Eski zamanlarda bir kel yaşlı annesi ile beraber küçük bir evde yaşarlardı. Evlerinin ufak bir bahçesi, bahçenin içinde ise dut ağacı vardı. Kelin keçisi ağacın altında dut yapraklarını ve otları yiyip, sakalını sallayıp yeri eşeliyordu. Evin odalarının yalnız kıbleye doğru bakan küçücük bir penceresi vardı soğuk girmesin diye pencereyi eski kâğıt parçaları ile kaplamışlardı. Odanın ortasında tandır ile bir sedir, duman ve kötü kokuların dışarı çıkması için tavanında bir delik vardı. Duvarlar ilk kat sıvayla sıvanmıştı ve tüm etrafı raflarla çevriliydi. Kel sabahları köyün dışındaki çöle gidip otları ve dikenleri balya yapıp evine getiriyordu. Bir kısmını satıyor geri kalanını da çatıda kış için depoluyordu. Öğlenden sonraları güvercin uçururdu iyi güvercin uçuran biriydi on ile onbeş tane güvercini vardı iyide ıslık çalardı. Yaşlı annesi sabahtan akşama kadar yün eğiren makinenin başında otururdu. Böylesine anne ve oğul hayatlarını sürdürüyorlardı.
Padişahın evi kelin evinin karşısındaydı köyün en güzel binasıydı padişahın kızı kelin aşığıydı Ne zaman kel kuşlarını uçurduğunda kız uşakları ile eyvana(balkon) çıkıp kelin kuş uçurmasını izler ve onun ıslığını dinlerdi. Bazen de ona göz işaretiyle bir şeyler söyler kel ise bunlara aldırış etmezdi. Sanki onu görmezlikten geliyordu. Ama doğrusunu sorarsanız oda padişahın kızının kararsız aşığıydı. Ama kızın bunu bilmesini istemiyordu biliyordu ki padişah kızını kele vermezdi çünkü kelin tüm serveti güvercinleri, keçisi ve annesinden ibaretti. Padişah kızını verse dahi kız bu dumanlı (virane) evde kalamazdı.
Padişahın kızı ne yaparsa yapsın keli bir türlü konuşturamıyordu, hatta bir gün bir koyun yüreğini delip pencerenin önüne astı ama kel bunu da görmemezlikten geldi. Depolanmış saman balyalarının yanında ıslık çalarak kuşlarını uçuruyordu ve annesin makinede yün eğirmesini dinliyordu. Sonunda padişahın kızı hasta olup yataklara düştü. Artık eyvana(balkon) çıkmaz olmuştu pencereden bile keli izlemiyordu. Padişah civardaki bütün hekimleri kızının başına getirdiyse de hiç biri kızın derdine çare bulamadı.
Samet behrangi; Tüm hikâyeciler böyle bir yerde diyorlar ki “ padişahın kızı sırrını kimseye vermedi” korkudan ya da utandığından ama ben diyorum ki padişahın kızı yüreğinin sesini dinledi.
Padişah kızının kele olan aşkını duyduğunda küplere bindi eğer bir daha bu beş para etmez adamın ismini ağzına alırsan sarayımdan kovacağım seni. Dünyada adam kıtlığımı vardı bu çelimsiz kele vuruldun seni vezirin oğluna vereceğim. Kız bu olanlar karşısında sesini çıkarmadı padişah tahtına oturup vezirini çağırdı ve dedi; vezirim hemen şimdi kelin güvercinlerinin kafasını koparıp kelin çatıya çıkmasını yasaklıyorsun. Vezir padişahın bu sözlerinden sonra birkaç güçlü adamına emir vererek kelin evine
1
gönderdi. Kel olan bitenden habersiz evde güvercinlerini yemliyordu. Bu sırada Vezirin adamları kelin evine dalıp göz açıp kapatıncaya kadar güvercinleri öldürdüler pencerelerin kâğıtlarını paramparça ettiler annesinin yün eğirme makinesi kırdılar ve kelin suratını darmadağın edip evden uzaklaştılar. Kel bir haftada kendine gelemedi küçücük odalarında uyuyup inliyordu. Yaşlı annesi yaralarına merhem sürüp bunları yapanlara beddua ediyordu. Hafta sonu biraz iyileşme ye başlayınca hava almak için bahçede ki dut ağacının altında oturdu bir yandan da güvercinlerini nereye gömeceğini düşünürken bir ses duydu iki güvercin dut ağacının üstünde konuşuyorlardı. Güvercinler den birisi dedi ki; Ablacığım sen bu oğlanı tanıyor musun? Diğeri hayır kardeşim tanımıyorum .
