Sivil Darbe Gunlukleri

  • Uploaded by: http://www.timeturk.com
  • 0
  • 0
  • April 2020
  • PDF

This document was uploaded by user and they confirmed that they have the permission to share it. If you are author or own the copyright of this book, please report to us by using this DMCA report form. Report DMCA


Overview

Download & View Sivil Darbe Gunlukleri as PDF for free.

More details

  • Words: 10,228
  • Pages: 4
TARAF-GOMLEK 1

Taraf ISSN 1307-9336

DÜŞÜNMEK TARAF OLMAKTIR

17 MART 2009 SALI • 40 KRŞ

SİYAHMAVİKIRMIZISARI

Komutanların darbe hazırlıklarını gün gün anlatan Mustafa Balbay’ın notlarının tam metni

‘SİVİL’ DARBE GÜNLÜKLERİ Ergenekon sanığı Mustafa Balbay’ın 2002-2005’te generallerle yaptığı görüşmelerin notları Türkiye’nin darbenin eşiğinden döndüğünü kanıtlıyor ÇOK GİZLİ GÖRÜŞMELER

Söyle Balbay bu medyayla darbe yapılır mı

BALBAY’IN günlükleri bir grup gazeteciyle dönemin kuvvet komutanları Aytaç Yalman ve Şener Eruygur başta olmak üzere kurmay subayların arasındaki çok gizli görüşmelerle dolu.

AKP’YE KARŞI BİRLEŞELİM

GÜNLÜKLERDE Büyükanıt, Balbay’a böyle soruyor ve ekliyor: Sizden başka laiklik hassasiyeti olan kimse kalmadı.

GÖRÜŞMELERDE Eruygur “Arkadaşlar ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz. Güç birliği yapalım” diyerek medyayı AKP Hükümeti’ne karşı girişimin parçası olmaya davet ediyor.

ÖZKÖK VARKEN DARBE OLMAZ

Trilyonları var geri çekildi Ayışığı, Sarıkız ve Eldiven darbe girişimlerini günlüklerinde yazan Özden Örnek’in malvarlığındaki artış nedeniyle geri çekildiği de notlarda yer alıyor.

BU davete bir gazetecinin cevabı aynen şöyle: Paşam sizin bir numara (Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök) ile kafanızdakileri yapmak çok zor... Önce orada bir şeyler yapmak lazım.

ABD VE AB DURDURMUŞ Balbay’ın Ergenekon iddianamesinin parçası olan günlükleri ilk olarak Tempo24’te yayınlandı.

GÖRÜŞME metinleri ordunun üst kademesinin darbe yapmaktan alıkoyan etkenlerin başında ABD’nin tutumunun bilinmemesinin ve Avrupa Birliği’nin geldiğini gözler önüne seriyor...

28 Şubat’ta işi bitiremedik artık gelip 15 yıl kalmalıyız Türk Metal’in sekiz trilyonu feda olsun Ergenekon sanığı sendikacı Mustafa Özbek, Balbay’a şöyle diyor: Ya iktidar ya darbe. Sendikanın kullanılabilecek sekiz trilyon parası var.

Mustafa Balbay’ın darbe günlüklerini Taraf, dört sayfalık özel bir ek olarak okurlarına sunuyor

  

23 NİSAN 2003’te dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel Balbay’a şöyle diyor: Yav biz bu işi 28 Şubat’ta bitirecektik. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu’nu dahi. Karadayı bizi uyuttu. ŞENEL şöyle devam ediyor: Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik 1997’de AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. BALBAY’IN sık görüştüğü üst rütbeli bir asker darbecilerin ABD’ye bakışını şöyle özetliyor: ABD bizim harekete ne yapar belli değil. Acaba Hilmi Özkök en çok ABD’ye mi güveniyor.

TARAF-GOMLEK2

Taraf ‘Sivil’ Darbe Günlükleri

Ek 2

SİYAHMAVİKIRMIZISARI

SALI 17 MART 2009

Paşam şöyle bir duruş gösterseniz yeter JANDARMA'DA ŞENER ERUYGUR GAZETECİ TOPLANTISI (10.02.2004) 10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet... Saat 17.15-20.00 arası.. ŞE (Şener Eruygur) - Arkadaşlar şöyle biraraya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... Hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... Öte yandan da, bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor.. - Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz? ŞE - Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları biraraya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi biraraya geldi, bu on olur, sonra yirmi olur... Derneklere yön verilir... Toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım.. - Valla paşam, bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin biraraya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında, yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela.. “KIBRIS GİDİYOR... EGE VE DOĞU SIRADA” ŞE - Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... Her şey kayıp gidiyor... Ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey. - O konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... mesela Kıbrıs, gitti gider.. ŞE - Evet, Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, sonra Güneydoğu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da, Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım.. - Kıbrıs’ta ne yapılabilir? ŞE - Şimdi biz Rauf DENKTAŞ’a büyük destek veriyoruz. Adam, hakkını yememek lazım kahramanca mücadele ediyor. Hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... Örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum.. - New York’ta bir şeyler oluyor... Bu aşamada ne yapmak lazım? ŞE - Tabii, oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey olabilir.. “BİR NUMARA (ÖZKÖK) İLE BU İŞ ZOR” - Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... Önce orada bir şey yapmak.. ŞE - Öyle mi görüyorsunuz? - Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor.. ŞE - Nasıl konuşuyor? - Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor.. “KOMUTANLAR TEK BLOKSUNUZ AMA...” ŞE - Bütün bunlar söyleniyor öyle mi? - Evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor. ŞE - İşte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz... “O (HİLMİ ÖZKÖK), YÜZDE 99’A UYMALI” ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. İnanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99’a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir, kalan yüzde 99... Uymak zorunda.. “DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA” - Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... O yok, o kalmadı... O zaman da her şey havada kalıyor... Siz biraraya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz? ŞE - Söylüyoruz... İnanın en açık şekliyle söylüyoruz. - Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun? ŞE - Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. Bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... Bir üstü ile pek çok görev yerinde birlikte olmuş. Her seferinde komutan o olduğu için yanında pek konuşmamış... Binbaşı olmuş öyle, albay öyle, general olunca çıkışmış, “Ya komutanım hiç konuşmadan emekli

olacağım” demiş... O hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum... “(AYTAÇ YALMAN) GENELKURMAY’A” - Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, dört kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi biraraya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Kara’ya geçersini, İzmir’deki Jandarma olur, İstanbul’dakini de artık ne yaparsanız.. ŞE - Ya o, siz gidin derse.. - Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır? ŞE - Evet, diyemez, ama... Uzun süre sustu, düşündü...

