Kriz Ve U.a. Ticaret

  • July 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Kriz Ve U.a. Ticaret as PDF for free.

More details

  • Words: 1,702
  • Pages: 8
GİRİŞ

Sanayi devriminden sonra artan bilgi, teknoloji ve üretim fazlası ülkeleri uluslararası ticarete yönlendiren sebeplerin başında gelmektedir.19.YY Başlarında

ortaya çııkan

görüşlerle birlikte ülkeler arası ticaretin artmasını saağlayacak diğer bir yenilik; engellerin mümkün olduğunca düşük seviyeye indirilmesi olmuştur. Uluslararası ticaret üç aşamada gerçekleşmiştir: Birinci aşamada, İkinci Dünya savaşı sonrası dönemde ulusal ekonomiler ya da ulus devletler arasındaki ticaret artmıştır. 1970'lerden 1980'lerin sonuna kadar olan dönem ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Bu dönemde hızlı teknolojik gelişmeler olmuş ve ticaret kısıtlamaları sistemli şekilde azaltılmış, çokuluslu şirketler ortaya çıkmıştır. Üçüncü aşama ise, 1990'ların sonunda dijital teknolojiler ve iletişim ağlarındaki gelişmelerle belirlenen sınırsız ekonomidir. Bu aşamada bilgi çok önem kazanmış, bilgiye erişimin hızlanması ve kolaylaşması ile ülkeler arasındaki ilişkiler dengeli hale gelmiştir ULUSLARARASI TİCARETİN GELİŞME NEDENLERİ Ülkeler arasındaki çeşitli (ekonomik sosyal demografik kültürel vb..) farklılıklar uluslararası ilişkileri açıklar.bireyler arası ilişkilere bakıldığında farklılıklardan dolayı çeşitli ilişkiler ve boyutlar gözlemlenir (Sosyal ,Kültürel ,Siyasal ,Ekonomik ,coğrafik) DIŞ TİCARET GELİŞME NEDENLERİ 1. DOĞAL NEDENLER 1.1 Hammadde Kayakları / Yoğunluğu- yetersizliği – kalitesi – rasyonellik: Hammadde kaynakları her ülke için eşit bir dağılım göstermemektedir. Kaynakların bir hammadde için çok diğeri için ise yetersiz olması başlıca sebeplerden biridir. Bu nedenle kendinde fazla olan ürünü satmak ve bunun karşılığında da kendisinde yetersiz olan kaynaktan satın alma başlamıştır. Hammaddenin sadece miktarı değil kalitesi ve rasyonelliğide büyük bir önem taşımaktadır. Kalite yeterince iyi değilse Pazar payı kayba uğrayabilir.

Hammadde de rasyonellikte önemlidir. Kendisinde hammadde kaynağı bulunmasına rağmen maliyeti eğer çok yüksekse ve başka bir ülkeden bu maddeyi temin etmesi daha uygun koşullarla gerçekleşiyorsa üretmek yerine satın almayı tercih etmelidir. 1.2

İklim Yapısı : Doğal nedenlerden bir diğeride ülkenin iklim koşullarıdır. Tarımsal

ürünlerden bahsedecek olursak her ürünün yetişmesini sağlayacak iklim koşulları farklıdır. Buda uluslararası ticaretin bir diğer nedenini oluşturmaktadır. 1.3

Toprak Yapısı / verimlilik – elverişlilik: bir çok ülke verimli topraklara sahip

olamadığı için ürün çeşitliliğide düşüktür. Bu ülkeler dışardan satın alma yoluna başvurmaaktadır. 2. DEMOGRAFİK NEDENLER 2.1 Nüfus Artış Hızı : Hızla artan nüfus varolan kaynakların azalmasına sebep olur. Ülke kendi kendine yetemez duruma gelincede uluslararası pazara yönelir. 2.2 Irksal Faktörler: Irksal faktörlerde bir ürünün belirleyiciliğini sağlar. Bir ülkenin kendine has değerleriyle öne çıktığı ürün olarak düşünülebilir. Örneğin İran halısı el yapımı olduğu için her yerde bilinir ve değer oldukça fazladır. 3. TEKNOLOJİK YETERSİZLİK / UZMAN İŞ GÜCÜ YETERSİZLİĞİ 3.1 Ürün Transferi: gelişen teknolojilerin uluslararası pazarda yerini almasıdır. Gelişen teknoloji her zaman talep görür. 3.2 Süreç (Üretim Teknolojisi) Transferi : Gelişmiş olan ülkeler teknolojilerini çok hızlı geliştirirler. Bu gelişim sonucu once ulusal pazarı dener ve tutundurduğu gözlenirse gelişmekte olan ülkelere pazarlamaya başlarlar. Ardından gelişmekte olan ülke bu teknolojinin üretimi için grekli olan teknolojiyide transfer etmek ister. Gelişmekte olan ülkeler ürettikleri bu teknolojiyi az gelişmiş ülkelerina transfere başlar. Bu da üretim teknolojisi piyasasını oluşturur. 4. EKONOMİK GELİŞME FARKLILIKLARI 4.1 Gelişmiş ülkeler : Gelişmiş ülkelerin refah düzeyi daha yüksek olduğu için satın alma gücü diğer ülkelere gore çok daha fazladır. Bu satın alma gücü ürün seçiminde de etkisini

