KTMMOB, Elektrik Mühendisleri Odası, 23 Kasım 2001 tarihinde “Cep Telefonlarının Faydaları ile Zararları”nı kapsayan bir seminer düzenledi. Akademik yönden konuyu inceleyen Yrd. Doç. Dr. Doğan Haktanır, bu seminerde kalabalık bir izleyici kitlesine çok yararlı bilgiler verdi. Doğan Haktanır “Türkiye 1. İletişim Sempozyumu”nda yine aynı konuda bir bildiri sunmuştur. Sunulan bildiri hem sunu süresince hemde sunum sona erdikten sonra da devam etmiş ve sempozyumun haricinde ilgilenen makamlara istenen bilgi aktarılmıştır. Konunun önemine binaen konferansın tam metni aşağıya alınmıştır.
CEP TELEFONLARININ FAYDALARI VE ZARARLARI Doğan Haktanır, (MASHRAE, MINST.D, MCEE, MAIEE) Makine, Elektrik, Elektronik, Bilgisayar ve Bina Hızmetleri Mühendisi
[email protected]
tarafa ağırlık veren ancak bu fikre hakikaten inandıkları için konuyu savunan bilim adamları ile yaptıkları akademik çalışmalar, öte yandan baz istasyonlarının zararlı olduğuna inanan ve bu zararlarını ispatlamaya çalışan başka bir alimler topluluğu ile akademik çalışmaları, sürekli olarak konuyu taze tutmakta leyhte veya aleyhte görüş beyan etmektedirler. Denge her ne kadar imalatçılar lehine bozulmuşsa da en son katıldığım NEU-CEE 2001 sempozyumu [1] ile Ankara’da düzenlenen sempozyumlarda [2] zararları bulunduğunu savunanlar imalatçıların yaylım ateşi ile aksi görüşte olan bilim adamlarının yoğun saldırıları arasında kalmışlar ve konularını savunmadaki güçlüklerinin yanında ortaya atılan görüşlere karşılık vermek için büyük bir savaş vermişlerdi. Ancak durum savaş meselesi olmayıp baz istasyonlarının hakikaten sağlığa etkileri var mıdır, yok mudur, onun açığa çıkarılması, halkın uyarılması durumudur. Bu açıdan hareket ederek önce aşağıdaki konularda bir inceleme yapalım:
ÖZETÇE Yaşamına önem veren kişi çevresinde oluşan teknolojik hareketleri yakından izlemekte ve kendine yararlı olanları kullanmak için her fırsattan yararlanmağa kalkışmaktadır. Kişi yine teknolojinin getirdiği yararlı olup olmadığı saptanamayan aygıtları da denemekte, bu aygıtların kendilerine kolaylık sağlaması halinde onları benimsemekte ve gerek yasal yollardan gerekse gayrı yasal yollardan kullanmaktan geri kalmamaktadır. Gayrı yasal yollara örnek çeşitli esrar türleri, yasal yollardan olanlara örnek de sigara ve cep telefonları gibi aygıtlar öne sürülebilir. Bu yazı, cep telefonlarının çevreye yaydıkları elektromanyetik dalgalarla radyasyon emisyonunun incelenip insana yaptıkları iddia edilen hasarın ne dereceye kadar doğru olup olmadığı üzerinde araştırmalar yaparak belirli bazı görüşleri ortaya konmakta ve gereken tedbirleri önermektedir.
1. GİRİŞ Dünya nüfusunun çoğalması ile onu besleyecek, gereksinimlere karşılık verecek hareketler de beraberinde gelmektedirler. Bu hareketlerden biri olan teknolojik hareketler bu gereksinimden doğmaktadır. Buna koşut olarak teknolojik hareketler genişledikçe birçok tehlike ve sorunlar da ortaya çıkmakta ve insan hayatı tehdit edilmektedir. Günlük taşıt vasıtalarından başlayıp da uçaklara, uzay mekiklerine kadar uzanalım. Bu teknoloji harikaları içinde hepsinin de kendilerine göre tehlikeleri mevcuttur. Önemli olan bu tehlikelerden kaçmak, onları bertaraf edecek tedbirler almaktır. Bunun yapılamadığı durumlarda alınabilecek önlemleri almak veya azaltılması için bir seri tedbiri empoze etmek en iyi düşünce tarzıdır. Elektrik şoku yaratabilecek noktalar için bu mümkündür. Peki, ya “Baz İstasyonları” ile “cep telefonları”? Onların da tehlikeleri önlenebilir, bu tehlikelere gem vurulabilir mi? Bunu anlamak çok güç. Çünkü bu hususta bilim adamları ikiye bölünmüş, her kafadan bir ses çıkmaktadır. Bir yanda telefon imalatçıları ve onları maksatlı olarak savunmak için ödedikleri kişiler ile yayımladıkları yayın ve propagandalar, yine aynı
• • •
Cep Telefonları Baz İstasyonları Telsizler
•
Radyo ve Televisyon Vericileri
2. CEP TELEFONLARI
8
Şekil 1. Yukarıdaki fotoğraflar muhtelif tipteki cep telefonlarını yansıtmaktadır.
atıldı. Zaman aralıklarında baz istasyonlarının yayılımı da genişledi ve hemen hemen ülkenin her köşesine yayıldı. Bu yayılım cep telefonlarının gelişmesine daha da büyük katkılar sağladı ve çoğalması süratle gelişti. Baz istasyonları, en az iki cep telefonu arasında muhabereyi sağlayan alıcı ve vericilerdir. İnşa edilen üniteye göre cep telefonlarının güçlerinden 5 – 10 kat daha fazladır. Kuruluş düzenleri bir bal peteğini andırır. Şekil 3 böyle bir sistemi sembolik olarak yansıtmaktadır. Dağılımları daha sıktır. Yayın sığaları genellikle düşüktür. Elektromanyetik dalga radyasyonunu bulunduğu yerin hemen altına yaymaması için koruyucuları vardır. Ancak bu kural yansıtıcıların dışında kırsal arazilerde değişir. Bunun nedeni de maliyete ve nufus oranına dayanır.
Cep telefonları insanlar arasındaki iletişimi sağlayan müteharrik aygıtlardır. Bu nedenle kullanımları her geçen gün artmaktadır. Şekil 1 bazı cep telefonlarını, şekil 2 bu artışın ne kadar korkunç bir biçimde katlandığını göstermektedir [3]. Konuyu teknik açıdan ele alırsak onları elektromanyetik dalga radyasyonu yayan aygıtlar ve bu aygıtların gereksinim duyduğu baz istasyonları olarak tanımlayabiliriz. Hemen şunu belirtmek gerekir ki radyasyon dendiği zaman genellikle Radyum elementinden veya Uranyum elementinden çıkan şualar düşünülmektedir. Ancak burada anılan radyasyonun bu tür bir radyasyon olmadığını vurgulamak gerekir. 1980 yılında İngiltere’de piyasaya sürülmesi tasarlanan cep telefonları %1 olarak hesaplanmıştı. Bütün imalatlar da bu rakama erişmeyi amaçlıyordu. Ancak halktan gelen talep o kadar fazla oldu ki cep telefonlarının fiyatı aşırı bir düzeye çıktı. İmalatçılar karşılık veremez oldular ve bu potansiyeli kullanarak cep telefonları geniş ufuklar açtılar. Ancak bu ufuklar beraberlerinde yeni yeni tehlikeler getirdiler: Elektromanyetik Dalga kirlikiği.