SHERATON SOHBETİ (23.04.2003) 23 Nisan çarşamba... Fatih ve ŞENEL (GENELKURMAY ADLİ MÜŞAVİRİ ERDAL ŞENEL)’le Şeraton’da sohbet - Yav biz bu işi 28 Şubat’ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir (ÇEVİK BİR), Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu’nu dahi. Müsteşarları bulmak zordu, onları da tamamladık. Karadayı (İSMAİL HAKKI KARADAYI) bizi uyuttu. “Az sonra” dedi, “hemen” dedi. “Hükümet devrilsin ondan sonra” dedi...

“ÜSTELİK O ZAMAN AB DE YOKTU” Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lamı cimi yok.

“BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR” - Siz şimdi yüzde bir diyorsunuz, yüzde 99’a uyar diyorsunuz ama dört yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir? “BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI” ŞE - O... o karargahta, genelkurmay’da artık... (gülümseyerek) Başka bir söze gerek var mı? - Siz Ağustos’ta emekli oluyor musunuz? ŞE - Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç Paşa’nın da doluyor...Bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... Bu medya çok önemli.. - Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleri’yle de konuşun, patronlarla konuşun.. “ERTUĞRUL ÖZKÖK’LE KONUŞULUR MU” ŞE - Doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK’le ne konuşulur, konuşulur mu? - Haklısınız. “ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR” ŞE - (Gülerek, özkök soyadını kastederek) Soyadlarda bir sakatlık var.. - Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... Onlar etkili oluyor, bilesiniz.. “(KARAMEHMET) ZAVALLI BİR ADAM” ŞE - Evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii, şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubu’nun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım.. - Gazete patronlarının tümü teslim... Sabah’ınki de öyle. ŞE - Evet, İlhan Bey’le de konuşup, onunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim, adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyet’in işi... Oysa biz yaptık. O Sabah’ın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..

“(ÖZKÖK) İLE RECEP ARASINDA HAT VAR” Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte İmar Yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar. Bir’in altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.

ASLAN GÜNER’LE GÖRÜŞME (25.02.2003) 25 Nisan Aslan GÜNER’le (GENELKURMAY BAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ) görüşme... - Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek. - Geri adım? - Hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK’yı başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır. Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.

MEHMET İLHAN’LA SOHBET Mehmet İLHAN’la sohbet... Her şey planlandığı gibi. 30-60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİR’İN (HİLMİ ÖZKÖK) yanı sıra 59’un (İLK DÖNEM AKP HÜKÜMETİ) da gitmesi gerek.. İçe kapandılar. İki aydır öyle. Aytaç Paşa çok ağır konuşacak. MGK’da konuşacak. Son tümce şu olsun demiş “Bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.” Çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o. Söylenip tamam denmesi lazım. Bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor

“YEREL YÖNETİMİ BİLEN SUBAYLAR VAR” Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. Böyle olmalı. Medyanın durumu bizi çok düşündürülyor. Çoğu satılmış.

“KIBRIS’IN ALTINDA KALMALARI LAZIM”

“ABD NE YAPAR BELLİ DEĞİL”

ŞE - Bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... Çok ince bir durum. ŞE - hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara (HİLMİ ÖZKÖK) en çok ona (ABD) mı güveniyor? Olabilir. Öz ÖR (ÖZDEN ÖRNEK), Çetin (ÇETİN DOĞAN), Tamer (TAMER AKBAŞ) emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 (27 MAYIS 1960 DARBESİ) benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komutanlar da öyle düşünüyor. Irak’ta başarısızlık, Kıbrıs’ta son durum biraz rahatlattı ama, o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına, olmaz...

ERUYGUR’LA TOPLANTI (01.03. 2004) 1. 3. 04 pazartesi saat 11.00. Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener’e (ŞENER ERUYGUR) gittik. Ceketi çıkarmış. “Kusura bakmayın” dedi. Ben de, “Demek ki bir şeylere soyundunuz”... Gülüştük. Levent (LEVENT ERSÖZ) de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok. Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”

ERUYGUR’LA YEMEK (21.04.2003) 21 Nisan 2003 pazartesi günü Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR’la yemek. Beşevler, Anıttepe’deki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan birini sordu. O da “Bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli” dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi. Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisan’da ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi...

GÜNER’LE KONUŞMA (22.04.2003) 22 Nisan Salı günü Aslan GÜNER Paşayla Tle. görüşmesi.. 23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... “İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı” dedi. Bunun ısrarla altını çizdi. “23 Nisan’da Meclis’teki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..”

“CHP’DEN BİR ŞEY BEKLENMEZ” CHP’den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak. STK’ler orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar bize. İrtica zaferinden emin. Çok emin. “Geliyoruz” diyorlar.

“ANADOLU DÜŞTÜ” Ankara’da resepsiyona katılınmadı ama Anadolu’da katılındı. Düştü Anadolu. Belki 19 Mayıs’ta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılamaması... 1- Bunlar (HÜKÜMET) değişmeyecek 2- Bir numara (HİLMİ ÖZKÖK) değişmeyecek 3- CHP’den bir şey umulamaz 4- Vakit kaybetmemeli 5- Bu kez tümüyle halletmeli MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez. Yaptırımı yok. Baktım, Aytaç Paşa MGK’da hep konuşmuş, ama o kadar. Yaptırımı yok.

