SAFAHAT - BİRİNCİ KÎTAB'IN DEVRİNDE UYANDIĞI AKİSLER*
M. FÂTİH
ANDI
«Bir yığın s ö z ki, samîmiyyeti ancak hüneri» M. Âkif
Safahat (1911), Mehmed A k i f ' i n yedi kitap h â l i n d e yayımla dığı şiir külliyâtının i l k k i t a b ı n ı n adıdır. B u başlık, a y n ı zaman da, şairin daha sonraki yıllarda neşrettiği Süleymâniye K ü r s ü s ü n de (1912), H a k k ı n Sesleri (1913), F â t i h K ü r s ü s ü n d e (1914), H â t ı r a l a r (1917), Âsim (1924) ve Gölgeler (1933) adlı şiir k i t a p l a r ı n dan oluşan külliyâtın da u m û m î başlığıdır. Safahât-Birinci Kitab, şairin 1908-1911 yılları a r a s ı n d a , he men t a m a m ı n ı Sırât-ı M ü s t a k i m m e c m u a s ı n d a neşrettiği şiirler den teşekkül etmiştir. B u n l a r ı n y e k û n u 44 şiirdir. Eserin neşredileceği haberi 12-14 Nisan 1911 tarihleri a r a s ı n da Tanin gazetesinde peşpeşe çıkan bir ilânla v e r i l i r : «Sırât-ı M ü s t a k i m hey'et-i t a h r î r i y y e s i n d e n Mehmed A k i f Bey'in eş'âr-ı güzidesini h â v î Safahat ü n v â n l ı m e c m û a - i nefise Perşembe g ü n ü i n t i ş â r edecektir. A'lâ k â ğ ı d a gayet nefis bir su rette tab' o l u n m u ş t u r . B ü t ü n kâri'lere tavsiye olunur.» (Tanin, y. 3, nr. 937, 11 Rebîülâhir 1329/30 Mart 1327/12 Nisan 1911nr. 939, 13 Rebîülâhir 1329/1 Nisan 1327/14 Nisan 1911). En son 14 Nisan 1911 (Cuma) g ü n ü y a y ı m l a n a n bu i l â n d a n yola çıkarsak, Safahat 20 Nisan 1911 (Perşembe) g ü n ü neşredile* Bu makale daha önce İlmî Araştırmalar, lanmıştır.
nr. 1, E k i m 1995'de de yayım
38
M. Fatih Andı
çektir. Fakat gazetede b u tarihten daha evvel 17 Nisan 1911 (Pa zartesi) g ü n ü eserin y a y ı m l a n d ı ğ ı n a dair bir yazı yer alır. S a f a h â t ' l a i l g i l i i l k yazı olması ve eseri geniş okuyucu kitle lerine nasıl t a n ı t t ı ğ ı n ı göstermesi dolayısıyla bu imzasız yazıyı aşağıya alıyoruz : Safahat «Edebiyyât-ı Osmâniyye yeni bir eser-i nefis ile zînetlendi. B u yeni zînet-i millî-i edebînin ismi Safahât'dır. Safahat nâzım-ı m u k t e d i r i Mehmed Âkif Bey îlân-ı h ü r r i y y e t e kadar pek çok m ü n tesibîn-i edebin m e c h û l ü i d i . O g ü n e kadar o kendi âleminde, ken d i k â i n â t - ı h i s s i y â t m d a yaşamış, g ö r m ü ş ve beklemiş b i r kalb-i şâirdi. S a f a h â t ' ı terkîb eden şiirlerin, b â z a n ulvî, l â h û t î , b â z a n debdebesiz, g ü r ü l t ü s ü z , mütevâzi', sahâyif-i fikriyye ve h a y â t - ı h a k î kiyye sahnelerinden m ü t e ş e k k i l olan bu manzumelerin sâdegî-i be y â n ı , tenevvü'-i mevzûâtı, üryânî-i hissiyyâtı bedâyi'-perverân-ı ede b i teshir eder. Mehmed Âkif Bey h u d û d - ı şi'rin n â m ü t e n â h î oldu ğ u n a , onun h u d û d - ı g a r â m i y y â t içinde m a h s û r b u l u n m a d ı ğ ı n a , b i lâkis bir şâir için z â h i r e n en hasîs zannolunabilecek mevzûât-ı m a n z û r e n i n pek derin şiirler i l h â m edebileceğine kâil olan şâir lerdendir. Her k a v m i n eş'ârı a n ' a n â t - ı milliyye ile r û h l a r d a t e r a k ü m e t m i ş olan hazîne-i h i s s i y y â t d a n n e b e â n etmek îtibâriyle bir h u sûsiyyeti hâizdir. B u cihetle her kavmin edebiyyâtı, m e n s û b oldu ğ u m i l l e t i n r û h u n a t e r c ü m â n olur. S a f a h â t ' d a nazar-ı memn û n i y y e t i celb eden m e h â s i n i n bir kısmı da bu n o k t a d a n d ı r . Y a n i S a f a h â t b i r T ü r k r û h u n d a n , bir T ü r k kalbinden n e b e â n etmiş b i r O s m a n l ı şiiridir. B u nefîse-i s a n ' a t ı m ü ş t â k î n - i edebe tavsiye ederiz». (Tanin, y. 3, nr. 942, 16 Rebîülâhir 1329/4 Nisan 1927/17 Nisan 1911). B u yazıyı göz ö n ü n d e bulundurursak, Saf a h â t - B i r i n c i K i t a b ' m neşir t a r i h i olarak 14 Nisan-17 Nisan 1911 (13 R e b î ü l â h i r 1329/1 Nisan 1327-16 Rebîülâhir 1329/4 Nisan 1327) a r a s m ı gös terebiliriz.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
39
Nitekim bu t a r i h t e n hemen sonraki gazete ve dergilerde Saf a h â t ' m neşredildiğine dair ilânlar ç ı k m a y a b a ş l a r . 1
Kitap, y a y ı m ı n ı takib eden haftalarda I s p a r t a l ı H a k k ı ' m n Sırât-ı M ü s t a k î m ' d e k i «Âkif ve Safahât» ve Râif Necdet'in Resimli K i t â b ' d a k i «Musâhabe-i Edebiyye» başlıklı y a z ı l a r ı n d a n başlaya rak, lehte ve aleyhte bir t a k ı m değerlendirme yazılarına, t e n k î d ve medhiyelere m u h â t a b olur. E t r a f ı n d a b i r edebî m ü n a k a ş a cer e y â n eder. B u makalemizin konusunu da işte bu edebî m ü n â k a ş a ve b u m ü n â k a ş a içerisinde S a f a h â t ' a yöneltilen tenkidler teşkil edecek tir. B u n u n için, Safahât-Birinci K i t a b ' m n e ş r i n d e n itibaren, İkin ci K i t a b - S ü l e y m â n i y e K ü r s ü s ü n d e ' n i n y a y ı m t a r i h i olan Eylül 1912 (Ramazan 1330) a kadar devrin gazete ve m e c m u a l a r ı n d a ya y ı m l a n m ı ş Safahât-Birinci Kitab'a dair, a ş a ğ ı d a listesini verdiği miz yazıları tesbit ettik. B u y a z ı l a r d a n daha s o n r a l a r ı da, elbette Âkif ve S a f a h â t h a k k ı n d a yazılar y a y ı m l a n m ı ş t ı r . Fakat bunlar hem Mehmed A k i f ' i n diğer şiir k i t a p l a r ı n a da temas eden yazı lardır, hem de eserin yayımlandığı d ö n e m d e n sonraki yıllarda ka leme alınmış m ü n f e r i d dikkatleri yansıtırlar. B u a ç ı d a n y u k a r ı d a 1 Kitabın devrinde gazete ilânları çerçevesinde nasıl karşılandığı, hangi sıfatlarla nitelenerek, okuyuculara nasıl tavsTye~~eculdigi konusunda bir fikir vermesi açısından iki örnek veriyoruz : Safahât «Şâir-1 muhterem Mehmed Âkif Bey'in «.Safahât» ünvânı altında millî, iç timaî ve ahlâkî şiirlerden müteşekkil nefîs bir eseri sâha-i matbuatı tezyin et miştir. Bu ciddi ve müfîd mecmûa-i eş'ârı gençlere, edebiyatı seven zevâta sûret-i mahsûsada tavsiye etmeyi lâzıme-i kadir-şinâsîden addederiz. Resimli Kitab, c. V, nr. 29, Nisan 1327/Nisan 1911, s. 441. Safahât «Sırât-ı Müstakim hey'et-i •tahririyyesinden Mehmed Âkif Bey'in millî, ah lâkî, içtimaî birer maksad tâkib etmek suretiyle meydana getirilen eş'âr-ı g ü zidesi bu kerre Safahât. ünvânı altında intişâr etmiştir. Güzel kâğıda gayet ne fîs bir surette tab' olunmuştur. Fiyatı 10 kuruştur. T a ş r a için posta ücreti iki kuruştur. Merkez-i tevzii Bâbıâlî Oaddesi'nde İttihâd-ı Ticâret Kütüphânesi'dir». Sabah, y. 22, nr. 7775, 15 Cemâziyelevvel 1329/14 Mayıs 1911.
40
M, F â t i h Andı
sözünü ettiğimiz S a f a h a t ı n neşredildiği dönemdeki a k t ü e l edebî o d a k l a ş m a n ı n dışında kalırlar. 2
1. ( , . . ) , «Safahat», Tanın, y. 3, nr. 942, 16 R e b î ü l â h i r 4 Nisan 1327/17 Nisan 1911.
1329/
2. I s p a r t a l ı Hakkı, «Âkif ve S a f a h a t » , Sırât-ı Müstakim, e. V I , nr. 140, 7 Rebîülâhir 1329/21 Nisan 1327/(4 Mayıs 1911), s. 152-156. 3. Râif Necdet, «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli nr. 29, Nisan 1327/(1911), s. 357-363.
Kitab,
c. V,
4. Râif Necdet, «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli nr. 30, Mayıs 1327/(1911), s. 462.
Kitab,
c. V,
5. Midhat Cemâl, «Safahât H a k k ı n d a Notlar -1», Sırât-ı Müs takim, c. V I , nr. 148, 10 Receb 1329/23 Haziran 1327/(6 Temmuz 1911), s. 283-285. 6. Midhat, Cemâl, «Safahât H a k k ı n d a N o t l a r - I I » , Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 149, 17 Receb 1329/30 Haziran 1327/ (13 Temmuz 1911), s. 299-302. 7. Midhat Cemâl, «Safahât H a k k ı n d a Notlar - III», Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 150, 23 Receb 1329/7 Temmuz 1327/ (20 Temmuz 1911). s. 312-315.
2 Verdiğimiz listenin son yazısının neşri tarih bakımından yukarıda be lirlediğimiz tarama sınırının dışına t a ş m a k l a beraber, Midhat Cemâl'in «Safa hat, Şâirine» yazısının devamı olduğu .ve Süleymaniye Kürsüsünde'den çok, ağır lıklı olarak Safâhai - Birinci Kitab'üan bahsettiği için listeye dâhil edilmiştir. Bu tarihten yaklaşık bir yıl kadar sonra da Sebiiü/r-Reşâd mecmuasında (nr. 257, 11 Ramazan 1331/1 Ağustos 1329/14 Ağustos 1913'den itibaren) Ali E k rem'in «Sahâif-i Tenkîd» sütunlarında Akif'e ve Sahafât'ın illi üç kitabına dair on. s a y ı devam eden tehkidleri yer almıştır. Bu tarihte artık H a k k ı n Sesleri de yayımlanmış bulunmaktadır. Bizim, Süleymaniye Kürüsünde'nin y a y ı m ı n a ka dar (Eylül 1912) diye 'belirlediğimiz tarih sınırının dışında .kalan bu yazıla rın metinleri için .fok. :•. Abdülkerim Abdulkadiroğlu - Nuran Abdulkadiroğlu, Mehmed Akif Ersoy Hakkında Yazılanlar (Sırât-ı Müstakim ve SebUii'r-Remd Mecmualarında Çıkan Makaleler),. Ankara 1989, s. 93-185.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
41
8. H a m d u l l a h - S u b h î , «Musâhabe-i Edebiyye: S a f a h a t » , Ser vet-i Fünûn, nr. 1050, 27 Receb 1329/10 Temmuz 1327/ (23 Temmuz 1911), s. 223-229. 9. Midhat Cemâl, . «Safahât H a k k ı n d a Notlar - IV», Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 151, 30 Receb 1329/14 Temmuz 1327/ (27 Temmuz 1911), s. 333-335. 10. Celâl Sâhlr, «Musâhabe-i Edebiyye : S a f a h â t H a k k ı n d a » , Servet-i Fünûn, nr. 1052, 8 Ş a b a n 1329/21 Temmuz 1327/ (3 Ağustos 1911), s. 272-279. 11. Midhat Cemâl, «Safahât H a k k ı n d a Bilgiler», Sırât-ı takim, e. V I , nr. 153, 13 Ş a b a n 1329/27 Temmuz (9 Ağustos 1911), s. 359-361.
