Çocuklar yoksulluğu anlatıyor: ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’ Projesi-Çocuk Mektupları Eylül 2006
Pınar Uyan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Rapor Asistanı: Tuğçe Duran
1
Giriş: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3.Maddesi’ne göre ‘Yaşam, özgürlük ve kişisel güvenlik her insanın hakkıdır’. Bildirgenin 25. Maddesi’nin 1.Fıkrası ise ‘Her insanın, yiyecek, giyecek, konut, sağlık hizmetleri ve gerekli toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere; kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine hakkı vardır. İşsizlik, hastalık, sakatlık; dulluk, ihtiyarlık ya da geçim olanaklarından iradesi dışında yoksun kaldığı diğer hallerde sosyal güvence hakkına sahiptir’ diye belirtiyor. Ancak dünyada ve Türkiye’de bir çok insan tanınmış olan bu haklara sahip değil. Türkiye, 2005 İnsani Gelişim Endeksi’ne göre 177 ülke arasında 94. sırada yer alıyor. Türkiye, bu sıralamasıyla yoksulluk sorununu nispeten de olsa çözmüş olan ülkeler arasında değerlendirilebilir. Ancak Türkiye’de gelir dağılımında ve hayat kalitesindeki uçurum giderek büyüyor. Türkiye’de makro verilere yansıyan ekonomik kalkınma ne yazık ki ülkede yaşayan bir çok insan için insani gelişimi ve insani kalkınmayı arttırmıyor. Türkiye’deki en son yoksulluk ölçümleri için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Şubat 2006’da açıklanan ‘2004 Yoksulluk Çalışması’ verilerine başvurulabilinir. Bu verilere göre 2004 yılında Türkiye’de fertlerin yaklaşık % 1.29’u yani 909 bin kişi gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 25.6’sı yani 17 milyon 991 bin kişi ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. TÜİK, Kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda yoksulluk oranı % 39.97 kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk oranı % 16.57 olarak açıklamıştır. Yoksulluk, yaşanılan mekanların kötü koşulları ve beslenme yetersizliği ile bireylerin sağlığını birebir tehdit etmektedir. Hastalıklar çok ağır olmasa dahi tedavi edilemediği ya da yanlış tedavi edildiği için çok daha ağır bir hal almakta,
2
çocuklarda yüksek ateş, ömür boyu süren hastalıklara, kırıklar tedavi edilmediği için özürlü yaşamlara dönüşebilmektedir. Yangın, deprem, vefat, kaza gibi bir felaketle karşılaşınca ailelerin yaşanan kısır döngüyü kendi çabalarıyla kırması iyice imkansızlaşmıştır. Yoksulluğun yol açtığı sorunlar tüm toplumu derinden etkilerken, durum çocuklar için daha da nazik bir hale gelmektedir. Çocukların sorunlarına özel durumları ve gereksinimleri gözönüne alınarak ivedi çözümler üretmek hem bugün hem de yarınlar için önemli bir ihtiyaçtır. Bu rapor da çözüm arayışlarına katkı sağlayabilmek amacıyla kaleme alındı. Amaç özetle çocukların kendi gözünden yoksulluğu anlatmak, ihtiyaçlarını ve dileklerini dile getirmek ve böylece daha etkin çözüm yolları üretmek için bir diyalog başlatmaktır. Bu nedenle de çalışmada mümkün olduğu kadar doğrudan alıntılarla çocukların kendi seslerini duyurmaya çalıştık. Yoksulluğa dair yapısal çözümler üretebilmek ancak bu seslere kulak vermekle ve onları geliştirilmeye çalışılan projelere dahil etmekle mümkün olabilir.
II. ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’ Projesi: Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, 2003 yılından beri her yıl 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda çocukların dileklerini gerçekleştirmek amacıyla ‘1001 Çocuk- 1001 Dilek’ isimli bir proje düzenliyor. Bu yılki proje çerçevesinde okullar aracılığıyla çocuklara ulaşılıp, çocukların dilekleri toplandı. Çocuklar isteklerinin neler olduğunu yazdıkları mektuplar, doldurdukları formlar ve yaptıkları resimlerle anlattılar ve bunlar Deniz Feneri’ne iletildi. Toplanan bu veriler aslında oldukça önemli bir bilgi kaynağıydı. Biz ise projenin büyük bir bölümü tamamlanmak
3
üzereyken bu verilerle çalışmaya başladık.1 Bu noktada kullanacağımız verilerin bir sosyal bilim araştırması için toplanmadığını belirtilmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’ Projesi’nin ana hedefi çocukların dileklerini gerçekleştirmektir. Proje ne tasarlanırken ne de yürütülürken araştırma yapma amacı güdülmemiştir. Buna bağlı olarak da verinin toplanması açısından bazı çekincelerimiz vardır. Ancak yine de çocukların yoksulluğu algılayışı üzerine oldukça az sayıda araştırmanın yapıldığı Türkiye’de 2 Deniz Feneri’ne ulaşmış olan mektupları, resimleri değerlendirmenin önemli olduğu kanısındayız. Bu yıl gerçekleştirilen ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’ Projesi’nin nasıl planlandığını kısaca şöyle özetleyebiliriz: TÜİK’in verilerine göre her bölgeden en yoksul üç il seçildi ve İl Milli Eğitim Müdürlükleri’yle görüşülerek en yoksul okullar belirlendi. Sonrasında okullarda okul müdürleri ve öğretmenlerle bağlantıya geçildi ve onlar da ihtiyaç sahibi öğrencilere ulaşılmasını sağladı. Bu öğrenciler Deniz Feneri’nden gelen formları3 doldurdular. Bazı okullarda tüm öğrencilerin yoksul olması halinde tüm sınıf ya da tüm okul bu formları doldurdu 4 . Deniz Feneri yetkilileri bu yıl bu formların Dernek için olduğunun belirtilmesini istemese de mektuplardan bazı müdür ve öğretmenlerin bunu açıkça çocuklara söylemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bunun dışında bazı çocuklar reklamlar aracılığıyla projeyi 1
Deniz Feneri Derneği Genel Sekreteri İbrahim Altan ve Deniz Feneri Yoksulluk Araştırmaları Merkezi’nden Ümit Aydoğmuş Nisan 2006’da bize projedeki verileri, inceleyip buradan bir rapor yazmayı önerdi. Bu verilerle çalışma imkanı yarattıkları için Sayın Altan’a, her aşamada bu raporun hazırlanmasında yardımlarından dolayı Sayın Aydoğmuş’a, ve başta Selma Topkara olmak üzere ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’ Projesi’ni gerçekleştiren tüm proje ekibine (Ek 3) teşekkür etmek isteriz. Bu çalışma sırasında DEYAM kütüphanesi’nde tüm isteklerimizi karşılamaya çalışan Zeynep Güneş’e ve verilerin bilgisayara girişlerindeki yardımlarından dolayı Tuncay Yıldırım ve Merve Bay’a da teşekkür ederiz. Son olarak Sedef Turper ve Turgut Kerem Tuncel’e raporun redaksiyonu için müteşekkiriz. 2
Türkiye’de çocuk yoksulluğu üzerine yapılan çalışmaların daha ziyade sokak çocukları ya da ıslahanelerde yaşayan çocuklara odaklanması verilerle ilgili çekincelerimize rağmen rapordaki sorunların dile gelmesini daha da önemli hale getiriyor. 3 Form için Ek 1’e bakınız. Formda Deniz Feneri Derneği belirtilmemektedir ancak formun arka yüzünde deniz feneri resmi vardır. 4 Bu aslında çocuklar açısından çok daha sağlıklı böylelikle çocuklar bir kez daha yoksul ya da ihtiyacı olan gibi tanımlanmış olmuyorlar.
4
duydukları için kendileri mektup yazarak katılmışlardır. Tabii bunda Deniz Feneri Derneği’nin aynı isimli televizyon programının olması da önemli bir etkendir5 . Proje yetkilileri, televizyonda canlı olarak yayınlanan, çocuklara hediyelerin dağıtıldığı 23 Nisan Şenliği sonrasında Deniz Feneri’ne bir hayli mektup gelmiş olduğunu belirtmişlerdir. 6 Bu sebeplerden dolayı da proje baştan planlandığından daha çok ili kapsamıştır. Projenin ismi ‘1001 Çocuk, 1001 Dilek’, ancak projeye Türkiye’den formu doldurarak ya da kendi yazdıkları mektuplarla katılan öğrenci sayısı 2600’ün üzerinde. Biz ise bu çalışmada toplam 1936 çocuğun form ya da mektubunu inceledik. Öğrencilere okullar aracılığıyla ulaşıldığında Ek 1’deki formun iki yüzü de doldurulması istenmiş. Ancak öğrencilerin büyük bir kısmı gönderilen formlardaki her soruyu doldurmamış. Buna bağlı olarak her grafikte veri eksikliği sebebiyle farklı sayıda toplam çocuk sayısı var. Formdaki bazı sorular7 ve projenin bazı okullarda uygulanma biçimi sorunsuz değil. Yine de, yukarıda da belirttiğimiz gibi, tüm çekincelerimize rağmen bu tarz araştırmaların çok sınırlı olduğu Türkiye’de, çocukların ne düşündüklerini ve bunları nasıl ifade ettiklerini göstermesi açısından bu verileri değerlendirmek oldukça önemli. Bu çalışmada verileri değerlendirilen toplam 1936 çocuktan 978’i (%51) erkek ve 958’si (%49) kız. Bu çocukların %20,6’sının mektubunda ciddi gramer hatası ve yanlış sözcük kullanımı var. Alıntılar da ifade biçimleri bozuk olsa dahi 5
Televizyon programıyla ilgili çekincelerimizi belirttiğimizde Deniz Feneri yetkilileri Derneğe yardımın en çok televizyon yayınları aracılığıyla yapıldığını belirtiyorlar. Televizyonun gücü, yaygınlığı burada da ortaya çıkıyor. Yanıbaşımızdaki yoksulluğun televizyondan izlendiğinde algılanabilmesi ise sosyal yaşama ve toplumsal duyarlılığa dair çok önemli sorunlara işaret ediyor. 6
Mektupların Deniz Feneri’ne hitaben yazıldığı bilindiğinde ebeveynlerin mektuplara müdahalesine daha sık rastlanıyor. Böyle bir müdahale olmadığı durumda dahi çocuklar Deniz Feneri’ne hitaben yazdıklarında dileklerinin gerçekleşmesi için kendilerinin ‘en çok’ yardım edilmesi gereken çocuk olduğunu göstermeye çalışıyorlar. 7
Soruların ifade edilişinde ve içeriğinde bir takım sorunlar var. Bu bağlamda eğer bu proje önümüzdeki yıl tekrarlanacaksa gönderilecek form gözden geçirilmelidir.