ERUYGUR’LA TOPLANTI (27.01.2003) 27.1. 0 pazartesi Saat 18.00’de Şener ERUYGUR’LA görüşme... 19.10’a dek. Komutanlık kapısından, Meclis’in

karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme.. ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası planlarını söylemiyorlar. Yazılı verip diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara Türkiye’nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi (ABD BÜYÜKELÇİSİ PEARSON) geldi, ona dedim ki, “Biz eğer çok zorda kalırsak delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bölünürsek, siz de altında kalırsınız...” Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır. Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.

“AKP’Yİ PARÇALAMAK LAZIM” AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. Bunları orta vadede de, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne mutlaka geçmek gerekiyor. Davos’a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..

“BAYKAL DİKKATLİ; KARARLI” CHP: Çok şey bekliyoruz. Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65’i temsil ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... Onun da kendine göre değerlendirmeleri var. MEDYA: Çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. Cumhuriyet’te yetiştim dedi. İrtica Operasyonu: Bu, İstanbul Sultanbeyli’deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, “Neden,” dedim, “Üzerine gidin.” Gittiler. Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım.. Bir dosya ve CD verdi. İlhan Abi (İLHAN SELÇUK) Cumhuriyet’te olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri anlattı.. Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış.

YALMAN’LA GÖRÜŞME (30.01.2003) 30. 1. 0 Perşembe. KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra karavanaya. Çatıdaki Marmara Salonu'na geçtik. Uzun bir generaller yemekhanesinin ötesinde. Koyu sarı, kahve ağırlıklı renkler çok şık. Salonun önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan resimleri... Ressamlarını okuyamadım. Havuç maydonoz çorbası, levrek, özel patlıcan... tatlılar.. Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi. Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'ye kişiliğini yitirmiş olarak girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı. Almanya'nın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara mudahale edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde yer almasını istiyorlar.

"MEDYANIN ADAM EDİLMESİ LAZIM" Medya: Modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım. AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL (ABDULLAH GÜL) de YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış oldular... Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum CHP: Deniz Bey'in (DENİZ BAYKAL) kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. Sizden çok şey bekleniyor dedim..

"SEZER'LE GURUR DUYUYORUZ" CB (CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER): Ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. TSK olarak sizinle gurur duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz için çok mutluyuz dedim. Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız olaylara sadece hukukçu gözüyle bakıyor. Olmaz. Ama kadrolaşmada falan çok hassas. Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir

günde bitirmek... 1 Şubat 03 tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı. Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin vermeyeceğiz

"DENKTAŞ'LA TOPLUM ARASINDAKİ UZAKLIK ÇOK ACI" Kıbrıs: Gittik Denktaş'a destek verdik ama, şu da var ki, Denktaş'la toplum arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan, bir hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gemlişmeleri belirliyor. Böyle olmaz. Tabii muhalfetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat yapılacak. 28 Şubat'tan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor. 12 Eylül perşembe akşam çalgan'da yemek. 10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet... Saat 17.15-20.00 arası..Yücel Yener (TRT GENEL MÜDÜRÜ), İhsan Erbaş (ADALET BAKANLIĞI MÜSTEŞARI), Erdal Şenel (Tümg. Gen Kurm. Adli. Müş), Engin AYDIN (ADALET BAKANLIĞI DANIŞMANI), Birkan ERDAL (KİT KOMİSYONU BAŞKANI) EŞ - AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan'dan daha beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. cemsede size de yer ayıralım' dedim... Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. Ne AB'si yaaa. 30 Ağustos'ta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim. Bir şey diyemedi... böyle şey olmaz... Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu...

ERDAL ŞENEL’LE GÖRÜŞME (05.11.2002) 5 Kasım Salı günü akşamüzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le görüşme.. Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi "Kendini gizle, çok güçlü olduğun an ortaya çık" modelini benimseyeceklerini söyledi. İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.

YALMAN’LA GÖRÜŞME (05.11.2002) Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN aramama yanıt verdi. Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir mesaj deyince, "O olabilir" dedi. "10 Kasım var önümüzde o olabilir" dedi.

YALMAN’LA GÖRÜŞME (08.11.2002) 8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı. Sonra yazılmamak üzere söyledikleri - Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık

"CHP AKP'YE YANAŞMAMALI" - Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.

"GÜÇLÜ AMA ETKİSİZ ORDU İSTENİYOR" - Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğnu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız. - AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.

"YILMAZ VE ÇİLLER YÖNETEMİYORDU" - Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu. Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetimiyordu. Ben MGK'da biliyorum. Her şeyi görüyorduk. Yönetemiyorlardı.

"TEK GAZETE KALDI; CUMHURİYET" - Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu Çapan'lardan (GÜRBÜZ ÇAPAN) kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... Bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım"

TARAF-GOMLEK3

Taraf ‘Sivil’ Darbe Günlükleri

Ek3

SİYAHMAVİKIRMIZISARI

SALI 17 MART 2009

Önce Özkök’ü sonra hükümeti götürelim YALMAN‘LA GÖRÜŞME (28.11.2002) - Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu ziyaret (Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanları'nın Meclis Başkanı Bülent ARINÇ'a gerçekleştirdikleri ziyaret) hiç olmamalıydı. Bu Arınç'ın türban olayından önce planlanmış, randevu alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle bir açıklama yapılmasını istedim son dönemde yaşanan olaylara karşın, milletimizin iradesine duyulan saygının gereğ'... Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz. MGK için notlar hazırlıyorum. Kadrolaşma sorununu gündeme getirceğim Arınç'ı ziyaret gir-çık olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür mesajları içimiz yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi?