Müs 1327/
12. Midhat Cemâl, «Safahât Makalesi Dolayısıyla Servet-i F ü n û n ' d a Celâl S â h i r Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1053, 15 Şa ban 1329/28 Temmuz 1327/(10 Ağustos 1911) , s. 303-305. 13. Celâl Sâhir, «Midhat Cemâl Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1053, 15 Ş a b a n 1329/28 Temmuz 1327/(10 Ağustos 1911), s. 305. 14. Midhat Cemâl, «Hayât-ı Edebiyye : Cevab», T anîn, y. 4, nr. 1059, 17 Ş a b a n 1329/31 Temmuz 1327/13 Ağustos 1911, s. 4. 15. Hamdullah Subhî, «Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Ş a b a n 1329/1 Ağustos 1327/ (14 Ağustos 1911), s. 315-318. 16. Râif Necdet, «Servet-i F ü n û n M ü d ü r ü î s m â i l S u b h î Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Ş a b a n 1329/1 Ağustos 1327/ (14 Ağustos 1911), s. 329. 17. A. Hikmet, «Midhat Cemâl Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Ş a b a n 1329/1 Ağustos 1327/(14 Ağustos 1911), s. 330. 18. Midhat Cemâl, A. Hikmet Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1055, 29 Ş a b a n 1329/8 Ağustos 1327/(21 Ağustos 1911), s. 356.
42
M. Fâtih Andı
19. S ü l e y m a n Necib, «Müşâfehât-ı Kalemiyye : Midhat Ce m â l Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1058, 21 Ramazan 1329/ 1 Eylül 1327/(14 E k i m 1911), s. 427. 20. Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahat H a k k ı n d a » , Servet-i Fünûn, nr. 1058, 21 Ramazan 1329/1 Eylül 1327/ (14 E k i m 1911), s. 427. 21. Hamdullah Subhî, «Müşâfehât-ı Kalemiyye : S a f a h â t Hak kında», Servet-i Fünûn, nr. 1060, 5 Şevval 1329/15 Eylül 1327/(28 Eylül 1911), s. 474. 22. Midhat Cemâl, «Paris'de S ü l e y m a n Neeib Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1060, 5 Şevval 1329/15 Eylül 1327/(28 Eylül 1911), s. 474-475. 23. K ö p r ü l ü z â d e Mehmed F u â d , «Sâl-i Edebî», Musavver nâme-i Servet-i Fünûn, 1328/(1912), s. 336-338.
Sâl-
24. Midhat Cemâl, «Safahât Ş â i r i n e - I», Sebîlü'r-Reşâd, e. I I / I X , nr. 28/210, 30 Ramazan 1330/30 Ağustos 1328/12 Ey lül 1912, s. 25-26. 25. Midhat Cemâl, «Safahât Ş â i r i n e - I I » , Sebîlü'r-Reşâd, s. I I / I X , nr. 29/211, 8 Şevval 1330/6 Eylül 1328/19 Eylül 1912, s. 51-52. 26. Midhat Cemâl, «Safahât Şâirine - III», Sebîlü'r-Reşâd, c. I I / I X , nr. 31/213, 22 Şevval 1330/20 Eylül 1328/3 E k i m 1912, s. 88-89.
S a f a h â t ' a dair devrin m a t b u â t m d a , y u k a r ı d a m e t n i n i verdi ğimiz haber m â h i y e t i n d e k i y a z ı d a n sonra i l k değerlendirme yazısı I s p a r t a l ı H a k k ı ' n m 140 n u m a r a l ı Sırât-ı M ü s t a k î m ' d e yer alan «Âkif ve Safahât» başlıklı yazısıdır. S a f a h a t ı bilhassa d i l i n i n sâdeliği n o k t a s ı n d a n öven bu yazı, Sırât-ı M ü s t a k î m ' i n yayın haya t ı b a k ı m ı n d a n da önemlidir. 3
3 Ispartalı Hakkı, «Âkif ve Safahât», Sırât-ı Müstakim, 7 Rebîülahir 1329/21 Nisan 1327/(4 Mayıs 1911), s. 152-156.
c. V I , nr. 140,
Safahât - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
43
Zira yazı içerisinde S a f a h â t ' d a k i «îstibdâd» şiirinden, «İstibd â d m temâsîl-i mücessemesinden b i r i olan Kabasakal Mehmed P a ş a ' y ı musavvir» bir p a r ç a n ı n nakledilmesi, bu z â t a karşı bir ta'rîz sayılarak, dergi Dâhiliyye Nezâreti M a t b û â t İdâresi'nin 229 sayı ve 5 Mayıs 1327 t a r i h l i emirnâmesiyle «tenbîhât-ı resmiyye hilâfına olarak şahsiyyâta m ü t e a l l i k ve m ü h e y y i c m a k â l â t neşret t i ğ i n d e n dolayı Divân-ı Harb-i Örfî k a r a r ı y l a bilâ-müddet tatil» olunur. B u n u n üzerine, dergi yetkililerinin, böyle bir m a k s a t l a r ı n ı n olmadığı, sözkonusu m ı s r a l a r ı n yeni olmayıp daha evvel i k i defa y a y ı m l a n m ı ş bir şiirden yazı içerisinde iktibas edildiği ve o mıs r a l a r ı n , alındığı şiirin b ü t ü n ü içerisinde değerlendirildiğinde hem t â r i h , hem de târif b a k ı m ı n d a n Kabasakal Mehmed P a ş a ' y a ta'rîz kasdmm m ü m k ü n olamayacağı yolunda y a p t ı k l a r ı îtirâzî başvu r u neticesi, dergi M a t b û â t İ d â r e s i ' n d e n 243 sayı ile çıkan; «Sırât-ı M ü s t a k i m Gazetesi Müdîriyyetine, Dîvân-ı Harb-i Örfî'ce b i l â - m ü d d e t t â t i l edilmiş olan Sırât-ı M ü s t a k i m gazetesinin tâtîlini m û c i b olan makalenin, S a f a h â t n â m m d a k i m e c m û a - i eş'ârdan naklen dercedildiği anlaşılmakla, devâm-ı i n t i ş â r ı n a m ü s â a d e i ' t â s m a m ü t t e f i k a n karar verildiği, D i vân-ı m e z k û r d a n sâdır olup Harbiye Nezâret-i Celîlesi'nden bâtezkere tevdi' buyurulan mazbatada iş'âr kılınmakla, m e z k û r ga zetenin tekrar neşrine me'zûıı b u l u n d u ğ u n u z b e y â n olunur. Fî 10 Mayıs sene 1327» şeklindeki izinle yeniden y a y ı n m a başlar.-' I s p a r t a l ı H a k k ı ' n m bu yazısından sonra, a y n ı günlerde Râif Necdet, Resimli Kitab'da bir «Musâhabe-i Edebiyye» yazar ve Saf a h â t ' a karşı i l k tenkid de onun kaleminden ileri s ü r ü l ü r : Âkif muktedir bir nâzımdır, fakat eserlerinin ekserinin şiiriyet yönü eksiktir ve yer yer şiire girmemesi gereken çirkin kelimeler k u l -
4 Bu kapatılmanın hikâyesi için bk. : Sırât-ı 12 Mayıs 1327/25 Mayıs 1911, s. 191-192.
MüstaMm,
c. V I , nr. 142,
M. F â t i h Andı
44 0
l a n m a k t a d ı r . Râif Necdet, bir ay sonraki Resimli K i t a b ' m sâhabe-i Edebiyye» sinde de konuya kısaca temas eder.
«Mu
6
Midhat Cemâl'in «Safahat H a k k ı n d a Notlar» başlığı ile Sır â t - ı M ü s t a k î m ' e yazdığı seri makaleler Safahat h a k k ı n d a k i en detaylı yazılardır. Y u k a r ı d a verdiğimiz listede de görüleceği üze re, sonuncusu «Safahat H a k k ı n d a Bilgiler» başlığını t a ş ı y a n bu seri makalelerde yazar,. A k i f ' i n , S a f a h a t - B i r i n c i Kitab'mda yer alan «Fâtih Câmii», «Tevhîd», «Mezarlık» ve «Meyhâne» şiirleri çerçevesinde, onun s a n ' a t ı n ı , şiirdeki ustalığını, güçlü ve zayıf y a n l a r ı n ı işler ve yeri geldikçe, b a ş t a Râif Necdet olmak üzere A k i f m u a r ı z l a r ı n ı n tenkidlerinin haksızlığını savunur. 7
Fakat S a f a h â t e t r a f ı n d a gelişen edebî m ü n a k a ş a n ı n asıl b a ş latıcısı, 23 Temmuz 1911 (27 Receb 1329) t a r i h l i Servet-i F ü n û n ' u n «Musâhabe-i Edebiyye» s ü t u n l a r ı n d a neşredilen «Safahât» b a ş lıklı yazısıyla Hamdullah Subhi o l m u ş t u r . 8
S a f a h â t ' ı «etrafında, istihkak ettiği velvele-i sitayişi uyan d ı r m a k t a geciktiğimiz bir kitap» olarak gören yazar, A k i f ' i de «yeni, makbul bir t a r z ı n muvaffak bir müessisi» sıfatıyla selâm lar ve «Benim ellerimin ü s t ü n d e kemâl-i tebcil ile t u t t u ğ u m k i tabınız, sizin ayaklarınızın a l t ı n d a yüksek bir kâide-i ş â n ve şerefdir diyebilmekle m e m n û n u m » diye şâiri över. 9
Hamdullah Subhi'nin b u yazısına cevap, Servet-i F ü n û n ' u n i k i sayı sonraki a y n ı s ü t u n l a r ı n d a yer alan «Safahât H a k k ı n d a » başlıklı yazısıyla Celâl S â h i r ' d e n gelir. Zira yazara göre «şiirle rinde b â z a n oldukça ince bir şâir-i aşk olan ve millî, m a h a l l î bir r â y i h a y ı hâiz olmak üzere inkişâf ettirdiği yazılarında, meselâ 10
5 «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c. V, nr. 29, Nisan 1327/ (1911), s. 3 57-363. 6 «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c. V, nr. 30, Mayıs 1327/ (1911), s. 462. 7 «Safahât Hakkında Notlar», Svrât-% MüMâMm, c. V, nr. 148, 10 Recep 1329/23 Haziran 1327/(6 Temmuz 1911), s. 283-285 - n r . 153, 13 Şaban 1329/ 27 Temmuz 1327/ (9 Ağustos 1911), s. 359-361. • S «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât», Servet-i Fimûn, nr. 1050, 27 Recep 1329/ 10 Temmuz 1327/ (23 Temmuz 1911), s. 223-229. 9 a. y., s. 229. 10 «Musâhabe-i Edebiyye : •Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, nr. 1052, 8 Şaban 1329/21 Temmuz 1327/(3 Ağustos 1911), s. 272-279.
