Www.somuncubaba.net Edebiyat Sayi 91

  • December 2019
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Www.somuncubaba.net Edebiyat Sayi 91 as PDF for free.

More details

  • Words: 645
  • Pages: 2
Edebiyat

Sadık YALSIZUÇANLAR

‘BUNA DÜNYA DERLER’ “Dünya, her zamankinden daha çok insanoğlunu kendisine tutsak etmiştir. Dünyanın imkânlarının aşırı biçimde eşitsiz paylaşımı yüzünden birçok kıtada insanlar açlıkla, ölümle yüz yüzedir. İnsanın elde etme, daha çok kazanma, biriktirme hırsı ve ötekiyle paylaşmaması yüzünden, yeryüzünde her zamankinden daha çok gözyaşı ve mutsuzluk vardır.” “Buna dünya derler hepisin geçer/Hangi günü gördün akşam olmamış” der bir halk türküsü. Dünya geçip giden bir şeydir, dünyalıklar ve dünyadakiler de geçici ve uçucudur. Bir İlâhî haberde, “Her şey yok olucudur, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî

34

kalacak.” (55/Rahmân, 26. 27) buyrulmuştur.

da, yaktıranı da, kendini de bir gün yakar.

İlâhî bir boyutu olmayan her şey yok olur.

İnsanlar hırsla hem kendilerini hem dünyayı yiyip bitiriyorlar.

Allah’a râci olan en küçük bir iş, bir eylem, bir güzellik, bir iyilik sonsuzdur ve sınırsız değerdedir. Dünya için yine bir haberde şöyle denilmiştir: “Dünya bir köprüye benzer. Oraya yerleşemezsin, sadece gelip geçersin.” Yüreği kazanma ve biriktirme hırsıyla boğulmuş insanlar, dünyaya yerleşmeye, köprü üzerine bina kurmağa kalkışanlardır. Bu niyetin bir gün dönüp kendini vuracağından emin olunuz. Çünkü hırs ateştir, yakanı

Oysa bizler, buraya O’nu tanıyıp itaat etmek ve O’nunla şereflenmek üzere geldik. Dünya, bir yolcunun bir ağacın gölgesinde birkaç saat dinlenişidir. Dünya, ‘bir varmış yokmuş’tan ibarettir.

bir

Hırs, tamah ve açgözlülükle, biz, dünyanın sonsuz kalınacak bir yurt olduğunu sanırız. Bu sanı ile ömür sermayesini tüketir ve sınavı yitiririz. Bu hazin halimiz, kendi kendimizi aldatmaktan başka nedir?

Somuncu Baba

Bir zamanlar İlahî Hakikat’le onurlanmış olan Endülüs’lü bilgeler arasında ‘fütüvvet’ gerçeği belirmişti. Aralarında İbn-i Arabî hazretlerinin de bulunduğu bazı âriflerde bu düşünce uyanmış ve kuvvet kazanmıştı. Fütüvvet, kişinin kendisinden çok ötekini düşünmesidir. Kendi ihtiyaçlarını ötelemesi, başkasının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaç ve çıkarlarına tercih etmesidir. Bu erdem, fütüvvet öğretisinin temelini oluşturuyordu. Bir esnaf ahlâkı ve örgütü olan Ahîlik, işte bu ilkeye dayanır. İnsanın kendisinden ziyade başkasını düşünmesi bir ahlâkî zemin olarak Ahîlik’in günümüze değin bereketli bir ticaret ahlâkı olarak ulaşmasına yol açmıştır. Modernleşme belasına fazla dûçâr olmayan, geleneksel niteliklerini korumayı kısmen de olsa başarmış Anadolu şehirlerinde bu ahlâkın izlerine bugün bile rastlarız. Kaldı ki büyük kentlerimizde de, esnaf arasında böylesi bir ahlâkî ilke alttan alta kendisini hissettirir. Özellikle zekat, fitre ve sadaka gibi infak güzelliklerinin yoğunlaştığı Üç Aylar’da ve bilhassa Ramazan’da, fütüvvet ahlâkı adeta yeniden canlanır. İkisi olan birini mutlaka ötekine infak eder, bağışlar. Gerçi sadakaların en erdemlisi, insanın bizâtihî kendisini, kendi varlığını ve enerjisini tasadduk Mayıs / 2008

etmesidir. Ama sahip olunan malda yoksulların, çaresizlerin, kimsesizlerin ve yetimlerin hakkı olduğu için paylaşılması zorunludur ve esastır.

ğasıyla çeliştiğini fark edenler çoğalmaktadır. Başkasının derdiyle dertlenen fütüvvet ehli kişiler halen aramızda yaşamaktadır.

Zekat vb. tasadduklar, gerçekte ‘sahip olma’nın arındırılmasıdır.

Bize düşen, çaresizlerin çaresi olmaktır.

Namaz nasıl ‘olma’nın, ‘varoluşun’ arındırılmasıysa, tasadduk da sahiplik duygusunun arınmasıdır.

Geçici olan dünyada, dünya için biriktirmek değil, paylaşıldıkça çoğalan bir güzellik ve hayrı dilemektir.

İnsan benlikten, tamahtan, açgözlülükten, cimrilikten ve sahiplikten ancak vererek arınır.

Unutmayalım, ‘buna dünya derler hepisin geçer/hangi günü gördün akşam olmamış’.

Bu bir bağışlama da değildir. Başkasının hakkı olanı, kendisine emanet edilmiş olanı paylaşmasıdır. Paylaşmaksızın insan arınamaz ve erdemli hale gelemez. Dünya, her zamankinden daha çok insanoğlunu kendisine tutsak etmiştir. Dünyanın imkanlarının aşırı biçimde eşitsiz paylaşımı yüzünden birçok kıtada insanlar açlıkla, ölümle yüz yüzedir. İnsanın elde etme, daha çok kazanma, biriktirme hırsı ve ötekiyle paylaşmaması yüzünden, yeryüzünde her zamankinden daha çok gözyaşı ve mutsuzluk vardır. Fakat umutsuzluğa gerek yok. Dünyanın büyük bir bölümündeki bu yaygın umursamazlık ve adaletsizliğin yanı sıra, paylaşmanın vazgeçilmezliğine ve yüceliğine inananlar artmaktadır. Biriktirmenin dünyanın do-

Gözümüzü her an Hakikat’in bizatihi kendisine, hem de ansızın açacağız. O zaman bu hayat uykusundan uyanacak, rüyadan gerçeğe döneceğiz. Dünya bize sunulmuş bir armağandır. Biz, dünyanın kalbiyiz. Onun gerçeği, bizim insanlığımızla gerçekleşir. O halde, malımızı, mülkümüzü, paramızı, maddî varlığımızı, ilmimizi, irfanımızı ve güzelliklerimizi paylaşmalı ve dünyada şairane oturan bir varlık olmalıyız. Yeryüzü bizimle onurlanacaksa, bunun yolu infaktan ve adaletten geçecektir. Adaletten ve şefkatten. Şefkatten ve merhametten. Çünkü O, âlemlere rahmet olarak âlemlerin kalbine inmiştir.

35

Related Documents