ERUYGUR’LA SOHBET (30.02. 2002) 30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75 dakikalık sohbet. Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık. Girişte, jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili kabartma heykel birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı heykeller. 14.29'da görüşme. - Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (Elindeki 8-15'lik kartın önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (Ben elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lileri kastediyor). Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil. - Bunlar Cumhuriyet'ten, Cumhuriyet'in kazanımlarından intikam almak için gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm. - Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız. - Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara yapmayabilirler. - Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (Ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim...) Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada çıkar sizin gibiler. - Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12 Eylül döneminde yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... "Neden bu hale geldik yazın bakalım" dedi. Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, "Komutanım ne yapıyorsunuz" dedim. O da, "Senin sol elin kuvvetli" dedi. Ben de "Efendim kuşkunuz varsa atın" dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için aradığımda hatırlattım. Güldü. O biraz Türk-İslam sentezine yakındı. - CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, "Baba ne yapacağız" dedi, ben de "Mecburen CHP" dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye önemli görev düşüyor. "SUBAYLARIN OYUNDA SORUN YOK AMA ..." - (Benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay, astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle. - Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim. - MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takıye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş. - Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, "Konuşturmadı ki" dedi. - Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine uymuyor. Yanımdakilere, "Bak oğlum, dedim, "beni manyak falan sanma ama, bu harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir" dedim.

Harf devriminde hangi harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir. - AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. Ama buna biz izin vermeyiz. - Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık. - ABD Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü Atatürk Orman Çiftliği'ne bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir. Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu durdu. Ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi.. - PKK, K.Irak'ta beş bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar... - Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor. - AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol, Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç. - (Ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni. "ARINÇ'IN ELİNİ DAHİ SIKMADIM" - (Ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip üç dakika kalma... Ben zaten gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif yukarı kaldırarak çektim, dedi... - Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar, propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali nasıl düzelir bilmiyorum.

KILINÇ’LA GÖRÜŞME (22.12.2002) 22 Aralık Pazar. Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de görüşme... Bu kez koltukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda. Pazar günü, kimi görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda. Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satılmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş. Hayretle bunu görüyoruz. Tabii, işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış. Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki. Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var. (Ben Baykal'ın canlı yayından sonra, "Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim" dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım. Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis kararı gerekir. "GÜL’E KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKAR" DEDİM Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim. 1965-66 yılıydı. Çorlu'da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU, Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler. Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir-iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM Başkanı'yla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz dedim... oteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama, Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun. İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü "Yazayım" dedi. Ben de "Yaz" dedim. O benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap vermek olmaz. Tabii, bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler. MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez. Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey yaparız. Gül'e (ABDULLAH GÜL) "Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım" dedim. "Kendi kararı" dedi. Ben de "İnsan karısına hakim olamaz mı" dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler. Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim. Yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler de var ama bakalım. Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir

mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor toparlar. örneğin, sizin taban onu teper.

BİR ASKERLE GÖRÜŞME (08.09.2004) 8 Eylül 2004 Çarşamba.. Memet Abi geldi... Benim Levent'le (Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent ERSÖZ) görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşar'da (Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt) ... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak. Şener (Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur) Abi'nin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşar'ın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış. "BEETHOVEN’IN KADINSAL İLİŞKİLERİ BİLİNİYORMUŞ" Örnek Abi'nin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir.. Beethoven'ın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş olmamış. Bu da biliniyormuş.

TOLON’LA GÖRÜŞME (07.06.2005) 7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme. - Özkök: Kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor. - Büyükanıt: Göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB'yi (Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer) devre dışı bırakabilirler. temel güç sivil toplum - AKP'nin hedefleri - birinci sorun medya - beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim

SELÇUK-BAŞBUĞ GÖRÜŞMESİ (13.07.2005) 13.7.0 Çarşamba. Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi verdim. 16.00'da gitti iki saate yakın görüşmüşler. Milli Güvenlik Siy. Belgesini o açmamış. İlhan abi açınca siz açmasayadınız ben de açkmayacaktım demiş, devam etmiş. - Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı. Yaptı. İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz yok demiş. Öteki konular - Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak demiş. - Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış olduğunu söylemiş. İS de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi.

SELÇUK’LA GÖRÜŞME (14.07.2005) Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi: - Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat. -Kaynaklarını bana da söyleme.. (Güleerek) Bakansın bir şey olur, bana sorarlar bilmeyeyim. - Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk uzun uzun. - Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıkmlarından benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye. - Acaba Hilmi Paşa'yı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp sormalı.

A. ATEŞ’LE KONUŞMA (24.05.2003) 24 Mayıs Cumartesi Atilla ATEŞ (Emekli Orgeneral, eski Kara Kuvvetleri Komutanı) aradı, "Bu ne" dedi? "Görevini yaptın" dedi. Bir numara (HiLMİ ÖZKÖK) için: ya görevini yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti budur. Ben "Sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız" deyince "Evet öyledir" dedi. "Gereğini yapıyor musunuz" deyince, "Evet" dedi. Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor," dedi.

TANJU ERDEM’LE GÖRÜŞME (16.05.2002/19.05.2002) 16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM (Emekli Amiral) geldi. 45'er dakika konuştuk. Ona ulaşanlar: - Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. Bugüne kadar 2-3 yıl kalındı yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar." Demek ki bu durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini ilgilendirir...

Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. Gidiş, bundan sonraki adımların CHP'siz atılacağını gösteriyor gibi.