göstermektedir. Teknolojik gelişmeler öncelikle bu ülkelerden başlar sonra sırasıyla diğer ülkelere doğru ilerler. 4.2 Gelişmekte olan ülkeler: Bu ülkeler ekonomik açıdan gelişmiş ülkelere kıyasla daha az ürün seçme hakkına sahiptir. Işsizlik oranlları, kişi başına düşen milli gelir açısından daha sıkıntılı bir ekonomik süreç içerisindedir. 4.3 Az gelişmiş ülkeler : bu ülkeler diğerlerine gore çok daha zayıf bir ekonomi sergiler. Bundan dolayıdır ki iş gücün fazlası çoktur. Bu sayede üretim maliyetleridüşer. Bu da gelişmiş ülkelerin bu ülkeleri üretim kaynaağı olarak görmelerine sebep olur. 5. ÜRETİM MALİYETİ VE FİYAT FARKLILIĞI Maliyeti düşük olan ülkeden yüksek olan ülkeye mal akışı gözlemlenir. Bunun sebebide daha once bahsettiğimiz gibi rasyonel düşünce yapısıdır. Maliyetin yüksek olması sonucu ürün fiyatıda artar ve pazarda daha az maliyetle üretilen ürünün payı artar. Maliyet önemli bir unsurdur. 6. TÜKETİCİ TERCİH FARKLILIKLARI 6.1 İletişimdeki gelişmeler: İletişimdeki gelişmeler tüketicinin çok daha fazla ürün seçebilmesine imkan sağlar. 6.2 Ulaşım sektöründeki gelişmeler: bir ürünün ortaya çıkmasından sonra başka bir ülkeye gelişi açoısından oldukça şansllı bir dönemdeyiz. Ulaşımdaki gelişmeler bu durumu en kısa süreye indirmiştir. 6.3 Uluslar arasındaki ekonomik engellerin kalkması: Engeller ticareti yavaşlatan ve maliyetlendiren bir unsurdur. ekonomik engellerin ortadan kaldırılmasıyla uluslararası ticaret çok daha fazla artmıştır. FİRMALARI ULUSLARARASI PAZARA YÖNLENDİREN NEDENLER 1-

İhracat gelirlerinin çekiciliği, geliri arttırmak

2-

Üretimdeki iç Pazar fazlası ham ve mamul maddeler

3-

Ulusal pazardaki yoğun rekabet ortamı

4-

Yüksek kapasite, dış pazara uygun fiyatlarla girebilmek için düşük maliyetler

5-

İç pazardaki düzensiz talep sorunu nedeniyle satışta sürekliliği sağlamak

6-

Ülke ekonomisine katkıda bulunmak

8-

Sadece ihracat pazarına uygun ürünler üzerinde çalışma

9-

Dış pazarda tanınmışlık Dünyada hızla artış gösteren uluslararası ticaret sadece mal ve hizmet transferine

değil ülkelerin ekonomik gelişimlerininde transferine sebep olmuştur. Bu nedenle son yıllarda bir ülkede yaşanan kriz diğer ülkelere de sıçrayarak birçok şey de olduğu gibi küreselleşmektedir. 2008 yılında tüm dünyayı etkisine alan ve halen etkilemekte olan küresel krizin görünen yüzünü olarak ABD de yaşanan ve yatırım fonlarından kaynaklanan ve reel sektöre yansıyan sıkıntıdan bahsetmek mümkündür. Bankaların yatırımcıları ile aralarındaki bağı sağlayan çalışanlar broker adını almaktadır. Brokerlar prim usulü çalışarak kazandırdıkları yatırımcı karşılığında

