, bu tabakalar içinde propaganda ve ajitasyonun farklı biçimler alması gerektiğidir -daha popüler dilde yazılan broşürler, sözlü ajitasyon, ve başlıca -yerel olaylar üzerine bildiriler. Sosyal-Demokratlar kendilerini bununla da sınırlamamalıdır; işçilerin bilincini yükseltme önündeki ilk adımların yasal eğitimsel eylemler biçimini alması oldukça mümkündür. Partinin, bu eylemi kullanması, onu en çok gerekli yöne çekmesi, daha sonra Sosyal-Demokratik ajitatörlerin yerleştirilebileceği işlenmemiş alanları sürmek için yasal işçiler göndermesi çok önemlidir. Tabii ki, işçilerin geri tabakası arasında ajitasyon, bölgenin, ilgili mesleğin, vs.nin özelliklerini ve ajitatörün kişisel nitelikleri için en geniş alanı sağlar. Bernstein’e karşı kitabında Kautsky “taktikler ve ajitasyon karıştırılmamalıdır” diyor. “Ajitasyonal yöntemler tek tek ve yerel koşullara adapte edilmelidir. Her ajitatörün kullanacağı ajitasyon yöntemlerini kendisinin seçmesine izin

verilmelidir. Bir ajitatör coşkunluğu ile, bir diğeri keskin alaycı sözleriyle, bir üçüncüsü büyük sayıdaki durumları öne sürme yeteneği ile, vs. en büyük etkiyi yaratabilir. Ajitatöre adapte olunurken, ajitasyon da ayrıca halka adapte edilmelidir. Ajitatör anlaşılabilecek şekilde konuşmalıdır; dinleyicilerinin en çok haberdar olduğu birşeyi başlangıç noktası olarak almalıdır. Tüm bunlar apaçıktır ve yalnızca köylülük arasında yürütülen ajitasyona uygulanabilir değildir. Birisi, taksi şoförüne, tayfalara konuştuğundan farklı şekilde, tayfalara, 104 basımcılara konuştuğundan farklı şekilde konuşmalıdır. Ajitasyon bireyselleştirilmelidir, fakat taktiklerimiz, siyasi eylemimiz aynı (sabit) olmalıdır” (sayfa 2-3). SosyalDemokratik teorinin öncü bir temsilcisinin bu sözleri partinin genel eyleminin bir parçası olarak ajitasyonun mükemmel bir değerlendirmesini içerir. Bu sözler, siyasi mücadele yürüten devrimci bir partinin oluşmasının ajitasyonla karışacağı, ajitatörlerin özgürlüğünü kısıtlayacağını ve geriye iteceğini düşünenlerin korkularının ne kadar yersiz olduğunu gösterir. Tersine, yalnızca örgütlü bir parti yaygın ajitasyon yürütebilir, tüm ekonomik ve siyasal sorunlarda ajitatörler için gerekli kılavuzluğu (ve materyali) sağlayabilir, tüm Rusya işçilerinin yönlendirilmesi için her yerel ajitasyonal başarıdan yararlanılabilir, ve büyük bir başarıyla çalışabilecekleri ortama (milieu) ve yerlere ajitatörler gönderebilir. Yalnızca örgütlü bir parti içinde ajitatör olarak kapasiteye sahip insanlar kendilerini tamamen bu göreve -hem ajitasyonun hem de SosyalDemokratik çalışmanın diğer yönlerinin yararına- adayabilirler. Bundan görülür ki, her kim ki ekonomik mücadele gerekçesiyle siyasi ajitasyonu ve propagandayı unutur, her kim ki işçisınıfı hareketinin siyasi bir parti mücadelesine örgütlenmesi gerekliliğini unutur; o, kendini, herşeyden bir kenara çeker, proletaryanın geri tabakasını başarıyla ve sebatla işçi-sınıfı davasından yana çekme olanağından dahi yoksun bırakır. Yine de, eylemlerimizin bir yanının diğerlerinin zararına böyle bir abartılması, hatta diğer yönleri kaldırıp atma isteği, Rusya işçi-sınıfı hareketi için daha da ürkütücü sonuçlara

gebedir. Proletaryanın geri tabakası, Rusya Sosyal-Demokratlarının yalnızca otokrasiyi alaşağı etmek için işçileri kullanmak istediği, sosyalizmin nihai hedefleri ve siyasi mücadelenin şu andaki görevlerine karşı ilgisiz oldukları, kendilerini tatillerin yeniden konması ve meslek birlikleri ile sınırlamaya davet ettikleri yolundaki yalanlarla ve yanlış bilgilerle moralleri bozulabilir. Böyle işçiler her zaman hükümetin veya burjuvazinin yemiyle sunulan tuzağa düşebilirler (ve düşeceklerdir). Proletaryanın geri tabakası, gelişmemiş işçiler, Raboçaya Mysl'ın vaazlarının etkisi altında, ücret artışı ve tatillerin yeniden konması (“anın çıkarları”) dışında hiç bir şeyin kendini ilgilendirmeyeceği ve ilgilendirmemesi gerektiği; o çalışan halkın yalnızca kendi gayretleriyle, kendi “özel inisiyatifleriyle”mücadelesini yürütebileceği ve yürütmesi gerektiği, ve sosyalizmle birleşmek için çaba göstermemeleri; işçi sınıfı hareketini tüm insanlığın gerekli, ileri davasına dönüştürmek için çabalamaması gerektiği yolundaki son derece gerici ve burjuva düşünceye kurban düşebilir. Tekrarlıyoruz, en geri işçilerin moralleri böyle bir düşünce tarafından bozulabilir, fakat eminiz ki ileri Rusya işçileri, tüm Sosyal-Demokratik eylemi ve işçilerin eğitim gruplarını yönlendirenler, hapishanelerimizi ve sürgündeki yerleri -Arçangel Gubernia’dan Doğu Sibirya’ya dolduranlar, o işçiler böyle bir teoriyi öfkeyle reddedeceklerdir. Bütün hareketi anın çıkarlarına indirgemek işçilerin geri durumu üzerinde spekülasyon yapmak, onların en kötü eğilimlerini beslemek demektir. Bu, işçi-sınıfı hareketi ile sosyalizm arasındaki bağı, ileri işçilerin kesin hatları olan siyasi çabaları ile kitlelerden yana protestonun kendiliğindenci biçimleri arasındaki bağı suni olarak koparmak demektir. Dolayısıyla, Raboçaya Mysl’ın özel bir eğilim başlatma çabası özel bir dikkate (değer ve şiddetli bir protestoyu gerektirir. Kendini, açıkça, proletaryanın geri tabakasına uyduran (adapte eden) Raboçaya Mysl, sosyalizmin nihai hedefi ve siyasi mücadele sorunundan sürekli olarak kaçındığı ve bu özel eğilimini açıkça ilan etmediği sürece, birçok Sosyal-Demokrat, çalışmalarının gelişmesi ve genişlemesi sonucu ve Raboçaya Mysl grubunun üyelerinin kendilerini muzdarip oldukları

darlıktan (dar görüşlülükten) kurtaracağını umuyor ve başlarını sallıyorlardı. Ancak, şimdiye dek yararlı hazırlık çalışmaları yapan bu insanlar,moda olmuş oportünist teorilere yapıştığı zaman ve Avrupa’nın kulaklarını tüm Rusya Sosyal-Demokrasisini yıllarca (eğer sonsuza dek değilse) hazırlık sınıfına koyma niyetleri ile sağır etmeye başladıkları zaman; başka bir ifade ile, şimdiye dek bir varil bal üzerinde yararlı bir şekilde çalışan insanlar “tüm kamunun gözü önünde” bu varilin içine kepçelerle katran dökmeye başladığı zaman, artık 105 bizim için gerileyen akıma kesin bir şekilde karşı koyma zamanı gelmiştir! Rusya Sosyal-Demokrasisi, hem kurucuları, Emeğin Kurtuluşu Grubu üyeleri, ve hem de Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin temelini atan Rusya SosyalDemokratik işçi örgütleri aşağıdaki iki ilkeyi her zaman tanımışlardır: 1) SosyalDemokrasinin özü siyasal iktidarın kazanılması, bir bütün olarak tüm üretim araçlarının topluma devredilmesi ve kapitalist ekonominin yerine sosyalist ekonomiyi yerleştirmek için proletaryanın sınıf mücadelesinin örgütlenmesidir; 2) Rusya Sosyal-Demokrasisinin görevi, ivedi amacı otokrasiyi alaşağı etmek ve siyasal özgürlük kazanmak olan Rusya devrimci işçi-sınıfı partisini örgütlemektir. Her kim ki, bu temel ilkelerden (tam da Emeğin Kurtuluşu Grubu’nun programında formüle edilmiş olan ve Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin Manifestosu’nda açıklanan) sapar, o, Sosyal-Demokrasiden sapmaktadır. _________________ 1899 sonunda yazıldı. İlk defa 1924’te Proletarskaya Revolyutsiya (Proleter Devrimci) No. 8-9 dergisinde yayınlandı. Bilinmeyen biri tarafından kopya edilmiş ve Lenin tarafından gözden geçirilmiş el yazmasına göre yayınlanmıştır. V.I. Lenin, Toplu Eserler, Cilt 4 (1898-Nisan 1901), s.255-285, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. -Ç.N.) [106] İşçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda Mücadele Birliği, 1895 yılı kışında, Lenin tarafından

örgütlendi. St. Petersburg’da yirmi kadar Marksist işçi çevrelerini birleştirdi. Birliğin çalışması merkeziyetçilik ve sıkı disiplin temeline dayanıyordu. Birlik, V.İ. Lenin, A.A. Vaneyev, P.K. Zaporozhets, G,M. Krzhizanovsky, N.K. Krupskaya, L. Martov (Y.O. Zederbaum), M.A. Silvin, V.V. Starkov, ve diğerlerinden oluşan merkezi bir grup tarafından yönlendiriliyordu. Yine de, Birliğin bütün çalışması Lenin’in başını çektiği grubun 5 üyesinin doğrudan denetimi altında idi. Birlik, birkaç bölge örgütlerine ayrılıyordu. İ.V, Babuşkin ve V.A. Shelgunov gibi öncü sınıf-bilinçli işçiler bilgi toplamakla ve yayın dağıtmakla sorumlu örgütleyicilerin bulunduğu fabrikalarla grupları birleştirdi. Büyük fabrikalarda işçi çevreleri oluşturulmuştu. 106 Birlik, Rusya’da ilk defa işçi-sınıfı hareketine sosyalizmi sunmaya koyuldu, az sayıda ileri işçilerin katıldığı çevreler arasında Marksizm propagandasından proletarya kitleleri arasında geniş siyasal ajitasyona geçişi sağladı. İşçi-sınıfı hareketini yönlendirdi ve işçilerin ekonomik talepleri için mücadeleyi, çarlığa karşı mücadele ile birleştirdi. Kasım 1895’te Thornton Yün İşletmesi’nde bir grev örgütledi. 1896 yazında, 30,000’den fazla işçinin katıldığı ünlü St. Petersburg dokuma işçilerinin grevi, Birliğin önderliği altında yeraldı. Birlik, işçiler için bildiriler ve broşürler çıkardı ve Raboçaya Dyelo gazetesinin çıkarılmasının temelini hazırladı. Yayınlar, Lenin tarafından hazırlanıyordu. Birliğin etkinliği St. Petersburg’tan çok öteye yayıldı, ve Moskova, Kiev, Ekaterinoslav ve diğer şehirlerde, ve Rusya’nın diğer bölgeleri de bu örneği takip ettiler ve Mücadele Birlikleri oluşturmak için birleştiler. 8 (20) Aralık 1895 gecesi geç vakitte çarlık hükümeti, Lenin de dahil olmak üzere, büyük sayıda öncü üyeleri tutuklayarak Birliğe ağır bir darbe vurdu. Raboçaya Dyelo'nun basıma hazır bir sayısı ele geçirildi. Birlik, Lenin ve diğer üyelerin tutuklanmasına, ilk defa, içinde Mücadele Birliği’nin varlığına referans yapılmış siyasal talepler içeren bir bildiri çıkararak karşılık verdi. Lenin, hapishanede iken, Birliği yönlendirmeye devam etti, tavsiyeleriyle ona yardımcı oldu, şifreli mektuplar ve bildirileri hapishaneden dışarı kaçırdı, ve Grevler Üzerine

(orijinali hala daha bulunmamış olan) ve “Sosyal-Demokratik Partinin Program Taslağı ve Açıklaması” broşürlerini yazdı. Birlik Lenin’in belirttiği gibi, önemliydi, çünkü, proletaryanın sınıf mücadelesini yönlendirecek işçi-sınıfı hareketine dayanan devrimci bir partinin ilk gerçek başlangıcı idi. [107] İşçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda Kiev Mücadele Birliği, Mart 1897’de, St. Petersburg Mücadele Birliği’nin etkisi altında, St. Petersburg Sosyal-Demokratik örgütü örneğini takiben, tüm Rusya Sosyal-Demokratik örgütlerinin kendilerini İşçi-Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda Mücadele Birlikleri olarak adlandırmalarını öneren bir kararın Kiev konferansında kabul edilmesiyle oluşturuldu. Birlik, toplam olarak 30’dan fazla üyesi olan Rusya ve Polonya Sosyal-Demokratik gruplarını ve Polonya Sosyalist Partisi grubunu birleştirdi. Kiev Mücadele Birliği, St. Petersburg Birliği ile temaslarını (bireysel temaslarla ve St. Petersburg duyuruları aracılığıyla ve Lenin’in programatik sorunlar üzerine yazıları aracılığı ile bilgi edinerek; Lenin’in “Rusya Sosyal-Demokratlarının Görevleri” Kiev’e elyazması olarak gönderilmişti ve Kiev Sosyal-Demokrat örgütlerinin önderleri tarafından biliniyordu) korudu. Kiev Mücadele Birliği’nin eylemleri Rusya’nın güney şehirlerinde geniş olarak dağıtılan 1897, 1 Mayıs açıklaması ile başladı. Aynı yıl içinde, Kiev Birliği 25’ten fazla Kiev 107 fabrikasında 6,500 bildiri dağıttı. Aynı yıl içinde, Birliğin özel bir grubu tümRusya SosyalDemokratik gazetesi olarak Raboçaya Gazeta’nın iki sayısını yayınladı. Mart 1898’de, RSDİP’nin Birinci Kongresi Raboçaya Gazeta’yı Partinin resmi organı olarak kabul etti. Birliğin gizli yazını esas olarak Güney-Rusya kasabalarında dağıtılıyordu. Ajitasyon çalışmasına ek olarak, Birlik işçi çevrelerinde ve fabrika toplantılarında propaganda yürüttü. Kiev Mücadele Birliği, RSDİP’nin Birinci Kongresinin yapılması için aktif hazırlıklar yürüttü. Birlik, Kongre’den kısa bir süre sonra polis tarafından bastırıldı (Kiev’den Ekaterinoslav’a taşınmış bulunan Raboçaya Gazeta basım-evi ve büyük sayıda illegal yazın ele geçirilmişti. Kiev’de ve birçok büyük Rusya şehirlerinde tutuklamalar yapıldı.

Kiev Mücadele Birliği, bir devrimci Marksist partinin Rusya’da oluşması için işçisınıfının örgütlenmesi ve gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Özgür kalmış olan SosyalDemokratik grupların üyeleri çok geçmeden RSDİP Kiev Komitesi adını alan yeraltı örgütünü kurdu. [108] Letonya, Polonya, ve Rusya Genel Yahudi İşçileri Birliği (Bund) 1897’de Vilno’da Yahudi Sosyal-Demokratik grupların bir kurucu kongresinde kurulmuştu; Rusya’nın batı bölgelerindeki esas olarak yarı-proleter Yahudi zanaatçılarının birliği idi. Bund, Birinci Kongre’de (1898), “yalnızca Yahudi proletaryasını ilgilendiren sorunlarda bağımsız, otonom bir örgüt olarak” RSDİP’ne katıldı. Bund, Rusya işçi-sınıfı hareketine milliyetçilik ve ayrılıkçılık getirdi. RSDİP’nin ikinci Kongresi’nden sonra, Yahudi proletaryasının tek temsilcisi olarak kabul edilmesi reddedildikten sonra Bund, Parti’yi terketti. Bund, 1906’da Dördüncü (Birlik) Kongresi kararı temelinde RSDİP’ne tekrar katıldı. Bundçular, RSDİP içinde ısrarla Partinin oportünist kanadını desteklediler (“ekonomistler”, Menşevikler, tasfiyeciler) ve Bolşevizm’e ve Bolşeviklere karşı mücadele ettiler. Bund, Bolşeviklerin programatik ulusların kendi kaderini tayin hakkı talebine karşı milli-kültürel otonomi talebi ile karşı durdu. Stolypin gericiliği döneminde tasfiyeci bir tavır takındı ve Ağustos anti-Parti blokunu oluşturmada aktifti. Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sırasında sosyal-şovenistlerin tavrını benimsediler. 1917’de karşı-devrimci Geçici Hükümeti desteklediler ve Büyük Ekim Sosyalist Devrimine karşı düşmanların yanında savaştılar. Yabancı askeri müdahale ve iç savaş yıllarında Bund önderliği karşıdevrimle güçlerini birleştirdi. Aynı zamanda, Bund saflarında Sovyet iktidarı ile işbirliğinden yana bir değişiklik yer alıyordu, 1921’de Bund kendini dağıtmayı kabul etti ve bazı üyeleri Rusya Komünist Partisi (Bolşevik)’e giriş kuralları temelinde katıldı. [109] Bahsi geçen, Ekim 1900’de Yurtdışında yayınlanan L. Martov’un Rusya‘da Kızıl Bayrak adlı broşürüdür. 108 [110] Sotsial-Demokrat (Sosyal-Demokrat) -1890 ve 1892 arasında Londra ve Cenevre’de

Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından yayınlanan bir yazın ve siyasi inceleme dergisi. Dört sayı çıktı. Sotsial-Demokrat Rusya’da Marksizm’in yayılmasında önemli bir rol oynadı. Yayından sorumlu olan esas kişiler G.V. Plekhanov, P.B. Axelrod ve V.I. Zasuliç idi. [111] Balalaikin -M.Y. Saltykov Shchedrin’in Modern Idyll’deki bir karakteri, bir liberal geveze, maceraperest ve yalancı. V.İ.LENİN RUSYA SOSYAL-DEMOKRATLARININ BİR PROTESTOSU SAYISAL OLARAK ONYEDİ SOSYAL-DEMOKRAT BELİRLİ BİR YERDE (RUSYA’DA) TOPLANTI YAPTI . OYBİRLİĞİYLE AŞAĞIDAKİ KARARI BENİMSEDİ VE BUNU YAYINLAMAYI VE BÜTÜN YOLDAŞLARIN GÖRÜŞÜNE SUNMAYI KARARLAŞTIRDI. Son zamanlarda Rusya Sosyal-Demokratları arasında, Rusya SosyalDemokrasisinin kurucuları ve önde gelenleri, Emeğin Kurtuluşu(61) grubunun Üyeleri tarafından olduğu kadar, doksanların Rusya işçi örgütlerinin Sosyal-Demokrat yayınları tarafından da ilan edilmiş olan Rusya Sosyal-Demokrasisinin temel ilkelerinden bir uzaklaşma eğilimi gözlemlenmektedir. Aşağıda verilen ve bazı (“genç”) Rusya Sosyal-Demokratlarının temel görüşlerini ifade ettiği varsayılan Credo, bu “yeni görüşler”in sistemli ve belirli bir sergileme girişimini temsil etmektedir. Metnin tümü şöyledir: “Batıda lonca ve manüfaktür dönemi, daha sonra gelen bütün tarihin ve özellikle SosyalDemokrasi tarihinin üzerinde belirgin bir iz bırakmıştır. Burjuvazinin özgür biçimler uğruna savaşmak zorunda kalması, üretime köstek olan lonca kurallarından kendini kurtarma çabasında olması olgusu, burjuvaziyi devrimci bir unsur yaptı; Batıda heryerde o liberte, fraternite, egalite (özgürlük, kardeşlik, eşitlik) ile, özgür siyasal biçimlere ulaşması ile başladı. Ne var ki bu kazançlara karşılık, Bismarck'ın ifade ettiği gibi, gelecekte kendi karşıtına -işçi sınıfına ödenebilecek olan bir fatura çıkardı. Batının hemen hiç bir yerinde,işçi sınıfı, bir sınıf 109 olarak, demokratik kurumları kazanamadı -onları kullandı. Buna karşı olarak işçi sınıfının devrimlerde yeraldığı ileri sürülebilir. Tarihe yapılan bu atıf, bu görüşü çürütecektir, çünkü, tam da 1848’de, Batıda anayasaların güçlendirilmesi sağlanırken, işçi sınıfı, şehir zanaatçısı

unsurunu, küçük-burjuva demokrasisini temsil ediyordu; büyük sanayide çalışan proletarya (Hauptmann tarafından belirtilen Alman dokumacıları, Lyon dokumacıları), yalnızca kargaşalık yaratma yeteneğinde olan, ama herhangi bir siyasal talebi getirmeyen, yabanıl bir yığını temsil ederken, bir fabrika proletaryası pek yoktu. 1848 anayasalarının burjuvazi ve küçük şehir zanaatkarları tarafından kazanılmış olduğu kesin bir biçimde belirtilebilir, öte yandan,işçi sınıfı (zanaatkarlar, fabrika işçileri, matbaacılar, dokumacılar, saat yapımcıları, vb.), ortaçağ dan beri örgüt üyeliğini, karşılıklı yardım derneklerini, dini dernekleri vb. biliyordu. Bu örgütlenme anlayışı Batıdaki usta işçiler arasında hala canlılığını korumaktadır, bunlar, örgüte kötü ve yavaş bir biçimde boyun eğen ve kurallı ve kaideli sürekli örgütlenme değil yalnızca gevşek-örgütlenme (geçici örgütler) yeteneğinde olan fabrika proletaryasından kesin bir biçimde ayrıdırlar. Sosyal-Demokratik partilerin çekirdeğini oluşturanlar bu usta manüfaktür işçileri olmuştur. Böylece biz şu görünümü elde ediyoruz: bir yandan siyasal mücadelenin göreli kolaylığı ve bunun için her türlü olanak, öte yandan, manüfaktür döneminde eğitilmiş olan işçilerin yardımıyla bu mücadelenin sistemli örgütlenmesi olanağı. Batıda, teorik ve pratik Marksizm’in büyüyüp geliştiği temel buydu. Hareket noktası, bir yandan -köken olarak tümüyle farklı olan ama yüzeysel olarak Blanguism'e benzeyen iktidarı ele geçirme umudu ile; ve öte yandan bir Zusammenbruch (çöküş) umudu ile parlamenter siyasal mücadele idi. Marksizm, hüküm süren pratiğin, ekonomik mücadeleye üstün gelen siyasal mücadelenin teorik ifadesiydi. Belçika’da, Fransa’da ve özellikle Almanya’da, işçiler, siyasal mücadeleyi inanılmaz bir kolaylıkla örgütlediler; ama ekonomik mücadeleyi son derece büyük güçlükle ve çok zorlu anlaşmazlıklarla örgütlemişlerdi. Bugün bile, siyasi örgütlerle karşılaştırıldığında ekonomik örgütler (İngiltere bir yana bırakılırsa) son derece zayıf ve istikrarsızdır ve heryerde laissent a desirer quelque (geride istenilen bir şeyler bırakır). Siyasal mücadeledeki enerji tümüyle tükenmediği sürece, Zusammenbruch, son derece önemli bir tarihsel rol oynayacak olan temel bir örgütlenme Schlagwort’u (sloganı)

olarak kabul edilmişti. İşçi-sınıfı hareketinin incelenmesiyle görülebilecek olan temel yasa, en az direniş çizgisidir. Batıda bu çizgi, siyasal eylemdi, ve Marksizm, Komünist Manifesto'da formüle edildiği şekliyle, hareketin alabileceği mümkün olan en iyi biçimdi. Ama ne zamanki, siyasal eylemde tüm enerji tükendi, ne zamanki, siyasal hareket aşılması zor ve hemen hemen olanaksız olan bir yoğunluk noktasına ulaştı (son dönemde oylardaki yavaş artış, kitlelerin toplantılardaki duyarsızlığı, edebiyatta karamsarlık belirtileri), bu, parlamenter eylemin etkisizliği ve cahil yığınlar, örgütlenmemiş ve örgütlenmesi hemen hemen mümkün olmayan fabrika proletaryasının arenaya girişiyle birlikte, Batıda şimdi Bernsteinizm(62) denen şeyin, Marksizm’in bunalımının doğmasına yolaçtı. Emek hareketinin Komünist Manifesto’dan Bernsteinizm’e doğru gelişmesi dönemindekinden daha mantıklı bir yol düşünmek zordur, bu sürecin bütününün dikkatli bir incelemesi, bu “bunalım”ın sonucunu şaşmaz bir doğrulukla belirleyebilir. Kuşkusuz, burada sözkonusu olan Bernsteinizm’in yenilgisi yada zaferi değildir -bunun pek önemi yoktur-; sözkonusu olan uzun süreden beri parti içerisinde giderek yer bulan pratik eylemdeki köklü değişmedir. “Bu değişme, yalnızca ekonomik mücadelenin daha canlı bir biçimde yürütülmesine ve ekonomik örgütlerin güçlendirilmesine doğru bir değişme değil, aynı zamanda ve çok daha önemli olarak da, partinin öteki muhalefet partilerine olan tutumu yönünde bir değişmedir. Hoşgörüsüz Marksizm, olumsuz Marksizm, ilkel Marksizm (ki, toplumun, sınıflara bölünmesi kavramı çok şematiktir), yerini demokratik Marksizm’e bırakacaktır ve modern toplumdaki partinin toplumsal konumu keskin bir değişmeye uğramak zorundadır. Parti toplumu tanıyacaktır; dar korporatif ve çoğu durumlarda, sekter görevler, toplumsal görevlere doğru genişleyecek, iktidarı alma çabası, bir değişme çabasına, bugünün mevcut toplumunu, emekçi 110 sınıfların haklarını (bütün haklarını) en etkin ve en eksiksiz bir yolda korumak amacı ile, bugünkü duruma uyan demokratik doğrultularda yeniden düzenlemek çabasına dönüşecektir. ‘Siyaset’ kavramı genişletilecek ve gerçekten toplumsal bir anlam kazanacaktır ve anın pratik

talepleri en büyük ağırlığını kazanacak ve şimdiye kadar olandan daha büyük dikkat görebilecektir. “Batıdaki işçi-sınıfı hareketinin izlediği gelişim yolunun bu kısa açıklamasından, Rusya açısından sonuçlar çıkarmak zor değildir. Rusya'da, en az direniş çizgisi, hiç bir zaman siyasal eyleme eğilim göstermeyecektir. İnanılmaz siyasal zulüm, bu konuda çok konuşmayı gerektirecek ve dikkatin açıkça bu sorunda toplanmasına yol açacak, ama hiç bir zaman pratik eylemi zorlamayacaktır. Batıda, işçilerin siyasal eyleme çekilmesi, onların zayıf güçlerini geliştirmeye ve bu güçlerin billurlaşmasına yardım ettiği halde, Rusya'da, tam tersine, bu zayıf kuvvetler siyasal zulmün duvarı ile karşı karşıyadırlar. Yalnızca bu zulme karşı ve bu nedenle, aynı zamanda da kendi gelişimleri uğruna mücadele etmenin pratik yollarından yoksun değiller, ayrıca da sistemli olarak nefes almaz duruma getirilmekte ve zayıf bir ses bile çıkaramamaktadırlar. Eğer buna biz, ülkemizdeki işçi-sınıfının, onu Batının savaşçılarından ayrı tutan, örgütlenme geleneğinin olmamasını da eklersek, fazladan her fabrika bacasının, varlığının kaçınılmaz bir gereği olarak, büyük bolluk getireceğine inanan en iyimser Marksisti bile umutsuzluğa düşürebilecek, karanlık bir görüntü elde ederiz. Ekonomik mücadele de zor, son derece zordur, ama bu mücadeleyi vermek olanağı vardır, ve gerçekte de bu, yığınlar tarafından verilmektedir. Bu mücadelede örgütlenmeyi öğrenerek, ve bu mücadele sırasında siyasal rejimle sürekli çatışarak, Rusya işçisi, sonunda, emek hareketinin bir biçimi olarak adlandırılabilecek şeyi, Rusya koşullarına en uygun örgüt ya da örgütleri yaratacaktır. Şimdiki durumda, kesinlikle denilebilir ki, Rusya işçi sınıfı hareketi hala amip durumdadır ve henüz her hangi bir biçim almamıştır. Her örgüt biçimiyle sürdürülen grev hareketi, henüz Rusya hareketinin billurlaşmış bir biçimi olarak tanımlanamaz, illegal örgütler ise, salt nicel açıdan bile dikkate değer değildirler (bugünkü koşullarda yararlılıkları sorununu bir yana bırakıyoruz). 111 “Durum böyledir. Eğer buna biz Streikbrecher-izmi* (*grev kırıcılığı-Ed.) kolaylaştıran

kırsal kesimin açlığını ve yıkımını da eklersek, ve, bunun sonucu olarak, işçi yığınlarının daha da katlanılabilir bir kültürel düzeye yükseltilmesinde karşılaşılacak daha büyük güçlükleri eklersek, o zaman... Rusya Marksisti için yapacak ne kalıyor? Bağımsız bir siyasal işçi partisinden sözetmek doğrudan doğruya yabancı amaçların, ve yabancı başarıların bizim toprağımıza taşınmasının bir sonucudur. Rusya Marksisti, bugüne kadar kötü bir görünümdedir. Bugünkü pratik görevlerinin değeri yoktur, teorik bilgisi, onu bir araştırma aracı değil de, eylemin bir şeması olarak kullandığı sürece, bu yavan pratik görevlerin gerçekleştirilmesi amacı için de bir değer taşımaz. Ayrıca bu ödünç örnekler pratik açısından da zararlıdır. Bizim Marksistler, Batıdaki işçi sınıfının siyasal eyleme bu alan iyice temizlendikten sonra girdiklerini unutarak, toplumun işçi olmayan öteki bütün tabakalarının radikal ve liberal direniş eylemlerini çok fazla küçümsemektedirler. Halkın, liberal nitelikteki siyasal çıkışlarına en hafifinden bir dikkat gösterme girişimi bile, Batılı Marksistler gibi olmamızı engelleyen bir sürü tarihsel koşulların olduğunu, Rusya'nın koşullarına uyan ve Rusya için zorunlu, farklı bir Marksizm'in bizden istendiğini unutan Ortodoks Marksistlerin tepkilerine yolaçmaktadır. Açıktır ki, her Rusya yurttaşındaki siyasal duygu ve anlayış eksikliği, siyaset konusunda konuşmak ya da var olmayan bir gücü çağırmakla giderilemez. Bu siyasal anlayış,yalnızca eğitimle,yani Rusya koşullarının getirdiği yaşantı içine (her ne kadar Marksist olamasa da), katılmak yoluyla elde edilir. ‘Yadsıma’, Batıda uygun (geçici olarak) olmasına karşın, Rusya'da zararlıdır, çünkü, örgütlenmiş ve gerçek güce sahip birşeyden gelişen yadsıma başka şeydir, dağınık bireylerin biçimlenmemiş yığınından gelişen yadsıma başka şey. “Rusya Marksisti için yalnızca tek bir yol vardır: proletaryanın ekonomik mücadelesine destek olmak, ve liberal muhalefet eyleminde yer almak. Bir ‘yadsıyan’ olarak Rusya Marksisti, sahneye çok erken çıktı, ve bu yadsıma, onun, siyasal radikalizm doğrultusuna yönelmesi gereken enerji payını zayıflattı. Şimdilik bu pek korkunç değildir; ama sınıf

şeması, Rusya aydınının yaşamda etkin bir yer almasını önlerse ve onu muhalefet çevrelerinden çok uzak tutarsa, bu, henüz siyasal amaçlar öne sürmemiş olan işçi-sınıfından ayrı olarak legal yollar uğruna kavga etmek zorunda olan herkes için ciddi bir kayıp olacaktır. Rusya Marksist aydınının siyasal konulardaki düşünsel faaliyetinin ardına gizlenen siyasal saflık ona zararlı olabilir.” Bu görüşleri paylaşan çok Rusya Sosyal-Demokratları var mıdır, bilmiyoruz. Ama kuşku yok ki, bu tür düşüncelerin yandaşları vardır, ve bu nedenle böylesine görüşleri kesinlikle protesto etmek, ve bütün yoldaşları, Rusya SosyalDemokrasisinin belirlemiş olduğu -proletaryanın sınıf mücadelesinden ayrılmaz olan ve şu andaki hedefi siyasal özgürlüğü kazanmak olan bağımsız bir siyasal partinin oluşturulması yoldan saptırma tehlikesine karşı uyarmak zorunluluğunu duyuyoruz. 112 Yukarıda aktarılan Credo, önce “Batıdaki işçi-sınıfı hareketinin izlediği gelişim yönünün kısa bir açıklamasını”, ve, ikinci olarak “Rusya için sonuçları” temsil etmektedir. Her şeyden önce, Credo'nun yazarları, Batı Avrupa işçi-sınıfı hareketi tarihinin tümüyle yanlış bir anlayışına sahiptirler. Batıda işçi sınıfının siyasal özgürlük mücadelesinde ve siyasal devrimlerde yer almadığını söylemek doğru değildir. Çartist hareketinin tarihi ve Fransa’da, Almanya’da, ve Avusturya’daki 1848 devrimleri tarihi tersini tanıtlamaktadır. “Marksizm egemen pratiğin, siyasal mücadelenin ekonomik mücadeleye üstün gelmesinin teorik bir ifadesidir” demek tamamıyla yanlıştır. Tam tersine, “Marksizm” siyasal olmayan sosyalizmin hüküm sürdüğü (Owenizm, “Fourierizm”, “gerçek sosyalizm”) bir sırada ortaya çıkmıştır ve Komünist Manifesto, siyasal olmayan sosyalizme karşı derhal yerini almıştır. Marksizm’in teoriyle (Kapital) tam olarak silahlanmış olduğu ve ünlü Uluslararası İşçi Birliği’ni(63) örgütlediği sıralarda bile, siyasal mücadele hiç de pratikte hüküm sürüyor değildi (İngiltere'de dar-sendikacılık, Latin ülkelerinde anarşizm ve Proudhonizm). Almanya’da Lassalle tarafından yerine getirilen büyük tarihsel hizmet, işçi sınıfını liberal burjuvazinin kuyruğu olmaktan çıkarıp bağımsız bir siyasal partiye dönüştürmek olmuştu. Marksizm, işçi