Şekil 3. Baz istasyonlarının kuruluş karakteristikleri yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi bir arı peteğini andırmaktadır. Gruplandırılan petekler bir ana şemsiyenin altında işlem görmektedir. Şekildeki eliptik daire bunu yansıtmaktadır.
Baz istasyonları yerlerine göre muhtelif sığalarda olurlar. Yayılımları yine yerlerine göre değişir. Tepede kurulan birbaz istasyonu ile yamaşlarda kurulan baz istasyonlarının kaplasığı alan aynı değildir. Kırsal arazilerde ise daha değişik boyutlar alır. Kırsal arazideki nüfus oranı yerleşim merkezlerine göre ya çok düşük veya hiç yoktur. Bu nedenle buraya yapılacak masraflar ilgili şirketlere külliyetli giderler getirmektedir. Ancak diğer yerleşim merkezleri ile de ulaşımın sağlanması gerektiğinden az masraflı bir ortam tercih edilmektedir. Bunu sağlamak için de daha az, ancak daha güçlü vericilerin yerleştirilmesi şirketlerin istediği amaca hızmet edecektir. Şekil 4 istenen sahayı kapsamına alması için kapsamı istenen saha sınırlarına göre daha geniş bir alana hitap edebilecek
Şekil 2. Cep telefonlarının yayılması gün geçtikçe katlanmaktadır. Yukarıdaki graf bu katlanmanın ne kadar yüksek olduğunu bariz ber biçimde saptamaktadır.
Önceleri yüksek bir enerji gücüne sahip olan cep telefonları, halktan gelen tepki üzerine bu yüksek kapasitenin yerini daha düşük ancak daha verimli aygıtlara bırakmışlardır. Bugün imal edilen cep telefonlarının güçleri birkaç watt civarındadır.
3. BAZ İSTASYONLARI Cep telefonlarının artmasına paralel olarak baz istasyonları da bir artış gösterdi. Ancak bu artış cep telefonları gibi istenen düzeyde olmadı ve bu gelişmelere tepkiler başladı. Ortaya promosyonlar
9
daha güçlü, değişik simgelemektedir [4].
alıcı
ve
Tablo 1. Yukarıdaki tablo muhtelif sınıfta bulunan vericilerin müsaade edilebilen azami güçlerini yansıtmaktadır
vericileri
Merkezi baz istasyonu sisteminin ana çekirdeğini oluşturur. Güçleri yüksektir. Kapsadıkları mesafe 35 km’yi bulur. Şirketler çoğaldıkça ve sahaları genişledikçe mevcut istasyon rakamı da artmış olacaktır. Şekil 4, geniş bir muhabere sahasını kapsamına alan bu vericileri –alanları geniş olan petekler-, şekil 5 bu tipik muhabere sistemlerini sembolize etmektedir.
3.2. Microcells Ana merkezi takviye etmek için kullanılırlar. Konuşmaların yoğun olduğu bölgeleri hedef alırlar. Hitap ettikleri alanlar ise cep telefonlarının yoğunluğu çok olan alış-veriş merkezlerinde, okullarda v.b. yakın yerlerdedir. Sayılarının artışı cep telefonlarının artışı ile orantı oluşturur. Radyo frekans radyasyon yoğunluğu macrocellere nispeden daha düşüktür. Konusu olabilecek radyasyon alanı birkaç yüz metreyi aşmaz. İkinci düzeydeki vericiler bu kapsamda yer almaktadır.
Şekil 4. Yukarıdaki şekil çeşitli güçteki baz istasyonlarını, petek hacimleri de güçlerini simgelemektedir.
Cep telefonları ile ‘Baz’ diye isimlendirilen merkez istasyonlar radyo frekans radyasyonu yayarlar. Bütün vericilerin yaydıkları radyasyon yoğunluğu mesafe ile orantılıdır. Ancak cep telefonlarındaki mesafe kulak hizasında işlem gören anten ile beyin hücreleri arasındaki mesafede olduğundan radyasyon yoğunluğu nispeten daha yüksektir. Baz istasyonları olarak isimlendirilen merkez istasyonlarının ise çevreye yaydığı radyasyon, kurulu oldukları alanlar içerisindedir. Baz istasyonları güçlerine göre üç türde ele alınmaktadır: Macrocells, Microcells ve picocells. Aşağıdaki tablo içinde bulunduğumuz sürede 1800 ile 1900 MHz frekanslarında yayın yapması öngörülen bandların sınıflarını ve bu bandlardaki sınıfların güçlerini gösterir.
3.1. Macrocell’ler Şekil 5. Yukarıdaki şekil cep telefonları ile muhabereyi sağlayacak bir yayın ağ sistemini göstermektedir.
TABLO 1 Güç sınıfı
1 2 3 4 5 6 7 8
Mobil Yayının Azami Gücü
3.3. Picocells
SabitYayının Azami Gücü
(W)
(dBm)
(W)
(dBm)
20 8 5 2 0.8
43 39 37 40 29
320 160 80 40 20 10 5 2.5
55 52 49 46 43 40 37 34
Binaların dışına yerleştirilen baz istasyonları bina içlerinde etkili olamamakta ve iletişimi temin edememekteydi. Bu dezavantajlarını bertaraf etmek için şu an için alınan tertibat küçük çaptaki vericilerin bina içerisine yerleştirilmeleri ve antenlerini bina dışına kurmakla muhaberenin sağlanması metoduydu. Bu tür vericiler baz istasyonlarının diğer iki türünden daha düşük kapasitededirler. Bunlar da ağabeyileri gibi radyo frekans radyasyonu yayarlar. Birkaç watt gücündedirler. Ancak oda içine yerleştirildiklerinde, oda içerisindeki eşya ve duvarlardan yansımaya uğrarlar. Bu yansıma sonucu bu çok küçük
10
kapasitede olan ‘picocells’ vericileri de ağabeyleri kadar etkili olabilmektedirler. Üçüncü düzeydeki vericiler bu kapsamda yer almaktadır.
istasyonlarının güçlerinden 15-30 kat daha fazladır. Ulaşım sahası yerine göre 1 km ile 30km arasındadır. Bazı özel durumlarda ve pek sınırlı yetkiler içerisinde deniz aşırı iletişimi de kapsayabilirler.