genelde

toplam kredinin yüzde1’i dolayında pay almaktadır. Ne var ki özellikle yüksek riskli “ninja” kredilerde komisyon “getiri farkı primi” (yield spread premium) adı verilen ek ödemelerle yüzde 3’ün üzerine yükselebiliyor. Çoğu müşteri tarafından anlaşılmayan bu prim broker bireye alabileceği en düşük faiz oranının üzerinde faizle kredi pazarladığında banka tarafından ödenen komisyondan oluşuyor. Örneğin, broker bireye bankadan yüzde 6 faizle kredi temin ediyor ama müşteriye yüzde 6.5 ile sözleşme imzalatıyor. Aradaki farkın bir bölümü banka tarafından broker’a önceden komisyon olarak ödeniyor. Elbette bireyin bu yüksek faizleri ödemeye devam etmesi için yeniden finansmana yönelmesinin de engellenmesi gerekiyor. Bu yüzden sözleşmelere erken ödeme cezası (pre-payment penalty) da eklenerek kredinin vadesinden önce kapatılması zorlaştırılıyor. Çoğu broker müşterileri alabileceklerinden daha yüksek faizli ya da yüksek erken ödeme cezası bulunan kredilere yönelterek alacağı komisyonu arttırıyor. Kısacası, brokerlar sadece bankalar açısından “ahlaki tehlike” taşımıyor, kredi başvurusunda bulunan ve ufak çaplı bir kitap büyüklüğünde teknik terimlerle dolu mortgage detayları arasında kaybolan bireyler kendilerini brokerların “iyi niyetine” teslim ediyor ve suistimale davetiye çıkarıyor.

Erken ödeme cezası (prepayment penalty) alınan kredinin ortalama olarak yüzde 2 ila 3’üne denk geliyor ve zamanla azalarak 5 yıl sonrasında sıfırlanıyor. Yüksek peşinatlarla alınan düşük riskli kredilerde çoğu zaman uygulanmayan bu ceza borçlu tarafından tercih

edildiği takdirde daha düşük faizden kredi alma olanağı sağlayabiliyor. Yüksek riskli krediler de ise çok sık olarak uygulanıyor. Erken ödeme cezası bir çok alıcının kredi sözleşmesinde fazlaca dikkat etmediği ama krediye uygulanan faiz oranlarının yükselmesi ile birlikte yeniden finansman seçeneklerini değerlendirdiği aşamada elini kolunu bağlayan bir durum olarak ortaya çıkıyor. Özellikle değişken faizlerin uygulanması ve yeniden finansman durumunda uygulanacak cezalar

konusunda

brokerların

eksik

bilgilendirmede

bulunduğu

kamuoyuna

ve

mahkemelere sıkça yansıyan şikayetler arasındadır.

Bu kredileri Kabul ederek ev sahibbi olmayı hedefleyen bireyler ilk yılın sonunda artan faiz oranlarıyla karşılaşıyor ve ayllık ödeme miktarının yalnızca askerisini yatırmaya başlıyor. Bu nedenle borç alınan kredi miktarında bir değişiklik olmuyor ve yalnızca faizin bir kısmı ödenebiliyor. Daha fazla borç birikmeye başlıyor ve zamanla bireyin alım gücünde büyük bir düşüşe sebep oluyor. Yaşanan bu karmaşa tek bir kişiyle sınırlı kalmayıp brokerlar tarafından ikna edilen birçok

insanın başına geliyor ve zamanla ekonomiyide

etkilemeye başlıyor.

Etkilenen ilk olarak hedge fon olarakta anılan ve risksiz yatırım olduğuna inanılan fonlar oluyor. Bu fonlar karşıllığı olmadığı halde spekülatif fiyat artışlarını sağlamak için kullanılan spot yatırım aracı olarak değerlendirilebilir. Briylerin ödenemeyen borçlarının giderek artması, alım gücünün çok fazla düşmesi, ulusal pazarda sıcak paranın dönme oranınnın azalması gibi faaktörlerle bu yatırım fonlarının faiz oranları birden düşmeye başlamıştır.

Bu düşüş bu fonlarda payını arttırmaya çalışan birçok yatırımcıyı büyük

zararlara uğratmıştır.

Bu zararlar finansal sektörü büyük bir sekteye uğratmıştır. Reel sektörde durumdan etkilenmiş ve yaşanan kriz hızla dünyayı etkisi altına almıştır. 2008 krizinin gelişim süreci böyle değerlendirilmektedir.