Safahat - Birinci Kitab'ın Devrinde Uyandırdığı Akisler
45
«Annemin Derdi» manzumesinde rakîk bir sâdegî ile m e m z û c za rarsız güzellikler göstermeğe muvaffakiyyet kazanan Hamdullah Subhi Bey'in, hâyîdegî ile m ü m t â z i y y e t i , millîlik ile adîliği pekâ la fark etmesi» gerekir. Üstelik sâbık bir Fecr-i  t î âzâsı olan Hamdullah Subhi'nin S a f a h â t gibi bir « m a n z û m e m e c m û a s ı » n ı bu kadar takdirle k a r ş ı l a y a r a k medhetmesi «şâyân-ı h a y r e t » t i r » . Makalemizin ileriki sayfalarında da görüleceği üzere, Celâl Sâhir, Hamdullah Subhi'nin, S a f a h â t ' m medhi d o ğ r u l t u s u n d a ileri sür d ü ğ ü görüşleri yazısında tek tek ele alarak, bunlara karşı itiraz larını sayar. Râif Necdet'in Resimli Kitab'daki «Musâhabe-i Edebiyye» sinde ileri s ü r d ü ğ ü S a f a h â t ' m «eser-i şi'r ü san'at olmadı ğı» yolundaki görüşlere k a t ı l a r a k , Midhat Cemâl'in Sırât-ı Müst a k î m ' d e k i y a z ı l a r ı n d a Râif Necdet'e yakıştırdığı «enfâs-ı bâride-i gayz u garaz», «enfâs-ı b â r i d e n i n c ü m û d e t g â h ı » , «zemîn-i mezellet-perverde» gibi sıfatların yanlışlığı ve haksızlığına d â i r tarizler de bulunur, onu «nezâketsizlik» ve «galat-ı rü'yet» sahibi olmak la suçlar. 11
Midhat Cemâl, Servet-i F ü n û n ' u n bir hafta sonraki 1053. sa yısına gönderdiği mektupta, Sırât-ı M ü s t a k î m ' d e k i «Safahât Hak k ı n d a Notlar» seri makalelerinde Celâl Sâhir'e herhangi bir sa t a ş m a n ı n mevcut olmadığını, fakat «Resimli K i t a b ' ı n b a ş ı n a ya zıları birer ser-nüvişt-i felâket olan Râif Necdet Bey gibi bir ede biyat nasibsizi» h a k k ı n d a söylediklerinde h a k l ı o l d u ğ u n u savu nur. 12
Celâl Sâhir'iıı bu mektuba verdiği cevap da a y n ı sayıdadır. Hamdullah Subhi'yi «Safahât mâdihi» diye s u ç l a y a n Celâl Sâhir, bu kısa cevabında Midhat Cemal'e, Safahata d â i r kendi görüşle r i n i n doğru o l d u ğ u n u söyler. 13
Midhat Cemâl'in, bu mektubundan üç g ü n sonra 13 Ağustos 1911 t a r i h l i T a n i n gazetesinin «Hayât-ı Edebiyye» s ü t u n u n d a Râif 11
a. y., s. 274.
12 Midhat Cemâl, «Safahât Makalesi Dolayısıyla .Servet-i -Fünûn'da Celâl Sâhir Bey'e», Servet-i Fünûn, ar. 1053, 15 Şaban 1329/28 Temmuz 1327/(10 Ağustos 1911), s. 303-305. 13 Celâl ıSâhir, «Midhat Cemâl Bey'e», Servet-i Fünûn, 1329/28 Temmuz 1327/(10 A ğ u s t o s 1911), s. 306.
nr. 1053, 15 Şaban
M. Fâtih Andı
46
w
Necdet'in Resimli Kitab'daki «Musahabe-i E d e b i y y e » s i n e cevap olmak üzere bir yazısı y a y ı m l a n ı r . Safahattan çok, Tevfik Fik ret'in «Halûk'un Defteri» adlı şiir kitabı e t r a f ı n d a gelişen bu ya zısında Midhat Cemâl, Râif Necdet için «Akif h a k k ı n d a k i m u s â habesinin tehîliği, kühen-perverliği benim delâile i k t i r â n eden i t i râzım ve kendisinin acze m ü n t e h i l olan s ü k û t u y l a sâbit oldu» de mektedir. 10
10
Tanin'deki bu cevâbı yazısının ertesi g ü n ü , Râif Necdet, M i d hat Cemâl'in 1053 n u m a r a l ı Servet-i F ü n û n ' a göndermiş olduğu mektuba cevap oimak üzere, Servet-i F ü n û n m ü d ü r ü İsmâil Subhi Bey'e bir mektup yazarak, Midhat Cemâl'in kendisi h a k k ı n d a k i düşüncelerini «mütefessih bir k i n ve garaz» diye tavsif eder, onun «nezâhete ve terbiyeye r i â y e t k â r olmadığı» m ileri sürer. 17
Midhat Cemâl'e Servet-i F ü n û n ' u n a y n ı sayısında bir tenkid de A. Hikmet adlı bir okuyucudan gelir. A. Hikmet, Midhat Ce m â l ' i n Tanin'deki makalesinde, Charles Baudelaire'in «Fleurs du Male» adlı şiir kitabını Paul Verlaine'e isııâd etmesinin b ü y ü k bir hata o l d u ğ u n u söyler. 18
Artık S a f a h â t m dışına t a ş a r a k , kısmen de şahsiyat vadisi ne dökülen bu m e k t u p l a ş m a l a r d a , Midhat Cemâl'in A. H i k m e t e verdiği cevap, sözkonusu yanlışın m ü r e t t i b i n aradan bir c ü m l e d ü ş ü r m e s i sonucu ortaya çıkan basit bir m ü r e t t i b h a t a s ı olduğu yolundadır. 19
Fakat Tanin'deki yazısında Midhat Cemâl'in yaptığı bir baş ka hata daha vardır : Charles Baudelaire'e aid «Albatros» isimli şiiri Albert Samaine'e aid göstermiş, «Fleurs du Male» yerine de 14 Râif Necdet, «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Küab, c. V, nr. 30, Mayıs 1327/(1911), s. 462. 15 Midhat Cemâl, «Hayât-ı Edebiyye : Cevâb», Temin, nr. 1059, 17 Şaban 1329/31 Temmuz 1327/13 A ğ u s t o s 1911, s. 4. 16 a.y., s. 4. 17 Raif Necdet, «Servet-i Fünûn Müdürü İsmail Subhi Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Şaban 1329/1 A ğ u s t o s 1327/(14 A ğ u s t o s 1911), s. 329. 18 A. Hikmet, «Midhat Cemâl Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Şa ban 1329/1 Ağustos 1327/(14 Ağustos 1911), s. 330. 19 Midhat Cemâl, «A. Hikmet Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1055, 29 Şa ban 1329/S Ağustos 1327/(21 Ağustos 1911), s. 356.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
47
«Chariot d'or»'da yer aldığını söylemiştir. Yazarın bu bilgi yan lışı da Servet-i F ü n û n ' d a S ü l e y m a n Necib adlı bir okuyucu tara fından yazılan mektupla düzeltilir.0
Midhat Cemâl bu tashih mektubuna cevâben «Albatros'un Samaine'e isnâdı z ü h u l d ü r . L â - y u h t î olmak için cennet ve canimin m i f t â h l a r ı m miyân-ı mukaddesiyyetinde t a ş ı y a n r û h â n i y y û n d a n olmak îcâb eder» der ve Baudelaire'in ne kadar i y i bir okuyucusu olduğunu anlatır. 21
B u arada Hamdullah Subhi, yazdığı i l k makaleye Celâl Sâh i r ' i n yönelttiği tenkidleri cevaplamak üzere ikinci bir yazı ya zar. 14 Ağustos 1911 (1 Ağustos 1327) t a r i h l i Servet-i F ü n û n ' d a k i «Safahât H a k k ı n d a » başlıklı b u yazısında Hamdullah Subhi, i l k yazısındaki görüşlerinin haklılığını savunur. 22
Hamdullah Subhi'nin bu i k i n c i yazısı, Celâl S â h i r ' i n i k i n c i «Safahât Hakkında» yazısıyla cevabını bulur. Celâl Sâhir, bu yazısının S a f a h â t ' a dair yazdığı son yazı o l d u ğ u n u ifâde ile, f i k i r lerini yeterince açık bir s û r e t t e a n l a t t ı ğ ı için bir daha bu konuya dönmeyeceğini, ç ü n k ü «bu uzun satırları S a f a h â t m e c m u a s ı n d a n bahsetmek şerefi için değil, nesl-i a h î r müntesibîn-i edebi a r a s ı n a dâhil olan Hamdullah Subhi Bey'den gayr-i muntazar bir s û r e t t e sâdır olan m ü t â l a â t - ı t e n k î d i y y e n i n kâri'lerde hasıl edeceği te şevvüşü, m ü m k ü n s e izâle için» yazdığını söyler. 23
21
Celâl Sâhir'in bu k a r a r ı karşısında Hamdullah Subhi ise «Sa f a h â t Hakkında» başlıklı ü ç ü n c ü bir yazı yazarak,'- burada «Mün â k a ş â t - ı kalemiyye, m ü b â r e z â t - ı seyfiyye gibi ancak mukabele görmek ihtimâli mevcûd olduğu zamanlarda hâiz-i şereftir. Ben 5
20 Süleyman Necib, «Müşâfehât-ı Kalemiyye : Midhat Cemâl Bey'e», Servet-i Fünûn, nr. 1058, 21 Ramazan 1329/1 Eylül 1327/(14 E k i m 1911), s. 427. 21 Midhat Cemâl, «Paris'de Süleyman Necib Bey'e», Servet-i Füıiûn, nr. 1060, 5 Şevval 1329/15 Eylül 1327/(28 Eylül 1911), s. 474-475. 22 Hamdullah Cubhi, «Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Şa ban 1329/1 Ağustos 1327/(14 Ağustos 1911), s. 315-318. 23 Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edetoiyye : Safahât Hakkında», Servet-i Fü nûn, nr. 1058, 21 Ramazan 1329/1 Eylül 1327/(14 Eylül 1911), s. 409-416. . 24 a.y., s. 416. 25. 'Hamdullah Subhi, «Müşâfehât-ı Kalemiyye : 'Safahât Hakkında», Ser vet-i Fünûn, nr. 1060, 5 Şevval 1329/15 Eylül 1327/(28 Eylül 1911), s. 474.