sınıfının ekonomik ve siyasal mücadelesini ayrılmaz tek bir bütünde kenetledi; ve Credo yazarlarının, mücadelenin bu biçimlerini ayırma çabası, onların Marksizm’den en beceriksiz ve acınacak sapmalarından biridir. Dahası, Credo yazarları, ayrıca Batı Avrupa işçi-sınıfı hareketi ve bu hareketin, bayrağı altında ilerlediği Marksizm'in teorisinin bugünkü durumunun da tümüyle yanlış bir kavrayışına sahiptir. “Marksizm’in bunalımı”ndan sözetmek, sosyalistler arasındaki her anlaşmazlığı şiddetlendirmek ve onu sosyalist partiler arasında bölünmeye dönüştürmek için ellerinden geleni yapan burjuva kiralık yazarlarının saçmalıklarını yinelemekten başka bir şey değildir. Namlı Bernsteinizm –genel kamuoyu tarafından, ve özel olarak da Credo yazarları tarafından çoğunlukla anlaşıldığı anlamda Marksizm’in teorisini daraltmak, devrimci işçi partisini reformist bir partiye çevirmek için bir girişimidir. Beklenildiği gibi, bu girişim Alman Sosyal-Demokratlarının çoğunluğu tarafından şiddetle kınanmıştır. Oportünist eğilimler, Alman Sosyal-Demokrasisi saflarında birçok kez kendilerini göstermişlerdir, ve her seferinde, bunlar, devrimci Uluslararası Sosyal-Demokrasisinin ilkelerini sadakatle koruyan Parti tarafından reddedilmişlerdir. Oportünist görüşleri Rusya’ya yerleştirmek için yapılan her girişimin, Rusya Sosyal-Demokratlarının büyük çoğunluğunun aynı ölçüde kararlı direnciyle karşılaşacağına ikna olduk. Aynı şekilde, Credo yazarlarının söylediklerine karşın, Batı-Avrupa işçi partilerinin “pratiksel eyleminde köklü” bir “değişim” önerisi olamaz: proletaryanın ekonomik mücadelesinin son derece büyük önemi, ve böyle bir mücadelenin gerekliliği, Marksizm tarafından ta başından kabul edilmişti. Daha kırklarda, Marx ve Engels, bu mücadelenin önemini reddeden ütopyacı sosyalistlere karşı bir polemik yürüttüler.(64) Yirmi yıl kadar sonra, Uluslararası İşçi Birliği kurulduğu zaman, sendikaların ve ekonomik mücadelenin önemi sorunu, daha 1866’da, Cenevre’de, ilk Kongresinde ortaya atılmıştı. Bu 113 Kongrede kabul edilen karar, ekonomik mücadelenin öneminden açıkça sözetmekte ve

sosyalistleri ve işçileri bir yandan bunun öneminin abartılmasına (o sırada, İngiliz işçileri bunu yapmak eğiliminde idi) karşı ve, öte yandan da öneminin küçümsenmesine (Fransızlar ve Almanlar, özellikle Lasalcılar,yapmak eğiliminde idi) karşı uyarmaktaydı. Karar, sendikaların kapitalizmde sadece doğal değil, aynı zamanda da zorunlu bir olgu olduğunu kabul etti ve onları, işçi sınıfını sermayeye karşı günlük mücadelesinde örgütlemede ve ücretli-emeğin ortadan kaldırılmasında son derece önemli araçlar olduklarını gözönünde tuttu. Karar, sendikaların dikkatlerini yalnızca “sermayeye karşı o anki mücadeleye” adamamaları, işçi sınıfının genel siyasal ve toplumsal hareketinden uzak kalmamaları, “dar” hedefler izlememesi, ama ezilen milyonlarca işçinin genel kurtuluşu için çabalaması gerektiğini açıklamıştır. O zamandan beri, çeşitli ülkelerin işçi partileri, sorunu – herhangi bir anda, proletaryanın ekonomik yada siyasal mücadelesine çok ya da az dikkat gösterilip gösterilmemesi sorununu bir çok kez tartışmışlardır ve, tabii ki, tekrar tekrar tartışacaklardır; ama genel sorun, ya da ilke olarak genel sorun, bugün, Marksizm’in koyduğu gibi durmaktadır. Sınıf mücadelesinin bir bütün halinde ekonomik ve siyasal mücadeleyi birleştirmesinin zorunlu olarak gerektiği inancı, uluslararası SosyalDemokrasisinin etine ve kanına işlemiştir. Dahası, tarihin deneyimi, özgürlüğün bulunmayışının, yada proletaryanın siyasal haklarının sınırlandırılmasının, her zaman, siyasal mücadeleyi zorunlu olarak ön plana koyduğunu tartışmasız kanıtlamıştır. İşçi partilerinin öteki muhalif partilere karşı tutumlarında ciddi bir değişiklik olması yolunda herhangi bir öneri hele hiç yapılamaz. Bu yönde de Marksizm, siyasetin öneminin abartılmasından, komploculuktan (Blanquism), ve siyaseti kötülemekten ya da onu oportünist, reformist sosyal tamirciliğe indirgemekten (anarşizm, ütopyacı ve küçükburjuva sosyalizmi, devlet sosyalizmi, profesör sosyalizmi, vb.), eşit ölçüde uzak olan doğru çizgiyi çizmiştir. Proletarya, esas hedefi, sosyalist toplumu örgütlemek amacıyla proletaryanın siyasal iktidarı ele geçirmesi olması gereken, bağımsız siyasal işçi partileri oluşturmaya çaba göstermelidir.

Proletarya, öteki sınıfları ve partileri “bir gerici yığın”(65) gibi saymamalıdır; tersine, tüm siyasal ve toplumsal yaşama katılmalı, gerici sınıflara ve partilere karşı, ilerici sınıf ve partileri desteklemeli, mevcut sistemin karşısındaki her devrimci hareketi desteklemeli, ezilen her ulus ve ırkın, her baskı altındaki dinin, hakkından yoksun bırakılmış cinsiyet vb.nin çıkarlarını savunmalıdır. Credo yazarlarının bu konuda ileri sürdükleri iddialar, sadece, proletaryanın sınıf mücadelesinin sınıf karakterini örtme, anlamsız bir “toplumun tanınması” ile mücadeleyi zayıflatma, ve devrimci Marksizm’i değersiz bir reformist eğilime indirgeme isteğini açığa vurur. Rusya Sosyal-Demokratlarının büyük çoğunluğunun, SosyalDemokrasi’nin temel ilkelerinin bu çarpıtılmasını kararlılıkla reddedeceklerine eminiz. Batı 114 Avrupa işçi-sınıfı hareketi ile ilgili varsayımları, Credo yazarlarını, “Rusya için” daha da çok yanlış “sonuçlar” çıkarmaya götürmüştür. Rusya işçi sınıfının “henüz siyasal hedefler öne sürmediği” yolundaki iddia, sadece, Rusya devrimci hareketine olan ihmalkarlığı açığa vurur. 1878’de kurulan KuzeyRusya İşçiler Birliği(66) ve 1875’te kurulan Güney-Rusya İşçiler Birliği(67). daha o zaman bile programlarında siyasal özgürlük talebini öne sürmüşlerdi. Seksenlerin gericiliğinden sonra, işçi sınıfı, doksanlarda aynı talebi tekrar tekrar ileri sürdü. “Bağımsız bir siyasal işçi sınıfı partisinden sözetmek, doğrudan doğruya yabancı amaçların ve yabancı başarıların bizim toprağımıza taşınmasının bir sonucudur” iddiası, Rusya işçi sınıfının tarihsel rolünü ve Rusya Sosyal-Demokrasisinin en hayati görevlerini anlamaktaki tam başarısızlığı açığa vurur. Anlaşılıyor ki, Credo yazarlarının programı, “liberal muhalefet unsurları”, Marksistlerin de “katılmasıyla”, “legal biçimler” uğruna savaşırlarken, işçi sınıfının “en az direnme çizgisini” izleyerek, kendisini ekonomik mücadeleyle sınırlaması fikrine meyletmektedir. Böyle bir programın uygulanması, Rusya SosyalDemokrasisinin siyasi intiharı demek olacak, Rusya işçi sınıfı hareketini ve Rusya devrimci hareketini (bizim için iki kavram içiçedir) geniş ölçüde geciktirecek ve saygınlığını düşürecektir. Böyle bir

programın ortaya çıkmasının mümkün olması şeklindeki basit gerçek, Rusya SosyalDemokrasisinin en önde gelen savunucularından biri olan P.B. Axelrod’un, 1897 sonunda, şu aşağıdaki olasılıktan sözederken ifade ettiği korkuların ne denli yerinde olduğunu gösterir: “İşçi-sınıfı hareketi, işçilerle işverenler arasındaki salt ekonomik çatışmaların dar hareket tarzında gitmektedir ve, kendi içinde, bir bütün olarak alındığında, siyasal bir karakterde değildir, oysa siyasal özgürlük için mücadelede, proletaryanın ileri tabakası aydın olarak anılan (intelligentsia) devrimci çevre ve grupları takip etmektedirler” (Axelrod, Rusya SosyalDemokratlarının Bugünkü Görevleri ve Taktikleri, Cenevre, 1898, s.19) . Rusya Sosyal-Demokratları, Credo’da ifade edilen düşüncelerin tümüne karşı kararlı bir savaş ilan etmelidirler. Çünkü, bu düşünceler, doğrudan doğruya bu olasılığın gerçekleşmesine yolaçar. Rusya Sosyal-Demokratları, P.B. Axelrod tarafından şu sözlerde özetlenen bir başka olasılığı gerçeğe çevirmek için her çabayı harcamalıdırlar: “Öteki olasılık: Sosyal-Demokrasi, kısmen burjuva devrimci guruplarla (eğer böyleleri varsa) ile yanyana ve ittifak içinde, ve kısmen de, aydınlar arasından en demokratik-görüşlü ve devrimci unsurları doğrudan kendi saflarına katarak ya da kendisini izlemesini sağlayarak, 115 Rusya proletaryasını özgürlük için savaşan bağımsız bir siyasal parti halinde örgütler”(a.g.e., s.20). P.B. Axelrod’un yukarıdaki satırları yazdığı sırada, Rusya’daki SosyalDemokratlar tarafından yapılan açıklamalar, onların büyük çoğunluğunun aynı görüş noktasına bağlı olduklarını açıkça göstermiştir. St. Petersburg işçi gazetelerinden birinin, Rabochaya Mysl’ın(68), Credo yazarlarının düşüncelerine doğru eğilim gösterdiği doğrudur. Programını koyan bir başyazısında (No.1, Ekim 1897), “hareketin ekonomik temeli nin”, “siyasal ideali sürekli olarak akılda tutma çabası ile gözden kaybolabileceği”şeklindeki baştan başa yanlış bir düşünceyi, Sosyal-Demokrasi'ye aykırı düşen bir düşünceyi, ne yazık ki, ifade etmiştir. Bununla birlikte, aynı sırada, bir başka St. Petersburg işçi gazetesi, St. Peterburgsky Rabochy Listok(69) (No.2, Eylül 1897), “otokrasinin alaşağı edilmesi ancak iyi örgütlenmiş ve sayısal

olarak güçlü bir işçi-sınıfı partisi tarafından gerçekleştirilebilir” ve “güçlü bir partide örgütlenen “işçilerin” kendilerini ve bütün Rusya’yı tüm siyasal ve ekonomik baskılardan kurtaracağı” düşüncesini şiddetle ifade etmiştir. Bir üçüncü gazete, Rabochaya Gazeta(70) No. 2’deki (Kasım 1987) başyazısında şunları yazdı: “Otokritik hükümete karşı siyasal özgürlük için savaş, Rusya işçi-sınıfı hareketinin şu andaki görevidir.” “Rusya işçisınıfı hareketi, eğer ortak bir isim ve iyi-kaynaşmış bir örgütle, uyum içinde bir tek bütün halinde ortaya çıkarsa, gücünü on kat artıracaktır...” “Ayrı işçi çevreleri ortak bir parti içinde kaynaşmalıdırlar” Rusya işçi partisi bir Sosyal-Demokratik Parti olacaktır.” Rabochaya Gazeta'nın tam da bu görüşlerinin Rusya SosyalDemokratlarının geniş çoğunluğu tarafından tamamen paylaşıldığı, Rusya Sosyal-Demokratlarının Kongresinin(71) 1898 baharında Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’ni kurması, manifestosunu yayınlaması ve Rabochaya Gazeta'yı resmi Parti organı olarak tanıması gerçeğinden de görülmektedir. Böylece, Credo yazarları, Rusya Sosyal-Demokrasisinin halihazırda başarmış olduğu ve Rusya Sosyal-Demokratik işçi Partisi Manifestosu’nda değindiği gelişme aşamasından geriye doğru büyük bir adım atmaktadır. Parti’nin eylemini geçici olarak azaltmış ve resmi yayın organının yayınını kesmiş olduğu bugünkü duruma yolaçan Rusya Hükümetinin çılgınca zulmünden beri, Parti’nin azami şekilde sağlamlaştırılması için her çabayı harcamak, bir Parti programı çıkarmak ve resmi yayın organını yeniden canlandırmak tüm Rusya SosyalDemokratlarının görevidir. Yukarıda incelenmiş olan Credo gibi programların ortaya çıkabilmesi gerçeğiyle tanıtlanmış olan ideolojik yalpalamalar karşısında, Manifesto’da açıklanan ve Rusya Sosyal-Demokrasisi için son derece önemli olan aşağıdaki temel ilkelerin üzerinde durmanın özel bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz. Birincisi, Rusya SosyalDemokrasisi, “örgütlenmiş çalışan yığınların sınıf hareketi olmayı ve öyle kalmayı istemektedir.” Bundan Rusya Sosyal-Demokrasisinin sloganının şu olması gerektiği sonucu çıkar: işçilere, sadece ekonomik mücadelelerinde değil, ama, ayrıca siyasi mücadelelerinde de

yardım; sadece o anki ekonomik gereksinmeleri ile ilgili değil, ama ayrıca siyasal baskının tüm belirtileri ile ilgili ajitasyon; sadece bilimsel sosyalizmin düşüncelerinin değil, ama ayrıca, demokratik düşüncelerin propagandası. Ancak devrimci Marksizm teorisi, işçilerin sınıf hareketinin bayrağı olabilir, ve Rusya Sosyal-Demokrasisi bu teorinin daha da gelişmesi ve tamamlanması ile uğraşmalı ve “modaya uygun teorilerin” çoğu kez başına gelen (ve Rusya’da devrimci Sosyal-Demokrasinin başarısı daha şimdiden Marksizm'i “modaya uygun” bir teori yapmıştır) çarpıtmalar ve bayağılaştırmalara karşı onu korumalıdır. Bu günkü tüm güçlerini fabrika ve maden işçileri arasındaki eyleme yoğunlaştırırken Sosyal-Demokratlar, hareketin genişlemesiyle, ev işçileri, zanaatkarlar, tarım emekçileri, ve mahvolmuş ve açlık içindeki milyonlarca köylünün örgütlemekte oldukları emekçi yığınlarının saflarına çekilmesi gerektiğini unutmamalıdırlar. 116 İkincisi: “Güçlü omuzları üzerinde Rusya işçisi, siyasal özgürlüğün kazanılması davasını sonuçlandırmalıdır ve sonuçlandıracaktır. “Şu andaki görevi otokrasiyi alaşağı etmek olduğuna göre, Sosyal-Demokrasi, demokrasi uğruna savaşta öncü olarak davranmalıdır, ve dolayısıyla, salt bu nedenle bile, Rusya nüfusunun tüm demokratik unsurlarına her desteği vermeli ve onları müttefikler olarak kazanmalıdır. Ancak bağımsız bir işçisınıfı partisi, otokrasiye karşı savaşta güçlü bir siper olarak grev yapabilir, ve ancak böyle bir partiyle ittifak içinde, ancak onu destekleyerek, siyasal özgürlüğün tüm diğer savaşçıları etkin bir rol oynayabilirler. Üçüncüsü ve sonuncusu: “Sosyalist bir hareket ve eğilim olarak Rusya Sosyal-Demokratik Partisi, Rusya’da daha önceki bütün devrimci hareketin davasını ve geleneklerini sürdürmektedir; bir bütün olarak Partinin, şu anki görevlerinin en önemlisinin siyasal özgürlüğün kazanılması olduğunu gözönünde tutarak, Sosyal-Demokrasi eski Narodnaya Volya’nın(72) şanlı temsilcileri tarafından işaret edilmiş olan hedefe doğru ilerlemektedir.” Önceki bütün devrimci hareketin gelenekleri. Sosyal-Demokratların bugün tüm çabalarını

Parti'nin örgütlenmesi, iç disiplininin güçlendirilmesi ve illegal çalışma tekniğinin geliştirilmesi üzerinde yoğunlaştırmalarını talep etmektedir. Eğer eski Narodnaya Volya'nın üyeleri, ancak dar bir toplumsal tabakanın birkaç kahramanı desteklemiş olması gerçeğine karşın, ve hareketin bayrağı olarak hizmet eden bir devrimci teori olmamasına karşın, Rusya’nın tarihinde çok büyük bir rol oynamayı başardılarsa, o zaman, proletaryanın sınıf mücadelesine dayanan Sosyal-Demokrasi yenilmez hale gelebilecektir. “Rusya proletaryası, sosyalizmin tam zaferi için sermayeye ve burjuvaziye karşı mücadeleyi daha sürdürmek için, büyük bir enerji ile otokrasinin boyunduruğunu atacaktır.” Biz, Rusya’daki tüm Sosyal-Demokratların gruplarını ve tüm işçi çevrelerini, bütün ayrılıkları giderebilmek ve Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisinin örgütlenmesi ve güçlendirilmesi çalışmasının hızlandırılabilmesi için, yukarıda aktarılan Credo’yu ve bizim kararımızı tartışmaya ve ortaya konulan sorun konusunda kesin bir düşünce belirtmeye çağırıyoruz. Gruplar ve çevreler, kararlarını, Rusya Sosyal-Demokratlarının 1898 Kongresi kararının 10. maddesi ile, Rusya Sosyal-Demokratik Partisinin bir parçası ve onun yurtdışı temsilcisi olan Rusya Sosyal-Demokratları Yurtdışı Birliği’ne gönderebilirler. _______________________ Ağustos sonu-Eylül başlangıcında (1899) yazıldı. 117 Dergideki metne göre yayınlandı. İlk defa, Aralık 1899'da Rabocheyo Dyelo(60) dergisinin No. 4-5'ten alınarak ayrı bir broşür halinde yurtdışında basıldı. V.I. LENİN, TOPLU ESERLER, CİLT 4 (1898-Nisan 1901), s. 167, Lawrence & Wishart London, İngilizce Baskı. NOTLAR (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. Ç.N.) (59) “Rusya Sosyal-Demokratlarının Bir Protestosu”, Ağustos 1899’da, Lenin tarafından, sürgündeyken ve Credo’yu “Genç” olarak adlandıran A.I. UlyanovaYelizarova’nın St. Petersburg’dan ona gönderdiği “ekonomistler”in manifestosunu aldığı zaman yazıldı. Credo yazarı, o sırada, Rusya Sosyal-Demokratları Yurtdışı Birliği üyesi olan, Y.D. Kuskova idi.