Ancak asıl sebep zaten yıllar önceden öngürülen enerji kaynaklarının tükenmesine dayandırılan sebeptir. Son yıllarda yaşanan küreselleşme sonucu petrol artan enerji sıkıntısını gidermede öncelikli bir rol üstlenmektedir. Petrol tüketimi geçtiğimiz yüzyılda artmış ve bu 21. Yüzyılda da artmaya devam etmiştir

Ancak artan talep malesef yenilenemeyen hammadde olan ve 21. Yüzyılda rezevrlerinin tükeneceği düşünülen petrolün arz yetersizliğine sebep olmuştur. Bu da dolayısıyla fiyatların artmasında tetikleyici rol üstlenmektedir. Petrol fiyatları daha önceki yıllarda OPEC (petrol ihraç eden ülkeler) taraafından belirlenirken 1974-1975 ve 1978-1979 yıllarında tekel gücünü kullanarak fiyatları birden bire arttırmasından dolayı 1980 li yıllarda fiyattlandırmada farklı bir yöntem benimsenmiştir.

Yatırım fonlarıyla petrol fiyatları spekülatif olarak yükseltilerek tekel gücünden kurtulmak hedeflenmiştir. (mortgege yatırım fonlarındaki gibi).

Günümüzde bu fiyat

mekanizmasını en çok etkileyen ABD de NYMEX WTI ismiyle anılan piyasadır. Bu piyasada işlem gören petrol fonları toplam talebin neredeyse altı katı oranındadır.

Yaratılan bu sahte piyasa 2008 yılının ortalarında ham petrol fiyatının birden varil başına 150$ a fırlamasına sebep olmuştur. Bu fırlama yaratılan bu sahte fonların çöküşüne sebep olmuştur. Bu çöküş maliyet enflasyonunun hızla artmasına dolayısıyla ulusal ekonominin büyüme hızını yitirmesine neden olmuştur. Büyüme hızını yitiren yalnızca ulusal ekonomi değil aynı zamanda tüm dünya ekonomisidirde. Artan enerji ihtiyacı giderilememe ye başlayınca kapasite kullanımı düşmüş, işsizlik oranı artmış, sermaye ve emek arasındaki dengesizlik can yakıcı düzeylere ulaşmıştır.

Artan dengesizlik yalnızca emek ve sermaye arasında sınırlı kalmamıştır. Bu krizden en çok etkilenen gelişmekte olan ülkelerdir. Bu statüde ki ülkeler üretim için enerjiye gelişmiş ülkelerden çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Artan petrol fiyatları üretimin hızla düşmesine sebep olmuştur. Oysa gelişmiş ülkeler daha çok teknolojik gelişmelerden yararlandıkları için daha az etkilenmişlerdir. Bu da uluslararası boyutlarda bu ülkelerin arasındaki farkın açılmasını tetiklemiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Günümüz koşullarında bir ürünün getirisi; ulusal pazarda doyuma ulaşılmasından dolayı düşmüştür. Buda bu ürünün ulusal pazarla yetinmeyip uluslararası alanda değerlendirilmesini gerekli kılmıştır. Uluslararası ticaretin artması ekonomininde transferine sebep olmuş ve yaşanan krizler ulusal boyutlardan uluslararası boyutlara taşınmıştır.

Şu an içinde bulunduğumuz küresel krizin asıl sebebi artan enerji ihtiyacı ve buna bağlı olarak yaşanaan kıtlığın getirmiş olduğu dengesizlikten ötürü ortaya çıkmıştır. yaratılan sahte piyasalar amaçlarını yerine getirememiş ve daha büyük bir dengesizliğe neden olmuştur.

Yaşamakta olduğumuz krizin bize en büyük getirisi hatalarımızı düzeltmeye çalışmak ve kaynak kullanımında sınırlandırmalara giderek gelecekte yaşanabilecek olası krizlerin etkilerini azaltmak olmalıdır.

KAYNAKLAR

ACAR,Mustafa “Küresel Finansal Kriz ve Türkiye'ye Etkileri” Çerçeve Dergisi Mart 2009

AKGÜÇ,Öztin, “Kriz Nedeni ve Çıkış Yolları” MUFAD Nisan 2009 Bahçeşehir Üniversitesi, İİBF.

DİLEYİCİ,Dilek, “Parasal İktisad Bankacılık ve Finans” 1. Ulusal Yönetim ve Ekonomi Bilimleri Konferansında Sunulan Bildiriler Kitabı 11-12 Eylül 2008 İZMİR

Prof.Dr.SOMEL,Cem , “İktisadî Buhran ve Sermaye Birikimi” TES-İŞ Dergisi Mart 2009

ÜNAL,Ali ve KAYA, Hüseyin, “Küresel Kriz ve Türkiye” Ekonomi ve Politika Arastırmaları Merkezi İSTANBULŞubat 2009

Related Documents

Kriz Ve U.a. Ticaret
July 2020 3
Kriz
May 2020 5
Appointment - Kriz
June 2020 9
Turkey Kriz
May 2020 6
Ekonomik Kriz 2008
April 2020 4