Giriş: Her şey tıpkı bir rüyadan uyanır gibi olmuştu; saniyeler içerisinde. Hatta belki daha uzundu ama CamaeL için saniyeden farksızdı. Ne olmuştu peki? Nerdeydiler şimdi? Apayrı bir boyuttaydı; her şeyin beyaz ve yumuşak olduğu bir yer. Köşeli olabilecek hiçbir şey yoktu burada, huzur ve mutluluk kokan topraklardı. Böyle bir yer olduğu halde, altın zırhlı bir ordusu da vardı. Hiç kılıçlarını çektiler mi bilinmez, ama daima savaşa hazırdı bu altın zırhlı birlik. CamaeL de bu altın zırhlı birliğin gümüş komutanıydı. Birliğindeki herkesi kardeşi gibi sever, asla kılıç çekmek zorunda kalmamaları için dua ederdi. Ama günün birinde beklenen oldu. Bir isyankar bir kıvılcım attı ortaya ve heryeri bir yangın aldı. Huzur dolu olan bu boyuta kan bulaştı. Kılıçlar çekildi, savaş başladı. Kısa sürdü, belki sadece birkaç saniye. Ama CamaeL kafasını kaldırdığında kardeşi gibi sevdiği askerlerin cesetlerini gördü yerde. Huzur geri gelmişti evet ama ne pahasına? Gözyaşlarına boğulan Camy, geride kalan askerlerini de toparlayarak yaratıcıya gitti. Sordu; “Neden?” ve o dedi ki “Çünkü böyle olması gerekiyordu.” . CamaeL kızdı, bağırdı , çağırdı hakaretler etti. Kardeşleri de ona katıldılar. Yaratıcı bu duruma tahammül edemeyeceğini, ve artık onların burada bir yeri olmadığını söyledi. Ve sonra rüyadan uyanır gibi uyandı altın zırhlı melekler. Sıradan paçavralara sarınmış, etten kemikten bedenleri vardı. Karınları gurulduyordu ve ağızları kuruydu. Tüm gözler CamaeL’e çevrildi; o da artık insan bedenindeydi. Yaratıcı, ironik bir biçimde kan kırmızı saçlar vermişti beyaz teninin üstüne düşen. Hiçliğin ortasına yollamıştı onları. “Korkmayın kardeşlerim!” dedi CamaeL etrafına bakarak, ellerini iki yana açtı. “Terk edildik! Uğruna canımızı verdiğimiz yerden kovulduk, sürüldük! Elimizden her şeyimizi aldılar; kanatlarımızı, gücümüzü, evimizi. Umutsuzluğa kapılmayın. İntikam isteği bizi bir kere mahvetti, bunun tekrarlanmasını engelleyelim.” Kalabalıktan onay sesleri geldi ve alkışlar bunu izledi. Bir su kenarındaydılar. Eğilip kana kana su içtiler, ağaçlardan doya doya meyve yediler. Biraz olsun iyi hissediyorlardı kendilerini. Sanki. . . evlerinde gibi. “Kardeşlerim!” CamaeL ayağa kalktı. “Burası bundan sonra bizim evimiz olacak. Bir rüyadan uyanıp diğerine dalacağız. Düş olacak buranın ismi!” 1. Tur: Düş’ün kuruluşundan sonra Celestial’lar (kendilerine bu ismi takmışlardı) kendilerine derme çatma barınaklar yapmış, toplayıcı olarak hayatlarına devam etmekteydiler. Artık başlarını sokabilecekleri bir yuvaları, karınlarını doyuracak yemekleri vardı. CamaeL, artık nerede olduklarını öğrenmeleri gerektiğine karar verdi. Eski birlik komutanları ile görüşme yapmaya karar verdi CamaeL. “Eğer burada da yönler alıştığımız gibiyse, Nar’aeL, ShantaneL, sizden bazı isteklerim olacak, kabul ederseniz.” Sarışın Celestial ShantaneL kafasını salladı. “Bence de artık nerede olduğumuzu bilmenin vakti geldi.”
“O halde, Nar’aeL, lütfen birliğinden güvendiğin adamları al ve güneye giderek orada yeni bir yerleşim kur. Adını sen ver, ve bana bir haberci gönder. ShantaneL, sen de doğuya git ve nerede olduğumuza dair ipuçları bulmaya çalış. En kısa zamanda tekrar toplanarak bulguları değerlendirmeliyiz.” Nar’aeL gülümsedi ve elini CamaeL’in omzuna koydu. “Eski savaşçıyız Camy, korkacak bir şey yok. Belki kanatlarımızı ve güçlerimizi aldılar, ama bizi biz yapan şey hala bizde.” Parmağını Camy’nin kalbinin üstüne koydu. “Gidip hazırlanalım, Shanti?” İki melek dışarı çıkarken Camy mutluluktan ağlayabilirdi. Şehir kurmak: -1 Gelişim -2 Üretim Doğu’ya keşif -1 Gelişim Güney’e keşif -1 Gelişim