4. ULUSLARARASI POLİTİKA
6. RADYO VE TELEVİZYON VERİCİLERİ
Uluslararası elektromanyetik dalga yayını düzenleyicileri (APTA) halktan gelen tepki üzerine bu yayınları yapan şebekeleri gözden geçirerek üç bölümde sınıflandırmışlar ve bunların aşılmamasını ön gören kurallar yanında, güçlerinin azaltılması yönünde çalışmalara başlamışlardır. Ortaya konan kurallara göre ilk etapta sınıflarına göre saptanan verici güç kaynakları aşağıdaki sınırları aşmamalıdır: Birinci düzeydeki vericiler İkinci düzeydeki vericiler Üçüncü düzeydeki vericiler
320 40 1.6
Radyo ve Televizyon vericileri toplumun haber alma, duyurular, piyasa hareketleri ve temaşa ihtiyacını karşılamak için kurulmuşlardır. Tek yönlü yayın yapan bu vericiler genel anlamda toplum, büyük şehirlerde ise topluluklara hitap ederler. Adetleri baz istasyonlarından çok azdır. Ancak güçleri baz iztasyonlarının güçlerinden 300-1000 kat daha fazladır.
– 2.5 W – 2.5 W – 0.05W
7. EMD RADYASYONU TARTIŞMALARI
Bu sınırlamalar kendi içlerinde de sınıflara ayrılırlar. Tablo 2 bu istasyonların ayrıldıkları sınıfları, kullanacakları güç ile toleransı yansıtmaktadır [5].
Tüm bu konu edilen aygıtların bir amacı vardır: İnsanlar arasında iletişim sağlamak, bilgi alışverişinde bulunmak. Ancak bu aygıtlar görevlerini yerine getirirken çevreye Elektro-manyetik Dalgalar yayarlar. Bu dalgalar EMD kirliliği olarak tanımlanır. Elektro-manyetik Dalgalar gözle görülemez. Ancak bu dalgaların varlığı ve çevreye yaydıkları EMD kirliliği belirli aletlerle saptanabilir, ölçülebilir. EMD kirliliği son günlerde günün konusu olmuş yararları ile zararları üzerinde bitmeyen tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmalarda bu güne kadar hiç bir taraf kendi tezini kesin olarak kanıtlayamamıştır. Yine bu hususta yapılan ilmi araştırmalar da vardır. Bu araştırmalar elektrik akımı ile elektromanyetik dalgaların insan kalbi ile DNA’yi üzerinde olan etkilerini ele almakta onları incelemektedir. Çünkü bu dalgaların zararları olduğuna inanılan ortamlar bulunmuştur. Elektromanyetik dalga yayan aygıtların kesin olarak, insan sağlığına zararlarının olup olmadığı veya bu aygıtların faydalarının bulunup bulunmadığı üzerindeki sorularının yanıtsız kalması halk arasında büyük kaygılar yaratmakta ve bu sorular tekrar ve tekrar her ortamda dile getirilmektedir. Eğer sürekli olarak ortaya atılan sorulara bir yanıt verilecekse, bu sorulara yanıt verme işi anlatana göre değişir ve farklı sonuçlar getirir, şöyleki:
TABLO 2 Güç Sınıfı 1 2 3 4 5 6 7 8
Azami doruk Güç Watt dBm 320 160 80 40 20 10 5 2.5
55 52 49 46 43 40 37 34
Tolerans (dB) -0, +3 -0, +3 -0, +3 -0, +3 -0, +3 -0, +3 -0, +3 -0, +3
Tablo 2. Vericiler yukarıda gösterilen sınıflara bölünmüştür. Bu sınıflardaki vericiler belirtilen güç ve toleranslarının aşılması ortaya konan kurallarca engellenmiştir.
5. TELSİZLER
• • • Telsizler, cep telefonları gibi karşılıklı iletişim sağlarlar. Ancak hitap ettikleri kitleler sınırlıdır. Kullanım alanları herhangi bir iletişim aracı bulunmayan, daha çok ücra bölgelerdir. Şehir içlerinde ise bina hızmetlerinin bir parçası olarak ve taksi şoförlerinin yönlerinin tayininde kullanılırlar. Özel ruhsatı gerektirir. Bunların güçleri baz
Kimisi zararları vardır, Kimisi zararları yoktur, demektedir. Kimisi de bazı nedenlerden bu hususta görüş beyan etmekten kaçınmaktadır.
Bu durumda elektromanyetik dalgalar yoluyla çevreye radyasyon yayan araç ve gereçler hakkında kesin olarak bu iki şıktan biri üzerine ağırlık konabilmesi için önce EMD radyasyonunun insan vücudu ile olan ilişkilerini ortaya koymak gerekir.
11
İnsan vücudu diğer faktörlerin yanında elektrik akımına karşı da çok duyarlıdır. Bu duyarlılık vücudun muhtelif yerlerine göre değişir. Bilim adamları bu duyarlılığı saptamak için hayvanlar üzerinde, öldürücü olmayan dosajlarda da insanlar üzerinde, birçok deneyler yaptılar. Yapılan bu deneyler sonucu bazı bilgiler elde edildi. Ağırlık taşıyan deneyler daha çok kalb, insan direnci ve DNA üzerinde yoğunlaşmıştır. Eğer elde edilen bu bilgilere bir göz atalır ve bu hususta biraz bilgi sahibi olunursa konuya bakış açısı biraz farklılıklar alabilir.
8. ELEKTRİK VE EMD DENEYLERİ İnsan vücudu üzerinde yapılan testler burada üç açıdan ele alınmıştır: Şekil 6 – İnsan Kalbi ve odacıklarla, kapakcıkları
1. Kalb ve akım ilişkileri, 2. İnsan direncinin ölçümü, 3. EMD’nin DNA üzerindeki etkileri. Birinci deneyde esas olarak alınan, elektrik akımının kalbe olan etkileri, ikinci deneyde insan vücudunun elektrik potansiyeline karşı dayanabileceği en yüksek aşaması, üçüncü deney ise biyolojik etkenleri kapsamına almaktadır. Aşağıdaki paragraflarda bu konular biraz daha geniş kapsamlı bilgi verilmektedir.
8.1. Kalp Üzerindeki Akım Deneyleri Dünya üzerindeki elementler elektrik akımına karşı muhtelif tepkiler gösterirler. İnsan vücudu da bu kuralın dışında kalmaz. Elektrik akımına karşı olan tepkiler genellikle elementlerin direnci olarak tanımlanırlar. Elektromanyetik dalgalar aracılığıyle insan vücuduna yapılan etki oranı daha da değişik şekiller alır. Bu şekiller kendini ısı, manyetik etkiler, elektriksel etkiler eltromanyetik dalga radyasyonu ve biyolojik etkenler olarak ortaya koyar. Bu etkenler bilahare teker teker ele alınmış ve zarar düzeyleri tartışılmıştır. Şekil 6 normal bir insan kalbinin yapılışını göstermektedir. Burada salt konu ile ilgili olan kısımlar ele alınmıştır. Şekil 7 ise insan kalbinin genel bir elektrokardiogramını (ECG) göstermektedir [6].