M, Fâtih. Andı
48
v u r m a y a c a ğ ı m , istersen sen vur, diyerek silâhını indiren b i r adam m u â r ı z veya m u h â s ı m mevkiinden d ü ş m ü ş t ü r . M u â r ı z l a r m söz söylemeğe, i n a n d ı k l a r ı m a n l a t m a ğ a l ü z û m gördükleri b i r mevki'de, sen a r t ı k ağzını açma, yoksa seni i'lâncı t e l â k k i ederim, de mek ve b i r m ü n a k a ş a y a b u suretle h i t â m vermek istemek, m u â r ı z itibârıyla çok tâli'siz o l d u ğ u m u bana a n l a t t ı . Tabiî ben de işi kal m a m ı ş b i r adam gibi çekilip gitmekten b a ş k a ne yapabilirim» cümleleriyle a r t ı k kendisinin de bu konuda y a z m a y a c a ğ ı n ı İfâde ederek m ü n â k a ş a y a son verir. 2,i
S a f a h â t e t r â f m d a v u k û bulan bu m ü n â k a ş a y a d â i r son yazı ise K ö p r ü l ü z â d e Mehmed F u a d ' m d ı r . 1328 R û m î yılının başların da n e ş r o l u n a n 1327 y ı l m a aid Musavver Sâlnâme-i Servet-i F ü n û n ' u n «Sâl-i E d e b î » b ö l ü m ü n d e yazar geçen bir yıldaki edebî olayları a n l a t ı r k e n «Safahât meselesi» ne de temas eder ve yazı lan yazılar çerçevesinde konuyu toparlayarak kendi görüşlerini kısaca a k t a r ı r . Ona göre «Bu, zevkin nisbî o l d u ğ u n a k â n i ' ve mutlakiyyet-giriz müfekkireler için o kadar basit ve bedîhî b i r şey k i , böyle uzun u z a d ı y a bir mes'ele şeklini a l m a s ı n a ancak beyân-ı hayret edilebilir». 27
28
Y u k a r ı d a k i listede isimlerini verdiğimiz son ü ç yazı ise, sözkonusu S a f a h â t t a r t ı ş m a l a r ı n d a n yaklaşık bir yıl sonra kaleme alınmıştır. Midhat Cemâl, Sebîlü'r-Reşâd'm 28/210-31/213. sayı l a r ı n d a neşredilen bu yazılarında da A k i f ' i n şiirini, onun şiirdeki başarısını över. 20
Buraya kadar isimlerini saydığımız yazı kadrosu içerisinde, S a f a h â t ' a i l k defa temas eden I s p a r t a l ı Hakkı, Râif Necdet ve Midhat Cemâl'den sonra, m ü n a k a ş a y ı asıl b a ş l a t a n ve konuyu alevlendiren Hamdullah Subhi olmuş ve yine onun son yazısı b u m ü n â k a ş a y a son vermiştir. B u konuda yazmış olan edebiyatçılar içinde I s p a r t a l ı Hakkı, Midhat Cemâl ve Hamdullah Subhi, A k i f ' i n 26 a.y., s. 474.. 27 Köprülüzâde Mehmed Fuâd, «Sâl-i -Edebî», Musavver Salnâme-i Servet-i Fünûn, 1328 R./(1912), s. 336-338. 28 a.y., s. 336. 29 Midhat Cemâl, «Safahât Şâirine», Sebîlil'r-Beşâd, e. H / K , nr. 28/210, 30 Ramazan 1330/30 A ğ u s t o s 1328/12 Eylül 1912 - c. I I / J X , nr. 31/213, 22 Şev val 1330/20 Eylül 1328/3 Eltim 1912, s. 88-89.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
49
s a n a t ı n ı n t a k d i r k â r ı olarak onu medh ve tebrik etmişler, Celâl Sâhir, Râif Necdet, Köprülüzâde Mehmed Fuad ise S a f a h â t karşı s ı n d a tenkidçi bir t a v ı r takınmışlar, eseri sanat y ö n ü n d e n zayıf bulmuşlardır. Fakat bu k a b a r ı k yazı listesine r a ğ m e n , yapılan tenkidler geniş bir yelpazeye dağılmamış ve belli başlı birkaç noktayla sı nırlı kalmıştır. Makalenin d e v a m ı n d a da görüleceği üzere, bu sı nırlı tenkid n o k t a l a r ı karşılıklı yazılan cevaplarda geliştirilmiş, fakat eser üzerinde tek tek şiirlere kadar inen t e f e r r u a t l ı yazılar yalnızca Midhat Cemâl'in «Safahât H a k k ı n d a Notlar» serisinden ibâret kalmıştır. B u tenkidleri ve değerlendirmeleri aşağıdaki şekilde gruplandırmak m ü m k ü n d ü r : a) Akif'in
şiirlerinde
kullandığı
kafiyeler :
A k i f ' i n şiirlerindeki kafiyelere yöneltilen tenkidler i k i nok tada t o p l a n ı r : 1 — Çok uzun k ı t a l a r d a kafiyelerin peşpeşe t e k e r r ü r ü n d e n h u s û l e gelen bir yeknesaklığın şiiri ağırlaştırdığı, k ı t a l a r d a bir kafiye yığılmasının gözlendiği: S a f a h â t ' t a k i şiirlerin bu y ö n ü n e d i k k a t i çeken Râif Necdet o l m u ş t u r . Ona göre «Kâfiyelerin b i r b i r i n i t â k î b e n o b î - a m â n ve müz'ic tevâlîsi â h e n g i durgun ve yeknesak yapmakta ve bu ıttırâd, şiirde b u l u n m a s ı elzem s a n ' a t ı , mûsikî ve cevvâliyyeti t â r ü m â r etmek için pek yâbis bir darbe o l m a k t a d ı r . » 30
Râif Necdet'in bu iddiâsma karşı, A k i f ' i n kafiyelerini m ü d â f a a eden cevap Midhat Cemâl'den gelir. Midhat Cemâl «Sa f a h â t H a k k ı n d a Bilgiler» adlı yazısında, A k i f ' i n «Meyhâne» şiiri n i n b a ş ı n d a n i l k i k i k ı t a y ı alır ve buradaki kafiyeler üzerinde durur. Yazara göre resim s a n a t ı n d a düz çizgiler bir yeknesaklık d o ğ u r u r ve bu yeknesaklık da göz ve hâfızaya hiçbir «distraksiyon» vaadetmez. B u yüzden resim s a n a t ı n d a «hutût-ı m ü s t a k î 30 Râif Necdet, «Mıısâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c, V, nr. 29, Nisan 1327/(1911), s. 360. Türkiyat
Mecmuası
F. J
t
M. F â t i h Andı
50
me» m a k b û l değildir. Ama acaba A k i f ' i n bu k ı t a l a r ı n d a «kafiye lerin tevalisi, k ı t a l a r ı n u z u n l u ğ u o yeknesaklığı tevlîd eden hut û t - ı m ü s t a k i m e m â h i y y e t i n d e midir?» Değildir. Ç ü n k ü A k i f bu i k i k ı t a d a yaptığı «tasvirlik boyalarım», renklerini o kadar par lak seçmiştir k i , hem göz, hem de zihin bu renklerin «fart-ı temevvüc ve t a a y y ü n » ü n d e n y o r u l m a k t a d ı r . «îşte o zaman şeklin ve kavaf i n i n yeknesaklığı bu yekûn-ı r e n g â r e n k k a r ş ı s ı n d a k i f i k r - i nazar y o ğ u n l u ğ u n u ta'dîl» etmektedir. Ç ü n k ü «şeklin yeknesâkî-i h u t û t u m â n â n ı n televvün-i ı y â m ile îtidâl-yâb olur.» Dolayı sıyla, A k i f ' i bu a ç ı d a n tenkid etmek haksızlıktır." 1
2 — A k i f ' i n şiirlerinde kafiye h a t a l a r ı n ı n olduğu : S a f a h â t ' a bu konudaki itiraz Hamdullah Subhi'nin kalemin den gelir. Hamdullah Subhi, A k i f ' i n s a n a t ı n ı , şairliğini tebcil et tiği «Safahât» makalesinde «Kocakarı ile Ömer» şiirini takdirle iktibâs ederken, bu şiirdeki «Var m ı Abbâs'ı bilmeyen, yokdur O sahâbîyi dinleyin ne diyor» beytine dipnot düşerek «Bu gibi sakat kafiyelere S a f a h â t ' t a çok rast geliniyor» der.
pek-
32
33
Onun bu îtirâzî hâşiyesine cevap yine Midhat C e m â l ' d e n d i r . Yazara göre böyle sakat kafiyelerin sayısı b ü t ü n S a f a h â t ' t a bir k a ç taneyi geçmez. Midhat Cemâl bu konuda ş u n l a r ı söyler : «Bir zekâ-yı afîf, S a f a h â t ' a âid olan bir makale-i t e k r î m i n d e 'Mehmed Akif Bey'de kafiyeye âid s a k a t a t ı n ç o k l u ğ u n u ' iddiâ edi yor. Halbuki bendeniz olsaydım, Akif'de kavâfî-i leng ç o k t u r de mezdim. B ü t ü n Safahatta m a h d û d birkaç kafiye sakatlığı, Akif için ç o k t u r derdim». 3
1
31 Midhat Cemâl, «Safahât Hakkında Bilgiler», Svrât-ı Müstakim, c. V I , nr. 153, 13 Şaban 1329/27 Temmuz 1327/(9 A ğ u s t o s 1911), s. 360. 32 Hamdullah Subhi, «Safahât», Seroet-i Fünûn, nr. 1050, 27 Reeeb 1329/ 10 Temmuz 1327/(23 Temmuz 1911), s. 227. 33 Midhat Cemâl, «Safahât Hakkında .Notlar - XV», Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 151, 30 Reeeb 1329/14 Temmuz 1327/(27 Temmuz 1911), s. 335. 34
a.y., s. 335.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
51
A k i f ' i n «Mezarlık» şiirinin i k i n c i b ö l ü m ü olan h i k â y e kısmı n ı n tek tek kafiyelerini s ı r a l a y a n yazar, A k i f ' i n â d e t a «kendi karîha-zâdı olan bir lehce-i kavâfisi» o l d u ğ u n u ve şairin kafiyeleri n i n ekserinin de mukayyed yaptığını ileri sürer. " 3
b) Safahât'ın
dili:
S a f a h â t ' t a k i şiirlerin bir k ı s m ı n d a ağır ve terkibli bir d i l k u l lanılmışken, bir kısım şiirlerde ise sâde ve h a l k ı n a n l a y a c a ğ ı bir Türkçe kendisini gösterir. Mehmed A k i f ' i n şiirlerinin bu y ö n ü n e dair i l k f i k i r b e y â n ı Ispartalı H a k k ı ' n m Sırât-ı M ü s t a k î m ' d e k i «Akif ve S a f a h â t » baş lıklı yazısında k a r ş ı m ı z a çıkar. 30
Ispartalı Hakkı, S a f a h â t ' t a yer yer Arapça ve F a r s ç a terkiblerden ve t u m t u r a k t a n uzak «sâde ve revân şiirler» i n mevcûdiyetinden bahisle, «Türkçe'nin h u k û k u n a d o k u n u l m a d a n » meydana getirilen bu bedîaların birer tesâdüf eseri olmayıp, külfetsizce or taya konan birer u s t a l ı k n u m û n e s i olduğunu ifâde eder. Terkiblerle dolu, ihtişamlı ve t u m t u r a k l ı şiirlerinin y a n ı n d a , A k i f ' i n bu t ü r şiirleri «millete gıda olacak sâde şiirler» dir. Zira biz dilimizi sâdeleştirmeye m u h t a ç o l d u ğ u m u z gibi, bu sâde dille millete h i t â b eden şiirler yazmaya da m u h t a c ı z . İşte S a f a h â t bu i h t i y â c a cevap vermektedir. Yazar, S a f a h â t ' ı «Türkçe ve T ü r k l ü k n â m ı n a takdir ve tebrik» eder. 37
A k i f ' i n eserinin bu husûsiyeti, Râif Necdet'in de t a k d i r na zarlarını celbeder. Resimli Kitab'daki «Musâhabe-i Edebiyye»sinde yazar, «Şiirlerin b i r ç o ğ u n d a mevcûd ve m a h s û s sadelik, ta biîlik, milliyet ve samimiyet onları sevimli ve m û n i s gösteriyor ve yükseltiyor» cümlesiyle bu konudaki f i k r i n i belirtir. Fakat bu sâdelik ve tabiîlik S a f a h â t ' ı n b ü t ü n şiirlerinde mevcut değildir. K i t a b ı teşkil eden şiirlerin bir kısmı Arapça ve F a r s ç a kelime ve 38
35 a.y., s. 335. 36 Ispartalı Hakkı, «Akif ve Safahât», Sırât-ı Müstakim., c. V I , nr. 140, 7 Rebıülâhir 1329/21 Nisan 1327/(4 .Mayıs 1911), s. 152-156. 37 a.y., s. 154-156. 38 Râif Necdet, «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c. V, nr. 29, Nisan 1327/(1911), s, 357-363.
M, F â t i h Andı
52
terkiblerin « t a n t a n a - i ahengi» ile dolu, diğer kısmı ise «sâde, m u nis ve tabiî b i r ü s l û b u n samîmiyetleriyle mâlî»dir. T ü r k ç e kelime ve terkiblerle yazılmış olan şiirler, şairin geçirdiği b i r t e k â m ü l ü n neticesi olmalıdır. 39
A k i f ' i n b i r t a k ı m şiirlerinin «seyyâl ve r e v â n b i r lisân-ı nazm» ile yazılmış o l d u ğ u n u , S a f a h â t ' a yönelttiği b ü t ü n tenkidlerine rağ men, Celâl S â h i r de tasdik eder.* 10
c) Safahât'taki başarısı :
manzum
hikâyeler
ve Akif'in
bu
konudaki
Safahatta yer alan «Hasta», «Küfe», «Meyhâne», «Seyfi Baba», «Kocakarı ile Ömer», «Mahalle Kahvesi», «Köse İ m a m » v.s. gibi m a n z û m hikâyelerde Mehmed A k i f ' i n göstermiş olduğu başarı, devrinde onun şiirinin en fazla t a k d i r gören özelliklerin den birisi o l m u ş t u r . Onun en m ü f r i t m u a r ı z l a r ı bile, bu konuda ileri s ü r d ü k l e r i tenkidlerinin yanısıra, b i r t a k ı m olayları manzum olarak hikâye edişindeki tabiîliği, tekellüfsüz ve sâde bir dille kah r a m a n l a r ı n ı k o n u ş t u r u ş u n u takdirle k a r ş ı l a m a k t a n kendilerini alamamışlardır. Râif Necdet, S a f a h â t ' ı «en ziyâde yükselten şiirlerin, sâde ve tabiî bir üslûbla kaleme alman m a n z û m k ü ç ü k hikâyeler» oldu ğu kanaatindedir." Özellikle «Mahalle Kahvesi»ni «pek muvaffakiyyetkârâne» tasvir edilmiş bulur. «Mahalle Kahvesi» en v a h i m bir yaramızı, sosyal h a y a t ı m ı z ı kemiren en m ü z m i n bir «derd-i ictimâî»mizi göstermektedir. Yine «Köse İ m a m » da, cehâlet, ah lâksızlık ve taassuba karşı isyân eden ve derin bir «cerîha-i içti mâi» mizi keskin b i r «neşter-i tahlil» ile deşen son derece dikkate değer bir şiirdir. Râif Necdet, bu b a ş a r ı l a r ı n d a n dolayı A k i f ' i teb r i k eder. 12
39
a.y., s. 360, 362.