YALMAN’LA GÖRÜŞME (18.12.2003) 18 Aralık 200 KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova Meydan Muharebesi'ni gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide, o teklide. - Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil. - 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor. "1920'DE ATATÜRK'ÜN YAPTIĞINI YAPALIM" - Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor - Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız emekli olsaydım. - Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki Cumhuriyet diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi altı gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN "KARAMEHMET HÜKÜMETE TESLİM OLDU" Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet (MEHMET EMİN KARAMEHMET) teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner (TURGAY CİNER) de öyle. o da teslim oldu "PAŞAM CİNER VE KARAMEHMET BİZDEN YANA" -Paşam Ciner bizden yana. Biz kuşatmayı yardık. Karşıda Doğan Grubu vardı. Yanımıza Ciner ve Karamhmet’i çektik ve başarı kazandık. Bugün öğle davranıyorlar ama yarın devran şöyle bir dönsün bakın farklı hareket edeceklerdir. - Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak. Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam Ecevit hükümetinin üç yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. Yüzlerine söylüyoruz. En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir yol... Balbay sen söyle. -Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum. -Paşam Erdoğan’ın iki fotoğrafı var. Biri Bush ile biri Hikmetyar’la. İkisinden birini tercih edecek. Hangisini tercih ederse kaybedecek,. Sonra Amerika sonuç olarak İslamı karşısına almışken Türkiye’de neden ılımlı İslamı desteklesin... Göreceksiniz vazgeçecek. -Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki. Medya çok önemli. Bakın çok önemli hpareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece Cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV kanalından söz etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in (DOĞU PERİNÇEK) bir kanalı vardı. Hiç değilse insan deşarj oluyordu. Şimdi o da yok. -Şimdi askerin de bir ölçüde hükümete teslim olduğu iddiaları var ama, ben inanmıyorum En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de, Hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır. Haa tabi sizin söylediğiniz havanın (yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına neden olan varsa ona da ayrı bir konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. Bizim okullardan mezun olanlar çok iyi yetişiyorlar. Tümü mühendis olarak mezun oluyor, sistem mühendisi olarak. Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. Toplumsal konulara kafa yorma daha az. YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz, kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye. "DOĞAN GRUBU'NA SÖYLEDİK, SIRA SİZE GELECEK" Sıra Doğan Grubu'na da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum.

Buraya geldi söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlyarından söz ediyorum. Tabii sizinle konuştğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini biliyoruz... Sıra Doğan Grubu'na da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek. Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar olabilir. Buna hazırlanıyorlar. - AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine Müslüman olmak gelecek. Hedefleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar? - Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıkartı. Bu da yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan fazla bir şey beklemiyorum. - CUMHURBAŞKANI NASIL? Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam.

BİR ASKERLE GÖRÜŞME (12.12.2003) 21 Aralık... PAZAR... Saat 16.00. Mehmet düşünüyor... Hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. Söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom. ve Tolon'a sölüyor... Biraz süre diyor. Bunun dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri (HİLMİ ÖZKÖK) indirelim, sonra hükümeti...Bir inmeden. bir şey olmaz. Aslında bir (HİLMİ ÖZKÖK) yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel esçimlerler sonra hükümet daha da güçlerecek böylece ben de güçlenirim diyor bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin yaparım... Böyle düşündüğünün düşünüyorlar

"TOLON, HİLMİ ÖZKÖK'E İNANMIYOR" Yeniden çalışmalar başladı. BÇG'nin yerine yine sanırım... Yine karargah bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu (CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU) kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar'ı (YAŞAR BÜYÜKANIT) harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Tolon (HURŞİT TOLON), bire (HİLMİ ÖZKÖK'E) inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçmiden sonra bak işte bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.

ERUYGUR’LA GÖRÜŞME (29.12.2003) 29 aralık. Şener'le görüşme... Müthiş gergin. - Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir Kur'an kursunda vasiyetname ele geçirdi. Adam televizyon izlemeyin, şeriat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla bunlarla mı girecektik?

"ÇANKAYA'YA NE ÖLÇÜDE GÜVENEBİLİRİZ" - Asıl Çankaya'ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenenibiliiz. Çok kritik bir durumda ne yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok. - Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip. - En önemli unsur içimizdeki durum, birin (HİLMİ ÖZKÖK) durumu. Artık onu da içimizde göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta gösterip, bunu kanıtlamamız lazım.

ERUYGUR’LA GÖRÜŞME (16.01.2004) 16 Ocak Cuma... İS'le (İLHAN SELÇUK) ŞE'yle görüşme... sabah 9.30-10.40. İS: Kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler. ŞE: Yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum yok...bunların yetişmesi böyle.

"SELÇUK'TAN ERUYGUR'A: SİZİNLEYİZ" İS: Tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli. ŞE: Ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. Ona dikkat ediyoruz. İS: Ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum ŞE: Korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz. İS: Burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara destek veriyor.

"ABD'YE AKP'Yİ ANLATMALIYIZ" ŞE: Anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım. İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler. ŞE: Evet, yakışıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi oldu. Şimdi KOÇ'U da arayıp tebrek edeceğim.

TARAF-GOMLEK4

Taraf ‘Sivil’ Darbe Günlükleri

Ek4

SİYAHMAVİKIRMIZISARI

SALI 17 MART 2009

Bu medyayla bugün darbe yapılır mı ÖZBEK’LE GÖRÜŞME (23.03.2005) MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav - Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor. - Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı ( Ertuğrul Kazancı) - Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabilecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun. Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.

