Trabzon Mebusu Hafız Mehmet: "Allah bizim belamızı verecek" "Hukukçu" Hafız Mehmet'in 11 Aralık 1918'de Meclisi Mebusan'da (veya Ermeni Tehciri konusunu soruşturan Divanı Harp önünde), Ordu'da (veya Trabzon'da) Ermeni sivillerin sandallara doldurulup Karadeniz'e atıldıklarını gözleriyle gördüğü, Trabzon Valisi Cemalettin Azmi'yi Talat Paşa'ya şikayet ettiği, ancak şikayetine rağmen Talat Paşa'nın bir önlem almadığını belirtir bir "konuşması" (veya "ifadesi") (Takvimi Vekayi, 27 Nisan 1919, No. 3540 kaynak gösterilerek) kerelerce tekrarlanmaktadır. Trabzon Mebusu Hafız Mehmet, Meclis-i Mebusan'da 11 Aralık 1918'de yaptığı bu konuşmada; utancını ve olaylara tanıklığını dile getirirken, 'Allah bizim belamızı verecektir. Mesele çok açıkta olduğundan inkâr edilemez. Ordu şehrindeki Ermeni vakasına şahidim. Samsun'a nakil bahanesiyle sancak mutasarrıfı (Faik) Ermenileri mavnalara doldurdu ve onları bahra ilka attırdı. Bunu bütün vilayette tatbik ettiğini işitmiştim. İstanbul'a döner dönmez onlar aleyhinde davaya muvaffak olamadım' demiştir. "Ermeni hainler zararlı mikroplardı. Bu mikropları imha etmek bir tabibin vazifesi değil midir" Hani devamlı diyorlar ya; bunlar yabancı kaynaklar, ya Amerika ya Kanada ya da Fransa güvenilmez bunlara...Ben yabancı kaynakları geçtim bizzat Türk kaynaklarını okuyunca bile benim kanım donuyor; Örnek mi? Buyrun; 1-) Harbiye Nazırı Vekili Çörüksulu Mahmut Paşa ( Deniz Kuvvetleri Bakanı ) "Vali Cemal Azmi'nin Ermeni'leri mavnalarla Karadeniz"e atıp boğduklarını" söyler... Mahmut Paşa 1. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan barış hazırlıkları komisyonunu yönetti. Bu görevdeyken Ermeni tehciri'ni insanlık suçu olarak değerlendiren görüşler ileri sürdü. Ermenilerle barışa dair sözleri Atatürk tarafından Nutuk'ta eleştirildi. 22 Mart 1920'de İngiliz işgal gücü tarafından "İttihatçı" olarak tanınan diğer siyasilerle birlikte Malta'ya sürgüne gönderildi. 2-) Vehip Paşa 1919 duruşmalarında mahkemeye şu ifadeyi verir: 'Ermeni katliamı ve imhası ve mallarının talan edilmesi İttihat ve Terakki'nin kararının bir neticesidir.
3-) Osmanlı Veliaht Prensi Abdülmecit The Morning Post gazetesine 7 Aralık 1918'deki demeci çarpıcı: "Bunlar tamamıyla Talat ve Enver'in işi. Cedlerimizi rezil eden lekelerdir. Hadiseler başlamadan önce Enver'e Abdülhamit idaresinde bizi utandıran ve rezil eden katliamlara tekrar müracaat niyetlerinin olup olmadığını sordum. Alabildiğim tek cevap "Karar verildi. Program bu" oldu." 4-) Yazar Falih Rıfkı Atay, katliamcılardan Dr. Nazım'la bir görüşmesini naklederken, "Tasavvur edilen bu katiller ordusu hakkında ne diyeceğimi şaşırdım" der. 5-) Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa, Trabzon Garnizon Komutanı Avni Paşa da, yapılanların katliam olduğunu, bunun Türklükle, Müslümanlıkla alakası olmadığını açıklıyorlar. 6-) 21 Kasım 1918'de Osmanlı Meclisi'ndeki konuşmasında, "Bir tehcir emri verilmiş ve bu emre paralel olarak da çetelere öldürme emri yollanmış" diyor. 7-) Birçok başka belgede de, İttihat Terakki, Talat Paşa'nın emriyle Dahiliye Nezareti üzerinden valilere tehcir kararı yolladığını görüyoruz. 24 Nisan 1915'teki ilk tehcir emrine paralel olarak da bu arada bölgelere İttihat Terakki Partisi sekreterleri eliyle ölüm emri yollandı. Parti, Bahaittin Şakir'e bağlı Teşkilat-ı Mahsusa birlikleriyle öldürme işini organize etti. Bunu Kastamonu Valisi Reşit Bey, Yozgat mutasarrıfı Celal, Ankara Valisi Mahzar Bey ayrı ayrı söylüyor. 8-) Anadolu'daki gayrimüslimlerin bir etnik temizlik anlamında ortadan kaldırılması, uzaklaştırılması gerektiğine ilişkin kararlar zaten 1914'te veririliyor. Kuşçubaşı Eşref, Halil Menteşe ve Celal Bayar anılarında, "Anadolu'nun gayri-Türk unsurlarından tasfiye edilmesi doğrultusunda ayrıntılı planlar hazırladıklarını ve bu planları ilk önce Ege Bölgesi'nde Rumlara karşı uyguladıklarını" söylerler. 9-) 1915'te Diyarbakır Valisi yapılan Dr. Mehmet Reşit'in (Şahingiray) 120 bin Ermeni'yi tehcir ettiği raporlara girer. Mehmet Reşit, "Cellat Vali" olarak adlandırılıyor. Kullandığı işkence yöntemleri; at nalı çakmak, göğüs dağlamak, kafa ezmek, çarmıha germek. "Türklüğüm tıp mesleğine galebe çaldı. Ermeni hainler zararlı mikroplardı. Bu mikropları imha etmek bir tabibin vazifesi değil midir" diyen bir vali tipiyle karşılaşıyoruz. Bunlar sadece Türk kaynakları ve meclis konuşmalasından elde ettiğim bilgiler, bana kalırsa; İttihat Terakki'nin 1915'te Ermenilerin tehcir ve öldürülmesine karar vermesinin nedeni savaş koşulları değildir. Yani tehcir ve ölüm kararı savaş nedeniyle bir askeri tedbir olarak alınmamıştır. Kendilerini rahatsız eden Ermeni meselesinin kökten halledilmesi ihtiyacıdır bu. Zaten bunu da derin ve uzun tartışmışlar. Yani mesele sadece savaş koşulları olsa Ermenilere belli bölgelerde sınırlı biçimde insanlara Müslümanlaşarak sürgünden ve katliamdan kurtulma imkanı sunulmasına rağmen. Sayı artınca, Talat Paşa, "Müslüman olsalar da sürün" emrini vermezdi diye düşünüyorum. İmha kararının alınmış olduğu, belgeler bir araya getirildiğinde ortaya çıkıyor.
İttihat Terakki, Ermenilerin varlığının devletin varlığı için ciddi bir tehdit olduğu düşündü ve Doğu Anadolu'nun Ermenilerin imha edilmesiyle korunabileceğine inandı. Yani gayrimüslimlerin Anadolu'dan uzaklaştırılması, Anadolu'nun homojenleştirilmesi projesi vardı. Bu projeye bağlı olarak da Doğu Anadolu'daki Ermeniler imha edilme sürecine sokuldular.