40 Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât Hakkında», Bervet-i nûn, nr. 1052, 8 Şaban 1329/21 Temmuz 1327/(3 Ağustos 1911), s. 278.
Fü-
41 Râif Necdet, «Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c. V, nar. 29, Nisan 1327/(1911), s. 361. 42
a.y., s. 362,
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
53
Midhat Cemâl, Mehmed A k i f ' i n «Meyhâne» şiirini konu edin diği «Safahât H a k k ı n d a Bilgiler» adlı yazısında, bu şiirin hikâye kısmının «Akif için sehl-i m u ' t â d , herkes içinse sehl-i m ü m t e n i ' olan selâsetbme dikkati çeker. 13
A k i f ' i n s a n a t ı n ı n bu y ö n ü üzerinde en cesur iddia ise Ham dullah Subhi t a r a f ı n d a n ileri s ü r ü l ü r : « S a f a h â t ' m muhterem sa h i b i lisân-ı nazm ile tahkiyenin bizde i l k müessisidir»." O zamana kadar, b a ş t a Abdülhak H â m i d ve onun mukallidleri bu yolu de nemişler, b i r t a k ı m manzum piyesler yazarak bunlarda bazı olay ları hikâye etmişlerdir. Fakat bunlar, bizzat yazarlarının da i t i raf ettikleri gibi, oynanmak kabiliyetinden m a h r û m ve «lisân-ı alelâde-i tekellümden uzak»tırlar. Halbuki S a f a h â t ' m en muvaffak p a r ç a l a r ı , diyaloglara dayanan şiirlerdir. H a t t â A k i f bu manzu melerinin dışında, hayâli ve romantik şiirlerinde her zaman bu kadar başarıyı gösterememektedir. 15
Hamdullah Subhi'nin, A k i f ' i n bizim edebiyatımızda «lisân-ı nazm ile tahkiyenin müessisi olduğu» yolundaki iddiasına karşı en kesin red cevabı, m u â r ı z ı Celâl Sâhir'dendir. J,i
Celâl Sâhir'e göre «Tevfik Fikret Bey'in bazı m a n z û m e l e r i n de ve Mehmed Emin Bey'in «Türkçe Şiirler» i n i n ekserinde pek muvaffakiyetle tahkiye-i m a n z û m e y e muvaffak olduğu meydan da iken, bu kadar s e m â h a t l e müessislik tevcihi doğru olamaz». 17
Celâl Sâhir, S a f a h â t ' t a k i m a n z û m hikâyelerin ç o ğ u n l u ğ u n u güzel de bulmaz. Bunlar akıcı ve sâde bir dille yazılmışlardır. « F a k a t işte o kadar». Meselâ Hamdullah Subhi'nin çok medhettiği «Kocakarı ile Ömer» m a n z û m e s i , Arapça kitaplarda mevcut veyahut muhayyel bir h i k â y e n i n mevzun bir şekilde, basit ve ya lın bir ifâde ile yazılmasıyla v ü c û d a gelmiştir. B u özelliği de ona bir şiir olma meziyetini vermez. Zaten Mehmed A k i f n a z ı m d a n 43 nr. 153, 44 nr. 1050, 45 46 nûn, nr. 47
Midhat Cemâl, «Safahât Hakkında Bilgiler», Sırât-ı Müstakim, c. V I , 13 Şaban 1329/27 Temmuz 1327/(9 A ğ u s t o s 1911), s. 361. Hamdullah Subhi, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât», Servet-i Fünûn, 27 Receb 1329/10 Temmuz 1327/(23 Temmuz 1911), s. 223. a.y., s. 223, 228. Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât Hakkında», Servet-i. Fü 1052, 8 Şaban 1329/21 Temmuz 1327/(3 A ğ u s t o s 1911), s. 272-279. a.y., s. 275.
M, Fâtih Andı
54
şiire yükselmeye özendiği anda b ü t ü n başarısını da yitirmekte dir. O zaman da «âdi bir A. Nâdir mukallidi» derekesine inmek tedir. B u y ü z d e n Celâl S â h i r ' e göre «Safahât m u h a r r i r i tarz-ı ta h a y y ü l ü n ü A. N â d i r Bey modeline göre tanzim etmiş ve halk a r a s ı n d a k i m ü ş â h e d â t - ı zâtiyyesi ile A r a p ç a ' d a m ü t â l â a ettiği bazı h i k â y â t ı suhûlet-i nazmiyyesi sayesinde güzel, kolay —fakat şiir için lâzım â h e n k t e n , revnak-ı h a y â l d e n m a h r û m — bir ü s l û b ile tevzîn ve ifâde e t m i ş i y i bir nâzımdır, o kadar. B ü t ü n S a f a h â t ' m içinde muvaffak ve m ü m t â z bir ma'kes-i h a y â l olmuş ancak pe rakende b i r k a ç m ı s r a a tesâdüf olunabilir». 18
Hamdullah Subhi, Akif'e ve kendisine yöneltilen bu tenkidlere karşı, iddiasında kararlıdır. Celâl S â h i r ' e verdiği cevapta, bu «müessis»lik iddiâsını bir kere daha tekrarlar. Abdülhak H â m i d ' ler, Tevfik Fikret'ler Mehmed E m i n l e r T ü r k şiirinde manzum h i k â y e t a r z ı n ı n tesis edicileri ve başarılı n â z ı m l a r ı sayılamazlar. Ç ü n k ü her ü ç ü n ü n de şiirleri «tabiî tekellüm» den, «lisân-ı alelâde-i tekellüm» den ıraktır. Abdülhak H â m i d ' i n şiirlerinde Aris to'lar, İskender'ler de, köle, esir ve câriyeler de a y n ı ü s l û b ile gayr-ı tabiî bir s û r e t t e k o n u ş u r l a r . Tevfik Fikret'in «Süha ile Pervin»i, b i r i hakikati, b i r i h a y â l i temsil ettiği için «tabiî tekel lüm» den u z a k t ı r l a r . Mehmed Emin'in «Kesildi m i Ellerin?» gibi manzumelerinde ise sâde T ü r k ç e bir d i l kullanılmış, fakat yine sı radan i n s a n l a r ı n tabiî, g ü n l ü k k o n u ş m a l a r ı şiirde yakalanama mıştır. M u h â v e r e l e r «avâm-ı n â s m tekellümü» değildir. 10
00
Mehmed A k i f ' i n ustalığı yalnızca «avâm-ı n â s m tabiî tekel lümü» nde değildir. Celâl S â h i r bu i d d i â s m d a y a n ı l m a k t a d ı r . Zira şâirin, «havâs-ı nâs»ı da o nisbette b a ş a r ı ile k o n u ş t u r d u ğ u şiir leri de vardır. Hamdullah Subhi bu t ü r şiirlere bir örnek olmak üzere «Dirvâs» şiirinden bir b ö l ü m a k t a r ı r . 51
Hamdullah Subhi'nin kendisine verdiği cevaplara karşılık Ce lâl S â h i r tenkidlerini bir kere daha, daha da genişleterek ve açık48
a.y., s. 278,
279.
49 Hamdullah Subhi, «Safahât Hakkında» Senet-i Filnûn, nr. 1054, 22 Şa ban 1329/1 A ğ u s t o s 1327/(14 Ağustos 1911), s. 315-316. 50 51
a.y., s. 315-316. a.y., s. 316.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
55
52
layarak tekrarlar : Mehmed Âkif, T ü r k edebiyatında manzum hikâye t a r z ı n ı n müessisi değildir. Kendisinden evvel, «Tezer», «Eşber», «Nesteren», «Finten», «Nazife», «Zeynep» gibi eserlerinde yer alan m a n z û m hikâyeleriyle Abdülhak Hâmid, «Hasta Çocuk» şiiriy le Tevfik Fikret, «Kesildi m i Ellerin?» ve benzeri şiirleriyle Meh med E m i n ve h a t t â «Mûsa İbnü'l- Gazân» adlı eseriyle Mual l i m Nâci veyahut bu yoldaki şiirleriyle İsmail Safâ, A l i Ekrem vardır. B u isimlere, «Mihnet-i K e ş â n » m d a a n l a t t ı ğ ı manzum vak'alarıyla İzzet Molla bile dâhil edilebilir. A b d ü l h a k H â m i d ' i n eserlerinde k a h r a m a n l a r ı n hepsinin a y n ı dil ve a y n ı fikirlerle k o n u ş t u ğ u tenkidine gelince, b u t u t u m bize b u g ü n k ü telakkîmimize göre yanlış gelebilir. Fakat bu durum, K l a s i k l e r i n ve k ı s m e n de R o m a n t i k l e r i n tesirinde yazan H â m i d ' i n bu eserlerini yok sayıp, A k i f ' i bu t a r z ı n i l k i y a p m a m ı z ı gerektir mez. Ç ü n k ü devirlerinin edebî telakkilerine göre İngiltere'de Sha¬ kespeare, Fransa'da Racine ve Corneille de eserlerinde kahraman ların hepsini a y n ı dille k o n u ş t u r m u ş l a r d ı r . Ama bu özellikleri, on ların eserlerinin yok sayılmasını gerektirmemiştir. 5;i
Celâl S â h i r ' i n her i k i yazısında ileri s ü r d ü ğ ü tenkidlerin he men t a m a m ı n a K ö p r ü l ü z â d e Mehmed Fuad da k a t ı l ı r . Ona göre de Âkif kuvvetli b i r nâzımdır, tasvirlerinde o kadar «sıhhat-ı vüsûk» v a r d ı r k i , a n l a t t ı ğ ı m e k â n l a r d a geçen m u h â v e r e l e r i o kadar ustalıkla nazma s o k m a k t a d ı r k i , bunlara hayret etmemek m ü m k ü n değildir. Fakat Hâmid, Fikret, İsmail Safâ, Mehmed E m i n ve A l i Ekrem B e y l e r dururken, Mehmet A k i f ' i n «bir lisân-ı tahkiye îcâd etmiş olması k a b û l edilemez bir iddiâdır». 04
05
B ü t ü n b u tenkidlere r a ğ m e n , Midhat Cemâl b u tarihten bir yıl kadar sonra yazdığı «Safahât Şâirine» adlı seri yazılarında Mehmed A k i f ' i edebiyatımıza «muhavere-i tabîiyye»yi sokan şâir olarak alkışlar : «Evvelâ edebiyata m u h â v e r e - i tabîiyyeyi sokan 52 Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât Hakkında», Servet-i nûn, nr. 1058, 21 Ramazan 1329/1 Eylül 1327/(14 Eylül 1911), s. 409-416. 53 a.y., s. 410-412.
Fü-
54 Köprülüzâde Mehmed Puâd, «Sâl-i Edebî», Musavver vet-i Fünûn, 1328/(1912), s. 336-338.
Ser
55
a.y., s. 337.