Birinci güvercin; padişahın kızı bu oğlanın aşkından yataklara düşmüş ve padişah vezirine emredip tüm güvercinlerini öldürmüş ve oğlanı da feci bir şekilde dövdürtmüş şimdide güvercinleri nereye gömeceğini düşünüyor. İkinci güvercin; neden gömüyor?
Birinci güvercin; sence ne yapmalı? İkinci güvercin; biz uçtuğumuzda dört tane yaprak ayaklarımızın altından düşecek eğer onları keçiye yedirip keçinin sütünü güvercinlerin başına boynuna sürerse güvercinler dirilip eskisinden sağlam olabilecek.
Birinci güvercin;
keşke oğlan bizim söylediklerimizi duyabilse!! Güvercinler bu sözlerden sonra uçtular dört tane yaprak ayaklarından kaydı kel bu yaprakları havada yakaladı bunları keçisine yedirdi. Keçinin memeleri sütle doldu kel bir kâse getirip sağdı ve süt‘ü güvercinlerin başına boynuna sürdü. Güvercinler canlanıp keli çevrelediler. Yaşlı anne güvercinlerin sesinden dışarı çıktı kel güvercinlerin durumunu annesine anlattı. Yaşlı anne kele oğlum artık şu Güvercileri uçurmayı bırak bir daha çatıya çıkarsan padişah seni öldürür.
Kel annesine dönüp; anne güvercinler şimdi ye kadar gördüğüm güvercinler değil bak bir. O zaman kel güvercinlere dönüp “ Benim güzel güvercinlerim bir iş yapıp beni ve annemi sevindirin.”
Güvercinler daire oluşturup birbirlerine fısıldayarak bir anda havaya kalkıp kelle annesinin üzerinden uçarak gökyüzünde kayboldular. Yaşlı anne; buda senin güvercinlerinin vefası yaşlı annenin sözü bitmeden güvercinler gökte göründü yanlarında
1
keçe bir külah getirip kele verdiler. Kel külahı başına koyup anne bana yakıştı mı diye sordu yaşlı anne şaşırarak neredesin?!! Kel anne ben buradayım ..
Anne; külahı bana ver bakayım. Kel külahı çıkarıp annesine verdi annesi külahı başına koydu kel annesine dönerek anne neredesin kel şaşırmış bir şekilde çevresine bakarken yün eğirme makinesinin sesini duydu makine kendi kendine çalışıp yün eğiriyordu kel o zaman külahın sırrını anladı. Anne anne bana niye eziyet ediyorsun külahı ver gidip biraz yiyecek bulayım açlıktan ölüyorum. Yaşlı anne; kimsenin malına el sürmeyeceğine yemin et sana vereyim , Dedi.
Kel; anne yemin ediyorum haram olan hiçbir şeye dokunmayacağım dedi ve külahı giyip gitti. Birkaç mahalle ötede kumaşçı hacı ali oturuyordu birkaç tane fabrikası yüzlerce işçisi *halayıkları ve uşakları vardı kel hacı alinin evini görünce sinsi sinsi gülerek düşünmeye başladı kendi kendine kelcim hesapla bakayım hacı alinin malı sana helalmi hacı ali paraları nerden getiriyor fabrikada mı çalışıyor? Hayır o elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyor sadece fabrikaların gelirini alıp sefa sürüyor peki kim çalışıyor kelcim kafanı iyi çalıştır bir şey soracağım doğru cevapla adamlar çalışmasa fabrikalar ne olur ? tabii ki tatil olur o zaman fabrikalar gerçekten halkın menfaati için mi çalışıyor? elbette ki hayır fabrikaların tüm menfaati kendisine alıyor sadece birazını çalışanlarına veriyor o zaman kelcim hacı alinin malı sana helal değil mi? Tabi ki helal dir.