5
hiç dokunmadık ama harf eksikliği ya da yanlış yazımdan kaynaklanan hatalar var ise düzelttik. Mektupların Bölgelere Göre Dağılımı 400 374 342
350 310 300 260 250 201 200
N=1747 171
150
100
89
50
0 Karadeniz
Akdeniz
Güneydoğu Anadolu
Marmara
Doğu Anadolu
İç Anadolu
Ege
Verilerin il sayısı bazındaki dağılımına göre altı ille ilk sırayı Doğu Anadolu alıyor. Doğu Anadolu’yu dört ille Ege ve İç Anadolu takip ediyor. Marmara, Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz’den ise üç il projeye katılmış. Gönderilen mektup sayısına baktığımızda ise Ege bölgesi birinci sırada. Karadeniz ise hem mektup hem il sayısı açısından katılımın en az olduğu bölge.
6
ğ
zı
a El
7
sa
r Bu
9
29
lis
Ki
M
op
n Si
37
a
ty
a al
33
G
E
rz
ay
at
H
52
m
u ur
45
un
s ire
44
54
Ba
uş
M Şa
ıy
Ad
rfa
ıu nl
61
r
si
e lık
58
M
71
in d ar
66
an
am
64
r dı Iğ
A
ar nk
76
a
78
hr Ka
an am
hy ta Kü
84
aş ar m
83
ir m İz
80
i ak er rı n ays Ş K
78
İllerdeki Katılım
a
zg Yo
91
at Ç
k an
91
ı rı
94
l n a is bu yo f n n a A ta M İs
93
106
170
N=1747
III. Çocukların katılımını sağlamak: Çocukların kendi seslerini duymak, onların kendi gözlerinden ihtiyaçlarını ve yapabilirliklerini öğrenmek yoksullukla mücadele eden bütün projeler için çok hayatidir. Ancak, çocukların gerçekten katılımını sağlamak da bir o kadar zordur. Katılımın hedeflendiği projelerde bile aslında çocukların katıldığı iddiası var. Genelde bu göstermelik bir ‘çocuklar da katıldı’ çabasının ötesine pek geçmiyor (Hart 1992). Türkiye’deki projelere baktığımızda ise, çocuklar söz konusu olduğunda, göstermelik de olsa böyle bir çabaya rastlamıyoruz. Çocukların gerçekten katılımını sağlamak tamamen farklı bir anlayışı gerekli kılıyor. ‘Çocukların olgun olmadığı’, ‘kendileri için neyin doğru olduğunu bilmedikleri’, ‘hepimizin bir zamanlar çocuk olduğu’ ve ‘bir çocuk ne bilir?’ şeklinde tekrarlanan ifadeler çocukların gerçek katılımını tehdit ediyor (Edwards 1996:47-9). Ne var ki, çocuklar yanlızca yardım edilmesi gereken, kendileri için neyin doğru olduğunu bilmeyen kişiler olarak görülmemeli. Onlar, kendi yaşadıkları hakkında çok önemli bilgilere sahipler. Lakin çocukların gerçekten katılımı hedeflendiğinde dahi çocukların katılımını sağlamak hiç kolay değil. Bu durum proje
yöneticilerini daha yaratıcı yöntemler bulmaya zorluyor ve çocukların
kendilerini ifade edişlerine imkan tanıyacak drama, resim ve mektup gibi farklı metodlardan yararlanmaya çalışıyorlar (Chawla & Kjorholt 1996). Bu açıdan elimizdeki veriler, mektupların ve resimlerin bize çocukların iç dünyasına ulaşmada ne kadar önemli araçlar olabileceğinin ipuçlarını veriyor. Mektuplar ve resimler çocuklara daha büyük bir özgürlük alanı sağlıyor: Çocuklar istediklerini yazma ya da yazmama, çizme ya da çizmeme özgürlüğünü kullanabiliyorlar. Çocukların katılımı gerekli ancak çocukların büyüklere hayır diyebilmesinin ne kadar zor olduğu göz önüne alınırsa çocukların zorlanarak katılmalarının önüne geçilmeli.
8
Çocukların katılımını sağlamak amacıyla yapılan bu tarz çalışmalarda çocukların araç olarak kullanılmayıp, her birinin birer amaç olarak düşünülmesi çok önemli. Katılımın sağlanması sırasında bir çok etik sorun karşımıza çıkabiliyor. Çocukların kimliğini gizlemek8 , katılıma devam edip etmeme arzularına saygı göstermek ve herşeyin ötesinde onlara patronluk taslamamak ilk başta sayılabilecek bir kaç temel kural. Yaş Dağılımı 350 320
324
305 300
244
250
238
200 N=1856 145
150
136
99 100
50
33 12
0 6 Yaş
7 Yaş
8 Yaş
9 Yaş
10 Yaş
11 Yaş
12 Yaş
13 Yaş
14 Yaş
15 Yaş ve Üstü
1856 mektupta çocukların yaşlarıyla ilgili bilgi var ve buna göre mektup yazan çocukların yaş ortalaması 10, 2 .
8
Çocukların kimlikleri projenin amacı doğrultusunda bütün verilerde açık olarak belirtilmişti. Biz ise çalışmamızda resimler de dahil olmak üzere çocukların kimliklerini gizli tuttuk.
9
IV. Mektuplar neler anlatıyor? Mektuplarda anlatılanları temelde üç başlıkta ele alabiliriz: ‘Çocukların Öncelikleri’; ‘Çocukların Dili ve Yoksulluk Algısı’; ve ‘Ben büyüyünce….’ A. Çocukların Öncelikleri: 1- Sağlık: Çocuklar mensubu oldukları ailenin bireylerinde ya da kendilerinde bir sağlık problemi varsa herşeyden önce tekrar ve tekrar bunu dile getiriyorlar. Yoksulluğa bağlı olarak neredeyse her ailede hastalık var. Aşağıdaki alıntılar kendileri sağlık problemi yaşayan çocukların mektuplarından: ‘Ben 9 yaşındayım. Sizlere maddi durumumuzdan ve kafamda, suratımda ayaklarımda ve bir çok yerimde çıkan mantar hastalığından bahsetmek istiyorum. Maddi durumumuz el vermediği için hastaneye gidemedim. Bu durum beni çok üzüyor ve sürekli ağlıyorum. Dışarıya çıkmak istemiyorum. Arkadaşlarım sürekli benimle alay ediyorlar. Doktor beni Erzurum’a sevk etti ama paramız olmadığı için gidemedik. Durumum gittikçe kötüleşiyor. Düşünüyorum da keşke dünyaya hiç gelmeseydim. Annemin psikolojik sorunları var. Fakirlik ailemizdeki herkesin dengesini bozdu. Almak istediğim hiçbir şeyi alamıyorum. Okula giderken arkadaşlarım gibi güzel elbiseler alamıyorum. Bir bisikletim olmasını çok isterdim. Yatağımız dahi yok. Halının üzerinde uyuyoruz’
‘Hayatımda sadece artık sağlıklı olmak istiyorum. Yüzümün, kulağımın, burnumun herkes gibi olmasını istiyorum. İyileştikten sonra doktor olacağım, benim gibi hastaları iyileştireceğim. Param olursa ameliyat olacağım. Aynada güzel olacağım.’ ‘Ben Seda…Çok param olsaydı ve satılık olsaydı sağlık alırdım. Doğduğumdan beri hastayım. Hastalığıma ailem benden çok üzülüyor. İlaçlarımı babamın maddiyatını zorluyor. Hediye olarak iş verilmesini isterim. Ailemi bu hediye çok sevindirir. Onlar sevinç duyarsa ben de sevinirim. Hastalığa karşı direncim artar.’
Aşağıdaki grafik toplam 578 çocuğun ailelerinde olduğunu belirttikleri hastalıkların dağılımını gösteriyor. Buna göre en çok belirtilen hastalıklar, %14 ile kalp, %10 ile fıtık ve göz, %9 ile şeker ve tansiyon ve %8 ile bronşit. Bu hastalıkları %7 ile böbrek ve mide, %6 ile nefes darlığı/astım, %5 ile kulak-burunboğaz ve ruh ve sinir hastalıkları, %4 ile romatizma takip ediyor. Felç ve epilepsi ise %3 oranında belirtilmiş.