“Ekonomistler” grubunun manifestosu basım için hazırlanmamıştı. Lenin’in dediği gibi, “yazarlarının isteklerine bakmadan, hatta belki de ona karşın” yayınlanmıştı, çünkü, “ekonomistler” oportünist görüşlerinin kamu önünde eleştirisinden korkuyorlardı. Lenin’in, Rus Bernsteincilerine karşı hazırladığı manifesto taslağı, onyedi Marksistin sürgünde, Minusinsk Bölgesinde, Yermakovskoye köyünde, bir toplantıda tartışıldı. ‘Protesto’ oybirliğiyle kabul edildi. Ayrıca, Turukhansk’taki bir sürgün topluluğu da “Protesto”yu kabul etti. Ayrıca, Orlov kasabasında, Vyatka Kazası’nda onyedi SosyalDemokrattan oluşan bir sürgün topluluğu da “ekonomistler”in Credo’suna karşı tavır aldı. “Protesto” yurtdışına gönderildi ve hemen G.V. Plekhanov tarafından Rabocheye Dyelo’nun basıma hazır olan sayısına konulması için basıma gönderdi. Yurtdışı Birliği’nin “genç” üyeleri Plekhanov’dan habersiz, Aralık 1899’da ayrı bir bildiri olarak “Protesto”yu yayınladı. “Protesto”yu, Credo’nun Rusya işçi-sınıfı hareketine bir tehlike arzetmeyen kişilerin görüşü olduğunu açıklayan ve “ekonomizm”in Rusya Sosyal-Demokratları Yurtdışı Birliği arasında bir eğilimin varolduğunu reddeden bir ek takip etti. 1900 başında, Plekhanov “Protesto”yu, Vedeccum’da, ekonomistlere karşı bir makaleler derlemesinde yeniden bastırdı. Plekhanov, “Protesto”nun ortaya çıkmasını, Rusya Sosyal-Demokratlarının “ekonomizm”in ciddi tehlikesini tanımasının kanıtı olarak, memnunlukla karşıladı ve “ekonomizm”e karşı kararlılıkla savaş açtı. 118 (60) Rabocheye Dyelo (İşçilerin Davası) -Rusya Sosyal-Demokratları Yurtdışı Birliği’nin bir organı olarak, Nisan 1899 ve Şubat 1902 arasında düzensiz olarak çıkan “ekonomistler”in dergisi. Rabocheye Dyelo grubunun bir eleştirisi için Lenin’in “Ne Yapmalı?” adlı eserine bakınız. (61) Emeğin Kurtuluşu Grubu ilk Rus Marksist gruptu. 1883’te, Cenevre’de G.V. Plekhanov tarafından kuruldu ve P.B. Axelrod, L.G. Deutsch, Vera Zasulich ve V.N. Ignatov’u içeriyordu. Grup, Rusya’da Marksizm’in yayılmasında çok şey yaptı. Marx ve Engels’in Komünist Parti

Manifestosu, Marx’ın Ücret-Emek ve Sermaye, Engels’in Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm, vb. gibi Marksist eserleri çevirdi, onları yurtdışında bastırdı ve Rusya’da dağıtımını örgütledi. Plehanov ve grubu ciddi olarak Narodizm’i yıktı. Plehanov, 1883’te Rusya SosyalDemokratları için bir program taslağı hazırladı, 1885’te başka bir taslak hazırladı. İki taslak Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından basıldı ve Rusya’da Sosyal-Demokratik Parti’nin kurulmasında önemli bir adımı noktaladı. Plehanov’un Sosyalizm ve Siyasi Mücadele (1883), Farklılıklarımız (1885), Tekçi Tarih Görüşünün Gelişmesi (1885) Marksist görüşlerin yayılmasında önemli bir rol oynadı. Yine de, grup, bazı önemli yanlışlar yaptı. Narodnik görüşlerin kalıntılarına saplandı, köylülüğün devrimci rolünü küçümsedi ve liberal burjuvazinin oynadığı rolü abarttı. Bu yanlışlar, Plehanov ve grubun diğer üyelerinin savunduğu geleceğin Menşevik görüşlerinin tohumlarıydı. Grup, Rusya işçi sınıfını devrimci sınıf-bilinci ile aşılamada önemli bir rol oynadı, ama, işçi-sınıfı ile pratiksel bağları yoktu. Lenin, Emeğin Kurtuluşu grubunun “sadece teorik olarak SosyalDemokrasiyi kurduğuna ve işçi-sınıfı hareketi yönünde ilk adımı attığına” işaret etti. Grup, uluslararası işçi hareketiyle bağlar kurdu ve Rusya Sosyal-Demokrasisini, Paris’te 1899’da yapılan 2. Enternasyonal’in ilk kongresinden itibaren tüm kongrelerinde temsil etti. Emeğin Kurtuluşu grubu, Ağustos 1903’te toplanan RSDİP’nin 2. Kongresinde feshini ilan etti. (62) Bernsteinizm -Uluslararası Sosyal-Demokrasisi içinde Marksizm’e düşman bir akım. 19. yüzyılın sonunda Almanya’da ortaya çıktı ve Marx’ın devrimci teorisini burjuva liberalizmi ruhuyla revize etmeye kalkışan Sosyal-Demokrat Edward Bernstein’in adıyla anılır hale geldi. Bernstein'ciler “legal Marksistler,” “ekonomistler,” Bundçular ve Menşeviklerdi. (63) Enternasyonal İşçi Birliği (Birinci Enternasyonal) –Proletaryanın ilk uluslararası örgütü, Karl Marx tarafından, 1864’te, Londra’da İngiliz ve Fransız işçilerinin uluslararası bir toplantısında kuruldu. Birinci Enternasyonal’in kuruluşu, Marx ve Engels’in, işçi sınıfının devrimci bir partisini kurmak için yıllarca yürüttüğü ısrarlı mücadelesinin sonucu idi. Lenin,

“Birinci Enternasyonal, sermayeye karşı saldırısını hazırlamak için, işçilerin uluslararası örgütünün temelini attı,” “sosyalizm için proleter, uluslararası mücadelenin temelini attı” 119 demişti. (“Üçüncü Enternasyonal ve Tarihteki Rolü”, İngilizce Baskı, Cilt 29) Enternasyonal İşçi Birliği’nin merkezi, Marx’ın üyesi olduğu öncü örgütü Genel Konsey’di. O sırada, işçi sınıfı hareketi içinde hüküm süren küçük-burjuva etkilere ve sekter eğilimlere (İngiltere’de dar-sendikacılık, Latin ülkelerinde Proudhon’culuk ve anarşizm) karşı mücadele sürecinde, Marx, Genel Konsey’in en sınıf-bilinçli üyelerini (Friedrich Lessner, Eugene Dupont, Hermann Jung ve diğerleri) etrafında topladı. Birinci Enternasyonal, çeşitli ülkelerin işçilerinin ekonomik ve siyasi mücadelesini yönlendirdi ve enternasyonal dayanışmayı güçlendirdi. Birinci Enternasyonal, Marksizm’in yayılmasında, sosyalizmi işçi-sınıfı hareketi ile birleştirmede çok büyük bir rol oynadı. Paris Komünü’nün yenilgisini takiben, işçi sınıfı, Birinci Enternasyonal tarafından ileri sürülen ilkeler temelinde ulusal kitle partileri yaratma görevi ile karşı karşıya geldi. 1873’te. Marx “Avrupa şartlarını değerlendirdiğinde, Enternasyonal’in resmi örgütünün şimdilik geri plana bırakılması oldukça yararlıdır. (Marx Sorge’e, Londra, 27 Eylül, 1873) diye yazmıştı. Birinci Enternasyonal, resmi olarak Philadelphia’da bir toplantıda dağıtıldı. (64) Karl Marx, Felsefenin Sefaleti, Moskova 1959, s.187-97. (65) Lenin, Lassalle’in iyi-bilinen “işçi sınıfı karşısında tüm diğer sınıfların gerici bir kitle oluşturduğu” tezini eleştirmektedir. Bu tez, 1875’te Gotha Kongresinde kabul edilen Alman Sosyal-Demokratlarının programına alınmıştı. Bu Kongre, ayrı olarak var olan Alman sosyalist partilerini, Eisenach’cılar ve Lassalle’cıları birleştirmişti. Marx, Gotha Programının Eleştirisi’nde bu tezin karşı-devrimci niteliğini eleştirmişti. (66) Kuzey-Rusya İşçileri Birliği Rusya işçi sınıfının ilk devrimci siyasal örgütlerinden biri idi. Birliğin önderleri makinist Victor Obnorsky, ve marangoz Stepan Khalturin idi. Birlik, grevler örgütledi ve birkaç bildiri çıkardı. 200’den fazla üyesi vardı. 1879’da, Birlik çarlık hükümeti tarafından bastırıldı. Şubat 1880’de, Birliğin serbest olan üyeleri, Rusya’da ilk işçisınıfı gazetesi Rabochaya Zarya’nın (İşçilerin Şafağı) bir sayısını yayınladı. 120

Güney-Rusya İşçileri Birliği, 1875’te Odessa’da Y.O. Zaslavsky tarafından kuruldu. Birlik, sekiz-dokuz ay varlığını sürdürdükten sonra, çarlık hükümeti tarafından bastırıldı. (68) Rabochaya Mysl (İşçilerin Düşüncesi) Ekim 1897’den Aralık 1902’ye kadar yayınlanan “ekonomistler”in gazetesi; K.M. Takhtarev ve diğerlerinin editörlüğü altında toplam 16 sayı çıktı. Lenin, Rabochaya Mysl’ın görüşlerini “Rusya Sosyal-Demokrasisinde Gerileyen Bir Akım”da, Iskra’da yayınlanan makalelerde ve “Ne Yapmalı?” adlı eserinde eleştirdi. (69) S. Peterburgsky Raboch Listok (St. Petersburg İşçi Gazetesi) illegal bir gazete, İşçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda Mücadele Ligası’nın organı. İki sayısı çıktı: No.1, Şubat (Ocak tarihli) 1897, Rusya’da çoğaltılıp, 300-400 kopyası dağıtıldı. No. 2, Eylül 1897, Cenevre’de baskısı yapıldı. Gazete, işçi sınıfının ekonomik mücadelesini geniş siyasal taleplerle kaynaştırma hedefini öne sürdü ve bir işçi-sınıfı partisinin kurulmasının gerekliliği üzerinde durdu. (70) Rabochaya Gazeta (İşçilerin Gazetesi) -Kiev Sosyal-Demokratları grubunun illegal organı. İki sayısı çıktı: No. 1, Ağustos 1897 ve No. 2, Aralık (Kasım tarihli) 1897. RSDİP’nin Birinci Kongresi, Rabochaya Gazeta’yı Parti’nin resmi organı olarak kabul etti. Gazete, basımevinin polis tarafından mahvedilmesi ve Merkez Komitesi’nin tutuklanmasıyla birlikte Kongre’den sonra çıkmadı. (71) RSDİP Birinci Kongresi, Mart 1898’de, Minsk’de yapıldı. Kongre’ye altı örgütten -İşçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda St. Petersburg, Moskova, Ekaterinoslav, ve Kiev Liga’ları, Rabochaya Gazeta (Kiev) Yazı Kurulu ve Bund- dokuz delege katıldı. Kongre, bir Merkez Komitesi seçti, Rabochaya Gazeta ‘yı Partinin resmi organı olarak kabul etti, bir Manifesto yayınladı, ve Partinin yurtdışı temsilcisinin Rusya SosyalDemokratları Yurtdışı Birliği olduğunu açıkladı. Kongre'den hemen sonra Merkez Komitesi tutuklandı. RSDİP’nin Birinci Kongresi, Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nin kuruluşunu ilan ettiği kararlarıyla ve Manifesto’suyla önemliydi. 121 (72) Narodnaya Volya (Halkın Hakkı) Zemlya i Volya (Toprak ve Özgürlük) örgütünün (67)

saflarındaki bir bölünme sonucu, Ağustos 1879’da ortaya çıkan Narodnik teröristlerinin gizli siyasal bir örgütü. Narodnaya Volya, A.I. Zhelyabov, A.D. Mikhailov, M.F. Frolenko, N.A. Morozov, V.N. Figner, S.L. Perovskaya, ve A.A. Kvyatkovsky’den oluşan bir Yürütme Kurulu tarafından yönlendiriliyordu. Narodnaya Volya, Narodniklerin ütopyacı sosyalizmine saplandı, ama, otokrasinin alaşağı edilmesini ve siyasal özgürlüğün kazanılmasını en önemli görev kabul ederek siyasi mücadele yoluna girdi. Programı, evrensel eşitlik temelinde seçilen “sürekli bir halk meclis”inin örgütlenmesini, demokratik özgürlüklerin ilan edilmesini, toprağın halka devredilmesini, ve fabrikaların işçilere devredilmesi için önlemler alınmasını kapsıyordu. Lenin, “Narodovoltsi (Narodnaya Volya üyeleri ve yanlıları) siyasi mücadeleye geçişlerinde ileri bir atım attılar, ama sosyalizm ile birleştirmeyi başaramadılar” diye yazdı. Narodovoltsi otokrasiye karşı kahramanca bir mücadele yürüttü. Eylemlerini, yanlış aktif “kahramanlar”ve pasif “kitle” teorisi üzerine temellendirdiler ve halkın katılımı olmadan, sadece kendi güçlerini kullanarak ve bireysel terör aracılığı ile hükümeti korkutarak ve dağıtmaya çabalayarak, toplumu yeniden biçimlendirmeyi umdular. 1 Mart, 1881’de, II. Aleksander’in öldürülmesinden sonra, hükümet acımasız baskılar uyguladı ve idamlar ve provokasyonlarla Narodnaya Volya örgütünü parçaladı. Seksenli yıllarda Narodnaya Volya'yı yeniden oluşturma çabaları yapıldı, ama hepsi başarısız oldu. Örneğin, 1886’da, A.I. Ulyanov (Lenin’in kardeşi) ve P.Y. Sbevyrev’in önderliği altında Narodnaya Volya’nın geleneğini takip eden bir grup oluşturuldu. 1887’de, III. Aleksander’e yapılan başarısız suikasttan sonra grup teşhir oldu ve aktif üyeleri idam edildi. Lenin, Narodnaya Volya’nın yanlış, ütopyacı programını eleştirmesine rağmen, üyelerinin çarlığa karşı fedakar mücadelesine büyük bir saygısı vardı ve onların gizlilik tekniğine ve sıkı merkezi örgütlenmelerine büyük değer veriyordu. V.İ. Lenin RUSYA SOSYAL-DEMOKRATLARININ GÖREVLERİ (106) Doksanlı yılların ikinci yarısı, Rusya devriminin sorunlarının çözümü ve ortaya konuşu üzerine yapılan çalışmalarda dikkate değer bir artışa şahit oldu. Yeni bir devrimci

partinin, Narodnaya Pravo’nun(107) ortaya çıkışı, Sosyal-Demokratların başarıları ve büyüyen etkinliği, Narodnaya Volya(108) içindeki gelişim, bütün bunlar hem işçilerin ve hem Sosyalist aydınların eğitim çevrelerinde, hem de illegal yayınlarda, program sorunları üzerine canlı bir tartışmayı beraberinde getirdi. Bahsi geçen son alanla ilgili olarak şunlara işaret edilmesi gerekir: Narodnaya Pravo Partisinin “Acil Bir Sorun”u ve “Manifesto”su (1894), Narodnaya Volya Grubunun Bildirisi, Rusya Sosyal-Demokratları Ligası’nın(109) yurtdışında yayınladığı 122 Rabotnik’i, Rusya’da esas olarak işçiler için çıkartılan devrimci broşürlerin artışı,ve St. Petersburg’da 1896’daki önemli grevlerle ilgili olarak, St. Petersburg Ligası’nın ajitasyon çalışması, vb. Şu anda (1897 sonu), bize göre en acil sorun, Sosyal-Demokratların pratik faaliyetleridir. Sosyal Demokrasinin pratik yönünü vurguluyoruz, çünkü teorik alanda en kritik devre, yani bir yanda rakiplerinin onu anlamayı inatçı bir şekilde reddettiği devre, ortaya çıktığı anda yeni akımı bastırmak için harcanan güçlü çabaların devresi ve diğer yanda Sosyal-Demokrasinin ilkelerinin cesurca savunulması devresi-şimdi arkamızda kalmıştır. Şimdi Sosyal-Demokratların teorik görüşlerinin esas ve temel hatları yeterince açığa kavuşmuştur. Aynı şey, Sosyal-Demokrasinin pratik yönü, siyasi program, metotları, taktikleri hakkında söylenemez. Kanımızca, Sosyal Demokrasi ve devrimciler arasında tam bir yaklaşmayı önleyen karşılıklı yanlış anlamalar, yanlış kavramlar bu alandadır, ki burada, teoride Narodnaya Volya’nın ilkelerini tümüyle reddeden; pratikte olguların mantığının zorlaması sonucu işçiler arasında propaganda ve ajitasyon yapan ve hatta işçiler arasındaki faaliyetlerini sınıf mücadelesi temeline oturtan ya da demokratik görevleri, tüm programın ve tüm devrimci eylemin temeli yapmak eğiliminde olan devrimciler söz konusudur. Yanılmıyorsak bu sonuncu özellik, bugün Rusya’da Sosyal-Demokratlara paralel faaliyet gösteren iki devrimci grup için geçerlidir: Narodnaya Volya ve Narodnaya Pravo. Dolayısıyla biz, Sosyal-Demokratların pratik görevlerini açıklamaya çalışmanın,