Kel kendi kendisiyle bu konuşmasından sonra rahat bir şekilde Hacı alinin evine girdi birkaç tane halayık ve uşak bahçede dolaşıyorlardı kel onlara fark ettirmeden aralarından geçip arka bahçeye geçti orada Hacı alinin eşleri ile birlikte oturmuş akşam yemeğini yerken buldu. Hacı ali çay içip bal kaymağı kızarmış ekmeğe sürüp yiyordu. kel onlara aldırış etmeden öne geçerek büyük bir lokma aldı. Hacı ali şaşkınlıkla balın ve kaymağın yarısını gittiğini gördü sübhanallah deyip dua etmeye başladı kel masa da bulunan meyve çayından içti bu kez hacı ali ve eşleri bağırarak içeriye koştular. Kel balı ve kaymağı doyunca yedikten sonra odaları araştırmaya gitti. Odalarda o kadar değerli ve pahalı eşyalar vardı ki kelin ağzı açık kalmıştı. Altın ve gümüşten şamdanlar altın dikişli perdeler, küçük işlemeli halılar, gümüş kaplar ve daha bir çok değerli eşyalar. kel bulduğu değerli eşyaları ceplerine yerleştiriyordu sonunda hacı alinin kasasının anahtarını bulup gece herkes uyuduğunda kasasını açtı götürebileceği kadar parayı hacı alinin kasasından alıp oradan ayrıldı gece boyunca birkaç zenginin evine daha saldırdı. Topladığı bu paraların bir kısmını gece yolunun üstündeki fakir evlere dağıttı. Evlerin kapısını çalıyor ev sahibi kapıya çıktığında;
1
kel; “şu altınları ve iki bin tümeni al çocuklarına ver bu senin payın kimseye verme”. Ev sahibi uyku sersemliğinden toparlanıp kendine gelene kadar para ve altınları ayaklarının altında buldu ama etrafta kimseleri göremiyordu. kel geç vakitte evine döndü yaşlı annesi keli merak ettiği için hala uyumamıştı gözlerinden uyku akar bir vaziyette makinenin başında onu bekliyordu. güvercinler yuvalarında başlarını kanatlarının altına koymuş uyuyorlardı. Kel sessiz bir şekilde gidip annesinin yanında oturdu. Yaşlı anne oğlunu görünce sevindi oğlum bu saate kadar neredeydin sen?
Kel; Hacı âlinin evindeydim milletin malını ondan alıyordum. Yaşlı anne oğluna bulgur çorbası getirdi.
Kel; o kadar çok bal kaymak yedim ki bir hafta hiçbir şeye ağzımı sürmesem acıkmam. Yaşlı anne tek başına akşam yemeğini yedi keçinin sütünü de içtikten sonra kalkıp uyumaya gitti. Kel ise uyumadan önce tüm bulgurları götürüp güvercinlerine verdi. Sabah erkenden kalkıp çatıya çıktı ıslık çalarak güvercinlerini uçurmaya başladı. Başı bezle bağlı Elinde de bir çubuk vardı.
Padişahın kızı hasta ve bitkin bir şekilde pencerenin önünde uzanmıştı aniden kelin güvercinlerini gökyüzünde gördü ve ıslığının sesini duydu ama kelden hiçbir haber almadı kelin çubuğunu havada sağa sola sallanışını görüyordu. Güvercinleri havada gören Vezirin adamları padişaha kelin tekrar güvercin uçurmaya başladığını söylediler kızın bu haberi duyması halinde kötüleşebileceğini padişaha anlattılar. Padişah vezirine kelin güvercinlerini öldürülmesi emrini verdi. Diğer taraftan padişahın kızı keli merak etmeye devam ediyordu bu duygularını kelin yaşlı annesine iletmesi için çok yakını olan hizmetçisine açtı. Hizmetçi kelin yaşlı annesine kızın kelin aşkından yataklara düştüğünü anlattı.
Hacı ali ve diğerleri padişahtan şikayet ederek köşke girdiler canımız çıktı tüm servetimiz uçup gitti sen hangi günün padişahısın? Muhafızlarını hırsızların arkasından gönder mallarımızı geri getir.