10
Hastalıkların Ailelerdeki Dağılımı 90 80 80 70 58
60
55
54
53 47
50 39
40
N=578
41
35 31 28
30
25
20
17
15
10
p Ka l
tık Fı
öz G
er Şe k
on
D
Ta
ns iy
şi t on Br
ek
e id
Bö br
ğı ar lı
as t H
N
ef
es
ir Si n R
uh
ve
M
\A s
tım
KB B
rı al
om at
iz
ık la
m
a
lç Fe R
Ep i
le
ps i
0
Deniz Feneri’nin gönderdiği formun ön yüzündeki ailede sürekli hasta olan birinin olup olmadığı sorusuna 1443 çocuk yanıt vermiş ve %54’ü (779 çocuk) ailede en az bir kişinin daimi sağlık problemi olduğunu belirtmiş. Formun arka yüzündeki ve çocukların kendilerinin yazdığı mektuplarda ise toplamda 902 hasta saptadık. Kendisinin hasta olduğunu belirten çocuk sayısı 84; kardeşinin hasta olduğunu belirten çocuk sayısı 186, annesinin hasta olduğunu belirten çocuk sayısı 349 ve babasının hasta olduğunu belirten çocuk sayısı 233. Diğer aile fertlerinin (dede, babaanne, amca, teyze..) hasta olduğunu belirten toplam 111 çocuk var. Mektuplara göre ailelerde toplam 61 engelli var. Hastalıklar yoksulluğun hem sebebi hem de sonucu. Hasta bedenler, özellikle çocuklarda, sağlıklı bir biçimde tedavi edilmediğinde çok daha büyük kalıcı rahatsızlıklara yol açıyorlar. Bu da kısır bir döngü yaratıyor. Ailelerdeki hastalıkların tedavi edilememesi çocukları çok etkiliyor: ‘Babam çalışmıyor, çok madur durumdayız. Yardımların en çok yiyecek olmasını isterdim. Evimiz okula uzak, bisikletimin olmasını isterdim. Hayalim çantamın, şemsiyemin ve parkamın olması… Yağmur yağdığında okula ceket ile gidiyorum. Param olursa fakirlere yiyecek alırdım. Çocukları hasta olan ailelerin yeşil kartı yoksa, onları doktora götürürdüm’
11
‘Benim çok param olsaydı kendime bir araba ve bir villa alırdım. Bir de bilgisayarımın olmasını isterdim. Villamdaki hizmetçilerin biri hastalansa onlar için doktor alırdım. Çok para harcamazdım.’
Eğer eve ekmek ya da su gibi temel maddelerin sağlanmasında bir problem var ise bu da mektuplarda dile geliyor. Ancak bu temel ihtiyaçlar var ise çocuklar yemeğin kalitesiyle ya da çeşidiyle çok da fazla ilgilenmiyorlar. Çocukların en sevdiği yemekler %25 ile makarna/pilav/mantı ve %21 ile et yemekleri: En Çok Sevilen Yemekler 450 398
400 350
324
300 250 213
N=1580
200 162 150
135 101
113
100 64 50
44 26
0 Tatlı
Tüm Yemekler
Diğer
Dolma Sebze Yemekleri
Çorba
Fasulye
Patates Et Yemekleri Makarna\Pilav\Mantı
12
Çocuklardan bazıları ‘marketten alışveriş yapmak’ ve ‘buzdolabını doldurmak’ istiyorlar: ‘Bir gün çok param olsa içimde ne kaldıysa bu güne kadar yapmak isteyip de yapamadığım birçok şeyi yapardım veya bir markete giderek markette olan bütün şeylerden ikişer ikişer alıp sonra onları bir oturuşta yer bitirirdim.’ ‘Param olsa kendime ayakkabı ve elbise alırım. Bakkala giderim canım ne isterse onu alırım. Arkadaşlarıma veririm. İyi kahvaltı yaparım. Oyuncak bebek alırım.’ ‘Ben evde lahmacun bir kere yedim tadını çok beğendim ama bir daha hiç yiyemiyoruz
‘Param olursa sıcak güzel bir odam olmasını isterdim. Duvarların pembe, içinin sıcak, içinde bilgisayar ve çalışma masasının olmasını isterdim. Bilgisayarla dünya çocuklarıyla tanışmak isterdim. Anne, baba ve kendimi tepeden tırnağa giydirmek isterdim. Bayram günleri hiç giyinemedik. Buzdolabımızın kapısı hep düşer. Yeni bir dolap istiyorum, içinde muzlar, dondurmalar, çikolatalar, peynir, zeytin, sucuk isterdim.’
Bu son alıntı, bizi çocukların çok önemsediği diğer bir noktaya taşıyor: ‘kendilerine ait bir oda’.
13
Ailedeki Çocuk Sayısı 450 416 400 351 350 320 300
250
223
N=1679 189
200 139
150
100
50
41
0 Tek Çocuk
İki Çocuk
Üç Çocuk
Dört Çocuk
Beş Çocuk
Altı Çocuk
Yedi Çocuk ve üstü
1679 çocuk ailedeki çocuk sayısını belirtmiş: Buna göre tek çocuklu ailelerin toplam aile sayısına oranı % 2; iki çocuklu ailelerin oranı % 19; üç çocuklu ailelerin oranı ise % 26 ile en yüksek . Bu oranları % 21 ile dört çocuk, % 13 ile beş çocuk takip ediyor. Altı çocuklu ailelerin oranı % 8, yedi çocuk ve fazlasına sahip olan ailelerin oranı ise %11.
2-‘ Kendime ait bir oda’ Barınma hakkı en temel insan haklarından biri olsa da sağlıklı şartlarda barınabilme çoğu çocuk için ancak bir dilek. Mektuplarda çocukların yaşadıkları evlerle ilgili şikayetleri oldukça sık tekrarlanıyor. Bir çok çocuk ‘evlerinin çok küçük olduğunu’; ‘çok sayıda kişinin tek bir odada yaşadığını’; ‘uyurken yatağı paylaştıklarını’; ve ‘evlerinin ısınmadığını’ belirtiyor. Dede, babaanne, dayı veya amca gibi akrabalarıyla beraber yaşayan çoğu çocuk düzgün bir evde yaşama ve kendisine ait bir oda sahibi olma hayali kuruyor. 185 çocuk mektubunda kendine ait bir oda istediğini belirtmiş. Dikkat çeken bir başka istek ise evde hem daha az yer kaplayan hem de çocukların kardeşleriyle ayrı yataklarda uyumalarına imkan sağlayacak ranza ve çekyatın istenmesi: ‘Bir gün çok param olsa ev alırdım. Ben 15 yaşındayım ama şimdiye kadar hiç güzel bir evimiz olmadı. Akşam biz korka korka uyuyoruz evimizin çatısından çatırtılar geliyor sanırım tahtalar kırılıyor. Birde biz hep yerde yatıyoruz kanepemiz hiç olmadı.’
14
‘Yıkılmak üzere olan bir evde yaşıyoruz. Param olursa içinde televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, ocaklı fırını, şofbeni, kliması olan betonarme, kaloriferli bir evde yaşamak isterdim. Bilgisayarla derslerime daha verimli çalışmak isterdim. Sıcak bir ortamda ayrı bir odada kitap okumak ve keman çalmak isterdim.’
Çocuklar resimlerinde yoksulluğu tüm çıplaklığıyla yansıtıyor. Yukarıdaki resim ve aşağıdaki alıntı farklı çocuklara ait olmasına rağmen birbirini tamamlıyor.
‘Bir kişi bana hediye verirse, büyük bebek olmasını isterdim. Benim param olsa ev alırdım. Çünkü evimiz yok. Benim en çok istediğim bir oda ve odada yatağım olması. Annemin tansiyonu var. Abimin sarılığı var. Babam çalışmıyor. Abimin asker aylığını alamıyoruz. Babamı oyalıyorlar. Öğretmenim benim başarılı olduğumu söylüyor. Okul testleri için para bulamıyorum. Öğretmenim test alıyor. Ailem için en çok istediğim evimizin olması. Bizim ev küçük ve penceresi yok. Pencereye naylon taktık. Her yerden soğuk geliyor. Sobamız bazen yanıyor, bazen yanmıyor.’
‘Eğer çok param olsa ilk başta okulumun gelişmesi açısından bir şeyler yaparım. Bilgisayar almak gibi. Bunun dışında Türkiye'nin her yerinde güzel bir bina yaptırırdım. Bütün yoksulları ve evsizleri oraya toplardım. Artık onların "Bu kış fazla soğuk geçmesin. " diye dua etmelerine gerek kalmazdı.’
15
‘Babamın bir işinin olması, evimizin olmasını, odamızın, kendime ait eşyalar ve yatağımın olması. Oturduğumuz ev çok küçük sığamıyoruz. Ailem ile aynı odada yatmak zorunda kalıyoruz. Yatakta 3 kişi yatıyoruz ve hiçbirimiz rahat uyuyamıyoruz. Ailem bize bayramlarda elbise alamadıkları için sokağa çıkmak istemiyorum. Bir gün çok param olsa babama verirdim. Borçlarını ödemesinde ona yardımcı olurdum. Ben ve ailem çok şeyler yaşadık. Odunumuz olmadığı için soğukta kaldık. Faturayı ödeyecek paramız olmadığı için aylarca karanlıkta kaldık ve mum ışığında ders çalıştık.’
Hayallerdeki ‘sağlam ve güzel ev’ daha güzel çizilebilir mi?
16
İnşaat mühendisi olmak istediğini belirten bir çocuk ailece sağlam ve güzel bir evde yaşamanın hayalini kuruyor: ‘Annem ev hanımı babamı 8 yıl önce kaybettim . Annem bize bakıyor bende çalışıp, okuyup ileride onlara bakıcam annem okumamı çok istiyor. Okulumu temiz tutmak için çalışıyorum. İnşaat mühendisi olup burada sağlam ve güzel evler yapmak isterdim. En güzel evi anneme ve her kardeşim için ayrı oda yapardım. Benim hiç bir zaman kandime ait bir odam olmadı.’ ‘Benim param olsa önce bir ev yaptırırdım evin her odası koskoca olmalı, hepimizin ayrı ayrı odası olsun mutfak ve banyosu kesin olacak beyaz eşya ve mobilyası olacak her tarafı balkonu, bir araba ve aileme değerli hediyeler yiyecekler olsun isterim. Tek göz odalı yığma taştan bir evimiz var. Yaşadığımız yer yarı mağara. Tansiyon hastası ve astım bronşitli seksen yaşında bir ninem ve 8 kardeş ve annem ve babam var. Babamın işi yok köyde duruyor.’