Sosyal-Demokratların programının şu anda var olan üç programdan en akla yatkın olmasının kanıtlarını ve önemli ölçüde yanlış anlama temelinde ona karşı olan fikirleri sergilemenin zamanının özellikle uygun olduğunu düşünüyoruz. Gayet iyi bilindiği gibi, Sosyal Demokratların pratik faaliyetlerinin amacı proletaryanın sınıf mücadelesine önderlik etmek; ve bu mücadeleyi şu iki şekillenmesinde örgütlemektir: sosyalist (sınıf sistemini yıkmak amacıyla kapitalist sınıfa karşı mücadele ve sosyalist toplumun örgütlenmesi) ve demokratik (Rusya’da siyasi özgürlüğü kazanmayı Rusya’nın sosyal ve siyasi sistemini demokratikleştirmeyi amaçlayan mutlakiyete karşı mücadele). Gayet iyi bilindiği gibi, demiştik. Ve gerçekten de, ayrı bir sosyal devrimci akım olarak ortaya çıktıkları ilk andan itibaren, Rusya Sosyal-Demokratları, her zaman faaliyetlerinin bu amacını çok kesin bir şekilde belirttiler, her zaman proletaryanın sınıf mücadelesinin ikili şekillenmesini ve içeriğini vurguladılar ve her zaman, sosyalist ve demokratik görevler arasındaki, aldıkları isimlerde de açıkça ifade edilen ayrılmaz birliğin üzerinde ısrarla durdular. Bununla beraber, bu gün de, Sosyal Demokratlar hakkında alabildiğince çarpıtılmış fikirlere sahip ve Sosyal-Demokratları siyasi mücadeleyi, vs. ihmal etmekle suçlayan sosyalistlerle karşılaşırsınız. O halde, Rusya SosyalDemokrasisinin pratik faaliyetlerinin iki yönünün tarif edilmesi üzerine biraz duralım. Sosyalist eylemle başlayalım. Bununla ilgili olarak kişi, St. Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Sosyal-Demokratik Mücadele Ligası’nın, St. Petersburg’da işçiler arasında faaliyetlerine başlamasından bu yana, Sosyal-Demokratik faaliyetin karakterinin oldukça açık hale geldiğini düşünecektir. Rusya Sosyal-Demokratlarının sosyalist faaliyetleri, bilimsel sosyalizmin öğretilerinin propaganda yoluyla yayılmasından, yani bugünkü toplumsal ve 123 ekonomik sistem hakkında, bu sistemin temeli gelişmesi hakkında, Rusya toplumunun farklı sınıfları ve bu sınıfların birbirleriyle olan karşılıklı ilişkileri, birbirleriyle olan mücadeleleri, sınıfının bu mücadeledeki rolü ve işçi sınıfının çöken ve yükselen sınıflara ve kapitalizmin geçmişi ve geleceğine karşı tutumu, uluslararası Sosyal-Demokrasinin ve Rusya işçi sınıfının

tarihi görevleri hakkında, işçiler arasında doğru bir kavrayışın yayılmasından oluşur. Rusya’nın bugün içinde bulunduğu siyasi koşullar ve işçi kitlelerinin bugünkü gelişme düzeyi, işçiler arasında yapılacak propaganda çalışmasına sıkı sıkıya bağlı olan ajitasyon çalışmasını doğal olarak ön plana çıkarmaktadır. İşçiler arasında ajitasyon yapmak, SosyalDemokratların, işçi sınıfının bütün kendiliğinden mücadelelerine ve işçilerle kapitalistler arasında işgünü,ücretler, çalışma koşulları, vb., vb., konusunda patlak veren bütün çatışmalara katılmaları anlamına gelir. Görevimiz, faaliyetlerimizi işçilerin hayatının bütün günlük sorunlarıyla birleştirmek, bu işçi sorunları anlamada işçilere destek olmak, onların dikkatini en ağır haksızlıklara çekmek,işçilerin patronlara karşı taleplerini daha somut ve amaca en uygun biçimde ifade etmelerine yardımcı olmak, işçiler arasında dayanışma bilincini ve dünya proletarya ordusunun bir parçası olan birleşik bir işçi sınıfı olarak Rusya işçilerinde, çıkarlarının ve davalarının bir olduğu bilincini geliştirmektir, işçiler arasında eğitim çevreleri örgütlenmesi, bu çevrelerle merkezi Sosyal-Demokrat grup arasında düzenli gizli temasın sağlanması, işçi yayınlarının basılıp dağıtılması, işçi hareketlerinin bütün merkezlerinde bir rapor verme sisteminin örgütlenmesi, ajitasyon amacıyla bildiri ve çağrıların basılıp dağıtılması ve tecrübeli bir ajitatör kadrosunun yetiştirilmesi, genel hatlarıyla Rusya SosyalDemokrasisinin sosyalist faaliyetinin alacağı biçimler bunlardır. Çalışmamız her şeyden önce ve esas olarak fabrikalara, şehir işçilerine yöneliktir. Rusya Sosyal-Demokrasisi, gücünü israf etmemelidir. Faaliyetlerini SosyalDemokratik fikirlere karşı en hassas olan, entelektüel ve siyasal bakımdan en gelişmiş ve ülkenin büyük merkezlerindeki yoğunluk ve sayısal durumları nedeniyle en önemli olan sanayi proletaryası arasında kalıcı bir devrimci örgüt yaratmak Sosyal-Demokrasinin ilk ve en acil görevidir, öyle ki; bundan sapmak, bugünkü durumda hayli akılsız bir iş olacaktır. Fakat, bir yandan güçlerimizi fabrika işçileri üzerinde yoğunlaştırmanın gerekliliğini kabul ederken ve gücümüzü israfa karşı çıkarken, diğer yandan Rusya Sosyal Demokratlarının, Rusya

proletaryası ve işçi sınıfının diğer tabakalarını ihmal edeceğini zerre kadar öne sürmeyi istemiyoruz. Hiç de öyle değil. Rusya fabrika işçilerinin bizzat kendi yaşam koşulları, onları, son derece kötü şartlarda yaşayan ve kasabalarda ve köylerde fabrika dışına serpiştirilmiş endüstri proletaryası ve zanaatkarlar ile çok yakın ilişkileri içine girmeye zorlar. Rusya fabrika işçisi, aynı zamanda kırsal nüfusla da doğrudan ilişki içine girer (çoğu zaman fabrika işçisinin ailesi kırsal alanlarda yaşar), ve bunun sonucu olarak kırsal proletarya ile, milyonlarca düzenli çiftlik işçisi ve günlük işçiyle ve aynı zamanda küçücük toprak parçalarına sımsıkı sarılıp borçlarını çalışarak ödemeye çabalayan ve her türlü işi üstlenen, yani kendileri de ücretli işçi olan mülksüzleştirilmiş köylülerle de yakın ilişki içine girmekten başka bir şey yapamaz. Rusya Sosyal-Demokratları, güçlerini zanaatkarlara ve kır emekçilerine yöneltmeyi zamansız olarak değerlendirirler fakat onları ihmal etmeye hiç niyetleri yoktur. Onlar ileri işçileri, aynı zamanda kır emekçilerinin ve zanaatkarların yaşamlarını etkileyen sorunları aydınlatmaya çalışacaklardır. Öyle ki, bu işçiler, proletaryanın daha geri tabakalarıyla temasa geldiklerinde onlara sınıf mücadelesini, sosyalizmi ve genel olarak Rusya demokrasisinin ve özel olarak da Rusya proletaryasının siyasi görevleriyle ilgili fikirleri aşılayacaklardır. Fabrika şehir işçileri arasında yapılması gereken bunca iş varken, zanaatkarlar ve kır emekçileri arasına ajitatör göndermek uygun değildir, fakat bir çok durumda sosyalist ister istemez bu insanlarla temasa gelir ve o, bu fırsatlardan yararlanmayı bilmeli ve Rusya’da Sosyal-Demokrasinin genel görevlerini anlamalıdır. Dolayısıyla Rusya Sosyal-Demokratlarını, dar görüşlülükle ve fabrika işçilerinin yararına çalışan nüfusun büyük kesimini ihmal etmekle suçlayanlar son derece yanılıyorlar. Tam tersine, proletaryanın ileri 124 kesimleri içindeki ajitasyon, (hareket genişledikçe) bütün Rusya proletaryasını uyandırmanın en emin ve tek yoludur. Sosyalizm ve sınıf mücadelesi fikrinin şehir işçileri arasında yayılması kaçınılmaz olarak bu fikirlerin daha küçük ve daha dağınık kanallarda akmasına

sebep olacaktır. Bu, bu görüşlerin daha derin kök salmasını ve Rusya devriminin ve Rusya işçi sınıfı hareketinin öncüsü içine yayılmasını talep eder. Rusya SosyalDemokrasisi, gücünü fabrika işçileri arasında faaliyete yoğunlaştırırken, pratikte, sosyalist faaliyetlerini, proletaryanın sınıf mücadelesi üzerinde temellendirir hale gelen Rusya devrimcilerine destek vermeye hazırdır; fakat diğer devrimci gruplarla yapılan hiç bir pratik ittifakın, teori, program veya bayrakla ilgili konularda uzlaşmalar ya da tavizlere yol açamayacağını, yol açmaması gerektiğini de hiç bir şekilde gizlemez. Bilimsel sosyalizm ve sınıf mücadelesi doktrininin, devrimci harekete bugün bayraklık edebilecek tek devrimci teori olduğuna inanan Rusya Sosyal-Demokratları, bu doktrini yaymak için; onu yanlış yorumlamalara karşı korumak için ve Rusya’daki hala genç olan işçi sınıfı hareketine daha puslu doktrinler zorlamaya çalışan her türlü girişimle mücadele için her türlü çabayı sarfedecektir. Teorik sebeplendirmeler ispat ediyor ve Sosyal-Demokratların pratik faaliyetleri gösteriyor ki; Rusya’da bütün sosyalistler, Sosyal-Demokrat olmalıdırlar. Şimdi de, Sosyal-Demokratların demokratik görevler ve demokratik çalışmasını ele alalım. Tekrarlayalım ki, bu çalışma sosyalist faaliyete ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. SosyalDemokratlar, işçiler arasında propaganda yürütürken siyasi sorunlardan geri durmazlar ve onlar, siyasi sorunlardan geri durmak için her çabayı yada hatta onları bir kenara itmeyi derin bir hata ve enternasyonal Sosyal-Demokrasinin temel ilkelerinden bir sapma olarak değerlendirirler. Bilimsel sosyalizmin yayılmasıyla birlikte Rusya SosyalDemokratları işçi sınıfı kitleleri arasında demokratik fikirlerin propaganda edilmesini bir görev olarak önlerine koyarlar; bütün belirtileriyle mutlakiyetin; onun sınıf içeriğinin, onu devirmenin gerekliliğinin Rusya’nın siyasi ve sosyal sisteminin demokratikleşmesini ve siyasi özgürlüğü elde etmeksizin, işçilerin davası için başarılı bir mücadele yürütmenin imkansızlığının anlaşılmasını yaymak için çabalarlar. Sosyal-Demokratlar, işçiler arasında,onların acil ekonomik talepleri üzerine ajitasyon yürütürken, acil siyasi ihtiyaçlar ve işçi sınıfının sıkıntı

ve talepleri üzerinde ajitasyona; her grevde, işçiler ve kapitalistler arasındaki her çelişkide ortaya çıkan polis zulmüne karşı ajitasyona; genelde Rus vatandaşı olarak özelde de en fazla baskı altında bulunan, en az haklara sahip sınıf olarak işçilerin haklarının kısıtlanmasına karşı ajitasyona, işçilerle doğrudan ilişki içinde olan ve işçi sınıfına siyasi kölelik durumunu açıkça sergileyen mutlakiyetin uşaklarına ve en önde gelen her temsilcisine karşı ajitasyona ayrılmaz bir şekilde bağlar. Ekonomik alanda, işçilerin hayatını etkilemeyen, ekonomik ajitasyon amacı ile kullanılamayacak hiç bir konu olmadığı gibi, siyasi alanda da siyasi ajitasyon konusu olmaya yaramayacak hiç bir konu yoktur. Sosyal-Demokratların faaliyetlerinde bu iki çeşit ajitasyon, aynı madalyonun iki yüzü gibi birbirlerine bağlıdırlar. Hem ekonomik, hem de siyasi ajitasyon, proletaryanın sınıf bilincini geliştirmek için aynı derecede gereklidir; hem ekonomik hem siyasi ajitasyon Rusya işçilerinin sınıf mücadelesine önderlik etmesi için aynı derecede gereklidir, çünkü her sınıf mücadelesi bir siyasi mücadeledir. İşçilerin sınıf bilinçlerini yükselterek, birleşik eylem için ve Sosyal-Demokrasinin idealleri uğruna mücadele için onları örgütleyerek, disiplin altına sokarak ve eğiterek ajitasyonun bu iki türü, işçilerin acil konular ve ihtiyaçlarda kendi güçlerini denemesini, düşmanlarından kısmi imtiyazlar koparmasını ve böylece ekonomik şartlarının iyileşmesini, kapitalistleri,örgütlü işçilerin gücünü hesaba katmaya zorlamayı, hükümeti işçilerin haklarını genişletmeye, onların taleplerine kulak vermeye zorlamayı ve hükümetin, güçlü bir SosyalDemokrat örgüt tarafından yönlendirilen işçi kitlelerinin düşmanlığından sürekli korkmasını sağlamayı mümkün kılar. 125 Sosyalist ve demokratik propaganda ve ajitasyon arasında ayrılmaz birliğe ve her iki alandaki devrimci faaliyetin tanı paralelliğine dikkat çektik. Bununla beraber, bu iki çeşit faaliyet ve mücadele arasında büyük bir fark vardır. Farklılık, ekonomik mücadelede proletaryanın, belki, proletaryaya doğru yönelen küçük-burjuvazi unsurlarından aldığı yardım dışında (açıktır ki her zaman değil) toprak sahibi asilzadelere ve burjuvaziye karşı tamamıyla

yalnız olmasındadır. Fakat demokratik, siyasi mücadelede Rusya işçi sınıfı yalnız değildir, onun yanında mutlakiyete düşman oldukları ve şu veya bu şekilde onunla savaştıkları için tüm siyasi muhalefet unsurları, tabakaları ve sınıfları yer alır. Burada proletarya ile yan yana; istibdat hükümetinin zulmü altında olan burjuvazinin veya eğitilmiş sınıfların veya küçükburjuvazinin ya da milliyetlerin, dinlerin ve mezheplerin, vb. muhalif unsurları dururlar. İşçi sınıfının bu unsurlara karşı hangi tavır içine girmesi gerektiği sorusu tabii olarak doğar. Daha sonra, istibdada karşı işçi sınıfı bunlarla ortak mücadelede birleşmemeli midir? Ne de olsa, bütün Sosyal-Demokratlar, Rusya’da siyasi devrimin sosyalist devrimden daha önce geleceğini kabul etmektedirler, dolayısıyla, şimdilik sosyalizmi bir kenara bırakarak, istibdada karşı mücadele etmek için siyasi muhalefet içindeki tüm unsurlarla birleşmeleri gerekmez mi? İstibdada karşı mücadeleyi güçlendirmek için bu elzem değil midir? Bu iki soruyu inceleyelim. İstibdada karşı mücadele eden olarak işçi sınıfının, muhalefetteki tüm diğer sosyal sınıf ve gruplara karşı tavrı, ünlü Komünist Manifesto’da açıklanmış olan SosyalDemokrasinin temel ilkeleri tarafından çok açık bir şekilde belirlenmiştir. SosyalDemokratlar, ilerici sosyal sınıfları, gerici sınıflara karşı, burjuvaziyi imtiyazlı toprak sahibi kastlara ve bürokrasiye karşı, büyük burjuvaziyi küçük-burjuvazinin gerici çabalarına karşı desteklerler. Bu destek, Sosyal-Demokrat olmayan program ve ilkelere taviz vermeyi ne var sayar, ne de gerektirir -bu, belirli bir düşmana karşı bir müttefike verilen destektir. Bundan başka, Sosyal-Demokratlar, bu desteği ortak düşmanın yenilmesini kolaylaştırmak için verirler, fakat bu geçici müttefiklerden kendileri için hiç bir şey beklemez ve onlara hiç bir şey teslim etmezler. Sosyal-Demokratlar, günün sosyal sistemine karşı her hareketi desteklerler, onlar, bütün ezilen milliyetleri, baskı altındaki dinleri, hor görülen sosyal kastları, vs. eşit haklar için mücadelelerinde desteklerler. Siyasi muhalefetin tüm unsurlarına destek, Sosyal-Demokratların propagandasında şu gerçekle ifade edilecektir: İstibdadın, işçilerin davasına karşı düşmanca olduğunu gösterirken,