Sâlnâme-i
M, F â t i h Andı
56
senin kalemindir. Hâlâ b u vâdîde sana sânî çıkmadı. Senden ev vel bu kadar tabiî muhavereler ise kimse yazmadı. Bana H â m i d leri m i gösterecekler? H â m i d şi'r-i mahzm hârikasıdır, fakat m u hâvere-i tabîiyye bahsinde kırâet-güdâz bir ucubedir. «Eşber»de, «Tezer»de, h ü l â s a H â m i d n â m - ı m ü s t a k b e l - ş ü m û l ü n e â i d olan manzum ve mensur birçok eserde m u h â v e r e n â m ı n a mevzun şai beler, mukaffa lekeler pek ç o k t u r » . 00
d) Akif'in şiirlerinde kullanıldığı:
kaba ve müstehcen
kelimeler
B u konu, devrinde, S a f a h â t ' m üzerinde en çok söz söylenen yönlerinden b i r i n i teşkil eder. Râif Necdet, Celâl S â h i r ve K ö p r ü lüzâde Mehmed Puad, özellikle «Mahalle Kahvesi», «Meyhane» ve «Köse İ m a m » şiirlerinden yola çıkarak, k u l l a n ı l a n kaba ve çir k i n kelimelerin, bir şiir içerisinde istîmâli m ü m k ü n olmayan «müst e h c e n â t » t a n addedilmesi gerektiğini, A k i f ' i n bu kelimelere şiirin de sık sık yer vermesinin çok b ü y ü k hata o l d u ğ u n u ileri sürerler. Buna karşılık Midhat Cemal ve Hamdullah Subhi, S a f a h â t ' m bu y a n ı n ı n A k i f için bir n a k î s a olmadığı, kelimelerin mahallinde kullanıldığı fikrindedirler. Râif Necdet, Mehmed A k i f ' i n manzum hikâyede gösterdiği ba şarıyı takdirle karşılar. Ona göre, şâir bu şiirlerinde vak'ayı ve şahısları bir Realist h a t t â Naturalist gözüyle, oldukları gibi anlat mış, kişileri kendi seviye ve çevrelerine göre, tabiî olarak konuş t u r m u ş t u r . Fakat hikâyelerde ve romanlarda güzel ve uygun karşılanabilen bu Naturalist üslûp, şiirde «hadd-i îtidâli biraz tecâ vüz edince», fenâ ve n â h o ş bir tesir u y a n d ı r m a k t a d ı r . İ ş t e b u yüz d e n / A k i f ' i n k i t a b ı n d a «Naturalizm t a r z ı n d a yazılan m a n z û m k ü çük hikâyelerde tesâdüf edilen bâzı m ü s t e h c e n kelimeler —tabiî olmakla beraber— rûh-ı şi'ri rencide etmekten hâlî kalmıyor». 07
56 Midhat Cemâl, «Safahat Şâirine - II», Sebîlii'r-ReşâcL, 211, 8 Şevval 1330/6 Eylül 1328/19 Eylül 1912, s. 51-52. 57 Râif Necdet, 1327/(1912), s. 362.
«Musâhabe-i Edebiyye», Resimli
Kitab,
c. II/DC, nr. 29/ nr. 29, Nisan
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
57
Hamdullah Subhi, Râif Necdet'in bu tenkidine hak vermez. Servet-i F ü n û n ' d a k i «Safahat» yazısında, Victor Hugo'nun «Fenâ mevzu yoktur, fenâ şair vardır.» sözünü h a t ı r l a t a r a k , Mehmed A k i f ' i n «en pis sözleri pek k â r g ü z â r bir mevki'de t u t m a k netice si olarak onları âdîlikten kurtarabildiği, onlara bir sıfat-ı edebiyye vermeğe muvaffak olduğu zannında» o l d u ğ u n u ifâde eder. Yazar, Sa'dî, Tolstoy, Zola, Pierre Loti, Mauppassant gibi b ü y ü k edibler i n çok daha m ü s t e k r e h olayları eserlerinde a n l a t t ı k l a r ı n ı , örnek ler zikrederek söyler ve fakat b u çirkinliklerin, o b ü y ü k s a n a t k â r ların «sihr-i temas» ı sâyesinde çirkinliklerini kaybettiklerini, «şâyân-ı irâe» bir m â h i y e t k a z a n d ı k l a r ı n ı ileri sürer. 53
B u yüzdendir k i , « S a f a h â t ' m bu cihetle şâibe-dâr o l d u ğ u n u iddiâ edenler h â l â edebiyatı b ü y ü k salonlar gibi bir smıf-ı güzîde-i züvvâra açık farz etmek h a t â s ı n d a bulunuyorlar. San'at, İ n giltere'nin en b ü y ü k ş a i r i n i n bize söylediği üzere her şeye, çirkin veya güzel kendi y ü z ü n ü gösterebilir bir ma'kes-i hakikattir. K i fâyet eder k i , h a l k ı n k a r ş ı s ı n a çıkardığımız mülevvesât b i r maksad-ı muayyene, mevzuun gâyesine müfîd olsun». ' 5 J
Ayrıca «Mahalle Kahvesi», «Meyhane», «Köse İ m a m » gibi şiir lerde çizilen çirkin sahneler, a k t a r ı l a n kaba k o n u ş m a l a r , Meh med A k i f ' i n «bir f i k r - i m a h s û s ile değil, fakat t a b i a t ı n ı n şevki ile öğrendiği halka gitmek» f i k r i n i n neticesidir. Zirâ A k i f «avâm-ı n â s ı kendisi için mûcib-i şeref olacak bir s û r e t t e sevdiği gibi, on ların husûsiyetlerinin hiçbir nev'ine karşı eser-i istikrâh» da gös termez. Zaten onun şiirlerini b u gözle, tarafsız olarak okuyanlar, onlarda kullanılan galiz kelimelerin hepsinin yerli yerinde ve ge rekli olduğunu itiraf ederler. Bunlar okuyucuda bir i s t i k r â h duy gusu da u y a n d ı r m a z l a r . A k i f sözkonusu sahneleri «bir şafak, bir deniz, bir aşk tarif eder gibi kolaylıkla, cebrî değil fakat m û t â d bir kolaylıkla» anlatır. Ayrıca A k i f ' i n n a z a r ı n d a hakikat, hangi şekilde olursa olsun, « l ü z û m u n d a zikredildiği takdirde, san'atm meşher-i m û t e n â s m d a » yerini almaya lâyıktır. 00
58 Hamdullah Subhi, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahat», Servet-i Fünûn, m: 1050, 27 Recep 1329/10 Temmuz 1327/(23 Temmuz 1911), s. 223-224. 59
a.y., s. 224.
60
a.y., s. 223-224.
M. F â t i h Andı
58
Fakat Celâl S â h i r bu fikirde değildir. Hamdullah Subhi'nin görüşlerine cevap olarak yazdığı «Safahât H a k k ı n d a » makalesin de A k i f ' i «nezâhet-i lisâniyye» ve «asâlet-i beyân» sahibi olma makla, Hamdullah Subhi'yi de, böyle bir şairi «acınacak bir gaf let» ve «kızılacak bir m a h â r e t » l e m ü d â f a a etmekle s u ç l a y a r a k tenkid eder. Ona göre S a f a h â t ' t a k i kaba ve çirkin ifâdeler, A k i f ' i n en h a r â r e t l i t a r a f t a r l a r ı n ı n bile m ü d â f a a l a r ı n d a zorlandıkları bir noktayken, Hamdullah Subhi'nin bu m ü s t e h c e n tabirleri m â z û r görücü değil, h a t t a takdir edici bir t a v ı r içerisine girmesi b ü y ü k bir yanlıştır. 01
Celâl S â h i r de Râif Necdet gibi, böyle kaba tabirler ve çir k i n kelimelerin bazaıı hikâye ve romanlarda k u l l a n ı l m a s ı n ı n uy gun olabileceğini, fakat şiir d i l i n i n bu gibi müstehcenlikleri kal d ı r m a d ı ğ ı n ı iddiâ eder. Zola, Mauppassant, L o t i h i k â y e ve roman l a r ı n d a gerçeği olduğu gibi anlatabilmek gayesiyle bazan «galiz levhalar» çizmişlerdir ve bu durum onların eserlerine leke düşür memiştir. «Fakat bir şair, tafsîlât-ı m ü s t e k r e h e y i m e s k û t geçmek mecbûriyyetinde»dir. B ü t ü n Doğu ve Batı edebiyatları taransa, takdire ş â y â n olmuş böyle bir tek m ü s t e h c e n şiir göstermeğe mu vaffak olmak m ü m k ü n değildir. 02
Celâl Sâhir, Mehmed A k i f ' i n «Köse î m a m » , «Mahalle K a h vesi» ve «Meyhane» şiirlerinden uzun iktibaslar da yaparak, böy le kaba kelimelerin geçtiği m ı s r a l a r m altını çizer ve iddia eder k i «bu m ü s t e h c e n kelimelerin ekserinin Hamdullah Subhi Bey'in zann ı gibi, lüzûm-ı mahallîsi de yoktur. Yani hazfiyle eserlerin kıymet-i tahkiyyeleri de eksilmeyeceği m u h a k k a k » t ı r . 03
Hamdullah Subhi'nin bu tenkidlere karşı kendisini ve A k i f ' i m ü d â f a a s ı , i k i hafta sonraki Servet-i F ü n û n ' a yazdığı «Safahât Hakkında» makalesiyle karşımıza çıkar. 01
61 Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât Hakkında», Servet-i Füııûn, nr. 1052, 8 Şaban 1329/21 Temmuz 1327/(3 A ğ u s t o s 1911), s. 272-279. 62
a.y., s. 276.
63
a.y., s. 277.
64 Hamdullah Subhi, «Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, Şaban 1329/1 A ğ u s t o s 1327/(14 A ğ u s t o s 1911), s. 315.318.
nr. 1054,
22
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
59
Edebiyatımızda gittikçe bir « t a s a n n u ' ve pesti» görüldüğünü, edebiyatın bir «âlet-i fuhş ve sefâhet olduğu» n u ileri s ü r e n yazar, Mehmed A k i f ' i n böyle bir ortamda şiirleriyle halka yöneldiğini, a v a m ı n faydalanmasını, onun yücelmesini hedef aldığım belirtir. Safahatta galiz kelimeler, m ü s t e h c e n ifâdeler b u l u n d u ğ u yo lundaki itirazlara karşılık da, Celâl S â h i r ' i n «Bûselerinin Tahas sürü» başlıklı şiirinden, içinde « D u d a k l a r ı m d a geçen g ü n ısırdığın yerler Senin tahassür-i bûsenle sızlıyor her ân, O dişlerin k i birer sûzen-i h a y â t - e f ş â n , Açaydı keşke mukaddes cerihalar yer yer.» gibi m ı s r a l a r m da b u l u n d u ğ u i k i k ı t a y ı iktibâs eder ve ekler : «Bu gibi şiirleri yazan ve neşreden Celâl S â h i r Bey vekâyi'm gılzetine karşı bu kadar m ü s â m a h a k â r olduğu hâlde, kelimelerin gılzetine karşı isyân ediyor. Ben zannederim k i , kahvede yerdeki b a l g a m ı , sövüşen i k i a d a m ı bize gösteren bir şairle, d u d a k l a r ı n da bir k a d ı n ı n diş yaralarıyla kendisini t e ş h i r eden şair arasında, k â r i l e r i n i n hiçbir şeyden i s t i k r â h etmediğini d ü ş ü n e n , birinci de ğil, asıl ikincidir. Böyle şiirlerin y a n ı n d a , kahve döşemelerine sav r u l a n t ü k ü r ü k l e r 'denize bir çakıl taşı gibi düşen a k ş a m ı n semâ ya sıçrattığı yıldızlar kadar p â k ve b e r r î n ' d i r » . 05
Şiirde «nezâhet-i lisâniyye» meselesine de t e m â s eden Ham dullah Subhi, Celâl Sâhir'in, romanlarda kaba ve m ü s t e h c e n ke limeler kullanılabileceği, fakat şiir sözkonusu olunca b ü t ü n Doğu ve B a t ı e d e b i y a t l a r ı n d a bunun şâyân-ı takdir tek bir örneğinin gösterilemeyeceği şeklindeki i d d i â s m a karşılık Victor Hugo'nun, içinde pekçok pis ve çirkin kelimenin geçtiği « R o m a ' n m Lağımı» (Egout du Roma) adlı şiirini örnek olarak gösterir. 00
Hamdullah Subhi'nin bu cevâbı yazısına karşılık, Celâl S â h i r bir ay sonra yine Servet-i P ü n û n ' d a , bu sefer şahsiyât dozu yük-
65 66
a.y., s. 317-318. a.y., s. 318.