Evdeki Oda Sayısı Dağılımı 500
473 438
450 400 350 300 250
N=1115
200 150 100
122 82
50 0 Bir Oda
İki Oda
Üç Oda
Dört Oda
Çocukların 1115’i mektubunda evlerindeki oda sayısını belirtmiş. Ancak iki oda ya da üç odalı bir evin tam olarak çocuklar için ne anlama geldiği net değil. Oda sayısı dağılımı grafiğine göre çocukların % 7’si aileleriyle birlikte tek odalı evlerde yaşıyor. İki odalı ev % 43 ile en yüksek orana sahipken, bu oranı % 39 ile üç odalı ev ve % 11 ile dört odalı ev izliyor. ‘On kişilik kalabalık bir aileyiz.dokuz kardeşten altıncısıyım üç ablam ve bir ağabeyimle beraber beş kişi okula devam etmekteyiz.Tek odalı bir evde yaşıyoruz. Yatak odası, yemek odası, oturma odası, mutfak hepsi tek odada toplanmış. Annem yemek pişirir,tabi pişirecek yemek olduğu zaman.yemeğimizi yedikten sonra derslerimizi aynı odada yapmaya çalışıyoruz. Hepimiz odanın bir köşesini kendimize ayırmışız. Keşke bir çalışma odamız olsaydı. Bir gün çok param olsa ilk önce çok odası olan bir ev alırdım. Annem mutfakta yemek pişirirdi, mutfaği yiyeceklerle doldurur yeni tencere ve tabaklar alırdım. Büyük bir odayı da çalışma odası yapardım. İçine bilgisayar koyar ablalarım ve ağabeyimle beraber bilgisayardan ders çalışırdık. Kendime de kırmızı beyaz bir bisiklet alırdım. Sokakta arkadaşlarımla yarışırdım. Çünkü bugüne kadar hiç bisikletim olmadı. Babamın bütün borçlarını öderdim. Çünkü babam amelelik yapıyor. Kışın sürekli oturur yazında iş bulduğu zaman çalışır. Bu süre içinde hep borçla geçiniriz. Artan paramla da babama bir iş kurardım.’
17
Ödenmeyen kiralar ve evlerdeki birçok sorun sebebiyle sık sık taşınmak zorunda kalan çocuklar sadece evlerini değil aynı zamanda alıştıkları çevreyi de değiştiriyorlar: ‘Bir gün çok param olsa anneme ev alsam.Bana hediyesinin ev olmasını isterdim.Neden hep ev üzerine durdun derseniz. Çok zor oluyor bir yerden bir yere taşınmak. Alışıyorsan mahalleye arkadaşların oluyor bir de kira veriyoruz.Zaten paramız anca yetiyor.’
3- ‘Anne ve babayla beraber yaşayamamak’: Ebeveynlerden birinin kaybı herkes için çok acı bir olaydır. Ancak, özellikle çocuklar için bu katlanılması çok daha zor bir durum. Elimizdeki verilere göre, annesinin hayatta olup olmadığı sorusunu yanıtlayan 1635 çocuktan yirmisinin annesi vefat etmiş; babasının hayatta olup olmadığı sorusunu yanıtlamış 1644 çocuğun ise 109’u babasını kaybetmiş. Aşağıdaki iki alıntı çocukların babasız olmaktan dolayı neler hissettiklerini ve ayrıca çevrenin onları babasız olarak nitelemelerinden dolayı nasıl rahatsızlık duyduklarını çarpıcı bir biçimde anlatıyor:
18
‘Babamın küçükken ölmesi beni çok üzdü. Babam öldükten sonra birçok güçlüklerle karşılaştık. Annem ben ve 2 kardeşim dedemlerin yanına yerleşmek zorunda kaldık. Babamı maddi durumumuz iyi olmadığı için tedavi ettiremedik. Bu nedenle babamı mide kanserinden kaybettik. Parasızlık yüzünden annemin tedavisini yaptıramıyoruz. Bana "bir gün çok paran olsa ne alırdın" sorusunu sormaya çok geç kaldınız. Çünkü paramız olmadığı için babamı tedavi ettiremedik. Bana bir hediye verselerdi hediyenin içinden babamın çıkmasını ve bizim hayatımızı değiştirip, ailemin ihtiyaçlarını karşılamasını isterdim. Tıpkı diğer babalar gibi.’ ‘5–6 yaşıma kadar dünyanın en mutlu ve neşeli çocuğuydum. 2000 yılında babamı trafik kazasında kaybettim. O benim her şeyimdi. Gözüm, elim, ayağım, sözümdü. Teyzemle birlikte oturuyoruz. Hayalim süpermen gibi herkesin yardımına koşmak, doktor olmak…Öncelikle trafik kazalarını önleyecek ve hiç kaza yapmayan arabalar yapardım veya yaptırırdım.Babası olmayan çocukların babaları gibi onların her dediklerini yapar ihtiyaçlarını elimden geldiği kadar yapmaya çalışırdım.Ama babasız çocukları babasız olduklarından dolayı yardım yaptığımı söylemezdim’
Çocukları yalnızca vefat anne ve babalarından ayırmıyor. Ebeveynlerinin ayrıldığı durumlarda çocuklar anne veya babalarından uzakta yaşamaya başlıyorlar. Boşanma durumunda, özellikle yoksulluğun yaşandığı ailelerde çocuklar her iki ebeveynle olan ilişkilerini sürdüremiyorlar. Hatta bazı durumlarda bir akrabalarının yanında hem annelerinden hem de babalarından ayrı yaşamak zorunda kalabiliyorlar. Elimizdeki bilgilere göre 56 çocuğun annesi babası ayrı: ‘8 yaşındayım. Babam annemden ayrı. Ben annemi göremiyorum. Annemi görmeyi çok istiyorum. Annemi çok seviyorum. Param olsaydı göremediğim anneme güzel bir hediye alırdım. Çünkü annemi çok özledim. Ben annemin yanına gitmek ve annemle kalmak istiyorum.’
Anne ve babanın ayrılmadığı ama bu durumun çocuklar için çok daha büyük sorunlara yol açtığı aileler de var: ‘Okuyup adam olmak istiyorum. doktor olup annemi kurtarmak istiyorum. en çok üzüldüğüm şey babamın işinin olmaması. babamdan kitap, defter, silgi istesen kızım tamam der. Beklerim babamı almaz. bir gün çok param olsa ne alırdım? Önce anneme baktırmak, sonra ona bir hayat kurmak isterim. ayakkabı, bilgisayar isterim. kendim için değil, abim için kardeşim için isterim. biri bana hediye verse annem için ufak bir ev olsun isterim. çünkü babam bizi dışarı atıyor. annem bizim için herşeye katlanıyor.’ ‘Ben annemi seviyorum ama babamı sevmiyorum çünkü bizi dövüyor. Kardeşlerime elbise alırdım, ben de kırmızı bir takım elbise istedim. Annem babamdan para istese vermez. Babamdan bir şey istesek bize vuruyor. Dün un çuvallarını bana taşıttı. Bugün sırtım ağrıyor.’
19
4- ‘Utanmadan okula gidebilmek’:
‘Beden dersi için doğru dürüst bir eşofmanı olmamak’, ‘servisle okula gidememek’ ve ‘okul kantininden birşey alamamak’ çocuklar için mahcup olma sebebi. Yoksulluğu, yanlızca temel ihtiyaçları sağlayamamak olarak gören anlayışı aşmak gerektiği, ‘toplum içinde utanmadan görülebilmenin’ de ne kadar önemli olduğu aslında Adam Smith’ten bu yana dile gelen bir düşünce (Smith 1976, 1979). Çocuklar için de okul yaşamlarında ‘utanmadan görülebilme’nin ne kadar önemli olduğunu mektuplarından anlıyoruz. Çocuklar asıl yoksunluklarından utandıkları toplumsal alan olan okulda mahrumiyeti hissediyorlar: ‘Ben 10 yaşında bir kızım. 4 kardeşim var. En büyük hayalim okuyup aileme ve kendime güvence sağlamak. Çünkü, benim bu güne kadar kendime ait hiçbir şeyim olmadı. Ne bir odam, ne giysim ne de okula giderken harçlığım. Ama yoksulluğumu arkadaşlarıma belli etmedim. Babamın hastalığından dolayı hiçbir zaman rahat bir hayat yaşayamadık. Annem de halı dokumasa belki daha zor durumda olurduk. Yine de şükür olsun ki sağlığım çok iyi, bunu babamın hastalığından iyi anladım.’ ‘Annemin aylığı yetmediği için arkadaşlarım gibi okula harçlık götüremiyorum’.
20
‘Babam yeni ameliyat oldu, çalışamıyor. Kışın evimiz ısınmıyor, evimizin çatısı akıyor. Her arkadaşım beden elbisesi giyiyor, ben giyemiyorum. Hatta ayağımdaki ayakkabının içine su geçiyor. Her gün ağlayarak eve geliyorum.’
Bazı okullarda ise öğrencilerin evlerindeki yoksunluklar okulda da devam ediyor. Bazı bölgelerdeki okullarda öğrenciler zor şartlarda eğitimlerine devam ediyorlar: ‘Benim hiç bisikletim olsun istiyorum.kitabım olsun istiyorum ondan sonra hiç bisikletim olmadı arkadaşlarım ikinci bisikleti aldı ama onların eskisini bile alamadım ben çok istiyorum ama alamıyorum param olsa bir dakka bile bellemiyeceğim…Köyümüzde suyumuz yok okullarda da suyumuz yok WC ye girdiğimizde ellerimizi yıkayamıyoruz. Ellerimi soğukta karla yıkıyoruz.’