Şekil 7 – İnsan kalbinin elektrokardiogramı ile çekıştırılması ve çalışma aşamaları
Şekil 6’da atar ve toplar damarlardan gelen kanı deveran ettiren insan kalbinin aktif elemanları numaralandırılmıştır. Bu numaralar anlaşılabilmesi açısından graf ve kalb durumlarına tekabül eden yerlerde aynı numaralar kullanılmıştır. Kan dev eranı ile ilgili olarak çalışma prensipleri PQRST harfları ile belirtildiği gibi beş aşamada gösterilmiştir. Kanın deveranı kulakçık ve kapakçıkların kasılması ve gevşemesi ile sağlanmaktadır. Bu hareketleri bir dalga olarak nitelersek ilk aşaması olan P dalgası SA yumrusunun kasılmasıyla oluşan ve kana ilk basıncı veren dalgadır. T dalgası ise kanın AV sahasına geçişinden oluşan ve karıncıklarla yakından ilgisi
12
ölümcül sınırlaır yukarıdaki rakamlardan elde etmek mümkündür.
olan dalgadır. “T Fazı” denen bu aşama esnasında bu bölgenin bir elektrik akımına uğraması halinde büyük tehlike arzettiği devredir. İnsana yapılan elektrik şoku damar ve kasların tepkileri ile ölçülebilmektedir. İnsanın damar sistemi, vücudun muhtelif yerlerine muhtelif elektriki sinyalleri taşıyan bir ağ sistemi olarak düşünülebilir. Bu sistem 100Hz frekans ile 4 μA’lik dalgacıklarla inceleme altına alınabilir [6]. Kaslarda bir hareket olması halinde bu akım 2mA’e kadar çıkarılabilir. Kan’ın iyi bir iletken olduğunu göz önünde bulundurursak, insan vücudunun herhangi bir yerine tatbik edilecek bir elektrik şokunun, insandaki etkilerini öğrenebilmek mümkündür. Yapılan birçok deneyler [8] bize gösterdi ki, göğüs boşluğu ile kafatasına gelen elektrik şoklarının ölümcül olabileceğidir. Bu amaç için düzenlenen tablo 3 bu uğurda yapılan testlerin sonucunu yansıtmaktadır: TABLO 3
Elektrik akımının insan vücuduna yapacağı tahribat, elektrik akımının sadece şiddetine bağlı kalmamaktadır. Yapılacak tahribat elektrik akımının şiddetinin yanında aynı zamanda elektrik akımının hem süresine hem de olacağı zamana bağlıdır. İnsan vücuduna yapılan elektrik akım süresi ile ilgili olarak yapılan deneylerde, insan vücudunun 0.4 saniye içerisinde husule gelen akımlardan doğal olarak korunabileceği saptanmıştır. İşte bu nedenledir ki korunma düzenekleri, IEE’nin yanında bütün ülkeler, herhangi bir arıza anında elektrik akımının devresinin bu süre içerisinde açılması şart koşulmaktadır [9]. Ancak bunun dışında olabilecek tahribat akımın zamanı ile ilgilidir. Bu zamanın neden gerekli olduğu şekil 8’de kardioliji verileri ile kan basıncı graflarına dayalı olarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Deney 1 Akım şiddeti
Etkisi ile ilgili açıklamalar
1-5 mA
Pek fark edilemeyen bir akım
5-12mA
Acı verir ancak kasların doğal ko-runmasıyle bu şoktan kurtulmak mümkün
13-15mA
Sinirsel kontrol ile akım arasında bir dengeleme görülen noktadır. İnsan beyninin verdiği komutlar yerine getirilip getirilememe aşamasındadır.
20-50mA
Bu aşama çok acı verir ve insan kendini kaybedebilir. Şekil 7’de gösterilen devrenin ‘T’ aşamasına rastlarsa çok kritik bir durum arzeder.
50-75mA
Bu aşamada kan deveranı durur. 3 dakika içerisinde beyne kan gitme-mesi halinde, dönüşü olmayan za-rarlar husule gelir.
100-1500mA
Kalp hareketini engeller ve ani ölümü getirir.
Şekil 8 – Yukarıdaki şekil elektrik akımı verilen bir vücudun çekilen ECG sonuçları ile kan basıncının durumunu göstermektedir
8.2. Elektriksel Direnç Deneyleri İnsan vücudu bir iletken olarak düşünüldüğünde, bu vücudun muhtelif yerlerine elektrik potansiyeli vererek yaratacağı etkilerle iki kutup arasında oluşabilecek direnci bulmak mümkündür. Her iletkende olduğu gibi insan vücudunun da ohm kanunu kuralları uyarınca bir davranış içerisinde olmasının da kabul edilmesi gerekmektedir. Bu düşünceden hareket ederek alimler insan vücudunun muhtelif yerlerinde husule gelen dirençleri bulmağa çalışmışlar ve yaptıkları çalışmaları aşağıdaki tablo 4’te gösterildiği şekilde yayımlamışlardır.
Tablo 3. Elektrik akımı canlıların vücut hücrelerine tesir ettiği gibi doğrudan doğruya kalbe de tesir eder. Yukarıdaki deneyler birçok kez birçok canlı üzerinde tekrarlanmıştır. Sonuç olarak belirli bir aşamadan sonra elektrik akımı canlılar üzerinde ölümcül olabilmektedir.Bu
TABLO 4
13
Deney 2
proteinlere sarılmış DNA mevcuttur. Şekil 10, DNA’yin oluşumunda geçirilen merhaleler, Şekil 11’te ise DNA’yin açıklanması anlatılmaya çalışmaktadır.
Tablo 4. İnsanın elektrik akımına karşı direnci vücudun çeşitli noktalarında değişik değerlikler alırlar. Yukarıdaki şekil elektrik akımının merkezi el olması halinde değişik potansiyellerde olan etki değerleri verilmektedir.
Şekil 10. Yukarıdaki şekiller DNA’yin oluşum merhalelerini yansıtmaktadır.
Bu deneylere göre en zayıf bir insan vücudu 50 volta kadar herhangi bir hasar görmeden elektrik akımına karşı bir dayanıklılık göstermektedir. Bunun dışındaki hallerde değişik insanlarda değişik etkiler görülmek-tedir.
8.3. DNA Deneyleri Yine DNA üzerinde yapılan testlerde aşırı elektromanyetik dalgaların zararları olduğu saptanmıştır.
Şekil 11. Yukarıdaki şekil bir insan hücresini, çekirdeğini, kromosomlarını histon diye tanınan proteinlere sarılmış DNA’yi tanımlamaya çalışmaktadır. Şekil 9. Elektromanyetik dalgalar insan DNA’yi üzerinde güçlerine göre çeşitli etkiler yaratır. Yukarıdaki şekil bu etkilerin etki metodları ile türlerini yansıtmaktadır.
Elektromanyetik dalgaların, yukarıda açıklaması yapılmaya çalışılan, DNA üzerinde olan etkileri şekil 9’da sembolize edilmiştir. Yapılan deneylerde ve şekil 9’da belirtildiği bölgelerde, az bir dosajdaki elektromanyetik dalgalara maruz kalan DNA yapılarını koruyabilirler, ancak yüksek dosajlarda, bu yapılarını korumanın mümkün olmadığı belirgin olarak ortaya çıkmakta ve böyle durumlardan kaçınılması önerilmektedir. Çünkü bu durumlar insan karakteri üzerinde geri dönülemeyen sonuçlar yaratabilir.