onlar aynı zamanda istibdadın diğer çeşitli sosyal gruplara karşı düşmanlığına da işaret edecekler, onlar belirli bir konu üzerine belirli bir grevde işçi sınıfının diğer gruplarla dayanışmasına işaret edeceklerdir. Ajitasyonda ise bu destek, SosyalDemokratların, istibdadın polis zulmünün her şeklinden, işçilere, bu zulmün genelde tüm Rusya vatandaşlarını ve özelde bilhassa ağır olarak ezilen sosyal kastların, milliyetlerin, dinlerin, mezheplerin, vs. temsilcilerini nasıl etkilediğine ve bu zulmün bilhassa işçi sınıfını nasıl etkilediğine işaret etmek için yararlanmasıyla ifade edilecektir. Son olarak, pratikte bu destek, Rusya Sosyal-Demokratlarının, belirli hedeflere varabilmek amacıyla diğer devrimci akımlarla ittifaklar kurmaya hazır olduklarını göstermede ifade edilecektir ve bu hazır olma pratikte birden fazla kez gösterilmiştir. 126 Bu, bizi ikinci soruya getirir. Çeşitli muhalefet gruplarından biri veya diğeri ile işçilerin dayanışmasına işaret ederken, Sosyal-Demokratlar her zaman işçileri diğerlerinden ayıracaklar, onlar her zaman bu dayanışmanın geçici ve şartlara bağlı olduğunu gösterecekler, onlar her zaman, yarın kendini, bugünün müttefikleriyle muhalefet içinde bulabilecek olan proletaryanın bağımsız sınıf karakterini vurgulayacaklar. Bize “böyle bir hareket, şimdiki, siyasi özgürlük için savaşan herkesi zayıflatacaktır” denecektir. Biz, böyle bir hareket, siyasi özgürlük için savaşan herkesi güçlendirecektir, diye cevap vereceğiz. Yalnızca, belirli sınıfların gerçek çıkarlarının bilinçli bir şekilde tanınmasına dayanan savaşçılar güçlüdürler ve hali hazırda çağdaş toplumda ağırlıklı bir rol oynayan bu sınıf çıkarlarının üstünü örtmek için yapılan her çaba, savaşçıları yalnızca zayıflatacaktır. Bu, birinci noktadır. İkinci nokta şudur ki; istibdada karşı mücadelede, işçi sınıfı kendisini ayırmalıdır, çünkü yalnızca o istibdadın sonuna kadar tutarlı ve katıksız düşmanıdır, yalnızca işçi sınıfı ile istibdat arasında hiçbir taviz mümkün değildir, yalnızca işçi sınıfı içinde demokrasisi geriye bakmayan, kararsız olmayan, kısıtlamasız bir şampiyon bulabilir. Nüfusun bütün diğer sınıflarının, gruplarının ve tabakalarının istibdada düşmanlığı kısıtsız değildir, onların demokrasisi her

zaman geriye bakar. Burjuvazi, istibdadın, endüstriyel ve sosyal gelişmeyi geciktirdiğini idrak etmeden yapamaz, fakat siyasi ve sosyal sistemin tam bir şekilde demokratikleşmesinden korkar ve her an, istibdatla, proletaryaya karşı birleşebilir. Küçük burjuvazi tabiatı gereği iki yüzlüdür, bir yanda proletaryaya ve demokrasiye doğru yönelirken, diğer yanda gerici sınıflara doğru yönelir ve tarihin akışını durdurmaya çalışır, istibdadın tatlı dili ve deneyimleriyle (mesela 3. Alexander’ın “halk siyaseti”(110) ile) baştan çıkarılmaya yatkındır, kendi küçük mal sahibi konumunu güçlendirme gayesi ile hakim sınıflarla proletaryaya karşı bir ittifak yapabilirler. Eğitilmiş kişiler ve genel olarak “aydınlar”, bilgiyi ve düşünceyi ezen istibdadın merhametsiz polis zulmüne karşı isyan etmeden duramazlar fakat bu aydınların maddi çıkarları, onları, istibdada ve burjuvaziye bağlar, onları tutarsız olmaya, taviz vermeye, resmi aylık için veya kar ve kar hisselerinin paylaşımı için devrimci ateşliliklerini ve muhalif konumlarını satmaya zorlar. Ezilen milliyetler ve baskı altında olan dinler içindeki demokratik unsurlara gelince, herkes bilir ve görür ki, nüfusun bu kategorileri içindeki sınıf uzlaşmazlıkları, herhangi bir kategori içindeki sınıfları bağlayan demokratik kurumlar yararına ve istibdada karşı dayanışmadan daha derin ve güçlüdür. Sadece proletarya, mutlakiyetin, herhangi bir imtiyaz ya da taviz veremeyen, tutarlı bir şekilde demokratik ve kararlı bir düşmanı olabilir -ve sınıf konumundan ötürü olmalıdır. Sadece proletarya, siyasi özgürlük ve demokratik kurumlar için öncü savaşçı olabilir. Çünkü, birincisi, siyasi zulüm, konumu müstebit idarenin şeklinin düzenlenmesinin sağlanmasına hiç bir şans tanımayan proletarya üzerinde en ağır bir şekilde yoğunlaşmıştır –proletarya, yüksek otoritelere, memurlara bile ulaşamaz ve kamuoyunu etkileme olanağına sahip değildir. İkinci olarak, sadece proletarya siyasi ve sosyal sistemin tam bir şekilde demokratikleştirilmesini sağlayabilir, çünkü bu, sistemi işçi sınıfının ellerine bırakacaktır. Bundan dolayı diğer sınıf ve grupların demokratik emelleri ile işçi sınıfının demokratik faaliyetlerinin kaynaştırılması, demokratik hareketi zayıflatacaktır, siyasi mücadeleyi zayıflatacaktır, siyasi mücadeleyi taviz

vermeye yatkın, daha az tutarlı, daha az kararlı yapacaktır. Diğer yandan eğer işçi sınıfı demokratik kurumlar için öncü savaşçı olarak öne çıkarsa, bu, demokratik hareketi güçlendirecek, siyasi özgürlük için mücadeleyi güçlendirecek, çünkü işçi sınıfı, bütün diğer demokratik ve siyasi muhalefeti teşvik edecek; liberalleri siyasi radikallere doğru itecek, radikalleri bu günün toplumunun tüm siyasi ve sosyal yapısı ile geri dönüşü olmayan bir kopuşa doğru itecektir. Yukarıda, Rusya’da bütün sosyalistlerin SosyalDemokrat olmaları gerektiğini söylemiştik. Şimdi de, Rusya’da tüm gerçek ve tutarlı demokratların SosyalDemokrat haline gelmeleri gerektiğin ekliyoruz. Ne demek istediğimizi bir örnekle göstereceğiz. İdare işlerinde uzmanlaşan ve halkla karşılaştırıldığında imtiyazlı bir konumda olan özel bir kişiler kategorisini temsil eden olarak 127 devlet memuriyetini, bürokrasiyi ele alalım. Bu kurumu, istibdatçı ve yarıAsyatik Rusya’dan kültürlü, hür ve medeni İngiltere’ye kadar her yerde, burjuva toplumun zaruri bir organı olarak görürüz. Hükümet görevlileri karşısında halkın, haklardan tümü ile yoksun olması ve imtiyazlı bürokrasi üzerinde kontrolün tümden yok olması, Rusya’nın geri kalmışlığına ve onun mutlakiyetçiliğine tekabül eder. İngiltere’de idare üzerinde güçlü halk kontrolü sözkonusudur, fakat orada bile bu kontrol, tam olmaktan uzaktır, orada bile bürokrasi, imtiyazların hiç de az olmayan bir kısmını hala elinde tutar; hiç de nadir olmayan bir şekilde halkın hizmetçisi değil, efendisidir. İngiltere’de bile, güçlü sosyal grupların bürokrasinin imtiyazlı konumunu destekledikleri ve bu kurumun tam bir şekilde demokratikleştirilmesine engel olduklarını görürüz. Niçin bu böyledir? Çünkü bu kurumu tamamıyla demokratikleştirme sadece proletaryanın çıkarınadır, burjuvazinin en ileri katmanları, bürokrasinin belirli imtiyazlarını savunurlar ve tüm memurların seçimine karşıdırlar, seçmenliğin şarta bağlanmasının tümüyle kaldırılmasına karşıdırlar, memurların halka karşı doğrudan sorumlu tutulmasına karşıdırlar, vs., çünkü bu tabakalar, proletaryanın böylesine tam bir demokratikleşmeden burjuvaziye

karşı kullanmak üzere yararlanacağını görürler. Rusya’da da durum böyledir. Rusya halkının pek çok ve en farklı tabakaları, herşeye kadir, sorumsuz, kokuşmuş,vahşi, cahil ve asalak Rusya bürokrasisine karşıdırlar. Fakat, proletarya dışında, bu tabakaların bir tanesi bile, bürokrasinin tümüyle demokratikleşmesini kabul etmeyecektir, çünkü tüm bu tabakaların (burjuvazi, küçük burjuvazi, genel olarak “aydınlar”) bürokrasiyle bazı bağları vardır, çünkü tüm bu tabakalar, Rusya bürokrasisinin dost ve akrabalarıdırlar. Kutsal Rusya’da radikal bir aydın ya da sosyalist bir aydının, İmparatorluk Hükümetinde, günlük büro gidişatı çerçevesi içinde “iyi” yaptığı düşüncesiyle rahatlayan, kamçı ve kırbaç hükümetine karşı kölece boyun eğişini, siyasi kayıtsızlığını, haklılaştırmak için bu “iyi”yi öne süren bir memura dönüşmesinin ne kadar kolay olduğunu kim bilmez ki? Sadece proletarya istibdada ve Rusya bürokrasisine kayıtsız şartsız düşmandır, sadece proletaryanın aristokratik burjuva toplumun bu organlarıyla hiç bir bağı yoktur ve sadece proletarya onlara karşı uzlaştırılamaz düşmanlık ve kararlı bir mücadele yürütme yeteneğine sahiptir. Sınıf mücadelesinde Sosyal-Demokrasinin önderlik ettiği proletaryanın Rusya demokrasisi için öncü savaşçı olduğunu gösterirken, Rusya SosyalDemokrasisinin siyasi görevleri ve siyasi mücadeleyi arka plana ittiği şeklinde oldukça yaygın ve acayip bir görüşle karşılaşıyoruz. Gördüğümüz gibi bu hakikatin tam tersidir. Sık sık açıklanan ve yurtdışında Emeğin Kurtuluşu gurubu (111) tarafından basılan daha ilk Rusya SosyalDemokratik yayınlarda, bildirilerde ve kitaplarda açıklanmış olan Sosyal-Demokrasinin ilkelerinin bu kadar hayret verici bir şekilde yanlış anlaşılmasını nasıl açıklayacağız? Görüşümüze göre; bu şaşırtıcı gerçeğin açıklaması şu üç durumda yatmaktadır. Birincisi, bunun açıklaması, genel olarak programlarını ve faaliyet planlarını, ülkede var olan, tarihi olarak belirli ilişkiler içinde yer alan gerçek sınıfların tam bir değerlendirmesi üzerinde değil de, soyut fikirler üzerinde temellendirmeye alışık eski devrimci teorilerin temsilcilerinin Sosyal-Demokratik ilkelerini anlamaktaki başarısızlıklarında yatmaktadır. Rusya demokrasisini destekleyen çıkarların gerçekçi bir tartışmasının eksikliği, yalnızca

Rusya Sosyal-Demokrasisinin Rusya devrimcilerinin demokratik görevlerini arka planda bıraktığı düşüncesini doğurabilir. 128 İkinci olarak, bunun açıklaması, ekonomik ve siyasi konular, ve sosyalist ve demokratik faaliyetler, bir bütünde, proletaryanın tek sınıf mücadelesinde birleştirildiklerinde, bunun, siyasi mücadeleyi halk kitlelerinin gerçek çıkarlarına yakınlaştırarak, siyasi konuları aydınların kasvetli çalışmalarından çıkartıp sokaklara, işçilerin ve emekçi sınıfların ta ortasına getirerek, soyut fikirleri, siyasi baskının gerçek belirtileri ile değiştirerek -ki bu siyasi baskıdan en fazla acı çeken proleterlerdir ve Sosyal-Demokratlar ajitasyonlarını bu temel üzerinde yürütürler demokratik hareketi ve siyasi mücadeleyi zayıflatmadığını ve fakat güçlendirdiğini anlamaktaki başarısızlıkta yatmaktadır. Rusya radikali, sık bir şekilde SosyalDemokratların, siyasi mücadeleye katılması için doğrudan ve dürüstçe işçilere çağrı yapmak yerine, işçi sınıfı hareketinin gelişmesi ve proletaryanın sınıf mücadelesinin örgütlenmesi görevlerine işaret ettiği ve dolayısıyla demokrasisinden geri çekildiği, siyasi mücadeleyi arka plana ittiği izlenimi içindedir. Fakat bu eğer geri çekilmekse, Fransız atasözündeki anlamında bir geri çekilmedir: ‘‘Il faut reculer pour mieux sauter!’’ (Daha ileri bir atılım yapmak için geri çekil) Üçüncüsü; yanlış anlaşılma,tamda ‘‘siyasi mücadele’’ deyiminden, bir tarafta Narodovoltsi ve Narodopravsti’nin, diğer yanda Sosyal-Demokratların ayrı ayrı şeyler anlamasından doğmaktadır. Sosyal-Demokratlar siyasi mücadeleyi değişik bir şekilde anlarlar; onlar, onu eski devrimci teorilerin temsilcilerinin anladığından çok daha geniş bir şekilde ele alırlar. Bu görünürdeki mantıksız şeyin açık bir izahı Narodnaya Volya grubunun Bildirisinde, Sayı 4, Aralık 9,1895, verilmiştir. Bugünkü Narodovoltsi arasında çok derin ve verimli düşüncelerin sürdüğünü teyit eden bu yayını kalpten selamlarken, P.L. Lavrov’un, siyasi mücadelenin eski stil Narodovoltsi tarafından kabul edilen değişik kavranışını çok parlak bir şekilde sergileyen makalesine* [* Sayı 4’deki P.L. Lavrov’un makalesi, gerçekte onun tarafından Material(112) için yazılan uzun bir mektuptan yalnızca bir “parça”’dır. Bu

mektubun tümü ve Plehanov”un buna cevabının bu yaz (1897) yurtdışında basıldığını işittik fakat ne birini ne de diğerini görmedik. Yayıncılarının P.L. Lavrov’un mektubu üzerine bir baş makale yayınlayacaklarını sözverdikleri Narodnaya Volya Grubunun Bildirisinin, Sayı 5’in henüz çıkıp çıkmadığını da bilmiyoruz. Bak Sayı 4, s.22, sütün 1, dipnotu.] (‘‘Program Sorunları’’, s.19-22) değinmeden geçemeyeceğiz. Narodnaya Volya’nın programının SosyalDemokratik programla ilişkisi üzerinde konuşurken “... Burada’’ diye yazıyor P.L. Lavrov “bir şey ve yalnızca bir şey önemlidir, yani, istibdat altında güçlü bir işçi partisi örgütlemek mümkün müdür ve bunu istibdada karşı yönelmiş bir devrimci parti örgütünden ayrı olarak yapmak mümkün müdür?” (s.21, sütun 2), aynı zamanda bundan biraz önce (sütun 1’de) “... istibdat sürerken aynı zamanda istibdada karşı bir devrimci parti örgütlemeden bir Rusya işçi partisi örgütlemek.’’ P.L. Lavrov’a hayati önemde görünen bu ayrılıkları hiç anlamıyoruz. ‘“İstibdada karşı devrimci bir partiden ayrı bir işçi partisi’’ ne demektir? İşçi sınıfının partisi, kendisi devrimci bir parti değil mi? Bu acayip fikir P.L. Lavrov’un makalesinde daha sonra gelen pasajda açıklanıyor; ‘‘Bir Rusya işçileri partisi, bütün cazibesiyle istibdadın, yönetimi altında örgütlenmek zorundandır. Eğer SosyalDemokratlar, bu işi aynı zamanda istibdada karşı bir siyasi komplo* [*bizim italiklerimiz] düzenlemeden böyle bir komplonun getirdiği herşeyle birlikte başarabilselerdi, o zaman tabii ki, onların siyasi programı Rusya sosyalistleri için uygun ve elverişli bir program olurdu, çünkü işçilerin kendi çabalarıyla işçilerin kurtuluşu başarılmış olurdu. Fakat bu çok şüphelidir, eğer imkansız değilse.’’ İşte sorun budur! Narodovoltsi için siyasi mücadele deyimi siyasi komplo ile bir ve aynıdır. Burada itiraf edilmelidir ki, P.L. Lavrov bu kelimelerle, Sosyal-Demokratlar ve Narodovoltsi tarafından kullanılan siyasi mücadelede taktikler arasındaki esas ayrılığı cesur bir ferahlıkla ortaya getirmiştir. Birincisinde 129 Blanquist(113) komplocu gelenek korkutucu bir şekilde güçlüdür, o kadar ki, siyasi komplo dışında bir siyasi mücadeleyi akılları alamamaktadır. Mamafih SosyalDemokratlar, böylesi

bir dar bakıştan suçlu değildirler, onlar komplolara inanmazlar, onlar, komplolar döneminin çok önceden bittiğini, siyasi mücadeleyi komplolar seviyesine indirgemenin bir yandan, onun sahasını son derece kısıtlamak ve diğer yandan en uygunsuz mücadele metotlarını seçmek anlamına geldiğini düşünürler. Herkes P.L. Lavov’un ‘‘Rusya Sosyal Demokratları, Batı’nın faaliyetlerini yanlışsız bir model olarak alırlar’’ (s.21, sütun 1) şeklindeki sözünün bir polemik manevrasından başka bir şey olmadığını ve gerçekte Rusya Sosyal-Demokratlarının buradaki siyasi koşulları hiç bir zaman unutmadığını, onların hiç bir zaman Rusya’da legal olarak bir işçi partisi kurabilmeyi hayal etmediğini, onların sosyalizm için mücadele görevini hiç bir zaman siyasi özgürlük için mücadele görevinden ayırmadığını anlayacaktır. Fakat onlar bu mücadelenin komplocular tarafından değil, işçi sınıfı hareketini temel alan bir devrimci parti tarafından yürütüleceğini her zaman düşündüler ve düşünmeye devam ediyorlar. Onlar, istibdada karşı mücadelenin komplolar örgütlemekten değil, proletaryayı eğitmek, disiplin altına almak, ve örgütlemekten, mutlakiyetin her belirtisin reddeden ve polis hükümetinin bütün şövalyelerini teşhir eden ve bu hükümeti tavizler vermeye zorlayan işçiler arasındaki siyasi ajitasyondan oluştuğunu düşünürler. St. Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu için Mücadele Ligası’nın yürüttüğü faaliyet tam da bu türden bir faaliyet değil midir? Bu örgüt, proletaryanın sermayeye ve istibdad hükümetine karşı sınıf mücadelesine hiçbir komplo düzenlemeden önderlik eden ve gücünü sosyalist ve demokratik mücadelenin St. Petersburg proletaryasının tek, bölünmez sınıf mücadelesinde birleşmesinden alan işçi sınıfı hareketi üzerine temellenmiş bir devrimci partinin nüvesini temsil etmemekte midir! Tüm kısalıklarına rağmen bu Liga’nın faaliyetleri, Sosyal-Demokrasinin önderlik ettiği proletaryanın, hükümetin şimdiden hesaba katmaya zorlandığı ve ona tavizler vermeye acele ettiği, büyük bir siyasi güç olduğunu şimdiden göstermiyor mu? 2 Haziran 1897’de çıkartılan kanun ve kanunun içeriği, açık bir şekilde proletarya tarafından koparılan bir taviz, Rus halkının düşmanlarından kazanılan bir konum olarak onun önemini meydana çıkarmıyor mu?