5-Eğitime devam edebilmek:
Bu mektuplar okula gidebilmeyi başarmış öğrencilerden geliyor. Bazı öğrenciler okula devam edip edemeyecekleri hakkındaki endişelerini iletirken, bazıları da kardeşlerinin devam edemediğini ve bundan duydukları üzüntüyü anlatıyorlar. Toplam 115 çocuk eğitimle ilgili kaygılarını dile getirmiş. Maddi sıkıntılar okula devam etmelerinin önündeki en büyük engel: ‘10 yaşındayım. Takdir belgesi aldım. Çok sevindim. Babam çiftçi. Bizim bağkur'a borcumuz olduğu için sağlık karnemiz yok. Benim boğazımda bademciklerimin alınması gerekiyor ama maddi durumumuz buna el vermiyor. O yüzden sürekli bacaklarım ağrıyor. Ablam maddi imkansızlıklar yüzünden okuyamıyor. Babam onu okuldan aldı, ikinci dönem göndermedi. Yatılı okulu kazanamazsam beni de okutmayacaklar, ablam gibi bahçede çalışacağım. Elime şanslar verilseydi babamın bütün borçlarını öderdim, ablamı okula gönderirdim, annemi bahçede çalıştırmazdım. Ve bunu gerçekleştirmek için okuyacağım, doktor olacağım, onlara bakacağım inşaallah.’
21
‘Ben evin en küçüğüyüm, benden başka küçük kardeşim yok. Hayalim öğretmen olmak. Keloğlan hikaye kitaplarını almak isterim. Babam ruh hastası.Köyün ineklerini güderek bizleri geçindirmeye çalışıyor. Ablam durumumuz kötü olduğu için liseden çıkartıldı. Ablamı çok seviyorum bana hikaye anlatıyor.İki tane bir milyonum olsa ikitane boya alır resim yapardım.’ ‘Ablamlar durumuz olmadığı için okuyamadılar. Oysa ablam fen lisesi sınavını kazanmıştı.Babam çoban. Babamın biraz bağkuru var ama 3 seneden beri paramız olmadığı için yatıramıyor. Derslerim iyi değil. Çok param olsaydı ablalarıma güzel giyecekler alır...annemi babamı iyileşmeleri için hastaneye götürürdüm...Biri bana hediye verse sihirli deynek olmasını isterdim ve annemi babamı ablamı iyileştirmek isterdim’
Şehirde yaşayanlardan bazıları ayakkabı boyacılığı ya da ‘merdiven temizliği’ yaptıklarını belirtirken, köyde yaşayanlar ise aileleri ile birlikte tarımla uğraştıklarını söylüyorlar. Diş hekimi, kuaför, terzi ve fırıncı ‘yanında’ çalışan çocuklar da var: ‘8 yıllık eğitimden sonra okumadım. Dişçinin yanında çalışıyorum. Kardeşim ve ben eski bir çekyatta yatmak zorundayız.’
22
‘Yaşım 10, 4.sınıfa gidiyorum. Çalışarak harçlığımı çıkarıyorum. Kalem ve defterimi çalışarak ben alıyorum.Maddi durumumuz yok. Babam ve annem hasta; babamın beli ağrıyor, annem kalp hastası. Kardeşim bazen bayılıyor. Abimin getirdiği parayla geçiniyoruz.’ ‘Yazın pamuğa gidiyoruz. Kışın iş yapmıyoruz. Hep evde param olsa çarşıya giderim ve ayakkabı alırım. Birisi bana hediye verse kitap olmasını isterim. Fakiriz, borçluyuz, ailemle iyi geçinemiyoruz çünkü paramız yok..Fırında çalışıyorum.Ekmek paramı kazanıyorum.Bir meslek öğrenmeyi istiyorum..öğleden sonra okula gidiyorum haftasonu tekrar fırına gidiyorum.En çok hayalim bir bisikletim olması.’
Aşağıda ise tarlada çalıştıklarını belirten çocukların mektuplarından alıntılar var: ‘Doktor olmak istiyorum. Param olsa çarşıya giderim çanta, kitap, defter, kalem, silgi, kalemtıraş, okul eşyaları alırdım. Çok güzel bir takım elbise istiyorum. Elektrik su parasını ödeyecek durumda değiliz. Her yıl pamuk toplamaya gidiyoruz. Okula 2 ay geç gidiyoruz.’ ‘Merhaba ben 8 yaşındayım. Köyde yaşıyoruz ve ben en çok şehirde yaşamayı isterdim. çünkü domates toplamak çok zor. Ayrıca şehirden gelenler burada tatil yapıyorlar. Bizse bahçeye gidiyoruz ve bana çok zor geliyor. Çok param olsa şehirden ev almak isterim ve eğitimime orada devam etmek isterim. Daha iyi bir gelecek için birisi bana bir hediye verse bunun bilgisayar olmasını isterdim. Aklıma başka birşey gelmiyor. Saygılarımla.’ ‘Ben okula gitmek istiyorum fakat maddi durumumuz kötü olduğu için çıkmak zorundayım. Biz pamuğa ve mercimeğe gidiyoruz. Bu yüzden okula devamsızlık ediyorum. Biri bana hediye verseydi bunu bilgisayar ve kendime ait bir oda olmasını isterdim. Ev alırdık. Lütfen bana yardım edin ben çok okumak istiyorum. Elbiselerim olsun istiyorum.’
6-Evin ekmeğini kazanamayan babalar:
23
Evin geçimini sağlamakla yükümlü babalar bunu başaramayınca bu durum hem kendi hem de çocukların psikolojisini etkiliyor. Babaların iş durumuyla ilgili 1472 çocuk cevap vermiş. Bu cevaplara göre 1113’ü babasının çalıştığını söylemiş. 336’sı babasının işsiz olduğunu ve 23’ü de emekli olduğunu belirtmiş. Ancak çalışan babaların önemli bir bölümü geçici ve sosyal güvenliğin olmadığı işlerde çalışıyor. Toplam 1345 çocuk, ailesinde sosyal güvenliğin olup olmadığı hakkında bilgi vermiş. Buna göre 595 çocuğun ailesinde sosyal güvence yok, sosyal güvenliği olan 750’sinin de dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmekte.
Emekli Sandığı; 28
Diğer; 18
Bağkur; 64 Yeşil Kart SSK Bağkur Emekli Sandığı Diğer
SSK; 170 Yeşil Kart; 470
750 çocuk ailelerinde sosyal güvenlik olduğunu belirtmiş. Buna göre %62 oranlıyla toplam 470 ailede yeşilkart var. Bunu sırasıyla % 23 ile SSK, % 9 ile bağ-kur izliyor. Emekli sandığı yüzdesi ise % 4 ile en düşük orana sahip. ‘Benim evimizi zar zor geçindiren ve hamallık yapan bir babam var. Benim de her çocuk gibi hayallerim var. Ayrı bir odam, çalışma masam ve bilgisayarım olmasını çok isterdim. Biz 5 kişi bir odada yatıyoruz. Yerimiz çok dar, derse bile çalışamıyoruz. Öğretmenimin istediği test parasını bile götüremiyorum. Babam sabah gidiyor ve üzgün, yorgun bir şekilde eve dönüyor. Sinirleniyor çünkü para kazanamadığı; bize bakamadığı için üzülüyor. Ben de babama bakınca çok üzülüyorum. Babam üzülmesin diye hiç harçlık istemiyorum.’ ‘Bir zamanlar İzmit' te yaşarken 4 yaşındaydım. 17 Ağustos 1999'da deprem oldu ve o depremde maddi manevi her şeyimizi kaybettik. Evimizi, çok sevdiğim anneannemi, dayımı ve teyzelerimi kaybettim ve biz kendimizi sokakta bulduk. O günü hiç unutamıyorum. Sonra cenazelerle Bayburt'a geldik. Dedemizin eski evini onardık ve burada yaşıyoruz. Babam kimseyi tanımadığından iş bulamıyordu ve bunalıma girdi. Şimdi iş buldu ama yetiştiremiyor. Abim ve benim en büyük hayalimiz bilgisayar ve bisiklet sahibi olmak, annemin hayali bir ev, babamın ise bağ kur borcunun ödenmesi. Daha çok yazmak isterdim ama heyecandan yazamadım.’ ‘İstediklerimi alamasanız bile, babama bir iş bulursanız çok sevinirim.’ ‘Bana bir hediye verseler… Belediye Başkanı babamı işinden çıkarmış.En büyük hediye işine alınması kadrolu olması.’ ‘Sivas'ın merkez .... Köyü'nde bir kız kardeşim ve annemle yaşıyorum. Köydeki ev bizim değil. Annemin dayısının ve bizi evden çıkarmaya çalışıyorlar. Babam ve abim İstanbul'da çalışıyorlar. Ben 6. Sınıf öğrencisiyim.’
24
Meslek Dağılımı 700
651
600
500
400 N=1122 300
289
200
100
58
57 29
23
15
0 İşçi
Şoför
Memur
Emekli
Zanaatkar
Diğer
Geçici\Günlük\Mevsimlik İşçi
Meslek dağılımı grafiğine göre babasının geçici/günlük/mevsimlik işçi olduğunu söyleyen çocukların oranı %58. Babasının işçi olduğunu söyleyen çocukların oranı %26; bunu %5 ile şoför, %3 ile memur ve %1 zanaatkar izliyor. Babasının emekli olduğunu söyleyen çocukların oranı ise %2.