M. Fâtih Andı
60
117
sek bir surette yazdığı yazısında kendisinin «Buselerinin Tahas sürü» adlı şiirinin içinde bir «şemme-i ihtiras» bulunan mısralarıyla, A k i f ' i n , içerisinde faraza «Köse îmanı» şiirindeki «Hani bir 'sâye-i ş â h â n e ' çekip her b... yer» gibi m ı s r a l a r mevcut olan m a n z û m e l e r i n d e n hangisinin daha m ü s tehcen addedileceğini sorar. Fakat bu kıyâsıyla birlikte, kendisi n i n Mehmed Akif'le mukayese edilmesi gibi bir arzusunun bu l u n m a d ı ğ ı n ı da kaydeder. 08
Daha sonra sözü Victor Hugo'nun «Les Châtiments» adlı ese rinde yer alan «Egout du Roma» (Roma'mn Lağımı» şiirine de getiren yazar, Hugo'nun bu şiirinin de devrinde tenkide u ğ r a d ı ğını, b u yüzden S a f a h a t ı temize ç ı k a r m a k t a m a k b û l bir ölçü ola m a y a c a ğ ı n ı ifâde eder. Kaldı k i , bu şiirde, b ü t ü n çirkin kelime lerine r a ğ m e n muvaffak ve ibret verici bir tezat tablosunu Hugo başarıyla çizmiştir. Oysa S a f a h â t t a k i m ü s t e h c e n kelimeler, «krymet-i tahkiyeye hiçbir şey ilâve etmeyen, bî-fâide ve â d i m ü k â lemât-ı m ü s t e k r e h e » d e n i b â r e t t i r . 09
B u konuda, Köprülüzâde Mehmed Fuad da Celâl Sâhir'le hem fikirdir. Sâlnâme-i Servet-i F ü n û n ' a yazdığı «Sâl-i Edebî» yazısın da ' «Mehmed A k i f Bey'in cidden b ü y ü k bir kudret-i nazmiyyeye m â l i k olduğunu, fakat nezâhet-i lisâniyye denilen ve şiir için el zem olan h a s î s a d a n t a m â m e n m a h r û m b u l u n d u ğ u n u » söyler. Ona göre de «Celâl Sâhir Bey'in pek m u h a k k i k olarak söylediği gibi» galiz ve kaba m a n z a r a l a r ı n tasviri bir romanda yer alabilir, fakat bir şair, üstelik hiç de yeri değilken, bu gibi m ü s t e h c e n şeyler ile eserini doldurmamalıdır. «Hayatın m ü s t e k r e h m a n z a r a l a r ı n ı ay nen dâire-i nazma sokanlar, bu hususta ne kadar m a h â r e t ve kud ret gösterirlerse göstersinler, yine hakîkî bir şair o l a m a z l a r » . 7 1
71
67 Celâl .Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahat Hakkında, Servet-i Fiinûn.uv. 1058, 21 Ramazan 1329/1 Eylül 1327/(14 Eylül 1911), s. 409-416. 68 a.y., s. 414. 69 a.y., s. 415. 70 Köprülüzâde Mehmed Fuad, «Sâl-i Edebî», Musavver Sâlnâme-i Ser vet-i Fünûn, 1328/(1912), s. 336-338. 71 a.y., s. 338.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
61
Oysa Midhat Cemâl'in n a z a r ı n d a bu bahis gereğinden ziyâde b ü y ü t ü l m e k t e d i r . Bilinmelidir k i , S a f a h â t ' m bu y ö n ü belâgatle i l gilidir ve belâgati en ibtidâî kavâid-i edebiyye k i t a p l a r ı bile «muktezâ-yı h â l ve m a k â m a göre söz söylemek» diye t a r i f ederler, O halde Âkif, söz konusu şiirlerindeki kaba kelime ve tabirleri, an lattığı m e k â n ı ve i n s a n l a r ı göz ö n ü n d e bulundurarak k u l l a n m ı ş tır. «Her m a k â m m bir m a k â l i vardır» «Hakikatlerin bu kadar ba sitlerini olsun u n u t m a m a l ı » dır. 7 2
Yazar bu görüşlerini Fransa tarihinden a k t a r d ı ğ ı b i r olayla da pekiştirir : Waterloo Harbi'nde İngiliz generali, Napolyon'un komutanla r ı n d a n Camberon'a teslim olmalarını teklif ettiğinde, Camberon «Has... oradan!..» diye cevap vermiştir. B u cevap Waterloo Harbi'nden daha çok m e ş h u r olmuş, kimse kelimenin kabalığı üzerin de d u r m a m ı ş t ı r . Hatta Victor Hugo bu cevap için «Rouget de Lisle, Marseillaise'i nasıl bir nefha-i ilâhiyyenin kendisine nüfûzuyla bulduysa, Camberon da bu kelimeyi o sûretle ibdâ' etti» de miştir. 73
e) Safahât'taki hitâb ettiği,
tasannu'suz şiirlerin havâsdan Akif'in «avâm şairin olduğu :
ziyâde
avâma
Safahât, k o n u l a r ı n ı çoğunlukla sosyal hayattan, t o p l u m u n g ü n l ü k y a ş a n t ı s ı n d a n alarak, akıcı ve yalın bir dille, halka bir t a k ı m değerlerin ve düşüncelerin iletilmesi ve öğretilmesini he defleyen şiirleri göz ö n ü n d e bulundurularak da devrinde övgü veya tenkidlere m u h â t a b o l m u ş t u r . Bazı yazarlar Mehmed A k i f ' i «millî ve içtimâi bir şair», «avâm-perver» bir aydın sıfatlarıyla alkışlarken, onun bu y ö n ü n ü «avâm şairi» diye k ü ç ü m s e y e n l e r ve S a f a h â t ' ı tasannu'dan uzak olmakla eleştirenler de çıkmıştır. Râif Necdet'e göre S a f a h â t ' m «karakteristik meziyeti» millî ve ictimâî oluşu, h a v â s d a n ziyâde a v â m a h i t â b edişi, onun ruhu na incelik, d i m a ğ ı n a yükseklik verişidir. Zaten bizim böyle bir 72 Midhat Cemâl, «Safahat Şairine - III», Bebîlü'r-Reşâd, 31/213, 22 Şevval 1330/20 Eylül 1328/(3 E k i m 1912), s. 88-89. '73 a.y., s. 89.
c. I I / I X ,
nr.
M, F â t i h Andı
62
edebiyata ihtiyacımız da vardır. U m û m u n seviyesine inerek onu yükseklere çekmek bir m ü n e v v e r için «insanî ve v a t a n î bir hareket»tir. Yazar, «Türkler'in millî şairi Mehmed E m i n Bey» hak k ı n d a d u y d u ğ u h ü r m e t ve meftûniyeti «bir dereceye k a d a r » Âkif h a k k ı n d a da d u y m a k t a d ı r . Ona göre «Safahat, millî dertlerimizi, gafletlerimizi, cerihalarımızı b ü t ü n çıplaklığıyla gösteren, h a y â t - ı içtimâimizin muhtelif safhalarını ibret-âmîz bir tarzda tasvir eden bir eser; s a n a t ı y l a değil, lâkin samîmiyetiyle t e m â y ü z eyleyen bir m e c m û a - i eş'ârdır». Nitekim A k i f ' i n kendisi de şiiri h a k k ı n d a «Bir yığın söz k i , samîmiyyeti ancak h ü n e r i , Ne tasannu' b i l i r i m ç ü n k ü ne s a n ' a t k â r ı m . » diyerek bunu ikrar eder.
74
Midhat Cemâl'in fikrine göre ise, Mehmed Âkif, edebiyatımız da «kadın n a k a r â t ı y l a b i r t a k ı m m â n â s ı m a ' d û m fakat mûsikîperver kelimeleri fevvâre-i enfâsımn üzerinde â d e t â a v â m kahveh â n e l e r i n i n hıyâz-ı h a v â i k m d a k i fıskiyelerin ü z e r i n d e sıçrayıp du ran «cihannümâ» c a m l a r ı gibi zıplatıp d u r a n » şairlerden farklı olarak halka yönelmiş, onları seven, faydalı olmaya çalışan bir şair hüviyeti çizmiştir. Yazar bu yönden A k i f ' i Alphonse Daudet'ye benzetir. Âkif ve Daudet «avâm-perverlik, fecâyi'-i insâniyyete karşı t a t l ı t a t l ı a ğ l a y a n bir göz ve rezâil ve nekâyıs-ı beşeriyyeye karşı acı acı gülen bir dudak» n o k t a l a r ı n d a birleşirler. 75
Midhat Cemâl'in Âkif h a k k ı n d a k i bu t a k d î r k â r h ü k ü m l e r i n e Hamdullah Subhi de iştirâk eder. «Safahât» adlı y a z ı s ı n d a «İddiâ edebilirim k i sahiblerinin meşreb ve r û h u n a S a f a h â t kadar y a k ı n olan, b a b a l a r ı n a bu kadar v u z û h ile benzeyen çocuklar n â dirdir» diyen yazar, A k i f ' i n karakteri ile S a f a h â t a r a s ı n d a i l g i kurar. Şairin, b ü t ü n kesimleriyle kavminin bir muhibbi o l d u ğ u n u söyler. Âkif, «şiirlerinde a n l a t t ı ğ ı eşhâs gibi sade bir r û h , endişe70
74 Râif Necdet, .«.Musâhabe-i Edebiyye», Resimli Kitab, c. V, nr. 29, Ni san 1327/(1911), s. 358-359. 75 Midhat Cemâl, «.Safahat Haklunda Notlar - II», Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 149, 17 Receb 1329/30 Haziran 1327/(13 Temmuz 1911), s. 300-301. 76 Hamdullah Subhi, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât», Servet-i Fünûn, nr. 1050, 27 Receb 1329/10 Temmuz 1327/(23 Temmuz 1911), s. 223-229,
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
63
siz bir m i ş v â r ile, rahim ve serâzâd bir kalb ile h a l k ı n a r a s ı n d a d o l a ş m a n ı n yolunu bilmekte» dir. Bizde mevcut olan halk ile ay dın a r a s ı n d a k i u ç u r u m u Mehmed Akif'te göremeyiz. «Akif Bey'in, s a n ' a t m ı n pencerelerini İ s t a n b u l ' u n mensi, h ü c r â köşelerine, kol larını, kendilerini b ü t ü n kalbimizle sevmemiz, kemâl-i ehemmi yetle telakki etmemiz lâzım gelen ve bizim b ü s b ü t ü n u n u t t u ğ u muz bir sınıf hemşehrilerimize açmış olması ayrıca şâyân-ı dik kattir». 77
Akif, Ruslar'm «halka gitmek» diye ifâde ettikleri, aydınla rın, h a l k ı n eğitilmesine, yüceltilmesine çalışması f i k r i n i n bizde en muvaffak u y g u l a y ı c ı l a r m d a n d ı r . B u n u da bir «fikr-i m a h s û s ile değil, t a b i a t ı n ı n şevki ile» öğrenmiştir. Kendisinde halka kar şı hiçbir i s t i k r â h eseri görülmez. 78
Hamdullah Subhi'nin t i , bize benliğimizi p a r ç a dır. «Onda İ s t a n b u l ' u n en İslâmlık» en güzel şekilde
n a z a r ı n d a S a f a h â t ' m en b ü y ü k kıyme p a r ç a göstermeye muvaffak oluşundaeski, yani en T ü r k kısmı, T ü r k l ü k ve bulunmaktadır. 79
B ü t ü n bu özellikleriyle S a f a h â t , Hamdullah Subhi'ye göre, millî bir edebiyatın i l k müjdecilerindendir. 80
Hamdullah Subhi'nin bu konudaki görüşleri de, y u k a r ı d a bahsedilen diğer konulardakiler gibi, Celâl S â h i r t a r a f ı n d a n ten kide u ğ r a r . Celâl Sâhir, en b a ş t a Mehmed A k i f ' i n şiirlerinin tasannu'suz olmasını itirâz konusu yapar. Ayrıca A k i f ' i n h a l k ı sevmesini ve r û h u n u n sâdeliğini, gizli bir alayla kabûle ş â y â n b u l u r : «Mehmed A k i f Bey'in m a n z û m e l e r i n i n ekserinin tasannu'suz oldukları pek vâzıh bir hakikattir. Fakat zaten bu eserlerin muht e v i y â t m a bu noktadan itirâz etmek kimsenin aklına gelmeyen bir şeydir. S a f a h â t nâzımının, sunûf-ı fakr u sefâleti de dâhil ol mak üzere kavmin bir muhibbi olması, r û h u n u n sâdeliği, besâteti, hepsi şâyân-ı k a b û l d ü r . Bilhassa sâde bir r û h a mâlikiyyeti o 77 78 79 80
a.y., a.y., a.y., a.y.,
s. s. s. s.