Deoxyribo-Nucleic-Asit’in kısa yazılışı olan DNA kişinin soydan gelen genetik karakteristik ve oluşumu taşıyan kodlanmış batından batına aktarılan bilgilerdir. Bütün hücrelerin çekirdeklerinde mevcuttur. Bir insan hücresinin çekirdeğinde 23 adet çiftleşmiş kromosom bulunmaktadır. Toplam kromozomların adedi 46’dır. Her kromozomda kangal biçiminde dolanmış histon diye tanımlanan
14
Güneşten gelen ışınlar, X-Ray ışınları ile radyo vericilerinin çevreye yaydıkları dalgaların hepsi de elektromanyetik radyasyonlar veren unsurlardır. Cep telefonları ile diğer vericiler de çevreye bu radyasyonu yayarlar. Çevreye yayılacak olan EMD radyasyonunun oranı APTA ve ANSI tarafından düzenlenmiştir. Bu ise 0.4W/kg olarak saptanmıştır. Yine bunun dışında, bu dosajın aşılmamasına özen gösterilmesine rağmen uzun süreli radyasyona tutulmada etkilerinin ne olacağı kesin olarak saptanamamış, bu da cep telefonlarının piyasaya sürülüş mazilerinin uzun olmadığı gerekçesi ile etkileri hususunda bir görüş henüz kesinlik kazanamamıştır.
arasında cep telefonları ise imalatına göre 2 ile 5W arasında radyo frekansı cinsinden olan güçlerde yapılmışlardır. Halktan gelen tepkiler üzerine bu güç son zamanlarda azaltılmıştır. Mevcut teknolojinin verdiği olanaklar çerçevesinde bu istasyon ve telefonların frekansları Geka Hertz’lere erişti, hatta onları aştı. İngilterede bu frekanslar 13, 23 ve 38 Geka Hertz’dir [10]. Bilinen ve ispatı yapılan gerçekler arasında radyo frekanslarının insan vücudundaki etkisi, hücrelere ısı niteliğini taşımakta [11], DNA üzerinde de değişik etkileri görülmektedir [12]. Bazı ülkeler baz istasyonları ile cep telefonlarının direkt ve endirekt etkileri ile radyasyon yoluyle olan etkilerini kapsayan araştırmalarda bulunmuşlarsa da bu sonuçlar henüz halka daha açıklanmamıştır. Endirekt etkileri ile bilinen ve ispatı yapılan gerçekler şöyledir: Bir araba sürücüsü araba sürerken cep telefonunu kullandığı anda, cep telefonundan çıkan radyasyonun beyin hücrelerini direkt olarak etkilemesinden, insan davranışlarına da tesir eder ve kazaların artmasına neden olur [13]. 1954 yılında Kıbrıs’ta Kıbrıs Radyo Yayın İstasyonu (CBC) kurulduğu zaman, bulunduğu mevkiin 500 m ilerisinde bulunan Atalasa ormanı civarında 50 m’lik bir antenin bir ucuna ampülün bir ayağı diğer ucuna da toprak hattı bağlandığı zaman ampülün ışık saçtığı görülmüştü. O zamanlar bunun nedenleri pek çözümlenememişti. Aradan uzun bir süre geçtiği zaman istasyona yakın çevredeki ağaçların etkilendiği ve boylarının ormandaki diğer ağaçlara oranla büyümediği gözlemlendi. Cep telefonlarından çıkan radyo dalgaları gözün geremediği yerlere kadar, bina içleri, görünmeyen köşeler, tavan araları v.b. yerlere eğilebilme, eğrilebilme, yansıyabilme özelliklerinden dolayı erişebilmektedirler. Önceleri Analog systemde yayın yapan (TACS) cep telefonları şimdi hemen hemen Avrupa digital standardları doğrultusunda ‘Global System for Mobile’ (GSM) genellikle 900 MHz ile 1.8GHz bandlarını kullanırlar ve bunların baz istasyonları bir bal peteği gibi hücrelerden oluşurlar [14]. Son yıllarda bu frekanlara bir frekans daha eklenmiştir. Şekil 12 böyle bir ağ sistemini yansıtmaktadır. Bu durumda radyasyon kirliliği hemen hemen en ücra köşelerde dahi mevcuttur. Dolayısıyle insan vücudunun elektromanyetik dalgalardan kurtulması imkansız bir durum arzeder.
9. CEP TELEFONLARI, BAZ İSTASYONLARI VE İNSAN Elektromanyetik dalgaların (EMD) varlığı cep telefonlarının piyasaya sürülmesinden sonra ön plana geçti. Baz istasyonlarının önem kazanması ve halk arasında büyük ölçüde yayılması son zamanların harika olarak nitelendirilebilecek bir olayıdır. Kullanılışları o kadar genişledi ki kurum ve kuruluşların, devlet dairelerinin, özel ve tüzel kişilerin bir parçası haline geldi. Bugün hemen hemen herkesin cebinde bir veya iki cep telefonu bulunmaktadır. Son zamanlarda zararları olduğu üzerinde ortaya atılan iddialara rağmen bu telefonların artışı daha da devam edecektir.
Şekil 12. Bal peteğini arzeden baz istasyonlarının görünümü ve bir cep telefonunun muhabere halindeki konumu
Halk sağlığını tehdit ettiği öne sürülen baz istasyonları ile cep telefonları radyo yayın dalgaları kapsamında incelenmekte (RF) ve bu kurallar kapsamında işlem görmektedir. (RF kuralları Para. 3.3 – 3.7). Bu yayınlar insan vücudunu iki şekilde etkilemektedir; biri, baz istasyonlarından yapılan yayınlar, öteki ise cep telefonlarının yaptığı yayınlar. Baz istanyonları kuruluş yerine göre 10 ile 30 W
15
birimi T (Tesla)’dır. Elektriki alan metre başına volt olarak ölçülür (V/m). Elektromanyetik dalgalar ise metre kare başına watt (W) cinsinden hesaplanmaktadır. Şekil 13 bu ortamı yansıtmaktadır. Dipol bir antenden yayılan dalgalar, şekil 14, insan vücuduna da erişmekte ve aynı titreşimlerin insan vücudunda da oluşmasına neden olmaktadır, (şekil 15). İnsan vücudunda oluşan bu titreşimler antene yanlaştıkça yoğunluğu da artar, elektrik akımı yükselir, vücuttaki ısı çoğalır. Buna ek olarak DNA dokularında meydana gelen etkenler de belirtildiğine göre karesiyle orantılı bir artış kaydeder [15]. Bu dosajların şiddeti:
Şekil 13. Elektromanyetik dalga gücünün metre kare cinsinden olan bağıntısı ile birimi
mσΕ2/ρ (W/kg) olarak hesaplanmaktadır.
Elektromanyetik dalgalar elektrik ile manyetik alanlardan oluşan positif ve negatif tepeler arasında öngörülen zaman birimi içerisinde titreşirler.