Bu taviz çok azdır, kazanılan konum çok küçük bir şeydir, fakat bu tavizin verilmesini zorlamada başarıya ulaşmış işçi sınıfı örgütü de, genişlik, istikrarlık uzun süre varoluş veya kaynakların veya deneyimlerin zenginliği açısından seçkinleşmemiştir. İyi bilindiği gibi, Mücadele Ligası, daha 1895-96’da kuruldu ve onun işçilere çağrıları hektograf ve litograf usulleriyle basılmış bildirilerden öteye gitmiyordu. İnkar edilebilir mi ki, böyle bir örgüt, en azından Rusya’da işçi sınıfı hareketinin büyük merkezlerini (St. Petersburg, MoskovaVladamir ve güney bölgeleri ve aynı zamanda Odessa, Kiev, Saratov, vs. gibi en önemli kasabaları) birleştirirse, hizmetinde devrimci bir organa sahip olursa ve Mücadele Ligası’nın St. Petersburg işçileri arasındaki otoritesi kadar Rusya işçileri arasında otoriteye sahip olursa inkar edilebilir mi ki böyle bir örgüt çağdaş Rusya’da muazzam bir siyasi faktör, hükümetin bütün iç ve dış politikasında hesaba katmamazlık edemeyeceği bir faktör olacaktır. Proletaryanın sınıf mücadelesine önderlik ederek, işçiler arasında örgüt ve disiplin geliştirerek, onlara acil ekonomik talepleri için mücadele etmede ve sermayeden konum üzerine konum kazanmada yardım ederek, işçileri siyasi olarak eğiterek ve sistemli ve sapmaz bir şekilde istibdada saldırarak ve proletaryaya, polis hükümetinin ağır pençesini hissettiren her çar taraftarı başıbozuk için hayatı bir eziyet haline getirerek –böyle bir örgüt, bir ve aynı zamanda bizim şartlarımıza uyan bir işçi partisi ve istibdada karşı yönelmiş güçlü bir devrimci parti olacaktır. Bu örgütün istibdada karşı ezici bir darbe indirmek için hangi metotları uygulayacağı. ayaklanmayı mı, kitlesel bir siyasi grevi mi, yoksa saldırının diğer bazı çeşitlerini tercih edeceğini şimdiden tartışmak ve bu sorun üzerine karar vermek şu an boş bir doktrinerlik olacaktır. Böyle bir şey, generallerin askerlerini toplamadan, onları harekete geçirmeden ve düşmana karşı bir kampanya yürütmeden savaş konseyini toplamlarına benzer bir şey olur. Proletarya ordusu sapmaz bir şekilde ve güçlü bir SosyalDemokratik örgütün önderliğinde ekonomik ve siyasi kurtuluşu için savaştığı zaman, bu ordunun kendisi generallere eylem metotları ve araçları gösterecektir. Ondan sonra ve yalnızca ondan sonra,

istibdada en son darbeyi vurma sorununu kararlaştırma mümkün olacaktır, çünkü sorunun 130 çözümü, işçi sınıfı hareketinin durumuna, genişliğine, hareket tarafından geliştirilen mücadele metotlarına, harekete önderlik eden devrimci örgütün özelliklerine, diğer sosyal unsurların proletarya ve istibdada karşı tavırlarına, iç ve dış politikaya hükmeden şartlara bağlıdır -tek kelime ile, önceden tahmin edilemez ve önceden tahmin etmeye çalışılması faydasız olan bin bir türlü şeye bağlıdır. Bunun için P.L. Lavrov’un aşağıdaki görüşleri son derece haksızdır: “O halde, eğer onlar” (Sosyal-Demokratlar) “şu veya bu şekilde yalnızca sermayeye karşı mücadele için işçilerin güçlerini toplamak değil, fakat aynı zamanda istibdada karşı mücadele için devrimci grup ve bireyleri toplayacaklarsa, Rusya SosyalDemokratları, kendilerine ne derlerse desinler, aslında muhaliflerinin, Narodnaya Volya’nın programını benimseyeceklerdir. Köy toplulukları, Rusya’da kapitalizmin kaderi ve ekonomik materyalizm ile ilgili görüş ayrılıkları, belirli sorunların ana noktalarını hazırlamanın belirli metotlarının çözümünü sadece ve sadece kolaylaştıran ya da engelleyen gerçek dava için çok az önemi olan ayrıntılardır.” (s.21, sütun 1) Rusya hayatının ve Rusya toplumunun gelişmesinin temel sorunları üzerine, tarihin kavranışının temel sorunları üzerine olan görüş ayrılıklarının yalnız “ayrıntılarla ilgili noktalar” olduğunu söyleyen bu son önergeye itiraz etmek zorunda kalmak acayip oluyor. Çok önceden, devrimci bir teori olmadan devrimci bir hareketin olamayacağı söylenmiştir ve şu anda, bu gerçeğin ispatını ileri sürmeye hiç gerek de yoktur. Sınıf mücadelesi teorisi, Rusya tarihinin materyalist kavranışı ve Rusya’da şimdiki ekonomik ve siyasi durumun materyalist takdiri, devrimci mücadeleyi kesinlikle belli bir sınıfın belli çıkarlarına bağlamanın ve onun diğer sınıflarla ilişkisini incelemenin gerekliliğinin kabul edilmesi -bu büyük devrimci sorunları “ayrıntılarla ilgili noktalar” olarak değerlendirilmesi çok muazzam bir yanlış ve devrimci teorinin eski bir askerinden geldiği için o kadar beklenmediktir ki bu pasajı neredeyse kalemin kusuru olarak değerlendirmeye hazırız. Aktarılan bu uzun ve

şiddetli eleştirin ilk bölümüne gelince, onun haksızlığı daha da hayret verici oluyor. Rusya Sosyal-Demokratlarının sadece işçi güçlerini sermayeye karşı mücadele için (yani sadece ekonomik mücadele için) toparlandığını, ve istibdada karşı mücadele için devrimci grup ve bireyleri toplamadığını başında söylemek, yazarın, Rusya SosyalDemokratlarının faaliyetleri ile ilgili genel olarak bilinen gerçekleri ya bilmediği ya da bilmek istemediği anlamına geliyor. Yoksa P.L. Lavrov Rusya’da pratik çalışma ile meşgul olan SosyalDemokratları “devrimci bireyler” ve “devrimci gruplar” olarak değerlendirmiyor mu? Ya da (ve bu, belki daha da mümkündür) istibdada karşı “mücadele” dediğinde sadece ona karşı komploları mı kastediyor? (a.g.e., s.21, sütun 2): “... Bu devrimci bir komplo düzenleme... sorunudur” (İtalikler bize ait) Belki de, P.L. Lavrov’un görüşüne göre, siyasi komplolar örgütlemeyenler siyasi mücadele ile meşgul olmuyorlar? Bir kere daha tekrarlayalım: bu tur düşünceler eski Narodnaya Volya’nın eski geleneklerine tekabül eder, fakat ne çağdaş konulara ne de siyasi mücadelenin çağdaş kavranışına tekabül etmez. Daha Narodopravtsi hakkında söyleyecek bir kaç sözümüz var. Görüşümüze göre P.L. Lavrov, Sosyal-Demokratların “Narodopravtsi’yi daha dürüst olarak tavsiye ettiği ve onlarla birleşmeksizin onları desteklemeye hazır” olduğunu söylerken çok haklıdır; yalnızca, şunu 131 eklemeliydi: daha dürüst demokratlar olarak ve Narodopravtsi’nin tutarlı demokratlar olarak hareket ettiği derecede. Ne yazık ki bu, anın bir gerçeği olmaktan çok arzu edilen bir gerçektir. Narodopravtsi, demokratik görevleri, Narodizm’den ve genel olarak “Rusya Sosyalizmi”nin modası geçmiş şekillerinden Kurtarma isteğinde olduğunu açıkladı, fakat partilerini sadece siyasi reformlar için bir parti ve “sosyal (?!)-devrimci” bir parti olarak (19 Şubat 1894 tarihli “Manifesto”larına bakınız) tarif ettiklerinde ve “Manifesto”larında “halkın hakları kavramının, halk endüstrisinin örgütlenmesini içerdiği”ni açıkladıklarında (hafızamızdan aktarmaya mecbur kaldık) ve dolayısıyla Narodnik önyargıları gizlice ileri sürdüklerinde, bizzat kendileri, eski önyargılardan kurtulmuş ve tutarlı olmaktan hala

uzaktırlar. Dolayısıyla, P.L. Lavrov, onları “maskeli politikacılar” (s. 20, sütun 2) olarak adlandırdığında belki de yanlış değildi. Fakat belki de, Narodnaya Pravo’nun doktrinini geçiş hali olarak değerlendirmek daha tutarlı olacaktır, ve onun lehine şu söylenmelidir ki, o, Narodnik doktrinlerin ilk karakterinden utanç duyuyordu ve polis ve üst sınıfların mutlak yönetiminin varlığına rağmen, siyasi değil de ekonomik reformların arzulandığından bahsetme cüretini gösterebilen (Bkz. “Acil Bir Sorun”, Narodnya Pravo Partisi tarafından yayınlanan) şu en iğrenç Narodnik gericilere karşı açıkça savaştı. Eğer Narodnaya Pravo Partisi’nin içinde, taktik çıkarlar hatırına sosyalist bayraklarını gizleyen ve aptalca sosyalist olmayan politikacılar maskesi takmış geçmişin sosyalistlerinden başka kimse yoksa (P.L. Lavrov’un kabul ettiği gibi, s.20, sütun 2) , o zaman, tabii ki, bu partinin hiç bir geleceği olmayacaktır. Fakat, eğer, parti, kendini maskelemiş olmayan fakat gerçek sosyalist olmayan politikacıları ve sosyalist olmayan demokratları da içerirse, o zaman bu parti, burjuvazimiz içindeki siyasi muhalefete yakınlaşmaya çabalayarak, küçük burjuvazimizin, küçük dükkancımızın, küçük zanaatkarımızın vs. -batı Avrupa’da her yerde, demokratik harekette bir rol oynayan ve Rusya’da Reform-öncesi dönemde kültürel ve diğer sahalarda özellikle hızlı bir ilerleme yapan, ve büyük fabrika sahiplerine ve mali ve sanayi tekellerinin kodamanlarına müstehzi desteğini veren polis hükümetinin baskısını hissetmekten kaçınamayan bu sınıfın siyasi bilincini uyandırmaya çabalayarak hayli bir iş yapabilir. Bunun için gerekli olan herşey, Narodopravtsi’nin nüfusun çeşitli tabakalarına yakınlaşmayı görevleri olarak ele alması ve kitlelerin gerçek çıkarlarından kopukluklarından gelen kısırlıkları “Acil Bir Sorun’da itiraf edilmiş olan aynı “aydın” kesim ile kendini sınırlamamasıdır. Gerekli olan şey, Narodopravtsi’nin değişik sosyalist unsurları birleştirme ve siyasi görevler yararına sosyalizmi bir kenara itmek fikrini terketmesi, nüfusun burjuva tabakalarına yaklaşmalarını engelleyen sahte mahcubiyeti terketmeleridir, yani onlar sosyalist olmayan politikacılar için bir program hakkında sadece konuşmamalı fakat sosyalizm

kendileri için tamamen gereksiz olan ve fakat zaman ilerledikçe istibdadın baskısını ve siyasi özgürlüğün gerekliliğini daha da fazla hisseden bu sosyal grup ve sınıfların sınıf bilinçlerini uyandırarak ve geliştirerek bu programa uygun olarak hareket etmelidirler. ________________________________ Rusya Sosyal-Demokrasisi henüz çok gençtir. Teorik sorunların ağırlıkta olduğu rüşeym halinden daha henüz çıkmaktadır. Daha henüz pratik faaliyetini geliştirmeye başlamıştır. Diğer partilerin devrimcileri, Sosyal-Demokrasinin teori ve programını eleştirmek yerine, zaruri olarak Rusya Sosyal-Demokratlarının pratik faaliyetinin eleştirisine geçtiler. Ve kabul edilmelidir ki, bu son eleştiri teorinin eleştirisinden keskin bir şekilde ayrılır, hem de o kadar çok ayrılır ki, St. Petersburg Mücadele Ligası’nın Sosyal-Demokrat bir örgüt olmadığı gibi komik bir söylentiyi yaymak bile mümkün oldu. Bizzat böyle bir söylentinin ortaya çıkması gerçeği, Sosyal-Demokratların siyasi mücadeleyi ihmal ettiklerine dair bugünkü suçlamanın ne kadar temelsiz olduğunu gösterir. Bizzat böyle bir söylentinin ortaya 132 çıkması gerçeği, Sosyal-Demokratların teorisinin ikna edemediği birçok devrimcinin, onların pratiğiyle ikna olmaya başladıklarını gösterir. Rusya Sosyal-Demokrasisi hala hemen hemen hiç dokunulmamış,muazzam bir çalışma alanı ile karşı karşıyadır. Rusya işçi sınıfının uyanışı, bilgi, örgüt, sosyalizm için, onu sömürenlere ve baskı altında tutanlara karşı mücadele için kendiliğinden çabası, hergün daha fazla yayılmakta ve daha fazla göze çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Rusya kapitalizminin, son zamanlarda yaptığı muazzam ilerleme, işçi sınıfı hareketinin genişliğine ve derinliğine kesintiye uğramadan büyüyeceğinin bir garantisidir. Görünüşe göre, kapitalist devrede, sanayinin “refah” içinde olduğu, ticaretin canlı olduğu, fabrikaların tam kapasitede çalıştıkları ve sayısız yeni fabrikanın, yeni işletmenin, anonim şirketlerinin, demiryolu işletmelerinin, vs. vs., mantar gibi bittiği bir dönemden geçiyoruz. Bu sanayi “refah”ı döneminin kaçınılmaz ve oldukça keskin bir çöküş doğuracağını önceden söylemek için bir peygamber olmak gerekli değildir. Bu çöküş, küçük mal sahibi kitleleri mahvedecek, işçi

kitlelerini işsizlerin saflarına itecek ve dolayısıyla bütün işçileri, her sınıf bilinçli ve düşünen işçinin uzun süre yüz yüze geldikleri sosyalizm ve demokrasi sorunlarıyla çok keskin bir şekilde karşı karşıya bırakacaktır. Rusya Sosyal-Demokratları, bu çöküş geldiğinde, Rusya proletaryasının daha sınıf bilinçli, daha birleşik olmasını, bugün çok büyük karlar elde eden ve her zaman zararlarını işçi sınıfının sırtına yüklemeye çabalayan kapitalist sınıfa karşı direnebilecek ve Rusya işçilerinin ve Rusya halkının tümünun elini kolunu bağlayan polis istibdadına karşı kesin bir mücadelede Rusya Demokrasisine önderlik edebilecek hale gelmesini sağlamalıdır. O halde işbaşına yoldaşlar! Değerli zamanı kaybetmeyelim. Rusya SosyalDemokratlarının,uyanan proletaryanın taleplerini karşılamak, işçi sınıfı hareketini örgütlemek, devrimci grupları ve onların karşılıklı ilişkilerini güçlendirmek, işçilere propaganda ve ajitasyon literatürü sağlamak ve Rusya’nın her tarafına serpiştirilmiş işçi çevrelerini ve Sosyal-Demokratik grupları bir tek Sosyal-Demokratik İşçi Partisi’nde toplamak için yapacak çok işi vardır! __________________________ MÜCADELE LİGASI’NDAN ST. PETERSBURG İŞÇİLERİNE VE SOSYALİSTLERİNE St. Petersburg devrimcileri zor zamanlar geçirmektedirler. Böyle bir güç göstermiş olan henüz doğmuş işçi-sınıfı hareketini ezmek amacıyla, hükümetin tüm güçlerini yoğunlaştırdığı görülmektedir. Tutuklamalar eşi görülmemiş bir çapta yapılmaktadır ve hapishaneler tıklım tıklımdır. Aydınlar, erkek ve kadınlar, ve işçi kitleleri alınmakta ve sürgün edilmektedirler. Hemen hemen her gün, kendisini öfkeyle düşmanlarının üzerine atmış olan polis hükümetinin yeni kurbanlarının haberlerini getirmektedir. Hükümet önüne, Rusya devrimci hareketi içindeki yeni akımın güç kazanmasını ve ayakları üstünde durmasını 133 önlemek hedefini koymuştur. Savcılar, jandarmalar hali hazırda Mücadele Ligası’nı ezmiş olduklarıyla böbürlenmektedirler. Bu böbürlenme bir yalandır. Mücadele Ligası tüm kovuşturmalara rağmen sağlamdır. Derin bir memnuniyetle belirtmek isteriz ki topyekün tutuklamalar işlerini yapmaktadırlar