223. 224. 225. 226.
M. F â t i h Andı
64
kadar a ş i k â r d ı r k i , bunun aksini tasavvur o eserlerin müellifine b ü h t â n olur». 81
Bizde halkla a y d ı n l a r a r a s ı n d a bir u ç u r u m u n varlığım kabûl etmekle birlikte yazar, edebiyatın hiçbir şeye âlet ve vâsıta o l a m a y a c a ğ ı g ö r ü ş ü n d e b u l u n d u ğ u n u , ama bununla beraber yine de edebiyatın avama faydalı olacak şûbelere ayrılabileceğini ifâde eder. Nitekim Mehmed Emin a v â m a faydalı eserler v ü c û d a getir mektedir. B u eserler S a f a h â t ' t a n hem daha s a n a t k â r â n e , hem de daha millîdirler. Üstelik Mehmed Emin s a n a t ı n ı n pencerelerini Âkif gibi yalnız İ s t a n b u l ' a değil, Anadolu'nun u n u t u l m u ş ü c r â köşelerine de a ç m a k t a d ı r . Yazara göre Mehmed Emin'le Mehmed A k i f ' i n eserlerini yan yana k o y d u ğ u m u z d a «birinde b u l d u ğ u m u z yeni, basit olmakla berâber m ü m t â z , yüksek fikirler yerine diğe rinde en hâyîde efkârı b u l u r u z » . 82
Hamdullah Subhi, bu Mehmed Emin - Mehmed Âkif muka yesesine daha geniş bir çerçevede, cevap verir : Celâl Sâhir'in, Âkif'in şiirlerini basit ve âdî bularak onu «avâm şairi» diye tavsif etmesi yanlıştır. Celâl S â h i r b u h ü k m ü n ü kasıtlı olarak, Safahat t a k i a v â m m da anlayabileceği sâde ve basit b i r k a ç şiiri göz ö n ü n de bulundurarak vermiştir. Oysa Âkif'in k i t a b ı n d a «Fâtih Câmii», «Hasta», «Tevhîd», «Mezâristan», «Selmâ», «Ezanlar», «Dirvâs» gibi h a l k ı n seviyesine inmekle hiçbir alâkası olmayan, y ü k sek fikirleri s a n a t k â r â n e ve necip bir şekilde işleyen şiirler de mevcuttur. 8 3
81
Bizde «avâm şairi» ü n v â n m a lâyık bir isim varsa, o da Meh med Emin'dir. Mehmed Emin, «Biz Nasıl Şiir İsteriz?» m a n z û m e sinde h a l k ı n seviyesini kollayacak, ona hoş gelecek basit şiirler yazılmasının gereğini ifâde etmiştir. Esâsen halkı konu edinmek, a v â m ı anlatan, ona faydalı" olan eserler yazmak mutlaka seviyesizliğe ve basitliğe düşmek demek 81 Celâl Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahat Halikında», Servet-i Fiinûn, nr. 1052, 8 Şaban 1329/21 Temmuz 1327/(3 Ağustos 1911), s. 275. 82 a.y., s. 275-276. 83 Hamdullah Subhi, «Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, nr. 1054, 22 Şaban 1329/1 A ğ u s t o s 1327/(14 A ğ u s t o s 1911), s. 316-317. 84 a.y., s. 316.
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
65
değildir. Rus edebiyatında Dostoyevski, Tolstoy, Gorki gibi b ü y ü k s a n a t k â r l a r da h a l k l a r ı n ı n fakirliklerini, sefaletlerini a n l a t m ı ş lar, «eserlerinin s â h a - i vasî'ini hastalıklarıyla, kirleriyle, cehâlet ve taassublarıyla b e r â b e r b ü t ü n v a t a n d a ş l a r ı n a k a r ş ı k ü ş â d e t u t muş» lar, fakat s a n a t l a r ı n d a n fedâkârlıkta bulunmak zorunda kal m a m ı ş l a r d ı r . İşte bizim edebiyatımızda da Mehmed Âkif k ı s m e n bu gâyeye erişmiştir. 85
Celâl Sâhir, Hamdullah Subhi'nin, kendisine cevap olmak üzere ileri s ü r d ü ğ ü bu fikirlerine karşı, i l k yazısındaki görüş lerinde k a r a r l ı d ı r . Hamdullah Subhi'nin fikirlerine yeni itiraz noktalarıyla karşı ç ı k a r : 80
Halka doğru gitmek, halk ile a r a s ı n d a bir u ç u r u m b ı r a k m a mak demek, eğer h a l k ı n anlayabileceği gibi yazılar yazmak de ğil de k o n u l a r ı n ı o n l a r ı n h a y a t ı n d a n almak demekse, bu durum da S a f a h â t s a n a t k â r â n e olmadığının yanısıra, halka faydalı olma meziyetini de yitirmektedir. «Zira hiçbir fedâkârlık y a p ı y o r u m i t i k â d m d a bulunmayarak kahveleri, meyhâneleri, bayram yerlerini dolaşıp, tedkik edip efrâd-ı n â s ile vakit geçiren, fakat o yerlerin menâzır-ı hâriciyyesiyle o e f r â d m m ü k â l e m â t - ı âdiyyesini bir fo toğraf ve gramafon sıhhatiyle nakil ve tesbit ve b a ş ı n a sonuna birkaç hikmet-i â m i y â n e ilâve etmekten b a ş k a birşey yapmayan bir m u h a r r i r i n bu eserleriyle h a v â s a h i t â b ettiği iddia o l u n a m a z » . 87
Celâl Sâhir, Mehmed Emin'in «avâm şairliği» konusuna, Ham dullah Subhi'nin A k i f ' i savunurken izlediği yolu takib ederek, bu yazısında da kısaca temas eder. Ona göre Mehmed E m i n ' i n a v â m için yazılmış şiirleri olduğu kadar, «Ölü Kafası» gibi, ifâdesinin s a n a t k â r â n e oluşu ve derin fikirleri işleyişi ile h a v â s ı da ilgilendi recek şiirleri v a r d ı r . 88
85
a.y., s. 316-317.
86 Celâl 'Sâhir, «Musâhabe-i Edebiyye : Safahât Hakkında», Servet-i Fünûn, ar. 1058, 21 Ramazan 1329-/1 Eylül 1327/(14 Eylül 1911), s. 413-414. 87
a.y., s. 413.
88
a.y., s. 413. Türkiyat
Mecmuası
F. 5
M. F â t i h Andı
66
f) Diğer konular :• A k i f ve S a f a h â t ' ı h a k k ı n d a buraya kadar bahis konusu etti ğimiz tenkid ve değerlendirme k o n u l a r ı n d a n başka, Midhat Cem â l ' i n «Safahat H a k k ı n d a Notlar» ve «Safahât Şairine» başlıklı seri y a z ı l a r ı n d a üzerinde d u r d u ğ u b i r t a k ı m noktalar da vardır. Yazarın S a f a h â t ' t a n bol bol örnekler vererek, derinleştirmeden kısa temaslar şeklinde dikkat çektiği bu n o k t a l a r ı şu maddeler a l t ı n d a toplayabiliriz : 1 — A k i f ve B a t ı e d e b i y a t ı n d a n istifâde : Mehmed Akif, B a t ı edebiyatını çok i y i t a n ı m ı ş , bilhassa Emi le Zola ve Alphonse Daudet'yi çok o k u m u ş , fakat kimsenin tesi rinde k a l m a m ı ş t ı r . Garb e d e b i y a t ı n d a n istifâde etmiş, ama Frenk selikasını t a k l i d etmemiştir. Meselâ hiçbir şiirinde «ve» ile başla yan tek b i r m ı s r a yoktur. Ama B a t ı edebiyatını t a n ı m a s ı , onun şiirlerine kuvvetli b i r p l a n f i k r i n i getirmiştir. 89
2 —• A k i f ' i n şiirlerindeki tasvir k a b i l i y e t i : Mehmed A k i f ' i n şiirlerinde r e s s â m â n e ve ş â i r â n e b i r tasvir (deskripsiyon) kabiliyeti kendisini gösterir. «Fâtih Camii», «Me zarlık» gibi şiirlerinde bunun en başarılı örneklerini g ö r ü r ü z . 00
3 —• «Fâtih Câmii» ş i i r i : 91
«Fâtih Câmii» şiiri Mehmed A k i f ' i n «ecell-i âsârı»dır. B u şiirinde A k i f «tasvîr-i maddî» leriyle edebiyatımızda b i r «ar-plas¬ tik» ibdâ e t m i ş t i r . «Fâtih Câmii» şiiri Abdülhak H â m i d ' i n «Mer92
89 Midhat Cemâl, «Safahât Hakkında Notlar -1», Sırât-t Müstakim, nr. 148, 10 Receb 1329/23 Haziran 1327/(6 Temmuz 1911), s. 283-285.
c. VI,
90 a.y., s, 283; «Safahât Hakkında Notlar -IV», Sırât-ı Müstakim, c. VI, nr. 151, 30 Receb 1329/14 Temmuz 1327/(27 Temmuz 1911), s. 333-334; «Safa hât Şairine - m » , Sebîlü'r-Reşâd, c. n / I X , nr. 31/213, 22 Şevval 1330/(3 E k i m 1912), s. 88-89. 91 «Safahât Hakkında Notlar -1», Sırât-ı ceb 1329/(6 Temmuz 1911), s. 283.
Müstakim,
92 «Safahât Hakkında Bilgiler», Sırât-ı Müstakim, ban 1329/27 Temmuz 1327/(9 Ağustos 1911), s. 359.
c. VI, nr. 148, 10 Re c. VI, nr. 153, 13 Şa
Safahat - Birinci Kitab'm Devrinde Uyandırdığı Akisler
67
kad-i F â t i h ' i Ziyâret» şiirini h a t ı r l a t ı r , fakat ona benzemez, onun bir t a k l i d i değildir." 3
4 — «Tevhîd» ş i i r i : A k i f ' i n «Tevhîd» şiiri, dîvan edebiyatımızdaki klasik tevhidlere benzemez. A r a l a r ı n d a temin işlenişi b a k ı m ı n d a n çok b ü y ü k farklar vardır. Akif'in b u şiirinde K u r ' â n - ı K e r î m ' d e n ve Lamartine'den istifâde etmiş o l d u ğ u n u g ö r ü r ü z . 94
Netice olarak, diyebiliriz k i , Mehmed Akif, i l k şiir k i t a b ı «Safahât-Birinci Kitab» ile T ü r k edebiyatında kendisini gösterdiği i l k g ü n l e r d e n itibaren devrinin edebiyat çevrelerinde a d ı n d a n söz ettirmiş, onun şiirini beğenmeyenler bile eserine karşı bigâne kalamamışlardır. Akif, hem şiirlerinin t e k n i ğ i ve hem de m u h t e v â s ı açısından devrinin edebiyatında b i r t a k ı m t a r t ı ş m a l a r ı n ve bu tar-» t ı ş m a l a r dolayısıyla edebiyatımız h a k k ı n d a bazı görüşlerin orta ya çıkmasına yol açmıştır. T ü r k edebiyatında m a n z û m hikâyeci lik, şiirde müstehcenlik, h a l k ı yazmak-halk için yazmak gibi konu lar b u n l a r d a n d ı r . Akif daha i l k kitabıyla birlikte edebiyatımızda sosyal bir şair kimliğiyle belirmiş, bu kimliği, e t r a f ı n d a v u k û bulan t a r t ı ş m a d a da üzerinde durulan noktalardan b i r i n i teşkil etmiştir. Fakat şai r i n kendisini, eseri h a k k ı n d a k i bu m ü n â k a ş a l a r ı n dışında tutarak, söylenenleri uzaktan dinlemesi dikkat çekicidir.
93 «Safahat Hakkında Notlar - H», Sırât-ı Müstakim, c. V I , nr. 149, Receb 1329/30 Haziran 1327/(13 Temmuz 1911), s. 299-302. 94 «Safahat Hakkında N o t l a r - m » , Sır&t-ı Müstakim, c. V I , nr. 150, Receb 1329/7 Temmuz 1327/(20 Temmuz 1911), s. 312-315.
17 23