Şöyleki: m σ ρ E
= hücrenin kütlesi = hücrenin iletkenlik birimi = hücrenin birimsel enerji emme kapasitesi = Elektriki alan (rms cinsinden)
Bu durumda dosaj insan hücrelerinin dayanabileceği sınırı aşarsa bu hücrelere zarar gelmemesi olanaksızdır. Çok yüksek bir dosaj insan hücrelerine öyle bir zarar verir ki bazı durumlarda normal bir geriye dönüş imkansız olabilir, Tablo 1 ve Tablo 2’de belirtildiği gibi. Ancak bunu tek taraflı ele almak da doğru olmaz. Çünkü elektromanyetik dalgaların bazı dosajları insana yararlı olduğu gibi hekimlikte bazı hastalıkları tedavi etmede kullanılır. Dolayısıyle gerek elektrik akımının gerekse elektromanyetik dalgaların bu yönlerini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Şekil 14.Yukarıdaki şekil bir baz istasyonundan yayılan elektromanyetik dalgaların insan vücuduna erişen sahayı tesbit etmektedir
10. E.M.D. KİRLİLİĞİ Cep telefonlarına karşı istekler çoğaldıkça imalat da o derecede artar. Bunun sonucu da bu telefonları imal eden kuruluşları artırır. Kuruluşların artması artışa göre her kuruluş adedi oranında baz istasyonları da çoğalan adet oranında değil bulundukları mevkiye göre, mevcutların iki, üç veya daha fazla katları oranında artar. Buna koşut olarak da havadaki elektro-mayetik dalga dosajı o derece katlanır. Şu an Kuzey Kıbrıs’ta iki kuruluş vardır. Her kuruluş kendi üyeleri için iletişimi sağlamak açısından kendi baz ağlarını döşemek zorundadır. Aynı orandaki ağların döşenmesi öteki kuruluş için de zorunludur. Bu durumda iki yayın merkezi kurulacağından aynı noktada veya yaklaşık noktalarda insan vücuduna gelecek elektromayetik dalga dosajı da iki katına çıkmış olacaktır. Bir üçüncüsünün delmesi halinde kurulacak istasyon oranları oranında da bir artış olur. İnsan vücudunda
Şekil 15. Yukarıdaki resim dipol bir anteni ve etrafa yaydığı elektromanyetik dalgaları yansıtmaktadır. Şekil 8’de belirtilen baz istasyonunun salt uç antenlerinin büyütülmüş şeklidir
Manyetik (β) alanın şiddeti positif ve negatif tepeler arasındaki potansiyel farkı ile orantılıdır ve
16
elektro-manyetik dalga dosajlarının artması hiç de arzu edilen bir nen değildir. İş bununla da kalmaz çevrede salt baz istasyonları mevcut değildir. Elektro-manyetik güç kapasitesi çok daha yüksek olan Televizyonlar ve Radyo Yayın organları da vardır. Bunları da baz istasyonlarının dosajlarına ekler ve elektromanyetik dalga kirliliğinin boyutlarının ne aşamada olduğuna dair bir fikir sahibi olursak, bu husustaki kararsızlık bir nebze daha kararlılığa doğru adım atmaması için bir neden kalmaz.
10-400 400-2k 2k-150k 150k-300k
Ötedenberi gazeteler sürekli olarak Kuzey Kıbrıs’ta kanser olaylarının arttığını belirtmekte ve bu artışın genellikle çiftlik ürünlerine, erken zamanda meyve vermelerini sağlamak için su ile birlikte bitkilere verilen dosajı aşmış, gelişi güzel yapılan ilaçlamalara bağlamaktadırlar. Ancak şunu gözönünde bulundurmak gerekir ki bu ilaçlamalar baz istasyonlarının kuruluşundan önce de vardı. O zaman kanser olayları ya basına yansımıyordu veya durumun başka bir izahatı olması gerekmekteydi. Bilinen bir husus vardır ki baz istasyonlarının kurulumasından bu yana kanser olaylarının da artmasıdır. Yalnız, şunu hemen söylemek gerekir ki olayı salt baz istasyonlarına bağlamak da doğru olmaz. Çünkü henüz bunu kanıtlayacak bir araştırma veya gereken incelemeler yapılmadığı gibi bu husus ülkemizde yeni yeni önem kazanmaktadır. Eğer buna diğer şirketlerin istasyonları ile Radyo, Televizyon gibi daha güçlü elektromanyetik dalga yayan sistemlerin radyasyonlarını da eklersek ulaşılabilecek boyutun ne aşamaya kadar çıkabileceğini tahmin etmek artık güç değildir. Bunun yanında mevcut elektromanyetik dalgaların yoğunluğuna cep telefonlarının yaydıkları elektromayetik dalgaları da katarsak EMD kirliliği üzerindeki boyutlarımızin ne düzeye erişebileceğini tahayyül etmek güç olmaz. İnsan vücuduna düşen bu radyasyon, belirtilen dosajı aşar mı, aşmaz mı, bulunduğu yere göre değişir. Uluslararası elektromayetik dalgaları düzenleme kurulu “International Radiation Protection Association” (IRPA) tarafından yayımcılara ışık tutacak insan vücudunun etkilenme sınırları aşağıda verilmiştir:
TABLO 6 SAR LİMİTLERİ
0.01-0.038 0.038-0.61 0.61-10
Uzuvlar
SAR Sınırı W/kg
Kütle (g)
Zaman (dakika)
Tüm vücut
0.4
-
15
Kafa (Cenin)
10
10
6
Boyun
10
100
6
Kol ve bacaklar 20 100 6 Türkiyede bu hususla ilgili kuruluşlar için ortaya konan standartlar ANSI standartlarıyla farklılıklar oluşturur, şöyleki: TABLO 7 Türkiyedeki Standardlar Frekans
TABLO 5
(MHz)
10 f/40 50 3.334×10-4f
“Amerikan National Standards Institude” (ANSI) ile ARPA tarafından belirlenen sinir Özgül Soğrulma Oran (Specific Absorbtion Rate - SAR) değeri 0.4W/kg’dır [16]. Bu değere erişilir veya aşılırsa ciddi sağlık sorunlarıyle kaşılanacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle çizilen sınır insan vücuduna zarar gelmeyecek olan sınırdır. Bu sınır bu ölçümlerin 1/10’u olarak kabul edilmiştir. Bu da bize gösteriyor ki etkenler insan ağırlığına göre değişir. Tablo 6’da vücut ağırlığı ile şuaya maruz kalınan zaman da dikkate alınarak SAR sınırları ortaya konmaktadır.
11. KKTC VE KANSER OLAYLARI
Frekans
61.4 0.16 3.07√f 8.14×10-3√f 137 0.364 0.354√f 9.4 ×10-4√f
(MHz)
Elektriki alan yoğunluğu (V/m)
Güç (W/m2)
900
41.1 (4)
4.6(6)
1800
58.1(61)
9(10)
Elektriki alan (V/m)
Magnetik alan (A/m)
Güç yoğunluğu (W/m2)
Tablo 6. Yukarıdaki tablo, Türkiye’deki standartlarda EMD kirliliği ile ilgili belirtlen sınırların aşılmamasını öngören tablodur. Ayıraç içindeki rakamlar ARPA-ANSI sınırlamalarını yansıtır.