Kel Bütün bu olanlardan habersiz külahı başında kuş uçuruyordu, yaşlı anne çarşafını giymiş çatının altında yün eğiriyordu keçi ise rüzgârda savrulan dut yapraklarını yiyordu.
yaşlı anne aniden keçinin yüzüne baktığını gördü yaşlı annede keçinin gözlerine baktı sanki keçi kel ile kuşları tehlikede kalk bana dut yaprağı getir yiyeyim sana ne yapacağını söyleyeyim diyordu.
Yaşlı anne gecikmeden kalkıp uzun bir çubukla dut yapraklarını silkeledi yere düşen yaprakları keçi yiyerek midesini doldurdu keçi yedikten sonra gözlerini yaşlı anneye
1
odakladı. Sanki yaşlı anneye teşekkür ediyordu. “şimdi sen içeri git ben kendim çatıya çıkıp keli ve güvercinlerini koruyacağım. Bunun üzerine yaşlı anne içeri gitti. Keçi merdivenlerden yukarı çıktı burada depolanmış dikenleri yemeye başladı ardan çok vakit geçmedi ki vezirin adamları vezirin birkaç uşağı bahçeye girdi kelin güvercin uçurduğu sopa sağa sola savrularak çatıya çıkmak isteyenleri vurarak sağa sola savuruyordu uşakların hepsi vezirin yanına geri döndüler. Padişahın kızı olan biteni pencereden izliyordu kelin vezirin adamlarına yaptıkları onu mutlu ediyordu. Padişah, hacı ali ve diğer zenginler oturmuş sohbet ediyorlardı şaşkınlıkla kendilerinden çalınan eşyaları hangin yetenekli hırsızın yaptığını birbirlerine soruyorlardı ki vezir aniden içeri girdi.
Vezir; padişahım çok garip bir şey oldu kelin kendisi yok ama çubuğu güvercinleri uçuruyor ve kimseyi çatıya yaklaştırmıyor.
Padişah; keli yakalayıp bana getirin. Vezir; padişahım kel hiçbir yerde görünmüyor evlerinde yaşlı annesinden başka kimsecikler yok. Hacı âli; padişahım bütün bu olanlar kelin başının altından çıkıyor. Padişah ; o zaman anlıyorum ki hepinizin evine kel saldırdı bunu üzerine hacı ali balın kaymağın kaybolma hikayesini anlattı bir diğer zengin; gözlerimin önünde eşimin gerdanlığı buharlaşıp gitti bir diğeri; bende altın çerçeveli aynamızın havada uçarak gittiğini gördüm hacı ali doğru söylüyor bütün bu olanlar kelin başının altından çıkmıştır. Padişah kızarak muhafızlarına emretti “kelin ölüsünü veya dirisini bana getirin”. dedi. Tam bu sırada padişahın kızı hizmetçisi ile dertleşiyordu. Hizmetçi kısa bir süre önce yaşlı annenin yanından gelmişti. Hizmetçi; Hanımın kel yaşıyor yaşlı annesi bu akşam sizinle konuşması için onu size gönderecek.
kız;
kel bana mı gelecek!! ama nasıl olur bu kadar muhafızın arasından geçip te benim yanıma gelebilir. Keşke gelebilse.
Hizmetçi; hanımım gece sen onu bekle kel mutlaka gelir. Bu arada muhafızlar kelin evinin etrafını çevirmişlerdi . Padişahın kızı; eğer bin canın olsa birini sağ koymazlar benim yavru kelim. Güvercinler çatıdaydılar tane yiyorlardı güvercinleri uçurma sopası dik bir vaziyette bekliyordu keçi ise dikenleri yedikten sonra kurşun gibi gübre yapıyordu. Muhafızlar harekât emrini bekliyorlardı muhafızların reisi bağırarak ey kel bin tane canın olsa biri sağ kurtaramazsın. Ne kadar erken teslim olursan senin için o kadar iyi olur yoksa en büyük parçan kulağın olacak. Yaşlı anne küçük evinde korkudan titriyordu yün eğirme makinesinin sesi çıkmıyordu çatıda ki delikten baktı ama bir şey göremedi.