-onlar, işçiler ve sosyalist aydınlar arasında ajitasyon için birer güçlü silahtırlar, düşen devrimcilerin yerini taze enerjiyle, Rusya proletaryasının ve bütün Rusya halkının şampiyonlarının saflarına katılmaya hazır yeni insanlar almaktadır. Fedakarlık olmadan mücadele olamaz,ve çarcı başı-bozukların acımasız kovuşturmalarına sükûnetle cevap veriyoruz: Devrimciler can verdilerYaşasın devrim! Şimdiye kadar, artan kovuşturma, Mücadele Ligası’nın bazı işlevlerini geçici olarak zayıflatabildi, ajanlar ve ajitatörler de geçici bir darlığa neden oldu. Şimdi hissettiğimiz bu darlıktır ve devrimci davaya enerjilerini adamak isteyen istekli tüm sınıfbilinçli işçilere ve aydınlara çağrı yapmamıza bizi iten budur. Mücadele Ligası’nın ajanlara ihtiyacı vardır. En sınırlı dahi olsa, devrimci eylemin herhangi bir alanında çalışmaya istekli çalışma çevreleri ve bireyler Mücadele Ligası ile temasta olanları haberdar etsinler (Böyle kişilerle temasa geçemeyen herhangi bir grup -bu muhtemel değildir- Yurtdışı Rusya Sosyal-Demokratları Ligası aracılığıyla temasa geçebilirler). Her türlü çalışma için insanlara ihtiyaç vardır, ve tüm devrimciler ne kadar sıkı devrimci eylemin çeşitli yönlerinde uzmanlaşırlarsa, yeraltı çalışmasının metodlarına ve onu örtme yollarına daha fazla kafa yoracaklardır, küçücük, görünmeyen, özel işler üzerinde daha da fazla yoğunlaşacaklardır, bütün şey daha güvenilir olacak ve jandarmaların ve casusların devrimcileri ortaya çıkarmaları daha da zor olacaktır. Hükümet, daha önceden, sadece hükümete karşı unsurların mevcut merkezlerini değil fakat ayrıca olası ve olabilecek olanlarını da bir ajanlar ağı ile sardı. Hükümet, devrimcileri avlayan uşaklarının eylemlerinin büyüklüğünü ve çeşitliliğini boyuna artırmakta, yeni yöntemler icat etmekte, daha fazla provokatör sokmakta, tutuklananlar üzerinde tehditle yüzleştirmekle, sahte itiraflarla, sahte imzalarla, sahte mektuplar hazırlamakla, vs., vs. baskı uygulamaya çalışmaktadır. Devrimci disiplin, örgütlenme ve yeraltı eyleminin gelişmesi ve güçlenmesi olmadan, hükümete karşı mücadele olanaksızdır. Ve yeraltı eylemi hepsinden çok gruplardan ve bireylerden çalışmalarının farklı yönlerinde uzmanlaşmalarını ve işin koordinasyonunun mümkün olduğunca az üyeli, Mücadele Ligası’nın merkezi grubuna bırakılmasını talep

etmektedir. Devrimci çalışmanın yönleri oldukça çeşitlidir. Yasal kovuşturmaya yol açmayacak şekilde işçilere konuşabilen, ve sadece a’yı söyleyen, diğerlerine b ve c’yi bırakan ajitatörler gereklidir. Yazın ve bildiri dağıtıcıları gereklidir. İşçi çalışma çevreleri ve grup örgütleyicileri gereklidir. Tüm fabrikalardaki olayların tam Bir görüntüsünü verebilecek muhabirler gereklidir. Casusları ve provokatörleri gözetleyecek insanlar gereklidir. Yeraltı toplantı yerleri ayarlayacak insanlar gereklidir. Yazın ulaştıracak, emirleri iletecek, ve her türlü temasları ayarlayacak insanlar gereklidir. Bağış toplayıcıları gereklidir. Aydınlar ve hükümet görevlileri arasında çalışacak ajanlar, işçilerle ve fabrika yaşantısıyla, yönetimle (polisle, fabrika müfettişleri ile vs.)temasta olan insanlar gereklidir. Rusya’nın çeşitli kasabalarıyla ve diğer ülkelerle temas kuracak insanlar gereklidir. Her türlü yazının dağıtılmasının çeşitli yollarını ayarlayacak insanlar gereklidir. Yazın ve diğer şeylere vs., vs.yi koruyacak insanlar gereklidir. Tek bir birey veya tek bir grup tarafından üstlenilen iş ne kadar küçük ve özel ise, şeyleri düşünme şansı daha da büyük olacak, işi doğru-dürüst yapacak ve başarısızlığa karşı iyice garanti edecek,yeraltı çalışmasının tüm ayrıntıları 134 düşünülecek ve mümkün olan tüm gizleyici örtü ve yanıltıcı araçlar kullanılacak, başarı daha emin olacak, polis ve jandarmaların devrimcileri ve örgütleriyle olan bağlarının izlerini bulması daha zor olacak, ve devrimci parti için, bir bütün olarak davaya zarar vermeden düşmüş olan üyelerin ve ajanların yerlerini doldurmak daha kolay olacaktır. Böyle bir uzmanlaşmanın zor bir sorun olduğunu biliyoruz, çünkü bireyden en büyük sabır ve kendini düşünmezlik talep eder, göze çarpmayan, yeknesak çalışmaya tüm gücünü vermesini talep eder, kişiyi yoldaşlarıyla temastan koparır ve devrimcinin tüm hayatını bir amansız ve katı alışılagelmişliğe bağımlı kılar. Ama sadece böyle şartlar içindedir ki Rusya’da devrimci pratiğin en büyük insanları en cesurane görevleri yerine getirmeyi çokyönlü hazırlık üzerinde yıllar harcayarak başarmıştır, ve çok eminiz ki Sosyal-Demokratlar daha önceki nesillerin

devrimcilerinden daha az fedakar olmadıklarını kanıtlayacaklardır. Ayrıca, St. Petersburg Ligası’nın hizmetini sunan bireyler ve gruplar hakkında gerekli bilgiyi toplayacağı ve onlara deneme amacıyla yapmak için birşeyler vereceği, sistemimiz tarafından öngörülen ön hazırlık döneminin, tüm enerjisini devrimci çalışmaya adamaya istekli birçok insan için çok zor olacağının da farkındayız. Ama bu ön hazırlık denemesi olmadan, bugünkü Rusya’da devrimci eylem imkansızdır. Bu çalışma sistemimizi yeni yoldaşlara önerirken, başarılı devrimci çalışmanın en iyi garantisi olduğuna derinden ikna olmuş olarak, uzun tecrübeden sonra varılmış bir görüşü dile getiriyoruz. _______________________________ 1897 sonunda sürgünde yazıldı. İlk defa, 1898’de Cenevre ‘de broşür olarak basıldı. 1898 ve 1905 baskısı elyazması ve Lenin’in Oniki Yıl derlemesindeki metin ile kontrol edilerek 1902 baskısının metnine uygun olarak yayımlandı. V.İ. Lenin, Toplu Eserler Cilt 2, 1895-1897, Lawrence / Wishart London, Progress Publishers, Moscow, Dördüncü Baskı 1977. İngilizce baskıdan çevrilmiştir. NOTLAR 135 (Notlardaki numaralama İngilizce baskısındaki gibi aynen korunmuştur. Ç.N.) 106 -Rusya Sosyal-Demokratlarının Görevleri. Lenin tarafından 1897 sonunda sürgünde (Sibirya’da) yazıldı ve ilk defa 1898’de Emeğin Kurtuluşu Grubu tarafından Cenevre’de basıldı. Rusya’da ileri işçiler arasında geniş olarak yayıldı. Polis Şubesinin 1898-1905 yılları verilerine göre, St. Petersburg, Moskova, Smolensk, Kazan, Orel, Kiev, Vilno, Feodsya, İrkutsk, Archangel, Sormovo, Kovno ve diğer kasabalarda yapılan araştırmalar ve tutuklamalar sırasında broşürün kopyaları bulundu. Broşürün orijinal elyazması bulunmadı, ama kimliği bilinmeyen biri tarafından kopya edilmiş bir elyazması vardır. Lenin tarafından bir önsözle birlikte 1902’de ikinci baskısı, 1905’te üçüncü baskısı Cenevre’de çıktı. Broşür, ayrıca Kasım 1907’de (kapak ve başlık tarihi 1908'di) basılan V.I. Ilyin, Oniki Yıl derlemesine dahil edilmişti. Elyazmasında varolan ve broşürün ilk baskısına ek olarak “Mücadele Ligası’ndan St. Petersburg İşçilerine ve Sosyalistlerine” bildirisi 1902, 1905 ve 1907 baskılarında yoktur. Elyazmasından yapılan

kopya birkaç hatayı ihtiva etmektedir. Emeğin Kurtuluşu Grubu tarafından yurtdışında yayınlanan broşürün ilk baskısında da hatalar çıktı ama bunlar daha sonraki baskılarda lenin tarafından düzeltildi. 107 -Narodnoye Pravo (Halkın Hakkı). 1893 yazında kurulan Rusya demokratik aydınlarının illegal bir örgütü, kurucuları arasında daha önce Narodnaya Volya’ya üye olan O.V. Aptekman, A.I. Bogdanoviç, A.V. Gedeonovski, M.A. Natanson ve N.S. Tyutçev vardı. Narodopravsti olarak anılan Parti üyeleri siyasal reformlar için tüm muhalefet güçlerini birleştirmeyi kendilerine hedef koydular. Örgütleri iki program belgesini, “Manifesto,” ve “Acil Bir Sorun”u çıkardı. 1894 yazında, grup, çarlık hükümeti tarafından kırıldı. Siyasal bir parti olarak Narodnaya Pravo’nun Lenin tarafından bir değerlendirmesi “Halkın Dostları”Kimdir ve Sosyal-demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar”eserinde vardır. Narodopravtsi’lerin birçoğu daha sonra Sosyalist-Devrimci Partisi’ne katıldı. 108 -Narodnaya Volya (Halkın Geleceği) grubu (Narodovoltsi} 1891 kışında, St. Petersburg’da kendi programıyla ortaya çıktı. Orijinal üyeleri M.S. Olminsky (Alexandrov), N.L. Meshcheryakov, Y.M. Alexahdrova, A.A. Fedulov, ve A.A. Yergin’i içeriyordu. Rabochy Sbornik (İşçi Derlemesi) ve broşürler ve Letuchy Listok (Bildiri)’nin iki sayısı grubun basımevi tarafından illegal olarak basıldı. Grup, 1894’te polis tarafından kırıldı, fakat erkenden eylemlerini yeniden başlattı. Grup, o dönemde, Narodnaya Volya görüşlerini Sosyal-Demokrasi için terketme sürecinde idi. Letuchy Listok’un Aralık 1895’te ortaya çıkan son sayısı, No.4, açıkça Sosyal-Demokrasinin etkisinin izlerini taşıyordu. Grup, işçi Sınıfının Kurtuluşu Uğrunda St. Petersburg Mücadele Ligası ile temas kurdu, Liga’nın birkaç yayınını basmak için -örneğin Lenin’in Fabrika İşçilerine Empoze Edilen Yasa ve Cezaların Açıklanışı- basımevini kullandı, ve Rabocheyo Dyelo gazetesinin ortak yayını hakkında Liga ile görüştü. Lenin’in, Mayıs 1896’da hapishaneden kaçırılan Grevler üzerine broşürünün basılması için grubun basımevinin kullanılması amaçlanıyordu. Ama basımevinin polis tarafından ortaya çıkarılması ve mahvedilmesi ve Haziran 1896’da grubun üye!erinin

tutuklanmasıyla bu öneri gerçekleşemedi. Sonra grup ortadan yokoldu ve bazı üyeleri (P.F. Kudelli, N.L. Meshcheryakov, M.S. Olminsky ve diğerleri) daha sonra, çoğunluğu Sosyalist 136 Devrimci Partisine katılmasına rağmen, Rusya Sosyal-Demokratik İşçi Partisinin aktif elemanları oldu. 109 -Yurtdışı Rusya Sosyal-Demokratlar Ligası Emeğin Kurtuluşu grubunun insiyatifi üzerine, 1894’te, Cenevre’de kuruldu ve devrimci yazın bastırdığı kendi basımevi vardı. Başlangıçta, Emeğin Kurtuluşu grubu Liga’yı yönlendirdi ve yayınlarının editörlüğünü yaptı. Liga, Rabotnik derlemeler ve Listki “Rabotnika”yı çıkardı ve Lenin’in Fabrika İşçilerine Empoze Edilen Yasa ve Cezaların Açıklanışı’nı (1897), Plekhanov’un Rusya SosyalDemokrasisinde Yeni Hamle’sini (1897), vs.yi yayınladı. Mart 1898’de toplanan RSDİP’nin Birinci Kongresi Liga’yı Parti’nin yurtdışı temsilcisi olarak tanıdı. Zaman geçtikçe, oportünist unsurlar -”ekonomistler”, veya sözde “genç” grup, Liga’da üst yönetimi ele geçirdi. Kasım 1898’de, Zürih’te toplanan Liga’nın Birinci Kongresinde, Emeğin Kurtuluşu grubu, kendinin yayınlamayı üzerine aldığı Rabotnik No. 5-6 ve Lenin’in Rusya SosyalDemokratlarının Görevleri ve Yeni Fabrika Yasası hariç, Liga’nın yayınlarının editörlüğünü yapmayı reddettiğini açıkladı. Bundan sonra, Liga ‘‘ekonomistler’’in bir dergisi olan Robocheye Dyelo’yu yayınladı. En nihayet, Emeğin Kurtuluşu grubu, Cenevre’de toplanan Liga’nın İkinci Kongresinde, Kongreyi terkedip Bağımsız bir Sotsial-Demokrat örgütünü kurduklarında, Liga ile bağlarını Nisan 1900’de kopardı. 1903’te, RSDİP’nin İkinci Kongresi Liga’yı dağıtma kararı aldı. 110 -Bu pasaj, 1881-82’de İçişleri Bakanı N.P. Ignatyev’in izlediği; Lenin’in belirttiği gibi, demokrasiyle oynayarak 3. Alexander’in hükümetinin bütünlükle gericiliğin safına geçtiğini gizlemeyi ümit ederek liberalleri ‘‘aldatma’’ siyasetine değinmektedir. Asilzadelerin Generallerini, Zemstvo İdarelerinin temsilcilerini, benzeri insanları içeren ‘‘bilgili insanların’’, toprağın rehinden kurtarılmasındaki ödemeler, göçün doğru dürüst örgütlenmesi,

ve yerel hükümet reformuyla ilgili sorunları tartışmak için konferansların çağrılması siyasetin parçasıydı. Hatta üç bin kişinin katılacağı sözde bir Zemsky Sobor’un toplanması önerilmişti. Yine de, tüm bu önlemler İgnatyev’in istifasıyla sonuçlandı, bunu ‘‘kudurgan, inanılmazcasına anlamsız ve zalim bir gericilik takip etti” (Bak “Halkın Dostları” Kimdir ve Sosyal-Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar?). 111 -Emeğin Kurtuluşu Grubu ilk Rus Marksist gruptu. 1883’te, Cenevre’de G.V. Plekhanov tarafından kuruldu ve P.B. Axelrod, L.G. Deutsch, Vera Zasulich ve V.N. Ignatov’u içeriyordu. Grup, Rusya’da Marksizm’in yayılmasında çok şey yaptı. Marx ve Engels’in Komünist Parti Manifestosu, Marx’ın Ücret-Emek ve Sermaye, Engels’in Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm, vb. gibi Marksist eserleri çevirdi, onları yurtdışında bastırdı ve Rusya’da dağıtımını örgütledi. Plehanov ve grubu ciddi olarak Narodizm’i yıktı. Plehanov, 1883’te Rusya Sosyal-Demokratları için bir program taslağı hazırladı, 1885’te başka bir taslak hazırladı. İki taslak Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından basıldı ve Rusya’da SosyalDemokratik Parti’nin kurulmasında önemli bir adımı noktaladı. Plehanov’un Sosyalizm ve Siyasi Mücadele (1883), Farklılıklarımız (1885), Tekçi Tarih Görüşünün Gelişmesi (1885) Marksist görüşlerin yayılmasında önemli bir rol oynadı. Yine de, grup, bazı önemli yanlışlar yaptı. Narodnik görüşlerin kalıntılarına saplandı, köylülüğün devrimci rolünü küçümsedi ve 137 liberal burjuvazinin oynadığı rolü abarttı. Bu yanlışlar, Plehanov ve grubun diğer üyelerinin savunduğu geleceğin Menşevik görüşlerinin tohumlarıydı. Grup, Rusya işçi sınıfını devrimci sınıf-bilinci ile aşılamada önemli bir rol oynadı, ama, işçi-sınıfı ile pratiksel bağları yoktu. Lenin, Emeğin Kurtuluşu grubunun “sadece teorik olarak SosyalDemokrasiyi kurduğuna ve işçi-sınıfı hareketi yönünde ilk adımı attığına” işaret etti. Grup, uluslararası işçi hareketiyle bağlar kurdu ve Rusya Sosyal-Demokrasisini, Paris’te 1899’da yapılan 2. Enternasyonal’in ilk kongresinden itibaren tüm kongrelerinde temsil etti. Emeğin Kurtuluşu grubu, Ağustos 1903’te toplanan RSDİP’nin 2. Kongresinde feshini

ilan etti. 112 -Lenin, Eski Narodnaya Volya üyeleri Grubu (P.L. Lavrov, N.S. Rusanov ve diğerleri tarafından 1893-96 yıllarında Cenevre’de yayınlanan Rusya SosyalDevrimci Hareketinin Tarihi için Materyal başlıklı makalelerin derlemelerine değinmektedir. Hepsi, beş cilt içinde dört derleme çıktı (orijinal olarak on yedi tane planlanmıştı). 113 -Blanquism -Ünlü devrimci ve Fransız ütopyacı komünizminin önde gelen temsilcisi Louis-Auguste Blanqui’nin (l805-81) Fransız sosyalist hareketi içinde başını çektiği bir akım. Blanquist’ler sınıf mücadelesini reddetti, ve ‘‘insanlığın ücret sömürüsünden kurtuluşunu proletaryanın sınıf mücadelesi tarafından değil de, küçük bir aydın azınlığının komplosundan” bekledi (V.I. Lenin, Kongre Sonuçları) Bir ayaklanmanın zaferi için gerekli olan somut durumu dikkate almadılar ve kitlelerle bağları hor gördüler, bir avuç komplocunun eylemlerini devrimci partinin eyleminin yerine geçirdiler. 138

Related Documents