1000 1000 614/f
42 1.6/f 1.6/f
-
Bu sınırlarla ilgili tablo incelendiği zaman uluslararası anlaşmalar olmasına rağmen ülkelerin
17
kendi standarlarında getirdikleri sınırlamar arsında farklılıklar vardır. Türkiye’deki farlılık 900 MHz bandında olan ve elektriki alanda belirtilen farklılıktır. Bu rakamlara uygun olarak gerek Türkiye’de gerekse Kıbrıs’ta sürekli olarak ölçümler yapılmaktadır. Yapılan bu ölçümlere göre her iki ülkede de bazı yerlerde bu sınırlar aşılmıştır. Aşılan rakamlar elimizde mevcuttur. Ancak bu sınırları açıklayacak makam biz olmadığımız ve yetkililer başka mercilerde merkezlendiği için burada bunun açıklanmasını yapmak sorumluluk aşaması içerisine girer. Zaten bizim konumuz cep telefonlarının faydaları ile zararlarının saptanması ile ilgilidir. Bu kısa teknik açıklamalardan sonra yeniden konuya dönelim. Su elektrik akımını geçirir. İnsan vücudu ise %70 sudan oluştuğuna göre kendisi bir iletken durumundadır. Bu ve deneylerde ortaya konan rakamlar bize gösteriyor ki insan vücudu elektrik enerjisinden büyük ölçüde etkilenebilmektedir. Bu etki, sınırını aşarsa insan yaşamı da sona erebilir.
2. 3. 4. 5. 6. 7.
Bu grup, 1963’te kurulan National Radiological Protection Board (NRPB) verileri ile diğer uluslardaki akademik ve deneysel verileri dikkate alarak bir rapor düzenlediler. Raporda çıkan sonuçlar kesin bir karara varılamadığı yönündedir [17]. Öte yandan cep telefonları baş döndürücü bir hızla çevreye yayılmaktadır. Ayrıca sigaralar gibi ister zararları olsun vyea olmasın cep telefonları insanlar üzerinde oluşturduğu alışkanlıklardan radyasyonların çoğalması da gittikçe aynı oranda artmaya devam edecektir.
13.1. Manyetik Etkenler Manyetik alanlar frekanslarla orantılıdır. Ençok biyolojik etkinliği vardır. Bu etkinliğin nedeni vücutta bulunan Fe3O4 (demir oksit) bileşiklerinin manyetik alanlarda mıknatıslanmalarından ve görevlerinin manyetik alan oranında etkilenmesindendir.
12. CEP TELEFONLARININ YARARLARI Elektromanyetik dalgalar az dosajda tedavi amacıyle hekimlikte kullanılırlar. Örneğin, sporcuların aldıkları darbeleri microwave ile, kanseri kemotherapi ile geçirdikleri gibi. Cep telefonlarının iletişim kurmakta da büyük yararları vardır. Özellikle teknolojinin erişmediği yerlerde yapılan araştırma ve sondajlarda, iletişimin önem kazandığı ve hayat kurtarabileceği ortamlarda kullanıldığından sosyal ve ruhsal bir rahatlık getirir.
13.2. Elektriksel Etkenler Akımın geçtiği iletkenler çevresinde bir manyetik alan bir de elektriksel alan oluşur. Manyetik alan yukarıda konu edilen biyolojik etkenleri, elektriksel alan ise ısısal ve radyasyonel etkenleri getirir. Elektriksel alan kendini vücut ısısının çoğalması şeklinde ortaya koyar. Radyasyonel alan ise doğrudan doğruya dokular üzerine etki yapar.
13. CEP TELEFONLARININ ZARARLARI
13.3. Isısal Etkenler
Güneşten gelen ışınlar, X-Ray ışınları ile radyo vericilerinin çevreye yaydıkları dalgaların hepsi de elektromanyetik radyasyonlar veren unsurlardır. Cep telefonları ile diğer vericiler de çevreye bu radyasyonu yayarlar. Çevreye yayılacak oran APTA ve ANSI tarafından düzenlenmiş, bu oran ise 0.4W/kg olarak saptanmıştır. Çevreye elektromanyetik dalgalar yoluyla yayılan radyasyonlar halkı özellikle bebekleri ciddi surette rahatsız etmektedir. Bunun sonucu baskı unsurları oluşturulmuş ve hükümetlerin bir önlem alınması istenmiştir. İngiltere hükümeti ortaya atılan bu iddialar bir yanıt bulmak için tarafsın uzmanlardan oluşan bir komisyon oluşturdu: “Independent Expert Group on Mobile Phones” (IEGMP).
Vücuda isabet eden elektromanyetik dalgaların frekans değişikliklerine vücudun direnmesiyle ortaya çıkar. Vücut üzerinde olan ısıyı kan deveranı ile tüm vücutta dengelemeye çalışır ve deri yüzeyi üzerinden normal seviyelere indirmeye çabalar. Vücutta oluşan ısı dengeleme oranını aşacak bir nitelikte ise vücut ısısı gittikçe yükselir. Bu yükselme aşırı derecede olursa kanda ciddi etkinlikler başgösterir ve insan sağlığı üzerinde ciddi sorunlar yaratır.
13.4. Kanser Olaylarının Araştırılması Amerika, İngiltere ve Avustralya’da radyo ve televizyon vericilerinin yakınlarında ikamet eden ailelerin çcocukluk devresinden başlayarak yetişkinlik çağlarına kadar uzanan sürelerde incelemeler yapıldı. Bu incelemelerden elde edilen sonuçlarda kansere yol açacak herhangi bir bulgu ortaya çıkmadı. Ancak bu bir mazi araştırması niteliğini taşıdığından görüş olarak, bulgular hernekadar kanser oluşumu yönünde bir sonuç
Bu grup şu kuruluşlardan oluştu: 1.
Fen adamları Friends of Earth Power Watch Northern Ireland Families Against Telecommuni-cation Transmitters (NIFATT) Members of Mobile Companies Federation of the Electronics Industry (FEI)
Walter Bodmer, National Radiological Protection Board (Başkan)
18
vermemişse de, araştırmayı yapan kurul bu hususta uzun süreli bir araştırma yapılmasının gerekliliği üzerinde rapor düzenledi [18, 19]. Yine İngiltere’de ortaya atılan cep telefonlarının kansere neden oldukları iddiasını yanıtlamak için 250000 kişi üzerinde üç yıllık bir deneme yapıldı. Deneme süresince yapılan gözlemlerde elde edilen rakamlarda riskin binde 0.86 üzerinde olmadığı görüldü. Öte yandan yine aynı gözlemlemeler radarlar üzerinde çalışan ve bu cihazları kullanan . müstahdemler üzerinde de ele alındı. Ancak burada yapılan gözlemlemelerden çok daha değişik sonuçlar elde edildi. Bu sonuçlara göre radarlar üzerinde çalışan ve radarı kullanan teknisyenler arasında %26 oranında bir kanser artışı olduğu saptandı.