1
Kel güvercinlerine dönerek “Benim güzel güvercinlerim keçinin ne yaptığını görmüyor musunuz sizin için kurşun yapıyor bir iş yapın benim ve annemin yüreğini ferahlatın” bunun üzerine güvercinler aralarında daire oluşturup fısıldaştılar ve havaya yükselip gözden kayboldular. Muhafızların reisi kele dönerek tekrar ediyorum hile ve şeytanlıklarını bırak sen bizle baş edemezsin en sonunda seni yakalayacağız o zamanki pişmanlığın fayda etmeyecek. Nerdeysen gel teslim ol.
Kel bağırarak saygıdeğer muhafızların reisini beklettiğim için özür dilerim pantolonumun ipini bağlıyordum şimdi hizmetinizdeyim siz bir sigara yakın ben geliyorum muhafızların reisi hiçbir sorun çıkmadan keli yakalayacağı için çok sevindi. Bir sigara yakıp dedi bu nasıl bir hile sesin hangi mezardan geliyor kel cevap verdi cehennemden geliyor senin annen ile babanın cehenneminden muhafızların reisi kızarak bağırdı burnunu sana düşmeyen işlere sokma benim kim olduğumu bilmeden dalga geçiyorsun . O zaman yüzlerce güvercin gökyüzünde göründü kelin güvercinleri de onların arasındaydı keçi ise durmadan kurşun yapıyordu. Kel kurşunlardan biraz alıp bağırdı muhafızların reisi bak ben nerdeyim söyleyip kurşunları ona doğru attı. Muhafızların reisi sigara içip gökyüzüne bakıyordu kurşun reisin iki kaşının arasına isabet etti reis acıdan bağırdı. Muhafızlar kurşunun nerden geldiğine öğrenemeden güvercinler onları da kurşun yağmuruna tuttular. Güvercinler kurşunları alıp gökyüzüne çıkıyor ve hızla muhafızların üzerlerine bırakıyorlardı. Kime isabet etse başları kırılıyordu. Gece olunca muhafızlar saraya geri döndüler kel ve keçisi çatıdan indiler güvercinler yuvalarına çekildiler. Yaşlı anne kelin getirdiği parayla kele iyi bir akşam yemeği hazırladı geçen geceki gibi bir yemek değildi sofrada et bir parça ekmek ekmeğin üzerine serpiştirilmiş baharatlar, çorba , kelin güvercinlerine buğday ve keçiye arpa ile yulaf almıştı. Akşam yemeğinden sonra yaşlı anne kele dönerek şimdi kalk git padişahın kızının yanına o bu akşam seni bekliyor seni ona göndereceğime söz verdim. Kel; anne ben kim padişahın kızı kim !
Yaşlı anne; şimdi sen git bak sözü neymiş. Kel bu sözlerden sonra külahını başına geçirip muhafızların arasından geçerek kızın odasına girdi. Kız sırdaşı olan hizmetçisi ile akşam yemeğini yiyordu moralleri yerine gelmişti. Kız hizmetçisine dönerek eğer kel onu ne kadar sevdiğimi bir bilseydi bir dakika bile geçirmez beni görmeye gelirdi. Ama muhafızların onu yakalayıp öldürmesinden korkuyorum.
Hizmetçi; evet hanımım bende korkuyorum muhafızlar babanızın emri ile iki katına çıkarılmış.kel kızın yanında oturarak yemeye başladı yemekte tavuk pilav reçel çorba ve meyve vardı.kızla hizmetçisi bir anda tabağın köşesine odaklandı hizmetçi; hanımım sen ne istersen düşün ama ben kelin odada olduğunu düşünüyorum. Bu işlerin onun işleri olduğuna eminim. Padişahın kızı sevinip eğer odadaysan kendini göster seni çok
1
özledim. Kel sesini çıkarmadı hizmetçi; hanımım ben odada olduğum için çıkmıyor ben çıkıp muhafızlara göz kulak olayım. Hizmetçi ayrıldıktan sonra kel külahı çıkarıp kızın yanına oturdu . Kız kele benim sana aşık olduğumu bilmiyor musun? Gel beni kurtar yoksa babam beni vezirin oğluna verecek.