Bazı babalar ve ağabeyler büyük şehre giderek iş bulmaya çalışırken, mektuplarda çalışan ablalardan da söz ediliyor: ‘En büyük hayâlim, öğretmen olmak. Babam yaşlı ve işsiz. Annem hasta, sürekli Ankara’da tedavi görüyor. Ailemizi geçindiren tek kişi 17 yaşındaki ablam, evi geçindiren aileye bakan tek insan o. Ablam okumayı çok istiyordu. Tüm zorluklara karşı koyarak liseyi bitirdi. Bir üniversite okumayı çok istiyordu ama maddi durumumuz elvermedi ve çalışıp aileye bakıp annemin tedavisini yaptırmak zorunda kaldı. İsteğim annemin tedavi ettirilmesi ve eğitimime devam edebilmek.’
7- ‘Biri bana hediye verse...’: Bilgisayar ve bisiklet çocuklar tarafından en çok dile getirilen istekler. Kardeşleriyle yatağını paylaşan, çok zor şartlarda yaşayan çocuklar dahi bilgisayar istiyorlar. Aşağıdaki alıntıda belirtildiği gibi öğrenciler yanlızca oyun için değil, araştırma ve dersleri için de bilgisayarın çok önemli olduğunu düşünüyorlar. Bunda okullarda öğretmenlerin bilgisayarla ilgili olarak anlattıklarının etkisi olabileceğini düşünüyoruz.
25
‘Bir gün param olsa bir bilgisayar alırdım.Ben önce bilgisayarı öğrenirdim.Bilgisayarda derslerimi çalışırdım.Ödevlerimi yapardım.Bulamadığım soruları zor olursa bilgisayarda bulurum.Bilgisayarda hergün ödevlerimi derslerimi bilgisayarda çalışırdım.Öğretmenlerim ödevler verse bilgisayarda yapar ve çalışırdım.Bir gün birisi bana bir hediye verse onun foklor kıyafeti ve bando takımı.Hayalimde foklor kıyafeti ve bando takımıdır.’
‘Hem benim hem de okulumun gereksinimleri var. Ben hep takdir ile geçiyorum. Milli Eğitim'in yaptığı sınavda birinci oldum. Derslerim çok iyi. Babam dokuz yıl önce vefat etmiş. Biz iki kardeşiz. Annem bizi okutmak istiyor ama maddi durumumuz el vermiyor...okulumuz maddi durumdan zayıf olduğu için bilgisayar kullanamıyorum.’
26
Çocukların İstekleri 700 640 600
500 414 400 N=1615 300 185
200 117
93
100
68 37
13
11
37
ar
le ik
lg is ay
t
Bi
uk Ç
oc
Bi s
O da s
ı
nc ak yu O
Eş ya Be y
az
yo n le
vi z
an za Te
lo Fo lk
Eş of m
an \F
or
m
a\
R
rK
ıy
af et i
Eş ya sı Ev
Ko l
tu k
Ta
kı m
ı
0
Çocukların en çok istedikleri % 40 oranıyla bilgisayar. Bilgisayarı takiben %26 ile bisiklet, % 11 ile çocuk odası ve %7 ile oyuncak geliyor. 37 çocuk ranza isterken, 11 çocuk koltuk takımı istemiş. Eşofman/forma/ folklor kıyafeti isteyen çocuk sayısı da 37.
Çocukların düşleri, hayalleri ve yaşamdan istedikleri bir çok şey var. Ancak bir çoğu yaşadıkları hayat şartlarının farkında bu yüzden de hediye olarak ne istediklerini söyledikten hemen sonra ailedeki acil ihtiyacı dile getiriyorlar: ‘Ama annemin iyi olmasını istiyorum başka birşey istemiyorum.’ ‘Ben hayal kurmayı seviyorum ama hayallerimin hiç gerçekleştiğini bu yaşa kadar görmedim. ‘ ‘Hayal kurmayı seviyorum ama hayallerim hiç gerçekleşmiyor.’ ‘Ben bir garip çocuğum. Derslerime çalışırım ama kafama girmez. Bir gün çok param olsaydı bisiklet ve yeni ev alırdım. Birisi bana hediye verirse onun içinde Digiturk olsun isterim.’
Bazıları yine de istediklerini söylebilmekten dolayı memnunlar: ‘Param olsa bebek, pantolon, kazak, yakalı önlük alırdım. Birisi bana hediye vermek istese oyuncak isterdim. Portakal, elma, fındık, ceviz, fıstık isterdim. Biz altı kişiden oluşan bir aileyiz. Ben çocukların üçüncüsüyüm, iki ablam var okuyan. Küçük kardeşim evde annem ev hanımı, babam da nerde bulursa orda çalışıyor. Çok sıkıntı çekiyorum ve hiçbir istediğim olmuyor çünkü babamın belirli bir işi yok. Çok şeyden mahrum kalıyorum ve üzülüyorum.Ama şunu da biliyorum ki babamın iyi bir işi olsa benim her istediğimi alır...Ben hiçbir hediye almadım ne olursa kabul ederim.’
27
Ayrıca mektupların 95’inde çocuklar ailelerinin borçlarını ödemek istediklerini belirtmiş. Borç konusunun söylenmesinde ailelerinin ve Ek 1’deki formun ön yüzündeki borç sorunun da etkisi olmuş olabilir. Ancak yine de aşağıdaki bölümde ele alacağımız gibi çocukların mektuplardaki ifadeleri ailelerin yaşadığı problemleri nasıl içselleştirdiklerini anlatıyor: ‘Param olsa borçlarımızı kapatırdık.’ ‘Annem ve iki ablamla çürük bir evde yaşıyoruz. Babam öldükten sonra hayırlı insanlar yardım ediyorlardı ama şimdi kimsenin işi olmadığından yardım edemiyorlar. Param olsa düzgün bir ev ve beyaz eşya almak isterdim, hiç beyaz eşyamız olmadı. Anneme ve ablama güzel elbiseler, eşyalar almak istiyorum ama durumumuz yok. Bana hediye verilse aileme katkısı olmasını isterdim. Anneme sorardım hep bizim niye eşyamız olmuyor diye. Annem Allah büyüktür bizim de olur oğlum, der. Arkadaşlarıma gidiyorum buzdolapları var, annem çamaşırları elinde yıkıyor. O kadar üzülüyorum ki.’
28
B- Çocukların Dili ve Yoksulluk Algısı: Mektuplarda çocukların kendilerini ifade ediş biçimine bakmak da oldukça önemli. Yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan çocuklar tek odalı veya oldukça küçük evlerde geniş aileleriyle yaşayıp öyle sosyalleşiyor ve yoksulluğun her boyutunu yaşayıp, her konuşmaya tanık oluyorlar. Ne yazık ki Derneğe mektup yazan bir çok çocuğun yetişkinleri yaşanılan şartlar içinde ‘çocuklar duymasın’ kaygısını taşıyamıyor. Çoğu çocuk için yabancı kavramlar olan ‘yeşil kart’, ‘sosyal güvenlik’ ve ‘sigortalı iş’ gibi kelimeler çocukların çok küçük yaştan kelime hazinelerine giriyor. Biri ‘babası için sigortalı bir iş’ isterken; bir diğeri kendine hediye olarak ‘tüm aile için sağlık sigortası’ istiyor. 13 yaşında bir oğlan çocuğu da şu sözleri yazmış: ‘Ablam ikinci sınıfa kadar okudu şu an benden başka okuyan yok, diğer kardeşlerim de bir sene okuyabildi. En büyük hayalim hukukçu olmaktır. İmkanım oldukça gerçekleştireceğim. Kardeşlerim maddi manevi destek olmaya çalışıyor. Param olsaydı. Büyük bir şirket kurardım yani tekstil. Personelin aidatlarını zamanında öderdim ve haksızlık yapmazdım
29
çünkü benim her iki ablam da bu konudan çok çekti. Hepsi bu değil ki yazacaklarıma satırlar yetmez.’
Aşağıda okuyacağınız ‘buna da şükür’ ve ‘anladığımız dilden konuşur’ ifadeleri çocukların aile içinde tekrarlanan cümleleri nasıl içselleştirdiklerini ve mektuplara nasıl aktardıklarını gösteriyor: ‘Adım Selahat 12 yaşındayım bir gözüm görmüyor. Ama Allah’a şükür öteki görüyor. Birisi bana hediye verecek olsa büyük bir ayıcık hayal ederdim. Annem ve babam hasta. Para olmadığı için annem hastaneye gidemiyor. Ben 15 yaşımda gözümden ameliyat olacağım...Aycan ablam 4. sınıfta bıraktı çünkü maddi durumumuz olmadığı için okulu bıraktı.’ ‘Bir gün çok param olursa cep telefonu ve bilgisayar alırdım. Ne yazık ki bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Sırf biz okuyalım diye ablam ile abim çadırlara gidip çalışıyorlar. Bizim dolabımızı hiç dolu görmedik. Ama fakirlikten utanmıyorum.Bazen okula para getirmiyoruz. Biri bana hediye verse bunun elbise olmasını isterdim.Çünkü benim hiç güzel elbisem olmadı.Bayramda bile herkes cıvıl cıvıl renkli ve güzel elbiseler giyiyor.Kardeşlerim ve ben nasıl özenerek bakıyoruz bir bilsen ama yinede giyecek elbisemiz var.Şükürler olsun’ ‘Ben ilk olarak babamdan bahsetmek istiyorum. Benim babam lokantada dönerci olarak çalışıyor. Bazen işte sorunları oluyor. Şimdi de annemden bahsetmek istiyorum annem çok sinirli. Onu sinirli yapan aslında biziz. Rahat durmadığımız için sinirleniyor. Aslında o bize ilk olarak tatlı sözlerle yanaşıyor. Tatlı sözlerden anlamadığımız zaman o da bizim anladığımız dilden konuşur. Eğer benim çok param olsa önce borçlarımızı verir sonra da bisiklet alırdım. Bana hediye verseler bisiklet isterdim.’