BÜYÜKANIT’LA GÖRÜŞME (28.03.2003) (Yaşar Büyükanıt dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı) Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla portre Atatürk. Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş... Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra fotoğrafı. Kısa bir giriş sohbeti... Büyükanıt -Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük. - Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır - Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil. (...) "TYSON'DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU" - Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumruk yemiş gibi oldu. Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi. - Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum olabilir, deyip başka bir şey demedim - (Ben bunların kadrolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapılabilirdi. Şimdi bunlar tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6 ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini görüyorsunuz - Bana küfredin. İstediğinizi söyleyin. Mustafa bey öyle düşünmüş der, keserim. Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım. Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğumuz koşulları biliyorsunuz - Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy veren 10,5 milyona da sormak lazım. Hep bize güveniyorlar. Ama nereye kadar. - Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız - Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAR'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki. - Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güler yüzlü durduğuna bakmayın. İngilizcesi de gakguk İngilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil. - Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la halederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok. - (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa, sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım. - Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne ağırlığı var. (ben, int her trbü'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçiliği'nde çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, onların yaptığı hataları yapmıyor. (Benim benzer sözlerim üzerine) - Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı oluşuyor. çok endişe ediyoruz.. (Yeri geldikçe yazıya döndü) -Bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız

arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler yanlış anlaşılabiliyor. - 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden hasetten rica ediyorum"

ERUYGUR’LA GÖRÜŞME (31.05.2003) 31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı.. - Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı.."

SELÇUK - ERUYGUR (16.09.2003) "16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. tedirginliği.. 17'de eski binada Şenerle görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret. Şener Paşa bizi her zamanki gibi güler yüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı. İlhan Selçuk, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim

GENELKURMAY’DA (06.04.2003) Genelkurmay Karargâhında Aslan Paşayla görüşme.. (Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Aslan Güner) 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, "Ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer" dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi.. - Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar - Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor.. - Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama kime ne göndereceksiniz - 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lazım. ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım.. - Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... Öldürülmese ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİT'e çalıştığını saptamıştı. Daha derin araştırmalar içindeydi - Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüşüyoruz. Bir şeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı. "Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey"

ERUYGUR’LA GÖRÜŞME (02.04.2003) -Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O kö de böyle bir planımız yok dedi Çok dikkatli olmak lazım. (Sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) -Bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu kadrolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum.."

PERŞEMBE GRUBU (29.04.2003) Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey (Dönemin Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL) Türkiye'de artık demokratik yollardan yapılabilecek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi.."

YARGITAY ZİYARETİ (19.04.2003) 19 Nisan Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti. Eraslan bey hez zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk, uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi araya girip, Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi.."

SELÇUK- ERUYGUR (19.04.2003) Aynı gün akşamüstü Şenere gitti.. Şener - Biz artık yaralı bir kuşuz

- Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük - Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil - Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir - İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık - Yine de ateşi söndürmemek gerek - Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı? - Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz - ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor - Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı"

BALBAY- ERUYGUR (16.10 -13.11. 2003) "16 Ekimde Şener'le AOÇ'deki (Atatürk Orman Çiftliği) binada yemekli görüşme... başbaşa... bilgibelge... en tepedekini gerekirse aramıza alıp birlikte yürüyoruz havası verme. O ölü bile olsa ayakta ve bizimle göstermemiz gerekli... Gülen'i getirme girişimi olamaz. Bunların bir saniye verdiği zarar fazla.. 13 Kasım Perşembe.. Aynı yerde bu kez sadece neskafe... Bir saatten fazla...tepedekine biraz dokunmak lazım artık. Hafiften... Bunun ikisine gidişimizde bir duruşu vardı, hani sustalı maymun gibi.."

ATEŞ, TİMUR, AKTULGA (15 .01. 2000) Bu medya adam olmaz, bir tek Cumhuriyet var AA- bu medya nereye gidiyor böyle... memlekette olup bitenlerin gerçek yönleriyle yansıtmıyorlar. Her ihaleden koku çıkıyor, dünyaya açılma diye her şey haraç mezat satılığa çıkarılıyor, bunların hiçbiri yok... Bu kişiler vatansever değil mi.. (olup bitenleri özetledim. Devam etti.) AA- Pek çok şeyden haberimiz vardı ama, bu kadarına pes... Peki nasıl adam olur bunlar? Böyle gidemez. NT- Gazeteciler acaba bir araya gelip, konuları tartışmıyor mu? Olup bitene müdahale etmeleri lazım. AA- Ben Kayseri'de konuşma yaptım. Çok önemli şeyler söyledim. Bir tek Cumhuriyet birinci sayfadan verdi. Ötekiler ya olanların farkında değil, ya da vermek istemiyorlar. DA- Komutanım Cumhuriyet'te zaman zaman değişik yazılar çıkıyor. Onlara çok kızıyorum. İlhan bey sağlam, Cüneyt ARCAYÜREK doğruları yazıyor, işte sizler varsınız, o kadar. AA- Medyanın neyin ülke yaranına neyin zararına olduğunu ayırt etmesi gerekiyor. Bu işler ancak sopayla olur, öteki yollar boşuna AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi meclis. Önce meclis'in bu konuda duyarlı meclis olması lazım.. DA- Bu meclis mi komutanım? AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis'in laiklik konusun artık tartışılır hale getirmekten çıkarması lazım. NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar. M.B- Her şey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar? AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK'ye sızmaya çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran'ın durumu belli, Suriye'yi biliyoruz, laiklik çok önemli. DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna. AA- (gülümseyerek) Sen beni kötü yola iteceksin. NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde söylüyorsunuz. AA- Evet, MGK'de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları. Siyasiler TSK'yı ikinci plana atma gayreti içinde Balbay- Hassas bir konu ama... Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da sormuyorum. Biz yanlız kalmış gibi görünüyorsunuz. Kıvrıkoğlu, öteki Kuvvet Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK'yi ikinci plana itme planı dikkati çekiyor. Demirel, Kıvrıkoğlu'nu konuşma kürsüsünün arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor. Dışarıdan görünen bu. Siz ne dersiniz? (bir süre sessizlik) AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin. Söylediklerinizin tümünün farkındayız. Komutanın (Kıvrıkoğlu) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde değerlendirmemiz oldu. Örneğin Cumhurbaşkanı bizi Iğdır'a çağırdı... Tüm komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin' dedi. Komutan (Kıvrıkoğlu) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben çıkmıyorum' dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel'le komutan oldu. Yanlız laiklik konusunda TSK'den hiçbir kuşku olmasın. DA- Bu Fazilet komutanım... Hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu.) Apo'nun idam edilmemesini kabul edemiyorum AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda bastırıldı o kadar. Kuzey Irak'ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu HADEP'li belediye başkanları. Diyarbakır belediyesinde Türkçe konuşmak yasak. Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil. Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada. NT- HADEP'in ne yapacağı önemli. DA- Komutanım ben bu Öcalan'ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan hainliğinin insan hakları mı olur. Asılmalıydı. NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek. (AA biraz sustu, konu değiştirdi.) AA- Bizi AB'ye aday yapıyorlar... Yunanistan dostluktan söz ediyor... Birşeyler değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir politika tutmadı mı,