Kel; hanımım sen bir şehzadesin nasıl olurda benim gibi fakir bir adamla yaşarsın Kız; sen yanımda olduktan sonra her şeye katlanırım. Kel ; benle annem zor yaşıyoruz senin karnını nasıl doyuruyoruz sen bir padişah kızısın. Kız; her şeyi öğrenirim.
Kel; sana yün eğirmesini öğretmesini anneme söylerim.
Kel ve kız böyle konuşa dursunlar bir arada vezirin oğlundan(muhafızların komutanından)bahsettiler. Kel kızın yanına geldiğinde nöbette uyumuş halde buldu kalkanını ve kılıcını aldı vezirin oğlu silahının ve kalkanının alındığını anladığında kelin geldiğini fark etti ama iş işten geçmişti. Aniden padişahın kızının odasına muhafızları gönderdi muhafızlar kapıyı zorlayarak açtılar keli kız ile sohbet ederken buldular muhafızlar bağırarak komutanım kel burada kel burada diye bağırdılar. Vezirin oğlu ve diğerleri koşarak geldiler sarayda kopan gürültülerden uyanan padişah adamlarına kelin ölü veya dirisini getirilmesini emir etti. Muhafızlar ve vezirin oğlu aceleyle kızın odasına girdiler kız olanlardan haberi yokmuş gibi yatağında uzanmış kitap okuyordu. Vezirin oğlu ki oda kızın aşığıydı kıza dönerek sordu; şehzade hanım kelin nereye gittiğinden haberin yok mu? Muhafızlarım onu bir dakika önce bu odaya girerken görmüşler. Kız sinirlenerek gerçekten babam onurunu kaybetmiş nasıl olurda gece yarısı hasta kızının odasına girmenize izin verir? Hadi dışarı çıkın. Vezirin oğlu saygıyla dedi; şehzade hanım her yeri köşe bucak arayacağız bu babanızın emri tüm odayı aradılar ama hiç bir şey bulamadılar. Şehzade hanım bunlar benden çaldığı kılıç ve kalkan eğer kel burada değilse bunlar burada ne arıyor tüm bu olan biteni babanıza anlatacağım. Bu olaylar olurken kel padişahın kızının yanına sokularak kulağına fısıldadı “ kız sen korkma en kısa zamanda gelip seni kaçıracağım” daha sonra muhafızların arasından geçerek kapıya doğru ilerledi üç dört muhafızda kapının önünde ayakta bekliyorlardı ama geçiş imkansızdı kel ortalığı karıştırıp oradan kaçmayı düşünürken bir den ayağı takıldı ve külahı başından yere düştü. Muhafızlar keli kıs kıvrak yakaladılar kel vezirin oğluna külahın kendisine verilmesini padişahın karşısına başı açık vaziyette çıkmasının padişaha hakaret olacağını anlatıysa da vezirin oğlunu buna inandıramadı. Padişah kızgın bir şekilde tahtında oturuyordu kel tahtın önüne yaklaşınca padişah bağırdı: ey haramzade her haltı yiyorsun beni ilgilendirmiyor insanların evlerine giriyor muhafızlarımı öldürüyorsun bunlara da göz yumuyorum sen
1
hangi cesaretle benim sarayıma ve de kızımın odasına giriyorsun? Şimdi emir ediyorum vezirim gelip senin boğazını kurşunla dolduracak.her sözünüz başım üstüne padişahım yalnız önce emir edin ellerimi çözüp külahımı versinler ki önünüzde el pençe divan durayım. Padişah muhafızlarına kelin çözülüp külahının verilmesini emir etti. Külahı alan kel başına koyup ortadan kayboldu. Padişah; nereye gitti bu vezirin oğlu; padişahım hiçbir yere gitmedi içeride o emir verin kapılar kapatılsın yoksa kaçı çak. Kel kaçmayı düşünürken kapa kısıldığını anladı öyle bir kapandı ki kaçacak bir fare deliği bile yoktu. Padişah cellada vezirin oğlunun kellesinin vurulmasını emir etti. Vezirin oğlu