geçmişte yapılanlardan da ciddi bir araştırma yapılması gerekmektedir. Ortada bilinen bir gerçek varsa oda herhangi bir ortamda aşırı dosajın insan sağlığına zarar verdiğidir. İnsanların bunu bilmesi, cep telefonları imalatçılarının bunu bilmesi ve adımlarını ona göre atmaları gerekmektedir. Kâr amaçlı davranışlar ve propagandalar bazan içinden çıkılması zor sonuçlar doğurabilir. Onun için tedbiri elden bırakmamak akıllıca bir hareket olur, şöyle ki:
13.5. Araç Kazaları Bu iddia üzerine yapılan araştırmalarda ise iddanın doğruluğu kesinlik kazandı. Ortaya atılan iddia elektromanyetik dalga radyasyonlarının beyin hücrelerine tesir ettiği ve insan hareketlerini yavaşlattığı bu nedenle tehlikeler karşısında alınan kişisel tedbirlerde bir gecikme olduğu bu nedenle iş işten geçtiği için kazaların yapıldığı yönündeydi. Uluslararası İonlaşmayan Radyasyonlardan Koruma Komisyonu’nun (International Commision on NonIonising Radiation Protection – ICNIRP) görüşü ise kısa devreli bir etki olduğu üzerindedir, Tablo 6. Araştırmalar bu iddiaya bir kesinlik getirmedi, ancak buna karşılık konuşmadan hasıl olan dikkatın dağılması yönünde anında müdahale yapılamadığından kazaların oluştuğu görüşü daha büyük bir ağırlık kazandı. Bu ağırlık daha fazla araçta elde tutulan ve elde tutulmadan yapılan konuşmalar arasındaki mukayese oranındaki sonuçlardan dolayı ortaya atıldı. Hal ne olursa olsun değerlendirmelerden gerek ilki, gerekse diğeri, kaza oranlarının %30 oranında kesin bir artış olduğunu ortaya koyduğundan, cep telefonlarının kazaya sebebiyet verdiği ilkesi kesinlik kazandı [20]. Bunun sonucu olarak birçok ülkelerde araçlarda cep telefonlarının kullanılması yasaklandı. Türkiye’de, halk bu yasaklamanın nedenini araç frenlerinin kilitlenmesini önleyen (Antilocking Braking System: ABS) sistemine bağlamaktadır.
•
Elektromanyetik dalgalar insan vücudunda elektriksel enerjiye dönüşür.
•
50 volt üzerinde olan Elektrik akımı insan vücudunu etkiler, hatta öldürücü olabilir.
•
Elektromanyetik dalgalar DNA’ye de tesir ederek insan karakterini değiştirebilir.
•
Sonuç olarak her şeyin aşırısı zarar getirir ve bu durumlardan gözetlenmek gerekir.
16. KAYNAKÇA [1] NEU-CEE 2001 Sempozyumu, 23-25 Mayıs 2001, Lefkoşa, Kıbrıs, (Panel II). [2] Haktanır, D., “Baz İstasyonları, İnsan Sağlığı ve EMD Kirliliği”, İletişim Teknolojileri, 1. Ulusal Sempozyumu, Ekim 2001, (s.137-142). [3] FEI, “Growth in Mobile Phone Subscribers”, Federation of Electronics Industry, (2000). [4] Adey, W R, (1981). “The Extra Cellular Space With an Energetic Hierarchies in Electrochemical Signalling Between Cells”, Plenum Press, Newyork, (1981), (s.264). [5] DTI (1999). “Electromagnetic compatibility aspects of radio-based mobile telecommunications”, LINK Research Communications Programme, London, Department of Trade and Industry. [6] Norman, L. D., “Electrical Services”, South Bank University, 1992, (p.3-29 – 3-32). [7] Norman, C. & Lowry, G., “Electrical Services, Part I”, Brunel University, 1992, (s.3-28) [8] Cole, N., Thompson, T. & Lowry, G., “Electrical Services II”, Brunel University, (1992), (s.3-27). [9] IEE Regulations, 16th edition, BS7671, (1992). “Requirements for electrical installations”, 411-02-05 – 422-02-11, (p.36). [10] Steele R, Hanzo L, (1999). “Mobile Communication”, 2nd edition, Newyork, Wiley. [11] Dutta, S K, Das, K, Ghosh, B, Blackman, C F, (1992). “Dose dependence of acetylcholinesterase activity in neuroblastoma cells exposed to modulated radiofrequency electromagnetic radiation”, Bioelectromagnetics, 13, 317. [12] Gabriel, C, Grant E H, Tata, R, Brown, P R, Gestblom, B, Norland, E, (1987). “Microwave absorption in aqueous solutions of DNA.” Nature, 328, 145. [13] Erwin, D E, Hurt, W, (1993). “Biological effects of ultrawideband emission” EMP Human Health Effects Science Review Panel Proceedings, 16-18 March
15. SONUÇ Yukarıda belirtilen izahatlardan da anlaşılacağı gibi elektrik akımı belirli şartlar altında gerek doğrudan doğruya kalbe, gerekse insan vücuduna ve insan dokusuna zarar verilebilecek niteliklere haizdir. Ancak bu zararın, tablolarda belirtilenler dışında nerede başladığı ve nerede son bulduğu kesin olarak bilinme-mektedir. Bu durumda elektromanyetik dalgaların insan vücudunda gerek elektriksel gerekse ısısal enerjiye dönüşmesine dayanarak baz istasyonları zararsızdır sonucunu çıkarmak veya baz istasyonları zararlıdır sonucuna varmak, ilmi yaklaşımların dışındadır. Bunun için bu hususta
19
[14] [15]
[16]
[17]
[18] [19]
[20]
1993. Washington DC, Bureau of Medicine and Surgery, p.91. Pederson, G F, and Anderson, J. B., (1999). “RF and ELF exposure from celular phone handsets: TDMA and CDMA systems” Radiant Prot. Dosim, 83, 131. Shandala M G, Dumanskii U D, Rudnev M I, Ershova L K, Los I P, (1979). “Study of Nonionising Microwave Radiation Effects Upon the Central Nervous System and Behaviour Reactions”, Environmental Health Perspect, 30, 115. RSCEPR, (1999). “A Review of the Potential Health Risks of Radiofrequency Fields from Wireless Telecommunication Devices”, An ‘Expert Panel Report’ prepared at the request of the Royal Society of Canada for Health, Ottawa, RSC.EPR 99-1. Steward, W, (2000). “Mobile Phones & Health”, National Radiological Protection Board, Chilton,Didcot, Oxon OX11 0RQ, (2000), (s.101,102). Selvin S, Schulman J, Merrill D W, (1992). “Distance and Risk Measures for the Analysis of Spatial Data: A Study of Childhood Cancers”, Soc Sci Med.,34, 769. Swerdlow A J, (1997). “Epidemiology of chronic diseases in relation to radiofrequency radiation exposure: İssues in interpretation for the current literature and future direction for research”, Proceedings of Seminar of Non-thermal Effects of RF Electromagnetic Fields,Munich, Germany, ICNIRP 3/97, p191. Repacholi M H, Cardis E, (1997). “Criteria for EMF Health Risk Assessment”, Radiat Prot Dosim, 72, 305.
20