hemen yenisini sürerler. Çok, çok dikkatli olmamız lazım. Ama bu medya, Cumhuriyet'i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne yapmamız gerektiğini tartıyoruz... Kayseri'de konuşuyoruz... Yer verilmiyor. DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla. AA- (gülerek) Bugün kar yağacak. AA- bu Gülen'i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika'da. Bunlar siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor. DA- En tehlikelisi. AA- Bakıyorsunuz ABD'nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış. DA- Komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara açtırıyor. Yani parayı da biz veriyoruz. AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık işadamları, tüccarları var... Kimi iş alanları öyle ki, Gülen'in adamlarına para vermeyen ihale alamıyor... Bu böyle gitmez.

KARARGAHTA GÖRÜŞME (30 .10. 1999) Atılacak adım 28 Şubat'tan daha etkili olmalı NT- Ne oluyor, nereye gidiyoruz, duruma nasıl bakmak gerekir, ne yapmak gerekir bir konuşalım dedik. Toplumda bir umutsuzluk var. Geçen gün ben kumaşçım var, ona uğradım, neredesiniz efendim' diyor bana, siz düzeltirsiniz bunu' diyor. MB- Evet siyasete güvensizlik yerleşiyor. NT- Ne yapmalı, mesela 28 Şubat benzeri bir girişim mi olmalı? MB- 28 Şubat devam ediyor deniyor ama... Durum da ortada... Bence irtica o günlerden daha fazla mesafe aldı. DA- Evet evet ben de onu diyorum. NT- İşte nasıl bir şey yapmalı, mesele orada. MB- 28 Şubat benzeri durum diyorsunuz, ama bu kez atılacak adım sonuç alıcı olmalı, süreye yayılınca görünen ortada. DA- Ben de onu diyorum... Bence de... Zaten 28 Şubat yeterince ileri gitmedi. Karadayı'nın ekibi Kıvrıkoğlu'ndan iyiydi MB- Benim dikkatimi çeken bir şey var. Kıvrıkoğlu Paşa da 28 Şubat bin yıl yaşayacak diyor, ama Karadayı dönemiyle bugünkü dönem arasında yüzde yüz çakışma yok gibi. NT- Yok. Öyle. DA- (NT'ye dönerek) bak görünüyor işte. NT- Karadayı'nın ekibi çok kuvvetliydi. Bu iş biraz takım oyunu... Biri karar alacak, öteki uygulayacak, bir diğeri olanı takip edecek, bir başkanı plan-program üretecek. MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın. NT- Karadayı döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri aradığında Özkasnak çıkıyor, gerekeni söylüyordu. Kıvrıkoğlu paşa pasif siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik. Böyle olunca da depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun. Ateş Paşa'dan sonra boşluk geliyor MB- KKK Atilla ATEŞ paşanın görev süresi uzayabilir deniyor. NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA'yı göstererek) Bakın en değerli komutanlarımızı emekli ettik... TSK'da o olmaz... Ama şunu da söyleyeyim, Ateş paşadan sonra bir boşluk geliyor. MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu. DA- Olmaz, olamaz... Üstte boşluk olsa, altı var.. Cumhuriyet gazetesinin içindeki çatlak sesler MB- Eski-yeni dönem dedik de, biz yeni dönemde Cumhuriyet'e karşı bir soğukluk hissediyoruz.. NT- Var. MB- Örneğin brifinge çağrılmadık. NT- Bak onu duydum ne kadar üzüldüm. Olmaz böyle şey. Ama bana söylediler ki, hata ettik. Yaptıklarının doğru olmadığını söylediler. Sonra düzeldi ama. DA- Yaa Türkiye'de tek gazete cumhuriyet. Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi? NT- Komutanı bazen çevresi etkiler.. DA- Tabii cumhuriyet'in içinde bazı çatlak sesler de var. NT- Evet var, oo şey, Toktamış ATEŞ, Oral ÇALIŞLAR, Aydın ENGİN, yani bunlar bazen ne diyorlar bilemiyorum. Bazen de Attila İLHAN. İnanın yazılarını sonuna kadar okuyamıyorum. MB- Tabii asıl olan geminin rotası, rotada bazı değişik isimler olabilir. NT- Elbette öyle... Biz zaten Cumhuriyet'i onlarla değerlendirmiyoruz Eninde sonunda darbe yapılacak DA- Bu işin eninde sonunda ordu tarafından çözülecek. Ben böyle görüyorum. NT- Biz bir şey söyleyince de bozuluyorlar... Faşist ordu falan diyorlar. Toplumun öteki kesimleri doğruları söyleyince de bu oluyor. Mesela Vural SAVAŞ, gayet güzel koydu olayları... Adama yapmadıklarını bırakmadılar. MB- Vural Savaş parlamentoya yüklenince hemen kenetlendiler. Ama toplumda Savaş haklı diyenlerin sayısı az değil. NT- Belki az değil, ama adamı yalnız bıraktılar. DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneği'ne gireceğim. Orada bir ışık görüyorum. MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt... Ama işin merkezi parlamento. NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı. Mesela Ecevit'ten sonra ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik bir çekirdek çıkabilir. Ona bakmak lazım. Bizim millet tembel ayağa kalkmaz, bedavacıdır DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım. Bizim millet tembel kolay kolay ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına, parayla yapıyorlar. Anadolu'da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi İstanbul'a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba

bedava, yemek bedava diyorlar. bizim toplum bedavacı.. NT- Bu iş asıl medyayla olacak. Bazan ben medyayı da anlayamıyorum. Neler oluyor. MB- Bugünlerde olup bitenlerin yanında orman kanunları Roma Hukuku kalır. Artık medya gücü kalmadı, güçlerin medyası var. NT- Mesela bu Aydın DOĞAN, yok CNN ile işbirliği yapıyor. Nedir bu gidiş MB- Çok uluslu şirketlerle ortak hareket ediyor. Bu şirketlerin Orta Asya'ya da bu ortaklıklarla gideceği söyleniyor. Hükümetle de müttefik oldular.. NT- Evet hiç eleştirmiyorlar. Sözleşmiş gibi köşe yazarları da övüyor. Demirel tuttuğunu koparır MB- Tabi önümüzdeki günlerdeki asıl tartışma cumhurbaşkanı konusunda.. NT- Demirel istiyor. Yapacak. MB- Ne yapacak? NT- En azından görev süresi yarım uzar... İş oraya gidiyor. Hükümetle çok iyi oynuyor. FP'yi de cebine koyabilir. Erbakan'la konuştu diye Karadayı'ya azar MB- Yeri gelmişken, Kıvrıkoğlu'nun da Kosova'da Bakü'de hemen Demirel'in yanında yer alması biraz manidardı. NT- Orada çerçeveye girmeyecekti. Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova'daki birliği denetle. Bakü'deki garnizonu ziyaret et. Aynı kareye girmesi pek olmadı. Tabi bu Demirel başka bir yapı. Allah kimseyi onun etkisi altına sokmasın. Adamı et gibi çürütür. DA- Biz Karadayı zamanında, Erbakan başbakanken onunla yakın görünmesini bile eleştirirdik. Birinde Anıtkabir'e giderken, sohbet ettiler. Karadayı gülerek Erbakan'a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik. NT- Karadayı da "adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım?" demişti. DA- Olmaz... Biz de olmaz dedik. Demirel'le konuşan anında değişir, İsmail Cem korkaktır NT- O günler tabii. Karadayı bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. Etkilerdi onu. Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker bitirir adamı. MB- Ecevit'le ne kadar gideceği konuşuluyor. NT- Gitmez... Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması zor. Vural SAVAŞ söyledi açık açık. Mesut YILMAZ'la da olmaz. Neyi niçin diyor anlamıyorsunuz. MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ'ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail CEM de adı geçelerden. NT- İsmail CEM korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar olabilir. DA- Ben Kemal YAMAK adını attım, ama Necdet hemen Özal'ın sekreteriydi dedi. Doğru. MB- Demirel'le Ecevit de iyi anlaşıyor. Ecevit evet dedi mi Demirel'in dediği olur. NT- Tabii siyasette neler değişir belli değil. Belki bu hükümet düşer. MHP, ANAP, Fazilet'le başka bir hükümet kurar. Bir başka durum, bu parlamentonun ömrü ne kadar olur, o belli değil. Bir yıl daha taşıyamayabilir. Gizli operasyonları Ağar gibi beceriksizlerle yapmayacaktık MB- Öcalan'ın geleceği, PKK'nın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? NT- Zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya, siyasallaşacak diye... Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama zaman PKK'nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler. MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? NT- Yasalar ne diyorsa o. MB- Bir taraftan da çekiliyoruz diyorlar. DA- Bakmayın siz ona... Ben o bölgede görev yaptım... Biz bu savaşı zaman zaman hatalar yapmamıza rağmen bir yere getirdik. Şimdi terörle mücadeleyle bölgenin kalkınmasının birlikte gitmesi lazım. Adam senin dozerini yaktı mı bir tane daha koyacaksın. Onu da mı yaktı, bir daha... Yılmayacaksın. Şimdi önce terör önlensin sonra yatırım diyorlar. Olmaz. MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz. DA- Canım geçti artık... Yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar. Ama bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle yapmayacaksın. NT- ABD de birşeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. parelele çizgiyi. O çizgi Kürdistan'ın güney sınırıdır. Bunu böyle görmek lazım. Solcular orduyu sever, atılınca gıkını çıkarmazlar MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan atılanlar geldi. Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye'nin sorunlarına bakışını onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. Bana ilginç geldi. NT- O dönem bazı şeyler oldu tabi. DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler. Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur bırakmazlar, iftira ederler. NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP'li belediyeler hemen onlara iş buluyor. ÇEVİK BİR BİRAZ HEYECANLIDIR NT- Bu medyanın yaptığı. Biraz evvel Çevir BİR'le konuştum. Hürriyet'e o beyanatı vermemiş... Sedat ERGİN'le bir kez yemek yedim. O galiba kendisini biraz öne çıkarmaya meraklı. Çevik Amerika'dayken bu anonsları verdiler. Biz şaşırdık. Dün akşam komutanlarla bir vesileyle bir aradaydık. Herkes Çevik'e bozuk. Bir ben, yapmamıştır, bir de kendisini dinleyelim dedim. Çevik sadece AB'yle ilişkilerimizin geleceğini anlatmış onlar nerelere götürmüş. Çevik, derhal Aydın DOĞAN'ı aramış. Bunu düzeltmezseniz basın toplantısı yapar, açıklarım demiş. Sonra Ferai TINÇ'ı aramış. Sen ne yapmak istiyorsun, niyetin de demiş. DA- Çevik de biraz heyecanlı. NT- Evet heyecanlı, o var tabii. Biz Çevik, Ben, Doğu Paşa, Hava Kuvvetleri Komutanı aynı devreyiz."

Related Documents