padişahın ayaklarına kapanmak istedi ama padişah; haramzade neden bana külahın hilesini anlatmadın. Cellat acıma boynunu vur !!! Böylelikle vezirin oğlu dün gece öldürüldü şimdi padişahın kızından bahsedelim kız vezirin oğlunun öldürüldüğünü ve kelin zor durumda olduğunu görünce hizmetçisine biz böyle sakin durup bir şey yapmadan mı duracağız. Kalk bizde kelin annesine gidelim belki o bize bir çözüm önerebilir dedi. Benim yavru kelim elden gidiyor. muhafızların kafaları o kadar doluydu ki onlar fark etmeden yanlarından geçip gittiler. Yaşlı annenin evine vardıklarında oturmuş yün eğirdiğini gördüler. Keçi ile güvercinler uyumuştular. Kız yaşlı anneye kelin nasıl bir tehlikede olduğunu ve bir şeyler yapmalarının gerektiğini anlattı. Yaşlı anne gidip keçiyi ve güvercinleri uyandırdı canım keçim güvercinlerim kelim padişahın evinde tehlikede bir şey yapıp benim ve oğlumun günlünü ferahlatın . buda padişahın kızıdır benim gelinim olacak onuda bu üzüntüden kurtarın. Keçi yemek için bir şey istedi yaşlı anne ona dut yaprakları ve diken getirdi keçi bunları yiyip kurşun yaptı yaşlı anne tandırı yakıp üstüne saçı koydu ve güvercinler için buğday kavurdu buğdayları yiyen güvercinler kurşunları alıp gökyüzüne çıkarıp muhafızların üstüne atıyordu gecenin karanlığında kurşunların nereden geldiğini göremiyorlardı. Vezir olanları haber almış hemen gelmişti. Padişaha dönerek padişahım eğer bir iki saat daha sürse güvercinler kapı bacayı üstümüze yıkacaklar. En iyisi keli son kez bırakalım sonra oturup doğru dürüst bir plan yapalım. Dedi.
Padişah vezirin sözünün üstüne kapıları açtırıp kelin gitmesine izin verdi. Kele dönerek defol git sarayımdan ama bunu senin yanına bırakmayacağım haberin olsun dedi. Fırsat bu fırsat deyip kel padişaha dönerek hiçbir yerde kız isteyene böyle davranılmaz padişahım diye bağırdı.
Padişah; “sen kim padişahın kızını istemek kim beyinsiz”
dedi.
Kel; padişahım sen kızını bana ver ben güvercinlerime sakin olmalarını söyleyeceğim Kız; biz aşığız birbirimize
1
Padişah; böyle bir kız olmaz olsun istemiyorum onu bunun üzerine muhafızlarından kızı dışarı atmalarını istedi. Uşaklar kızın zaten kaçtığını padişaha söylediler. Kel daha başka bir söz söylemeden oradan ayrılıp evine gitti. Evde yaşlı annesi kız ve hizmetçisi süt kaynatmış içiyorlardı. ***
***
***
Kel padişahın kızının getirdiği altın mücevherle ve annesinin parasıyla kendisine iyi bir hayat kurdu.ama hala çölde diken toplayıp güvercin uçurup keçisini dut ağacının altına bağlıyordu annesi ise yün eğirerek birlikte hayatlarını sürdürüyorlardı. Hizmetçiyi serbest bırakmışlardı oda evlenip bir aile sahibi olmuştu. Fabrikatör Hacı ali ve diğerleri hala keli padişaha şikayet etmeye devam ediyorlardı kel ise özellikle onların servetlerini çalıyordu. Elbette kel kendisi için hiçbir şey almıyordu. Padişah ve vezir keli yakalamanın planlarını yapıyorlardı. Padişah vezirin sesini kesmek için onun küçük oğlunu öldürdüğü oğlunun yerine muhafızların başı yapmıştı. ***
***
***
Tüm hikâyeciler sonunda söylerler ki “ Bizim hikâyemiz burada sona erdi” ama ben diyorum ki bizim hikayemiz sona ermedi bir gün mutlaka bu hikayenin arkasından gideceğiz.
SON
1