30
31
32
Mektupların bazılarında çocuklar kendilerinin yardım veya hediyeyi hakkettiğini ispatlamaya çalışıyorlar. İster çok yoksul olduğundan, ister iyi bir çocuk olduğundan dolayı ‘yardım veya hediyeyi hak etmek’ fikri oldukça sorunlu. Çocuklarda bu düşüncelerin oluşması aslında toplumdaki yoksulluk algısının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor9 : ‘Çok çalışkan bir öğrenciyim..’ ‘Başarılı bir öğrenciyim, takdir aldım.’ ‘Merhaba ben Fatma. Bana hayallerimi sormuşsunuz. Anlatayım; benim hayallerim çok ama gerçekleşmesi bana göre imkansız gibi. Size hayallerimden bahsedeyim. Benim en büyük hallerimden bazıları şunlardır; büyük, geniş ve yaşamaya elverişli, dayalı döşeli güzel bir ev, gezi yapmak için güzel bir araba, çalışma odası ve bir bilgisayardır. Bir odam olmasını isterdim. Çünkü çalışmak için bir odam olursa, daha güzel bir şekilde konsantre olurum ve daha başarılı olurum.’ ‘Babam hasta, dedem yaşlı ben hayvanlara bakıyorum’
Bunun dışında mektuplarda kendi paraları olsaydı, yoksullara yardım edeceklerini, onlara para vereceklerini ve ihtiyaçlarını karşılayacaklarını belirten ifadelere oldukça sık rastladık: ‘Çok param olsa, hırslı olmam ihtiyacı olanlara veririm.’ ‘Çok param olsa bilgisayar alırdım. Yoksullara yardım ederdim. Evlerini yiyeceklerle ve giyeceklerle doldururdum. Çok param olursa öksüzlere yardım ederdim. Bir evde babası oğlunu okula gönderemiyorsa, zorla çalıştırıyorsa onunla konuşurdum. Okula gönderirdi. Mesela karısı kocasını kapıya attıysa, kocası da dışarıda kaldıysa ona yardım ederdim. Hayalim okumaktır. Birisi bana hediye getirdiyse içinde saat olmasın isterdim.’
Bazı çocuklar da karşılıklı olarak hediye verebilmenin önemini belirtiyorlar. Hediye alamamak gibi ‘hediye verememek’ de onları üzen bir durum10 : ‘Benim ailem çok zor durumda. Ama biraz paramız olsaydı. Benim hayallerim keşke bir evimiz olsaydı. Ama ne yazık ki olmadı işte.Bir gün çok param olsaydı ev, araba bilgisayar alırdım ve annemi tedavi ettirmek isterdim. Kardeşime oyuncaklar isterdim, bir de bisiklet isterdim. Arkadaşımın biri bana hediye aldı, bende ona almak isterdim ama param yoktu. 9
Toplumun ve medyanın değerleri çocukların sosyalizasyonunda oldukça önemli bir rol oynuyor. Bu bağlamda toplumun yoksulluğu ve yoksul insanları nasıl algıladığı ve medyanın yoksulluğu ve yardımları nasıl yansıttığı çocuklar için çok önemli. 10 Mektuplarda rastladığımız ilginç bir alıntı da bir çocuğun poşette verilen birşeyi neden kabul etmeyeceğini anlattığı mektup: ‘Param olsa, büyük olsam özüme bir ev alırdım. Bir de araba alırdım. Hayal ettiğim şey öğretmenliktir. Bir kişi bana poşette bir şey verirse kabul etmem. Çünkü poşette her an bomba olabilir.’
33
Keşke olsaydı da anneme de hediye alsaydım. Bana hediye verilse bunun roman olmasını isterdim. Benim bir milyar param olsa, annemi tedavi ettirmek isterdim. Sonra dedemi, babaannemi, kardeşimi babamı tedavi ettirmek isterdim.Bir de traktörümüz olmasını isterdim.’ ‘Bir ev alırdım. İçini döşettirirdim. Koltuk takımı ve mutfak takımı alırdım. İki katlı ranza alırdım. Bana bir hediye gelse, bunu kitap olmasını isterdim. Çünkü kitap okumayı çok seviyorum. Sen ne seviyorsun? Bir dahakine ben sana alırım. Öyle ise anlaştık tamam mı?’
Çocukların yoksulluk algısı yaptıkları resimlerde de oldukça çarpıcı bir biçimde görülüyor. Kullanılan renkler, yüz ifadeleri, detaylar çocukların yoksul ve zengin arasındaki farkı nasıl algıladıkları hakkında bize bir çok şey söylüyor. Yoksulluk siyah ve beyaz resimlerle, ağlayan suratlarla çizilirken; çocukların hayalleri, zengin ev tasavvurları çok daha renkli, albenili ve gülen suratlarla resmediliyor. Buraya koyduğumuz resimlerde de görebileceğimiz gibi yamalı kıyafetler ve çöpten yemek yiyenler yoksullukla ilgili olan resimlerde sıkça karşımıza çıkıyor. Bir okulda öğretmen öğrencilere ‘Yoksulluk Nedir?’ başlıklı bir kompozisyon yazdırıp, formlarla beraber Deniz Feneri’ne yollamış. Aşağıdaki uzun alıntı bu kompozisyonlardan birinden:
34
‘Yoksulluk parası olmayan insanlara yoksul denir.Yoksulluk insanların alamayacağı şeyler ve paraları yok olmasıdır…Yoksulluk insanların ihtiyaçlarını giderlerini karşılayamamasıdır.İnsanların aile içinde ihtiyaçlarını giderlerini eşyalarını elbiselerini alamamasıdır,yoksulluk. İnsanlar yoksul kalınca ekmekleri,yemekleri ve elbiseleri yoktur,evleri,yatacak,ısınacak,yiyecekleri yoktur.Hep sokakta dolaşırlar yoksullar.Yoksulluk çok kötü bir şeydir. Yoksulluk insanların hastaneye gidememesidir.çünkü paraları yoktur.Yoksulluk insanların evinin olmamasıdır.Yoksulluk insanların bir ekmek alamayacağıdır.Yoksul insanlar hep açtırlar ve karınları bazı geceler doyar bazı geceler ise aç uyurlar.Hiç kimse yoksul kalmak istemez çünkü yoksul insanlar parayla alabilecek elbiseleri yoktur.Yoksulluk çok kötü bir şeydir.Yoksulluk insanların aç kalmasıdır.Yoksulluk yoksul insanların bi parça somuna ihtiyaç duyduğunu kanıtlar.İnsanlar açlıktan ölmemesi için beslenirler. İnsanlar yoksul kalmak istemez.Yoksul insanların bazıları karda kışta açlıktan veya donmaktan ölürler. Yoksuluk insanların paralarının olmamasıdır.İhtiyaçlarının karşılıyamamasıdır. İnsanlar yoksulluk nedir?Bilirler.İnsanlar yosul kalınca bir şey yapamıyorlar. İnsanlar yoksul kalınca yerdeki ekmekleri yerler,çöpleri karıştııp buldukları şeyleri yerler.’
35
C- ‘Ben büyüğünce…’ ‘Size hayallerimden bahsetmeden önce bir şeye değinmek istiyorum.Şimdiye kadar bana “geleceğe dair hayallerin ve benden beklentilerin nelerdir?” diye bir soru yöneltilmedi.Yalnızca okula yeni gelen öğretmenlerin alışılan ve klasik bir sorusu vardır. “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?”…Büyüyünce tabii ki insan gibi insan olmak istiyorum. Başka ne olunur ki?’
‘Geleceğe dair beklentileri ve hayalleri’ sorusuna, yukarıdaki alıntıda olduğu gibi farklı yanıt veren bir kaç mektup dışında, genelde alışık olduğumuz yanıtlar okuduk. Mektuplara göre çocuklar büyüdüğünde en çok öğretmen olmak istiyor. Aileleri dışında yaşamlarını etkileyen en önemli kişi olan öğretmenleri gibi olmak birçok çocuğunun dileği. İkinci sırada ise doktor olma isteği geliyor. Özellikle ailede hastalık varsa çocuklar doktor olmayı çok daha fazla istiyor. Eğer hastalar tedavi ettirilemiyorsa bu istek daha da açık dile geliyor. Buna bağlı olarak bazıları hemşire olmak istediklerini ve iki çocuk da aileye ilaç sağlamak için eczacı olmayı istediklerini belirtiyorlar. Mektuplardan yola çıkarak bir çok çocuğun çevrelerinin ya da ailelerinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek mesleklere sahip olmayı dilediklerini söyleyebiliriz. ‘Bir gün babam kaza geçirdi. Ben abim ve ablam ve annem kaldık. Sonra da okula gittim. Doktor olmayı hayal ettim ve doktor oldum. Sonra da çok param oldu. Ve gittim bir dükkana anneme elbiseler aldım. Annem çok istiyordu. Kendime de bilgisayar aldım. Bilgisayarda ders çalıştım. Daha sonra mağazaya gidip kendime güzel elbiseler aldım. Annem doktor olduğuma çok sevindi. İşte bunlar benim benim hayallerim.’
36
'Ben büyüğünce.....' 250
207 200 181
150
N=451
100
51 50
12 0 Mühendis
Subay\Asker\Polis
Doktor
Öğretmen
Çocukların çok büyük bölümü öğretmen(%46) ve doktor (%40) olmak istiyor. Bu oranları % 11 ile subay/asker/polis ve % 3 ile mühendis olmak takip ediyor.
‘Büyüğünce şoför olmak istiyorum. Çok param olsa motor, masa, ev, büyük bir televizyon alırdım. Kepçe alır kışın köyün yollarını açardım. Öğretmenlerime çanta, araba, altın toka alırdım. Kendime de kırmızı araba alırdım. Biri bana hediye verse onun süveter, pantolon, eldiven, bilgisayar, bisiklet, müdür odası isterdim.’
‘Bizim evde hiç doğru bir şey yok, olanlar da çok eski ve başkalarının verdiği şeyler. Param olsa yemek pişirmek için kömürlü kuzine alırdım. Yine, param çok olsaydı annemi ve anneannemi doktora götürürdüm. Büyüdüğümde avukat olmak isterdim ve babama hesap sorardım. Benim en sevdiğim hediye banyo şofbenidir. Gerçekten banyolarımızı güzelce yapamıyoruz.’
37
38
0
20
40
60
80
100
120
140
160
180
200
Al
h
la
Ku
rtl
yu
O si di
a
V ar
15
r
be
am
yg
Pe
7
rı
la
u nc
24
K
oğ el
n la
gs
Bu
24
Bu
y
nn a ad
k
Ar
26
r
şla
32
s
ei
R el
m
Te
30
C
er nl
ri Şi
36
ın rk A t
zg Çi
41
lm
ı om
47
T
ar l an am hr Ka
an Ch
i iF
ie ck a /J
rk tü a At
ey ün
33
Kahramanlar
ve
ry r Je
en m er p Sü
an m Ro
rı ce m ü r /Ö
la an m ra h Ka
en m t e ğr Ö
52
72
155
k
am Ad
171
r ğe i D
185
N=1259
Tüm çocuklar gelecek için hayaller kuruyor. Ancak çocukların çoğu çocuk olmakla büyük olmak arasındaki sınırda yaşıyor. Şartlar onların çocuk olmalarını zorlaştırsa da mektuplarda ‘örümcek adam’ ya da ‘süpermen’ olmak isteyen çocuklar da var. Çocuklar sadece kendileri için değil aileleri için de hayal kuruyor.
En Çok Sevilen Oyun Dağılımı 450 388
400 357 350
300 242
250
N=1547 200
150 121 100
50 17
39
26
19
80
78
76 57
47
ol Fu
tb
ç ba la m
iğ er
Sa k
D
İp
ka n
To p
be Ya
Kö re
ac a
vc ilik
al am Ya k
ek \E
ey bo l
Be b
is i\B ilg At ar
Vo l
ay ar
bo l et Ba sk
Se ks ek
Ar
ab a
0
Çocuk yine de çocuk: İşte en sevdikleri oyunların dağılımı.
V. Sonuç yerine: Kayseri’den gelen mektuplardan biri çok bildiğimiz bir tekerlemeyle, ‘Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma’ diye noktalanmıştı. Okuduğumuz yüzlerce mektubun ardından yüzümüzde gülümsemeye yol açan bu mektubun vedası aslında hepimize önemli bir mesaj da veriyordu. Çocuklar,
istekleri ve beklentileri
unutulsun istemiyorlar. Bu çalışmada da hedef çocukların dile getirdiklerinin duyulması ve bunlardan yola çıkarak çözüm yollarının üretilmesini sağlamak. Bu amaçla bir diyalog başlatmayı, yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkisini beraberce tartışmayı ve buna dair etkin çözüm yolları üretmeyi hedefliyoruz. Bu nedenle
39
mümkün olduğu kadar mektuplardan alıntılara, çocukların çizdiği resimlere ve aşağıda sıraladığımız mektuplara yer verdik. Çalışmamızda dile gelen sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin farklı kişi ve kurumlarla tartışılmasının çözüme yönelik projeler geliştirmek açısından yararlı olabileceği fikrindeyiz. Örneğin okulların ve öğretmenlerin bu çalışmada bir kez daha ortaya çıkan önemine bağlı olarak, bu yönde yapılabilecekler detaylı olarak düşünülmelidir. Özellikle belli bölgelerdeki okullarda her öğrenciye okul tarafından eşofman, ayakkabı desteği vermek, okullarda yemek servisinin sağlanması ve sağlık taramasının yapılması gibi projeler çok yararlı olabilir. Çocukların evlerinde yaşadıkları sıkıntılar da gözönüne alınarak okullarda çocuklara okul sonrası için hem ders çalışabilecekleri hem beraber oynayabilecekleri
mekanlar
yaratmak
düşünülebilecek alternatif önerilerden. Bunlar elbette ki detaylandırılıp, uygulamaya dair oluşabilecek sorunlar ortaya çıkarılmalıdır. Çalışmanın temel amacı tüm tarafların katılımıyla ortak bir zemin oluşturmak ve uygulamaya yönelik projelerin çocukların dile getirdiği ihtiyaçlar ve istekler çerçevesinde şekillenmesini sağlamaktır.
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
Kaynaklar: Alderson, P. (2000) Young Children’s Rig hts: Exploring Beliefs, Principles . Londra: Jessica Kingsley Publishers. Biggeri, Mario vd. (2006) “Children Conceptualizing their Capabilities: Results of a Survey Conducted during the First Children’s World Congress on Child Labour” Journal of Human Development 7(1): 59-85. Chawla,l & A.T. Kjorholt. (1996) ‘Children as special citizen’ PLA Notes 25: Special Issue on Children’s Participation Londra: IIED. Daniel, P & J. Ivatts. (1998) Children and Social Policy New York: Palgrave. Doyal, Len and Ian Gough. (1991) A Theory of Human Need. New York: The Guilford Press. Edwards, M. (1996) ‘Institutionalising children’s participation in development’ PLA Notes 25: Special Issue on Children’s Participation Londra: IIED. Folbre, Nancy. (1994) Who Pays for the Kids? Gender and the Structures of Constraint. New York: Routledge. Franklin, Bob (der.) (1986) Çocuk Hakları İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Hart, R. (1992) Children’s participation: from tokenism to citizenship Innocenti Essays No.4, UNICEF, New York. Hart, R. (1999) Children’s participation: The theory and practice of involving young citizens in community development and environmental care. New York/Londra: Earthscan. Johnson, Victoria.(1996) ‘Starting a dialogue on children’s participation’ PLA No tes 25: Special Issue on Children’s Participation Londra: IIED. Kağıtbaşı, Çiğdem. (1996) Family and Human Development Across Cultures: A View From the Other Side. Mahwah, NJ: Lawrence Earlbaum Associates, Publishers. Okin, Susan Moller. (2003) “Poverty, Well-Being, and Gender: What Counts, Who’s Heard?” Philosophy and Public Affairs 31(3): 280-316. Schwartzman, Jason. (2005) Promoting the Agency of Young People CCF Working Paper Series Children and Poverty. Sen, Amartya K. (1987) “The Tanner Lectures: The Standard of Living.” In G.Howthorn, (ed.), The Standard of Living. Cambridge: Cambridge University Press. Sen, Amartya K. (1990b) “Justice: means versus freedom,” Philosophy and Public Affairs 19:111 - 121. Sen, Amartya K. (2004) “Elements of a Theory of Human Rights,” Philosophy and Public Affairs 32(4): 315-356. Smith, A. (1976 (1790)) The Theory of Moral Sentiments Oxford: Calrendon Press. Smith, A. (1979 (1791)) An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations Oxford: Clarendon Press. U. Sayıta, S & .M.R. Şirin (der.) (2000) 1.İstanbul Çocuk Kurultayı Araştırmalar Kitabı İstanbul: İstanbul Çocukları Vakfı . U. Sayıta, S & .M.R. Şirin (der.) (2000) 1.İstanbul Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı İstanbul: İstanbul Çocukları Vakfı . www.tuik.gov.tr
60
Ek 1:
61
62
Ek II:
1001 Çocuk 1001 Dilek’06 Proje ekibi Behiye Demir Proje sorumlusu Selma Topkara Proje yetkilisi – web sitesi – tanıtım. Sevda Beşli Okullarla bağlantı, bağışçı ilişkileri, mail takibi. İbrahim Altan Danışman (Tanıtım, Reklam, Şenlik alanının belirlenmesi) Recep Koçak Danışman (Tanıtım, Reklam ve Kanal 7 ile ilişkilerin yürütülmesi) Muamer Özbek Danışman (Şenlik) Ayşe Tülay Özkan Danışman (Şenlik – İdari İşler) Mustafa Tutkun Yurt dışından getirilecek çocukların belirlenmesi, getirilmesi, takibi. 3D Danışman – tanıtım Funda Aydın Medya ilişkileri, tanıtım ve reklam, 3D ilişkileri. Çiğdem Tavkul/Mustafa Sancar Projenin reklam kampanyasının hazırlanması. Mustafa Çekiç Projede gerekli tüm teknik altyapının sağlanması Uğur Şahinbaş Havale – eft yoluyla gelen bağışların takibi, bankalarla tanıtım bağlantısı. Tuğba Akalın Gezi planının yapılması, gezilecek mekanların ayarlanması. Devrim Depeli / Zeynep Pala Projede yer alacak gönüllülerin temini. Emre Durgut Sms reklam – web sitesi- yiyecek ve ikram organizasyonu sorumlusu Sema Gezgin Protokol, Telekom insertleri, bağışçı bağlantıları, ulaşım. Gamze Dönmez / Dilek Arslan Program ilişkileri. Özgür Koç Şenlik sorumlusu (malzeme, yiyecek, ikram) Emine Şener Bağışçı ilişkileri Ahmet Sarıtaş Mektupların YOP kayıtlarının girilmesi, sosyal incelemelerin yapılması, kararların alınması. Ayhan Kaya Lojistiğe ulaşan yardımların bildirilmesi. Hediyelerin çocuklara ulaşmasının sağlanması. Zeynep Güneş Çocuk yazarlarıyla ve çocuklar konusunda çalışma yapmış kişilerle ilgili araştırma. Pınar Temiz Ankara irtibat. Güler Bayraktar - Şemsi Nur Özer. İzmir İrtibat Muhammed Ulvi Atagenç Erzurum İrtibat
63